134

"Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever."

İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: (.....) âyeti hem bollukta, hem de darlıkta Allah yolunda harcayanlar, anlamındadır. (.....) âyeti kişinin öfkesine hakim olup onu yenmesi anlamındadır. "...Öfkelendikleri zaman bağışlayanlar..." âyetinde olduğu gibi herhangi bir durum karşısında kızıp öfkelendikleri zaman, öfkelerinin gereğini yapmaları halinde harama düşeceklerini bildiklerinde Allah rızası için karşı tarafı affedip bağışlarlar. (.....) âyeti da müsamahakâr olup insanları affedenler, anlamındadır. "İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere vermemek için yemin etmesinler, affedip hoş görsünler..." âyetinde olduğu gibi birilerine nafaka vermeyi kesmek üzere yemin edilmemesi gerektiği bildirilmiş, affedip hoş görülü olunması gerektiği ifade edilmiştir."

İbnu'l-Enbârî'nin el-Vakf ve'l-İbtidâ'da bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) buyruğundaki (.....) ifadesi ne anlama gelmektedir?" diye sorunca, İbn Abbâs şöyle karşılık vermiştir:

“Öfkelerini yenip bastıranlardır, anlamındadır. Şâir Abdulmuttalib b. Hâşim de şöyle der:

"Kabilemi kışkırtıp savaşmalarını bekledim

Ne var ki savaşma korkusuyla öfkelerini bastırmışlardı. "

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye:

“... İnsanları affedenlerdir..." âyetini açıklarken:

“Köle ve cariyelerine karşı hoş görülü ve bağışlayıcı olanlardır" demiştir.

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mukâtil b. Hayyân:

“... insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bir işte kızıp öfkelendikleri zaman insanları affedip bağışlarlar. Bunu yapan kişi de iyilik yapmış olur ki Yüce Allah iyilik yapanları sever. Bana ulaşana göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyeti okuduktan sonra:

“Yüce Allah'ın gözettikleri hariç bu tür kişiler ümmetim içinde az olacaktır. Ancak daha önceki ümmetlerde böylesi kişiler çoktu" buyurmuştur."

Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Ebû Hureyre'den bildirir:

“...Öfkelerini yenenler..." âyeti hakkında Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah, öfkesinin gereğini yerine getirmeye gücü yettiği halde onu yenip, yok eden kişinin kalbini iman ve huzurla doldurur" buyurmuştur.

Ahmed, Beyhakî'nin Şuab'da hasen bir senedle İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah katında yutulan öfkeden daha sevimli bir lokma yoktur. Kul, Allah için öfkesine sahip olup onu yuttuğu zaman Yüce Allah onun içini imanla doldurur" buyurmuştur.

Beyhakî, İbn Ömer'den aynısını zikreder.

Ahmed, Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Beyhakî'nin Şuab'da Muâz b. Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Yüce Allah, öfkesinin gereğini yerine getirmeye gücü yettiği halde onu yenip, yok eden kişiyi kıyamet gününde bütün mahlûkatın önünde çağırır ve dilediği huriyi seçip almasını ister. "

Abd b. Humeyd, Buhârî ve Müslim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Güçlü kişi başkalarını yere çalabilen kişi değil, öfkelendiği zaman öfkesine hakim olabilen kişidir" buyurmuştur.

Beyhakî, Âmir b. Sa'd'dan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) büyük taşları kaldırıp güçlerini birbirlerine gösteren bir topluluğa uğrayınca:

"Gücün taş kaldırmakta olacağını mı zannediyorsunuz? Kişinin gücü, kin ve öfkeyle dolması ve bu öfkesini yenmesinde belli olur" buyurdu.

İbn Cerîr, Hasan (-ı Basrî)'den bildirir: Kıyâmet gününde:

“Yüce Allah'tan alacağı olan kalksın!" denildiğinde sadece başkalarını affetmiş kişiler ayağa kalkar.

Hâkim'in Ubey b. Ka'b'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kim (Cennette) kendisine yüksek binaların dikilmesini, (Allah katında) yüksek derecelere yükseltilmesini isterse kendisine haksızlık edeni affetsin, kendisinden bir şeyi esirgeyene kendisi versin, ziyaretine gelmeyeni kendisi ziyaret etsin. "

Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ali b. Hüseyn'in cariyesi, abdest için ona suyu dökerken ibrik elinden kayıp Ali'nin yüzüne düştü ve yüzünü yaraladı. Ali öfke içinde başını kaldırıp cariyeye bakınca, cariye:

“Yüce Allah:

“...Öfkelerini yenenler..." buyurur" dedi. Bunun üzerine Ali:

“Ben de öfkemi yendim" karşılığını verdi. Cariye:

“Yüce Allah yine:

“... İnsanları affedenlerdir..." buyurur" deyince, Ali:

“Yüce Allah seni affetsin" karşılığını verdi. Cariye:

“...Allah, iyilik edenleri sever" deyince de Ali:

“Git, özgürsün" karşılığını verdi.

İsbehânî'nin Terğîb'de Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Öfkelendirilmesine rağmen müsamahakâr ve ağır başlı olan kişi, Yüce Allah'ın sevgisini kazanır" buyurmuştur.

Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Amr b. Abese'den bildirir: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İman nedir?" diye sorunca, Allah Resulü:

"Sabır, hoşgörü ve iyi ahlâktır" karşılığını verdi.

Beyhakî, Ka'b b. Mâlik'ten bildirir: Seleme oğullarından bir adam Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) İslâm'ın ne olduğunu sordu. Allah Resûlü:

“Güzel ahlâktır" karşılığını verdi. Sonrasında adam aynı soruyu farklı zamanlarda beş kez daha sordu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) de her defasında:

“Güzel ahlâktır" karşılığını verdi.

Taberânî, M. el-Evsafta ve Beyhakî, Câbir'den bildirir: Ashab:

Resûlallah! Şu'm (değersizlik, uğursuzluk, meymenetsizlik) nedir?" diye sorduklarında, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kötü ahlâktır" karşılığını verdi.

Taberânî, M. el-Evsaf ta ve Beyhakî'nin Şuab' da Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Şu'm (değersizlik, uğursuzluk, meymenetsizlik) kötü ahlâktır" buyurmuştur.

Harâitî, Mekârimu'l-Ahlâk'ta Enes b. Mâlik'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İyi ahlâk, güneşin buzu eritmesi gibi günahları eritip yok eder" buyurmuştur.

Beyhakî, Enes'ten bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sabır'ınyemeği bozması gibi kötü ahlâk da imanı öyle bozar" buyurdu. Bir müminin ahlâkının en güzel şekilde olması gerektiği de söylenirdi.

İbn Adiy, Taberânî ve Beyhakî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İyi ahlâk, güneşin buzu eritmesi gibi günahları eritip yok eder. Kötü ahlâk da sirkenin balı bozması gibi kişinin amellerini bozar" buyurmuştur.

Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İyi ahlâk, güneşin buzu eritmesi gibi günahları eritip yok eder. Kötü ahlâk da sabır'ın balı bozması gibi kişinin amellerini bozar" buyurmuştur.

Beyhakî'nin Saîd b. Ebî Burde b. Ebî Mûsa el-Eş'arî'den, o babasından, o da dedesinden naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Güzel ahlâk, sahibinin burnuna takılı, Allah'ın rahmetinden bir dizgin gibidir. Bu dizgin kendisini hayra çekip yönlendiren bir meleğin elindedir. Yöneldiği bu hayırlar da iyi ahlâk sahibini doğruca Cennete götürür. Kötü ahlâk da sahibinin burnuna takılı, Allah'ın azabından bir dizgin gibidir. Bu dizgin kendisini kötülüklere çekip yönlendiren bir şeytanın elindedir. Yöneldiği bu kötülükler de kötü ahlâk sahibini doğruca Cehenneme götürür."

Taberânî, M. el-Evsat'ta ve Beyhakî, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Vallahi Yüce Allah'ın, yaratılışını ve ahlâkını güzel kıldığı bir kula Cehennem ateşi dokunamaz" buyurduğunu işittim.

Harâitî ve Beyhakî'nin Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İyi ahlâk, insanoğlunun mutluluğuna vesiledir. Kötü ahlâk da onun mutsuzluğuna bir sebeptir" buyurmuştur.

Harâitî ve Beyhakî, İbn Amr'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) çokça:

"Allahım! Senden sıhhatli, iffetli, emin, iyi ahlâklı ve kadere rıza gösteren biri olmayı dilerim" diye dua ederdi.

Ahmed ve Beyhakî, ceyyid bir senedle Hazret-i Âişe'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) dualarından bîri de:

“Allahım! Yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlâkımı da güzel kıl" şeklindeydi.

Buhârî ve Beyhakî, Şuab'da Ebû Hureyre'den bildirir: Adamın biri Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve:

“Bana yapabileceğim kolay bir amel söyle de belki onu iyice anlar devamlı uygularım" deyince, Allah Resûlü:

“Öfkelenme!" buyurdu. Adam aynı şeyi bir daha isteyince, Allah Resûlü yine:

"Öfkelenme!" buyurdu.

Hâkim ve Beyhakî, Câriye b. Kudâme'den bildirir:

Resûlallah! Bana faydalı olacak, ama kolay ve basit olan bir söz söyle ki aklımda tutayım" dediğimde:

“Öfkelenme!" buyurdu.

Beyhakî, Abdullah b. Amr'dan bildirir: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Beni Allah'ın öfkesinden uzak tutacak şey nedir?" diye sorduğumda:

"Öfkelenmemendir" karşılığını verdi.

Tayâlisî, Ahmed, Tirmizî ve Hâkim, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindi sonrası güneş batımına kadar süren bir hutbe verdi. Bu hutbeyi aklında tutanlar tuttu, unutanlar da unuttu. Bu hutbesinde kıyamet gününde olacak tüm şeylerden bahsetti. Yüce Allah'a hamdu senâda bulunduktan sonra şöyle buyurdu:

“Bilin ki dünya tatlı ve çekicidir. Yüce Allah da sizleri dünyaya göndermiş ne yapacağınızı gözlemektedir. Dünya nimetleri ile kadınlara karşı dikkatli olun! Bilin ki insanlar değişik sınıflarda yaratılmışlardır. Kimisi mümin olarak doğar, mümin olarak yaşar ve mümin olarak ölür. Kimisi kafir olarak doğar, kafir olarak yaşar ve kafir olarak ölür. Kimisi mümin olarak doğar, mümin olarak yaşar ancak kafir olarak ölür. Kimisi de kafir olarak doğar, kafir olarak yaşar, ancak mümin olarak ölür.

Bilin ki öfke kişinin içinde tutuşan bir kor parçası gibidir. Öfkelenen kişinin gözlerinin nasıl kıpkırmızı kesildiğini ve boyun damarlarının nasıl kabardığını görmez misiniz? Kişi öfkelendiğini gördüğü zaman (bir şey yapmaya kalkışmasın) yerinde otursun. Bilmelisiniz ki bu konuda insanların en hayırlısı geç öfkelenen, ancak öfkelendiği zaman da çabuk sakinleşen kişidir. En kötü kişi de çabucak öfkelenen, ancak geç sakinleşen kişidir. Kişi çabucak öfkelenip çabucak da sakinleşiyorsa bu iki özelliği birini dengeler. Kişi zor öfkelenip geç de sakinleşiyorsa bu iki özelliği de birbirini dengeler.

Bilmelisiniz ki tüccarların en hayırlısı, bir şeyi güzelce isteyen ve ödemesini de aynı şekilde güzelce yapan kişidir. En kötü tüccar istemesi de, ödemesi de kötü olan kişidir. Kişinin ödemesi güzel, ancak istemesi kötü ise bu iki özelliği birbirini dengeler. Kişinin istemesi güzel, ancak ödemesi kötü ise bu iki özelliği de birbirini dengeler.

Dikkat edin de insanlardan korkusu kişinin hak olarak bildiği bir şeyi söylemesine engel olmasın! Bilin ki ihanet eden her bir kişinin kıyamet gününde bu ihaneti büyüklüğünde bir sancağı olur. En büyük ihanet de umumu idare eden kişinin yapacağı ihanettir. Bilin ki en değerli cihad, zalim olan yöneticiye karşı hakkı söylemektir."

Güneş batmak üzereyken de sözünü şöyle bağladı:

“Dünyanın geçen ömrüne oranla kalan ömrü, bu gününüzün geçen zamanına oranla kalan zamanı kadardır. "

Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usül'de ve Beyhakî, Behz b. Hakîm'den, o babasından, o da dedesinden naklen şöyle der:

Resûlallah! Bana kısa, öz ve her zaman yapabileceğim bir nasihatte bulun" dediğimde:

“Ey Muâviye b. Hayde! Öfkelenme! Zira öfke, sabır'ın balı bozması gibi kişinin imanını bozar" buyurdu.

Hakîm'in İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Öfke, Yüce Allah'ın, kişinin sinirlerinin üzerine koyduğu Cehennem ateşinden kızgın bir demir gibidir. Öfkelenen kişinin gözlerinin nasıl kıpkırmızı kesildiğini, yüzünün renginin attığını ve boyun damarlarının kabardığını görmez misin?"

Beyhakî'nin Hasan (-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Öfke, kişinin kalbinde bir kor gibidir. Öfkelenen kişinin boyun damarlarının nasıl kabardığını ve gözlerinin kıpkırmızı kesildiğini görmez misiniz? Onun için kişi öfkelendiğini hissettiği zaman ayaktaysa otursun, oturuyorsa da uzansın."

Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî'nin Hasan (-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah katında yutulan öfkeden daha sevimli bir lokma, musibet anında sabırdan daha değerli davranış yoktur. Yine Allah katında Allah haşyetiyle dökülen gözyaşı ile Allah yolunda dökülen kan damlasından daha değerli bir damla yoktur."

Abd b. Humeyd'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr'e şöyle buyurmuştur:

“Üç şey vardır ki gerçekleşmesi haktır. Kişi bir haksızlık gördüğü zaman karşı tarafı affederse Yüce Allah onun değerini arttırır. Kişi zengin olmak için dilenmeye kapı aralarsa Yüce Allah onun malını daha da azaltır. Kişi bir yardım veya akrabayı gözetme kapısı açtığı zaman Yüce Allah onun malını daha da çoğaltır."

İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim ve Tirmizî, İbn Amr'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kaba konuşmaz, çirkin davranışlarda bulunmaz ve:

“Sizin en hayırlınız ahlâkı en güzel olanınızdır" buyururdu.

İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud, Tirmizî, Bezzâr, İbn Hibbân ve Beyhakî, el-Esmâu ve's-Sifât'ta Ebu'd-Derdâ'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişiye yumuşak huyluluktan payı verilmişse hayırdan olan payı da verilmiş demektir. Kişi yumuşak huyluluktan olan payından mahrum edilmişse hayırdan olan payından da mahrum kalmış demektir" buyurdu. Yine:

“Kıyamet gününde müminin mizanında güzel bir ahlâktan daha ağır çeken bir şey olamaz. Yüce Allah kaba ve ahlâksız olan kişileri sevmez. Kişinin güzel ahlâkı kendisini çokça oruç tutup namaz kılanların derecesine kadar yükseltir."

Tirmizî, İbn Hibbân, Hâkim ve Beyhakî, Zühd'de Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İnsanların Cennete girmelerine daha fazla vesile olacak şey nedir?" diye sorulunca:

“Allah'a karşı takva ve güzel bir ahlâktır" karşılığını verdi. "Peki, insanların Cehenneme girmelerine daha fazla sebep olacak şey nedir?" diye sorulunca da:

“İki boşluk, yani ağız (dil) ve cinsel organdır" karşılığını verdi.

İbn Ebî Şeybe, Tirmizî ve Hâkim'in Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Müminler içinde imanı en kamil olanlar, güzel bir ahlâka sahip olanlar ile ailesine karşı iyi ve yumuşak davrananlardır" buyurmuştur.

Ahmed, Ebû Dâvud, İbn Hibbân ve Hâkim'in Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Mümin, güzel ahlâkı sayesinde gecelerini ibadetle, gündüzlerini de oruçla geçirenlerin derecesine yükselebilir" buyurmuştur.

Taberânî, M. el-Evsat'ta ve Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

“Yüce Allah kulunu, güzel ahlâkı sayesinde oruç tutup namaz kılmışların derecesine yükseltir" buyurmuştur.

Taberânî ve Harâitî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kul ameli az olmasına rağmen güzel ahlâkı dolayısıyla ahirette yüksek makamlara ulaşabilir, güzel konaklara nail olabilir. Kötü ahlâkı dolayısıyla Cehennemin en alt seviyesine de inebilir. "

Ahmed, Taberânî ve Harâitî'nin İbn Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Mutedil olan bir kül, güzel ahlâkı ve iyi huyu dolayısıyla gündüzlerini oruçla, gecelerini de Allah'ın âyetleriyle (ibadetle) geçiren kişinin derecesine ulaşabilir" buyurmuştur.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın es-Samt'ta Safvân b. Süleym'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Size, kolay olan ve bedene zor gelmeyen bir ibadeti söyleyeyim mi? Susmak ve güzel ahlâktır" buyurmuştur.

Muhammed b. Nasr el-Mervezî, es-Salât'da, Alâ b. eş-Şıhhîr'den bildirir: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) önünden geldi ve:

Resûlallah! En değerli amel hangisidir?" diye sordu. Allah Resûlü:

“Güzel ahlâktır" karşılığını verdi. Sonrasında adam Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) sağ tarafından geldi ve:

Resûlallah! En değerli amel hangisidir?" diye sordu. Allah Resûlü yine:

“Güzel ahlâktır" karşılığını verdi. Sonrasında adam Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) sol tarafından geldi ve:

Resûlallah! En değerli amel hangisidir?" diye sordu. Allah Resûlü yine:

“Güzel ahlâktır" karşılığını verdi. Sonra adam Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) arka tarafından geldi ve:

Resûlallah! En değerli amel hangisidir?" diye sordu. Allah Resûlü adama dönüp baktı ve:

“Neden anlamıyorsun! En değerli amel güzel ahlâktır. Elinden geldiği kadar da öfkelenmemeye çalış" buyurdu.

Ebû Dâvud, Tirmizî ve İbn Mâce'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Haklı olduğu halde tartışma ve çekişmeden uzak duran kişiye Cennetin kenarında bir ev verilmesine ben kefilim. Şakadan da olsa yalandan uzak duran kişiye Cennetin orta yerinde bir ev verilmesine ben kefilim. Ahlakını güzelleştiren kişiye de Cennetin en yüksek bölgesinde bir ev verilmesine ben kefilim. "

Tirmizî ve Harâitî'nin Mekârimu'l-Ahlâk'ta Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

“Kıyamet gününde en sevdiğim ve bana en yakın olacak kişi, ahlâkı en güzel olan kişidir" buyurmuştur.

Taberânî'nin Ammâr b. Yâsir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Güzel ahlâk Yüce Allah'ın yarattıkları içinde en değerli olanıdır" buyurmuştur.

Taberânî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah, İbrahim'e (aleyhisselam) şöyle vahyetti: Halîlim! Kafirlere karşı olsa dahi ahlâkını güzel kıl ki iyilerle birlikte Cennete giresin. Zira benim hükmüm ilk önce ahlâkını güzel kılanlar üzerinde tecelli eder ki bu da onu Arş'ımın altında gölgelendirmem, Cennet sularından içirmem ve onu kendime yakın kılmamdır."

Ahmed ve İbn Hibbân, İbn Amr'dan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kıyamet gününde en sevdiğim ve bana en yakın olacak kişinin kim olacağını size söyleyeyim mi?" diye sorduğunu işittim. Ashab:

“Evet, söyle yâ Resûlallah!" dediklerinde:

“Ahlakı en güzel olanınızdır" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ, Ebû Ya'lâ ve Taberânî, ceyyid bir senedle Enes'ten bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Zer'le karşılaşınca ona:

“Ey Ebû Zer! Sana yük bakımından hafif, ama Mizan'da diğer bütün amellerden daha ağır çeken iki şeyi söyleyeyim mi?" diye sordu. Ebû Zer:

“Tabi ki söyle yâ Resûlallah!" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Suskunluğu elden bırakma ve güzel bir ahlâkın sahibi ol. Nefsim elinde olana yemin olsun ki hiçbir kul bu ikisi gibi iyi bir amelde bulunamaz" buyurdu.

Ebu'ş-Şeyh b. Hayyân, es-Sevâb'da vâhi (zayıf) bir senedle Ebû Zer'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

“Ey Ebû Zer! Sana ibadetler içinde en değerli olan, bedene hafif gelen, ancak Mizan'da ağır çeken ve dile de çok kolay gelen bir ibadeti söyleyeyim mi?" diye sordu. Ben:

“Anam babam sana feda olsun! Tabi ki söyle!" dediğimde, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Suskunluğu elden bırakma ve güzel bir ahlâkın sahibi ol. Zira bu ikisi gibi değerli olan başka bir amelde bulanamazsın" buyurdu.

Ebu'ş-Şeyh'in Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine şöyle buyurmuştur:

“Ey Ebu'd-Derdâ! Bedeli hafif, ancak sevabı çok olan ve Allah'ın huzuruna onlardan daha değerli bir amelle çıkamayacağın iki şeyi söyleyeyim mi? Suskunluk ve güzel ahlâktır."

Bezzâr ve İbn Hibbân, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“En hayırlınızın kimler olduğunu size söyleyeyim mi?" diye sorunca ashab:

“Tabi ki söyle yâ Resûlallah!" dediler. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yaşça büyük, ahlâkı da güzel olanlardır" buyurdu.

Taberânî ve İbn Hibbân, Usâme b. Şerîk'ten bildirir: Bazıları:

Resûlallah! Yüce Allah'ın en sevdiği kullar kimlerdir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ahlakı en güzel olanınızdır" karşılığını verdi.

İbn Ebî Şeybe, İbn Hibbân, Hâkim ve Beyhakî, Usâme b. Şerîk'ten bildirir: Ashab:

Resûlallah! İnsana verilen en değerli şey nedir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Güzel bir ahlâktır" karşılığını verdi.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Taberânî'nin ceyyid bir senedle Câbir b. Semure'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Kabalığın ve çirkin davranışların İslam'da yeri yoktur. İnsanlar içinde İslam'ı en güzel olan kişi, ahlâkı en güzel olan kişidir. "

İbn Hibbân, Hâkim ve Harâitî, Mekârimu'l-Ahlâk'da İbn Amr'dan bildirir: Muâz b. Cebel bir yolculuğa çıkmak isteyince Allah Resûlü'ne geldi ve:

“Ey Allah'ın Peygamberi! Bana nasihatte bulun" dedi. Allah Resûlü:

“Sadece Allah'a kulluk et ve ona hiçbir şeyi ortak koşma" buyurdu. Muâz:

“Ey Allah'ın Peygamberi! Bir tane daha nasihatte bulun" deyince, Allah Resûlü:

“Kötülük yaptığın zaman ardından bir iyilik yap" buyurdu. Muâz:

“Ey Allah'ın Peygamberi! Bir tane daha nasihatte bulun" deyince, Allah Resûlü:

"Dosdoğru ol ve ahlâkını güzelleştir" buyurdu.

Ahmed, Tirmizî, Hâkim ve Harâitî'nin Ebû Zer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Nerede olursan ol Allah'a karşı takvalı ol. İşlediğin bir kötülüğün ardından hemen bir iyilik yap ki bu kötülüğü silsin. İnsanlara da iyi bir ahlâkla muamele et. "

Taberânî'nin M. el-Evsat'ta Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Tüm ahlâklar Allah katındandır. Yüce Allah hayır dilediği kuluna güzel bir ahlâk, şer dilediği kuluna da kötü bir ahlâk verir" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, İbn Hibbân ve Taberânî'nin Ebû Sa'Iebe el- Huşenî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştun

"Kıyamet gününde en sevdiğim ve bana en yakın olacak kişiler, ahlâkları güzel olanlarınızdır. Kıyamet gününde en sevmediğim ve bana en uzak olacak kişiler de geveze, olur olmaz gülen ve aklına geldiği gibi konuşan kötü ahlâklılarınızda. "

Bezzâr, Taberânî ve Harâitî, Enes'ten bildirir: Ümmü Habîbe:

Resûlallah! İki erkekle evlenen bir kadın, hem kendisi, hem de kocaları öldükten sonra üçü de Cennete girmeleri halinde kadın ilk kocasının mı yoksa ikinci kocasının mı olur?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Böylesi bir kadın muhayyer bırakılır. Kadın da dünyada iken hangi kocası ona iyi muamelede bulunmuşsa Cennette onu eş olarak seçer. Ey Ümmü Habîbe! Bilmelisin ki güzel ahlâk hem dünya, hem de âhiretteki hayırlı şeylere sahip olur. "

Taberânî'nin M.es-Sağîr'de Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kötü ahlâk dışında her bir şeyin tövbesi vardır. Çünkü kötü ahlâklı olan biri, bir günahından dolayı tövbe etse de ondan daha kötü olan başka bir günahı işler. "

Ebû Dâvud ve Nesâî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allahım! Ayrılıktan, nifaktan ve kötü bir ahlâktan sana sığınırım" şeklinde dua ederdi.

Harâitî, Cerîr b. Abdillah'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

“Yüce Allah seni güzel bir şekilde yarattı. Sen de ahlâkını güzelleştirmeye bak" buyurdu.

Ahmed, Buhârî, Müslim, Tirmizî ve İbn Hibbân, İbn Amr'dan; Harâitî ve Hatîb'in de İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“En hayırlınız, ahlâkı en güzel olanınızdır" buyurmuştur.

Harâitî'nin Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İyi ahlâk, insanlar arasında dolaşan bir şahıs olsaydı salih bir kişi olurdu" buyurmuştur.

Harâitî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Üç şeyi veya bunlardan birini taşımayan kişinin yapacağı hiçbir amele itibar edilmez. Biri Yüce Allah'a isyan etmesine engel olacak takva, diğeri sefihlere karşı kendisini koruyacak bir hilim, üçüncüsü de insanlarla yaşayacak bir ahlâktır. "

Harâitî'nin Hazret-i Aişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“(Uhrevi) saadet, uğur güzel ahlâk (sayesinde)dir" buyurmuştur.

Harâitî'nin İsmail b. Muhammed b. Sa'd b. Ebî Vakkâs'tan, babasından, dedesinden naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Güzel ahlâk insanoğlunun (dünya ve âhiret) mutluluk vesilelerindendir" buyurmuştur.

Kudâî'nin Müsnedu'ş-Şihâb'da Hasan b. Ali b. Ebî Tâlib'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Güzeller içinde en güzeli güzel bir ahlâktır" buyurmuştur.

Harâitî, Fudayl b. İyâd'dan bildirir:

“İnsanların arasına karıştığın zaman onlarla güzel bir ahlâkla muamelede bulun. Zira güzel ahlâk, ancak hayırlı olan şeylere götürür."

Ahmed'in Hazret-i Aişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine şöyle buyurmuştur:

“Kişiye yumuşak huyluluktan payı verilmişse dünya ve âhiretteki hayırlardan payı da verilmiş demektir. Kişi yumuşak huyluluktan olan payından mahrum edilmişse dünya ve âhiretteki hayırlardan olan payından da mahrum kalmış demektir. Akrabayı gözetme, güzel ahlâk ve güzel bir komşuluk kişinin dünya hayatını imar eder ve ömrünü de uzatır."

Beyhakî'nin el-Esmâu ve's-Siftât'ta Hazret-i Aişe'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yumuşak huyluluk uğur, ihtilaf ise uğrusuzluk getirir. Yüce Allah bir ev halkına hayır dilediği zaman o eve yumuşak huyluluğu geçirir. Yumuşak huyluluk da bulunduğu yeri süsler, güzelleştirir. Tahammülsüzlük ise bulunduğu her yeri çirkinleştirip bozar. Hayâ imandandır, imanın götüreceği yer de Cennettir. Hayâ, insanlar arasında dolaşan biri olsaydı mutlaka salih biri olurdu. Ahlaksızlık fücurdandır, fücur da kişiyi Cehenneme götürür. Ahlaksızlık insanlar arasında dolaşan biri olsaydı mutlaka kötü biri olurdu.

Ahmed, Züdh'de  Ümmü'd-Derdâ'dan bildirir: Bir gece Ebu'd-Derdâ namaza kalktı. Gece boyu da ağlayarak:

“Allahım! Yaratılışımı güzel kıldın, ahlâkımı da güzel kıl!" diye dua etti. Sabah olunca ona:

“Ey Ebu'd-Derdâ! Neden dün geceyi güzel ahlâk konusunda dua ederek geçirdin?" diye sorduğumda şöyle dedi:

“Ey Ümmü'd-Derdâ! Müslüman kul ahlâkını güzel tuttuğu zaman bu ahlâkı onu Cennete götürür. Ahlakını çirkinleştirdiği zaman bu ahlâkı onu Cehenneme götürür."

İbn Ebî Şeybe'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İnsanların iman bakımından en kamili, ahlâkı en güzel olanıdır. Müminler içinde en üstünü ahlâkça en güzeli olanıdır. En hayırlınız da kadınlarına en iyi davrananlarınızda."

Temmâm, Fevâid'de ve İbn Asâkir, İbn Ömer'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Ümmetimin en hayırlıları beşyüz kişidir. Abdallar da kırk kişidir. Ne bu beşyüz kişi ne de kırk kişi azalırlar. Bu beşyüz kişiden biri öldüğü zaman Yüce Allah başka birini ölenin yerine getirir ve sayıyı tamamlar. Abdallardan biri de öldüğü zaman Yüce Allah onun yerine beşyüz kişinin içinden birini buraya katıp kırkı tamamlar. Bu şekilde ne beşyüz kişi, ne de kırk kişi eksik kalmazlar." Ashab:

Resûlallah! Bunların amellerinin nasıl olduğunu bize söylesene" dediklerinde Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Bunlar kendilerine haksızlık edeni affederler, kendilerine kötülük yapanlara iyilikle karşılık verirler ve Yüce Allah'ın kendilerine ihsan ettiği malları başkalarıyla paylaşırlar. Yüce Allah'ın Kitab'ındaki: «Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever» ayeti de bunu tasdik etmektedir."

İbn Lâl ve Deylemî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İsrâ gecesinde götürüldüğüm zaman Cennette dikilmiş saraylar gördüm. Cebrail'e: «Ey Cebrâil! Bu saraylar kimin?» diye sorduğumda: «Bunlar, öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerindir. Zira Yüce Allah iyilik yapanları seer» karşılığını verdi. "

134 ﴿