24"Sahip olduklarınız hariç evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın sîze emri budur. Bunlardan başkasını, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla istemeniz size helal kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra karşılıklı anlaşmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir." Tayâlisî, Abdurrezzâk, Firyâbî, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, Ebû Ya'lâ, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Tahâvî, İbn Hibbân ve Beyhakî, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Huneyn savaşı sırasında Evtâs'a bir birlik gönderdi. Orada düşmanla karşılaştıklarında onlarla savaşıp yendiler. Savaş sonrası onlardan esir aldılar. Ancak ashâbdan bazıları esir kadınlarla müşrik kocaları yüzünden birlikte olmaktan kaçındılar. Bunun üzerine: “Sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı...'" âyeti nazil oldu. Âyetle ganimet olarak ele geçirilen evli kadınlarla birlikte olmakta bir sakınca olmadığı bildirildi. Bu âyetin ardından da böylesi kadınlarla ilişkiyi helal saydık. Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Bu âyet Huneyn savaşı sırasında nazil oldu. Huneyn fethedildiği zaman Müslümanlar esir olarak kocaları bulunan kadınlar elde ettiler. Ancak biri bu kadınlardan biriyle birlikte olmak istediğin zaman kadın: “Benim kocam var" diyordu. Konu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sorulduğunda: “Sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı...'" âyeti nazil oldu. Âyetle müşriklerden esir olarak elde edilen kadınlarla birlikte olmanın (evlenmenin) bir sakıncası olmadığı ifade edildi. İbn Ebî Şeybe'nin Musannef’te bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Bu âyet Huneyn savaşında esir alınan Huneynli kadınlar hakkında nazil olmuştur. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Huneyn'i fethettiği zaman Müslümanlar esir kadınlar elde ettiler. Ancak biri bu kadınlardan biriyle birlikte olmak istediğin zaman kadın: “Benim kocam var" diyordu. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip bunu sorduklarında: “Sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı..." âyeti nazil oldu. Burada sahip olunanlardan kasıt, kocası bulunan esir kadınlardır. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Hâkim ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı..." âyetini açıklarken: “Esir olanları hariç evli olan kadınlarla her türlü ilişki zinadır" demiştir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Burada Yüce Allah: “Kocası olan her kadın sana haramdır. Ancak kocası kendileriyle savaş halinde olan bir bölgede bulunan ve kendisini esir olarak aldığın kadınla iddeti bittikten sonra evlenebilirsin" demiştir. Firyâbî, İbn Ebî Şeybe ve Taberânî'nin bildirdiğine göre: “Sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı..." âyetini açıklarken Hazret-iAli: “Kişi müşrik bir kadını esir aldığı zaman kendisine helal olur" demiştir. İbn Mes'ûd ise: “Âyet, hem müşrik, hem de Müslüman kadınları kapsar" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “Sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı..." âyetini açıklarken: “Malınla satın aldıkların dışında evli olan her bir kadın sana haramdır" demiştir. Ayrıca: “Cariyeyi satmak onu boşamak anlamına gelir" demiştir. İbn Cerîr, Katâde'den bildirir: Ubey b. Ka'b, Câbir b. Abdillah ve Enes b. Mâlik: “Cariyeyi satmak, onu boşamak anlamındadır" demişlerdir. İbn Cerîr, İbn Abbâs'tan bildirir: “Cariye altı şekilde boşanır. Onu satmak onu boşamak anlamına gelir. Onu azat etmek onu boşamak anlamına gelir. Onu hibe etmek onu boşamak anlamına gelir. Ondan beri olmak onu boşamak anlamına gelir. Kocasının onu boşamasıyla da boşanmış olur..." İbn Cerîr, İbn Mes'ûd'dan bildirir: “Cariye kocası varken satıldığı zaman onu alan efendisi onunla evlenmede daha fazla hak sahibi olur." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini: “Kocası olan kadınlar" şeklinde açıklamıştır. İbn Ebî Şeybe, Musannef te ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ense b. Mâlik: (.....) âyetini açıklarken: “Bunlar kocası olan evli hür kadınlardır ve bunlarla evlenmek haramdır. Ancak cariye veya esir olarak alınan kadınlar bunun dışındadır." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: (.....) âyetini: “Kocası olan kadınlar" şeklinde açıklamıştır. Mâlik, Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb: (.....) âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bunlar kocası olan evli kadınlardır. Bunlarla ilişkiye girmek zinaya girmektedir ve Yüce Allah zinayı haram kılmıştır." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Mücâhid: “...Evli kadınlar da size haram kılındı..." âyetini açıklarken: “Zina etmemiz yasaklanmıştır" dedi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Şa'bî bu âyeti açıklarken: “Evtâs savaşı sırasında nazil oldu" demiştir. İbn Cerîr, Ebû Sâîd el-Hudrî'den bildirir: Önceleri kadınlar yanımıza gelir, sonra da kocaları hicret ederdi. "...Evli kadınlar da size haram kılındı..." buyruğuyla Yüce Allah bu kadınları bize haram kıldı. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bunlar evli ve kocaları bulunan kadınlardır. Bunlarla evlenmek bize haram kılındı. Âyetle, evli olan kadının aklını çelip kocasına asi olmasına sebep olunmaması da ifade edilmiştir. Evliliği açık bir şekilde ve bir mehirle olan her kadın bu âyetle kendisiyle evlenmenin haram kılındığı kadiridir. Sahip olduklarınızdan kasıt, Yüce Allah'ın kişiye helal kıldığı hür olan ikinci, üçüncü ve dördüncü eşidir." Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken: “Kişinin dört kadından fazlasıyla evlenmesi helal değildir. Dörtten fazlası annesi ve kız kardeşi gibi kendisine haramdır" demiştir. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Ebu'l-Âliye'den bildirir: Yüce Allah önce kişinin iki, üç ve dört kadınla evlenebileceğini bildirdikten sonra soy ve hısımlıktan dolayı kendisine haram olan kadınları zikretti. Daha sonra: “Sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı..." buyurarak mehir, nikah akdi ve şahit ile olmadıktan sonra bu dördünün de haram olduğunu bildirdi. Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr, Abîde'den bildirir: “Sûrenin başında Yüce Allah kişiye dört kadınla evlenmesini helal kıldı. Bu dört kadından sonra sahip olunanlar dışında evli kadınlarla evlenmeyi haram kıldı." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Atâ'ya: “...Evli kadınlar da size haram kılındı..." âyeti sorulunca: “Yüce Allah dört kadından fazlasıyla evlenmeyi haram kıldı" demiştir. Saîd b. Mansûr, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini açıklarken: “Müslümanlardan veya Ehl-i Kitab'dan iffetli ve akıllı kadınlar" demiştir. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Sahip olduklarınız...'" âyetini açıklarken: “Açıkça ve mehir karşılığında kendileriyle evlenilen dört kadındır" demiştir. İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Sahip olduklarınız..." âyetini açıklarken: “Kişi, kölesinin karısını ondan ayırdıktan sonra alabilir" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Kişinin cariyeleridir ve kendisine helaldir. Ancak kölesiyle evli olan cariyeler kendisine helal olmaz." İbn Cerîr, Amr b. Murra'dan bildirir: Saîd b. Cübeyr'e: “İbn Abbâs'a, (.....) âyeti sorulunca bu konuda bir şey demediğini biliyorsun değil mi?" denilince: “Çünkü bunu bilmiyordu" karşılığını verdi. İbn Cerîr, Mücâhid'den bildirir: (.....) âyetinin ne anlama geldiğini bilen birinin var olduğunu bilsem deveme biner yanına giderdim. İbn Ebî Şeybe, Ebu's-Sevdâ'dan bildirir: İkrime'ye (.....) âyetinin ne anlama geldiğini sorduğumda: “Bilmiyorum" dedi. İbn Ebî Hâtim'in Zührî vasıtasıyla İbnu'l-Müseyyeb'den o da Ebû Hureyre'den naklen bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Muhsanlık, nikahlanıp evlenerek ve iffetli kalarak olmak üzere iki şekilde olur" buyurmuştur. İbn Ebî Hâtim der ki: “Babam bunun münker bir hadis olduğunu söylemiştir." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Şihâb'a: (.....) âyetinin anlamı sorulunca şöyle demiştir: “Bu âyetle evli olan kadınlarla kocaları henüz mevcutken ve kendileriyle evli iken evlenmek haram kılmıştır. İffetli olan hür veya cariye kadınlar da âyette zikredilen muhsan kavramı içinde yer alır. Bunlar da kendileriyle bir nikah akdi yapılmadan veya cariye olarak elde edilmeden kimseye helal olmazlar. Muhsanlık evlenmekle ve iffetli kalmakla olmak üzere iki şekilde olur. Bir nikah akdi yapılmadan veya cariye olarak elde edilmeden hür olsun cariye olsun bu kadınlar kimseye helal olmazlar." Saîd b. Mansûr ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid, Kur'ân'da geçen muhsan ifadelerinin tümünü, sâd harfini esre ile (.....) şeklinde okumuştur. Sadece Nisâ Sûresi'ndeki bu ifadeyi sâd harfini fetha/üstün ile, (.....) şeklinde okumuştur. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd bu âyeti, sâd harfini fetha/üstün ile, (.....) şeklinde okumuştur. Yahya b. Vessâb ise, sâd harfini esre ile, (.....) şeklinde okumuştur. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Esved bu ifadeyi bazen (.....) şeklinde sâd harfini fetha ile, bazen de (.....) şeklinde sâd harfini esre okumuştur. Abd b. Humeyd, ikrime'den bildirir: “Sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı..." âyeti Muâze adında bir kadın hakkında nazil olmuştur. Muâze, Sedûs oğullarından Şucâ' b. el-Hâris adında bir ihtiyarla evliydi ve kuması da vardı. Muâze'nin bu yaşlı kocadan erkek çocukları da olmuştu. Şuca' bir ara ailesine erzak getirmek üzere Hecer'e gittiğinde Muâze'nin yanına amcaoğullarından biri uğradı. Muâze: “Beni ailemin yanına götür; zira bu ihtiyardan bana bir hayır yok" deyince amcasıoğlu onu alıp yola koyuldu. Ancak yola çıkışları Şucâ'nın geri dönüşüne denk geldi. Şucâ' durumu görünce Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Ey Allah'ın Resûlü ve Arapların en hayırlısı! Recep ayında eşime erzak almak için çıktım. Gittiğimde beni kendisine yaklaştırmıyordu. Kadınlar da en güçlü kişiyi bile yenecek güçtedirler. Benim gibi sırtı kambur birinden sonra genç birini buldu ve birbirlerini arzuladılar" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Onları bana getirin! Eğer adamla ilişkiye girmişse onu recmedin. Aralarında bir ilişki olmamışsa da onu yaşlı kocasına döndürün" buyurdu. Bunun üzerine Mâlik b. Şucâ' ile Muâze'nin kumasının oğlu peşinden çıkıp kendisini aradılar. Onu bulduklarında da geri evine getirdiler. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Abîde es-Selmânî: “...Allah'ın size emri budur..." âyetini açıklarken: “Dört kadına kadar evlenmenizin helal kılınmasıdır" demiştir. İbn Cerîr, Abîde vasıtasıyla Ömer b. el-Hattâb'tan bu benzerini zikreder. İbnu'l-Münzir'in İbn Cüreyc vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Allah'ın size emri budur..." âyetini açıklarken: “Birden dörde kadar kadınla evlenebilmedir" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbrâhim: “...Allah'ın size emri budur..." âyetini açıklarken: “Yüce Allah'ın size haram kıldığı kadınlardır" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti: (.....) lafzıyla, elif harfini dammeli/ötreli, hâ harfini de esreli bir şekilde okumuştur. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Âsim bu âyeti: (.....) lafzıyla, elif ile hâ harflerini fethalı/üstünlü bir şekilde okumuştur. İbn Ebî Hâtim, Ebû Mâlik'ten bildirir: Kur'ân'da ifadelerinin tümü iki âyet dışında hep (.....) yani ötesine gitme, ötesini arama, haddi aşma anlamında kullanılmıştır. Bu iki âyet de: “...Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla istemeniz size helâl kılındı..." âyeti ile: “Bunun başka bir şey isteyenlerse, onlardır haddi aşanlar" âyetidir. Bu âyetlerde de (.....) ifadeleri "bunun dışında, bundan başka" anlamlarındadır. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: “...Bunlardan başkası... size helal kılındı..." âyetini açıklarken: “Beşten aşağısı size helal kılındı, anlamındadır" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in İkrime vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkası... size helal kılındı..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Allah'ın emrettiğinden kasıt (bir önceki âyette) haram kılınan akrabalardır. Bunlardan başkası ifadesinden kasıt da bu akrabalar dışındaki kadınlardır." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Atâ: “... Bunlardan başkası... size helal kılındı..." âyetini açıklarken: “Bunlardan başkası ifadesinden kasıt (bir önceki âyette) zikredilen akrabalar dışında kalanlardır" demiştir. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: “...Bunlardan başkası... size helal kılındı...'" âyetini açıklarken: “Bunlardan başkası ifadesinden kasıt, kişinin eşleri dışında sahip olduğu kadınlardır" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Abîde es-Selmânî: “...Bunlardan başkası... size helal kılındı..." âyetini açıklarken: “Bunlardan başkası ifadesinden kasıt, kişinin odalık olarak edindiği cariyeleridir" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini açıklarken: “Nikah kıymak ve iffetli olup zina etmemek, anlamındadır" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs'a âyette geçen "Sifâh" ifadesinin anlamı sorulunca: “Zina, anlamındadır" demiştir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Nehhâs, Nâsih'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Kişi bir kadınla evlendiği zaman onunla bir defa ilişkiye girdikten sonra mehrinin tümünü ona vermesi gerekir. Burada faydalanmadan kasıt, kadınla ilişkiye girmektir. "Kadınlara mehirlerini gönül hoşluğuyla verin..." âyeti da bunu ifade etmektedir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “İslam'ın ilk dönemlerinde kadınlarla muta nikahı yapılırdı. Kişi bazen uzak bir bölgeye gittiği zaman ihtiyaçlarını görecek ve eşyalarına bakacak birine ihtiyaç duyardı. Gittiği yerde işini bitirene kadar da bir kadınla evlenir, bu kadın onun ihtiyaçlarını görür ve eşyalarına göz kulak olurdu" demiştir. Ayrıca İbn Abbâs bu âyeti: (=Belirlenen süre zarfında onlardan faydalanmanıza karşılık...)" lafzıyla okumuş ve şöyle demiştir: Bu âyeti: “...İffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla..." âyeti neshetmiştir. Nikah (ihsân) da erkeğin elindedir. Kadını dilediği zaman yanında tutar dilediği zaman da boşar. Taberânî ve Beyhakî, Sünen'de İbn Abbâs'tan bildirir: “İslam'ın ilk dönemlerinde kadınlarla muta nikahı yapılırdı. Bu âyet de: “(=Belirlenen süre zarfında onlardan faydalanmanıza karşılık...)" lafzıyla okunurdu. Kişi uzak bir beldeye gittiği ve tanıdığı olmadığı zaman ihtiyaçlarını görüp eşyalarına bakması için orada kalacağı süre zarfında bir kadınla evlenirdi. "Analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kızkardeş kızları... size haram kılındı..."âyetiyle de muta türü evlilik yasaklandı. "Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır..." âyeti de bunu doğrulamaktadır. Bunlar dışında kalan kadınlar ve evlilikler de haram kılındı. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Enbârî, Mesâhif de ve Hâkîm'in değişik kanallardan bildirdiğine göre Ebû Nadra şöyle demiştir: İbn Abbâs'a: “...Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin..." âyetini okuduğumda kendisi bunu: “(=Belirlenen süre zarfında onlardan faydalanmanıza karşılık...)" lafzıyla okudu. Ona: “Ama biz böyle okumuyoruz!" dediğimde: “Vallahi Yüce Allah âyeti bu şekilde indirdi" karşılığını verdi. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Katâde'den bildirir: Ubey b. Ka'b'ın kıraatinde bu âyet: “(=Belirlenen süre zarfında onlardan faydalanmanıza karşılık...)" şeklindedir. İbn Ebî Dâvud, Mesâhifte, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Ubey b. Ka'b'ın kıraatinde bu âyet: “(Belirlenen süre zarfında onlardan faydalanmanıza karşılık...)" şeklindedir. Abdurrezzâk, Atâ'dan bildirir: İbn Abbâs'ın bu âyeti: (.....) şeklinde okuduğunu işittim. Ayrıca İbn Abbâs şöyle demiştir: Ubey b. Ka'b'ın kıraatinde ise bu âyet: “(=Belirlenen süre zarfında onlardan faydalanmanıza karşılık...)" şeklindedir. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin..." âyetini açıklarken: “Bundan kasıt muta nikahıdır" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Burada kasıt muta nikahıdır. Kişi belirli bir süreyi şart koşarak bir kadınla evlenir. Süre bitiminde kadın üzerinde hiçbir hakkı kalmaz ve kadının onunla ilişkisi biter. Ancak kadının hamile olup olmadığı belli olana kadar beklemesi gerekmektedir. Bu şekilde evlenenler birbirlerine mirasçı olamazlar." Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Buhârî ve Müslim'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) savaşa çıkar, ancak kadınlarımız yanımızda olmazdı. Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kendimizi hadım edelim mi?" diye sorduğumuzda bizi bundan alıkoydu ve bir giysi karşılığında olsa dahi belirli bir süreye kadar kadınlarla evlenmemize ruhsat verdi" dedi ve: “Ey iman edenler, Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın..." âyetini okudu. Abdurrezzâk, Ahmed ve Müslim, Sebre el-Cühenî'den bildirir: Mekke'nin fethedildiği yıl Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) muta nikahı yapmamıza izin verdi. Kabilemden bir adamla birlikte dışarıya çıktık. Ben arkadaşımdan daha yakışıklıydım. Arkadaşım da çirkin biriydi. Herbirimizde de birer giysi vardı. Benim giysi eski, arkadaşımın giysisi ise yeni ve yumuşacıktı. Mekke'nin üst taraflarına ulaştığımızda deve yavrusuna benzeyen bir kız gördük. "Birimizle muta yapmaya ne dersin?" dediğimizde: “Karşılığında bana ne vereceksiniz?" diye sordu. Bunun üzerine her birimiz elindeki giysiyi göstermek üzere serdik. Sonrasında her ikimize bakmaya başladı. Kadın bana bakınca, arkadaşım: “Bunun giysisi eski ve yırtıktır. Benim ise giysim yeni ve yumuşacıktır" dedi. Kadın: “Bunun da giysisi fena değil" karşılığını verdi. Sonrasında onunla muta nikahı yaptım. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu yasaklayıncaya kadar da onunla evli kaldım. İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Müslim, Sebre'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) iki Rükn ile (Kâbe) kapısının arasında durup şöyle dediğini işittim: “Ey insanlar! Size muta nikahı yapmanız konusunda izin vermiştim. Bilin ki Yüce Allah böylesi bir nikahı kıyamet gününe kadar haram kılmıştır. Onun için yanında böylesi bir evlilikten kadın olan kişi onu bıraksın ve ona verdiğinden bir şey almasın." İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Müslim, Seleme b. el-Ekva'dan bildirir: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Evtâs savaşının olduğu yıl üç gün muta nikahının yapılmasına izin verdi. Daha sonra ise bunu yasakladı." Ebû Dâvud, Nâsih'de, İbnu'l-Münzir ve Nehhâs'ın Atâ vasıtasıyla bildirdiğine göre ibn Abbâs: “...Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bu âyet, "Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda, onları iddetlerini gözeterek boşayın...", "Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hâli (hayız veya temizlik müddeti) beklerler...", ve: “Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır..." âyetiyle neshedilmiştir. Ebû Dâvud, Nâsih'de, İbnu'l-Münzir, Nehhâs ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb: “Miras âyeti muta nikahını neshetti" demiştir. Abdurrezzâk, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “Talak, sadaka, iddet ve miras ile ilgili âyetler muta nikahını neshetti" demiştir. Abdurrezzâk ve İbnu'l-Münzir, Hazret-iAli'den bildirir: “Ramazan orucunu farz kılan âyet, diğer tüm oruçların hükmünü neshetti. Zekatı farz kılan âyet sadaka namına verilecek tüm şeyleri neshetti. Talak, iddet ve miras âyetleri de muta nikahını neshetti. Kurban kesme hükmü de kurban namına yapılan diğer tüm kesimlerin hükmünü neshetti." Abdurrezzâk, Ebû Dâvud, Nâsih'de ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hakem'e, (muta nikahıyla ilgili) bu buyruğun neshedilip edilmediği sorulunca: “Hayır, neshedilmedi" dedi. Hazret-i Ali ise: “Şâyet Ömer muta nikahını yasaklamasaydı, hain kişilerden başka zina eden olmazdı" demiştir. Buhârî, Ebû Cemre'den bildirir: İbn Abbâs'a muta nikahı konusu sorulunca bu yönde ruhsat verdi. Bir azatlısı: “Buna ruhsat verildiği zamanlarda kadınların sayısı azdı ve sıkıntılı bir durum vardı" deyince, İbn Abbâs: “Evet, öyleydi" karşılığını verdi. Beyhakî, Hazret-i Ali'den bildirir: “Muta nikahı evlenme imkanı bulamayanlar içindi. Nikah, talak, iddet ve karı koca arasında miras âyetleri nazil olunca muta nikahı neshedildi." Nehhâs'ın bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib, İbn Abbâs'a: “Sen ne dediğini bilmiyorsun! Zira Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) muta nikahını yasakladı" demiştir. Beyhakî, Ebü Zer'den bildirir: “Muta nikahı Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına üç gün için helal kılındı. Daha sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu yasakladı." Beyhakî'nin bildirdiğine göre Hazret-iÖmer bir hutbe verip şöyle dedi: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yasaklamışken bazılarına ne oluyor da hâlâ öylesi bir nikahla evleniyorlar? Böylesi bir nikahla evlenen biri bana getirilirse bilin ki onu recmederim!" Mâlik, Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin Ali b. Ebî Tâlib'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber savaşında muta nikahı ile ehli eşeklerin etini yasaklamıştır. Mâlik ve Abdurrezzâk, Urve b. ez-Zübeyr'den bildirir: Havle binti Hakîm, Ömer b. el-Hattâb'ın yanına girip: “Rabîa b. Ümeyye bir kadınla muta nikahıyla evlendi ve ondan çocuğu oldu" deyince, Ömer ridasmı peşinde sürüyerek endişeli bir şekilde çıktı ve: “Bu muta konusunda bana bir dava gelirse bunu yapanı recmedeceğim!" dedi. Abdurrezzâk, Hâlid b. el-Muhâcir'den bildirir: İbn Abbâs insanlara muta nikahı yapma yönünde ruhsat verince, İbn Ebî Amre el-Ensârî: “Ey İbn Abbâs! Ne yapıyorsun öyle?" diye sordu. İbn Abbâs: “Muttakilerin imamı hayatteyken böylesi bir nikah yapılıyordu" karşılığını verdi. Bunun üzerine İbn Ebî Amre: “Allahım bizi bağışla! Leşin, kanın ve domuz etinin zorunlu durumlarda yenilmesi gibi muta nikahı da zorunlu bir durum için helal kılınmış bir şeydi. Ancak Yüce Allah bu konuda son hükmünü verdi" dedi. İbn Ebî Şeybe, Hasan (-ı Basrî)'den bildirir: “Vallahi muta nikahına sadece üç gün ruhsat verilmiş daha sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yasaklamıştı. Böyle bir şey daha sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken yapılmadı, daha önce de yapılmış değildi." İbn Ebî Şeybe, Saîd b. el-Müseyyeb'den bildirir: “Ömer, muta nikahı ile hacdaki muta olmak üzere iki mutayı yasakladı." İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr, Tehzîb'de Nâfi'den bildirir: İbn Ömer'e muta nikahı sorulunca: “Haramdır" karşılığını verdi. Kendisine: “Ama İbn Abbâs yapılabileceği yönünde fetva veriyor" denilince de: “Ömer, zamanında açıkça bunu dile getirseydi ya!" karşılığını verdi. Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Ömer şöyle demiştir: “Kişi ancak İslam'ın emrettiği bir şekilde evlilik yapabilir ve evleneceği kadına mehrini verir. Karı koca da birbirlerine mirasçı olurlar. Oysa muta nikahında erkek belirli bir süre için kadınla evlenir ve ikisinden biri öldüğü zaman birbirlerine mirasçı olmazlar." İbn Cerîr, Tehzîb'de, İbnu'l-Münzir, Taberânî ve Beyhakî, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: İbn Abbâs'a: “Sen ne yaptın öyle? Muta nikahı yönündeki fetvan dört bir yana ulaştı ve şairler bunu dillerine doladı!" dediğimde: “Şairler ne diyorlar ki?" diye sordu. "Şairler: İhtiyarın oturması uzaymca dedim ki: Ayaktayken İbn Abbâs'ın fetvasını kullanmak ister misin? Sabah olup insanlar dışarıya dökülene kadar Seni hoşnut edecek genç bir kıza ne dersin?" diyorlar" karşılığını verdiğimde şöyle dedi: “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn! Vallahi ben ne bu şekilde fetva verdim, ne de fetvamla böyle bir şeyi kasdettim. Ben zorda kalan kişi için bu yönde fetva verdim." Başka bir lafızda: “Mutayı helal kılmam, Yüce Allah'ın leşi, kanı ve domuz etini (zorunluluk halinde) helal kılması gibidir" şeklinde geçer. Abdurrezzâk ve İbnu'l-Münzir'in Atâ vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle demiştir: “Allah, Ömer'e rahmet etsin! Muta Yüce Allah'ın, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetine ihsan ettiği bir rahmetten başka değildi. Şâyet Ömer bunu yasaklamasaydı hain olanlardan başka kimse zinaya başvurmazdı. Muta nikahı Nisâ Sûresi'ndeki: “...Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin...'" buyruğuyla sabittir ve erkeğin kadınla belirlenen zamana kadar evli kalmasıdır. Böylesi bir evlilikte karı koca birbirine varis olmaz. Süre bitiminden sonra evliliğe devam etmek isterlerse bir sakıncası olmaz. Süre bitiminde ayrılmalarında da bir sakınca yoktur. Süre bittiği zaman aradaki nikah da düşer." Atâ der ki: “İbn Abbâs'ın muta nikahını hâlâ helal saydığını işittim." İbnu'l-Münzir, eş-Şerîd'in azatlısı Ammâr'dan bildirir: İbn Abbâs'a: “Muta bir zina mıdır, yok da bir evlilik midir?" diye sorduğumda: “Ne zina, ne de bir evliliktir" karşılığını verdi. "O zaman nedir?" diye sorduğumda: “Yüce Allah'ın ifade ettiği gibi mutadır, faydalanmadır" dedi. Ona: “Bunda kadının beklemesi gereken bir iddet var mıdır?" diye sorduğumda: “Bir hayızlık dönemi iddet bekler" dedi. "Böylesi bir birliktelikte karı koca birbirine mirasçı olur mu?" diye sorduğumda: “Hayır, olmazlar" dedi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: “... Kararlaştırılmış olan mehirlerini verin..." âyetini açıklarken: “Az olsun, çok olsun bir mehir üzerinde anlaşın ve buna razı olun" demiştir. İbn Cerîr, Hadramî'den bildirir: Önceleri bazıları mehrin tamamının verilmesini şart olarak görürlerdi. Ancak bazen kişi zor bir duruma veya sıkıntıya düşebiliyordu. Bunun üzerine Yüce Allah: “...Mehir belirlendikten sonra karşılıklı anlaşmanızda size bir günah yoktur..." buyurdu. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Nehhâs, Nâsih'de Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Mehir belirlendikten sonra karşılıklı anlaşmanızda size bir günah yoktur..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Erkek kadına mehrin tamamını verir, sonra ayrılıp devam etme konusunda kadını muhayyer bırakır." Ebû Dâvud, Nâsih'de bildirdiğine göre İbn Şihâb bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Nikah hakkında nazil olmuştur. Nikahta mehir belirlendikten sonra bunun arttırılması veya düşürülmesi konusunda karşılıklı anlaşmada bir sakınca olmaz." Ebû Dâvud, Nâsih'de ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Rabîa bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Burada bahsedilen şey mehrin belirlenmesinden sonra kadının bu mehiri düşürmesi veya bir kısmını kocasına vermesidir." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd bu âyeti açıklarken: “Kadının bu mehirden bir kısmını düşürmesinin mahzuru yoktur" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Kişi muta nikahıyla evlendiği kadına mehrini verdikten sonra süre bitiminde iddeti bitmeden: “Şu süreye kadar şu kadar mehirle yine seninle evli kalalım" deyip karşılıklı anlaşmalarında bir sakınca olmaz. |
﴾ 24 ﴿