273"(Sadakalar) Kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir" İbnu'l-Münzir'in el-Kelbî vasıtasıyla bildirdiğine göre Ebû Sâlih ve İbn Abbâs: “(Sadakalar) Kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir..." âyetinde: “Suffe ehli kastedilmektedir" dediler. Buhârî ve Müslim, Abdurrahman b. Ebî Bekr'den bildiriyor: Suffe ehli fakir kişilerdi ki Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kimin yanında iki kişilik yemek varsa (Suffe ehlinden) üç kişiyi götürsün" buyurmuştur. Buhârî ve Müslim, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: “Suffe ehline gidin ve onları davet edin" buyurdu. Suffe ehli Müslümanların misafiridir. Onların ailesi ve malı yoktur. Eğer Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bir sadaka getirilirse ondan bir şey almaz, öylece suffe ehline gönderirdi. Eğer hediye getirilirse ondan bir şeyler alır ve öyle gönderirdi. Ebû Nuaym, Hilye'de Fadâle b. Ubeyd'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) cemaate namazı kıldırdığı zaman kıyamda iken açlıktan dolayı düşüp bayılanlar olurdu. Bu düşenler suffe ehlindendir. Hatta bedeviler: “Bunlar delidir" derlerdi. İbn Sa'd, Abdullah b. Ahmed, Zühd'ün Zevâidi olarak ve Ebû Nuaym, Ebû Hureyre'den bildiriyor: “Suffe ehlinden yetmiş kişinin bir ridası bile yoktu." Ebû Nuaym, Hasan(-ı Basrî)'den bildiriyor: Kimsesiz Müslümanların kalması için bir Suffe yapılmıştı ve Müslümanlar güçleri nisbetinde buraya yardımlar getirirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanlarına gelir ve: “Allah'ın selamı üzerinize olsun ey Ehl-i suffe!" derdi. Onlar da: “Allah'ın selamı senin de üzerine olsun ey Allah'ın Resûlü!" karşılığını verirlerdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Nasıl sabahladınız?" diye sorunca: “Hayırla sabahladık" derlerdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Siz bugün mü hayırdasınız, yoksa size tabaklarla yemek getirilip götürüldüğü ve değişik elbiseler geldiği zaman mı?" diye sorunca: “Bugün hayırdayız. Yüce Allah bize veriyor, biz de ona şükrediyoruz" derlerdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “Siz bugün hayırdasınız" buyururdu. İbn Sa'd'ın bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b el-Kurazî: “(Sadakalar) Kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir..." âyeti hakkında şöyle dedi: “Bunlar Medine'de veya aşiretlerinin yanında evleri olmayan Suffe ehlidir. Yüce Allah bu âyetle insanları onlara sadaka vermeye teşvik etti." İbn Cerîr'n bildirdiğine göre Rabî': “(Sadakalar) Kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir..." âyetini açıklarken: “Bunlar Medine'de bulunan fakir Muhacirlerdir" dedi. Abdurrezzâk, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: “(Sadakalar) Kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir..." âyetini açıklarken şöyle dedi: “Bunlar kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır." Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: “(Sadakalar) Kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir..." âyeti hakkında şöyle dedi: “Bunlar Allah yolunda savaşırken yaralananlar ve zayıf düşmelerinden dolayı Allah yolunda yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen kişilerdir. Bu sebeple onlara Müslümanların malında bir pay kılındı. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Recâ b. Hayve: “...Yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir..." âyetini açıklarken: “Ticaret yapmaya gücü yetmeyenlerdir" dedi. İbn Cerîr, İbn Zeyd'den bildiriyor: “Önceleri yeryüzü küfür ile doluydu. Kişi Allah'ın nimetlerinden kazanabilmek için bir yere gidemezdi. Giden de küfre giderdi." İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: “(Sadakalar) Kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir..." âyeti hakkında: “Müşriklerin onları Medine'de şıkıştırmasından dolayı dolaşmaya ve tiracetle uğraşmaya güç yetirememeleridir" dedi. "...İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır..." âyeti için de: “Dilenmedikleri için onları zengin sanırlar" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): “...İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır..." âyetini açıklarken şöyle dedi: “Yüce Allah Müslümanları onlara yöneltti ve nafakalarından sorumlu kıldı. Sadakalarını onlara vermelerini emretti ve onlardan razı oldu." Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Sen onları yüzlerinden tanırsın..." âyetini açıklarken: “Yüzlerindeki mahcubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir" dedi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Rabî': “...Sen onları yüzlerinden tanırsın..." âyetini açıklarken: “Yüzlerindeki yorgunluk ve ihtiyaç belirtisi kastedilmiştir" dedi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: “...Sen onları yüzlerinden tanırsın..." âyeti hakkında: “Yırtık ve eski elbiseleriyle tanınırlar, mânâsındadır" dedi. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Yezîd b. Kâsıt es-Seksekî'den bildiriyor: Abdullah b. Ömer'in yanındayken bir adam gelip bir şeyler istedi. Abdullah b. Ömer bir çocuğunu çağırıp ona gizlice bir şeyler söyledi ve adama: “Çocukla beraber git" dedi. Sonra bana: “Bunun fakir olduğunu mu sanıyorsun?" diye sordu. "Vallahi ancak fakir biri dilenir" karşılığını verdiğimde de şöyle dedi: “Bu fakir biri değil, dirhem üstüne dirhem, hurma üstüne hurma yığandır. Halbu ki: “...Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler..." âyetinde buyurulduğu gibi fakir, elbiselerini ve kendini temiz tutup bir şeye gücü yetmeyendir" dedi. Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Miskin, bir iki hurma veya bir iki lokma vererek geri çevrilen kişi değildir. Miskin kişi, kimseye el avuç açmayan ve kimseden bir şey istemeyendir. İsterseniz: «İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler...» âyetini okuyunuz. " İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Miskin sürekli etrafınızda dolaşan ve sizin lokma lokma (yiyecek) verdiğiniz kişiler değildir. Miskin kişi insanlardan bir şey istemeyen, kimseye el açmayan ve kimseden bir şey istemeyendir. " İbn Ebî Hâtim'in, Abdullah b. Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Miskin bir iki hurma veya bir iki lokma vererek geri çevrilen kişi değildir. Miskin kişi ihtiyacı olduğu halde insanlardan bir şey istemeyendir. O kendisine bir şeyler verileceğini düşünmezken ona sadaka verilir. " İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde bu âyet hakkında şöyle dedi: “Yüce Allah ağırbaşlı, selim, zengin ve iffetli kişiyi sever. Çirkin sözlü zengini ve arsız dilenciyi sevmez." İbnu'l-Münzir, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Yüce Allah başkalarına el açmayan kişiyi kimseye muhtaç bırakmaz. İhtiyacı olmadığı halde arsızca başkalarına el açan kişi de ancak içinde yanacağı ateşi arttırmaktadır." Mâlik, Ahmed, Ebû Dâvud ve Nesâî'nin, Esed oğullarından bir kişiden bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir ukiyye gümüşü veya bunun değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi arsızlık edip de dilenmiş olur. " İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: (.....) kelimesini açıklarken: “İstemede ısrarcı olandır" dedi. İbn Sa'd ve İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Seleme b. el-Ekva'dan biri Allah rızası için bir şey isterse mutlaka verirdi. Yine de bunu sevmez ve: “Bu arsızlıktır" derdi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Atâ (b. Ebî Rebâh), Allah rızası veya Kur'ân hürmetine dünyalık bir şey istenmesinden hoşlanmazdı. İbn Ebî Şeybe, Abdullah b. Ömer'den bildiriyor: “Kimden Allah rızası için bir şey istenir de verirse, kendisine yetmiş sevap verilir." İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim ve Nesâî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İçinizden bazıları Allah'ın huzuruna yüzünde et kalmayacak şekilde çıkana kadar dilenip duracaktır. " İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Hibbân'ın, Semure b. Cündüb'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Dilencilik tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır. " Ahmed, İbn Ömer'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “Dilencilik, kıyamet gününde sahibinin yüzünde tırmalamalardır. Dileyen onları yüzünde bırakır" buyurduğunu işittim. Beyhakî'nin, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İhtiyacı olmadan veya muhtaç çocukları olmadan dilenen kişi, kıyamet gününde Allah'ın huzuruna yüzünde et olmaksızın çıkar." Yine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kim ihtiyacı olmadan veya muhtaç çocukları olmadan kendine dilencilik kapısını açarsa Yüce Allah ona hesap etmediği yerden bir ihtiyaç kapısı açar" buyurmuştur. Taberânî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyrudu: “Sadaka vermek hiçbir malı eksiltmez. Kul elini bir sadakayla uzattığı zaman dilencinin eline varmadan mutlaka Yüce Allah'ın eline ulaşır. Kul muhtaç olmadığı halde dilencilik kapısını açtığında Yüce Allah ona mutlaka bir fakirlik kapısı açar. " Ahmed, Tirmizî ve İbn Mâce'nin Ebû Kebşe el-Enmârî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Üç şeyin üzerine yemin ederim. Size anlatacağım şeyi hafızanızda tutun. Kulun malı sadaka vermekle eksilmez. Kişi bir haksızlığa uğradığı zaman sabrederse Yüce Allah onunla izzetini arttırır. Kul bir dilencilik kapısı açarsa Allah ona mutlaka fakirlik kapısını açar. Size anlatacağım şeyi hafızanızda tutun. Dünyada dört çeşit insan vardır. Birincisi, Allah'ın kendisine mal ve ilim verdiği kuldur ki bunları Rabbi yolunda kullanıp bununla akrabalarını faydalandırır ve bu nimetlerde Allah'ın da hakkı olduğunu bilir. Bu en güzel olan derecedir. İkincisi, Allahın kendisine ilim verip de mal vermediği kuldur ki bu iyi niyetlidir ve şöyle der: «Eğer benim malım olsaydı filan kişi gibi amel ederdim (harcardım)» der. Bu kişi niyetinden dolayı bahsettiği kişi ile sevapta eşittir. Üçüncüsü, Allah'ın kendisine mal verip de ilim vermediği kuldur. Bu kişi Rabbine karşı sorumluluğunu bilmeyip, malını bilinçsiz bir şekilde harcar, akrabalarını malından faydalandırmaz ve bunda Allah'ın hakkı olduğunu bilmez. Bu kişi en kötü derecededir. Dördüncüsü, Allah'ın kendisine ne mal, ne de ilim vermediği kuldur ki o da: «Eğer benim malım olsaydı filan kişi gibi keyfimce harcardım» der. Bu kişi niyetinden dolayı bahsettiği kişi ile günahta eşittir." Nesâî, Aiz b. Amr'dan bildiriyor: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) dilenmek için geldi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona bir şeyler verdi. Sonra adam daha kapının eşiğine ayak basınca Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Eğer dilencilikte ne olduğunu bilseydiniz kimse kimsenin yanına dilenmek için gitmezdi" buyurdu. Taberânî'nin, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Dilenci kişi dilenmede neler (ne gibi uhrevi mahzurlar) olduğunu bilseydi dilenmezdi. " Ahmed, Bezzâr ve Taberânî'nin İmrân b. Husayn'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Muhtaç olmadığı halde dilenen kişinin kıyamet gününde yüzünde çirkinlik olur. Yine, muhtaç olmadığı halde dilenen kişinin dilenmesi kendisi için ateştir. Az verilirse az, çok verilirse çoktur." Ahmed, Bezzâr ve Taberânî'nin, Sevbân'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim ihtiyacı olmadığı halde dilenirse bu, kıyamet gününde yüzünde bir çirkinlik olarak belirir," Taberânî'nin M. el-Evsat'ta, Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim muhtaç olmadığı halde dilenirse, kıyamet gününde huzura yüzü yara bere içinde çıkar. " Hâkim, Urve b. Muhammed b. Atiyye'den, o babasından, o da dedesinden şöyle bildiriyor: Sa'd b. Bekr oğullarından bir grupla Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gitmiştim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni gördüğünde şöyle buyurdu: “Allah seni muhtaç durumda bırakmadığı müddetçe kimseden bir şey dilenme. Üstün el veren eldir. Alçak el de alan eldir. Yüce Allah'ın malı istenmek ve verilmek içindir." Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni bizim lehçemizle konuşturdu. Beyhakî, Mes'ûd b. Amr'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) cenaze namazını kılacağı biri için: “Ne kadar bıraktı?" diye sorunca: “İki veya üç dinar" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bundan dolayı onun için iki veya üç dağlama vardır" buyurdu. Ebû Bekr'in azatlısı Abdullah b. el-Kâsım ile karşılaşıp durumu kendisine anlattığımda: “Bu kişi mal (para) biriktirmek için dilenen birisiydi" dedi. İbn Ebî Şeybe, İbn Huzeyme, Taberânî ve Beyhakî'nin Hubşiy b. Cunâde'den bildirdiğine göre Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Muhtaç olmadığı halde dilenen kişi, ateş koru tutmuş gibidir." İbn Ebî Şeybe'nin lafzında ise: “Malını çoğaltmak için dilenen kişi, kıyamet gününde yüzü tırmalanmış olarak haşrolunur ve Cehennemin kızgın taşları onu yer" şeklindedir. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu Veda haccında söylemiştir. İbn Ebî Şeybe, Müslim ve İbn Mâce'nin, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim malını çoğaltmak için dilenirse ateş dilenmiş olur. Artık isterse az, isterse de çok dilensin." Abdullah b. Ahmed, Müsned'in Zevâidi olarak ve Taberânî, M. el-Evsat'ta, Hazret-i Ali'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kim ihtiyacı olmadığı halde dilenirse kendisi için Cehennemin kızgın taşlarını çoğaltmış olur." Ashâb: “Muhtaç olmamanın ölçüsü nedir?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir günlük yemeğe sahip olmaktır" karşılığını verdi. Ahmed, Ebû Dâvud, İbn Huzeyme ve İbn Hibbân, Sehl b. el- Hanzaliyye'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kimin yanında kendisine yetecek miktarda malı bulunur da dilenirse kendine Cehennem ateşini çoğaltmış olur." Ashâb: “Ey Allah'ın Resûlü! Kişinin kendisine yetecek miktarı ne kadardır?" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kendisine sabah ve akşam yemeğinde yetecek miktardır" buyurdu. İbn Hibbân'ın Ömer b. el-Hattâb'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim malını çoğaltmak için dilenirse bu mal kendisini Cehennemde yakacak kızgın taşlar olur. Artık isteyen çok, isteyen de az dilensin. " İbn Ebî Şeybe, İbn Ebî Leyla'dan bildiriyor: Dilencinin biri gelip Ebû Zer'den dilenince ona bir şeyler verdi. Ebû Zer'e: “Durumu güzel olduğu halde ona veriyorsun" denilince: “O dilencidir ve dilencinin hakkı vardır. Fakat kıyamet gününde, dünyada iken bu aldığının elinde bir kor olmasını ve onu almamış olmayı temenni edecektir" dedi. Müslim, Tirmizî ve Nesâî, Avf b. Mâlik el-Eşcaî'den bildiriyor: Dokuz veya sekiz veya yedi kişi Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındaydık. Bize: “Allah'ın Resûlüne biat etmeyecek misiniz?" buyurunca: “Sana ne üzere biat edeceğiz?" dedik. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ona ibadet edeceğinize, beş vakit namaz kılacağınıza, emirlere itaat edeceğinize ve insanlardan bir şey dilenmeyeceğinize dair biat edeceksiniz" karşılığını verdi. Bu durumdan sonra bu arkadaşlarımdan bazılarını gördüm. Eğer birinin kamçısı yere düşse kimseden onu kendisine vermesini istemezdi. Ahmed, Ebû Zer'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni çağırıp: “Cennet karşılığında bana biat eder misin?" buyurdu. "Evet" dediğimde, kimseden bir şey istemememi şart koştu. Buna da: “Tamam" dediğimde: "Kırbacın elinden düşse bile inip kendin alacaksın" buyurdu. Ahmed, İbn Ebî Muleyke'den bildiriyor: Bazen Ebû Bekr es-Sıddîk'in elinden devesinin yuları düşerdi. Devenin ayaklarına vurarak onu çöktürür ve yuları öyle alırdı. Bir defasında ona: “Bize emretsen biz vermez miydik?" dediklerinde: “Habibim Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlardan bir şey istemememi söyledi" karşılığını verdi. Taberânî, Ebû Umâme'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kim biat edecek?" buyurunca, Sevbân: “Ey Allah'ın Resûlü! Biat ettik" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kimseden bir şey istemeyeceğinize dair biat edeceksiniz" buyurdu. Sevbân: “Ey Allah'ın Resûlü! Karşılığı nedir?" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennettir" buyurdu. Bunun üzerine Sevbân, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) biat etti. Sevbân'ı Mekke'de insanların kalabalık olduğu yerde gördüm. Kendisi bineğine (devesine) binmiş iken kırbacı düşüyordu. Kaç defa kırbacı bir adamın boynuna düştü de adam kırbacı alıp kendisine verince almadı. Bineğinden indi ve öyle aldı. Ahmed, Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce'nin, Sevbân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kimseden bir şey istemeyeceğine dair bana kim söz verirse ben de ona Cenneti garanti ederim" buyurdu. Sevbân: “Ben (söz veriyorum)" dedi ve ondan sonra da (yaşadığı sürece) kimseden bir şey istemedi. İbn Mâce'nin ifadesi: “Bundan dolayıdır ki Sevbân kendisi bineğine binmişken kırbacı düşerdi ve kimseye: “Bana kırbacı ver" demez, iner kendi alırdı." Ahmed, Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî, Hâkim b. Hizâm'dan bildiriyor: “Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şey istedim ve bana istediğimi verdi. Bir daha istedim, bir daha verdi ve: “Bu mal (para) çekici ve tatlıdır. Kim onu gönül hoşluğuyla alırsa o mal onun için bereketli kılınır. Kim de gönülden çıkmaksızın alırsa o mal ona bereketli kılınmaz. Bu kişi yiyip doymayan birine benzer. Veren el de alan elden üstündür" buyurdu. Bunun üzerine: “Ey Allah'ın Resûlü! Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki, senden sonra ölene kadar kimseden bir şey isteyip malını eksiltmeyeceğim" dedim. Ravi der ki: “Sonra Ebû Bekr, Hakîm'i kendisine ganimet malından bir şey vermek için çağırdı. Ancak bunu almaktan uzak durdu. Sonra Ömer de bir şeyler vermek için onu çağırdı. Yine bir şey almayı kabul etmedi. Hazret-i peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra ölene kadar Hakîm, kimseden bir şey alarak (isteyerek onun) malını eksiltmedi." Ahmed'in Abdurrahman b. Avf'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olana yemin olsun ki üç şey hakkında yemin edebilirimi Sadaka vermek malı eksiltmez, sadaka verin. Eğer kul mazlum olduğu halde affederse Yüce Allah onun izzetini daha da arttırır. Kul dilencilik kapısını açtığında Yüce Allah ona mutlaka bir fakirlik kapısı açar." Ahmed ve Ebû Ya'lâ, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildiriyor: Hazret-i Ömer: “Ey Allah'ın Resûlü! Filan ve filanın kişinin, senin kendilerine iki dinar verdiğini söyleyerek seni güzelce övdüklerini gördüm" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Fakat filan kişi öyle değildir. Ona on ile yüz arası (dinar) verdim. Ama onlar gibi bir şey söylemiyor. Vallahi biriniz benden dilenip de giderken ancak beraberinde ateş götürür" buyurdu. Ömer: “Ey Allah'ın Resûlü! Öyleyse niye veriyorsun?" deyince: “Ne yapayım? Kabul etmeyip illaki istiyorlar. Yüce Allah bana cimri denilmesini kabul etmez" buyurdu. İbn Ebî Şeybe, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî, Kabîsa b. el-Muhârik'ten bildiriyor: Bir durumda birinin diyetine kefil oldum ve bunu istemek için Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldim. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bize zekât gelene kadar bekle de geldi mi sana verilmesini emredelim" buyurdu. Sonra şöyle devam etti: “Ey Kabîsa! Dilenmek, ancak şu üç kişiden olan bir kişiye caizdir. Kefalet altına girmiş olan birinin meblağı ödeyinceye kadar dilenmesi caizdir. Ödedikten sonra bundan vazgeçer. Malı bir afet veya musibetle telef olan kişinin geçim (veya ihtiyacı) kadar dilenmesi caizdir. Veya biri fakirleşip muhtaç duruma düştüğünde kavminden akıllı üç kişinin: «Falan kişi fakir düştü» derse o kişinin geçim (veya ihtiyacı) kadar dilenmesi caizdir. Ey Kabîsa! Bunların dışında kişinin dilenmesi caiz değildir ve dilenen kişi onu haram olarak yer. " Bezzâr, Taberânî ve Beyhakî'nin, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Misvak ucu kadarlık bir şey olsa dahi kimseden bir şey istemeyin." Bezzâr'ın, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah başkalarına el açmayan, ağırbaşlı ve iffetli olan kişiyi sever. Çirkin sözlü arsız dilenciyi de sevmez. " Bezzâr, Abdurrahman b. Avf'tan bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bana vermiş olduğu bir söz vardı. Kureyza fethedildiği zaman söz vermiş olduğu gibi ihtiyacımı görmesi için yanına geldim. Onun: “Yetinen kişiyi Allah muhtaç etmez, dilenen kişiyi de muhtaç bırakır" dediğini işittim ve kendi kendime: “Kati olarak ondan bir şey istemeyeceğim" dedim. Mâlik, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî'nin, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberde zekatı zikredip dilenmeden sakınmayı anlatarak şöyle buyurmuştur: “Üstün el alçak elden üstündür. Üstün olan el veren el, alçak olan el de dilenen eldir." İbn Sa'd'ın Adiy el-Cuzâmî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Bilin ki üç el vardır. En üstün el, Allah'ın elidir. Orta el veren eldir ve alçak el verilen eldir. (Geçim için) odun toplayıp satsanız da dilenmekten sakının. " Beyhakî'nin, M. el-Esmâ ve's-Sıfât'da, Abdullah b. Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Üç sınıf el vardır. Yüce Allah'ın eli üstün olan eldir. Veren el (Yüce Allah'ın elinin) altındaki eldir. Dilencinin eli ise kıyamet gününe kadar alçak olan eldir. Gücünüzün yettiğince dilenmekten sakının." Taberânî, el-Evsat'ta, Sehl b. Sa'd'dan bildiriyor: Cibrîl (aleyhisselam) Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip şöyle dedi: “Ey Muhammed! Dilediğin gibi yaşa, çünkü sen mutlaka öleceksin. Dilediğin gibi amel et, çünkü onun karşılığını mutlaka göreceksin. Dilediğini sev, çünkü ondan mutlaka ayrılacaksın. Bilmiş ol ki, gece ibadeti müminin şerefidir. İzzeti ise kimseden bir şey istemeyişidir." Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Nesâî'nin, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Zenginlik, mal çokluğu değildir. Ancak zenginlik, gönül zenginliğidir. " İbn Hibbân, Ebû Zer'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ey Ebû Zer! Malın çokluğunu zenginlik olarak mı görüyorsun?" diye sorunca: “Evet, ey Allah'ın Resûlü!" dedim. "Malın azlığını da fakirlik olarak mı görüyorsun?" diye sorunca da: “Evet, ey Allah'ın Resûlü!" cevabını verdim. Bunun üzerine: "Esas zenginlik gönül zenginliği, fakirlik de gönül fakirliğidir" buyurdu." Müslim ve Tirmizî'nin Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur. "Müslüman olup da, kendisine yetecek kadar rızık verilen ve Yüce Allah'ın kendisine vermiş olduğuyla kanaat eden kişi kurtuluşa ermiştir." Tirmizî ve Hâkim'in Fadâle b. Ubeyd'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İslâm'a hidayet edilip rızkı kendisine yetecek kadar olup da kanaat eden kişiye ne mutlu. " Taberânî'nin M. el-Evsat'ta, Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Tamahkârlıktan sakının, çünkü o fakirliktir. (Kendisinden dolayı) özür dileyeceğiniz bir şeyi yapmaktan da sakının. " Hâkim ve Beyhakî, Zühd'de Sa'd b. Ebî Vakkâs'tan bildiriyor: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip: “Ey Allah'ın Resûlü! Bana kısa bir öğüt ver" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “İnsanların elinde olanda gözün olmasın. Tamahkârlıktan sakın, çünkü o hazır bekleyen fakirliktir. Namaz kılacağın zaman son namazınmış gibi kıl. (Kendisinden dolayı) özür dileyeceğin bir şeyi yapmaktan da sakın" buyurdu. Beyhakî'nin Zühd'de Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kanaat, bitmeyen bir hazinedir" buyurmuştur. Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve Beyhakî, Enes'ten bildiriyor: Ensâr'dan bir kişi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip bir şeyler isteyince: “Evinde bir şey var mı?" diye sordu. Adam: “Evet, bir kısmını giyip bir kısmını da (yere) serdiğimiz bir çul ile kendisiyle su içtiğimiz bir kâse var" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Onları bana getir" buyurdu. Adam bunları getirince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları eline alıp: “Bu iki şeyi kim satın alır?" diye sordu. Adamın biri: “Ben onları bir dirheme alırım" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki veya üç defa: “Kim bir dirhemden daha fazlaya alır?" deyince başka bir adam: “Ben bunları iki dirheme alırım" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunları adama verip iki dirhemi aldı. İki dirhemi Ensarlı olana verdi ve: “Bu dirhemlerin biriyle yiyecek alıp ailene bırak, diğeriyle de bir keser alarak yanıma gel" buyurdu. Adam (keserle) gelince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) eliyle ona bir sap taktıktan sonra: “Git odun yap ve sat, on beş gün de gözüme görünme" dedi. Adam öyle yaptı ve (on beş gün sonra) on dirhemle Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldi. Bunların bir kısmıyla giyecek, bir kısmıyla da yiyecek aldı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Böylesi kıyamet gününde dilencilikten dolayı yüzünde bir işaretle gelmenden daha hayırlıdır. Dilencilik sadece üç kişiye caizdir. Bunlar çok fakirlik çeken, çok borç altında olan ve acı çekenin kan parasını ödemeye kefil olan kişilerdir. " İbn Ebî Şeybe, Buhârî ve İbn Mâce'nin Zübeyr b. b. el-Avvâm'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Sizden birinin ipini alıp sırtında odun getirerek satması ve ihtiyacını gidermesi, versinler veya vermesinler insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır." Mâlik, İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Sizden birinin ipini alıp sırtında odun getirmesi (sallallahü aleyhi ve sellem), versinler veya vermesinler dilenmesinden daha hayırlıdır. " Taberânî ve Beyhakî'nin, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah işini iyi yapan kulunu sever. " Ahmed, Ebû Dâvud ve Nesâî'nin, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim insanlardan bir şey istemezse Allah onu muhtaç etmez. Kim (istemeyip) iffetli kalmayı dilerse Allah onu iffetli kılar. Kim elindeki ile yetinirse Allah ona yeter. Kim de bir ukiyye (gümüş) değerinde malı olur da dilenirse arsızlık etmiş olur," Ahmed, Müslim ve Nesâî'nin, Muâviye b. Ebî Süfyân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Dilencilikte arsızlık etmeyin. Vallahi, kim benden bir şey ister ve ben ona vermek istemediğim halde (ısrarla) o şeyi alırsa vermiş olduğum şeyin bereketini görmez. " Ebû Ya'lâ'nın, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Dilencilikte arsızlık etmeyin. Zira kim dilenmekle bizden bir şey alırsa o şey kendisi için bereketli kılınmaz. " İbn Hibbân'nın, Câbir b. Abdullah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kişi yanıma gelip dileniyor, ben de ona veriyorum. Ancak o kişi giderken mutlaka kucağında ateş taşımaktadır," İbn Hibbân, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) altın taksim ederken adamın biri gelip: “Ey Allah'ın Resûlü! Bana da ver" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona da verdi. Adam: “Biraz daha versen" deyince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa biraz daha verdi. Sonra da adam çekip gitti. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Adamın biri gelip benden dileniyor ve ben ona veriyorum, bir daha istiyor bir daha veriyorum. Sonra da çekip gidiyor. O, ailesine dönerken eteğine ateş koymuştur. " Ebû Ya'lâ ve İbn Hibbân'ın bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girdi ve: “Ey Allah'ın Resûlü! Filan kişi şükredip, senin kendisine iki dinar verdiğini söylüyor" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) : “Fakat filan kişiye on ile yüz arası (dinar) verdim. Ama o öyle bir şey söylemiyor. Yanımdan istediğini alıp giden kişi beraberinde mutlaka ateş götürür" buyurdu. Ömer: “Ey Allah'ın Resûlü! Öyleyse onlara niye veriyorsun?" deyince: “Kabul etmeyip illa ki istiyorlar. Yüce Allah bana cimri denilmesini kabul etmez" buyurdu. Ahmed, Bezzâr ve İbn Hibbân'ın, Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Bu mal (para) çekici ve tatlıdır. Kime onu gönül hoşluğuyla verirsek o da bunu ihtiyacından dolayı aç gözlülük etmeden alırsa kendisine bereketli kılınır. Kime de gönülden çıkmaksızın verirsek o da bunu ihtiyacından dolayı aç gözlülük ederek alırsa o mal ona bereketli kılınmaz. " Buhârî, Müslim ve Nesâî'nin, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Ömer şöyle dedi: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana bir şey verdiği zaman "Bunu benden daha fakir olan birine ver" derdim. Bir defasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bunu al, gözün olmadığı ve sen istemediğin halde sana bu maldan bir şey verilirse onu da al. O, malın olsun. Dilersen ye, dilersen onu sadaka olarak ver. Böyle olmayan bir malı da canın çekmesin" buyurdu. Sâlim b. Abdillah: “Bu sebeple Abdullah kimseden bir şey istemez, verileni de geri çevirmezdi" dedi. Mâlik, Atâ b. Yesâr'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ömer b. el- Hattâb'a bir şeyler göndermişti. Ancak Ömer verileni kabul etmeyip geri çevirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Niye geri çevirdin?" diye sorunca: “Ey Allah'ın Resûlü! Kimseden bir şey almayışımızın bizim için daha hayırlı olduğunu söylemediniz mi?" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “O, dilenmek için geçerlidir. İstenmeden verilen şey, Allah'ın sana vermiş olduğu bir rızıktır" buyurdu. Bunun üzerine Ömer: “Canım elinde olana yemin olsun ki, asla kimseden bir şey istemeyecek ve istemeden verileni de geri çevirmeyeceğim" dedi. Beyhakî'nin, Zeyd b. Eşlem vasıtasıyla bildirdiğine göre babası: “Ömer b. el-Hattâb'ın şöyle dediğini işittim" dedi ve bir önceki hadisin benzerini rivayet etti. Ahmed ve Beyhakî'nin, Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ey Âişe! Kim sana sen istemeden bir şey verirse kabul et. Zira o, Allah'ın sana sunmuş olduğu bir rızıktır." Ebû Ya'lâ, Ömer b. el-Hattâb'tan bildiriyor: “Ey Allah'ın Resûlü! Siz: "Kimseden bir şey istememen senin için hayırlıdır" demiştiniz" dediğimde, Allah Resûlü: “O dilenmek için geçerlidir. Sen istemeden sana verilen şey Yüce Allah'ın sana vermiş olduğu bir rızıktır" buyurdu. Ahmed, Ebû Ya'lâ, İbn Hibbân, Taberânî ve Hâkim'in Halid b. Adiy el- Cuhenî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kime bir kardeşi tarafından kendisi istemeksizin ve gönülden arzu etmeksizin bir şey verilirse onu kabul etsin ve geri çevirmesin. Zira o Allah'ın kendisine sunmuş olduğu bir rızıktır. " Ahmed'in, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kime, kendisi istemeden Yüce Allah ona bu maldan bir şey verirse kabul etsin ve geri çevirmesin. Zira o Allah'ın kendisine sunmuş olduğu bir rızıktır. " Ahmed, Taberânî ve Beyhakî'nin, Âiz b. Amr'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kime kendisi istemeden ve gönülden arzu etmeksizin bu rızıktan bir şey sunulursa onu (kabul etsin ve) malına eklesin. Eğer ihtiyacı yok ise onu daha fazla ihtiyacı olan birisine yönlendirsin. " İbn Ebî Şeybe'nin, Abdurrahman b. Ebî Leyla'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir misvak parçası için olsa dahi kimselere el açma. " İbn Ebî Şeybe, Hubşiy b. Cünâde es-Selûlî'den bildiriyor: Bedevinin biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip dilenerek bir şeyler isteyince ona: “Dilenmek ancak şiddetli açlık çeken veya kendi suçu olmadan işi çok kötü olan fakire helaldir" buyurdu. İbn Cerîr, Katâde'den bildiriyor: Bize bildirilene göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah size şu üç şeyi kerih kıldı. Bunlar dedikodu yapmak, mal itlaf ve çokça dilenmektir. Baktığında kişinin gün boyu dedikodu ettiğini görürsün. Gece olduğu zaman başına bir leş bırakılmış gibi olur. Yüce Allah böylesi birinin ne gündüzü ne de gecesinde kendisine bir pay verir. Baktığında bazı zenginlerin kendi şehvet ve arzuları ardında, zevki sefa, oyun ve eğlenceler peşinde olduklarını görürsün. Bunlar bu kişiyi Allah'ın emirlerini yerine getirmekten alıkoyar. Mal itlafı da bu şekildedir. Yine baktığında bazı insanları da ellerini açmış insanlardan dilenmekte olduğunu görürsün. Kendisine bir şey verildiğinde vereni çokça över, vermeyen kişiyi de çokça kınar. " Taberânî'nin, ibn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Durumu iyi olup da veren kişi, muhtaç olup da alan kişiden daha üstün değildir." İbn Hibbân, ed-Duafâ'da ve Taberânî'nin M. el-Evsat'ta Enes'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Durumu iyi olup da veren kişi sevapta muhtaç olup da alan kişiden daha üstün değildir." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: “...Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir" âyetini açıklarken şöyle dedi: “Bu Allah katında kayıtlıdır. Allah bunu bilir ve karşılığını verir. Zira Allah'tan daha fazla karşılık veren ve hayırları mükâfatlandıran yoktur." |
﴾ 273 ﴿