191"Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. «Rabbimız! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru» derler." İsbehânî'nin Terğîb'de Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde: «Akıl sahipleri neredeler?» diye seslenilir. «Hangi akıl sahipleri?» diye sorulunca: «Ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı ananlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünenler ve: «Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru» diyenlerdir» karşılığı verilir. Bunlar için bir sancak dikilmiştir. Bahsedilen akıl sahipleri bu sancağın yanında toplanır ve kendilerine: «İçinde ebedi kalacağınız Cennete girin» denilir." Firyâbî, İbn Ebî Hâtim ve Taberânî, Cüveybir'den, o da Dahhâk'tan bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar..."' âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Burada kastedilen namazdır. Zira kişi namazını ayakta kılamıyorsa oturarak, oturarak kılamıyorsa da uzanarak kılar." Hâkim'in bildirdiğine göre İmrân b. Husayn'da basur olduğu için namazda oturamıyordu. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) uzanarak namaz kılmasını söyledi. Buhârî, İmrân b. Husayn'dan bildirir: Bende basur vardı. Namazı nasıl kılmam gerektiğini Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) sorduğumda: “Ayakta kılabiliyorsan ayakta kıl, kılamıyorsun oturarak kıl. Oturarak da kılamıyorsan uzanarak kıl" buyurdu. Buhârî, İmrân b. Husayn'dan bildirir: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) kişinin oturarak namaz kılmasını sorduğumda: “Kişinin ayakta namazını kılması daha iyidir. Oturarak namaz kılan kişiye ayakta namaz kılan kişinin sevabının yarısı vardır. Uzanarak namaz kılan kişiye de oturarak namaz kılan kişinin sevabının yarısı vardır" buyurdu. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Yüce Allah'ı namazda veya namaz dışında başka bir şeyde zikretmek ve Kur'ân okumaktır." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Ey insanoğlu! İşte senin her durumun böyle olmalıdır. Ayakta iken Allah'ı zikret. Ayakta iken zikredemiyorsan oturarak zikret. Oturarak da yapamazsan yatarak zikret. Bu, Yüce Allah'tan sana bir kolaylık ve hafifletmedir." İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Mücâhid'den bildirir: “Kul ayakta, oturarak ve yatarak, her halinde Allah'ı zikretmedikçe zikir ehlinden biri sayılmaz." İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de ve İsbehânî, Teğîb'de Abdullah b. Selâm'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) tefekkür eden ashâbının yanına çıktı ve: “Allah(ın zatı) hakkında değil, yarattıkları hakkında tefekkür edin" buyurdu. İbn Ebi'd-Dünyâ, Tefekkür'de ve İsbehânî, Terğîb'de Amr b. Murre'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tefekkür eden bir toplulukla karşılaşınca onlara: “Yaratılanlar hakkında tefekkür edin, ama bunları yaratan (ın zatı) hakkında tefekkür etmeyin" buyurdu. İbn Ebi'd-Dünyâ, Osmân b. Ebî Dehreş'den bildirir: Bana ulaşana göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) suskun bir şekilde oturan ashâbının yanına gidince: “Neden konuşmuyorsunuz?" diye sordu. Ashâb: “Yüce Allah'ın yarattıkları hakkında düşünüyor, tefekkür ediyoruz" dediklerinde, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'ın nimetleri hakkında tefekkür edin, ama kendisi (zatı) hakkında tefekkür etmeyin" buyurdu. İbn Ebi'd-Dünyâ, Taberânî, İbn Merdûye ve İsbehânî'nin Terğîb'de İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'ın nimetleri hakkında tefekkür edin, ama kendisi (zatı) hakkında tefekkür etmeyin" buyurmuştur. Ebû Nuaym, Hilye'de İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'ın yarattıkları hakkında tefekkür edin, ama kendisi (zatı) hakkında tefekkür etmeyin" buyurmuştur. İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin el-Esmâu ve's-Sifât'da bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Her şey hakkında tefekkür edin, ama Allah'ın kendisi (zatı) hakkında tefekkür etmeyin" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Ebi'd-Dünyâ, Tefekkür'de, İbnu'l-Münzir, İbn Hibbân, Sahîh'de, İbn Merdûye, İsbehânî, Terğîb'de ve İbn Asâkir, Atâ'dan bildirir: Hazret-i Âişe'ye: “Bana Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) gördüğün en acayip şeyi anlat" dediğimde şu karşılığı verdi: “Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hangi şeyi acayip değil ki? Bir gece yanına gelip yatağıma girdi. Sonra: “Bana izin ver de Rabbime ibadet edeyim" diyerek kalktı, abdest alıp namaza durdu. Kıyamda öyle ağladı ki gözyaşları göğsüne damlamaya başladı. Sonra rükûya gidip ağladı, sonra secdeye gidip ağladı. Başını secdeden kaldırdıktan sonra da ağladı. Bilâl gelip sabah ezanını okuyana kadar bu şekilde devam etti. Ona: “Yâ Resûlallah! Yüce Allah geçmiş ve gelecek tüm günahlarını bağışlamış iken neden bu kadar ağlıyorsun?" diye sorduğumda şöyle buyurdu: “Şükreden bir kul olmayayım mı? Yüce Allah bu gece bana: “Ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı ananlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler ve: «Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru» diyenlerdir" âyetini indirmişken neden böyle yapmayayım?" Sonra da: “Bu âyeti okuyup da tefekkür etmeyene yazıklar olsun!" buyurdu. İbn Ebi'd-Dünyâ, Tefekkür'de Süfyân'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Âl-i İmrân Süresi'nin son âyetlerini okuyup da bunlar hakkında tefekkür etmeyene yazıklar olsun!" buyurdu ve son on âyet olduğunu göstermek için on parmağını saydı. Ravi der ki: Evzaî'ye: “Bunlar hakkında tefekkür nasıl yapılacak?" diye sorulunca: “Kişi bunları anlayarak ve düşünerek okur" karşılığını verdi. İbn Ebi'd-Dünyâ, Âmir b. Abdi Kays'tan bildirir: Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) bir değil, iki değil, üç değil, daha fazla sahabisinden: “İmanın ışığı veya nuru tefekkürdür" sözünü işitmişimdir. İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Zühd'de ve İbnu'l-Münzir, Avn'dan bildirir: Ümmü'd-Derdâ'ya: “Ebu'd-Derdâ'nın en değerli ibadeti ne idi?" diye sorduğumda: “Tefekkür ve ibret alma idi" karşılığını verdi. Ebu'ş-Şeyh'in el-Azame'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Bir anlık tefekkür bir gecelik ibadetten daha değerlidir" demiştir. İbn Sa'd, Ebu'd-Derdâ'dan bunun benzerini zikretmiştir. Deylemî, Enes'ten merfû olarak benzerini zikretmiştir. Deylemî başka bir kanaldan mevkûf olarak bildirdiğine göre Enes: “Gece ile gündüzün dönüşümü, birbiri ardınca gelmesi konusunda bir anlık tefekkür, seksen yıllık ibadetten daha değerlidir" demiştir. Ebu'ş-Şeyh'in el-Azame'de Ebû Hureyre'den bildirdiğine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir anlık tefekkür, altmış yıllık ibadetten daha değerlidir" buyurmuştur. Ebu'ş-Şeyh ve Deylemî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Adamın biri sırtüstü uzanmış göğü ve yıldızları seyrederken: «Vallahi sizlerin bir Rabbinizin ve yaratıcınızın olduğunu biliyorum. Allahım! Beni bağışla» dedi. Yüce Allah da ona nazar edip bağışladı." |
﴾ 191 ﴿