83"Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Resul'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onlann arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz." Abd b. Humeyd, Müslim ve İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs vasıtasıyla Ömer b. el-Hattâb'tan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarından ayrı durduğu zamanlarda Mescid'e girdim. İnsanların sıkıntıdan ufak taşları alıp yerlere attığını ve: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) eşlerini boşadı!" dediklerini gördüm. Bunun üzerine Mescid'in kapısında durdum ve yüksek sesle: “Allah Resûlü eşlerini boşamadı!" diye bağırdım. "Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi...'" âyeti de benim bu tavrım konusunda nazil oldu. Zira işin gerçeğini ben bilmiştim. İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar..."âyetini açıklarken: “Böylesi bir haberi yayarlar ve yaymak için de çalışırlar" demiştir. "...Halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi...'" âyetini açıklarken de: “Konunun iç yüzünü daha iyi anlayanlar işin aslını ortaya çıkarırlardı" demiştir. İbn Cerîr ile İbnu'l-Münzir'in İbn Cüreyc vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Müslümanlara savaşa çıkan birlikten bir haber geldiği zaman, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) bu konuda kendilerine herhangi bir bilgi vermesini beklemeden: “Müslümanlar düşmanlardan şu şu kadar kişiyi öldürdüler. Düşmanlar da Müslümanlardan şu kadar kişiyi ödürdüler" şeklinde bu haberi ilan edip yayarlardı. Oysa bu konuları kendilerinden daha iyi bilen, dini bilgisi daha fazla olan birilerinin kendilerine haber vermesini bekleseler daha iyi olurdu. İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: “Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Müslümanlar düşmandan yana güven veya korku haber aldıkları zaman hemen bu haberi yayar, düşmanın kulağına kadar ulaştırırlar ve durumdan onları da haberdar etmiş olurlardı. Oysa durumu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) veya yönetici olarak başlarında duran kişiye bildirip sorsalar öğrenmek istediklerini doğrusuyla öğrenirlerdi." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Dahhâk: “Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar..." âyetini açıklarken: “Bunlar münafıklardır" demiştir. İbn Cerîr, Ebû Muâz'dan bu yorumun benzerini zikreder. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: “...Hemen onu yayarlar..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Anlatıp yayılmasını sağlarlar. Bunu yapan da ya münafıklar, ya da zayıf olanlardan belirli bir kesimdir." Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: “...Halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi..." âyetini açıklarken: “Yetki sahibi kimselerden kasıt alimlerdir" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Burada yetki sahibi kişiler ordu komutanlarıdır. Bunlar düşmana yönelik gelen haberleri inceleyip araştırır ve doğruluğunu ortaya çıkarırlar." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye: “...Onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi..." âyetini açıklarken: “Bunlar gelen haberin iç yüzünü araştırıp doğruluğunu ortaya çıkarabilenlerdir" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Yetkili kimseler: «Ne oldu? Neler duydunuz?» şeklinde sorularla gerçeği ortaya çıkarırlar." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in Saîd vasıtasıyla bildirdiğine göre Katâde: “...Onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi ..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bunlar pek az bir kısmı dışında gelen haberin kaynağını araştırıp doğruyu ortaya çıkarabilecek yetkili kişilerdir. Yüce Allah devamında: “...Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz" buyurur." Abdurrezzâk, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Ma'mer vasıtasıyla bildirdiğine göre Katâde: “...Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz" âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Allah'ın lütfü olmasaydı pek azınız şeytana uyardınız. Pek az kişiden kasıt da: “...Onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi ..." buyruğunda zikredilen kimselerdir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Ali vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirir: Yüce Allah: “...Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı şeytana uyup giderdiniz" buyurmuş sonrasında da: “...Pek azınız müstesna" eklemesini yapmıştır. Bu istisna da âyetin başında: “Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar..." buyruğunda bahsedilen münafıkların dışında kalanlardır ki bunlar da müminlerdir. İbn Cerîr, İbn Zeyd'den bildirir: Bu âyette takdim ve tehir yapılmıştır. Buna göre âyetin anlamı: “Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince pek azı hariç hemen onu yayarlar. Halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, hep birlikte şeytana uyup giderdiniz" şeklindedir. İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Dahhâk: “...Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz" âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bunlar Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabıdır. Pek azı hariç şeytanın işlerinden olan bir şeyi birbirlerine anlatmışlardır." |
﴾ 83 ﴿