34"Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bîr de erkekler kendi mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, İtaatkârdırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar. Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür." İbn Ebî Hâtim, Eş'as b. Abdilmelik vasıtasıyla Hasan (-ı Basrî)'den bildirir: Kadının biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve kocasının kendisine tokat attığından yana şikâyette bulundu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: “Kısas yapalım" buyurdu. Ancak: “Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar..." âyeti nazil olunca kadın kısas yapamadan geri döndü. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Katâde vasıtasıyla Hasan (-ı Basrî)'den bildirir: Adamın biri karısına bir tokat attı. Kadın da Peygaberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip şikâyette bulundu. Allah Resûlü kısas yapmak isteyince: “Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar..." âyeti nazil oldu. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) adamı çağırıp bu âyeti ona okudu ve: “Ben bir şey yapmak istedim, ancak Yüce Allah başka bir şey diledi" buyurdu. Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye, Cerîr b. Hâzım vasıtasıyla Hasan (-ı Basrî)'den bildirir: Ensâr'dan bir adam karısına tokat attı. Kadın da kocasından kısas almak üzere Peygaberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de kısas yapmak istedi. Ancak: “...Kuran'ın vahyi sana bütünüyle ulaştırılmadan önce onun hakkında (görüş bildirmekte) acele etme..." âyeti nazil olunca sustu. "Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar..." âyeti nazil olunca da: “Biz bir şey (kısası) düşündük, ancak Yüce Allah başka bir şey diledi" buyurdu. İbn Merdûye, Hazret-iAli'den bildirir: Ensâr'dan bir adam karısıyla birlikte Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. Kadın: “Yâ Resûlallah! Kocam Ensâr'dan filan oğlu filandır. Bana bir tokat attı ve yüzümde iz bıraktı" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bunu yapma hakkı yokl" buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah: “Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır..."' âyetini indirdi. Âyette de terbiye konusunda erkeklerin kadınlar üzerinde hakim oldukları ifade edildi. Allah Resûlü de (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ben bir şey istedim, ancak Yüce Allah başka bir şey diledi" buyurdu. İbn Cerîr, İbn Cüreyc'den bildirir: “Adamın biri karısına tokat attı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kısas yapmak istedi, ancak bunu uygulamaya henüz geçirmeden bu âyet nazil oldu." İbn Cerîr, Süddî'den bu yorumun benzerini zikreder. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: “Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar..." âyetini açıklarken: “Terbiye etme ve eğitme bakımından hâkim ve üstündürler" demiştir. "...Bir de erkekler kendi mallarından harcamaktadırlar...'" âyetini açıklarken de: “Harcamadan kasıt, kadınlara verdikleri mehirdir" demiştir. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Zührî: “Cana kıyma olmadıkça kocaya karısından dolayı kısas uygulamayız" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Süfyân: “Terbiye etmek için yaptıkları hariç, kocaya karısından dolayı kısas uygularız" demiştir. İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır... Bunun için iyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Erkekler kadınlar üzerinde âmirdirler. Kadınlar da Allah'ın emrettiği şeylerde ona itaat etmelidirler. Bu da kocasının ailesine iyi davranması malını koruyup gözetmesidir. Erkeğin kadına olan üstünlüğü de onun geçimini sağlaması ve çalışmasıdır. Bunun içindir ki iyi kadınlar kocalarına itaat eden ve yokluğunda Allah'ın emrettiği ve korunmasını istediği şeyleri gözetip korurlar. Böyle olan kadınlara da iyi davranmak lazımdır." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Erkek kadının üzerinde âmir gibidir ve Allah'a itaat etmeyi ona emreder. Eğer karşı çıkarsa ağır olmamak şartıyla onu dövebilir. Evin geçimini sağlaması ve çalışması bakımından da erkek kadından üstündür." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî: “Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar..." âyetini açıklarken: “Kadını yönlendirir ve onu terbiye eder" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süfyân: “...Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamaktadırlar..." âyetini açıklarken: “Yüce Allah'ın üstün kılması ve kadına mehri vermeleri dolayısıyla erkekler, kadınlar üzerinde hakimdirler" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Şa'bî: “...Erkekler kendi mallarından harcamaktadırlar..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bu harcamadan kasıt, kadına verdiği mehirdir. Zira gördüğün gibi erkek kadına zina iftirasında bulununca lanetleşme yapılıyor, ancak kadın erkeğe zina iftirasında bulununca kadına değnek cezası uygulanıyor." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: “...Bunun için iyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar..."' âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Kadınlar hem Allah'a, hem de kocalarına itaat ederler. Kocasının yokluğunda Allah'ın emrettiği ve korunmasını istediği şeyleri gözetip korurlar." İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini: "Kocalarına sahip çıkıp yokluğunda onu muhafaza ederler" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî: “...Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Kocaları olmadığı zaman dönene kadar Allah'ın emrettiği şekilde malını ve namusunu korurlar." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî bu âyeti açıklarken: “Yüce Allah'ın kendilerinde korumasını emrettiği şeyleri kocalarının gıyabında da korurlar" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mükâtil bu âyeti açıklarken: “Kocalarının gıyabında Yüce Allah'ın emrettiği şekilde namuslarına sahip çıkarlar ve ihanet etmezler" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Atâ bu âyeti açıklarken: “Allah'ın onları koruyup muhafaza ettiği gibi, onlar da gıyabında kocalarını korurlar" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini açıklarken: “Yüce Allah'ın kendisini muhafaza edip koruduğu gibi kocalarının gıyabında malını ve namuslarını korurlar" demiştir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “En hayırlı kadınlar baktığında sana neşe veren, bir şey istediğinde söz dinleyen, yanında olmadığın zaman malını ve namusunu koruyan kadınlardır" buyurdu ve: “Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar..."" âyetini okudu. İbn Cerîr, Talha b. Musarrif'ten bildirir: Abdullah'ın kıraatinde bu âyet: “(=İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar. Siz de onlara iyi davranın...)" şeklindedir. İbn Cerîr, Süddî'den bildirir: Yüce Allah: “...Bunun için iyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar..." âyetinde böylesi kadınlara iyi davranılmasını söylemiştir. İbn Ebî Şeybe'nin Yahya b. Ca'de'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kişinin Müslüman olmasından sonra kendisi için en faydalı şey; yüzüne baktığı zaman neşe veren, bir şey istediğinde söz dinleyen, yanında olmadığı zaman malını ve namusunu koruyan güzel bir kadına sahip olmasıdır" buyurdu. İbn Ebî Şeybe, Hazret-iÖmer'den bildirir: “Kişinin Allah'a imandan sonra kendisi için en faydalı şey güzel ahlâklı, sevgi dolu ve doğurgan bir kadına sahip olmasıdır. Aynı şekilde kişinin Allah'ı inkardan sonra kendisi için en zararlı şey kötü ahlâklı, keskin dilli bir kadına sahip olmasıdır." İbn Ebî Şeybe, Abdurrahman b. Ebzâ'dan bildirir: “Salih bir adamın yanındaki saliha bir kadın, kralın başında duran altından bir tac gibidir. Salih bir adamın yanındaki kötü bir kadın da yaşlı bir adamın sırtındaki ağır bir yük gibidir." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Amr: “Size kişinin belini kıran üç musibeti söyleyeyim mi?" deyince, oradakiler: “Nedir onlar" karşılığını verdiler. Abdullah şöyle dedi: “Birincisi zorba yöneticidir. Zira buna iyilik yapsan şükretmeyi, kötülük yapsan da affetmeyi bilmez. Diğeri kötü komşudur. Bu da senden gördüğü iyi şeyleri görmezden gelir, senden gördüğü kötü şeyleri de ifşa eder. Bir diğeri de kötü bir hanımdır. Böylesi bir kadının yanında dursan sana surat asar, ondan ayrı dursan sana ihanet eder." Hâkim'in Sa'd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Üç şey kişinin mutluluğundandır. Biri gördüğünde hoşuna giden, uzak kaldığında ise malını ve namusunu muhafaza eden hanımdır. Diğeri uysal, ama hızlı bir şekilde seni sevdiklerine ulaştıracak binektir. Bir diğeri de çok odalı geniş evdir. Üç şey de kişinin mutsuzluğuna sebep olur. Biri gördüğünde sana sana eziyet veren, sana dil uzatan, kendisinden uzak kaldığında malırı ve namusun konusunda güvenemeyeceğin bir hanımdır. Bir diğeri yavaş olan binektir ki döverek yol almak istesen seni yorar ve seni arkadaşlarından geri bırakır. Bir diğeri de odaları az olan küçük, dar bir evdir. " Bezzâr, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de Ebû Hureyre'den bildirir: Kadının biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Yâ Resûlallah! Erkeğin karısının üzerindeki hakkı nedir bana söyle" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Erkeğin, karısının üzerinde öyle bir hakkı vardır ki erkeğin burnundan kan, irin ve cerahat aksa ve kadın diliyle bunu yalasa yine de bu hakkını ödemiş olmaz. Bir insanın bir insana secde etmesi gerekseydi Yüce Allah'ın verdiği üstünlükten dolayı kadının, yanına giren kocasına secde etmesini söylerdim. " İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Hâkim ve Beyhakî, Husayn b. Mihsan'dan, o da halasından bildirir: Bir iş için Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gitmiştim. Bana: “Ey kadın! Sen kocana eziyet mi ediyorsun?" diye sorunca: “Evet!" dedim. "Ona nasıl davranıyorsun?" diye sorunca: “Ancak aciz kaldığımda yaklaşmasına izin veriyorum" dedim. Bunun üzerine: “Kocana karşı davranışlarına dikkat et! Zira Cennetin de, Cehennemin de odur" buyurdu. Hâkim ve Beyhakî'nin Muâz b. Cebel'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah'a inanan hiçbir kadına,kocası istemediği halde evine girmesi veya evinden çıkması helal değildir. Kadın evinde kocasından başkasına itaat etmez, kocasına karşı kin tutmaz, yatağından ayrı yerde yatmaz ve ona zarar vermez. Kocasına haksızlık ettiği zaman gelip onu razı etsin. Razı olursa en iyisini yapmış olur ve Yüce Allah da onun özrünü kabul eder. Ancak yine de kocası razı olmazsa Allah katında özrünü sunmuş olur. " Bezzâr ve Hâkim'in İbn Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kocasına muhtaç iken ona teşekkür etmeyen bir kadına Yüce Allah nazar etmez" buyurmuştur. Ahmed, Abdurrahman b. Şibl'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Fasıklar Cehennem ahalisidir" buyurdu. Ashab: “Yâ Resûlallah! Fasıklar kimlerdir?" diye sorunca, Allah Resûlü: “Kadınlar" karşılığını verdi. Adamın biri: “Yâ Resûlallah! Bunlar bizim annelerimiz, kızkardeşlerimiz ve eşlerimiz değil mi ki?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet! Ancak onlara bir şey verildiği zaman şükretmezler, musibete maruz kaldıkları zaman da sabretmezler" buyurdu. Buhârî ve Müslim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kadın, kocası yanındayken izni olmadan nafile oruç tutamaz. Yine kocası evdeyken onun izni olmadan kimsenin girmesine izin veremez" buyurmuştur. Abdurrezzâk, Bezzâr ve Taberânî, İbn Abbâs'tan bildirir: Kadının biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Yâ Resûlallah! Ben diğer kadınların adına sana geldim. Yüce Allah cihadı sadece erkeklere farz kıldı. Zafer elde ederlerse sevabını alıyorlar. Öldürülmeleri halinde de Rableri katında rızıklar içinde diri olarak kalıyorlar. Biz kadınlar ise arkadan onları gözetiyoruz. Buna karşılık bize ne verilecek?" dedi. Allah Resûlü de (sallallahü aleyhi ve sellem): “Karşılaştığın her bir kadına, kocasına itaat eden ve hakkını ikrar eden kadınlara da onlar gibi sevabın verileceğini söyle. Zira içinizden çok azı bunu yapıyor" buyurdu. Bezzâr'ın Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kadın beş vakit namazını kıldığı, Ramazan orucunu tuttuğu, namusunu koruduğu ve kocasına itaat ettiği zaman Cennete girer" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe ve Bezzâr, İbn Abbâs'tan bildirir: Has'em'in karısı Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Yâ Resûlallah! Ben bekar bir kadınım. Kocanın kadın üzerindeki hakları nelerdir? Bu haklan yerine getirebilirsem evlenir, getiremezsem de bekar kalırım" dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kocanın, karısının üzerindeki haklarından birisi kadın devenin üzerinden iken bile kocası onu istediği zaman buna (cinsel isteğine) karşı çıkmamasıdır. Kocanın diğer haklarından birisi de izni olmadan karısının nafile oruç tutmamasıdır. İzni olmadan oruç tutuğu zaman sadece aç susuz kalmış olur ve bu orucu kabul görmez. Diğer bir hakkı da izni olmadan kadının evinden çıkmamasıdır. Çıkması halinde geri dönene kadar rahmet ve azap melekleri olmak üzere gökteki tüm melekler bu kadına lanet ederler. " Bezzâr ve Taberânî, M. el-Evsat'a Hazret-i Âişe'den bildirir: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir kadının üzerinde en çok kimin hakkı vardır?" diye sorduğumda: “En çok kocasının hakkı vardır" karşılığını verdi. "Bir erkeğin üzerinde en çok kimin hakkı vardır?" diye sorduğumda ise: “En çok annesinin hakkı vardır" buyurdu. Bezzâr'ın Hazret-iAli'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kadınlar! Allah'tan korkun ve kocalarınızın rızasını gözetin. Şayet kadın, kocasının kendi üzerindeki hakkını bilseydi, kahvaltısı ve yemeği anında dahi oturmaz başında dikilirdi. " Bezzâr'ın Muâz b. Cebel'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Şayet kadın, kocasının kendi üzerindeki hakkını bilseydi, kahvaltısı ve yemeği anında oturmaz bitirene kadar başında dikilirdi" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe ve Ahmed'in Muâz b. Cebel'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Şayet bir insanın diğer bir insana secde etmesini emredecek olsaydım kadının, kocasına secde etmesini emrederdim" buyurmuştur. Beyhakî'nin Şuabu'l-îman'da Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Üç kişinin ne kıldığı namaz kabul olur, ne de yaptığı iylikler huzura çıkar. Biri efendisine geri dönene kadar firar eden köledir. Diğeri kocası kendisine kızmış olan kadındır. Bir diğeri de ayılana kadar sarhoş olan kişidir. " Beyhakî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İçinizden erkek olanların hangilerinin Cennette olacağını söyleyeyim mi? Peygamber olan erkek cennettedir. Sıddîk olan erkek Cennettedir. Şehit olan erkek Cennettedir. Bebekken ölen erkek çocuk Cennettedir. Kentin bir kenarında bulunan hasta kardeşini Allah rızası için ziyarete giden erkek Cennettedir. Kadınlarınızdan ise kocasına karşı sevgi besleyen ve ona bağlı olanlar Cennettedir. Böylesi bir kadın, kocası kendisine kızdığı zaman gelip elini eline koyar ve: «Benden razı olmazsan bana uyku haram olsun!» der." Beyhakî'nin Zeyd b. Sâbit'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kızına: “Sevmediğim şeylerden biri kadının kocasından şikayette bulunmasıdır" buyurmuştur. Beyhakî'nin Hasan (-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-iOsmân'ın karısına şöyle buyurdu: “Kızım! Kocası siyah bir dağdaki taşları kırmızı bir dağa veya kırmızı bir dağdaki taşları siyah bir dağa taşımasını emretse bile kocasının bu isteğine yüz vermeyen ve yüzüne karşı ona ağır laflar eden kadın, kadın değildir. Onun için kocana karşı iyi ol. " Beyhakî'nin Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Üç çeşit kadın vardır. Biri kap gibidir. Hamile kalıp doğurmaktan başka bir işe yaramaz. Diğeri uyuz bir deve gibidir. Bir diğeri de sevgi dolu ve doğurgan kadındır ki imanında kocasına yardımcı olur. Böylesi bir kadın da kocası için hazineden daha değerlidir. " İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî, Ömer b. el-Hattâb'tan bildirir: “Üç çeşit kadın vardır. Biri iffetli, Müslüman, uysal, yumuşak huylu, sevgi dolu ve doğurgandır. Zamanın sıkıntılarına karşı ailesine yardımcı olur. Sıkıntı anında kendisi de sıkıntı çıkarmaz. Böylesi bir kadın da az bulunur. Bir diğeri de kap gibidir. Hamile kalıp doğurmaktan başka bir işe yaramaz. Diğer bir kadın çeşidi de deriden bir boyunduruk gibidir. Yüce Allah bu boyunduruğu dilediği kişilerin boynuna takar, çıkarmak istediği zaman da çıkarır." Beyhakî'nin bildirdiğine göre Esmâ binti Yezîd el-Ensâriyye, ashabıyla birlikte oturan Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldi ve şöyle dedi: “Anam babam sana feda olsun! Diğer kadınların adına sana geldim. Batıda veya doğuda buraya geldiğimi duyan ne kadar kadın varsa da hepsi benimle aynı görüşte. Yüce Allah seni hak ile hem erkek, hem de kadınlara gönderdi. Sana da, seni gönderen İlah'a da inandık. Biz kadınlar evlerinizde oturuyor, şehvetlerinizi gideriyor ve çocuklarınızı karnımızda taşıyoruz. Siz erkekler ise bizden bu yönden üstün tutuldunuz. Zira Cuma'ya gidiyor, cemaate katılıyor, hastaları ziyaret ediyor, hac üzerine hac yapabiliyor ve bunların hepsinden de daha değerlisi Allah yolunda cihada çıkıyorsunuz. Biz ise erkeğimiz hac veya umre veya cihad için çıktığı zaman geride malını koruyor, giysilerini hazırlıyor ve çocuklarının bakımını yapıp büyütüyoruz. Yâ Resûlallah! Bu durumda bu konularda size verilecek sevaba ortak olur muyuz?" Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) tüm vücuduyla ashabına doğru döndü ve: “Dini konusunda bir soruyu bu kadından daha güzel soran birini daha duydunuz mu?" diye sordu. Ashabı: “Yâ Resûlallah! Bunun gibi soru sorabilen (başka) bir kadının daha olabileceğini düşünmüyoruz" dediler. Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Esma'ya döndü ve şöyle buyrudu: “Ey kadın! Git ve senden haber bekleyenlere de ki: «Birinizin kocasına iyi davranması, rızasını gözetmesi ve sözünü dinlemesi sevap bakımından bizim bu yaptıklarımıza denktir.»" Bu sözün ardından Esmâ sevinç içinde tehlîl getirerek ve tekbîr ederek oradan ayrıldı. Beyhakî, Enes'ten bildirir: Kadınlar Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Yâ Resûlallah! Erkekler, Allah yolunca cihad etmekle sevapların tümünü aldılar. Biz kadınlar için, Allah yolunda cihad eden erkeklerin aldığı sevabı getirecek bir amel var mı?" dediler. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Birinizin evinin hizmetini gereği gibi yapması Allah yolunda cihad eden kişinin ameline denk olur" buyurdu. İbn Ebî Şeybe, Hâkim ve Beyhakî'nin Ümmü Seleme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kocası kendisinden razı bir şekilde geceleyen kadın Cennete girer" buyurmuştur. Ahmed, Esmâ binti Yezîd'den bildirir: Bir grup kadınla birlikte durmuşken Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza uğradı ve selam verdi. Selam verdikten sonra da: “Nimete nankörlük etmekten sakının!" buyurdu. Biz: “Yâ Resûlallah! Nimete nankörlük de ne?" diye sorduğumuz da şöyle buyurdu: “Olabilir ki bazılarınız babasının evinde yaşı geçene kadar kalır. Sonra Yüce Allah ona bir koca ihsan eder. O kocadan da kendisine mal ve çocuk verir. Buna rağmen kadın kızdığı zaman: «Adamdan bir hayır görmedim!» demeye başlar." Beyhakî'nin muntakı' bir senedle Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Vah kişiyi gözlerden gizlemeyen, suyu kişiyi temizlemeyen hamamlara! Erkeğin böylesi hamamlara avret yerlerini örtmeden girmesi helal değildir. Erkeklere söyleyin, kadınların ahlâkını bozmasınlar! Erkekler kadınlara hâkimdirler. Kadınları eğitin ve çokça tesbih etmelerini söyleyin." Ahmed, İbn Mâce ve Beyhakî, Ebû ümâme'den bildirir: Kadının biri yanında küçük oğluyla birlikte Allah Resûlü'ne geldi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları görünce: “Hamile kalır, çocuk doğurur ve onıı şefkatle yetiştirirler. Kocalarına şu yaptıkları olmasa içlerinde namaz kılanları Cennete girerdi" buyurdu. Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildirir: Kadının biri: “Yâ Resûlallah! Kadının Allah yolunda cihada karşılık yapabileceği amel nedir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kocaya itaat ve onun üzerindeki haklarını itiraftır" karşılığını verdi. Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de, Nesâî ve Beyhakî, Ebû Hureyre'den bildirir: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) hangi kadınların daha hayırlı olduğu sorulunca: “Yüzüne bakınca kocasına huzur veren, kocasının emirlerine karşı çıkmayan, malında ve kendinde kocasının istemediği şeyleri yapmayan kadınlardır" karşılığını verdi. Hâkim, Muâz'dan bildirir: Şam'a gittiğim zaman Hıristiyanların papaz ile rahiplerine, Yahudilerin ise haham ile din adamlarına secde ettiklerini gördüm. Onlara: “Neden öyle bir şey yapıyorsunuz?" diye sorduğumda: “Bu peygamberleri selamlama şeklidir" karşılığını verdiler. Ben de içimden: “Hazret-i Peygamber'i bu şekilde selamlamaya biz daha layıkız!" dedim. Döndüğümde bunu Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) zikrettiğimde şöyle buyurdu: “Kitaplarını tahrif ettikleri gibi peygamberleri adına yalan söylemişler! Şayet birinin birine secde etmesini emredecek olsaydım üzerindeki hakkından dolayı kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Bir kadın kocasının üzerindeki hakkını ifa etmedikçe imanın tadına varamaz. Deve üzerinde iken kocası onu istese bile!" Hâkim, Büreyde'den bildirir: Adamın biri: “Yâ Resûlallah! Bana, imanımı arttıracak bir şey öğret" deyince, Allah Resûlü: “Şu ağacı çağır!" buyurdu. Adam ağacı çağırınca ağaç gelip Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) selam verdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yerine dön!" deyince de ağaç yerine döndü. Sonrasında adam izin isteyip Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) başını ve ayaklarını öptü. Allah Resûlü: “Şayet birinin birine secde etmesini emredecek olsaydım kadının kocasına secde etmesini emrederdim" buyurdu. Hâkim'in İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İki kişinin kıldığı namazlar başlarından yukarıya çıkmaz. Biri efendisine geri dönene kadar firar etmiş köle, diğeri de pişman olup af dileyene kadar kocasına karşı gelmiş kadındır. " İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Tirmizî'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Üç kişinin kıldığı namazlar başlarından yukarıya çıkmaz. Biri efendisine geri dönene kadar firar etmiş köledir. Diğeri kocası kendisine kızgın bir şekilde geceleyen kadındır. Üçüncüsü de istemedikleri halde bir cemaate imamlık yapan kişidir. " Ahmed, Muâz b. Cebel'den bildirir: Yemen'e geldiğim zaman kadının biri bana: “Erkeğin eşi üzerindeki hakları nedir? Zira yaşlı kocamı evde bırakıp geldim" dedi. Ben de şu karşılığı verdim: “Muâz'ın canı elinde olana yemin olsun ki şimdi ona döndüğün zaman bedeninin her tarafını cüzzamın sardığını, bundan dolayı da burnundan kan ve irin aktığını görsen ve bunu ağzınla temizlesen yine senin üzerindeki hakkını ödemiş olmazsın." Ahmed'in Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir insan diğer bir insana secde edemez. Bir insan diğer bir insana secde edebilseydi üzerindeki hakkının büyüklüğünden dolayı kadının kocasına secde etmesi emredilirdi. Nefsim elinde olana yemin olsun ki şâyet erkek başından ayaklarına kadar yara bere içinde olsa ve yaralarından irin aksa, kadın da diliyle bunu yalayıp temizlese yine de kocasının üzerindeki hakkını ödemiş olmaz." Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de Enes'ten bildirir: Adamın biri savaşa çıkarken karısına evin ikinci katından aşağıya inmemesini öğütledi. Zira kadının babası birinci katta oturuyordu. Adam savaşa çıktıktan sonra kadının babası hastalandı. Kadın da Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) haber gönderip bu konuda fetva istedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'tan kork ve kocana itaat eti" şeklinde cevap gönderdi. Sonrasında kadının babası öldü. Kadın bir daha Allah Resûlü'ne haber gönderip bu konuda fetva istedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir Önceki gibi Cevap verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) adamın cenaze namazını kıldırdıktan sonra kadına: “Kocana itaatinden dolayı Yüce Allah babanı bağışladı" şeklinde haber yolladı. İbn Ebî Şeybe, Amr b. el-Hâris b. el-Mustalik'ten bildirir: “Denilirdi ki en fazla azabı iki kişi çekecektir. Bunlardan biri kocasına asi olan kadın, diğeri de istemedikleri halde bir cemaate imamlık yapan kişidir." İbn Ebî Şeybe, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirir: Adamın biri kızıyla birlikte Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Bu kızım evlenmeyi kabul etmiyor" dedi. Allah Resûlü: “Babanın sözünü dinle" buyurdu. Kız: “Kocanın, karısının üzerindeki haklarını bana söylemeden evlenmem" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kocasında bir yara olsa da kadın yaradaki irini diliyle yalasa veya kocanın burnu kan ve irinle dolu olsa da kadın bunu diliyle yalayıp temizlese yine de kocasının üzerindeki hakkını ödemiş sayılmaz" buyurdu. Kız bunu duyunca: “Seni hakla gönderene yemin olsun ki asla evlenmem!" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de babasına: “Kızları rızaları olmadan evlendirmeyin" buyurdu. İbn Ebî Şeybe'nin Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hiçkimse başka birine secde edemez. Şayet edebilseydi kadınlar kocalarına secde ederdi" buyurdu. İbn Ebî Şeybe ve İbn Mâce'nin Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Birinin birine secde etmesini isteyecek olsaydım kadının kocasına secde etmesini isterdim. Kişi karısından, kırmızı bir dağdan siyah bir dağa veya siyah bir dağdan kırmızı bir dağa bir şey taşımasını istese kadının bunu yapması gerekir.'" İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe şöyle demiştir: “Ey kadınlar! Kocalarınızın üzerinizdeki haklarını bilseydiniz bizzat kendi yüzünüzle kocanızın yüzündeki tozu silerdiniz." İbn Ebî Şeybe, İbrâhîm(-i Nehaî)'den bildirir: “Denilirdi ki kadın, ölüm pahasına da olsa cüzzamlı kocasının burnundaki irini somurup temizlese yine de kocasının hakkını ödemiş sayılmaz." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın..."' âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Kadın, kocasına asi olduğu, hakkına önem vermediği ve emirlerine karşı geldiği zaman Yüce Allah'ın emrettiği gibi kocası ona nasihatta bulunur, Allah'ı hatırlatır ve üzerindeki haklarının önemini anlatır. Kadın razı olursa haklarına riâyet eder. Aynı şekilde devam etmesi halinde erkek yatağını ayırır. Yine dönmemesi halinde kemiklerini kırmayacak, iz bırakmayacak ve yaralamayacak bir şekilde onu döver. Kadın bundan sonra kocasına itaat ederse, artık kocası başka bahanelere tutanarak ona eziyet etmeye çalışmaz." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) ifadesini: “Nefret etmek" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: (.....) ifadesini açıklarken: “Kocaya asi olmak ve ona karşı gelmek" demiştir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Kadın kocasının yatağına gelmediği zaman kocası ona: “Allah'tan kork ve yatağına dön!" der. Kadın buna itaat ederse artık kocası ona başka bir şey yapamaz. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Erkek, kendisine asi olan karısına önce dille nasihat eder. Fayda etmediği zaman yatağını ayırır ve onunla konuşmaz. Yine fayda etmezse yaralamayacak bir şekilde onu döver. Bununla kocasına itaat edip yatağına gelirse artık kendisine olan kızgınlığı dolayısıyla onu kınamaz. Zira bu kızgınlığı içine koyan Yüce Allah'tır." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Kendilerine nasihat edin..." âyetini açıklarken: “Dil ile nasihat edin" demiştir. Beyhakî, Lakît b. Sabire'den bildirir: Allah Resûlü'ne: “Yâ Resûlallah! Karımın pis bir ağzı var" dediğimde: “Onu boşa" buyurdu. "Ama ondan çocuğum var ve onunla iyi geçiniyorum" dediğimde, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “O zaman ona bu yönde nasihat et. Onda bir hayır varsa öğüdüne uyacaktır. Ancak cariyeni dövdüğün gibi onu da dövmeye kalkma" buyurdu. Ahmed, Ebû Dâvud ve Beyhakî'nin Ebû Hurra er-Rekkâşî'den, o da amcasından naklen bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Serkeşlik etmelerinden korktuğunuz zaman yataklarınızı ayırın" buyurmuştur. Hammâd: “Yatakları ayırmaktan kasıt boşamadır" demiştir. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in Saîd b. Cübeyr vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Yataklarında yalnız bırakın..." âyetini açıklarken: “Onunla ilişkiye girmez" demiştir. İbn Cerîr'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Yataklarında yalnız bırakın..." âyetini açıklarken: “Onu yatağında yalnız bırakmaktan kasıt, onunla aynı yatakta yatmak, ancak ilişkiye girmemektir" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Mücâhid: “...Yataklarında yalnız bırakın..." âyetini açıklarken: “Kocası kadına yaklaşmaz" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in İkrime vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Yataklarında yalnız bırakın..." âyetini açıklarken: “Erkek karısıyla aynı yatakta yatmaz" demiştir. Abdurrezzâk ve İbn Cerîr'in Ebû Sâlih vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Yataklarında yalnız bırakın..." âyetini açıklarken: “Erkek kadına iyi sözler söylemez, azarlar ancak onunla ilişkiye girebilir" demiştir. Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İkrime: “...Yataklarında yalnız bırakın..." âyetini açıklarken: “Bundan kasıt, cinsel ilişki değil, onunla konuşmamaktır" demiştir. İbn Cerîr, Süddî'den bildirir: “Erkek, kadının yanında yatar, ancak ona sırtını döner, onunla ilişkiye girer, ancak onunla konuşmaz." İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr'in Ebu'd-Duhâ vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Erkek denildiği gibi yaptıktan sonra onu döver. Şâyet yatağına gelirse artık ona bir şey yapamaz." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Erkeğin kadını yalnız bırakması, kadının onun yatağına gelmesine kadar devam eder. Kadın yatağına geldikten sonra erkek onu kendisini sevmekle mükellef tutamaz" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): “...Yine dinlemezlerse dövün..." âyetini açıklarken: “İncitmeyecek şekilde dövülür" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İkrime bu âyet açıklarken şöyle demiştir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu konuda: “Kadınlarınız size asi olduklarında incitmeyecek bir şekilde onlara vurun" buyurmuştur. İbn Cerîr'in Haccâc'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kadınları sadece yataklarında yalnız bırakın. Dövecekseniz de incitmeden dövün" buyurmuştur. İbn Cerîr, Atâ'dan bildirir: İbn Abbâs'a: “İncitmeden dövmek nasıl olur?" diye sorduğumda: “Misvak ve benzeri şeylerle dövmekle olur" karşılığını verdi. Abdurrezzâk, İbn Sa'd, İbnu'l-Münzir, Hâkim ve Beyhakî, İyâs b. Abdillah b. Ebî Ziâb'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'ın kadın kullarını dövmeyin!" buyurdu. Ömer: “Peki, kocalarına asi olan kadınları?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunların dövülmesine izin verdi. Ancak bir çok kadın Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) eşlerine gelip kocalarından yana şikâyette bulununca Allah Resûlü: “Böylesi adamlar, hayırlılarınızdan değildir buyurdu. İbn Sa'd ve Beyhakî, Ebû Bekr'ın kızı Ümmü Gülsüm'den bildirir: Erkeklerin kadınları dövmeleri yasaklanmıştı. Ancak erkekler kadınlarından yana çokça şikâyette bulununca Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) dövüp dövmeme konusunu onlara bıraktı, ama: “Karısını dövenler, hayırlılarınızdan değildirler" buyurdu. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî'nin Abdullah b. Zem'a'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) : “Kadınlarınızı, bir köleyi döver gibi dövüp de gece olunca onunla yatağa mı giriyorsunuz!" buyurdu. Abdurrezzâk'ın Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kişi sabah vakti karısını, bir köleyi döver gibi dövdükten sonra gece vakti onunla aynı yatağa girmekten hiç utanmaz mil" buyurmuştur. Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce, Amr b. el-Ahvas'tan bildirir: Vedâ haccında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bulundum. Allah Resûlü, Yüce Allah'a hamdu senâda bulunup, öğüt ve nasihatlerde bulunduktan sonra: “En mukaddes gün hangisidir? En mukaddes gün hangisidir? En mukaddes gün hangisidir?" diye sordu. Müslümanlar: “Yâ Resûlallah! Haccı Ekber günüdür!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle devam etti: “Bu gününüzün, bu beldenizin ve bu ayınızın kutsiyeti gibi canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız kutsaldır, birbirinize haramdır. Bilin ki kişi işlediği cinayetin bedelini yine kendisi ödeyecektir. Bilin ki ne baba çocuğunun işlediği cinayetten, ne de çocuk babasının işlediği cinayetten sorumlu tutulamaz. Bilin ki Müslüman müslümanın kardeşidir. Onun için rızası olmadıktan sonra Müslüman kardeşinin bir şeyi diğer bir müslümana helal olmaz. Bilmelisiniz ki cahiliye döneminden kalma her türlü faiz kaldırılmıştır. Bunlardan sadece anaparanız sizindir. Bu şekilde ne birilerine haksızlık etmiş, ne de siz haksızlığa uğramış olursunuz. Abbâs b. Abdilmuttalib'in faizine gelince ise o her şeyiyle kaldırılmıştır. Bilin ki cahiliye döneminden kalma tüm kan davaları da kaldırılmıştır. Cahiliye döneminden kalma ilk kaldırdığım kan davası da Leys oğullarında sütannede iken Hüzeyl oğulları tarafindan öldürülen Hâris b. Abdilmuttalib'in kan davasıdır. Dikkat edin ve kadınlarınıza iyi davranın. Onlar sizin yanınızda bir yardımcıdan öte değildir. Bundan başka da onlar üzerinde bir hakkınız yoktur. Ancak açıkça çirkin bir şey yaptıklarında onlarla yataklarınızı ayırın ve gerekirse incitmeyecek bir şekilde dövün. Şayet size itaat ederlerse artık onların aleyhlerinde olacak başka şeylere kalkışmayın. Bilin ki sizin, kadınlar üzerinde bazı haklarınızın olduğu gibi kadınların da sizlerin üzerinde bazı hakları vardır. Sevmediğiniz kişileri evinize almamaları, sevmediğiniz kişilerin evinize girmesine izin vermemeleri kadınlar üzerindeki haklarınızdandır. Yiyecek ve giyeceklerini iyi bir şekilde temin etmeniz de onların sizin üzerinizdeki haklarındandır. " Beyhakî'nin Ömer b. el-Hattâb'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Erkekten, karısını dövmesinin hesabı sorulamaz" buyurmuştur. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: “...Onları incitmek için bahane aramayın..." âyetini açıklarken: “Seni sevmemesinden dolayı onu suçlamaya kalkma, zira bu nefreti onun içine yerleştiren Yüce Allah'tır" demiştir. Abdurrezzâk ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süfyân: “...İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın..." âyetini açıklarken: “Kadın kocasını sevmemesine rağmen yatağına geldiği zaman erkek kendisini sevmesini ondan isteyemez. Zira sevgi kişinin elinde olan bir şey değildir" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Buhârî ve Müslim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Erkek karısını yatağına davet edip kadın gelmediği ve kocası o geceyi karısına öfkeli bir şekilde geçirdiği zaman sabaha kadar melekler o kadına lanet ederler" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Tirmizî, Nesâî ve Beyhakî, Talk b. Ali'den bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem): “Erkek karısını (cinsel) ihtiyacı için çağırdığı zaman kadın tandır başında olsa dahi bu çağrısına cevap versin" buyurduğunu işittim. İbn Sa'd'ın Talk'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kadın devenin sırtında olsa dahi kocasının ilişki davetine karşı çıkmasın" buyurmuştur. |
﴾ 34 ﴿