75

"Kitap ehlinden öylesi vardır kî, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, «Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur» demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler."

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime:

“Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder..."  âyetini açıklarken:

“Burada Hıristiyanlar kastedilmektedir" dedi. "...Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez" âyeti hakkında ise:

“Bu da takip edip te isteyeceğin Yahudilerden olandır" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“...Öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez" âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Yahudilerin, Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına borcu olurdu. Yahudiler:

“Müslümanların malını almamızda ve onlara olan borcumuzu ödememede bize bir vebal yoktur" derlerdi. Onlar ehli Kitap'tır ve her müslümana hakkını ödemekle emrolundular."

İbn Ebî Hâtim, Mâlik b. Dinâr'dan bildiriyor: Dinâr (altın para) diye adlandırılmasının sebebi, din ve nar (ateş) olmasıdır. Onu kim hakkıyla alırsa onun için din olur. Kim de onu haksız bir şekilde alırsa onun için ateş olur.

Hatîb, Târih'te, Ali b. Ebî Tâlib'terı bildiriyor: Kendisine dirhemin niçin dirhem, dinarın da niçin dinar diye adlandırıldığı sorulunca şöyle dedi:

“Dirhem "Dârü'l-Hem" yani keder ve üzüntü evidir ki, adını buradan almıştır. Dinâr ise ilk olarak Mecusilerin (ateşe tapanların) basmış olduğu para birimidir ve adını oradan almıştır."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Tepesine dikilip durmadıkça..." âyetini açıklarken:

“Israrla istemedikçe mânâsındadır" edi.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî:

“...Tepesine dikilip durmadıkça..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Tepesinde dikildiğin müddetçe borcunu kabul eder. Onu bırakıp da sonradan yanına gelip alacağını istediğinde hakkını inkar ederek nankörlük eder."

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Bu da onların, «Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur» demelerinden dolayıdır..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Yahudiler: «Araplardan aldığımız mallardan dolayı bize bir vebal yoktur» dediler.

İbn Cerîr, Süddî'den bildiriyor: Yahudiye:

“Ne oluyor ki emanetini ödemiyorsun?" denildiğinde:

“Arapların mallarını almamızda bizim için bir sakınca yoktur. Allah bize bunu helal kılmıştır" derdi.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Saîd b. Cübeyr'den bildiriyor:

“Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, «Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur» demelerinden dolayıdır..." âyeti indiği zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah'ın düşmanları yalan söylediler. Cahiliye döneminden ne varsa ayaklarımın altındadır. Ancak emanet bunun dışındadır. Çünkü onun sahibi iyi de olsa, facir de olsa ödenmelidir."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Sa'sa'a'dan bildiriyor. İbn Abbâs'a:

“Savaşta zimmîlerin mallarından tavuk ve koyun alıyoruz" deyince, İbn Abbâs:

“(Siz bu konuda) Ne diyorsunuz?" dedi. Sa'sa'a:

“Bunda bize bir vebal yoktur, diyoruz" dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs:

“Bu Ehli Kitâb'ın:

“Ümmîlerin mallarını almamızda bizim için bir sakınca yoktur" demeleri gibidir. Halbuki onlar cizyeyi ödüyorsa gönül rızaları olmadan mallarını almanız helal değildir" karşılığını verdi.

İbn Cüreyc, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc bu âyet hakkında şöyle dedi: Cahiliye zamanında Müslümanlardan bazı kişiler Yahudilerle alışveriş yapmışlardı. Bu kişiler Müslüman oldukları zaman onlardan alacaklarını isteyince:

“Sizin bizde bir emanetiniz ve bir alacağınız yoktur. Çünkü siz bulunduğunuz dininizi terk ettiniz" dediler ve bunu Tevrat'ta bu şekilde bulduklarını söylediler. Bunun üzerine Yüce Allah:

“.. .Onlar, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler" âyetini indirdi.

75 ﴿