271

"Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da kefâret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Yüce Allah gizli verilen sadakayı açıkça verilen sadakadan yetmiş kat daha üstün kıldı. Açıkça verilen zekatı da gizli verilen zekattan yirmi beş kat daha üstün kıldı. Geriye kalan bütün farz ve nafile şeyler için aynı şey geçerlidir."

Beyhakî'nin zayıf bir isnâdla Şuab'da, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Gizli yapılan amel açık yapılan amelden daha üstündür. Örnek alınsın diye açıkça yapılan ibadet ise (gizli yapılandan) daha üstündür."

Beyhakî, Muâviye b. Kurre'den bildiriyor:

“Yüce Allah'ın farz kılmış olduğu her şeyi açıkça yapmak (gizli yapmaktan) daha üstündür."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da kefâret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır'" âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Tevbe Sûresi inmeden önce bununla amel edilmekteydi. Ancak Tevbe Sûresi zekâtın farzları ve ayrıntılarıyla inince zekâtlar ona göre ayarlandı."

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde bu âyet hakkında şöyle dedi:

“Niyet halis olduktan sonra hepsi kabul edilir. Ancak gizli verilen sadaka (açık verilenden) daha üstündür. Suyun ateşi söndürmesi gibi, sadaka da hataları yok eder."

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel!..." âyeti ile:

“Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır" âyeti hakkında şöyle demiştir:

“Bunlar neshedilmiştir. Tevbe Sûresi'nin:

“Sadakalar (zekâtlar), Allah'tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" âyeti, Kur'ân'da bulunan zekât hakkındaki bütün âyetleri neshetti."

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Ebû Umâme'den bildiriyor:

“Ey Allah'ın Resulü! Hangi sadaka daha üstündür?" dediğimde:

“Maddi durumu zayıf olan birinin (az da olsa gücü nisbetinde) gizlice fakire verdiği sadakadır" buyurdu ve:

“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da kefâret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır" âyetini okudu.

Tayâlisî, Ahmed, Bezzâr, Taberânî, M. el-Evsat'ta ve Beyhakî Şuab'da Ebû Zer'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

“Sana Cennet hazinelerinden birini göstereyim mi?" deyince:

“Evet, ey Allah'ın Resûlü!" karşılığını verdim. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“La havle velâ kuvvete illâ billâh (-Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur) lafzında Cennet hazineleri vardır" buyurdu. O na:

“Ey Allah'ın Resûlü! Ya namaz?" dediğimde:

“O ortaya konulan bir şeydir, isteyen çok alır isteyen de az alır" buyurdu. "Ey Allah'ın Resûlü! Ya oruç?" dediğimde ise:

“O mükâfatı olan bir farzdır" buyurdu. "Ey Allah'ın Resûlü! Ya sadaka?" diye sorduğumda:

“Onun karşılığı kat kat verilir. Yüce Allah çok verendir" buyurdu. "Sadakanın hangisi daha üstündür?" dediğimde ise:

“Maddi durumu zayıf olan birinin (azda olsa gücü nisbetinde) gizlice fakire verdiği sadakadır" karşılığını verdi.

Ahmed, Taberânî ve İsbehânî et-Terğib'te, Ebû ümâme'den bildiriyor: Ebû Zer:

“Ey Allah'ın Resûlü! Sadaka (nın karşılığı) nedir?" dediğinde, Allah Resûlü:

“Onun karşılığı kat kat verilir. Yüce Allah çok verendir" buyurdu ve:

“Kimdir Allah'a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin..." âyetini okudu. Ebû Zer:

“Ey Allah'ın Resûlü! Hangi sadaka daha üstündür?" diye sorduğunda, Allah Resûlü:

“Maddi durumu zayıf olan birinin (az da olsa gücü nisbetinde) gizlice fakire verdiği sadakadır" buyrudu ve:

“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da kefâret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır" âyetini okudu.

Ahmed, Tirmizî, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin, Şuab'da, Enes'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah yeryüzünü yarattığı zaman yeryüzü sallanmaya başladı. Yüce Allah dağları yaratıp yeryüzüne yerleştirince yeryüzünün sallantısı durdu. Melekler dağların yaratılışına şaşırarak: «Ey Rabbim! Yarattıkların arasında dağlardan daha kuvvetli bir şey var mıdır?» dediler. Yüce Allah: «Evet, demir vardır» buyurdu. Melekler: «Yarattıkların arasında demirden daha kuvvetli bir şey var mıdır?» dediler. Yüce Allah: «Evet, ateş vardır» buyurdu. Melekler: «Yarattıkların arasında ateşten daha kuvvetli bir şey var mıdır?» dediler. Yüce Allah: «Evet, su vardır» buyurdu. Melekler: «Yarattıkların arasında sudan daha kuvvetli bir şey var mıdır?» dediler. Yüce Allah: «Evet, rüzgâr vardır» buyurdu. Melekler: «Yarattıkların arasında rüzgârdan daha kuvvetli bir şey var mıdır?» dediler. Yüce Allah: «Evet, Ademoğlu vardır. O sağ eliyle verdiği sadakayı sol elinden gizler» buyurdu,"

Buhârî, Müslim ve Nesâî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Yüce Allah kıyamet gününde yedi kişiyi hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde kendi (Arş'ının) gölgesinde gölgelendirir. Bunlardan birincisi adil olan yöneticidir. İkincisi, Allah'a ibadet içinde yetişen gençtir. Üçüncüsü, kalbi mescide bağlı olan kişidir. Dördüncüsü, birbirlerini Allah için seven, Allah için birleşen ve Allah için ayrılan iki kişidir. Beşincisi, birlikte olmak için kendisini çağıran güzel ve saygın bir kadını «Allah'tan korkarım» diyerek reddeden kişidir. Altıncısı, sağ elinin verdiğinden sol elinin haberi olmayacak şekilde gizlice sadaka veren kişidir. Yedincisi ise yalnızken Allah'ı anınca gözlerinden yaş dökülen kişidir."

Taberânî'nin Muâviye b. Hayde'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Gizli verilen sadaka Rabb'in gazabını söndürür. "

Taberânî'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İyilikler yapmak kişiyi musibetlere düşmekten korur. Gizli verilen sadaka Rabb'in gazabını söndürür. Akrabaları gözetmek ömrü uzatır.

Taberânî'nin M. el-Evsat'ta, Ümmü Seleme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İyilikler yapmak, kişiyi musibetlere düşmekten korur. Gizli verilen sadaka, Rabb'in gazabını söndürür. Akrabaları gözetmek, ömrü uzatır. Her iyilik bir sadakadır. Dünyada iyilik ehlinden olan âhirette de iyilik ehlinden olur. Dünyada kötülük ehlinden olan âhirette de kötülük ehlinden olur. Cennete girecek ilk kişiler de iyilikler ehlinden olanlardır. "

İbn Ebi'd-Dünyâ, Kadâu'l-Havâic kitabında, Beyhakî, Şuab' da ve İsbehânî'nin et-Terğîb'te, Ebû Saîd el-Hudrî'nin bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Gizli verilen sadaka, Rabb'in gazabını söndürür. Akrabaları gözetmek, ömrü uzatır. İyilikler yapmak, kişiyi musibetlere düşmekten korur."

Ahmed, Zühd'de, Sâlim b. Ebi'l-Ca'd'dan bildiriyor: Salih'in (aleyhisselam) kavminde kendilerine eziyet eden bir adam vardı. Sâlih'in (aleyhisselam) kavminden bir grup:

“Ey Allah'ın Peygamberi! Bu adama bir beddua etsen" dediler. Sâlih (aleyhisselam):

“Gidin, sizin yaptığınız zaten ona yeter" karşılığını verdi. Bu kişi her gün odun toplamaya çıkardı. Yine bir gün iki ekmek alarak oduna gitti. Ekmeğin birini yiyip diğerini tasadduk etti. Sonra odunlarını yapıp sağ salim kendisine bir şey olmadan geri döndü. Ahali, Salih'e (aleyhisselam) gelip:

“Bu kişi odundan sağ salim geriye döndü" dedi. Sâlih (aleyhisselam) onu çağırıp:

“Bu gün ne yaptın?" diye sorunca, adam:

“Bu gün oduna çıktığımda yanıma iki ekmek almıştım. Birini yedim diğerini de tasadduk ettim" dedi. Bunun üzerine Sâlih (aleyhisselam):

“Odunlarını çözüp indir" dedi. Adam odunları indirince baktılar ki odunların içinde odunu ısırıp duran siyah bir yılan vardı. Sâlih (aleyhisselam):

“Onunla def edildi" dedi. Yani verdiği sadakayla yılanın zararı def edilmişti.

Ahmed, Sâlim b. Ebi'l-Ca'd'dan bildiriyor:

“Bir kadın çocuğuyla beraber çıkmıştı. Kurt kadının çocuğunu kapıp götürdü. Kadın onların izinden gitti beraberinde bir ekmek vardı. Kadın dilenci biriyle karşılaşınca ekmeği ona verdi. Bunun üzerine kurt çocukla geri dönerek çocuğu kendisine verdi."

Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Huzeyme, İbn Hibbân ve Hâkim'in Ebû Zer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah üç kişiyi sever ve üç kişiyi sevmez. Sevdiği üç kişi şunlardır: Birinin bir kavme gidip de bir şeyi aralarındaki akrabalık bağı sebebi ile değil de Allah için istediğinde, geriye çekilerek isteyene istediğini Allah'tan başka kimsenin bilmeyeceği şekilde gizlice veren kişi. Diğeri, gece sefere çıkan kavmin uykusu gelip ve kendileri için uykudan daha güzel bir şey olmadığı zaman başlarını koyup yattıklarında, uyumayıp Allah'a dua ederek âyetlerini okuyan kişidir. Bir diğeri de bir bölüğün düşmanla karşılaşıp da kaçtığında kaçmayan ve savaşıp öldürülen veya fetih yapan kişidir. Sevmediği üç kişi ise: Zina eden ihtiyar, kibirli fakir ve zalim zengindir."

İbn Ebi'd-Dünyâ ve Beyhakî'nin, Şuab'da Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Namazın içinde Kur'ân okumak namaz dışında okumaktan daha faziletlidir. Namazın dışında Kur'ân okumak ise tesbih ve tekbirden daha faziletlidir. Tesbih sadaka vermekten, sadaka vermek (nafile) oruç tutmaktan daha faziletlidir. Oruç ise Cehennem ateşine karşı kalkandır. "

İbn Mâce, Câbir b. Abdillah'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize hutbesinde şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Ölmeden önce Allah'a tövbe ediniz. Meşguliyetiniz olmadan önce salih amellere koşunuz. Allah'ın sizde olan hakkını ödeyip rızıklanmanız, yardım edilmeniz ve düzelmeniz için Allah'ı çokça zikredip gizlice sadakalar veriniz. "

Ebû Ya'lâ'nın Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ka'b b. Ucre'ye şöyle buyurdu:

“Ey Ka'b b. Ucre! Namaz kişiyi Allah'a yaklaştırır. Oruç kişiyi günahlardan korur. Sadaka, suyun ateşi söndürmesi gibi günahları söndürür. Ey Ka'b b. Ucre! İnsanlar erkenden çıkıp giderler. Bir kısım nefsini satıp onu tutsak eder, bir kısım da nefsini (Allah'a) satıp onu (Cehennem ateşinden) azat eder."

İbn Hibbân'ın Ka'b b. Ucre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Ey Ka'b b. Ucre! Haramla beslenen et ve kan Cennete girmeyecektir. O, ateşe daha layıktır. Ey Ka'b b. Ucre! İnsanlar erkenden çıkıp giderler. Bir kısım nefsini Allah'a satıp onu (Cehennem ateşinden) azat eder. Kimisi de dünyaya bağlı bırakır. Ey Ka'b b. Ucrel Namaz kişiyi Allah'a yaklaştırır. Sadaka kişinin Müslümanlığının kanıtı olur. Oruç kişiyi günahlardan korur. Sadaka, buzun kaya üzerinde erimesi gibi günahları eritip yok eder. "

Ahmed, İbn Huzeyme, İbn Hibbân, Hâkim ve Beyhakî'nin, Şuab'da Ukbe b. Âmir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“(Kıyamet gününde) Halk arasında hüküm verilinceye kadar her kişi kendi sadakasının gölgesinde durur."

İbn Huzeyme ve Hâkim, Hazret-i Ömer'den bildiriyor: Ameller övünürken sadaka:

“Ben hepinizden daha üstünüm" der.

Ahmed, Bezzâr, İbn Huzeyme, Taberânî, Hâkim ve Beyhakî'nin Bureyde'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Kişi bir sadaka verdiği zaman yetmiş şeytanın vesvesesini keser. "

Taberânî ve Beyhakî'nin Şuab'da Ukbe b. Âmir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Sadaka, sahibinin kabirdeki ateşini söndürür. Mümin kişi de kıyamet gününde sadakasının gölgesinde gölgelenir. "

Beyhakî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Sadakaları erken verin. Zira bela sadakanın önüne geçemez."

Taberânî'nin, Ali b. Ebî Tâlib'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sadakaları erkenden verin, çünkü bela onu geçemez" buyurmuştur.

Taberânî'nin bildirdiğine göre Meymûne binti Sa'd:

“Ey Allah'ın Resûlü! Sadaka hakkında bana bir fetva ver" deyince:

“Sadaka, Allah rızasını gözeterek veren kişi için ateşten kurtarıcıdır" buyurdu.

Beyhakî'nin, Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Tasaddukta bulununuz. Zira sadaka sizi ateşten kurtarır."

Tirmizî ve İbn Hibbân'ın Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Sadaka Rabb'in gazabını söndürür ve kötü ölümü defeder."

Taberânî'nin Râfî b. Hadîc'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Sadaka, yetmiş kötülük kapısını kapatır. "

Taberânî'nin, Amr b. Avf'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Müslümanın sadakası ömrü uzatır, kötü ölümü uzaklaştırır ve Yüce Allah onunla büyüklenmeyi ve kibiri yok eder. "

İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî, Ebû Zer'den bildiriyor:

“Verilen her sadaka yetmiş şeytanın vesvesesini keser. Bunların hepsi sadakayı önlemeye çalışanlardandır."

İbn Mübârek, el-Birr ves-Sıla'da ve İsbehânî, et-Terğîb'de, Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah sadaka sayesinde yetmiş türlü kötü ölümü kuldan uzaklaştırır. "

Taberânî, M. el-Evsat'ta ve Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah miskinin faydalandığı bir lokma ekmek veya bir avuç kuru hurma veya buna benzer şeyler sebebiyle üç kişiyi Cennete alır. Biri sadakanın verilmesini emreden ev reisi, biri yemeği yapan ev hanımı, diğeri de sadakayı fakire veren hizmetçidir,"

İbn Ebî Şeybe, Buhârî ve Müslim'in bildirdiğine göre Adiy b. Hâtim, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işitti:

“Sizden hiç kimse yoktur ki, Yüce Allah onunla aralarında tercüman olmadan konuşmasın. Kişi sağ tarafına bakacak ve işlemiş olduğu amellerini görecek. Sol tarafına baktığında yine işlemiş olduğu amelleri görecek. Önüne baktığında ise yüzü karşısında ancak ateşi görecektir. Bu sebeple yarım hurmayla olsa bile (sadaka vererek) ateşten korunun."

Ahmed'in İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Sizden her bir kişi yarım hurmayla olsa bile yüzünü ateşten korusun."

Ahmed'in, Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Ey Âişe! Yarım hurma ile olsa bile ateşten korun. O yarım hurma aç kişiye, tokun karnını doyurduğu hurmalar gibi gelir."

Bezzâr ve Ebû Ya'lâ'ın Ebû Bekr es-Sıddîk'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Yarım hurma ile olsa bile ateşten korunun. O, eğriyi düzeltir ve kötü ölümü uzaklaştırır. O yarım hurma, aç kişiye, tokun karnını doyurduğu hurmalar gibi gelir."

İbn Hibbân'ın Ebû Zer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İsrailoğulları zamanında bir âbid manastırda altmış yıl boyunca ibadet etti. Yağmurla yerler yeşerince rahip manastırdan çıkıp: «Ben buradan inip Allah'ı zikredersem daha iyi olur» dedi. İndiğinde yanında bir veya iki ekmek vardı. Yolda giderken bir kadınla karşılaştı. Birbirleriyle konuştuktan sonra kadınla ilişkiye girdi ve ardından kendinden geçip yere düştü. Sonra da yıkanmak için bir göle indiğinde bir dilenci geldi. Rahip bir ekmeği veya iki ekmeği alması için dilenciye işaret ettikten sonra öldü. Rahibin altmış yıl boyunca yapmış olduğu ibadet kadınla yaptığı zinayla tartılınca, zina kefesi daha ağır bastı. Bunun üzerine ibadetinin üstüne vermiş olduğu bir veya iki ekmeğin sevabı konuldu. İbadet kefesinin daha ağır basması üzerine bağışlandı. "

İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor:

“Zamanında bir âbid manastırda altmış yıl boyunca ibadet etti. Kadının biri gelip yanında misafir oldu. Bu kişi kadınla altı gün beraber oldu. Sonra da pişmanlık duyup manastırdan kaçtı. Bir mescide geldi ve orada üç gün bir şey yemeden kaldı. Ona bir ekmek verildiğinde onu ikiye bölüp yarısını sağındaki adama diğer yarısını da solundaki adama verdi. Bunun üzerine Yüce Allah ona ölüm meleğini gönderdi ve canını aldı. Altmış yıllık ameli bir kefeye, kadınla geçirdiği altı gün bir kefeye konuldu. Altı gün kefesi ağır bastı. Vermiş olduğu bir ekmeğin sevabı kefeye konulunca altı günden daha ağır bastı."

İbn Ebî Şeybe, Ebû Mûsa el-Eş'arî'den buna benzer bir rivayette bulundu.

Beyhakî, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından Hasafe b. Hasafe adlı kişiden bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kuvvetlinin kim olduğunu biliyor musunuz?" deyince:

“Kişiyi yere çalandır" dedik. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kuvvetli olan şiddetli öfke anında nefsine hâkim olandır" buyurdu ve:

“Rakûb'un kim olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. "Çocuğu olmayan kişidir" dedik. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Rakûb, çocuğu olan ancak bunlardan hiç birini kendinden önce âhirete göndermemiş biridir" buyurdu ve:

“Fakirin kim olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. "Malı olmayan kişidir" dediğimizde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Fakir kişi, malı olup da ondan bir şey vermeyendir" buyurdu."

Bezzâr ve Taberânî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)şöyle buyurmuştur:

“Yarım hurma ile olsa bile ateşten korunun."'

Bezzâr ve Taberânî'nin Nu'mân b. Beşîr'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yarım hurma ile olsa bile ateşten korunun."

Bezzâr ve Taberânî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yarım hurma ile olsa bile ateşten korunun."

Bezzâr ve Beyhakî'nin Şuabu'l-İmân'da, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ey Âişe! Yarım hurma ile olsa bile nefsini Allah'tan satın al. Allah'ın azabı karşısında benim sana bir faydam olmaz. Ey Âişe! Bir isteyen (dilenen) yanından eli boş dönmesin. Bir keçi paçası olsa bile ver" buyurmuştur.

Müslim'in Ebû Zer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Sizden her birinizin her mafsalına bir sadaka vardır. Her tesbih bir sadakadır. Her tahmîd bir sadakadır. Her tehlil bir sadakadır. Her tekbir bir sadakadır. İyiliği emretmek bir sadakadır. Kötülükten nehyetmek bir sadakadır. Bütün bunlara karşılık kişinin iki rekat kuşluk namazı kılması yeterlidir. "

Bezzâr ve Ebû Ya'lâ, İbn Abbâs'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İnsanın her mafsalının her gün bir sadakası vardır" buyurdu. Ashâbdan bazıları:

“Ey Allah'ın Resûlü! Bu çok ağırdır, buna kimin gücü yeter" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“İyiliği emredip kötülükten nehyetmek sadakadır. (Gelen geçene)zarar verici bir şeyi yoldan kaldırmak sadakadır. Zayıfa yardım etmek sadakadır. Namaza giderken kişinin attığı her adım da sadakadır. "

Taberânî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Âdemoğlunun bedeninde üçyüz altmış mafsal bulunmaktadır. Her biri için her gün bir sadaka vardır. Kişinin konuşacağı her (iyi) söz sadakadır. Kişinin Müslüman kardeşine herhangi bir şeyde yardım etmesi sadakadır. İkram edilen suyu içmek sadakadır. Zarar verici bir şeyi yoldan kaldırmak sadakadır. "

Bezzâr ve Taberânî'nin, M. el-Evsat'ta İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“(Müslüman) kardeşinin yüzüne karşı tebessüm etmenle sana bir sadaka yazılır. Kovandan kardeşinin kovasına su boşaltmanla sana bir sadaka yazılır. Zarar verici bir şeyi yoldan kaldırmanla sana bir sadaka yazılır. Yolunu kaybetmiş kişiye doğru yolu göstermenle sana bir sadaka yazılır. "

Bezzâr, Ebû Cuhayfe'den bildiriyor: Kays kabilesinden bir grup silahlarını kuşanmış ve yırtık elbiselerle beklenmedik bir anda Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldiler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların bu durumuna acımıştı. Namaz kıldıktan sonra evine girdi ve geri çıkıp namaz kıldı ve eski yerine oturdu. Sadaka verilmesini emretti veya bu konuda teşvikte bulunup:

“Kimisi bir dinar, kimi bir dirhem, kimi bir ölçek buğday, kimi de bir ölçek kuru hurma tasadduk eder" buyurdu. Ensâr'dan bir adam bir bohça altınla gelip onu Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) önüne bıraktı. Sonra insanlar birbiri ardınca sadaka vermeye devam etti. Ta ki bir yığın yemek ve bir yığın elbise olana kadar bu böyle devam etti. Sonunda Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzünün altın parçası gibi neşelendiğini gördüm.

Bezzâr, Kesîr b. Abdillah b. Amr b. Avf'tan, o babasından, o da dedesinden bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün insanları sadakaya teşvik etti. Ulbe b. Zeyd kalkıp:

“Benim yanımda onurumdan başka bir şey yoktur. Ey Allah'ın Resûlü! Sen de şahid ol, bana tasaddukta bulunuyorum" dedi ve tekrar oturdu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sen hakkını tasaddukta bulunuyorsun, Allah bunu senden kabul etti" buyurdu.

Bezzâr, Ulbe b. Zeyd'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün insanları sadakaya teşvik etti. Ben de kalkıp:

“Ey Allah'ın Resûlü! Sadakaya teşvikte bulundunuz ama benim yanımda onurumdan başka bir şey yoktur. Bana zulmedene hakkımı helal ederek tasaddukta bulunuyorum" dedim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu kabul etmedi. Ancak ikinci gün:

“Ulbe b. Zeyd nerede?" veya:

“Hakkını tasadduk eden nerede? Yüce Allah ondan bunu kabul etti" buyurdu.

Ahmed, Ebû Nuaym, Fadlu'l-îlm'de ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebû Zer:

“Ey Allah'ın Resûlü! Malımız yok ki, nereden sadaka verelim?" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

“Tekbir getirmen, Allah'ı her kötülükten ve eksik sıfatlardan tenzih etmen, Allah'a hamd etmen, tehlil etmen, Allah'a istiğfar etmen, iyiliği emredip kötülükten nehyetmen, Müslümanların yolundan dikenleri, kemikleri ve taşları kaldırman, âmâ birine yardımcı olman, sağır ve dilsiz kişiye ihtiyacını giderene kadar yardımcı olman, ihtiyacı olanı, ihtiyacının nerede olduğunu biliyorsan oraya yönlendirmen, imdat dileyenin yardımına koşman ve zayıf kişiyi ellerinin gücüyle kaldırman sadaka kapılanndandır. Bütün bunlar kendin için sadakadır. Hatta hanımın ile birleşmende bile ecir vardır" buyurdu. Ebû Zer:

“Nasıl olur da kendi şehvetimi gidermemde ecir olur?" dediğinde, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Eğer senin bir çocuğun olsaydı ve bu çocuk büyüyüp sana faydalı olmasını umduğun sırada ölseydi sen sevabım Allah'tan bekleyecek miydin?" buyurdu. Ebû Zer:

“Evet" diye karşılık verince:

“Onu sen mi yarattın?" diye sordu. Ebû Zer:

“Hayır! Onu Allah yarattı" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ona sen mi hidayet verdin?" diye sorunca:

“Hayır! Allah hidayet verdi" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ona rızkını veren sen misin?" diye sorunca:

“Hayır! Onun rızkını Allah verdi" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“O zaman şehvetini helalinden gider ve haramdan uzak dur. (Bundan çocuk olması durumunda) eğer Allah dilerse onu yaşatır, dilerse öldürür. Ecir de senindir" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Müslim ve Nesâî'nin, Hâris b. Vehb el- Huzâî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Sadaka verini Öyle bir zaman gelecek ki, kişi sadaka vermek için çıkacak ve onu kabul edecek birini bulamayacaktır. "

İbn Ebî Şeybe'nin, Ebû Seleme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sadaka vermek malı asla eksiltmez, tasaddukta bulunun" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Bize pişirilmiş bir koyun hediye edildi. Omuzu (butu) hariç onu parçalayıp tasaddukta bulundum. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldiğinde bunu ona söyleyince:

“Omuzu hariç koyunun hepsi sizindi" buyurdu.

İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye, İsbehânî, et-Terğîb'te ve İbn Asâkir, Şa'bî'den bildiriyor:

“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da kefâret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır" âyeti Ebû Bekr ve Ömer hakkında indi. Ömer malının yarısını insanların başları üzerinde taşıyarak Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) getirmişti. Ebû Bekr ise bütün malını çok gizli bir şekilde getirmişti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr'e:

“Ailene ne bıraktın?" deyince:

“Allah'ın ve Resûlünün rızasını bıraktım" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ömer, Ebû Bekr'e:

“Ne zaman bir hayır üzerine yarıştıysak mutlaka beni yendin" dedi.

Ebû Dâvud, Tirmizî ve Hâkim, Hazret-i Ömer'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bize tasaddukta bulunmamızı emretti. O gün de yanımda mal bulunan bir zamana kadar geldi. Kendi kendime:

“Eğer Ebû Bekr'i geçeceksem bu gün geçerim" dedim. Ben malımın (paramın) yarısıyla Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldim. Bana:

“Ailene ne bıraktın?" diye sorunca:

“Bunun kadarını bıraktım" dedim. Ebû Bekr yanında bulunan bütün malıyla geldi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ona da:

“Ailene ne bıraktın?" diye sorunca:

“Allah ve Resûlünü bıraktım" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ebû Bekr'e:

“Bir daha seninle asla yarışmam" dedim.

İbn Cerîr, Yezîd b. Ebî Habîb'ten bildiriyor:

“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel!" âyeti, Yahudilere ve Hıristiyanlara verilen sadaka hakkında indi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Günahlarınızdan bir kısmına da kefâret olur..." âyetini okudu ve:

“Kefâret olacak şey sadakadır" dedi.

İbn Ebî Dâvud, Mesâhifte, A'meş'ten bildiriyor:

“İbn Mes'ûd'un kıraatında bu âyet G) harfi olmadan (.....) şeklindedir."

271 ﴿