256"Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan İyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Nâsih'te Nehhâs, Ğarâibu Şu'be'de İbn Mende, İbn Hibbân, İbn Merdûye, Sünen'de Beyhakî ve el-Muhtâre'de Diyâ, İbn Abbâs'tan bildiriyor: İslam'dan önce Ensâr'dan çocuğu yaşamayan bir kadın eğer çocuğu yaşarsa onu Yahudi olarak yetiştireceğine dair adakta bulunurdu. Nadîr oğulları, beraberlerinde bulunan Ensâr çocukları ile sürgün edildiklerinde, Ensâr: “Çocuklarımızı bırakmayız" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah: “Dinde zorlama yoktur..."âyetini indirdi. Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: (.....) âyeti hakkında: “Bu âyet Ensâr hakkında, onlara özel inmiştir" dedi. Râvi der ki: Saîd b. Cübeyr'e: “Bu âyet Ensâr'a has olarak mı indi?" diye sorduğumda şu karşılığı verdi: “Evet onlara has olarak indi. İslam'dan önce Ensâr'dan çocuğu olmayan veya çocuğu yaşamayan bir kadın eğer çocuğu yaşarsa, daha uzun ömürlü olsun diye onu Yahudi olarak yetiştireceğine dair adakta bulunurdu. İslam gelip de Nadîr oğulları, beraberlerinde bulunan Ensâr çocukları ile sürgün edildiklerinde, Ensâr: “Ey Allah'ın Resûlü! Çocuklarımız ve kardeşlerimiz ne olacak?" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara cevap vermedi. "Dinde zorlama yoktur..." âyeti inince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Dedikleriniz muhayyer bırakıldı. Eğer sizi isterlerse sizdendirler. Eğer onları tercih ederlerse onlardandırlar" buyurdu. Bu seçim sonrasında çocuklar da onlarla beraber sürgün edildi. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Şa'bî'den bildiriyor: İslam'dan önce Ensâr'dan çocuğu yaşamayan bir kadın eğer çocuğu yaşarsa onu Ehl-i Kitâb'ın yanında bırakıp onların dini üzere yetiştireceğine dair adakta bulunurdu. İslam geldiğinde Ensâr'ın çocuklarının çoğu Ehl-i Kitâb'ın dini üzereydi. Ensâr: “Biz Ehl-i Kitâb'ın dinini bizim dinimizden daha üstün gördüğümüz için çocuklarımızı onların dininden kıldık. Şimdi Yüce Allah İslam'ı getirdi. Çocuklarımızı da (Müslüman olmaları için) zorlayalım" dediler. Bunun üzerine "Dinde zorlama yoktur..." âyeti indi. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Nadîr oğullarını sürgün etmesi onların çocuklarından ayrılmalarına sebep oldu. Müslüman olanlar (Medine'de) kaldı, Müslümanlığı kabul etmeyenler de onlarla beraber gitti. Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Mücâhid'den bildiriyor: Ensâr'dan bazı kişiler çocuklarını Benî Kureyza'da sütanneye vermişlerdi. Bu çocuklar onların dini üzere kaldılar. İslam geldiğinde aileleri onları Müslüman olmaya zorlamak isteyince: “Dinde zorlama yoktur..." âyeti indi. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir başka bir kanalla Mücâhid'den bildiriyor: Nadîr oğulları Evs kabilesinden çocukları emzirmişti. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Nadîr oğullarını sürgün edince Evs kabilesinden olan kişiler: “Biz onlarla beraber gidip onların dinlerinden olacağız" dediler. Aileleri buna engel olup onları Müslüman olmaya zorladı. Bunun üzerine onlar hakkında: “Dinde zorlama yoktur..."' âyeti indi. İbn Cerîr, Hasan(-ı Basrî)'den bildiriyor: Ensâr'dan bazı kişiler çocuklarını Nadîr oğullarında sütanneye vermişti. Nadîr oğulları sürgün edilince aileri çocuklarının dinlerine katılmasını istediler. Bunun üzerine "Dinde zorlama yoktur..." âyeti indi. İbn İshâk ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Dinde zorlama yoktur..." âyeti hakkında şöyle dedi: Bu âyet, Ensâr'dan olan Sâlim b. Avf oğullarından Husayn adlı bir adam hakkında indi. Bunun iki Hıristiyan çocuğu vardı. Kendisi de Müslümandı. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem): “Onlar Hıristiyan olarak kaldılar, onları (Müslüman olmaları için) zorlamayayım mı?" deyince Yüce Allah bu âyeti indirdi. Abd b. Humeyd, Abdullah b. Ubeyde'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderilmeden önce, Ensâr'dan olan Sâlim b. Avf oğullarından bir adamın iki oğlu Hıristiyan olmuştu. Bunlar Medine'ye yemek getiren Hıristiyan bir grupla beraber gelmişti. Babaları çocuklarını görünce onlarla münakaşa edip: “Vallâhi Müslüman olmadan kendilerini göndermeyeceğim" dedi. Ancak çocukları Müslüman olmayı kabul etmeyince, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına davalaşmaya geldiler. Adam: “Ey Allah'ın Resûlü! Gözümün önünde benim bir parçam cehenneme mi girecek?" deyince, Yüce Allah: “Dinde zorlama yoktur..." âyetini indirdi. Baba da çocuklarını serbest bıraktı. Nâsih'te Ebû Dâvud, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Süddî: “Dinde zorlama yoktur...'" âyeti hakkında şöyle dedi: Bu âyet, Ensâr'dan Ebû Husayn adlı bir adam hakkında indi. Bunun iki oğlu vardı. Şam'dan Medine'ye zeytinyağı getiren tacirler geldi. Bunlar yağlarını satıp geri dönmek istediklerinde, Husayn'ın iki oğlu tacirlerin yanına gittiler. Tacir de onları Hıristiyanlığa davet edince Hıristiyan oldular ve onlarla beraber Şam'a döndüler. Babaları Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip: “Çocuklarım Hıristiyan olup (tacirlerle) gittiler. Onları getirteyim mi?" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Dinde zorlama yoktur... " dedi. O güne kadar daha Ehl-i kitâb ile savaş emri verilmemişti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayrıca: “Allah onları uzaklaştırsın, onlar ilk kâfir olanlardır" buyurmuştu. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onları geri getirmek için kimseyi göndermeyince, Ebû Husayn, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) karşı içinde bîr şey hissetmişti. Bunun üzerine: “Hayır; Rabb'ine and olsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe inanmış olmazlar" âyeti indi. Daha sonra Tevbe Sûresi'nde Ehl-i kitâb ile savaşmaya izin veren âyet nâzil olunca: “Dinde zorlama yoktur..." âyeti neshedildi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır..." âyeti hakkında: “Bu, insanların Müslüman olmaya başlaması ve Ehl-i Kitâb'ın cizye vermesi zamanındadır" dedi. Abd b. Humeyd, Nâsih'te Ebû Dâvud ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde bu âyet hakkında şöyle dedi: “İslamiyet'ten önce Araplar hiçbir dine mensup değildi. Onlar kılıç zoruyla dine zorlandılar. Ancak cizye veren Yahudi, Hıristiyan ve Mecusîlere bir zorlama yoktur." Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): “Dinde zorlama yoktur..." âyeti hakkında: “Ehl-i Kitâb'a Müslüman olmaları için zorlama yapılmaz" dedi. Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Vesk er- Rûmî'den bildiriyor: Ben Ömer b. el-Hattâb'ın kölesi idim. Ömer bana: “Müslüman ol, eğer Müslüman olursan Müslümanların emanetinde bana yardımcı olursun. Çünkü ben onlardan olmayandan yardım almam" dedi. Ben bunu kabul etmeyince bana: “Dinde zorlama yoktur..." dedi. Nehhâs, Eslem'den bildiriyor: Ömer b. el-Hattâb'ın yaşlı bir Hıristiyan kadına: “Müslüman ol, selamete erersin" dediğini işittim. Yaşlı kadın bunu kabul etmeyince, Ömer: “Allahım! Şahid ol" dedi ve: “Dinde zorlama yoktur..." âyetini okudu. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süleyman b. Mûsa: “Dinde zorlama yoktur..." âyetini: “Ey Peygamber! İnkarcılarla, ikiyüzlülerle savaş..." âyeti neshetti" dedi. Saîd b. Mansûr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Humeyd el-A'rec bu âyeti (.....) şeklinde okur ve: “Benim kıraatim Mücâhid'in kıraati gibidir" derdi. Firyâbî, Saîd b. Mansûr, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb: “Tâğût, şeytandır" dedi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Câbir b. Abdillah'a tâğûtun ne olduğu sorulduğunda: “Bunlar şeytanların kendilerine bilgi verdiği kâhinlerdir" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime: “Tâğût, kâhindir" dedi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye: “Tâğût, sihirbazdır" dedi. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid şöyle demiştir: “Tâğût, insan suretinde bir şeytandır. Davalaşmak için ona giderler. Tâğût (şeytan) onların hâkimidir." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mâlik b. Enes: “Tâğût, insanların Allah'tan başka taptıkları şeydir." dedi. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır..." âyetini açıklarken: “Allah'tan başka ilah olmadığına inanmaktır" dedi. İbn Ebî Şeybe, Musannef te ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Enes b. Mâlik: “...Kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır..." âyetini açıklarken: “Burada kulpla, Kur'ân kastedilmektedir" dedi. Süfyân b. Uyeyne, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Sapasağlam bir kulpa..." âyetinde: “İman kastedilmektedir" dedi. Süfyân'ın lafzında ise: “Bu, ihlas kelimesidir' dedi. Buhârî ve Müslim, Abdullah b. Selâm'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir rüyada kendimi yeşil bir bahçede gördüm. Bu bahçenin ortasında demirden bir direk vardı. Direğin bir ucu yerde, diğer ucu da gökyüzünde idi. Direğin en yüksek yerinde bir kulp vardı. Bana direğe çık denildi. Kulpa tutunana kadar çıktım. Bana: “Kulpa tutun" denildi. Onu tutmuş iken uyandım. Bu rüyamı Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) anlattığımda: “Bahçe, İslam bahçesi, direk de İslam direğidir. Kulp ise Urvetu'l-Vuskâ'dır. Sen ölene kadar İslam üzere kalacaksın" buyurdu. İbn Asâkir'in Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Benden sonra Ebû Bekr ve Ömer'e uyunuz. Çünkü onlar Allah'ın uzanmış ipidir. Bu ikisine tutunan kişi, Allah'ın kopmayan sağlam ipine tutunmuş olur." İbnu'l-Münzir, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Kader, Tevhîd'in nizamıdır. Kaderi inkâr eden bir kimse Allah'ın birliğini inkâr etmiş olur. Allah'ın birliğine ve kadere iman eden kimse kopmayan sapasağlam kulpa tutunmuş olur." İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Muâz b. Cebel: “...Kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulp..." âyeti hakkında: “Cennete girinceye kadar kopmayandır" dedi. |
﴾ 256 ﴿