18"Allah katında makbul tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah, bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Yoksa makbul tövbe, kötülükleri yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, «İşte ben şimdi tövbe ettim» diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır." Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l- Âliye: “Allah katında makbul tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir...'" âyetini açıklarken: “Bu şekilde kabul gören tövbe, müminlerin tövbesidir" demiştir. "Yoksa makbul tövbe, kötülükleri yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, «İşte ben şimdi tövbe ettim» diyen kimseler..." âyetini açıklarken: “Bunlar da münafıklardır" demiştir. "...Kâfir olarak ölenlerinki değildir..." âyetini açıklarken de: “Bu da müşrikler hakkındadır" demiştir. İbn Cerîr, Rabî'den bildirir: “Tövbe hakkındaki ilk ifade müminler hakkında, ikinci ifade münafıklar hakkında, son ifade de kafirler hakkında nazil olmuştur." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in başka bir vecihle Ebu'l- Âliye'den bildirdiğine göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı: “Kulun işlediği her bir günah, cehalet kapsamındadır" derlerdi. Abdurrezzâk ve İbn Cerîr, Katâde'den bildirir: “Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı, kasıtlı veya kasıtsız, kişi herhangi bir şekilde günah işlediği zaman bunun söz konusu cehalet kapsamında sayılacağı üzerinde ittifak etmişlerdir." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Şuab'da bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini açıklarken: “Rabbine asi olan her bir kişi bundan vazgeçinceye kadar bir cehalet içindedir" demiştir. İbn Cerîr, Kelbî'den, o da Ebû Sâlih'den bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Allah katında makbul tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Günah işleyen kişi, cahil kişidir ve bunu cehaletinden dolayı işlemiştir. Ancak henüz hayatta ve sağlıklı iken işlediği günaha tövbe etmelidir." İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Çok geçmeden tövbe edenler..." âyetini açıklarken: “Çok geçmeden ifadesinden kasıt, kişinin günah işlediği andan ölüm meleğiyle karşılaştığı ana kadar olan süredir" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebû Miclez: “Kişinin, ölüm meleğiyle karşılaşana kadar tövbe etme hakkı olur" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Muhammed b. Kays: “Âyette çok geçmeden ifadesinden kasıt, kişinin bizzat kendisi hakkında âyet nazil olana veya ölüm anı gelene kadardır" demiştir. Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Beyhakî'nin Şuab'da bildirdiğine göre Dahhâk bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Âyette bahsedilen çok geçmeden ifadesi, ölüm anı gelene kadar olan süreyi kapsar. Ölüm meleğini görene kadar kişi tövbe etme hakkına sahiptir. Ancak ölüm meleğiyle karşı karşıya kaldığı zaman artık edeceği tövbenin bir anlamı kalmaz." İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Kişi hayatta olduğu sürece tövbe için henüz geç değildir. Günahların da tümü cehaletten dolayı işlenir." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): “...Çok geçmeden tövbe edenler..." âyetini açıklarken: “Kişi can çekişmeye başlamadıkça tövbe için geç değildir" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Ömer bu âyeti açıklarken: “Müşrik olan kişi can çekişirken Müslüman olduğunu dile getirse onun hakkında bunun hayırlı olacağını umarım" demiştir. İbn Cerîr, Hasan (-ı Basrî)'den bildirir: Bana bildirilene göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “iblis, Adem'in içinin boş olduğunu görünce: «İzzetime andolsun ruhu çıkmadıkça ben de onun içinden çıkmayacağım!» dedi. Buna karşılık Yüce Allah da: «İzzetime andolsun ki canı çıkmadığı sürece edeceği tövbeyi kabul edeceğim» buyurdu." İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr ve Beyhakî, Şuab'da Katâde'den bildirir: Enes b. Mâlik'in yanındaydık. Ebû Kılâbe de oradaydı. Bir ara Ebû Kılâbe şöyle dedi: “Yüce Allah, İblis'e lanet edince İblis kendisine mühlet tanınmasını istedi. Yüce Allah da kıyamet kopana kadar ona mühlet tanıdı. İblis: «İzzetine yemin olsun ki ruhu çıkmadığı sürece Ademoğlunun kalbinden çıkmayacağım!» deyince, Yüce Allah: «İzzetime andolsun ki canı çıkmadığı sürece edeceği tövbeyi kabul edeceğim» karşılığını verdi." İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Müslim, Ebû Ya'lâ ve İbn Hibbân, Ebû Saîd el- Hudrî'den bildirir: Bizzat Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ağzından şu kulaklarımla işittiğim ve aklımda tuttuğum bir şeyi anlatacağım. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Adamın biri doksan dokuz kişiyi öldürdü ve tövbe etmek istedi. Yeryüzünün en alim adamını sorunca onu bir adama gönderdiler. Yanına gidip: «Doksan dokuz kişiyi öldürdüm. Tövbe etme hakkım var mı?» diye sorunca, alim olan kişi: «Doksan dokuz kişiyi öldürdükten sonra mı?» karşılığını verdi. Bunun üzerine adam kılıcını çekip onu da öldürdü ve öldürdüğü kişi sayısını yüze tamamladı. Bir daha tövbe etmek istedi ve yeryüzünün en alim adamının kim olduğunu sordu. Ona başka bir adama gönderdiler. Âlime gidip: «Yüz kişiyi öldürdüm. Tövbe etme hakkım var mı?» diye sorunca, alim olan kişi: «Tövbe etmene ne engel olabilir ki? Ancak içinde bulunduğun kötü kasabadan salih ve iyi olan filan kasabaya git. Orada da Rabbine ibadet et» dedi. Adam denildiği gibi kendi kasabasından çıkıp iyi olan kasabaya giderken yolda eceli geldi ve öldü. Öldükten sonra azap melekleri ile rahmet melekleri adam konusunda çekişmeye başladılar. İblis: «Ben onda daha fazla hak sahibiyim; zira hiçbir konuda bana karşı çıkmadı» derken, rahmet melekleri: «Ancak kasabasından tövbe etmiş bir şekilde çıktı» karşılığını verdiler. Bunun üzerine Yüce Allah onlara başka bir melek gönderdi ve onun huzurunda davalaştılar. Melek: «Hangi kasabaya daha yakın olduğuna bakın. Hangisine yakınsa o taraftan sayılır» dedi. Yüce Allah kötü olan kasabayı uzaklaştırıp salih olan kasabayı yakınlaştırınca onu salih kasabanın insanlarından saydılar. " Ahmed, Tirmizî, İbn Mâce, Hâkim ve Beyhakî'nin, Şuab'da İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah, kulun tövbesini can boğaza dayanmadıkça kabul eder" buyurmuştur. Beyhakî'nin Şuab'da ashâbdan birinden bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kişinin, can boğaza dayanmadıktan sonra ettiği tövbeleri Yüce Allah kabul eder" buyurmuştur. Abdurrezzâk, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Ömer: “Can boğaza dayanmadıkça tövbe kapısı kişiye daima açıktır" dedi ve: “Yoksa makbul tövbe, kötülükleri yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, «İşte ben şimdi tövbe ettim» diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir" âyetini okudu. Âyeti okuduktan sonra da: “Ölümün gelip çatması canın boğaza dayanmasından başka bir şey midir?" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre ibn Mes'ûd: “...Kötülükleri yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, «İşte ben şimdi tövbe ettim» diyen kimseler..."' âyetini açıklarken: “Bu kimselerin tövbesi kabul edilmez" demiştir. İbnu'l-Münzir'in İkrime vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Kötülükleri yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, «İşte ben şimdi tövbe ettim» diyen kimseler..." âyetini açıklarken: “Bunlar müşrik olanlardır" demiştir. İbn Cerîr, Kelbî'den o da Ebû Sâlih'den bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Kötülükleri yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, «İşte ben şimdi tövbe ettim» diyen kimseler..." âyetini açıklarken: “Yüce Allah bunların böylesi tövbelerini kabul etmez" demiştir. "...Kâfir olarak ölenlerinki değildir..." âyetini açıklarken de: “Bunlar ise kabul görecek bir tövbeye daha da uzaktırlar" demiştir. Ebû Dâvud, Nâsih'de , İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Yoksa makbul tövbe, kötülükleri yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, «İşte ben şimdi tövbe ettim» diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir" âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Yüce Allah daha sonra: “Şüphesiz Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, ama bunun altındaki diğer günahları dilediği kimse hakkında affeder..." âyetini indirdi. Bu âyetle Yüce Allah kafir olarak ölenlere mağfireti haram kılmıştır. Tevhîd ehlinden olanların bağışlanmasını kendi iradesine bağlamış ve bağışlanma konusunda ümitsiz bırakmamıştır. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Ömer şöyle demiştir: “Kişi, hayatta iken işleyebileceği herhangi bir günahı için ölmeden önce tövbe ederse Yüce Allah bu tövbesini kabul eder." İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İbrahim en-Nehaî'den bildirir: “Denilirdi ki, can boğaza dayanmadıkça tövbe kapısı kişiye her zaman açıktır." İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Hâkim ve Beyhakî'nin Şuab'da bildirdiğine göre İbn Ömer: “Ölümden iki sağım arası kadarlık bir süre önce tövbe eden kişinin bu tövbesi kabul görür" dedi. Kendisine: “Ama Yüce Allah: “Yoksa makbul tövbe, kötülükleri yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, «İşte ben şimdi tövbe ettim» diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir" buyurmuyor mu?" denilince de: “Ben size Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) işittiğim şeyi söylüyorum" karşılığını vermiştir. Ahmed, Buhârî, Târih'de, Hâkim ve İbn Merdûye, Ebû Zer'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Perde inmedikçe Yüce Allah kişinin edeceği tövbeyi kabul eder" veya: “Kişiyi bağışlar" buyurdu. Kendisine: “Perdenin inmesi ne demek?" diye sorulunca da: “Canın müşrik olarak çıkmasıdır" karşılığını verdi. |
﴾ 18 ﴿