133

"Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!"

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Atâ b. Ebî Rebâh'tan bildirir: Müslümanlar:

Resûlallah! Allah katında İsrâil oğullarının değeri bizimkinden daha mı fazla? Zira onlardan biri bir günah işlediği zaman bu günahın kefaretini:

“Kulağını kes! Burnunu kes! Şöyle yap! Böyle yap!" şeklinde kapı eşiğinde yazılı olarak bulurmuş" deyince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sustu ve herhangi bir cevap vermedi. "Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe-istiğfar ederler...'" âyetleri nazil olunca Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara:

“Bu istediğinizden daha hayırlısını size söyleyeyim mi?" buyurdu ve nazil olan bu âyetleri onlara okudu.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Enes b. Mâlîk:

“Rabbinizin bağışına... koşun" âyetini açıklarken:

“Namazdaki ilk (iftitâh) tekbiri getirmektir" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Günahlarınızın bağışlanması için salih amellerde bulunmaya ve bu sayede gökler ile yer genişliğinde olan Cennete koşuşun, anlamındadır. Cennetin gökler ile yer genişliğinde olması da, yedi kat gök ile yedi kat yer birbirine eklense bunların genişliği ne kadarsa Cennetin genişliği de bu kadardır, anlamındadır."

İbn Cerîr'in Süddî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Kumaşın birbirine dikilip eklenmesi gibi yedi kat gök ile yedi kat yer birbirine eklendiği zaman genişlikleri ne kadarsa Cennetin genişliği de o kadardır."

Saîd b. Mansûr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Kureyb'den bildirir: İbn Abbâs beni:

“Genişliği gökler ve yer kadar olan cennet" âyetini sormak üzere Ehl-i Kitab'dan bir adamın yanına gönderdi. Gidip sorduğumda adam Hazret-i Mûsa'ya inen kitapları karıştırmaya başladı. Sonrasında da şöyle dedi:

“Kumaşın birbirine dikilip eklenmesi gibi yedi kat gök ile yedi kat yer birbirine eklendiği zaman genişlikleri ne kadarsa Cennetin genişliği de o kadardır. Uzunluğuna gelince ise onu ancak Allah bilir."

İbn Cerîr, Hirakl'in elçisi et-Tenûhî'den bildirir: Hirakl'in mektubuyla birlikte Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldim. Mektupta Hirakl:

“Beni, genişliği gökler ile yer kadar olan ve muttakiler için hazırlanan Cennete davet eden mektubunu aldım. Cennet gökler ile yeri kaplıyorsa peki Cehennem nerede?" diye soruyordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de cevaben:

“Sübhânallah! Peki, gündüz vakti gece nerede olur ki?" karşılığını verdi.

Bezzâr ve Hâkim, Ebû Hureyre'den bildirir: Adamın biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve:

“Yüce Allah: «...Genişliği gökler ve yer kadar olan cennet...» buyurur. Cennet gökler ile yeri kaplıyorsa peki Cehennem nerede olacak?" dedi. Allah Resulü:

“Gece her tarafı kapladığı zaman sence gündüz nereye gider?" diye sorunca, adam:

“Allah'ın dilediği yere gider" dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü:

“Cehennem de Allah'ın dilediği yerde olur" buyurdu.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Târik b. Şihâb'dan bildirir: Bazı Yahudiler Ömer b. el-Hattâb'a:

“Allah:

“...Genişliği gökler ve yer kadar olan cennet..." buyurur. Cennet gökler ile yeri kaplıyorsa peki Cehennem nerede olacak?" dediler. Ömer:

“Gece geldiği zaman gündüz, gündüz geldiği zaman da gece nerede olur?" diye sorunca, Yahudiler:

“Bu cevabı sen Tevrat'tan çıkardın!" karşılığını verdiler.

Abd b. Humeyd ile İbn Cerîr, Yezîd b. el-Asam'dan bildirir: Ehli kitaptan bir adam İbn Abbâs'a:

“...Genişliği gökler ve yer kadar olan cennet..." diyorsunuz. O zaman Cehennem nerede olacak?" diye sordu. İbn Abbâs da:

“Gece geldiği zaman gündüz, gündüz geldiği zaman da gece nerede olur?" karşılığını verdi.

Müslim, İbnu'l-Münzir ve Hâkim, Enes'ten bildirir. Bedir savaşı sırasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Genişliği gökler ile yer kadar olan Cennete doğru kalkın!" buyurdu. Umeyr b. Humâm el-Ensârî:

Resûlallah! Genişliği gökler ile yer kadar olan bir Cennet mi?" diye sorunca, Allah Resûlü:

“Evet!" karşılığını verdi. Umeyr:

“Ne güzel ne güzel! Resûlallah! Vallahi böyle ise mutlaka bu Cennetin ahalisinden biri olmam lazım" deyince, Allah Resulü:

“Cennet ahalisinden birisin!" buyurdu. Bunun üzerine Umeyr torbasından birkaç hurma çıkardı ve yemeye başladı. "Bu hurmalar bitene kadar yaşayacak olsam yine de çok fazla yaşamış olurum" dedi ve yanındaki hurmaları atıp müşriklerin üzerine daldı. Ölene kadar da savaştı.

133 ﴿