238

"Namazlara dikkat edin hele orta namaza, Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Namazlara dikkat edin..."âyetini açıklarken:

“Yani farz namazlara" demiştir.

İbn Ebû Dâvud, el-Masâhifte A'meş'ten bildirir:

“Abdullah (b. Mes'ûd)'un bu âyeti: (.....) şeklinde okurdu."

İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mesrûk:

“Namazlara dikkat edin..." âyetini açıklarken:

“Namazlara dikkat etmek, namazı vaktinde kılmaya dikkat etmektir. Namazdan gafil olmak da namazı vaktinde kılmamaktır" dedi.

Mâlik, Şâfiî, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî, Talha b. Ubeydillah'tan bildiriyor: Necd ahalisinden dağınık saçlı biri Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldi. Sesinin mırıltısını işitiyor, ancak ne dediğini bilmiyorduk. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına yaklaşınca ona İslam'ı sorduğunu anladık. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Gece ve gündüz de beş vakit namaz kılmaktır" buyurdu. Adam:

“Bana bundan başka namaz var mıdır?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Hayır, ancak nafile namaz kılarsan o ayrı. Ayrıca Ramazan ayı orucunu da tut" buyurdu. Adam yine:

“Bana bundan başka bir şey var mıdır?" diye sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Hayır, ama nafile oruç tutabilirsin" buyurdu. Allah Resûlü, adama zekatı ve miktarını zikredince de:

“Bana bundan başkası var mıdır?" diye sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Hayır, ancak sadaka verebilirsin" buyurdu. Bunun üzerine adam dönüp giderken:

“Vallahi! Bunlara ne bir şey ekleyeceğim, ne de bir şey eksilteceğim" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de:

“Eğer doğru söylüyorsa kurtuluşa ermiştir" buyurdu.

Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî, Enes'ten bildiriyor: Bir şeyler hakkında Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) soru sormak bize yasaklanmıştı. Civar köylerden akıllı kişilerin gelip bir şeyler sorması, bizim de bunu işitmemiz hoşumuza giderdi. Bir defasında civar köylerden bir adam geldi ve:

“Ey Muhammed! Bize, senin göndermiş olduğun elçi geldi. Senin Allah tarafından gönderilmiş biri olduğunu söyledi" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Doğru söylemiş" buyurunca, adam:

“Gökleri yaratan kimdir?" diye sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah" karşılığını verdi. Adam:

“Yeryüzünü yaratan kimdir?" deyince,

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine:

“Allah" karşılığını verdi. Adam:

“Peki, bu dağları diken ve üstündekileri yaratan kimdir?" diye sorunca da, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah" karşılığını verdi. Adam:

“Gökleri ve yerleri yaratıp dağlan diken kişi aşkına söyle! Seni Allah mı gönderdi?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Evet" diye cevap verdi.

Adam:

“Bize göndermiş olduğun elçi, gece ve gündüzümüzde beş vakit namazın olduğunu söyledi" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Doğru söylemiş" buyurdu. Adam:

“Seni gönderen için söyle, sana bunları Allah mı emretti?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Evet" karşılığını verdi. Adam:

“Bize gönderdiğin elçi mallarımızdan zekat vermemiz gerektiğini söyledi" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Doğru söylemiş" karşılığını verdi. "Seni gönderen kişi aşkına söyle! Sana bunları Allah mı emretti?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Evet" karşılığını verdi. Adam:

“Göndermiş olduğun elçi sene içinde Ramazan ayında oruç tutmamız gerektiğini söyledi" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Doğru söylemiş" buyurdu. Adam:

“Seni gönderen kişi aşkına söyle! Bunu sana Allah mı emretti?" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Evet" karşılığını verdi. Adam:

“Elçin, gücü yetenin hacca gitmesi gerektiğini de söyledi" dediğinde, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Doğru söylemiş" karşılığını verdi. Bunun üzerine adam:

“Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki, bunları ne eksiltecek ne de fazlasını yapacağım" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de:

“Eğer doğru söylüyorsa Cennete girer" buyurdu.

Buhârî, Müslim ve Nesâî, Ebû Eyyûb'dan bildiriyor: Adamın biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip:

“Bana, yaptığımda beni Cennete yaklaştırıp ateşten uzaklaştıracak bir amel söyle" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah'a ibadet eder ve ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın. Namaz kılıp zekat verirsin ve akrabayla alakayı kesmezsin" buyurdu. Adam dönüp gidince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Eğer kendisine emredilenleri tutarsa Cennete girer" buyurdu.

Buhârî ve Müslim, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Bedevinin biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip:

“Bana, yaptığımda beni Cennete sokacak bir amel söyle" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah'a ibadet eder ve ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın. Farz namazları kılar, belirlenen zekatı verirsin ve Ramazan orucunu tutarsın" buyurdu. Bunun üzerine adam:

“Canım elinde olana yemin olsun ki bunlara hiçbir şey eklemeyecek ve eksiltmeyeceğim" dedi. Bedevi dönüp gidince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Cennet ahalisinden bir adamı görmekten haz duyan kişi buna baksın" buyurdu.

Müslim, Câbir'den bildiriyor: Adamın biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Eğer farz namazları kılıp, Ramazan orucunu tutarsam, helali helal, haramı da haram olarak kabul edersem ve bunlara bir şey eklemeyip, eksiltmezsem Cennete girer miyim?" diye sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Evet, girersin" buyurunca, adam:

“Vallahi! Bunlara bir şey eklemeyeceğim" dedi.

İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâîve İbn Mâce, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Muâz'ı Yemen'e gönderirken ona şöyle dedi:

“Sen Ehl-i Kitâb'dan olan bir kavmin yanına gidiyorsun. Yanlarına vardığında, onları Allah'tan başka ilah olmadığına, benim de Allah'ın elçisi olduğuma şehâdet etmeleri için davet et. Eğer onlar bu konuda sana itaat ederlerse, onlara Allah'ın bir gece ve gündüzde beş vakit namazı emrettiğini bildir. Bu konuda da itaat ederlerse, onlara zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere, Allah'ın zekatı da emrettiğini bildir. Bu konuda da itaat ederlerse, (zekat için) mallarının iyisini almaktan sakın ve mazlumun bedduasından korun. Çünkü mazlumun duası ile Allah arasında bir perde yoktur. "

Ebû Dâvud ve İbn Mâce'nin, Ebû Katâde b. Rıb'î'den bildirdiklerine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Yüce Allah: «Ben ümmetin üzerine beş vakit namazı farz kıldım. Bunlara dikkat edip vaktinde kılan kişileri söz verdiğim üzere cennete sokacağım. Bunlara dikkat etmeyen kişi için de verilmiş herhangi bir sözüm yoktur» buyurdu."

Ebû Dâvud, Fadâla el-Leysî'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gittim ve bana bir şeyler öğretti. Öğrettikleri arasında:

“Beş vakit namazı vakitlerinde kılmaya dikkat edin" sözü de vardı.

Mâlik, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Mâce, İbn Hibbân ve Beyhakî, Ubâde b. es-Sâmit'ten bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Yüce Allah beş vakit namazı kullara farz kıldı. Kim bu namazları hafife almadan, heba etmeden hakkıyla kılarsa Yüce Allah'ın onu bağışlayacağına dair ahdi vardır. Bunları yapmayan kişiye de Allah katında hiç bir ahid yoktur. Yüce Allah dilerse onu bağışlar, dilerse cezalandırır. "

Nesâî, Dârakutnî ve Hâkim, Enes'ten bildiriyor: Adamın biri:

Resûlallah! Yüce Allah ne kadar namazı kullarına farz kıldı?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Beş vakit" karşılığını verdi. Adam:

“Onlardan önce veya sonra bir şey var mı?" deyince de, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah kullarına beş vakit namazı farz kıldı" buyurdu. Adam yemin ederek bunlara bir şey eklemeyeceğini ve eksiltmeyeceğini söyleyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Eğer doğru söylediyse Cennete girer" buyurdu.

Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî, Fadâla ez-Zehrânî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana bir şeyler öğretti ve:

“Beş vakit namaza dikkat et" buyurdu. "Benim bu saatlerde işim vardır. Bana bunların hepsini içine alacak özlü bir şey de ki yaptığımda sorumluluk üzerimden düşsün" dediğimde, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İki asra dikkat et" buyurdu. Ancak 'asr' ifadesi bizim dilimizde olmayan bir ifade olduğu için:

“İki asr nedir?" diye sordum. Allah Resûlü:

“Güneş çıkmadan önce ve batmadan önce kılınan namazlardır" buyurdu.

Mâlik, Ahmed, Nesâî, İbn Huzeyme, Hâkim ve Beyhakî, Şuabu'l-İmân'da Âmir b. Sa'd'dan bildiriyor: Sa'd'ın ve sahabeden bazı kimselerin şöyle dediğini işittim: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında iki kardeş vardı. Biri diğerinden daha üstündü. Daha üstün olan kişi vefat etti. Diğer kardeşi ise ondan sonra kırk gün daha yaşadı ve vefat etti. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) ilk vefat edenin fazileti zikredilince:

“İkinci vefat eden namaz kılmaz mıydı?" diye sordu. "Evet, kılardı ve iyi birisiydi" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Namazının onu nereye götürdüğünü nereden biliyorsunuz? Namaz adamın kapısı önünden akan derin ve duru bir nehir gibidir. Bu kişi bu nehrin içinde günde beş defa yıkanırsa, artık onun üzerinde kirden ne görürsünüz? Namazının onu nereye götürdüğünü bilemezsiniz" buyurdu.

Ahmed, İbn Mâce, İbn Hibbân ve Beyhakî, Şuab'da, Ebû Hureyre'den bildiriyor:

“Kudâ'a kabilesinin Belî kolundan iki adam vardı. İkisi de Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında Müslüman oldular. Biri şehid oldu, diğeri de ondan bir sene sonra öldü." Talha b. Ubeydillah der ki: Rüyamda sonradan ölenin şehid olandan daha önce Cennete girdiğini gördüm. Bu duruma şaşırdım ve sabahladığımda bunu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ondan sonra Ramazan orucunu tutmadı mı? Bir yıl boyunca altı bin rekat ve şu kadar şu kadar namaz kılmadı mı?" buyurdu.

Müsned'in zevâidi olarak Abdullah b. Ahmed,, Bezzâr ve Ebû Ya'lâ'nın Osman b. Affân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kim namazın hak ve farz olduğunu bilip eda ederse Cennete girer. "

Taberânî, M. el-Evsat'ta Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Yüce Allah kullarına bir gece ve gündüzde beş vakit namazı farz kıldı. "

Ebû Ya'lâ, Enes b. Mâlik'ten bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Yüce Allah'ın insanlara dinlerinde farz kıldığı ilk şey namazdır. Sonuna kadar kalacak tek şey de namaz olduğu gibi insanları önce namazla hesaba çekecektir. Yüce Allah: «Kulumun namazına bakın» buyurur. Eğer namaz tam ise tam yazılır. Eğer eksik ise, Yüce Allah: «Bakın, kulumun nafile namazı var mıdır?» buyurur. Eğer nafile namaz bulunursa onunla eksik olan farz namazları tamamlanır. Sonra yine: «Bakın, zekatını tam olarak vermiş mi?» buyurur. Eğer zekatını tamamıyla vermişse tam olarak yazılır. Eğer zekat eksik (yani hakkıyla verilmemiş) ise, Yüce Allah: «Bakın sadakası var mıdır?» buyurur. Eğer sadakası varsa, onunla da eksik olan zekatı tamamlanır. "

Ahmed, Taberânî ve Beyhakî, Şuab'da Hanzala el-Kâtib'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Namazın rükusunu, secdesini hakkıyla ifa edip tam vaktinde kılan ve namazın Allah katından bir hak olduğunu kabul eden kişi Cennete girer. "

Taberânî, M. el-Evsat'ta, Enes'ten bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli namazdır. Eğer namaz iyi çıkarsa bütün amelleri iyi çıkar. Eğer namaz kötü çıkarsa bütün amelleri de kötü çıkar. "

Ahmed, İbn Hibbân ve Taberânî, Abdullah b. Amr'dan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün namazı zikredip şöyle buyurdu:

“Kim namaza dikkat ederse, kıyamet gününde namaz onun için bir nur, bir hüccet ve kurtuluş vesilesi olur. Namaza dikkat etmeyen kişiye de, ne nur, ne hüccet, ne de kurtuluş vesilesi olur. Böylesi bir kişi de kıyamet gününde Firavun, Hâmân ve Ubey b. Halefle beraber olur,"

Bezzâr, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Namaz kılmayanın İslam'dan bir nasibi yoktur. Abdesti olmayanın da namazı yoktur."

Taberânî, M. el-Evsat'ta, İbn Ömer'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Emâneti olmayanın îmanı, temiz olmayanın namazı ve namaz kılmayanın da dini yoktur. Namazın dindeki konumu başın bedendeki konumu gibidir. "

Taberânî, M. el-Evsat'ta, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Ebu'ul-Kâsım (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Kıyamet gününde, beş vakit namazın abdestine, zamanına, rükûsuna ve secdesine dikkat edip ondan bir şey eksiltmeden gelen kişi için, Allah katında azap görmeyeceğine dair ahid vardır. Bunlardan bir eksikle gelen kişi için de hiçbir ahid yoktur. Yüce Allah dilerse ona merhamet eder, dilerse azap verir. "

Taberânî'nin M. el-Evsat'ta Enes'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Şu üç şeye dikkat eden kişi hakkıyla dosttur, dikkat etmeyen de tam anlamıyla düşmandır. Bunlar, namaz, oruç ve gusüldür."

Taberânî, M. el-Evsat'ta, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) etrafında bulunan ashâbına:

“Siz altı şeyde bana garanti verin, ben de size Cenneti garanti edeyim" buyurdu. "Ey Allah'ın Resûlü! Bunlar nedir?" diye sorduğumda:

“Namaz, zekat, emanet, avret mahalli (namus), mide ve dildir" cevabını verdi.

Taberânî, M. el-Evsat'ta, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Aişe'ye:

“Günahları terk et ki en güzel hicret budur. Namaza dikkat et ki o en güzel iyilik de odur" buyurdu."

Taberânî, M. el-Evsat'ta, Enes b. Mâlik'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Kim beş vakit namazı vaktinde kılar ve abdestini güzelce alır, kıyamı, huşüyu, rükûyu ve secdeyi tam olarak yaparsa, namazı: «Beni koruduğun gibi Allah ta seni korusun» diyerek Allah katına gider. Namazı zamanında kılmayan, abdestini güzelce almayan, huşüyu, rükûyu ve secdeyi hakkıyla yapmayan kişinin namazı da siyah ve karanlık bir şekilde: «Beni heba ettiğin gibi Allah da seni heba etsin» diyerek gider. O namaz Allah'ın dilediği yere ulaştığında, eski ve kirli giysi gibi dürülüp sahibinin yüzüne çarpılır. "

Ahmed, Taberânî ve İbn Merdûye, Ka'b b. Ucre'den bildiriyor: Biz öğle namazını beklerken Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza gelip:

“Rabbinizin ne dediğini biliyor musunuz?" diye sordu. "Hayır" karşılığını verdiğimizde de şöyle buyurdu:

“Rabbiniz şöyle demektedir: «Namazları dikkatlice vakitlerinde kılan ve onları heba etmeyip hakkıyla koruyan kişiyi, Cennete sokacağıma dair ahdim vardır. Onları vakitlerinde kılmayan, dikkat etmeyen ve hakkıyla korumayıp heba eden kişiye de hiçbir ahdim yoktur. Dilersem ona azap veririm, dilersem de bağışlarım.»"

Taberânî ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sıfât'ta, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün ashâbına uğrayıp:

“Yüce Allah'ın ne buyurduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Ashâb:

“Allah ve Resûlü daha iyi bilir" karşılığını verdiler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu soruyu üç defa tekrarladı ve şöyle devam etti:

“Yüce Allah buyurdu ki: «İzzetime ve Celâlime yemin olsun ki namazı vaktinde kılan kulu mutlaka Cennete sokacağım.

Namazı vakti dışında kılana da dilersem merhamet edeceğim, dilersem azap vereceğim,»"

Bezzâr ve Taberânî, Ubâde b. es-Sâmit'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Eğer kul hakkıyla abdest alırsa, sonra kalkıp rükûyu secdeyi ve kıraati hakkıyla yaparak namazı kılarsa, namazı ona: «Beni koruduğun gibi Allah da seni korusun» der. Sonra da namazı ışıklı, nurlu bir şekilde alırlar ve gökyüzüne çıkarırlar. Gökyüzü kapıları o namaza açılır. Eğer kul abdesti hakkıyla almazsa, rükûyu, secdeyi ve kıraati hakkıyla yapmazsa, namazı ona: «Beni heba ettiğin gibi Allah da seni heba etsin» der. Sonra o namaz alınır ve karanlıklar içinde gökyüzüne çıkılır. Gökyüzü kapıları kapanır ve namaz eski bir giysi gibi dürülerek sahibinin yüzüne vurulur."

Ahmed ve İbn Hibbân, Abdullah b. Amr'dan bildiriyor: Adamın biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve amellerin en üstün olanını sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Namazdır" buyurunca, adam:

“Sonra hangisidir?" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sonra namazdır" buyurdu. Adam bir daha:

“Sonra hangisidir?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa:

“Sonra namazdır" buyurdu. Adam:

“Sonra hangisidir?" diye sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah yolunda cihad etmektir" buyurdu. Adam:

“Benim annem ve babam vardır" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“O zaman annen ve babana iyilikte bulunmanı tavsiye ederim" buyurdu.

Taberânî, Târik b. Şihâb'dan bildirir: Gece ibadetini öğrenmek için bir gece Selmân'ın yanında kaldım. Selmân gece sonunda kalkıp namaz kıldı. Ancak Selmân'ın düşündüğüm kadar ibadet etmediğini gördüm ve bu durumu ona anlattım. Bunun üzerine Selmân şöyle dedi:

“Şu beş vakit namaza dikkat edin. Çünkü bu beş vakit namaz ölümcül olmayan bütün yaralara kefarettir. İnsanlar yatsı namazını kıldıktan sonra şu üç gruptan birinde olurlar. Bir grup kârı olmayıp zararda olanlar, bir grup kârda olup zararı olmayanlar ve diğer grup ise ne kârda, ne de zararda olanlardır. Gece karanlığını ve insanların gaflette (uykuda) oluşunu fırsat bilip ma'siyet atına binen (günah işleyen) kişi zararda olan kişidir. Gece karanlığını ve insanların gaflette (uykuda) oluşunu fırsat bilip gece namazına kalkan kişi kârda olup zararda olmayandır. (Yatsı) namazını kılıp da uyuyan kişi ise ne kârda, ne de zararda olandır. Seni yorgun düşürecek kadar çok amelden sakın, mutedil ama devamlı olarak amel yapmaya bak."

Taberânî, Ebu'd-Derdâ'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“İmanla beraber şu beş şeyle gelen kişi Cennete girer. Bunlar, abdestlerine, rükûsuna, secdesine ve vakitlerine dikkat ederek beş vakit namazı kılmak, Ramazan orucunu tutmak, gücü yeterse hacca gitmek, zekatı severek vermek ve emaneti eda etmektir." Oradakiler:

“Ey Allah'ın Resûlü! Emaneti eda etmek ne demektir?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Cenabetlikte gusletmektir. Yüce Allah insanoğluna dininde ondan başka hiçbir şeyi emanet etmedi" buyurdu.

Ahmed'in Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Şu üç şeyin hak olduğuna yemin ederim:

“Yüce Allah, İslam'dan nasibi olan kişiyi nasibi olmayan kişiyle bir tutmaz. Kişinin İslam'daki nasibi de namaz, oruç ve zekat olmak üzere üçtür."

Dârimî'nin Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Cennetin anahtarı namazdır. "

Deylemî'nin Hazret-i Ali'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Namaz, dinin direğidir."

Beyhakî, Şuabu'l-İmân'da, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :

“Namaz terazi gibidir. Kim hakkını verirse ona karşılığı verilir" buyurmuştur.

Beyhakî, Şuabu'l-îmân'da, Amr'dan bildiriyor: Adamın biri gelip:

Resûlallah! İslam'da Allah'ın en fazla sevdiği şey nedir?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Vaktinde kılman namazdır. Namazı terk edenin dini yoktur. Çünkü namaz dinin direğidir" buyurdu.

İbn Mâce, İbn Hibbân, Hâkim ve Sünen'de Beyhakî, Sevbân'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“İstikamet üzere olunuz ki bunu da tam olarak yapamazsınız. Bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır. Mümin kişiden başka kimse (devamlı) abdestli olmaya gayret edemez."

Hâkim, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Farz kılınan namazlara dikkat eden kişi, gafillerden yazılmaz. Bir gecede yüz âyet okuyan kişi de devamlı itaat edenlerden yazılır."

İbn Ebî Şeybe, Mesrûk'tan bildiriyor:

“Bu namazlara dikkat eden kişi, gafillerden yazılmaz. Onları terk etmekte helak vardır."

Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor:

“Yarın Yüce Allah'a Müslüman olarak kavuşmayı isteyen her kişi, ezanın okunduğunu işittiği yerde namazını kılsın. (Ebû Dâvud'un lafzı şöyledir:

“Beş vakit namazı, ezanını işittiğiniz zaman hemen eda edin.) Çünkü bunlar hidâyetin sünnetlerindendir. Yüce Allah Peygamberine sünneti göstermiştir. Bu nedenle cemaat namazından ancak nifakı belli olan münafıklar geri kalır. Ben sahabelerden, iki kişi arasında safa götürülen kişiler gördüm. Şimdi sizden her birinizin kendi evinde mescidi vardır. Siz evinizde namaz kılıp mescidi terk ettiğinizde Peygamberinizin (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetini terk etmiş olursunuz. Peygamberinizin (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetini terk ederseniz küfre girmiş olursunuz."

Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve Hâkim, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli namazdır. Eğer namaz iyi çıkarsa kurtuluşa erer. Eğer namaz kötü çıkarsa hüsrana uğrar. Eğer farz namazları eksik çıkarsa, Yüce Allah: «Bakın, kulumun nafile namazı var mıdır?» buyurur. Eğer nafile namaz bulunursa onunla eksik olan farz namazları tamamlanır. Diğer eksik olan amelleri de yine bu şekilde tamamlanır. "

İbn Mâce ve Hâkim, Temîm ed-Dârî'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli namazdır. Eğer namaz tam ise tam yazılır. Eğer eksik ise, Yüce Allah meleklere: «Bakın, kulumun nafile namazı var mıdır? Onunla eksik olan farz namazlarını tamamlayın» buyurur. Sonra (eksik olan) zekat ve diğer amelleri de yine bu şekilde (nafile ibadetlerden) tamamlanır."

Taberânî, Nu'mân b. Kavkel'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelip:

“Ey Allah'ın Resûlü! Eğer farz namazları kılıp, Ramazan orucunu tutarsam, helali helal, haramı da haram olarak kabul edersem ve bunlara bir şey eklemeyip, eksiltmesem Cennete girer miyim?" dedim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Evet, girersin" buyurunca da:

“Vallahi! Bunlara bir şey eklemeyeceğim" dedim.

Taberânî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Sa'd b. Bekr oğullarından bir bedevi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip:

“Seni ve senden öncekileri kim yarattı? Senden sonrakileri de kim yaratacak?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah" karşılığını verdi. Bedevi:

“Onun adına sana soruyorum! Seni o mu gönderdi?" diye sorunca, Allah Resûlü:

“Evet" karşılığını verdi. Bedevi:

“Yedi kat göğü, yedi kat yeri ve içindeki rızıkları yaratan kimdir?" diye sorunca Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah'tır" cevabını verdi. Bedevi:

“Onun adına sana soruyorum! Seni o mu gönderdi?" deyince, Allah Resûlü:

“Evet" karşılığını verdi. Bedevi:

“Kitabında/mektubunda gördüğümüz gibi elçilerin de bize gece ve gündüzde beş vakit namazı kılmamızı emrettiler. Onun adına sana soruyorum! Sana bunları o mu emretti?" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Evet" karşılığını verdi. Bedevi:

“Kitabında/mektubunda gördüğümüz gibi, elçilerin bize Ramazan ayı orucunu tutmamızı emretti. Onun adına sana soruyorum! Sana bunları o mu emretti?" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Evet" karşılığını verdi. Bedevi:

“Senin mektubunda gördüğümüz gibi, elçilerin de bize mallarımızdan alıp fakirlere vermemizi emretti. Onun adına sana soruyorum! Sana bunları o mu emretti?" dediğinde, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine:

“Evet" karşılığını verdi. Bunun üzerine bedevi:

“Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki ben kavmimden bana itaat eden kişilerle beraber bunları yapacağım" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de güldü ve:

“Eğer doğru söylüyorsa Cennete girer" buyurdu.

Ahmed ve Taberânî, Ebu't-Tufayl (Âmir b. Vâsile)'den bildiriyor: Adamın biri bir topluluğa uğradı ve selam verdi. Onlar da selamını aldılar. Ancak adam gidince topluluktan biri:

“Vallahi! Ben bunu Allah için sevmiyorum" dedi. Mecliste oturanlar:

“Vallahi! Söylediğin şey güzel değildir. Vallahi adamı uyaracağız. Kalk ey filan ona bunu haber ver" dediler. O kişi kalktı ve giden adama yetişip meclisteki adamın söylediğini kendisine haber verdi. Bunun üzerine adam gitti. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına varınca:

Resûlallah! Aralarında filan kişinin de bulunduğu Müslümanlardan oluşan bir meclise gittim. Selam verdim ve selamımı aldılar. Ancak ben oradan ayrıldıktan sonra, kendilerinden biri bana geldi ve:

“Filan kişinin (benim için):

“Vallahi! Ben bu adamı Allah için sevmiyorum" dediğini söyledi. Ey Allah'ın Resûlü! Onu çağır da beni niçin sevmediğini sor" dedi.

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu kişiyi çağırdı ve adamın haber vermiş olduğu durumu kendisine sordu. Adam denileni onaylayınca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Onu niçin sevmiyorsun?" diye sordu. Adam:

“Ben bunun komşusuyum ve ondan haberdarım. Vallahi onun, bize farz kılınan, iyinin de kötünün de kıldığı beş vakit namazdan başka bir namaz kıldığını görmedim" karşılığını verince, diğer adam:

“Sor ona ey Allah'ın Resûlü! Namazları vaktinde kılmayıp geciktirdiğimi, abdestimi iyi almadığımı, rükûnun ve secdenin hakkını vermediğimi gördü mü?" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sorunca, adam:

“Hayır, görmedim" dedi ve şöyle devam etti:

“Vallahi iyilerin de kötülerin de tuttuğu Ramazan ayı dışında oruç tuttuğunu görmedim!"

Diğer adam:

“Sor ona ey Allah'ın Resûlü! Orucu terk ettiğimi veya onda bir eksiklik yaptığımı gördü mü?" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sorunca, adam:

“Hayır, görmedim" karşılığını verdi ve şöyle devam etti:

“Vallahi onun iyinin de kötünün de vermiş olduğu zekat dışında hiçbir isteyene verdiğini, malından Allah yolunda bir şey infak ettiğini görmedim!" Diğer adam:

“Sor ona ey Allah'ın Resûlü! Zekatımdan bir şey sakladım mı? Onu isteyene eksik verdim mi?" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sorunca, adam:

“Hayır, eksiltmedi" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

“Kalk, görüyorum ki bu, senden daha hayırlıdır" buyurdu.

Bezzâr, Taberânî ve Mâlik el-Eşcaî kanalıyla babasından bildiriyor:

“Kişi Müslüman olduğu zaman, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) önce ona namazı öğretirdi."

İbn Ebî Şeybe ve Taberânî'nin bildirdiğine göre bedevinin biri İbn Abbâs'a gelip:

“Biz Müslüman kişileriz. Buradaki muhacirlerden bazı kimseler bizim bir şey üzere olmadığımızı iddia ediyorlar" deyince, İbn Abbâs şu karşılığı verdi: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Namaz kılan, zekat veren, hacca giden, oruç tutan ve misafiri ağırlayan kişi Cennete girecektir" buyurdu.

Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd'a İslam'da en güzel derecenin ne olduğu sorulduğunda:

“Namazdır" cevabını verdi. "Sonra hangisi?" denildiğinde ise:

“Zekattır" karşılığını verdi.

İbn Ebî Şeybe'nin, Musannef’te bildirdiğine göre İbn Mes'ûd'a en iyi amelin ne olduğu sorulduğunda:

“Namazdır, namaz kılmayan da dinsizdir" demiştir.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce, Câbir b. Abdillah'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişiyle küfür arasında namazı terk etmek vardır" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Hibbân ve Hâkim, Bureyde'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Onlarla (kafirlerle) aramızdaki fark namazdır. Kim onu terk ederse kafir olur. "

Kitâbu's-Salât'ta Muhammed b. Nasr el-Mervezî ve Taberânî, Ubâde b. Sâmit'ten bildiriyor: Dostum (Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem) bana yedi şeyi vasiyet etti:

“Kesilseniz, yakılsanız çarmıha gerilseniz bile hiçbir şeyi Allah'a ortak koşmayın. Bilerek namazı terk etmeyin. Namazı bilerek terk eden kişi benim dinimden çıkmış olur. Allah'a asi olmayın ki bu da Yüce Allah'ın gazabına yol açar. İçki içmeyin, çünkü o bütün günahların başıdır."

Tirmizî ve Hâkim, Adbullah b. Şekîk el-Ukaylî'den bildirir: Ebû Hureyre der ki:

“Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı, namaz dışında hiçbir amelin terkini küfür olarak görmezlerdi."

Hibetullah et-Taberî, Sevbân'dan bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Kul ile küfür ve iman arasında namaz vardır. Kişi onu bırakırsa şirke düşmüş olur. "

Bezzâr ve Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs'ın gözleri rahatsızlandığında ona:

“Seni tedavi edelim, ancak namazı da birkaç gün bırakacaksın" dediler. Ancak kendisi şöyle karşılık verdi:

“Hayır, çünkü Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Namazı terk eden kişi Allah'ın huzuruna, Allah kendisine gazaplanmış bir şekilde çıkar."'

İbn Mâce, Muhammed b. Nasr el-Mervezî ve Taberânî, M. el-Evsat'ta, Enes'ten bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kul ile şirk arasında namazı terk etmek vardır. Kişi eğer bilerek namazı bırakırsa şirke düşmüş olur."

Ebû Ya'lâ'nın İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“İslam'ın temeli ve dinin direkleri üçtür. İslam bu temel ve direkler üzerine kurulmuştur. Bunların birini terk eden kişi kafir olur ve kanı helaldir. Bunlar, Allah'tan başka ilah olmadığına şahadet, farz namazlar ve Ramazan orucudur. "

Ahmed ve Taberânî'nin bildirdiğine göre Muâz b. Cebel şöyle dedi: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana şu on şeyi vasiyet etti:

“Oldürülsen de, yakılsan da hiçbir şeyi Allah'a ortak koşma. Ailenden ve malından ayrılmanı isteseler bile anne ve babana asi olma. Bilerek farz namazları terk etme. Farz namazları bilerek terk eden kişi Allah'ın korumasından beri olur. İçki içme, çünkü o bütün kötülüklerin başıdır. Günahtan sakın. Zira günah Allah'ın gazabına en fazla sebep olandır. Savaştan kaçmaktan sakın. İnsanlar helak olup ölseler de sen sebat et. Ailene malından infakta bulun. Onları terbiye etmekte gevşeklik yapma ve onlara Allah'tan korkmalarını öğret."

Taberânî, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) azatlısı Umeyme'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) abdest alırken ona su döküyordum. Adamın biri içeri girip:

“Bana vasiyet et" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Kesilsen de, yakılsan da hiçbir şeyi Allah'a ortak koşma. Senden aileni ve dünyanı bırakmanı isteseler bile bırak, ama anne ve babana asi olma. İçki içme. Zira o, bütün kötülüklerin anahtarıdır. Bilerek namazı terk etme. Namazı terk eden kişi, Allah'ın ve Resûlünün korumasından beri olur. "

İbn Sa'd, Simâk'tan bildiriyor: İbn Abbâs'ın gözlerine (kara) su inmiş ve görme yetisini kaybetmişti. Gözleri tedavi ederek suyunu alan kişiler gelip:

“Bırak da gözlerindeki suyu alalım. Fakat beş günün namazını daha sonra kılarsın" dediler. İbn Abbâs:

“Hayır, Vallahi! Bir rekatı bile sonraya bırakmam. Çünkü bana bir namazı bile terk edenin huzura çıkacağı zaman Allah kendisinden öfkelenmiş bir şekilde çıkacağı, söylendi" karşılığını verdi.

İbn Hibbân, Bureyde'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bulutlu günde namazı erken kılın. Zira namazı terk eden küfre girmiş olur."

Ahmed, Ziyâd b. Nuaym el-Hadramî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah İslam'da dört şeyi farz kıldı. Bunlardan üçüyle gelen kişi dördüncüsünü getirmedikçe üçünden fayda görmez. Bunlar, namaz, zekat, Ramazan orucu ve haçtır. "

İsbehânî, et-Terğîb'te, Ömer b. el-Hattâb'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Allah namazı bilerek terk edenin amellerini boşa çıkarır. Yüce Allah'a dönüp tövbe edene kadar da Allah'ın zimmetinden beri olur. "

Ahmed ve Beyhakî, Ümmü Eymen'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Namazı bilerek terk etmeyin. Namazı bilerek terk eden Allah'ın ve Resûlünün korumasından uzak olur."

Kitâbu'l-İmân ile Musannef’te İbn Ebî Şeybe ve Târih'te Buhârî, Hazret-i Ali'den bildiriyor:

“Namaz kılmayan kişi kafirdir." Diğer bir lafızda ise:

“Küfre girmiştir" şeklindedir.

Muhammed b. Nasr ve İbn Abdilberr, İbn Abbâs'tan bildiriyor:

“Namazı terk eden kişi kafirdir."

İbn Ebî Şeybe, Muhammed b. Nasr ve Taberânî, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor:

“Namazı terk eden kişinin dini yoktur."

İbn Abdilber, Câbir b. Abdillah'tan bildiriyor:

“Namaz kılmayan kişi kafirdir."

İbn Abdilber, Ebû'd-Derdâ'dan bildiriyor:

“Namaz kılmayanın imanı, abdesti olmayanın da namazı olmaz."

Taberânî, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor:

“Namazı terk eden kişi kafirdir."

Mâlik ve Taberânî, M. el-Evsat'ta, Urve'den bildiriyor: Ömer b. el-Hattâb yaralı iken onu namaz için uyardılar ve:

“Ey müminlerin emîri! Namaz!" dediler. Bunun üzerine Ömer b. el-Hattâb:

“Evet, vallahi namaz kılmayanın İslam'da hakkı yoktur" dedi ve yarası kanar bir şekilde namazını kıldı.

Mâlik'in, Nâfi'den bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb memurlarına şöyle yazdı:

“Yapmanız gereken en önemli şey namazdır. Ona dikkat eden veya koruyan dinini korumuş olur. Onu kaybeden kişi de başka şeyleri daha kolay kaybeder."

Nesâî ve İbn Hibbân, Nevfel b. Muâviye'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Namazı kaçıran kişi, ailesini ve malını kaybetmiş gibidir. "

Tirmizî ve Hâkim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Özürsüz olarak iki namazı birleştiren kişi, büyük günahların kapısına gelmiş olur. "

Taberânî, Enes'ten bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Namaz kılanları öldürmekten nehyolundum,"

İbn Ebî Şeybe ve Ebû Ya'lâ, Ebû Bekr es-Sıddîk'ten bildiriyor:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılan bir Müslümanın dövülmesini yasakladı."

Ahmed ve Şuab'da Beyhakî, Ebû Umâme'den bildiriyor: Hazret-i Ali, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelip:

“Ey Allah'ın Resûlü! Bize bir hizmetçi ver" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Git, evde üç hizmetçi var, üçünden birini al" buyurdu. Hazret-i Ali:

“Ey Allah'ın Resûlü! (Onlardan birini) Bana sen seç" dediğinde ise, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sen kendin seç" cevabını verdi. Hazret-i Ali bir daha:

“Bana sen seç" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Git evde üç tane var. İçlerinden biri namaz kıldı, onu al ama ona vurma. Çünkü namaz kılanlara vurmamız yasaklandı" buyurdu.

Ebû Ya'lâ, Ümmü Seleme'den bildiriyor: Ebu'l-Heysem b. et-Teyyihân, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldi ve köle bir istedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) eğer esir alırsa kendisine vereceğine dair söz verdi. Sonra Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip ona:

“İki siyah köle geldi, onlardan istediğini al" buyurdu. Ebu'l-Heysem:

“Seçme işini sana bırakıyorum" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bunu al, bu yanımızda namaz kıldı. Ama ona vurma, çünkü namaz kılanlara vurmamız yasaklandı" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim ve İbn Mâce, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı ile sabah namazıdır. Eğer bu iki namazda neler olduğunu bilseydiler o namazlara emekleyerek olsa bile gelirlerdi. İçimden bir adama kamet getirmesini, bir adama da namazı kıldırmasını emretmek, sonra beraberlerinde bağ bağ odunlar olan adamları götürüp namaz kılmayan kimselerin evlerini üzerlerine yakmayı isterdim."'

Taberânî, Ebu'd-Derdâ'dan bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Allah'ı görüyormuş gibi ibadet et. Sen onu görmesen de o seni görüyor. Kendini ölülerden say. Mazlumun bedduasından sakın, çünkü o kabul olunur. Sizden birinizin gücü yatsı ve sabah namazına gitmeye yetiyorsa emekliyerek de olsa gitsin."

İbn Ebî Şeybe, Bezzâr, İbn Huzeyme, Taberânî, Hâkim ve Şuab'da Beyhakî, İbn Ömer'den bildiriyor:

“Kişiyi sabah ve yatsı namazında görmediğimiz zaman hakkında kötü düşünürdük."

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, İbn Huzeyme, İbn Hibbân ve Hâkim, Ubey b. Ka'b'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün sabah namazını kıldırdı ve:

“Filan kişi burada mı?" diye sordu. Ashâb:

“Hayır" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ya filan kişi burada mı?" diye sorunca, ashâb yine:

“Hayır" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bu iki namaz münafıklar için en ağır namazdır. Eğer bunlarda (yatsı ve sabah namazında) neler olduğunu bilseydiniz, o namazlara diz üstü emekleyerek olsa bile gelirdiniz" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, Nesâî ve İbn Mâce, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar yatsı ve sabah namazlarında neler olduğunu bilseydiler emekleyerek de olsa bu namazlara gelirlerdi."'

Taberânî, Hâris b. Vehb (b. Münebbih)'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Ümmetim, Yahudiler gibi akşam namazını yıldızlar birbirine karışıncaya kadar bırakmadıkları müddetçe, sabah namazını da Hıristiyanlar gibi geciktirmedikleri müddetçe İslam üzeredirler."

Taberânî, es-Sunâbihî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Ümmetim, akşam, namazını bekleyip Yahudiler gibi yıldızlar birbirine karışıncaya kadar bırakmadıkları müddetçe, sabah namazını da Hıristiyanlar gibi geciktirmedikleri müddetçe dinlerine tutunmuş kalırlar."

Buhârî, Müslim ve Beyhakî, Ebû Mûsa el-Eş'arî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İki serinliği (yatsı ve sabahı) kılan kişi Cennete girecektir" buyurmuştur.

Müslim ve Beyhakî, Cündüb b. Abdillah'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Sabah namazını kılan kişi Allah'ın zimmetindedir. Allah sizi bir sebepten dolayı zimmetinden hesaba çekmesin. Çünkü zimmetinden dolayı birini hesaba çekeceği zaman ona yetişir ve onu yüzüstü Cehennem ateşine atar."

Müslim, Tirmizî ve Beyhakî, Cündüb b. Süfyân'dan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Sabah namazını kılan kişi Allah'ın zimmetindedir. Öyle ise Allah'ın zimmetini ihlal etmeyin."

Ahmed, Bezzâr ve Taberânî, M. el-Evsat'ta, İbn Ömer'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Sabah namazını kılan kişi Allah'ın zimmetindedir. Kim Allah'ın zimmetini ihlal ederse, Yüce Allah onu yüzüstü (ateşe) atmak için hesaba çeker. "

Bezzâr, Ebû Ya'lâ ve Taberânî'nin, M. el-Evsat'ta Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sabah namazını kılan kişi Allah'ın zimmetindedir. Allah'ın sizi bir şeyden dolayı zimmeti konusunda hesaba çekmesinden sakının" buyurmuştur.

Taberânî, Ebû Bekre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Sabah namazını kılan kişi Allah'ın zimmetindedir. Allah, bu zimmeti ihlal eden kişiyi yüzüstü ateşe atar."

Taberânî, İbn Mâlik el-Eşcaî'den o da babasından bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Sabah namazını kılan kişi Allah'ın zimmetindedir ve hesabı da Allah'a aittir. "

Mâlik, İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Huzeyme ve Sünen'de Beyhakî, İbn Ömer'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“İkindi namazını kaçıran kişi ailesini ve malını kaybetmiş gibidir. "

Şâfiî, Nevfel b. Muâviye ed-Dîylî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İkindi namazını kaçıran kişi ailesini ve malını kaybetmiş gibidir."

İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Nesâî, İbn Mâce ve Beyhakî, Bureyde'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İkindi namazını terk eden kişinin ameli boşa gider. "

Ahmed, Ebu'd-Derdâ'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İkindi namazını bilerek terk eden kişinin ameli boşa gider" buyurdu.

Müslim, Nesâî ve Beyhakî, Ebû Basra el-Ğifârî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Muhammas'ta bize ikindi namazını kıldırdıktan sonra şöyle buyurdu:

“Bu namaz (ikindi namazı) sizden öncekilere farz kılındı, ama onu heba ettiler. Onu koruyan (ona devam eden) kişinin ecri iki katıyla verilir. Bu namazdan sonra yıldızlar doğana kadar başka bir namaz yoktur. "

Taberânî, Ebû Eyyûb'tan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bu namaz (ikindi namazı) sizden öncekilere farz kılındı, ama onu heba ettiler. Onu koruyan (ona devam eden) kişinin ecri iki kat verilecektir. Bu namazdan sonra yıldızlar doğana kadar başka bir namaz yoktur."

İbn Ebî Şeybe, İbn Ömer'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Kim ikindi namazını özürsüz olarak güneş batımına bırakırsa, o kişi ailesini ve malını kaybetmiş gibidir. "

İbn Ebî Şeybe, Nevfel b. Muâviye'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Namazlardan bir namaz vardır ki onu kaçıran kişi ailesini ve malını kaybetmiş gibidir." İbn Ömer der ki:

Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem):

“O namaz, ikindi namazıdır" buyurduğunu işittim.

İbn Ebî Şeybe, Ebu'd-Derdâ'dan bildiriyor:

“Kim ikindi namazını özürsüz olarak kaçırırsa ameli boşa gider."

İbn Mâce, Hâkim ve Sünen'de Beyhakî, Abbâs b. Abdilmuttalib'ten bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Ümmetim akşam namazını yıldızlar birbirine karışıncaya kadar bırakmadıkları müddetçe fıtrat üzerine olacaklardır. "

Ahmed, Taberânî ve Beyhakî, Sünen'de Sâib b. Yezîd'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ümmetim akşam namazını yıldızlar doğmadan önce kıldığı müddetçe fıtrat üzerine olacaklardır" buyurdu.

Hâkim, Ebû Eyyûb'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Ümmetim akşam namazını (geciktirip) yıldızlar birbirine karışıncaya kadar bırakmadıkları müddetçe hayır (veya fıtrat) üzerine olacaklardır. "

Taberânî'nin, M. el-Evsat'ta, Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“En hayırlı namaz akşam namazıdır. Ondan sonra iki rekat namaz kılana Yüce Allah Cennette bir ev inşa eder."

İbn Sa'd, Buhârî ve Müslim, Ebû Musa'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece yatsı namazı için çıktı ve şöyle buyurdu:

“Müjdeler olsun size! Bu saatte sizden başka kimsenin namaz kılıyor olmaması sizin için Allah'ın nimetlerindendir." Veya:

“Bu saatte sizden başka kimse namaz kılmadı."

Taberânî, el-Münkedir'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece yatsı namazı için çıktı ve:

“Bu namaz sizden önceki hiçbir ümmetin kılmadığı bir namazdır" buyurdu.

Taberânî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece yatsı namazı için çıktı ve bize şöyle buyurdu:

“Sizden önceki hiçbir ümmet asla bu namazı kılmadı. "

İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud ve Sünen'de Beyhakî, Muâz'dan bildiriyor: Bir gece Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yatsı namazı için bekledik. Ancak Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) çok gecikince bazı kişiler Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılmış olduğunu bu sebeple çıkmayacağını düşündü. Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) çıktı ve:

“Bu namazı geciktiriniz. Siz bu namazla bütün ümmetlerden daha üstün kılındınız. Sizden önceki hiçbir ümmet bu namazı kılmadı" buyurdu.

Ahmed, Hasan(-ı Basrî)'den bildiriyor: Ebû Hureyre, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu bildirir: Köle, namazından hesaba çekildiği zaman eğer namazı eksik ise ona: «Namazında niye eksiklik ettin?» denilecek. O: «Bana bir sahip musallat ettin ve o beni namazdan alıkoydu» cevabını verince: «Onun (efendinin) malından kendin için çaldığını gördüm. İşinden amelin için niye zaman çalmadın?» denilecek; bu şekilde Yüce Allah'ın hücceti daha üstün basacaktır.

İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Hâkim, Abdulmelik b. Rabî' b. Sebre'den, o babasından, o da dedesinden bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Çocuklar yedi yaşına girdiği zaman onlara namazı emredin. On yaşına geldiklerinde namaz kılmazlarsa vurun (dövün)" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud ve Hâkim, Amr b. Şuayb'dan, o babasından, o da dedesinden bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Çocuklarınız daha yedi yaşında iken onlara namazı emredin. On yaşına geldiklerinde kılmazlarsa dövün ve (kızlarla erkek çocukların) yataklarını ayırın. "

Ebû Dâvud, sahâbî olan birisinden bildiriyor: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Çocuk ne zaman namaz kılar?" diye sorulunca:

“Çocuk sağını solundan ayırabildiği zaman ona namazı emredin" buyurdu.

Taberânî, M. el-Evsat'ta, Abdullah b. Hubeyb'ten bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Çocuk sağını solundan ayırabildiği zaman ona namazı emredin" buyurdu.

Bezzâr, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Çocuklarınız yedi yaşına geldiklerinde onlara namazı öğretin. On yaşına geldiklerinde kılmazlarsa dövün ve (kızlarla erkek çocukların) yataklarını ayırın."

Hâris b. Ebî Usâme ve Taberânî, Enes'ten bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yedi yaşında onlara namazı emredin. Onüç yaşında da kılmazlarsa vurun (dövün)" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe ve Taberânî, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor:

“Namaz konusunda çocuklarınıza dikkat edin ve onları iyiliğe alıştırın. Çünkü iyilik alışkanlıktır."

Ahmed ve Taberânî, Ebu'l-Havrâ'dan bildiriyor: Ali b. Hasan'a:

Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) ne ezberledin?" diye sorduğumda:

“Beş vakit namazı" dedi.

İbn Ebî Şeybe, Muhammed b. Sîrîn'den bildirir: Bana bildirilene göre Ebû Bekr ile Ömer insanlara şunu öğretmişlerdir:

“Allah'a ibadet et ve hiçbir şeyi ona ortak koşma. Allah'ın farz kılmış olduğu namazları vakitlerinde kıl.

Namaz vakitlerini ihmal etmek helaka sebep olur."

İbn Ebî Şeybe, Cafer b. Burkân'dan bildiriyor: Ömer b. Abdilazîz bize şöyle yazdı:

“Derim ki, dinin izzeti ve İslam'ın direği Allah'a iman etmek, namaz kılmak ve zekat vermektir. Namazlarını vaktinde kılmaya dikkat et."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb parmaklarını birbirine geçirerek:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı orta namaz hakkında işte böyle ihtilafa düşmüşlerdi" dedi.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Ömer'e orta namaz sorulunca:

“Orta namaz beş vaktin içindedir. Bu sebeple beş vakit namaza dikkat edin" dedi."

Mâlik, Muvatta da der ki: Bana bildirilene göre Ali b. Ebî Tâlib ile Abdullah b. Abbâs:

“Orta namazı, sabah namazıdır" demişlerdir.

Beyhakî, aynı hadisi Sünen'de nakletmiştir.

İbn Cerîr, Ebu'l-Âliye vasıtasıyla bildiriyor: İbn Abbâs sabah namazını Basra'da kıldı ve rükûdan önce kunût yaptı. Daha sonra şöyle dedi:

“Bu namaz, Yüce Allah'ın, Kitab'ında:

“Namazlara dikkat edin hele orta namaza, Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun" diye zikretmiş olduğu orta namazdır."

Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Musannef’te, İbnu'l-Enbârî, Mesâhifte, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Sünen'de Beyhakî, Ebû Recâ el- Utâridî'den bildiriyor: Sabah namazını İbn Abbâs'ın arkasında kıldım. Ellerini kaldırıp kunût yaptı. Sonra da:

“Bu Allah'ın bize, kendisinde kunût etmemizi emretmiş olduğu orta namazdır" dedi.

Saîd b. Mansûr ve Abd b. Humeyd, İkrime vasıtasıyla bildiriyor: İbn Abbâs:

“Orta namaz, sabah namazıdır" dedi.

İbn Abdilber, Temhîd'de bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Orta namaz, sabah namazıdır. O, gecenin karanlığı ve gündüzün ışığında kılınan namazdır. Bu namaz, insanların en fazla kaçırdığı namazdır" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Enbârî bildiriyor: Ebu'l-Âliye der ki:

“Hazret-i Ömer zamanında, Abdullah b. Kays'ın arkasında sabah namazını kıldım. Yanımdaki kişiye orta namazı sorduğumda:

“Bu namazdır" karşılığını verdi.

Abdurrezzâk ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye der ki: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı ile sabah namazını kıldım. Namaz bitince onlara:

“Hangi namaz orta namazdır?" dediğimde:

“Az önce kıldığın namazdır" karşılığını verdiler.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Câbir b. Abdillah:

“Orta namaz, sabah namazıdır" dedi.

Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İshâk b. Râhûye, Abd b. Humeyd, İbnu'l- Münzir ve Beyhakî'nin, Sünen'de bildirdiğine göre İbn Ömer:

“Orta namaz sabah namazıdır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Umâme'ye orta namazın hangisi olduğu sorulduğunda:

“Sabah namazıdır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe, Musannef’te bunu:

“Orta namazın sabah namazından başka bir namaz olduğunu sanmıyorum" lafzıyla zikreder.

İbn Cerîr ve Beyhakî'nin, Câbir b. Zeyd vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Orta namaz, sabah namazıdır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe, Hayyân el-Ezdî'den bildiriyor: İbn Ömer'e orta namazın sorulduğunu işittim. Soran kişi ayrıca ona:

“Ebû Hureyre, orta namazın ikindi namazı olduğunu söylüyor" dedi. İbn Ömer:

“Ebû Hureyre ileri gitmiş! Ben, orta namazın sabah namazı olduğunu söylüyorum" karşılığını verdi.

Süfyân b. Uyeyne'nin bildirdiğine göre Tâvûs:

“Orta namaz sabah namazıdır" dedi.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Mücâhid ve Câbir b. Zeyd:

“O (orta namaz) sabah namazıdır" dediler.

Abdurrezzâk, İbn Cüreyc'ten bildiriyor: Atâ (b. Ebî Rebâh)'a orta namazı sorduğumda şöyle dedi:

“Zannedersem sabah namazıdır. Yüce Allah'ın:"... Sabah vakti de namaz kıl, zira sabah namazına melekler şahit olur" buyurduğunu işitmedin mi?"

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Tâvûs ve İkrime:

“O, sabah namazıdır. O, gece ve gündüz arasındadır" demişlerdir.

Taberânî'nin, M. el-Evsat'ta bildirdiğine göre İbn Ömer'e orta namaz sorulduğunda:

“Biz bu namazın, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kıble değişiminde kıldığı öğle namazı olduğunu konuşurduk" dedi.

Abd b. Humeyd, Mekhûl'dan bildiriyor: Adamın biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip orta namazı sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Orta namaz, sabah namazından sonra gelen ilk namazdır" buyurdu.

Ahmed, Buhârî, Târih'te, Ebû Dâvud, İbn Cerîr, Tahâvî, Rûyânî, Ebû Ya'lâ, Taberânî ve Beyhakî, Zibrikân vasıtasıyla Urve b. Zübeyr'den, o da Zeyd b. Sâbit'ten bildiriyor:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını sıcağın en şiddetli olduğu vakitte (hâcire) kılardı. Bu namaz ashab için en ağır olan namazdı. Sonra:

“Namazlara dikkat edin hele orta namaza..." âyeti indi. O namazdan önce iki, sonra da iki namaz vardır."

Tayâlisî, İbn Ebî Şeybe, Musarınef te, Buhârî, Târih'te, İbn Ebî Hâtim, Ebû Ya'lâ, Ruyânî, Diyâ el-Makdisî, el-Muhtâre'de ve Beyhakî, Zibrikân ile Zühre b. Ma'bed vasıtasıyla bildiriyor: Zeyd b. Sâbit'in yanında oturuyorduk. Usâme'ye orta namazı sormak için birini gönderdiler. Usâme:

“O öğle namazıdır. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu sıcağın en şiddetli olduğu vakitte kılardı" dedi.

Ahmed, İbn Menî', Nesâî, İbn Cerîr, eş-Şâşî ve Diyâ, Zibrikân vasıtasıyla bildiriyor: Kureyş'ten toplanmış bir grup vardı. Zeyd b. Sâbit yanlarından geçince, ona orta namazı sormak üzere iki köle gönderdiler. Zeyd b. Sâbit:

“Orta namaz, öğle namazıdır" dedi. Sonra bu iki kişi Usâme b. Zeyd'in yanına gidip ona da sorunca, o şöyle dedi:

“Orta namaz, öğle namazıdır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını sıcağın en şiddetli olduğu vakitte kılardı. Arkasında ancak bir veya iki saf olurdu. İnsanlar (namaz vakti) dinlenme yerlerinde olurlar ve ticaretleriyle uğraşırlardı. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Namazlara dikkat edin hele orta namaza, Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun" âyetini indirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“(Cemaat namazına katılmayan) adamlar bu tutumlarından ya vazgeçecekler ya da evlerini yakacağım" buyurdu.

Nesâî ve Taberânî, Zührî vasıtasıyla Saîd b. el-Miiseyyeb'ten bildiriyor: Orta namaz hakkında ihtilafa düşen bir topluluklar beraberdim ve ben en küçükleriydim. Orta namazı sormam için, beni Zeyd b. Sâbit'e gönderdiler.

Yanına gidip sorduğumda şöyle dedi: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını sıcağın en şiddetli olduğu vakitte kılardı ve insanlar dinlenme yerlerinde ve çarşılarında olurlardı. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında ise ancak bir iki saf olurdu. Yüce Allah:

“Namazlara dikkat edin, hele orta namaza, Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun'" âyetini indirdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“(Cemaat namazına katılmayan) insanlar bu tutumlarından ya vazgeçecekler ya da evlerini yakacağım" buyurdu.

İbn Cerîr'in, Tehzîb'de, Abdurrahman b. Âban vasıtasıyla babasından, o da Zeyd b. Sâbit'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Orta namaz, öğle namazıdır" buyurmuştur.

Beyhakî ve İbn Asâkir, Saîd b. el-Müseyyeb vasıtasıyla bildiriyor: Urve b. ez-Zübeyr ve İbrâhîm b. Talha ile beraber oturuyorduk. Bir ara ben:

“Ebû Saîd el-Hudrî'nin: Orta namaz, öğle namazıdır dediğini işittim" dedim. O sırada İbn Ömer oradan geçince, Urve:

“İbn Ömer'e birini gönderin de ona sorsun" dedi. Bunun üzerine ona bir köle gönderdik. Köle sorup geldiğinde:

“(Orta namaz) Öğle namazıdır" dedi. Biz kölenin dediğinden şüpheye düştük ve hep beraber kalkarak, gidip İbn Ömer'e sorduk. İbn Ömer:

“(Orta namaz) Öğle namazıdır" dedi.

İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Enbârî, Mesâhifte ve Beyhakî, Katâde vasıtasıyla Saîd b. el-Müseyyeb'ten, o da İbn Amr'dan bildiriyor: Zeyd b. Sabit:

“Orta namaz, öğle namazıdır" dedi."

Mâlik, Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, Târih'te, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Zeyd b. Sâbit vasıtasıyla bildirir:

“Orta namaz öğle namazıdır."

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir, Zeyd b. Sâbit'in azatlısı Harmele'den bildiriyor: Zeyd b. Sâbit ve Ubey b. Ka'b orta namaz hakkında tartıştılar ve beni Hazret-i Âişe'ye gönderdiler. Gidip ona:

“Orta namaz hangi namazdır?" diye sorunca:

“Öğle namazıdır" dedi.

Ravi der ki:

“Zeyd de orta namazın öğle namazı olduğunu söylerdi. Ancak bunu Hazret-i Âişe'den mi, başkasından mı duydu bilmiyorum."

İbnu'l-Münzir, Ebû Câfer Muhammed b. Ali b. el-Hüseyn vasıtasıyla bildirir: Ali b. Ebî Tâlib:

“Orta namaz, öğle namazıdır" dedi.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir değişik kanallarla İbn Ömer'den bildirir:

“Orta namaz, öğle namazıdır."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebû Saîd el-Hudrî:

“Öğle namazı, orta namazıdır" dedi."

Abdurrezzâk, Buhârî, Târih'te, İbn Cerîr ve İbn Ebî Dâvud, Mesâhifte, Hafsa'nın azatlısı Ebû Râfî'den bildiriyor: Hafsa bana bir mushaf yazmamı emretti ve:

“Filan âyete geldiğinde yanıma gel, onu sana okutulduğum gibi yazdırayım" dedi. "Namazlara dikkat edin..." âyetine geldiğim zaman:

“Yaz!" dedi ve âyeti:

“ (.....) şeklinde yazdırdı. Ubey b. Ka'b ile karşılaştığımda:

“Ebu'l-Münzir! Hafsa bana şunu şunu söyledi" dedim. O da:

“Dediği gibidir. İşlerimizin en sıkı zamanı ve bahçe sulama işleri öğle namazı vaktidir" karşılığını verdi.

Mâlik, Ebû Ubeyd, Abd b. Humeyd, Ebû Ya'lâ, İbn Cerîr, İbnu'l-Enbârî, Mesâhifte ve Beyhakî'nin, Sünen'de bildirdiğine göre Amr b. Râfi' der ki: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hafsa'ya mushaf yazıyordum. Bana:

“Namazlara dikkat edin hele orta namaza..." âyetine geldiğin zaman yanıma gel" dedi. Ben de bu âyete geldiğimde yanına gittim. Bana âyeti: (.....) şeklinde yazdırdı. Hafsa:

“Şehadet ederim ki bunu Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) bu şekilde işittim" dedi.

Abdurrezzâk, Nâfî'den bildiriyor: Hafsa azatlısına, yazmak (çoğaltmak) üzere bir mushaf verip:

“Namazlara dikkat edin hele orta namaza..." âyetine geldiğinde bana haber ver" dedi. O âyete yetiştiğinde yanına geldi. Hafsa eliyle âyeti:

“(.....) şeklinde yazdı.

Mâlik, Ahmed, Abd b. Humeyd, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbn Ebî Dâvud, İbnu'l Enbârî, Mesâhifte ve Beyhakî Sünen'de, Hazret-i Âişe'nin azatlısı Ebû Yûnus'tan bildiriyor: Hazret-i Âişe bana, kendisi için bir mushaf yazmamı emretti ve:

“Namazlara dikkat edin hele orta namaza..." âyetine verdiğin zaman bana haber ver" dedi. Oraya ulaştığımda kendisine haber verdim. Bana âyeti: (.....) şeklinde yazdırdı ve:

“Bunu Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle işittim" dedi.

Abdurrezzâk, İbn Cerîr, İbn Ebî Dâvud, Mesâhifte ve İbnu'l-Münzir, Ümmü Humeyd binti Abdirrahmân'dan bildiriyor: Hazret-i Âişe'ye orta namazı sorduğumda:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında onu birinci kıraata göre: (.....) şeklinde okurduk" dedi.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İkrime:

“Orta namaz, öğle namazıdır. Çünkü ondan önce iki sonra da iki namaz vardır" dedi.

Abdurrezzâk ve İbn Ebî Dâvud'un bildirdiğine göre Hişâm b. Urve:

“Hazret-i Âişe'nin mushafında bu âyeti: (.....) şeklinde okudum" dedi.

İbnu'l-Enbârî, Mesâhifte, Süleyman b. Erkam vasıtasıyla Hasan, İbn Şîrîn ve ikisinden fazla hadis bilen İbn Şihâb b. ez-Zührî'den bildiriyor: Yemime savaşında kurrâlar öldürülünce -ki onlarla beraber dört yüz kişi daha öldürülmüştü- Zeyd b. Sabit, Ömer b. el-Hattâb'ı gördü ve ona:

“Bu Kur'ân dinimizi toplayandır. Eğer o giderse dinimiz de gider. Kur'ân'ı toplayıp bir kitap haline getirmeye karar verdim" dedi. Ömer b. el-Hattâb:

“Bekie, bir de Ebû Bekr'e danışalım" karşılığını verdi. Ebû Bekr'in yanına gittiler ve durumu kendisine haber verdiler. Ebû Bekr:

“Hayır, Müslümanlara danışmadan toplama" dedi. Sonra kalkıp hutbe vererek bu durumu insanlara haber verdi. Onlar da:

“İsabet edersin" dediler. Bunun üzerine Kur'ân'ı topladılar. Ebû Bekr bir dellala emir verdi ve insanlara:

“Kimin yanında Kur'ân'dan bir şeyler varsa onunla gelsin" diye ilan etti.

Hafsa da:

“Namazlara dikkat edin hele orta namaza..." âyetine ulaştığınız zaman bana haber verin" demişti. O âyete geldiklerinde, Hafsa:

“Orta namaz, ikindi namazıdır, diye yazın" dedi. Ömer ona:

“Bunun öyle olduğuna dair bir delilin var mı?" deyince, Hafsa:

“Hayır" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ömer:

“Vallahi bir kadının delilsiz olarak şahitlik etmesiyle bunu Kur'ân'a dâhil etmeyiz" dedi. Abdullah b. Mes'ûd, "Asr Sûresi'ni: (.....) şeklinde yazın" deyince, Ömer:

“Bu bedeviyi bizden uzaklaştırın" dedi.

İbn Ebî Dâvud, Mesâhifte, Nâfi vasıtasıyla İbn Ömer'den bildiriyor: Hafsa mushafını yazan kişiye:

Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) işittiklerimi sana haber vermem için namaz vakitleri âyetlerine yetiştiğin zaman bana haber ver" dedi. Adam ona (namaz âyetlerine geldiğini) haber verince:

“Yaz! Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyeti: (.....) şeklinde işittim" dedi.

Vekî, İbn Ebî Şeybe, Musannef’te, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbn Ebî Dâvud ve İbnu'l-Münzir, Abdullah b. Râfi'den bildirir: Ümmü Seleme bana bir mushaf yazmamı emretti. "Namazlara dikkat edin hele orta namaza..." âyetine geldiğim zaman: (.....) şeklinde yaz" dedi.'

İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbn Ebî Dâvud ve Sünen'de Beyhakî, Hubeyre b. Yerîm vasıtasıyla bildiriyor:

“İbn Abbâs'ın bu âyeti: (.....) şeklinde okuduğunu işittim."

Abd b. Humeyd, Müslim, en-Nâsih'te Ebû Dâvud, İbn Cerîr ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Berâ' b. Azib dedi ki: Bu âyet: (.....) şeklinde indi ve Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bunu bir süre böyle okuduk. Sonra Yüce Allah bunu neshedip: (.....) âyetini indirdi." Kendisine:

“O zaman bu orta namazdır değil mi?" denildiğinde, Berâ:

“Ben sana nasıl indiğini ve nasıl neshedildiğini anlattım. Allah daha iyi bilendir" karşılığını verdi.

Beyhakî, Berâ'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bu âyeti bir süre: (.....) şeklinde okuduk. Sonra: (.....) şeklinde okuduk. Ancak orta namazın o namaz (ikindi) olup olmadığını bilmiyorum"

Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, Zir'den bildiriyor: Abîde'ye:

“Hazret-i Ali'ye orta namazı sor" dedim. O da sorduğunda, Ali şöyle karşılık verdi:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Ahzâb savaşı sırasında:

“Bizleri meşgul edip ikindi namazı olan orta namazdan alıkoydukları için Allah onların kabirlerini ve karınlarını ateşle doldursun" diye beddua ettiğini işitene kadar onu sabah namazı olarak bilirdik."

İbn Cerîr başka bir kanalla Zir'den bildiriyor: Abîde es-Selmânî ile beraber Hazret-i Ali'nin yanına gittik. Abîde'ye, Ali'ye orta namazı sormasını söyledim. O da sorunca Hazret-i Ali şöyle dedi:

“Onu (orta namazı) sabah namazı bilirdik. Biz Hayber ahalisiyle savaşırken bizi namazdan alıkoydular. Güneş batımından önce Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allahım! Bizi orta namazdan alıkoyan bu kavmin kalplerini ateşle doldur" diye beddua etti. O gün de orta namazın ikindi namazı olduğunu anladık."

Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Müslim, Nesâî ve Beyhakî, Şuteyr b. Şekel'den bildiriyor. Hazret-i Ali'ye orta namazı sorduğumda şöyle dedi: Biz orta namazını sabah namazı olarak bilirdik. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ahzâb (Hendek) savaşı sırasında:

“Bizi güneş batımına kadar orta namazdan alıkoydukları için, Allah evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun" şeklinde beddua etti. O gün Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) güneş batıncaya kadar öğle ve ikindi namazını kılmamıştı.

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Hazret-i Ali:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

Dimyâtî, es-Salâtu'l-Vustâ'da Hasan el-Basrî vasıtasıyla Hazret-i Ali'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Orta namaz, ikindi namazıdır" buyurdu.

Abd b. Humeyd, Müslim, Tirmizî, İbn Mâce, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor: Müşrikler, Resûlullah(sallallahü aleyhi ve sellem) güneş kızıllaşana veya sarılaşana kadar ikindi namazından alıkoyunca şöyle beddua etti:

“Bizi orta namaz olan ikindi namazından alıkoydukları için, Allah karınlarını ve kabirlerini ateşle doldursun."

İbn Ebî Şeybe, Tirmizî ve İbn Hibbân, İbn Mes'ûd vasıtasıyla bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Orta namaz, ikindi namazıdır" buyurdu.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Taberânî, Miksem ve Saîd b. Cübeyr vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hendek savaşında şöyle beddua etti:

“Güneş batımına kadar bizi orta namazdan alıkoydular. Allah kabirlerini ve karınlarını ateşle doldursun."

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, İkrime vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gazveye gitmişti. Müşrikler onu ikindi namazından alıkoyunca onu akşam vakti kılabildi. Bunun üzerine:

“Allahım! Bizi orta namazdan alıkoydukları için evlerini ve karınlarını ateşle doldur" diye beddua etti.

Taberânî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ahzâb (Hendek) savaşı sırasında öğle ve ikindi namazlarını unuttu. Akşamdan sonra hatırlayınca:

“Allahım! Bizi orta namazdan alıkoydukları için evlerini ve karınlarını ateşle doldur" diye beddua etti.

Bezzâr, sahîh isnâdla Câbir'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hendek savaşında şöyle beddua etti:

“Bizi güneş batana kadar orta namazdan alıkoydukları için, Allah evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun. "

Bezzâr sahîh isnâdla Huzeyfe'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ahzâb savaşı sırasında:

“Bizi orta namazdan alıkoydular. Allah evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun" şeklinde dua etti."

Taberânî zayıf isnâdla Ümmü Seleme'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle beddua etti:

“Bizi, ikindi namazı olan orta namazdan alıkoydular.

Allah karınlarını ve kalplerini ateşle doldursun,"

İbn Mendeh, İbn Ömer'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Ailesi ve malını kaybeden kişi orta namaz olan ikindi namazını yalnız, cemaatsiz kılan kişidir."

Ahmed, İbn Cerîr ve Taberânî'nin bildirdiğine göre Semure şöyle dedi: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize:

“Namazlara, özellikle orta namaza dikkat edin" buyurdu ve bunun ikindi namazı olduğunu söyledi.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, Tirmizî, İbn Cerîr, Taberânî ve Beyhakî, Semure'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Orta namaz, ikindi namazıdır" buyurdu.

Taberânî, Semure b. Cündüb'den bildiriyor:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün namazlara dikkat etmemizi emretti. Ayrıca orta namaza da dikkat etmemizi vasiyet edip bu namazın ikindi namazı olduğunu söyledi."

Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd, Sâlim vasıtasıyla İbn Ömer'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İkindi namazını geçiren kişi ailesini ve malını kaybetmiş gibidir" buyurdu. Ravi der ki:

“İbn Ömer'e göre bu namaz orta namazdı."

İbn Cerîr ve Beyhakî, Ebû Sâlih (Mizân) vasıtasıyla Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Orta namaz, ikindi namazıdır" buyurdu.

Tahâvî, Mûsa b. Verdân vasıtasıyla Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Orta namaz, ikindi namazıdır" buyurdu.

Abdurrezzâk, Musannef te, Tahâvî, Abdurrahman b. Lebîbe et-Tâifî'derı bildiriyor: Ebû Hureyre'ye orta namazı sorduğumda şöyle dedi:

“Bilmen için sana Kur'ân okuyacağım. Yüce Allah Kitab'ında şöyle buyurur:

“Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl..." Bunlar öğle ve ikindi namazıdır. "...Yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler..." Bu yatsı namazıdır. "...Zira sabah namazına melekler şahit olur"  Bu sabah namazıdır. "Namazlara dikkat edin hele orta namaza, Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun" Bu da ikindi namazıdır, ikindi namazıdır."

İbn Sa'd, Bezzâr, İbn Cerîr, Taberânî ve Mu'cem'de Bağavî, Kuheyl b. Harmele'den bildiriyor: Ebû Hureyre'ye orta namaz sorulduğunda şöyle dedi:

“Biz de bu konuda sizin ihtilafa düştüğünüz gibi ihtilafa düşmüştük. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) evi önündeydik. Aramızda bulunan ve salih bir adam olan Ebû Hâşim b. Utbe b. Abdi Şems:

“Ben bunu sizin için öğrenirim" dedi ve Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girmek için izin istedi. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girip çıktıktan sonra:

“Bize ikindi namazı olduğunu haber verdi" dedi.

İbn Cerîr, İbrâhim b. Yezîd ed-Dimaşkî'den bildiriyor: Abdulazîz b. Mervân'ın yanında oturmuştum. O:

“Ey filan! Filan kişiye git ve orta namaz hakkında Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) ne duyduğunu sor" dedi. Oturanlardan bir kişi şöyle dedi: Ben küçük bir çocuk iken Ebû Bekr ve Ömer orta namazı sormam için, beni Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderdiler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) küçük parmağımı tutarak:

“Bu, sabahtır" buyurdu. Sonra yanındaki parmağımı tutup:

“Bu, öğledir " buyurdu. Sonra başparmağı tutup:

“Bu, akşamdır" buyurdu. Sonra başparmağın yanındakini tutup:

“Bu, yatsıdır" buyurdu. Sonra da:

“Hangi parmak kaldı?" diye sorunca:

“Orta parmak" dedim. "Peki, hangi namaz kaldı?" diye sorunca da:

“İkindi namazı" dedim. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Orta namaz da ikindi namazıdır" buyurdu.

Bezzâr sahîh isnâdla İbn Abbâs'tan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)şöyle buyurmuştur:

“Orta namaz, ikindi namazıdır."

İbn Cerîr ve Taberânî, Ebû Mâlik el-Eş'arî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Orta namaz, ikindi namazıdır" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, Hasan(-ı Basrî)'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Orta namaz, ikindi namazıdır" buyurdu.

İbn Cerîr, Urve'den bildiriyor:

“Hazret-i Âişe'nin mushafında bu âyet: (.....) şeklinde geçmektedir."

Vekî', Humeyd'den bildiriyor:

“Hazret-i Âişe'nin mushafında bu âyeti: (.....) şeklinde okudum."

İbn Ebî Dâvud, Kabîse b. Zueyb'ten bildiriyor:

“Hazret-i Âişe'nin mushafında bu âyet: (.....) şeklinde geçmektedir."

Saîd b. Mansûr ve Ebû Ubeyd, Ziyâd b. Ebî Meryem'den bildiriyor: Hazret-i Âişe kendisi için bir mushaf yazılmasını (çoğaltılmasını) emredip:

“Namazlara dikkat edin..." âyetine ulaştığında bana haber vermeden yazmayın" dedi. O âyete yetişip haber verdiklerinde, Hazret-i Âişe: (.....) şeklinde yazın" dedi."

İbn Cerîr, Tahâvî ve Beyhakî, Amr b. Râfi'den bildiriyor:

“Hafsa'nın mushafında bu âyet: (.....) şeklinde yazılmıştır."

Mehâmilî'nin bildirdiğine göre Rabîa b. Ebî Abdirrahman şöyle dedi:

“Sâib b. Yezîd'in bu âyeti: (.....) şeklinde okuduğunu işittim."

Fedâil'de Ebû Ubeyd, ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre, Abdurrahman b. Ebî Leyla ve Ka'b âyeti: (.....) şeklinde okurlardı.

Ebû Ubeyd, Abd b. Humeyd, Târih'te Buhârî, İbn Cerîr ve Tahâvî'nin, Rezîn b. Ubeyd vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti: (.....) şeklinde okudumuştur.

Vekî', Firyâbî, Süfyân b. Uyeyne, Saîd b. Mansûr, Müsned'de Müsedded, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Şuab'da Beyhakî, değişik kanallarla Ali b. Ebî Tâlib'ten bildirir:

“Orta namaz, Süleyman'ın (aleyhisselam) güneş batımına kadar (atlarla meşgul olup) kaçırmış olduğu ikindi namazıdır."

Vekî', Süfyân, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir değişik kanallarla İbn Abbâs'tan bildirir:

“Orta namaz, ikindi namazıdır."

Abdurrezzâk, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî değişik kanallarla Ebû Hureyre'den bildirir:

“Orta namaz, ikindi namazıdır."

Abd b. Humeyd ve Tahâvî, Ebû Kılâbe vasıtasıyla bildirir:

“Ubey b. Ka'b'ın mushafında bu âyet: (.....) şeklinde geçmektedir."

İbn Ebî Şeybe, Ebû Kılâbe vasıtasıyla Ebu'l-Muhelleb'ten o da Ubey b. Ka'b'tan aynı hadisi zikreder.

İbn Cerîr ve Tahâvî'nin Sâlim vasıtasıyla bildirdiğine göre babası Abdullah b. Ömer:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Ömer bu âyeti: (.....) şeklinde okumuştur.

Târih'te Buhârî, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ebû Eyyûb:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

İbnu'l-Münzir ve Taberânî'nin bildirdiğine göre Zeyd b. Sâbit:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

İbnu'l-Münzir ve Tahâvî'nin bildirdiğine göre Ebû Saîd el-Hudrî:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ümmü Seleme:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr'in değişik kanallarla bildirdiğine göre Hazret-i Âişe:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

Dimyâtî'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Amr:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî, Nâfi vasıtasıyla bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hafsa, mushafını yazan kişiye:

Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) işittiğimi sana söylemem için namaz vakitleri hakkındaki âyetlere ulaştığın zaman bana haber ver" dedi. Mushafı yazan kişi bu âyetlere ulaştığında Hafsa'ya haber verince, Hafsa şöyle dedi:

“Yaz! Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyeti: (.....) şeklinde okuduğunu işittim."

Abd b. Humeyd ile İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde şöyle demiştir:

“Orta namazın ikindi namazı olduğunu konuşurduk. Öncesinde gündüz iki namaz, sonrasında gece iki namaz vardır."

Vekî', İbn Ebî Şeybe, Musannef’te ve Abd b. Humeyd, Sâlim b. Abdillah'tan bildiriyor: Müminlerin annesi Hafsa:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd:

“Orta, ikindidir" demiştir.

Tahâvî'nin bildirdiğine göre Ebû Abdirrahman Ubeydullah b. Muhammed b. Âişe şöyle demiştir: Tan ağardığında Hazret-i Âdem'in (aleyhisselam) tövbesi kabul edilince iki rekat namaz kıldı ve o namaz sabah namazı oldu. İshak (aleyhisselam) öğle vakti (kesilmekten) kurtuldu. Bu sebeple babası İbrâhim (aleyhisselam) dört rekat kıldı, o da öğle namazı oldu. (Allah) Uzeyr'i (aleyhisselam) (öldürüp yüz yıl bıraktıktan sonra tekrar diriltildiğinde ona:

“Ne kadar kaldın?" diye sordu. Uzeyr:

“Bir gün" dedi. Güneş'i görünce de:

“Veya daha az" diyerek dört rekat kıldı, o da ikindi namazı oldu. Davûd (aleyhisselam) akşam vakti bağışlandı ve kalkıp dört rekat kıldı. Yoruldu ve üçüncü rekatta oturdu. Böylece akşam namazı da üç rekat oldu. Son olan yatsıyı kılan ilk kişi Peygamberimizdir. Bunun için:

“Orta namaz ikindidir" denilmiştir.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Dahhâk:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre İbn Şîrîn:

“Orta namaz, ikindi namazıdır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in hasen isnâdla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Orta namaz, akşam namazıdır" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Kabîsa b. Zueyb şöyle dedi:

“Orta namaz, akşam namazıdır. O namazların ne en azıdır, ne de en fazlasıdır. Seferde de kısaltılmadığı gibi Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun vaktinde ne acele etmiş, ne de sonraya bırakmıştır."

Abd b. Humeyd, Muhammed b. Sîrîn'den bildiriyor: Adamın biri Zeyd b. Sâbit'e orta namazı sorunca:

“Bütün namazlara dikkat et, onu bulursun" dedi.

İbn Ebî Şeybe ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre adamın biri Rabî' b. Huseym'e orta namazı sorunca:

“Bütün namazlara dikkat et. Eğer öyle edersen onu bulursun. Çünkü o, beş vakitten birisidir" dedi.

İbn Ebî Şeybe, İbn Sîrîn'den bildiriyor: Şureyh'e orta namaz sorulduğunda "Bütün namazlara dikkat et bulursunuz" dedi.

"...Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın."

Vekî', Ahmed, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbn Huzeyme, Tahâvî, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân, Taberânî ve Beyhakî, Zeyd b. Erkam'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında namazda konuşurduk. Kişi namazda yanında duran kişiyle konuşurdu. "...Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın"' âyeti inince susmamız emredilip konuşmamız yasaklandı.

Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın" âyeti hakkında:

“Eskiden namazda konuşurlardı. Kişi namazdayken hizmetçisi yanına gelir ve hizmetçisini ihtiyacı hakkında konuştururdu. Nazil olan bu âyetle de namazda konuşmak yasaklandı" dedi.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İkrime'den bunun aynısını rivayet ettiler.

Saîd b. Mansûr ve Abd b. Humeyd, Muhammed b. Ka'b'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldiğinde insanlar, Ehl-i Kitâb'ın namazda iken ihtiyaçları hakkında konuştukları gibi kendileri de namazda ihtiyaçları hakkında konuşuyorlardı. "...Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın" âyeti inince konuşmayı bıraktılar.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Atiyye'den bildiriyor: Müslümanlar önceleri namazda iken ihtiyaçları üzerinde konuşurlardı. "...Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın"' âyeti inince namazda konuşmayı bıraktılar.

Musannef’te Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid dedi ki: Önceleri namaz içinde konuşurlardı. Kişi haceti üzeri kardeşine emir verirdi. "...Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın" âyeti inince konuşmayı bıraktılar. Kunût susmak ve itaat etmek demektir.

İbn Cerîr, Süddî vasıtasıyla Murra'dan bildiriyor: ibn Mes'ûd der ki: Önceleri namazda iken konuşurduk. Kişi namazda iken arkadaşına bir şey sorar, o da cevap verirdi. Eğer selam verirse selamını da alırlardı. Bir gün ben geldim ve selam verdim. Ancak bana cevap vermediler. Bu da ağrıma gitmişti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı bitirince:

“Sana cevap vermekten beni alıkoyan kunût ederek (boyun eğerek) namazda konuşmamakla emrolunmamızdır. Kunût ise susmaktır" buyurdu.

İbn Cerîr, Zir vasıtasıyla bildiriyor: İbn Mes'ûd der ki: Önceleri namaz kılarken konuşurduk. Bir defasında Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) selam verdim, ancak bana cevap vermedi. Namazı bitirdiğinde:

“Yüce Allah namazda kunuşmayın diye emir verdi" buyurdu. Ardından:

“...Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın." âyeti nâzil oldu.

İbn Cerîr'in Külsûm b. el-Mustalik vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Mes'ûd şöyle dedi: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beni, namazda iken selam almaya alıştırmıştı. Bir gün yanına gittiğimde selam verdim, ama cevap vermedi. Namazı bittikten sonra da şöyle buyurdu:

“Allah emirlerinde dilediği değişikliği yapar. Kişinin namazda, Allah'ın zikri dışında konuşmasını yasakladı. Namazda istenen tesbih ve temcidden başka bir şey yapmamalıdır. Ki bu konuda: «... Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın» buyurmuştur."

Abd b. Humeyd ve Ebû Ya'lâ'nın Müseyyeb vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Mes'ûd şöyle dedi: Biz namazda iken birbirimize selam verirdik. Bir defasında Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gidip selam verdiğimde bana cevap vermedi. İçimden benim hakkımda ona bir şey (vahiy) inmiştir diye geçti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı bitirdiğinde:

“Ey selam vereni Allah'ın selamı ve rahmeti senin de üzerine olsun. Allah emirlerinde dilediği değişikliği yapar. Namazda iken susun ve konuşmayın" buyurdu.

İbn Ebî Hâtim, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor:

“Kunût eden, Allah'a ve Resûlüne itaat edendir."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın" âyeti hakkında:

“Namaz kılın, anlamındadır" dedi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken:

“Diğer bütün dinlerin tâbileri Allah'a asi bir şekide yaşıyorlar. Siz ise Allah'a itaat içinde yaşayın" dedi.

İbn Ebî Şeybe'nin, Musannef’te bildirdiğine göre Dahhâk:

“...Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın" âyetini açıklarken:

“Allah'a itaat ederek abdest alınız" dedi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd bu âyet hakkında:

“Namaza kalktığınız zaman susun ve namazı bitirene kadar kimseyle konuşmayın. Kunût namaz kılanın konuşmamasıdır" dedi.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, et- Terğîb'te el-lsbehânî ve Şuabu'l-İmân'da Beyhakî'nin bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın" âyeti hakkında şöyle dedi:

“Kunût rükû, huşû, kıyamı uzatmak, gözleri aşağı dikmek, Allah'tan korkarak kibirlenmemektir. Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından olan fakihlerden biri namaza kalktığında namazı bitirene kadar unutması dışında etrafına bakmaktan, önündeki çakıl taşlarını temizlemekten, gözlerini çokça açmaktan, bir şeyle oynamaktan ve dünya işleri ile nefsini meşğul etmekten uzak durur namazda sadece Yüce olan Rahman'dan korkardı.

İsbehânî'nin, et-Terğîb'te bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Kânitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allah için yaşayın" âyeti hakkında şöyle dedi:

“Önceleri namazda iken konuşurlar ve ihtiyaçları üzerinde emirler verirlerdi. Bu âyetle namazda konuşmaları ve etrafa bakmaları yasaklandı, namaza kalktıklarında bir şeylere dalmadan ve oyalanmadan huşû içinde kılmaları emredildi."

İbn Ebî Şeybe, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“En güzel namaz kunûtu (kıyamı) uzun olan namazdır" buyurdu.

Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd şöyle der: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda iken ona selam verirdik, o da selamımızı alırdı. Necâşi'nin yanından döndüğümüzde kendisine verdiğimiz selamı almayınca:

“Ey Allah'ın Resûlü! Sen namazda iken verdiğimiz selamı alırdın" dedik. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Namazda sadece Allah'la meşguliyet vardır" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî'nin bildirdiğine göre Muâviye b. el-Hakem es-Sülemî der ki: Ben Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber namaz kılarken camaatten biri aksırınca:

“Yerhamukellah (=Allah sana rahmet etsin)" dedim. Cemaatın bakışlarını bana dikmesi üzerine:

“Analarınız sizi kaybetsin! Size ne oldu ki bana böyle bakıyorsunuz?" dedim. Onlar elleriyle uyluklarına vurmaya başladılar. Beni susturmak istediklerini görünce sustum. Anam babam Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) feda olsun! O namazını bitirdiğinde beni ne azarladı, ne dövdü ve ne de sövdü. Ondan ne önce, ne de sonra, onun gibi güzel öğreteni görmedim. O şöyle buyurdu:

“Bu namazın içinde insan sözünden bir şey konuşmak caiz değildir. Namaz ancak tesbih, tekbir ve Kur'ân okumaktan ibarettir,"

Buhârî, Müslim, Nesâî ve İbn Mâce'nin bildirdiğine göre Câbir der ki:

“Bir defasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber idik. Beni bir haceti için bir yere göndermişti. Geri döndüğümde o, bineği üzerinde namaz kılıyordu. Selam verdim, ama selamımı almadı. Namazı bitirdiğinde:

“Senin selamını almaktan beni alıkoyan namaz kılıyor olmamdı" buyurdu.

Ebû Dâvud ve Tirmizî'nin bildirdiğine göre Suheyb şöyle der:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılarken yanına geldim ve selam verdim. O selamıma işaretle karşılık verdi."

Bezzâr, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılarken adamın biri kendisine selam verdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) adamın selamını işaretle aldı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı bitirdikten sonra:

“Önceden namaz kılarken selamı alırdık. Ancak bundan almamız yasaklandı" buyurdu.

Taberânî'nin bildirdiğine göre Ammâr b. Yâsir:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılarken yanına gittim ve selam verdim, ancak selamımı almadı" dedi.

Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Mâce ve Sünen'de Beyhakî'nin bildirdiğine göre Muhammed b. Şîrîn şöyle der: Enes b. Mâlik'e:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazında kunût etti mi?" diye soruldu:

“Evet, etti" dedi. "Kunûtu rükûdan önce mi yaptı?" diye sorulunca:

“Rükûdan az sonra" karşılığını verdi. Ancak az derken kıyâmı mı, yoksa kunûtu mu kastettiğini tam olarak bilmiyorum.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Ömer, ne sabah namazında, ne de vitir namazında kunût etmezdi. Kunût konusunda sorulduğunda da:

“Kunûtun ancak kıyamı uzatıp Kur'ân okumak olduğunu biliyoruz" derdi.

Buhârî ve Beyhakî, Ebû Kılâbe vasıtasıyla bildiriyor: Enes:

“Sabah ve akşam namazında kunût vardı" dedi.

İbn Ebî Şeybe, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, Dârakutnî ve Beyhakî, Berâ' b. Âzib'ten bildiriyor:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah ve akşam namazlarında kunût ederdi."

M. el-Evsat'ta Taberânî, Dârakutnî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Berâ' b. Âzib şöyle der:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kıldığı farz namazlarda mutlaka kunût etmiştir."

Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî, Dârakutnî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebû Seleme der ki: Ebû Hureyre'nin:

“Vallahi! Ben sizlere Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kıldırdığı gibi namaz kıldıracağım" dediğini işittim. Ebû Hureyre de öğle, yatsı ve sabah namazlarının son rekatlarında:

“Semi'allahu limen hamideh" dedikten sonra kunût edip, müminlere dua, kafirlere de lanet ederdi.

Ebû Dâvud ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kesintisiz olarak bir ay boyunca, öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarında, son rekatta:

“Semi'allahu limen hamideh" dedikten sonra kunût edip, Süleym kabilelerinden Ri'l, Zekvân ve Usayya'ya beddua ederdi. Cemaat de arkadan:

“Âmin" derdi.

Ebû Dâvud ve Dârakutnî'nin bildirdiğine göre Muhammed b. Şîrîn şöyle der: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber sabah namazını kılan bir kişi bana:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikinci rekatta (rükûdan) başını kadırdığı zaman az bir müddet beklerdi" dedi.

Ahmed, Bezzâr ve Dârakutnî'nin bildirdiğine göre Enes:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edip dünyadan ayrılıncaya kadar sabah namazlarında kunût etti" dedi.

Dârakutnî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Enes şöyle der:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay boyunca kunût edip onlara (Süleym kabilelerine) beddua etti. Sonra bunu terk etti. Ancak dünyadan ayrılana kadar sabah namazında kunûta devam etti."

Dârakutnî'nin bildirdiğine göre Enes şöyle dedi:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber namaz kıldım. Ondan ayrılana (o vefat edene) kadar sabah namazlarında rükûdan sonra hep kunût etti. Ömer b. el-Hattâb'ın arkasında namaz kıldım. Ondan da ayrılana kadar sabah namazlarında rükûdan sonra hep kunût yaptı."

Bezzâr ve Beyhakî, Enes'ten bildiriyor:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edene kadar kunût etti. Ebû Bekr vefat edene kadar kunût yaptı. Ömer de vefat edene kadar kunût etti."

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebû Osman'a, Hazret-i Ömer'in kunût edişi sorulduğunda:

“Yüz âyet okuma süresi kadar kunût ederdi" dedi.

Beyhakî'nin bildirdiğine göre Enes şöyle der:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr, Ömer ve Osman rükûdan sonra kunût ettiler. Sonra (şehir büyüyüp) evler (mescidden) uzaklaşınca, insanlar Hazret-i Osman'dan her namazda (namaza yetişsinler diye) rükûdan önce kunût etmesini istedi. Osman da o şekilde rükûdan önce kunût etti."

Dârakutnî, Ebu't-Tufeyl vasıtasıyla Hazret-i Ali ile Ammâr'dan bildirir:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında sabah namazını kıldık ve Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kunût etti."

İbn Mâce'nin bildirdiğine göre Humeyd der ki: Enes'e sabah namazında kunût sorulunca:

“Rükûdan önce de, sonra da kunût ederdik" dedi.

Hâris b. Ebî Usâme ve M. el-Evsat'ta Taberânî'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe şöyle der: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazında rükûdan önce kunût ederdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Dua edip ihtiyaçlarınızı Rabbinizden istemeniz için kunût ediyorum" buyurmuştur."

Ebû Ya'lâ, Ebû Râfi'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah'tan ihtiyaçlarınızı sabah namazında isteyiniz" buyurmuştur.

Taberânî, M. el-Evsat'ta, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vitir namazı dışında hiçbir namazda kunût etmedi. Ancak savaştığı zaman bütün namazlarda kunût edip müşriklere beddua ederdi."

Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce, Ubey b. Ka'b'dan bildiriyor:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vitir namazında rükûdan önce kunût etti."

İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Taberânî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Hasan b. Ali der ki: Dedem Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana vitir namazı kunûtunda okuyacağım şu sözleri öğretti:

“Allahım! Hidayete erdirdiklerinle beraber beni de hidayete erdir. Afiyet verdiklerinle beraber bana da afiyet ver. Gözettiğin kimseler arasında beni de gözet. Bana verdiğin şeylerde benim için bereket kıl. Takdir etmiş olduğun kaderin şerrinden beni koru. Sen takdir edensin, takdirine karşı gelinmez. Senin dostun zelil olmaz." Taberânî ve Beyhakî şu ziyadeyle rivayet ederler:

“Düşmanın da izzete bulamaz. Ey Rabbimiz! Sen yüce ve ulusun.

Beyhakî, Bureyde b. Ebî Meryem'den bildiriyor: İbn Abbâs ve Muhammed b. Ali b. el-Hanefiyye'nin Hayf'ta şöyle dediklerini işittim: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazı ve vitir namazında şu sözlerle kunût ederdi:

“Allah'ım hidayete erdirdiklerinle beraber beni de hidayete erdir. Afiyet verdiklerinle beraber bana da afiyet ver. Gözettiğin kimseler arasında beni de gözet. Bana verdiğin şeylerde benim için bereket kıl. Takdir etmiş olduğun kaderin şerrinden beni koru. Sen takdir edensin, takdirine karşı gelinmez. Senin dostun zelil olmaz. Ey Rabbimiz! Sen yüce ve ulusun."

Dârakutnî'nin bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) sabah namazında kunûtu unutan kişi için:

“Sehiv secdesi yapması gerekir" dedi.

Dârakutnî'nin bildirdiğine göre Saîd b. Abdilazîz sabah namazında kunûtu unutan kişi hakkında:

“İki sehiv secdesi yapsın" dedi.

238 ﴿