19

"Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız sîze helâl değildir. Açık bîr hayâsızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bîr şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur."

Buhârî, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Sünen'de İkrime'den bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Cahiliye döneminde erkek öldüğü zaman velileri karısı üzerinde kadının ailesinden daha fazla hak sahibi olurlardı. Ölenin velileri dilerlerse kendileri onunla evlenir, dilerlerse başkasıyla evlendirir, dilerlerse de öyle bırakırlardı. Daha sonra Yüce Allah bu konuda bu âyeti indirdi."

Ebû Dâvud'un başka bir vecihle İkrime'den bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Cahiliye döneminde kişi yakını olan bir kadına kocasının ölümünden sonra varis olurdu. Ölünceye veya ölen kocasından aldığı mehri kendisine verinceye kadar da evlenmesine izin vermezdi. Yüce Allah bu âyetle böylesi bir uygulamayı yasakladı."

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Cahiliye döneminde bir adam öldüğü zaman akrabalarından biri gelip dul kalan karısının üzerine giysisini atar ve bu şekilde başkalarının onu almasına engel olurdu. Şâyet bu kadın güzel ise onunla evlenir, çirkin ise de ölüp de mirasını alana kadar eve kapatırdı. "Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın...'" buyruğuyla, kişinin, sevmediği, ayrılmak istediği karısını, ona verdiği mehri veya bir kısmını almak düşüncesiyle baskı yapmak ve eziyet etmek yasaklanmıştır.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in Atâ vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle demiştir:

“Cahiliye döneminde kişi, babası veya akrabası öldüğü zaman dul kalan karısının üzerinde herkesten daha fazla hak sahibi olurdu. Ölen kocasından aldığı mehri almak için dilerse onu tutar ve başkasıyla evlenmesine izin vermezdi. Dilerse de bir yere ölene kadar hapseder öldükten sonra da mirasına konardı. "

Atâ b. Ebî Rebâh der ki: Cahiliye döneminde bir adam öldüğü zaman akrabaları onun karısını (mirasını almak için) aralarından bir çocukla sonradan evlendirmek üzere bekletirlerdi. Bunun üzerine:

“...Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir..." âyeti nazil oldu.

Nesâî, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Ebû Umâme b. Sehl b. Huneyf'ten bildirir: Ebû Kays b. el-Eslet vefat ettiği zaman oğlu, babasından sonra dul kalan analığıyla evlenmek istedi. Cahiliye döneminde de böylesi evlilikler yapılabiliyordu. Bunun üzerine:

“...Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir..." âyeti nazil oldu.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İkrime'den bildirir: Bu âyet Evs'ten Ma'n b. Âsım'ın kızı Kubeyşe hakkında nazil oldu. Kubeyşe, Ebû Kays b. el-Eslet ile evliydi. Ebû Kays ölünce (üvey) oğlu onu kendi velayetine aldı. Kubeyşe, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip:

“Ne kocama varis olabildim, ne de başkasıyla evlenmeme izin verildi" deyince bu âyet nazil oldu.

İbn Cerîr, Avfî kanalıyla İbn Abbâs'tan bildirir: Medine ahalisinden bazıları, akrabalarından biri öldüğü zaman içlerinden biri ölen adamın dul kalan karısının üzerine giysisini atar ve kadının evlenme hakkını elinde tutmuş olurdu. Bu durumda artık kadın kendisinden başka kimseyle evlenemezdi. Ölen kocasından aldığı mehri ona verene kadar da adam onu bırakmaz öylece tutardı. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir...'" âyetini indirdi."

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hatim, Ebû Mâlik'ten bildirir: Cahiliye döneminde kadının kocası öldüğü zaman kocasının velilerinden biri gelip üzerine giysisini atar, bu şekilde evlenme hakkını elinde tutardı. Şâyet küçük bir çocuğu veya kardeşi varsa büyüyüp de onunla evlendirene kadar ya da ölüp mirasına konana kadar kadını bekletirdi. Ancak kadın, üzerine henüz giysi atılmadan kaçıp ailesine gelirse böylesi bir uygulamadan kurtulmuş olurdu. Bunun üzerine Yüce Allah:

“...Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir..." âyetini indirdi.

Abdurrezzâk, İbn Sa'd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Zührî bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Ensâr'dan bazıları, biri öldüğü zaman dul kalan karısını ölenin velilerinin tasarrufuna bırakırlardı. Kadın üzerine bu şekilde tasarruf hakkını elde eden kişi de kadını ölene kadar öylece tutar ve mirasına konardı. Bu âyet de bunlar hakkında nazil olmuştur."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Cahiliye döneminde Yesrib (Medine) ahalisi, içlerinden biri öldüğü zaman ölen kişinin varisleri dul kalan kadına da varis olurlardı. Bu kadına varis olan kişi de ya kendisi onunla evlenmek ya da istediği biriyle evlenmek için kadını sıkıştırır, zorlardı. Tihâme ahalisinde de erkek boşamak istediği karısına kötü davranır ve mehir olarak verdiğinin bir kısmını ondan geri almak için boşanma karşılığında ancak kendisinin istediği biriyle evlenebilmesini şart koşardı. Yüce Allah da bu âyetle müminlere böylesi bir uygulamayı yasakladı."

Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Abdurrahman b. el-Beylemânî:

“Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir...

Kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Âyetin bir bölümü cahiliye dönemindeki uygulama, diğer bir bölümü ise İslam dönemindeki durum hakkında nazil olmuştur."

İbnu'l-Mubârek der ki:

“Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir..." âyeti Cahiliye dönemindeki uygulama, "...Kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın..." âyeti da İslam dönemindeki durum hakkında nazil olmuştur.

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Mâlik:

“...Onları sıkıştırmayın..." âyetini açıklarken:

“Sana bir bedel ve karşılık verip ayrılması için karını sıkıştırıp ona eziyet etme" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Onları sıkıştırmayın..." âyetini açıklarken:

“Bakara Sûresi'nde de geçtiği gibi kadının evlenmesine engel olmayın, anlamındadır" demiştir.

İbn Cerîr, İbn Zeyd'den bildirir:

“Kadınlara yönelik böylesi bir sıkıştırma Mekke'de Kureyşliler arasında görülen bir uygulamaydı. Kişi saygın bir kadınla evlenip de anlaşamadıkları zaman ancak kendi izniyle başkasıyla evlenme şartını koşarak kadından ayrılıyordu. Boşanma sırasında da şahitler huzurunda bu şart üzerinden kadından yazılı bir belge alınıyordu. Başkası kadına talip olduğu zaman da şâyet kadın eski kocasına bir şeyler verirse evlenmesine razı oluyor, vermediği taktirde ise evlenme iznini vermeyebiliyordu."

İbn Cerîr'in Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında...'" âyetini açıklarken:

“Burada hayasızlıktan kasıt, kocaya karşı nefret ve isyandır. Bunu yapması halinde kocasının boşama karşılığında bir bedel alması helal olur" demiştir.

İbn Cerîr, Miksam'dan bildirir: İbn Mes'ûd'un kıraatinde bu âyet: (.....) lafzıyladır. Kadın sana eziyet verdiği zaman da ona mehir olarak verdiğini geri alman sana helal olur.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Hayasızlıktan kasıt, kocaya itaat etmemeleridir. İbn Mes'ûd ile Ubey b. Ka'b'ın kıraatinde ise bu âyet: (.....) lafzıyladır.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk:

“Burada hayasızlıktan kasıt kocaya itaatsizliktir" demiştir.

Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Atâ el- Horasânî, karısı hayasızlık eden koca konusunda:

“Böylesi bir durumda koca, kadına verdiği mehri geri alır ve onu boşar. Ancak bu konuda had âyetleri böylesi bir uygulamayı da neshetmiştir" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“...Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında..." âyetini açıklarken:

“Hayasızlıktan kasıt zinadır. Kadın zina yapması halinde, kocasının bir bedel karşılığında ondan ayrılması helal olur" demiştir.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ebû Kılâbe ile İbn Şîrîn şöyle demişlerdir:

“Kişi, karısının üzerinde başka bir erkeği görmediği müddetçe bir bedel karşılığında (hul' yoluyla) kadından boşanamaz. Zira Yüce Allah:

“...Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında..." buyurmuştur.

İbn Cerîr'in Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyrmuştur:

“Kadınlar konusunda Allah'tan korkun! Siz ki onları Yüce Allah'ın bir emaneti olarak aldınız. Allah'ın ismiyle cinsel organlarını kendinize helal kıldınız. Sizin onlar üzerindeki haklarınız sevmediğiniz birilerini evinize almalarıdır. Bunu yapmaları halinde ağır olmayacak şekilde onlara vurun. Kadınların sizin üzerinizdeki hakları da uygun bir şekilde yiyecek ve giyeceklerini karşılamanızdır. "

İbn Cerîr'in İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar! Kadınlar yanınızda bir esir gibidirler. Siz ki onları Yüce Allah'ın bir emaneti olarak aldınız. Allah'ın ismiyle cinsel organlarını kendinize helal kıldınız. Sizin onların üzerinde haklarınız vardır ki bunlardan bazıları kimseyi yatağınıza almamaları ve iyi olan hususlarda size karşı gelmemeleridir. Böyle yapmaları halinde maruf ölçülerde yiyecek ve giyeceklerini temin etmekle yükümlüsünüz. "

İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) ifadesini:

“Onlarla kaynaşın" şeklinde açıklamıştır.

İbn Cerîr der ki:

“Ancak bazı raviler Süddî'nin bu açıklamasının yanlış yazıldığını ve "Hâlitûhunne (onlarla kaynaşın)" değil de onlarla iyi geçinin anlamına gelen "Hâlikûhunne" olduğunu söylemişlerdir."

İbnu'l-Münzir, İkrime'den bildirir:

“Kadının senin üzerindeki hakları ona iyi bir muamele, onunla iyi geçinme ve maruf ölçülerde yiyecek ile giyeceğini karşılamandır."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mükâtil:

“...Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Onlara güzel muamelede bulunun. Onlardan hoşlanmayıp boşamanız halinde kadın başkasıyla evlenebilir. Evlendiği kişiden hayırlı evlatları olabilir. Yüce Allah da bu ikinci evliliğinde kendisi için pek çok hayır takdir etmiş olabilir."

İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Allah onda pek çok hayır yaratmış olur" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Burada pek çok hayırdan kasıt, Yüce Allah'ın kadına şefkat göstermesi ve ondan güzel bir çocuk ihsan etmesidir. Yüce Allah bu çocukla beraber onlara pek çok hayırlar da getirebilir."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid bu âyeti açıklarken:

“Olabilir ki Yüce Allah bu hoşnutsuzluğun ardından taraflara pek çok hayırlar ihsan edebilir" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî:

“...Allah onda pek çok hayır yaratmış olur" âyetini açıklarken:

“Pek çok hayırdan kasıt çocuktur" demiştir.

İbnu'l-Münzir, Dahhâk'tan bildirir:

“Karı koca arasında bir tartışma çıktığı zaman erkek acele edip de kadını boşamaya kalkmasın. Bunun yerine ağırdan alıp sabretsin. Belki de Yüce Allah o kadın sebebiyle kendisine seveceği pek çok şey gösterecektir."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde bu âyeti açıklarken:

“Belki de hoşlanmasa dahi yanında tutması halinde Yüce Allah kadından yana ona bir çok hayırlar ihsan eder" demiştir. Hasan da:

“Belki de adam onu boşar, kadın da evlendiği başka biriyle Yüce Allah'ın inâyetiyle pek çok hayırlar görür" derdi.

19 ﴿