154"Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bîr kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah'a karşı cahilıye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; «Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok» diyorlardı. De ki: «Bütün iş, Allah'ındır.» Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: «Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik.» De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah, bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir." İbn Cerîr, Süddî'den bildirir: Uhud savaşından sonra Müslümanlarla aralarında olan şeylerden sonra müşrikler oradan ayrıldılar. Ayrılırken de bir sonraki yıl Bedir'de tekrar karşılaşmak istediklerini söylediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “Olur!" karşılığını verdi. Ancak Müslümanlar müşriklerin oradan ayrılıp Medine'ye saldırmalarından çekindiler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) adamın birini peşlerinden gönderdi ve ona: “Gidip bak, eğer atlarından uzakta yük ve eşyalarının yanında oturuyorlarsa Mekke'ye dönecekler demektir. Ancak yük ve eşyalarından uzakta henüz atlarının üzerinde iseler demek ki Medine'ye saldıracaklar" buyurdu. Müslümanlara da: “Eğer Medine'ye saldıracaklarsa Allah'a karşı takvalı olup sabretmeniz gerekiyor" buyurdu ve savaş için hazırlıklı olmalarını söyledi. Gönderdiği kişi gidip bakınca müşriklerin telaş içinde yük ve eşyalarıyla uğraştıklarını gördü. Durumu öğrenen Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yüksek bir sesle müşriklerin Mekke'ye döneceklerini Müslümanlara bildirdi. Müminler bunu Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) işitince inanıp rahatladılar ve Medine'de rahat bir şekilde uykuya daldılar. Ancak münafıklardan bazıları hâlâ müşriklerin Medine'ye saldıracakları endişesini taşıyıp durdu. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklerin saldırmayacağı haberini vermesi konusunda Yüce Allah: “Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü...'" buyurmuştur. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “O günü Yüce Allah Müslümanlara endişelerinden sonra bir uyku gönderip rahatlattı. Zira kişi ancak kendini emniyette hissettiği zaman uykuya dalabilir." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve Beyhakî, Delâil'de Misver b. Mahreme'den bildirir: Abdurrahman b. Avf'a: “Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi..." âyetini sorduğumda: “Uhud savaşı sırasında bizleri bir uyku sarmıştı" dedi. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Buhârî, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l- Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân, Taberânî, Ebu'ş-Şeyh, İbn Merdûye, Ebû Nuaym, Delâil'de ve Beyhakî'nin Delâil'de Enes'ten bildirdiğine göre Ebû Talhâ şöyle demiştir: Uhud savaşı sırasında mevzilerimizde iken hepimizi bir uyku bastırdı. Uyuyanlardan biri de bendim. Kılıcım elimden düşüyor onu geri alıyordum, bir daha düşüyor bir daha alıyordum. Yüce Allah'ın: “Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi..." âyeti da bunu dile getirmektedir. Diğer kısım da münafıklardır. Onların da kendilerini düşünmekten başka da bir dertleri yoktu. İnsanlar içinde en ödlek, en korkak ve hak konusunda en kuşkucu olanlar bunlardır. Yüce Allah onlar hakkında: “...Allah'a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; "Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok" diyorlardı..." buyurup bu iddialarını yalanlamış, Allah hakkında kuşkucu ve şüpheci olduklarını ifade etmiştir. İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Tirmizî, İbn Cerîr, Taberânî, Hâkim, İbn Merdûye, Ebû Nuaym, Delâil'de ve Beyhakî'nin Delâil'de Sâbit vasıtasıyla Enes'ten bildirdiğine göre Ebû Talha şöyle demiştir: Uhud savaşında başımı kaldırıp etrafıma baktığımda herkesin kalkanının altında uyukladığını gördüm. Yüce Allah'ın: “Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi...'" âyeti da bunu dile getirmektedir. Tirmizî, İbn Cerîr, Ebu'ş-Şeyh ve Beyhakî'nin Delâil'de bildirdiğine göre Zübeyr b. el-Avvâm: “Uhud savaşında başımı kaldırıp etrafıma baktığımda herkesin kalkanının altında uyukladığını gördüm" dedi ve: “Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi..." âyetini okudu. ibn İshâk, İbn Râhuye, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh, ibn Merdûye, Ebû Nuaym ve Beyhakî, Delâil'de Zübeyr'den bildirir: Uhud savaşında Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikteyken korku ve endişemiz arttığı bir zamanda Yüce Allah bize bir uyku gönderdi. Bunun ardından başı öne düşüp uyumayan kimse kalmadı. O sırada Muattib b. Kuşeyr'in sesini rüyada gibi duyuyordum. Muattib: “Savaş konusunda bizim de görüşümüz alınsaydı bugün burada böyle ölümle başbaşa kalmazdık" diyordu. Muattib'in bu sözü üzerine: “Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah'a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; «Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok» diyorlardı. De ki: «Bütün iş, Allah'ındır.» Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik..." âyeti nazil oldu. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbrâhîm(-i Nehaî), Âl-i imrân Sûresi'nin bu âyetini: (.....) lafzıyla okurdu. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Savaş ortamında uyku Yüce Allah tarafından ihsan edilen bir güvendir. Namaz esnasında uyku ise şeytandandır." İbn Cerîr ile İbnu'l-Münzir, İbn Cüreyc'den bildirir: Uhud savaşı sırasında münafıklar, münafıkların lideri sayılan Abdullah b. Übey'ye: “Bugün Hazrecliler öldürüldü" dediklerinde: “Bu konuda bizim elimizden bir şey gelir mi ki? Ama Allah'a yemin olsun Medine'ye geri döndüğümüzde saygın olanlar (bizler) aşağılık olanları (Müslümanları) şehirden çıkaracaktır!" karşılığını verdi. Bu iddiaya cevaben de: “Şâyet evlerinizde kalsaydınız dahi ölmeleri takdir edilenler yine kalkıp ölecekleri yerlere giderlerdi" mealindeki âyet nazil oldu. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde ile Rabî': “...Allah'a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar..." âyetini açıklarken: “Cahiliye zannından kasıt, şirke dayalı zandır" demişlerdir. İbn İshâk ve İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildirir: Uhud savaşı sırasında Muattib: “Savaş konusunda bizim de görüşümüz alınsaydı, bugün burada böyle ölümle başbaşa kalmazdık" deyince Yüce Allah bu yöndeki sözleri konusunda: “...Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah'a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; «Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok» diyorlardı. De ki: «Bütün iş, Allah'ındır.» Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik..."" âyetini indirdi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Rabî': “...Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bunların içlerinde sakladıkları ve açıklayamadıkları şey: “...Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öidürülmezdik..."buyruğuyla ifade edilmiştir." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî)'ye bu âyet sorulunca şöyle demiştir: Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından birçok kişi öldürülünce Abdullah b. Übey'ye gelip: “Bu konuda ne dersin?" diye sordular. O da: “Vallahi bu konuda bizim görüşümüz alınmıyor. Şâyet alınsaydı burada bu şekilde ölümlerle baş başa kalmazdık" dedi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî)'ye: “...De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi..." âyeti sorulunca şöyle dedi: “Yüce Allah Müslümanların kendi yolunda savaşmalarını emretmiştir. Ancak bu, savaşa katılan herkesin öleceği anlamına gelmez. Sadece ölmesini Yüce Allah'ın takdir ettiği kişiler ölür." |
﴾ 154 ﴿