286

"Peygamber ve inananlar, ona Rabbinden indirilene inandı. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı. «Peygamberleri arasından hiçbirini ayırdetmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş Sanadır» dediler. Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et."

Saîd b. Mansûr ve Abd b. Humeyd, Mücâhid'den bildiriyor:

“...içinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter" âyeti indiği zaman bu, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbına ağır geldi ve:

“Ey Allah'ın Resûlü! İçimizden bir şey geçiririz ve bunu yaratıklardan kimsenin bilmesini istemeyiz. Bu içimizden geçenler için bizlere şu ve şu vardır " dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bu size ağır mı geldi? (Size ağır gelmesi) imanın kuvvetindendir" buyurdu. Sonra Yüce Allah:

“Peygamber ve inananlar, ona Rabb'inden indirilene inandı. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı. «Peygamberleri arasından hiçbirini ayırdetmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş Sanadır» dediler. Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et" âyetlerini indirdi.

Hâkim ve Beyhakî, Şuab'da, Yahya b. Ebî Kesîr vasıtasıyla Enes'ten bildiriyor:

“Peygamber ve inananlar, ona Rabb'inden indirilene inandı..." âyeti, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) indiği zaman:

“Ona (Peygamber'e, kendisine indirilene) iman etmek yaraşır" buyurdu.

Zehebî:

“Hadisin rivâyetinde, Yahya ve Enes'in arasında kopukluk vardır" dedi.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Katâde'den bildiriyor: Bu âyet indiği zaman Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ona (Peygamber'e, kendisine indirilene) iman etmek yaraşır" buyurduğu söylendi.

Derim ki: Bu rivayet Enes'in hadisini desteklemektedir.

İbn Ebî Dâvud, Mesâhif'te, Ali b. Ebî Tâlib'in bu âyeti (.....) şeklinde okuduğunu bildirir.

Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti (.....) şeklinde okurdu.

İbn Ebî Hâtim, Saîd b. Cübeyr'den bildiriyor: Bu âyet indiği zaman müminler:

“Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettik" dediler.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mukâtil b. Hayyân:

“...Peygamberleri arasından hiçbirini ayırt etmeyiz işittik ve itaat ettik..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Peygamberlerin getirmiş oldukları arasında ayrımcılık etmeyiz. Yine peygamberler arasında da bir ayrımcılık etmeyiz ve onları yalanlamayız. Allah'tan gelen Kur'ân'a inandık. (Müminler) Allah'ın emir ve yasaklarına itaat edeceklerini söylediler."

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Yahya b. Ya'mer'in bu âyeti (.....) şeklinde okuyup:

“Hepsi de inandığı gibi ayrımcılık ta yapmazlardı" dedi.

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken:

“Yüce Allah'ın: «Ben sizi bağışladım» buyurmasıdır" dedi. (.....) âyeti hakkında ise:

“Hesap gününde dönüş sanadır, anlamındadır" dedi.

Saîd b. Mansûr, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Hakîm b. Câbir'den bildiriyor:

“Peygamber ve inananlar, ona Rabbinden indirilene inandı. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı. «Peygamberleri arasından hiçbirini ayırdetmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş Sanadır» dediler" âyeti indiği zaman, Cibrîl, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah, seni de, ümmetini de güzel bir şekilde övdü. Sen Rabbinden dile, dileğin sana verilir" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“...Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler..." âyetinde ifade edilen şeyleri diledi. Böylece sûrenin bitişi de Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) istemesi ile oldu.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Burada "Kişiye"de kelimesinde müminler kastedilmektedir. Yüce Allah müminlerin dini konularını geniş kılmış ve:

“...O, sizi seçmiş, babanız İbrâhîm'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır...", "...Allah size kolaylık ister, zorluk istemez..." ve:

“...Allah'a karşı gelmekten gücünüzün yettiği kadar sakının..." buyurmuştur.

Buhârî, Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce, Husayn'dan bildiriyor: Bende basur (hastalığı) vardı. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) nasıl namaz kılacağımı sorduğumda:

“Ayakta kıl, eğer buna gücün yetmezse oturarak kıl, buna da gücün yetmezse yan tarafına uzanarak kıl" buyurdu.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir..." âyetini açıklarken:

“Burada kişinin amelleri kastedilmektedir" dedi.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Zührî vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildiriyor: Bu âyet indiği zaman müminler feryad ederek Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Elimizle, ayağımızla ve dilimizle işlediğimiz ameller için tövbe ederiz. Ancak içimizdeki vesvese için nasıl tövbe ederiz ve ondan nasıl imtina edebiliriz?" dediler. Bunun üzerine Cibrîl:

“...Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler..." âyetiyle geldi. Bu da vesvesenin önüne geçilemeyeceği mânâsındadır.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: (.....) âyetini açıklarken:

“Burada kasıt, güç ve kudrettir" dedi.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Dahhâk: (.....) âyetini açıklarken:

“Burada kasıt, güç ve kudrettir" dedi.

Süfyân, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah ümmetimin yapmadıkça ve konuşmadıkça kalbinde geçirdiği şeyleri bağışlamıştır."

İbn Ebî Hâtim, Ebû Bekr el-Huzelî vasıtasıyla Şehr'den ve Ümmü'd- Derdâ'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah şu üç şeyde ümmetimi bağışlamıştır. Bunlar hata, unutma ve zorlama ile yaptıkları şeylerdir." Ebû Bekr şöyle dedi:

“Bunu Hasan'a söylediğimde:

“Evet, bu konuda Kur'ân'da:

“...Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma..." âyetini okumuyor musunuz?" dedi.

İbn Mâce, İbnu'l-Münzir, İbn Hibbân, Taberânî, Dârakutnî, Hâkim ve Sünen'de Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu söyledi:

“Yüce Allah, ümmetimin hata, unutma ve zorlama ile yaptıklarını bağışlamıştır."

İbn Mâce'nin bildirdiğine göre Ebû Zer, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu söyledi:

“Yüce Allah, ümmetimin hata, unutma ve zorlama ile yaptıklarını bağışlamıştır."

Taberânî'nin bildirdiğine göre Sevbân, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu söyledi:

“Yüce Allah, ümmetimin hata, unutma ve zorlama ile yaptıklarını bağışlamıştır."

Taberânî'nin, M. el-Evsat'ta, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah, ümmetimin hata, unutma ve zorlama ile yaptıklarını bağışlamıştır."

Taberânî'nin, M. el-Evsat'ta ve Beyhakî'nin, Ukbe b. Âmir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah, ümmetimin üstünden hata, unutma ve zorlanma ile yaptıkları şeylerden sorumluluğu kaldırmıştır."

İbn Adiy, el-Kâmil'de, Ebû Nuaym, Târih'te, Ebû Bekre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah bu ümmetin üstünden hata, unutma ve zorlanma ile yaptıkları şeylerden sorumluluğu kaldırmıştır,"

Saîd b. Mansûr ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî), Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu söylemiştir:

“Allah bu ümmetin üstünden hata, unutma ve zorlanma ile yaptıkları şeylerden sorumluluğu kaldırmıştır."

Abd b. Humeyd'in, Şa'bî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah üç şeyde ümmetimi bağışlamıştır. Bunlar hata, unutma ve zorlama ile yaptıkları şeylerdir."

Saîd b. Mansûr'un, Hasan(-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah insanoğlunu, hata, unutma ve başkasının zorlamasıyla yaptığını bağışlamıştır."

İbn Cerîr, Süddî'den bildiriyor:

“... Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma..." âyeti indiği zaman Cibril:

“Ey Muhammed! Yüce Allah bunu (sorumluluğu) kaldırmıştır" dedi.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs (.....) kelimesi hakkında:

“Burada ahit almak kastedilmektedir" dedi.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Bize de ağır yük yükleme..." âyeti hakkında:

“Burada ahit almak kastedilmektedir" dedi.

Tayâlisî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Nâfi b. el-Ezrak ona:

“Bana:

“...Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme..." âyetini açıkla" deyince:

“Yahudilere sorumluluklar yükleyip te onları maymunlara ve domuzlara çevirdiğin gibi bizlerden de ahit alıp o duruma düşürme, mânâsındadır" dedi. Araplar bu ifadeyi biliyor mu?" deyince de:

“Evet biliyor, Ebû Tâlib'in:

"Her yıl mı yeni heyet, yeni bir mukavele ile

Anlaşmayı güçlendirip ağırlaştıracağız?" dediğini işitmedin mi?" karşılığını verdi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc:

“...Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Yahudi ve Hıristiyanlara, belli sorumluluklar yükleyerek, kendilerinden bunları yapacaklarına dair ahit aldığın gibi bize de yapmaktan âciz kalacağımız sorumluluklar yükleyerek onları yapacağımıza dair bizden ahit alma. Onlar, verdikleri ahdi yerine getiremeyince onları cezalandırdın. Bizleri de maymun ve domuzlara çevirme" anlamındadır.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yüklem. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma..." âyetini açıklarken:

“Bizden öncekilere nice ağır şeyler yüklenmişti. Bu ümmete de kolay ve hafifleştirilmiş nice şeyler vardır mânâsındadır" dedi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Atâ b. Ebî Rabâh:

“...Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma..." âyetini açıklarken:

“Bizi maymunlara ve domuzlara çevirme, mânâsındadır" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Rabî:

“...Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma..." âyetini açıklarken:

“Bizden önceki Ehli kitab'a yüklemiş olduğu çok ağır sorumluluklar kastedilmektedir" dedi.

İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Mâce'nin, Abdurrahman b. Hasene'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İsrail oğulları giysilerine idrar bulaştığı zaman, idrarın değdiği yeri makasla keserlerdi. "

İbn Ebî Şeybe, Ebû Mûsa'dan bildiriyor: İsrail oğullarından birinin elbisesine idrar isabet ettiği zaman, idrarın değdiği yeri makasla keserdi.

İbn Ebî Şeybe, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Yahudilerden bir kadın yanıma girip:

“Kabir azabı idrardan (sakınmamaktan) dolayıdır" dedi. Ben ona:

“Yalan söylüyorsun" deyince:

“Hayır, ondan dolayı deri ve giysi kesilir" karşılığını verdi. Bunu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sorduğumda:

“Doğru söylemiş" buyurdu.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd bu âyeti açıklarken:

“Bize tövbesi ve kefâreti olmayan günahlar yükleme, mânâsındadır" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Fudayl:

“...Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma..." âyetini açıklarken şöyle dedi: İsrail oğullarından bir kişi günah işlediği zaman kendisine: «Tövben kendini öldürmendir» denilirdi ve bu kişi kendini öldürürdü. Bunun üzerine böylesi bir ağır yük bu ümmetten kaldırıldı."

İbn Cerîr bildirdiğine göre Dahhâk:

“...Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma..." âyetini açıklarken:

“Yapmaktan aciz kalacağımız amelleri bize yükleme, mânâsındadır" dedi.

İbn Cerîr bildirdiğine göre Süddî:

“...Gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma..." âyetini açıklarken:

“Onlara yüklemiş olduğun ağır şeyleri bize yükleme ve onlara haram kıldığın şeyleri de bize haram kılma mânâsındadır" dedi.

İbn Cerîr bildirdiğine göre Selâm b. Sâbûr:

“...Gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma..." âyetini açıklarken:

“Burada cinsel şehvetin aşırılığı kastedilmektedir" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mekhûl:

“...Gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma..." âyetini açıklarken:

“Burada cinsel şehvetin şiddeti ve çok şehvetli cinsel organ kastedilmektedir" dedi.

İbn Cerîr, İbn Zeyd'in:

“...Bizi affet, bizi bağışla, bize acı..." âyeti hakkında şöyle dediğini bildirir:

“Bize emretmiş olduğun şeylerde bir noksanlık edersek ve bize yasakladığın şeyler karşısında zayıf kalırsak bizi affet. Ancak senin rahmetinle bize emrettiklerini yerine getirebilir ve yasakladıklarını terk edebiliriz. Kurtulan kişicde ancak senin rahmetin sayesinde kurtulur."

Saîd b. Mansûr ve Şuabu'l-îmân'da Beyhakî, Dahhâk'tan bildiriyor: Cibrîl birçok meleklerle beraber Bakara sûresinin 285 ve 286. âyetlerini getirdi. Ancak:

“Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma" kısmına gelidiğinde:

“Bunu sana (Allah) verdi" dedi. Her kelimeden sonra da aynı şeyi söyledi.

Süfyân b. Uyeyne ve Abd b. Humeyd, Dahhâk'tan bildiriyor: Cibrîl, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) Bakara sûresinin sonunu okudu ve Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu ezberleyince, Cibrîl ona:

“Bunu oku!" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) okuyup bitirene kadar Cibrîl her kelimede:

“Bunu sana (Allah) verdi" diyordu.

Abd b. Humeyd, Atâ (b. Ebî Rebâh)'dan bildiriyor:

“Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma'" âyeti nâzil olduğu zaman, Cibrîl bunu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) her okuyuşunda, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Amin, ey âlemlerin Rabbi!" dedi.

Abd b. Humeyd, Ebû Zer'in:

“Bu, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) has bir şeydir" dediğini bildirir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk bu âyet hakkında şöyle dedi: Cibrîl (aleyhisselam) bu âyeti Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) okuduğu zaman, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu Rabbinden diledi ve Rabbi bunu ona verdi. Bu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) has bir şeydi.

Ebû Ubeyd, Ebî Meysere'den bildiriyor: Cibrîl, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) Bakara süresinin sonunda:

“Âmin" demeyi öğretti.

Ebû Ubeyd, Musannef’te İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Muâz b. Cebel'den bildiriyor: O, bu sûreyi okumayı bitirip "...Kafirlere karşı bize yardım et" dediği zaman:

“Âmin" derdi.

Ebû Ubeyd, Cübeyr b. Nufeyr'den bildiriyor: O, Bakara sûresinin sonunu okuduğu zaman iki defa:

“Âmin" derdi.

İbnu's-Sünnî ve Beyhakî, Şuab'da Huzeyfe'den bildiriyor: Bakara sûresini okumakta olan Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında namaz kıldım. Bitirdiğinde de, on veya yedi defa:

“Allahım! Rabbimizl Sana hamd olsun" dedi.

Ebû Ubeyd, Saîd b. Mansûr, Ahmed, Dârimî, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbnu'd-Durays ve Sünen'de Beyhakî'nin İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kim bir gecede Bakara sûresinin son iki âyetini okursa, bu ona kâfi gelir."'

Ebû Ubeyd, Dârimî, Tirmizî, Nesâî, İbnu'd-Durays, Muhammed b. Nasr, İbn Hibbân, Hâkim ve el-Esmâ ve's-Sıfât'ta Beyhakî'nin Nu'mân b. Beşîr'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah gökleri ve yeri yaratmadan iki bin yıl önce bir kitap yazdı. O kitaptan iki âyet indirerek Bakara sûresini o iki âyetle bitirdi. Bu âyetler bir evde üç gece okunduğu takdirde o eve şeytan yaklaşmaz" buyurmuştur.

Ahmed, Ebû Ubeyd ve Muhammed b. Nasr'ın bildirdiğine göre Ukbe b. Âmir, Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle işittiğini söyledi:

“Bakara sûresinin son iki âyetini okuyunuz. Zira Rabbim bana onları Arş'ın altından verdi."

Taberânî, Ukbe b. Âmir'den bildiriyor:

“Bakara sûresinin son iki âyetini tekrar tekrar okuyun. Yüce Allah bunları indirmek için Hazret-i Muhammed'i seçti."

Ahmed, Nesâî, Taberânî, İbn Merdûye ve sahîh isnâdla Şuab'da Beyhakî'nin Huzeyfe'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle derdi:

“Bakara sûresinin sonundaki iki âyet bana Arş'ın altındaki hazineden verildi. (Bu iki âyet) benden önce hiçbir peygambere verilmemiştir.'"

İshâk b. Râhûye, Ahmed ve Şuab'da Beyhakî'nin, Ebû Zer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bakara sûresinin sonunu teşkil eden iki âyet bana Arş'ın altındaki hazineden verildi. (Bu iki âyet) benden önce hiçbir peygambere verilmemiştir. "

Müslim, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mirac'a çıkarıldığında Sidretü'l-Münteha'ya götürüldüğünde kendisine üç şey verilmiştir. Ona beş vakit namaz ve Bakara sûresinin sonundaki iki âyet verilip ümmetinden Allah'a şirk koşmayanların büyük günahları bağışlanmıştır."

Hâkim ve, Şuab'da Beyhakî'nin Ebû Zer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah bana Bakara sûresinin sonunda yer alan iki âyeti Arş'ın altındaki hazineden verdi. Onları öğrenip kadınlarınıza ve çocuklarınıza öğretiniz. Zira bu iki âyet namaz, Kur'ân ve duadır. "

Ebû Ubeyd, İbnu'd-Durays ve ez-Zikr'de Câfer el-Firyâbî'nin, Muhammed b. el-Münkedir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bakara sûresinin son iki âyeti için:

“Onlar (bu iki âyet) Kur'ân'dır. Onlar duadır. Onlar Cennete sokan ve Rahmân'ı razı eden âyetlerdir" buyurmuştur.

Deylemî'nin, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İki âyet vardır ki bunlar Kur'ân'dır ve şifa verendir. Bu iki âyet, Allah'ın sevdiği Bakara sûresinin son iki âyetidir."

Taberânî'nin ceyyid bir isnâdla, Şeddâd b. Evs'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah gökleri ve yeri yaratmadan iki bin yıl önce bir kitap yazdı. O kitaptan iki âyet indirerek Bakara sûresini o iki âyetle bitirdi. Bu âyetler bir evde üç gece okunduğu takdirde o eve şeytan yaklaşmaz. "

Müsedded, Hazret-i Ömer'den bildiriyor: Ergenlik çağında olup da Bakara sûresinin son iki âyetini okumadan uyuyanı görmedim. Zira onlar Arş'ın altındaki hazinedendir.

Dârimî, Muhammed b. Nasr, İbnu'd-Durays ve İbn Merdûye, Hazret-i Ali'den bildiriyor: Ergenlik çağında olup da Bakara sûresinin son üç âyetini okumadan uyuyanı görmedim. Zira onlar Arş'ın altındaki hazinedendir.

Firyâbî, Ebû Ubeyd, Taberânî ve Muhammed b. Nasr, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor: Bakara sûresinin sonundaki bu âyetler, Arş'ın altındaki hazineden indirilmiştir.

Taberânî, İbn Mes'ûd'un:

“Kim bir gece Bakara sûresinin sonunu okursa çok güzel bir şekilde ibadet etmiş olur" dediğini bildirir.

Hatîb, Talhîs el-Muteşâbih'te İbn Mes'ûd'dan bildiriyor:

“Kim Bakara sûresinin son üç âyetini okursa, çok güzel bir şekilde ibadet etmiş olur."

İbn Adiy'in, Ebû Mes'ûd el-Ensârî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah Cennet hazinelerinden iki âyet indirdi. Rahmân onları insanları yaratmadan iki bin yıl önce kendi eliyle yazdı. Kim bu âyetleri yatsıdan sonra okursa, onlar kendisi için gece namazı kılması yerine sayılır. "

İbnu'd-Durays, Ebû Mes'ûd el-Bedrî'den bildiriyor: Kim Bakara sûresinin sonunu okursa, onlar kendisi için gece namazı kılması yerine sayılır.

Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) Bakara sûresinin sonunda yer alan iki âyet, Arş'ın altındaki hazineden verilmiştir.

Ebû Ya'lâ, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazının birinci rekatında:

“Peygamber ve inananlar, ona Rabb'inden indirilene inandı..."' âyetinden itibaren sûreyi bitirene kadar okurdu. İkinci rekatta ise:

“De ki: «Ey Kitap ehli! Ancak Allah'a kulluk etmek, O'na bir şeyi eş koşmamak, Allah'ı bırakıp birbirimizi rab olarak benimsememek üzere, bizimle sizin aranızda müşterek bir söze gelin.» Eğer yüz çevirirlerse: «Bizim Müslüman olduğumuza şahid olun» deyin"' âyetini okurdu.

Abd b. Humeyd, Ka'b'dan bildiriyor: Mûsa'ya (aleyhisselam) verilmeyen dört âyet Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) verildi. Mûsa'ya da, Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) verilmeyen âyetler verildi. Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) verilen âyetler:

“Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır..." âyetinden sûrenin sonuna kadar olan bu üç âyet ve Âyetü'l-Kürsî'dir. Mûsa'ya (aleyhisselam) verilen ise şöyledir:

“Allahım! Şeytanın kalbimize girmesini engelle ve bizi ondan kurtar. Çünkü kâinat seninve güç senindir. Saltanat senin, mülk senin ve hamd senindir. Yer ve sema da senindir. Tüm zamanlar daima senindir. Amin, amin.

Abd b. Humeyd, Hasan(-ı Basrî)'den bildiriyor: O, Bakara sûresinin sonunu okuduğu zaman:

“Sen büyük bir nimetsin! Sen büyük bir nimetsin!" derdi.

İbn Cerîr, Tezhîbu'l-Âsâr'da, Ebû Eyyûb'dan bildiriyor: Ebû Kilâbe kendisine sıkıntı duasını yazdı ve oğluna şunu öğretmesini emretti:

“Azim ve Halim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Arş'ın yüce Rabbi Allah'tan başka ilah yoktur. Arş'ın Kerim Rabbi, yedi kat göklerin ve yerin Rabbi Allah'tan başka ilah yoktur. Seni eksikliklerden tenzih ederim ey Rahmân! Olmasını dilediğin olur, olmasını dilemediğin de olmaz. Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur. Yedi kat gökyüzünü tutan ve içindekileri yere düşürmeyen sensin. Yarattıklarının ve var ettiklerinin şerrinden sana sığınırım. Zehirli haşere ile zehirli yılanın şerrinden, dünyadaki ve âhiretteki tüm kötülüklerin şerrinden,

Yüce Allah'ın, hiçbir iyi ile kötünün aşamayacağı eksiksiz kelimelerine sığınırım. Sonra Âyetü'l-Kürsi'yi ve Bakara sûresinin sonunu okusun. Allah doğrusunun bilir.

286 ﴿