37"Rabbi onu güzel bir kabulle karşıladı, güzel bir bitki gibi yetiştirdi; onu Zekeriyyâ'nın himayesine bıraktı. Zekeriyyâ mabedde onun yanına her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. «Ey Meryem. Bu sana nereden geldi?» dermiş, o da: «Bu, Allah'ın katındandır, doğrusu Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır» derdi." İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: “Rabbi onu güzel bir kabulle karşıladı, güzel bir bitki gibi yetiştirdi..." âyetini açıklarken şöyle dedi: “Yüce Allah, Meryem'in (aleyhisselam) kilise hizmetine verilmesini kabul buyurdu ve onu bununla mükafatlandırdı. O, Allah'ın sunmuş olduğu besinlerle yetişti." İbn Cerîr, Rabî'nin: (.....) âyetini açıklarken: “Onu Zekeriyyâ'nın himayesine bıraktı" dediğini bildirir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Zekeriyyâ (aleyhisselam) onu himayesi altına aldı. Zekeriyyâ (aleyhisselam) mabedde onun her yanına girişinde, üzüm zamanı olmadığı halde yanında bir sepet üzüm bulurdu. Ona: “Bu sana nereden geldi?" deyince o da: “Bu, Allah'ın katındandır, doğrusu Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır" karşılığını verdi. Zekeriyyâ (aleyhisselam): “Sana zamanı olmadığı halde üzümü veren (Allah) yaşlı ve kısır kişiden bir çocuk vermeye de kadirdir" dedi. Orada Zekeriyyâ (aleyhisselam) Rabbine dua etti. O, Yahya ile müjdelendiği zaman: “Ya Rabbi! Bana bir alamet ver" dedi. Yüce Allah "Alametin, üç gün, işaretle anlaşma dışında insanlarla konuşmamandır..." buyurdu. Yani, sen düzgün ve hasta olmadığın halde dilin tutulacaktır, dedi. Abd b. Humeyd, Âdem, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, Sünen'de bildirdiğine göre Mücâhid: “...Onu Zekeriyyâ'nın himayesine bıraktı..." âyetini açıklarken: “Onları kalemiyle yendi" dedi. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Katâde'den bildiriyor: Meryem (aleyhesselam) onların efendilerinin ve imamlarının kızı idi. Hahamlar onu vermek istemediler ve onu kefaletleri altına almak için kura çektiler. Zekeriyyâ (aleyhisselam) onun teyzesi kocasıydı. Onu kefaleti altına alarak yanında bıraktı ve güzelce terbiye etti. Sünen'de Beyhakî, ibn Mes'ûd'dan, İbn Abbâs'tan ve sahabelerden olan bazı kişilerden bildiriyor: Tevrât'ı yazan kişilere Allah yolunda adanmış bir çocuk getirildiğinde, onu kimin alıp ta eğitimini vereceği konusunda kura çekilirdi. O zaman Zekeriyyâ (aleyhisselam) bu kişilerin arasındaydı. Meryem'in ablasının nikahı altında olmasıyla onu almakta en fazla hak sahibiydi. Onu getirdiklerinde Zekeriyyâ (aleyhisselam): “Onun ablası nikahlımdır, ben onu almakta sizden daha fazla hak sahibiyim" dedi. Onlar bunu kabul etmediler ve Ürdün nehrine gittiler. Onu, kimin kefaleti altına alacağı belli olsun diye Tevrât'ı yazdıkları kalemlerini nehre attılar ve hangi kalemin kalkacağına baktılar. Kalemler akıntıda gitmişti. Ancak Zekeriyyâ'nın (aleyhisselam) kalemi çamura saplanmış gibi yerinde durdu. Bunun üzerine de çocuğu aldı. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “... Onu Zekeriyyâ'nın himayesine bıraktı..." âyetini açıklarken: “Onu beraberinde kendi mihrabına bıraktı" dedi. Abd b. Humeyd, Âsim b. Ebî Necûd'un bu âyeti (.....) şeklinde şeddeli, (.....) kelimesini de med harfiyle mansub ve hemzeli olarak okuduğunu bildirir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Yanında bir yiyecek bulurdu..." âyetini açıklarken: “Üzüm zamanı olmadığı halde yanında bir sepet üzüm bulurdu" dedi. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Yanında bir yiyecek bulurdu..." âyetini açıklarken: “Üzüm zamanı olmadığı halde yanında üzüm bulurdu" dedi. İbn Cerîr başka bir kanalla bildirdiğine göre Mücâhid: “...Yanında bir yiyecek bulurdu..." âyeti hakkında: “Yaz mevsiminde yetişen meyveleri kışın, kış mevsiminde yetişen meyveleride yazın yanında bulurdu" dedi. İbn Ebî Hâtim başka bir kanalla bildirdiğine göre Mücâhid: “...Yanında bir yiyecek bulurdu..." âyeti hakkında: “Burada ilim kastedilmektedir" dedi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Yanında bir yiyecek bulurdu..."" âyeti hakkında: “Cennet meyvelerinden, yaz mevsiminde yetişeni kışın, kış mevsiminde yetişeni de yazın yanında bulurdu" dedi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, ibn Abbâs'ın: “...Yanında bir yiyecek bulurdu...'" âyetini açıklarken şöyle dediğini bildirir: “Kimsenin yanında meyve bulunmazken kendisinin yanında taze meyveler bulunurdu." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mâlik, (.....) kelimesi için: “(Bu meyveler) Neredendir?" mânâsındadır, dedi. İbn Ebî Hâtim, Dârakutnî'nin: (.....) âyeti hakkında: “Bunu sana kim getirdi?" mânâsındadır, dedi. Ebû Ya'lâ, Câbir'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) günlerce yemek yememişti. Bu durum artık kendisine ağır gelince hanımlarını dolaştı ve yiyecek bir şey bulamadı. Sonra Hazret-i Fâtıma'nın yanına gidip: “Ey kızım! Ben açım, yanında yiyebileceğim bir şey var mıdır?" diye sordu. Kızı: “Hayır, vallahi yoktur" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından çıkıp gidince komşusu kendisine iki ekmek ve bir parça et gönderdi. Bunları alıp bir çanağa koydu. Sonra kendi kendine: “Vallahi Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi nefsime ve yanımdakilere tercih edip bu yemeği ona kaldıracağım" dedi. Hepsinin de doyumluk bir yemeğe ihtiyacı vardı. Bunun üzerine Hasan'ı veya Hüseyin'i kendisine gönderdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geri dönünce: “Sen annem babamsın! Yüce Allah bize bir şey gönderdi ve ben onu sana sakladım" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ey kızım! Çanağı getir" buyurdu. Kızı çanağı açtığında ekmek ve etle dolu olduğunu gördü. Bunun Allah'tan bir bereket olduğunu bildi ve Allah'a hamd etti. Çanağı Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) yaklaştırdığında, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yemeği görüp hamd ettikten sonra: “Ey kızım! Bu sana nereden geldi?" dedi. Hazret-i Fâtıma: “Ey baba! Bu Allah katındandır, Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır" karşılığını verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine Allah'a hamdettikten sonra: “Seni İsrâil oğulları kadınlarının efendisi gibi kılan Allah'a hamd olsun. Allah ona rızık verdiğinde ve kendisine bu rızkın nereden olduğu sorulduğunda: «Bu Allah katındandır, Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır» derdi" buyurdu. |
﴾ 37 ﴿