92

"Yanlışlıkla olması dışında bîr müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, bir mümin köleyi azad etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, ona diyet ödemesi gerekir. Eğer o mümin, sîze düşman bîr topluluktan ise mümin bir köleyi azad etmek gerekir. Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense, ailesine diyet ödemek ve mümin bir köleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde:

“Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz..." âyetini açıklarken:

“Müslüman olurken Yüce Allah'a verdiği söze ve bu yönde gelen hükümlere göre kişinin mümin birini öldürme hakkı yoktur" demiştir.

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî:

“Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz..."âyetini açıklarken:

“Bir mümin bir mümini öldüremez" demiştir.

İbn Cerîr, İkrime'den bildirir: Âmir b. Lüey oğullarından biri olan Hâris b. Yezîd b. Nübeyşe, Ebû Cehl ile birlikte Ayyâş b. Ebî Rabîa'ya Mekke'de iken işkence etmişti. Hâris daha sonra Medine'ye Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına hicret etti. Ayyâş, Harre'de onunla karşılaşınca hâlâ kafir biri olduğunu zannedip kılıcıyla öldürdü. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip durumu bildirince:

“Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz..." âyeti nazil oldu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) de Ayyâş'a:

“Gidip bir köle azat eti" buyurdu.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Ebû Cehl'in anne bir kardeşi olan Ayyâş b. Ebî Râbîa, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) tâbi olduğu için Ebû Cehl ile birlikte kendisine işkence eden ve sonradan mümin olan bir adamı öldürdü. Ancak Ayyâş onu hâlâ kafir biri olarak düşündüğü için öldürmüştü. Ayyâş mümin biri olarak Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına Medine'ye hicret etti. Daha sonra anne bir kardeşi olan Ebû Cehl yanına geldi ve:

“Annen aranızdaki yakınlık ve üzerindeki hakkı aşkına yanına geri dönmeni istiyor" dedi. Ayyâş'ın annesi Esmâ binti Mahreme idi. Bunun üzerine Ayyâş, Ebû Cehl ile birlikte yola çıktı. Mekke'ye ulaşana kadar da Ebû Cehl onu sıkıca bağladı. Mekke müşrikleri onu gördüklerinde küfürleri ve sapkınlıkları daha da arttı ve:

“Ebû Cehl, Muhammed'e istediğini yapabilir. Arkadaşlarını yakalayıp bağlayabilir" demeye başladılar.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Süddî:

“Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz...'" âyetini açıklarken şöyle demiştir: Ayyâş b. Ebî Râbîa el-Mahzûmî hakkında nazil oldu. Ayyâş Müslüman olduktan sonra Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına Medine'ye hicret etmişti. Ebû Cehl ile Hâris b. Hişâm'ın da anne bir kardeşleriydi. Annesi diğer çocuklar içinde en fazla Ayyâş'ı severdi. Ayyâş'ın Medine'ye hicret etmesi annesine çok ağır geldi ve Ayyâş'ı görene kadar bir evin çatısı altına girmeyeceğine dair yemin etti. Bundan dolayı Ebû Cehl ile Hâris, Medine'ye Ayyâş'ın yanına gittiler. Annesinin içinde bulunduğu zor durumu anlattılar, onu görmesi için kendileriyle beraber Mekke'ye gitmesini istediler. Annesi onu gördükten sonra da onu serbest bıracaklarına dair söz verdiler.

Bu sözleri üzerine Ayyâş onlarla birlikte yola çıktı. Ancak Medine dışına çıktıklarında üzerine saldırıp onu sıkıca bağladılar ve yüz kadar da sopa attılar. Bunu yapmalarında Kinâne oğullarından bir adam da onlara yardım etti. Bundan dolayı Ayyâş, imkan bulması halinde Kinâne oğullarından olan bu adamı öldüreceğine dair yemin etti. Bu şekilde Ayyâş, Mekke'nin Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından fethedilmesine kadar hapis kaldı. Fetihten sonra kurtulunca Kinâne oğullarından olan o adamla karşılaştı. Ancak adam Müslüman olmuştu ve Ayyâş bunu bilmiyordu. Ayyâş onunla karşılaşınca da vurup öldürdü. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, bir mümin köleyi azad etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, ona diyet ödemesi gerekir..." âyetini indirdi. Burada yanlışlıkla ifadesinden kasıt, onun mümin olduğunu bilmemedir. Öldürülenin ailesinin bağışlaması da diyeti almamalarıdır.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Ayyâş b. Ebî Râbîa el-Mahzûmî, Âmir b. Lüey oğullarının azatlısı olan Hâris b. Yezîd'i öldürmek üzere yemin etmişti. Ayyâş bu yemini ettiği zaman Hâris henüz müşrik biriydi. Hâris daha sonra Müslüman oldu, ancak Ayyâş onun Müslüman olduğundan haberdâr değildi. Onunla Medine'de karşılaşınca da öldürdü. Bu öldürmesi de hatayla öldürme sayıldı."

İbnu'l-Münzir ve Beyhakî, Sünen'de Abdurrahman b. el-Kâsım'dan, o da babasından bildirir: Hâris b. Zeyd, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) karşı çok düşmanca davranırdı. Ancak sonradan Müslüman olmak için Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldi. Bundan haberi olmayan Ayyâş b. Rabîa onunla karşılaşınca da saldırıp öldürdü. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz..." âyetini indirdi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Ebu'd-Derdâ tarafından öldürülen bir adam hakkında nazil olmuştur. Bir müfrezede bulunan Ebu'd-Derdâ, ihtiyacı için müfrezeden ayrılıp bîr vadiye yöneldi. Orada düşman topluluktan, koyunlarını otlatan bir adam gördü ve kılıcıyla ona saldırdı. Adam:

“Lâ ilâhe illallah" dedi, ancak Ebu'd-Derdâ adamı vurup öldürdü. Koyun sürüsünü de aldıktan sonra müfrezeye tekrar katıldı. Ancak sonradan bu yaptığından dolayı içine bir sıkıntı düştü. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip durumu anlatınca, Allah Resûlü:

“Kalbini açıp baksaydın yal" karşılığını verdi. Ebu'd-Derdâ:

Resûlallah! Açıp baksam su veya kandan başka bir şey mi göreceğim?" deyince, Allah Resûlü:

“Diliyle Müslüman olduğunu sana söylemesine rağmen ona inanmadın öyle mi?" buyurdu. Ebu'd-Derdâ:

Resûlallah! Şimdi benim durumum ne olacak?" diye sorunca, Allah Resûlü:

“Peki, adamın «Lâ ilâhe illallah» demesi ne olacak?" karşılığını verdi. Ebu'd-Derdâ bir daha:

Resûlallah! Şimdi benim durumum ne olacak?" diye sorunca, Allah Resûlü yine:

“Peki, adamın «Lâ ilâhe illallah» demesi ne olacak?" karşılığını verdi. Bundan dolayı Ebu'd- Derdâ:

“O anda henüz yeni Müslüman olmayı çok istedim" demiştir. Bunun üzerine:

“Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, bir mümin köleyi azad etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, ona diyet ödemesi gerekir..." âyeti nazil oldu. Burada öldürülenin ailesinin bağışlaması da diyeti almamalarıdır.

Rûyânî, İbn Mende, el-Ma'rife'de ve Ebû Nuaym, el-Ma'rife'de Bekr b. Hârise el-Cühenî'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderdiği bir müfrezenin içindeydim. Müşriklerle karşılıklı çarpışmaya başladığımızda müşriklerden birinin üzerine saldırdım. Benden İslam'a sığındı ancak ben dinlemeyip onu öldürdüm. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu işitince bana kızdı ve kendinden uzak tuttu. Sonrasında Yüce Allah kendisine:

“Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz..."âyetini indirince, benden razı oldu ve yakınlarında bulunmama izin verdi.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, bir mümin köleyi azad etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, ona diyet ödemesi gerekir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Mümin köleden kasıt, ergenlik çağına erip kendi iradeyisle iman eden, orucunu tutup namazını kılan köledir. Kur'ân'da mümin sıfatıyla birlikte kullanılmayan köle ifadesi, henüz bebek olan köleyi de içine alır. Yanlışlıkla mümin birini öldüren kişinin köle azat etmenin yanında öldürülen kişinin ailesine diyet ödemesi de gerekir. Ancak ölenin ailesi diyeti ona bağışlarlarsa ödemesi gerekmez."

Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd, Katâde'den bildirir: Ubey b. Ka'b'ın kıraatinde bu âyeti:

“(=Bir mümin köleyi azat etmesi gerekir. Ancak azat edilecek kölenin çocuk olması geçerli değildir)" şeklindedir.

Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud ve Beyhakî, Sünen'de, Ebû Hureyre'den bildirir: Adamın biri siyah bir cariyeyle Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve:

Resûlallah! Mümin bir köle azat etmem gerekiyor" dedi. Allah Resûlü, cariyeye:

“Allah nerede?" diye sorunca, cariye parmağıyla göğe işaret etti. "Ben kimim?" diye sorunca, cariye "Sen Allah'ın Resûlüsün" anlamında önce Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra da göğe işaret etti. Bunun üzerine Allah Resûlü:

“Bunu azat et, zira mümin biridir" buyurdu.

Abd b. Humeyd, İbn Abbâs'tan bildirir: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve:

“Mümin bir köle azat etmem gerekiyor ve yanımda siyah bir cariye var" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem), adama:

“Onu yanıma getir" buyurdu. Cariye gelince ona:

“Allah'tan başka ilah olmadığına, benim de Allah'ın Resûlü olduğuma şehadet ediyor musun?" diye sordu. Cariye:

“Evet!" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem), cariyenin efendisine:

“Onu azat et" buyurdu.

Abdurrezzâk, Ahmed ve Abd b. Humeyd, Ensâr'dan bir adamdan bildirir: Siyah bir cariyemle Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldim ve:

Resûlallah! Mümin bir köle azat etmem gerekiyor. Bu cariyeyi mümin biri olarak görüyorsan onu azat edeceğim" dedim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), cariyeye:

“Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ediyor musun?" diye sorunca, cariye:

“Evet!" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Benim Allah Resûlü olduğuma şehadet ediyor musun?" diye sorunca, cariye:

“Evet!" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ölümden sonra tekrar dirilmeye iman ediyor musun?" diye sorunca, cariye yine:

“Evet!" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

“Onu azat et, zira mümin biri" buyurdu.

Tayâlisî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî ve Beyhakî, el-Esmâu ve's-Sifat'da Muâviye b. Hakem es-Sülemî'den bildirir: Cariyelerimden birine bir tokat attım. Bunu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) söylediğimde bunun ağır bir şey olduğunu söyledi. Ona:

Resûlallah! Cariyeyi azat edeyim mi?" diye sorduğumda:

“Tabi, onu yanıma getir" buyurdu. Cariyeyi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) getirdiğimde:

“Allah nerede?" diye sordu. Câriye:

“Allah göktedir" dedi. Allah Resûlü:

“Ben kimim?" diye sorunca, cariye:

“Sen Allah'ın Resulüsün" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

“Bu mümin bir cariyedir. Onu azat et" buyurdu.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Şihâb:

“...Ona diyet ödemesi gerekir..." âyetini açıklarken:

“Bize bildirilene göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu diyetin yüz deve olduğunu söylemiştir" dedi.

Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve İbnu'l-Münzir, İbn Mes'ûd'dan bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hatayla birini öldürmede diyetin iki yaşına girmiş yirmi dişi deve, iki yaşına girmiş yirmi erkek deve, üç yaşına girmiş yirmi dişi deve, beş yaşına girmiş yirmi dişi deve ve dört yaşına girmiş yirmi dişi deve (olmak üzere yüz deve) olduğuna hükmetti."

Ebû Dâvud ve İbnu'l-Münzir, İbn Abbâs'tan bildirir:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) diyeti oniki bin (dirhem) olarak takdir etti."

İbnu'l-Münzir'in Ebû Bekr b. Amr b. Hazm'dan, o babasından, o da dedesinden naklen bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Yemen ahalisine içinde farzlar, sünnetler ve diyetleri içeren bir mektup yazıp bunu Amr b. Hazm ile gönderdi. Mektubun içinde:

“Diyeti altın olarak verecekler, bunu bin dinar olarak verirler" ifadesi de vardı.

Ebû Dâvud, Câbir b. Abdillah'tan bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) diyet konusunda, diyeti deve olarak vereceklerin yüz deve, sığır olarak vereceklerin ikiyüz sığır, koyun olarak vereceklerin ikibin koyun, giysi olarak vereceklerin de bunu ikiyüz giysi olarak vermelerini takdir etti."

Ravi der ki:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) diyeti tahıl olarak verecekler için de bir miktar tayin etti, ancak bunu rivâyet eden Muhammed b. İshâk bu miktarı aklında tutamamıştır."

İbn Cerîr ile İbnu'l-Münzir'in İbn Cüreyc vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“dilli âyetini:

“Tam diyet" şeklinde açıklamıştır.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb:

“ âyetini açıklarken:

“Muselleme'den kasıt tam diyettir" demiştir.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) âyetini:

“Ölenin ailesi almaktan vazgeçmediği sürece diyet ödenir" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) âyetini:

“Ölenin ailesine diyet ödenir. Ancak ölenin ailesi diyeti almaz, bunu öldürene bağışlarlarsa o zaman verilmeyebilir" şeklinde açıklamıştır.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“...Öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, ona diyet ödemesi gerekir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Öldüren kişinin ailesi, bu diyeti ölen kişinin ailesine teslim eder. Ancak ölenin ailesinin bu diyeti öldüren kişiye bağışlaması kendileri için daha hayırlı olur. Köle azat edilmesine gelince de bunun, öldüren kişinin malından yerine getirilmesi farzdır."

İbn Cerîr, Bekr b. eş-Şerûd'den bildirir: Ubey b. Ka'b'ın mushafında bu âyet: (.....) şeklindedir.

Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbrahim en-Nehaî:

“...Öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, ona diyet ödemesi gerekir..." âyetini açıklarken:

“Bu hüküm, öldürülen kişinin ve varisleri olan ailesinin Müslüman olması durumunda geçerli olur" demiştir.

"...Eğer o mümin, size düşman bir topluluktan ise...'" âyetini açıklarken:

“Burada söz konusu olan kişi kendisi Müslüman, ancak ailesi ile kavmi müşrik olan ve Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) aralarında anlaşma bulunmayan kişidir" demiştir. "...Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense..." âyetini açıklarken de şöyle demiştir:

“Burada söz konusu olan kişi kendisi Müslüman, ancak ailesi ile kavmi müşrik olan ve Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) aralarında anlaşma bulunan kişidir. Böylesi bir kişinin hatayla öldürülmesi durumunda varisleri Müsiümanlardır. Ancak diyeti ailesi ve kavmi ödeyeceği için katil tarafından verilecek diyeti de onlar alır."

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Eğer o mümin, size düşman bir topluluktan ise..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Kişi darulharpte mümin bir şekilde yaşarken yine Müslüman biri tarafından öldürüldüğü zaman onu öldüren kişinin mümin bir köle azat etmesi veya peş peşe iki ay oruç tutması gerekir. Diyet ödemesi ise gerekmez." "...Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense..." âyetini açıklarken de şöyle demiştir:

“Şâyet zimmet ahalisinden kafir biri ise ve Müslüman biri tarafından öldürülürse öldüren kişinin ölen kişinin ailesine diyet ödemesi ve bir köleyi azat etmesi gerekir."

İbn Cerîr'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Eğer o mümin, size düşman bir topluluktan ise..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Burada söz konusu olan kişi; mümin bir şekilde müşriklerin içinde yaşayan, savaş için Müslüman ordusunun geldiğini duyunca müşrik olan kavmi kaçıp kendisi kalan ve kafir olduğu düşünülerek Müslümanlar tarafından öldürülen kişidir. Bu durumda onu öldüren kişinin bir köle azat etmesi gerekir."

İbn Cerîr ve Beyhakî'nin Sünen'de İkrime'den bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Eğer o mümin, size düşman bir topluluktan ise...'" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Kendisi Müslüman kabilesi ise kafir olan kişinin öldürülmesi durumudur. Böylesi bir durumda diyet ödemek gerekmez, ama öldüren kişinin mümin bir köle azat etmesi gerekir."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Atâ b. es-Sâib vasıtasıyla Ebû İyâd'dan bildirir: Bazen kişi gelip Müslüman olduktan sonra müşrik olan kavmine geri döner ve içlerinde yaşardı. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderdiği birlikler de bunlarla savaşır, içlerinden Müslüman olanlar da ölürdü. Bu konuda Yüce Allah:

“...Eğer o mümin, size düşman bir topluluktan ise mümin bir köleyi azad etmek gerekir..." âyetini indirdi. Bu şekilde öldürülen kişi için de diyet ödemek gerekmez.

İbn Ebî Şeybe, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, Hâkim ve Beyhakî'nin Sünen'de Atâ b. es-Sâib vasıtasıyla Ebû Yahyâ'dan bildirdiğine göre ibn Abbâs:

“...Eğer o mümin, size düşman bir topluluktan ise..."âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bazen kişi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip Müslüman olur ve müşrik olan kavmine geri döner içlerinde yaşardı. Müslüman birlikler de o kavme bir saldırı durumunda böyle kişilerden hatayla öldürdükleri de olurdu. Bu şekilde öldürülenler için bir köle azat edilirdi." "...Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense..."âyetini açıklarken de şöyle demiştir:

“Bazen mümin kişi Müslümanlarla anlaşması olan bir kavimden ve içlerinde yaşıyor olabilir. Böylesi bir kişiyi hatayla ödüren müslümanın diyet vermesi ve bir köle azat etmesi gerekir."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“...Eğer o mümin, size düşman bir topluluktan ise mümin bir köleyi azad etmek gerekir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Mirdâs b. Amr hakkında nazil olmuştur. Kendisi Müslüman olmuştu; ancak kavmi Müslümanlarla savaşta olan kafir bir topluluktu. Usâme b. Zeyd de Mirdâs'ı hatayla öldürmüştü. Harp ehlinden oldukları için diyet verilmemiş sadece köle azat edilmiştir."

İbnu'l-Münzir'in Cerîr b. Abdillah el-Becelî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Müşriklerle ikamet eden kişiden zimmet de kalkar" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Şa'bî:

“...Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense..." âyetini açıklarken:

“Bu kişi Müslümanlarla aralarında anlaşma bulunan bir topluluktan olan, ancak mümin olmayan kişidir" demiştir.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Câbir b. Zeyd:

“...Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense..." âyetini açıklarken:

“Söz konusu kişi, mümin olan kişidir" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“...Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense..." âyetini açıklarken:

“Bu kişi Müslümanlarla anlaşmalı bir topluluktan olan mümin biridir" demiştir.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ebû Mâlik:

“...Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense..." âyetini açıklarken:

“Söz konusu kişi kafir olan kişidir" demiştir.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin İkrime vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Şayet aranızda misak bulunan bir millettense..." âyetini açıklarken:

“Misak'tan kasıt anlaşmadır" demiştir."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Şihâb:

“...Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense, ailesine diyet ödemek ve mümin bir köleyi azat etmek gerekir..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bize bildirilene göre önceleri anlaşmalı olan kişinin diyeti, Müslüman olan kişinin diyeti kadardı. Ancak daha sonra bu uygulama kaldırıldı ve anlaşmalı olanın diyeti, Müslüman olan kişinin diyetini yarısı kadar oldu. Yüce Allah öldürülen anlaşmalı kişinin diyetinin ailesine teslim edilmesini ve diyetin yanında mümin bir köle azat edilmesini emretti."

Ebû Dâvud, Amr b. Şuayb'dan, o babasından, o da dedesinden naklen bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında müslümanın diyeti, sekiz yüz dinar veya sekiz bin dirhemdi. Ehli Kitap'tan olan birinin diyeti de Müslüman birinin diyetinin yarısı kadardı. Hazret-iÖmer halife olana kadar da diyette uygulama bu şekildeydi. Ömer halife olduğu zaman verdiği bir hutbede:

“Develerin fiyatı arttı" dedi ve altını bulunanların diyeti bin dinar, gümüşü olanların diyeti oniki bin dirhem, sığırı olanların diyeti iki yüz sığır, koyunu olanların diyeti ikibin koyun ve giysisi olanların da diyeti iki yüz giysi olarak vermelerini takdir etti. Zimmilerin diyetinde ise herhangi bir yükseltme yapmadı ve öyle bıraktı.

İbn Ebî Şeybe, Nesâî ve Hâkim'in Ebû Bekre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Cennetin kokusu yüz yıllık bir mesafeden dahi duyulur. Yüce Allah, Müslümanlarla anlaşması bulunan bir cana kıyan kişiye hem Cenneti, hem de Cennetin kokusunu haram eder,"

İbn Ebî Şeybe, Buhârî, İbn Mâce ve Hâkim'in Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Zimmilerden birini öldüren kişi Cennetin kokusunu dahi alamaz. Cennetin kokusu da kırk yıllık bir mesafeden duyulur" buyurmuştur.

Tirmizî ve Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :

“Bilin ki Allah'ın ve Resülünün güvence verdiği zimmilerden birini öldüren kişi Allah'ın sözünü bozmuş olur ve Cennetin kokusunu dahi alamaz. Cennetin kokusu da yetmiş yıllık bir mesafeden duyulur" buyurmuştur.

Şâfiî, Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr'in Saîd b. el-Müseyyeb'ten bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb:

“Ehli kitaptan olan birinin diyeti kırk bin dirhemdir. Mecusi olan kişinin diyeti ise sekiz yüz dirhemdir" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbrâhîm(-i Nehaî):

“Hatayla öldürme, birini kastederken başkasını öldürmektir" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Bunları bulamayan kimsenin iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Mümin birini hatayla öldüren kişi, köle azat etme imkanı yoksa iki ay peş peşe oruç tutar. Bu âyet de hata ile birini öldüren Ayyâş b. Ebî Rabîa hakkında nazil olmuştur."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“...Bunları bulamayan kimsenin iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır..." âyetini açıklarken:

“Köle azat etme imkanı olmayan kişi, iki ay peş peşe oruç tutar" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk:

“...Bunları bulamayan kimsenin iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır..." âyetini açıklarken:

“Köle azat etme imkanı olmayan kişi bu şekilde oruç tutar. Ancak diyet hiçbir durumda ortadan kalkmaz ve her halükârda ödenmesi gerekir" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mesrûk'a, "...Bunları bulamayan kimsenin iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır..."' buyruğunda bahsedilen orucun sadece köle azat etme imkanı olmayan kişi için mi, yoksa hem köle azat etme, hem de diyet ödeme imkanı olmayan kişi için mi olduğu sorulunca:

“Âyette bahsedilen imkansızlıktan kasıt, hem köle azat etme, hem de diyettir" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid'e, "...Bunları bulamayan kimsenin iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır..."' buyruğundaki oruç konusu sorulunca şöyle demiştir:

“Kişi bu orucu iki ay boyunca ara vermeden ve orucu bozmadan tutar. Şâyet hastalık veya herhangi bir özür olmadan bu süre içinde orucunu bozarsa iki ayı yeni baştan tutar. Ancak hastalık veya başka bir özür dolayısıyla orucunu bozmak zorunda kalırsa hastalığı veya özrü bittiği zaman kalan günleri tutar. Bu iki ayı tutmadan ölen kişi için de her birine bir müd tahıl yiyecek vermek üzere altmış yoksul doyurulur."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“...Bunları bulamayan kimsenin iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır..." âyetini açıklarken:

“Hatayla birini öldüren kişi için Yüce Allah'ın ağırlaştırılmış bir şekilde verdiği cezadır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“...Bu, tövbenin Allah tarafından kabulü için bir vesiledir. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Hatayla öldürmeye karşılık keffâret ve diyet uygulaması Yüce Allah'ın, bu ümmetin bu yöndeki günahlarının bağışlanmasına bir vesiledir. Arap müşriklerle anlaşma yapma da:

“Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün..." âyetiyle neshedilmiştir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Farklı dinlerden olanlar birbirlerine mirasçı olamaz" buyurmuştur.

92 ﴿