228

"Boşanmış kadınlar, kendi başlarına üç ay hali beklerler. Eğer onlar Allah'a ve âhiret gönüne gerçekten înanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bîr derece üstünlüğe sahiptirler. Allah Azîz'dir, Hakim'dir"

Ebû Dâvud, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, Sünen'de Esmâ binti Yezîd b. es- Seken el-Ensâriyye'den bildiriyor:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında kocam beni boşadı. O zamanlar boşanan kadınların henüz iddet bekleme mecburiyeti yoktu. Benim boşanmam üzerine Yüce Allah:

“Boşanmış kadınlar, kendi başlarına üç ay hali beklerler.." âyetini indirdi. Boşandıktan sonra iddet beklemesi gerektiğine dair hakkında âyet indirilen ilk kadın da benim."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde:

“Boşanmış kadınlar, kendi başlarına üç ay hali beklerler..." âyetini açıklarken:

“Cahiliye döneminde boşanan kadınlar, iddet beklemezdi" demiştir.

Ebû Dâvud, Nesâî ve İbnu'l-Münzir, İbn Abbâs'tan bildiriyor:

“Boşanmış kadınlar, kendi başlarına üç ay hali beklerler..."âyeti ile, "Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır..." âyetinin genel hükmü:

"...Mümin kadınları nikahlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur..." istisnası ile neshedilip sınırlandırılmıştır."

Mâlik, Şâfiî, Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, en-Nehhâs, en-Nâsih'de , Dârakutnî ve Beyhakî, Sünen'de Hazret-i Âişe'den bildiriyor:

“Ayette geçen ifadesi, temizlik dönemi anlamına gelir."

Mâlik, Şâfiî ve Beyhakî, İbn Şihâb'dan bildiriyor: Urve, Hazret-i Âişe'nin Hafsa binti Abdirrahman'ı (boşandıktan sonra) üçüncü hayzını görmeye başlamasıyla kendi evine gönderdiğini söyledi. Bunu Âbdurrahman'ın kızı Amre'ye zikrettiğimde şöyle dedi: Urve doğru söylemiş; zira bir takım kişiler bu konuda Hazret-i Âişe'yle tartışıp:

“Yüce Allah, Kitab'ında "Üç kurû'" beklemesi gerektiğini buyuruyor" dediklerinde Hazret-i Âişe onlara:

“Doğru söylüyorsunuz; ama kurû' ne demek biliyor musunuz? Kurû', (hayız değil) temizlik halleridir" karşılığını verdi.

İbn Şihâb der ki:

“Ebû Bekr b. Abdirrahman'ın da şöyle dediğini işittim:

“Fakihlerimizden karşılaştığım herkes bu konuda Hazret-i Âişe ile aynı şeyleri derdi."

Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Ömer ile Zeyd b. Sâbit:

“Kurû', temizlik halleridir" derdi.

Abdurrezzâk, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Amr b. Dînâr:

“Kurû', hayızlık dönemleridir" der ve bunu Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına dayandırırdı.

İbn Cerîr ile Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini:

“Üç hayızlık dönemi" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini:

“Boşanmış kadınlar, kendi başlarına üç hayızlık dönemi beklerler" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd, Katâde'den bildiriyor: Yüce Allah:

“Boşanmış kadınlar, kendi başlarına üç ay hali beklerler..." buyurarak kadının beklemesi gereken iddeti üç hayızlık dönemi olarak belirtmiştir. Ancak bu genel hükümden kocasıyla ilişkiye girmeden boşanan kadınları istisna etmiş ve:

“Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur..." buyurmuştur. Bu durumda olan bir kadın isterse boşandığı gün başkasıyla evlenebilir. İddet olarak üç hayızlık bir süre bekleme hükmünün dışında bırakılan diğer bir kadın da yaşlı olan kadındır ki Yüce Allah bu konuda:

“Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır..." buyurmuştur. Bu kadın hayız görmeyen yaşlı kadındır. Üç hayızlık dönemi hükmü dışındadır ve iddeti üç aydır. İddet olarak üç hayızlık bir süre bekleme hükmünün dışında bırakılan diğer bir kadın da hamile olan kadındır. Yüce Allah onlar için:

“...Gebe olanların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmaları (doğum yapmaları)dır..." buyurmuştur. Bu da üç hayızlık dönemi hükmü dışındadır ve doğum yapmasıyla iddeti biter.

Mâlik, Şâfiî, Abdurrezzâk, Musannef’te, Abd b. Humeyd ve Beyhakî'nin Urve ile Amre vasıtasıyla bildirdiğine göre Hazret-i Âişe şöyle demiştir:

“Kadın üçüncü hayızlık dönemine girdiği zaman kocasından bâin bir şekilde boş olur ve başkasıyla evlenebilir."

Amre der ki: Hazret-i Âişe: Âyette geçen «Kuru» ifadesi, hayızlık değil temizlik dönemleri anlamına gelir" derdi.

Mâlik, Şâfiî, Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve Beyhakî, Zeyd b. Sâbit'ten bildiriyor:

“Kadın üçüncü hayızlık dönemine girdiği zaman kocasından bâin bir şekilde boş olur ve artık başkasıyla evlenebilir."

Mâlik, Şâfiî ve Beyhakî, İbn Ömer'den bildiriyor:

“Kişi karısını boşadıktan sonra kadın üçüncü hayızlık dönemine girince artık ikisinin birbiriyle ilişkisi kalmaz. Bundan sonra ne kadın erkeğe, ne de erkek kadına varis olabilir."

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve Beyhakî, Alkame'den bildiriyor: Adamın biri karısını boşadı ve ondan uzak durdu. Kadın üçüncü hayızını da bitirip yıkanmaya hazırlanınca kocası geldi ve üç defa:

“Seni geri döndürüyorum!" dedi. Bunun üzerine her ikisi de davalaşmak üzere Ömer b. el-Hattâb'ın huzuruna çıktılar. Ömer, yanında bulunan İbn Mes'ûd'a:

“Bu konuda ne dersin?" diye sorunca, İbn Mes'ûd:

“Bana göre kadın, üçüncü hayızını bitirip yıkanıncaya ve namaz kendisine helal oluncaya kadar adam onda herkesten daha fazla hak sahibidir" karşılığını verdi. Ömer de:

“Ben de öyle düşünüyorum" dedi.

Şâfiî, Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve Beyhakî, Ali b. Ebî Tâlib'ten bildiriyor:

“Kadın başka erkeklere helal olacak şekilde üçüncü hayızını bitirip yıkanıncaya kadar kocası onu döndürebilir."

Abdurrezzâk ile Beyhakî, Ebû Ubeyde b. Abdillah b. Mes'ûd'dan bildiriyor: Hazret-iOsmân, birini Ubey'ye göndererek kişinin, boşadığı karısı üçüncü hayızını gördüğü zaman onu geri döndürmesi konusunu sordu. Ubey:

“Münafık birinden nasıl fetva vermesini beklersin?" karşılığını verdi. Osmân:

“Münafık biri olmandan Allah'a sığınırız. Sana münafık demekten de Allah'a sığınırız. Yine Müslümanken öyle bir duruma düşmüş olmandan ve bunu açıklığa kavuşturmadan ölmenden Allah'a sığınırız" deyince, Ubey de:

“Kadın üçüncü hayızını bitirip yıkanmadan ve namaz kendisine helal olmadan kocasının onu döndürmede hak sahibi olduğunu düşünüyorum" dedi.

Beyhakî, Hasan(-ı Basrî) vasıtasıyla bildirdiğine göre kişinin, boşadığı karısı üç hayızı gördükten sonra henüz yıkanmadan onu döndürmesi konusunda Ömer, Abdullah ve Ebû Mûsa:

“Üçüncü hayızını bitirip henüz yıkanmadıkça adam onu döndürmede hak sahibidir" demişlerdir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ebû Mûsa bu konuda:

“Kadın üçüncü hayızını bitirip yıkanmadan önce adam onu döndürmede hak sahibidir" demiştir.

Mâlik ile Şâfiî, Muhammed b. Yahya b. Habbân'dan bildiriyor: Dedemin, biri Hâşim oğullarından, biri de Ensâr'dan olmak üzere iki hanımı vardı. Ensâr'dan olan ve çocuğunu emziren kadını boşadı. Bu kadın da çocuk emzirirken bir sene boyunca hayız görmezdi. Bu bir yılın bitiminde dedem vefat edince, Ensârlı olan bu kadın:

“Ben ona mirasçı olurum, zira hayız görmedim" dedi. Osmân huzurunda davalaştıklarında Osmân, Ensarlı olan kadını dedeme mirasçı kıldı. Dedemin Hâşim oğullarından olan karısı bu hükmünden dolayı Osmân'ı kınayınca, Osmân ona:

“Bu, amcan oğlunun (Ali b. Ebî Tâlib'in) görüşüdür. Kendisi böylesi bir konuda bu şekilde görüş bildirdi" dedi.

Beyhakî, İbn Ömer'den bildiriyor:

“Kişi karısını hayızlı iken boşadığı zaman bu hayızlık günleri iddetten sayılmaz."

Abdurrezzâk, İkrime'den bildiriyor: Âyette geçen "kurû"' ifadesi, temizlik değil hayızlık dönemleri anlamına gelir. Zira Yüce Allah:

“...Kadınları boşayacağınızda, onları iddetlerini gözeterek boşayın..." buyurmuş, ancak "kurû"' dememiştir.

Şâfiî, Abdullah b. Ebî Bekr'den bildiriyor: Ensâr'dan Habbân b. Munkiz adında biri sağlıklı iken karısını boşadı. Karısı küçük kızını emziriyordu. Çocuğu emzirdiği için de on yedi ay boyunca hayız görmedi. Bu arada Habbân hastalandı. Ona:

“Boşadığın bu karın sana mirasçı olmak istiyor" dediğimde Habbân, ailesine:

“Beni Osmân'a götürün!" dedi. Onu Osmân'a götürdüklerinde boşadığı karısının durumunu ona anlattı. Osmân da yanında bulunan Ali b. Ebî Tâlib ile Zeyd b. Sâbit'e:

“Bu konuda ne dersiniz?" diye sordu. Ali ile Zeyd şöyle dediler:

“Adamın ölmesi halinde kadının ona mirasçı olacağını düşünüyoruz. Kadının ölmesi halinde de adam ona mirasçı olur. Zira kadın hayız görmeyecek kadar yaşlı biri değil. Yine henüz hayız göremeyecek kadar küçük değil. Kadın uzun veya kısa sürse de göreceği hayıza göre iddet bekler." Bunun üzerine Habbân ailesinin yanına döndü, kızını da kadından aldı. Kadının kızı gidince emzirmesi de bitmiş oldu. Emzirmesinin bitmesiyle de birinci ve ikinci hayızını gördü. Üçüncü hayızını göremeden de Habbân öldü. Bunun üzerine kocası ölen kadın gibi iddet bekledi ve Habbân'a mirasçı oldu.

Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce, Dârakutnî, Hâkim ve Beyhakî'nin Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Cariye iki talakla tamamen boş olur. İddeti de iki hayızlık süresidir" buyurmuştur.

İbn Mâce ve Beyhakî, İbn Ömer'den merfû hadis-i şerif olarak aynısını zikreder.

Abdurrezzâk ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Zeyd b. Sâbit:

“Boşama erkeğe, iddet ise kadına aittir" demiştir.

Abdurrezzâk ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Hazret-iAli, İbn Mes'ûd ile İbn Abbâs:

“Boşama erkeğe, iddet ise kadına aittir" demişlerdir.

Mâlik ile Beyhakî'nin bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb:

“Boşama erkeğe iddet ise kadına aittir" demiştir.

Mâlik'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“Müstehâza (özürlü) olan kadının iddeti bir yıldır" demiştir.

Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Eğer onlar Allah'a ve âhiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Önceleri boşanan bir kadın hamileliğini gizler, doğacak çocuğu başka bir adama nisbet ederdi. Bu âyetle Yüce Allah boşanan kadınların bunu yapmasını yasaklamıştır."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Eğer onlar Allah'a ve âhiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Yüce Allah, boşanan bazı kadınların hamileliğini gizleyeceğini ve doğan çocuğu kocalarından başkasına nisbet edeceklerini bildiği için bunu yasaklamış ve önceden uyarmıştır."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Ömer:

“...Eğer onlar Allah'a ve âhiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Rahimde gizlenecek şeyden kasıt, hamilelik ile hayızdır. Boşanan kadının, şayet hamile ise bunu gizlemesi helal değildir. Aynı şekilde hayız ise bunu da gizlemesi helal değildir."

Abdurrezzâk, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Eğer onlar Allah'a ve âhiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Rahimde gizlenecek şeyden kasıt, hayızlık ile bebektir. Boşanan kadının hayız görmediği halde: «Ben hayızım» demesi helal değildir. Aynı şekilde hamile olmadığı halde hamile olduğunu veya hamile olduğu halde hamile olmadığını söylemesi helal değildir."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Şihâb:

“...Eğer onlar Allah'a ve âhiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bize ulaşana göre rahimde Allah'ın yarattığı ve gizlenen şey hamileliktir. Bunun hayız olduğu da bize ulaşmıştır."

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbrâhîm(-i Nehaî) bu âyeti açıklarken:

“Rahimlerde gizlenenden kasıt, daha çok hayız durumudur" demiştir.

Saîd b. Mansûr ile Beyhakî'nin bildirdiğine göre İkrime:

“Bundan kasıt hayızlıktır" demiştir.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Kişi karısını bir veya iki talakla boşadığı zaman kadın eğer hamileyse doğum yapmadıkça erkek onu döndürmede daha fazla hak sahibidir. Kadının da böylesi bir durumda hamileliğini gizlemesi helal değildir. "...Eğer onlar Allah'a ve âhiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz..."âyetinden kasıt da budur.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mukâtil b. Hayyân:

“...Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Ğifâr kabilesinden bir adam hakkında nazil olmuştur. Bu adam karısını boşamış, ancak hamile olduğunun farkına varmadan geri döndürmüştü. Kadın adamın evine döndükten sonra da öldü, karnındaki bebek de öldü. Ölümünden birkaç gün sonra da Yüce Allah:

“Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir..." âyetini indirmiştir. Bu âyet bir önceki âyetin hükmünü neshetmiş, erkeklerin kadınları nasıl boşayacaklarını ve iddetlerini nasıl gözeteceklerini bildirmiştir."

Vekî', Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler..." âyetini açıklarken:

“İddetleri içinde iken geri almada daha fazla hak sahibidirler" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Rabî':

“...Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler..."âyetini açıklarken:

“İddetleri içinde iken ve üç talakla boşamamışsa geri almada daha fazla hak sahibidirler" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk:

“...Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Kadın hem Yüce Allah'a, hem de kocasına itaat ettiği zaman erkeğin onunla güzel bir birliktelik kurması, eziyet etmemesi ve nafakasını imkanı dahilinde temin etmesi gerekir."

Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin Amr b. el-Ahvas'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bilin ki sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız olduğu gibi kadınların da sizlerin üzerinde hakları vardır. Sizin onların üzerindeki hakkınız hoşlanmadığınız kimseleri evlerinize almamaları ve eve girmelerine izin vermemeleridir. Onların sizin üzerinizdeki hakları da giyecek ve yiyeceklerini gerektiği gibi temin etmenizdir. "

Ahmed, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Mâce, İbn Cerîr, Hâkim ve Beyhakî, Muâviye b. Hayde el-Kuşeyrî'den bildiriyor: Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kadının kocası üzerindeki hakkı nedir?" diye sorduğumda:

“Yediğin zaman ona da yedirmen, kendine giysi aldığın zaman ona da alman, yüzüne vurmaman, ona çirkin laflar etmemen ve ev dışında ona müstehcen şeyler söylememendir" buyurdu.

İbn Adiy, Kays b. Talk'dan, o da babasından naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişi eşiyle ilişkiye girdiği zaman nasıl kendi ihtiyacını gidermek istiyorsa acele davranmasın (boşalmasın) ve karısının da ihtiyacını gidermesini beklesin" buyurmuştur.

Abdurrezzâk ve Ebû Ya'lâ'nın Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişi eşiyle ilişkiye girdiği zaman onunla birlikte hareket etmeye çalışsın. Şayet karısından önce gelirse acele edip kalkmağın karısının da ihtiyacını görmesini (boşalmasını) beklesin" buyurmuştur. Abdurrezzâk'ın lafzı ise:

“Erkek ihtiyacını gördüğü zaman şayet kadın daha'görmemişse (boşalmakta) acele etmesin "şeklindedir.

Vekî', Süfyân b. Uyeyne, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildiriyor:

“Hanımımın nasıl bana süslenmesini ister ve seversem ben de ona karşı süslenmeyi severim. Zira Yüce Allah:

“...Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır..." buyurur. Ancak karşılıklı haklarımızın eşit olduğunu da söyleyemem. Çünkü Yüce Allah:

“...Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler..." buyurur."

İbn Mâce, Ümmü Seleme'den bildiriyor:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) koltukaltı tüylerini almak için hamam otu süründü ve kasıklarını bizzat kendisi temizledi."

Harâitî'nin Mesâviu'l-Ahlâk'ta, Ümmü Seleme'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) koltukaltı tüylerini almak için birine hamam otu sürdürürdü. Göbek altına sıra geldiği zaman da kendi sürer temizlerdi.

İbn Asâkir'in Târih'de İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ayda bir defa vücudundaki (koltukaltı ve kasıklardaki) tüyleri temizler, on beş günde bir de tırnaklarını keserdi.

Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe'ye:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) eve girdiği zaman ilk iş olarak ne yapardı?" diye sorulduğunda:

“İlk olarak dişlerini misvaklardı" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler..." âyetini açıklarken:

“Bu, Yüce Allah'ın bazı konularda erkeği kadına öncelemesidir. Cihad için öncelikli olarak erkeğin öne çıkması, mirasta kadından daha fazla pay alması gibi erkeğin kadından daha önde olduğu konulardır" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Mâlik:

“...Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler..." âyetini açıklarken:

“Bu üstünlük, erkeğin kadını boşayabilmesidir. Oysa kadının öylesi bir hakkı yoktur" demiştir.

Vekî', Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem:

“...Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler..." âyetini açıklarken:

“Bu üstünlük, yöneticilik işindedir" demiştir.

228 ﴿