103

"Sen içlerinde olup da namazlarını kıldırdığın zaman, bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar,- secdeyi yaptıktan sonra onlar arkanıza geçsinler; kılmayan öbür kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar, tedbirli olsunlar, silahlarını alsınlar. Kafirler, size ansızın bir baskın vermek için, silah ve eşyanızdan ayrılmış bulunmanızı dilerler. Yağmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanıza engel yoktur, fakat dikkatli olun. Allah kafirlere şüphesiz ağır bir azab hazırlamıştır. Namazı kıldıktan sonra, Allah'ı ayakta iken, otururken, yan yatarken de anın. Emniyete kavuştuğunuzda, namazı gereğince kılın. Namaz şüphesiz, inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır."

Abdurrezzâk, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Dârakutnî, Taberânî, Hâkim ve Beyhakî, Ebû Ayyâş ez-Zurakî'den bildirir: Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikte Usfân'da idik. Hâlid b. el-Velîd'in komutasında olan müşriklerle karşılaştık. Kıble ile aramızda duruyorlardı. Orada Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize öğle namazını kıldırdı. Müşrikler:

“Onlar bu şekilde namazda iken haklarından gelseydik!" dediler. Ancak daha sonra:

“Onlar için şimdi oğullarından ve kendi canlarından daha değerli olan bir namaz gelecek" dediler. Bunun üzerine öğle ile ikindi namazı arasında Cebrâil:

“Sen içlerinde olup da namazlarını kıldırdığın zaman, bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar...'" âyetiyle geldi.

İkindi namazı vakti gelince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) silahlarımızı almamızı söyledi ve bu şekilde arkasında iki saf olarak durduk. Rükû'a gittiğinde hep birlikte rükû'a gittik. Secdeye ise sadece hemen arkasında duran safla birlikte gitti. Diğerleri ise aytakta kalıp onları düşmana karşı korudu. İlk saftakiler secdelerini bitirip kalktıklarında diğer grup da secdeye gitti. Onlar da kalktıklarında arkadakiler öne, öndekiler de arkaya geçti. Bu şekilde hep birlikte ikinci rekatın rükû'na gittiler. Rükû'dan sonra Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen arkasındaki saf secdeye giderken diğerleri kıyamda kalıp onları korudular. Öndeki saf secdeyi bitirip oturunca arkadakiler de secdeye gidip oturdular. Sonrasında Allah Resûlü selam verip namazı bitirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) biri Usfân'da, biri de Süleym oğulları topraklarında olmak üzere bu şekilde namazı iki defa kıldırdı.

Tirmizî ile İbn Cerîr, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Dacnân ile Usfân arasında bir yerde karargâhı kurdu. Müşrikler:

“Bunların ikindi namazı diye bir namazları var ki onlar için babalarından ve oğullarından daha kıymetlidir. Bu namaza durdukları zaman hazırlanıp hep birlikte üzerlerine saldırın!" dediler. Ancak Cebrâil, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek ashabını iki gruba ayırmasını, bir gruba namazı kıldırırken diğer grubun arkada silahlarını kuşanmış bir şekilde hazır beklemesini, ilk grub bir rekat kıldıktan sonra geriye geçip silahlarını kuşanmış bir şekilde tetikte beklemesini, kalan grubun da öne geçip bir rekat namazı kılmalarını söyledi. Bu şekilde her iki grup birer rekat namaz kılarken Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki rekat kılmış oldu.

İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Yezîd el-Fakîr'den bildirir: Abdullah b. Ömer'e:

“Yolculukta namazı kısaltıp iki rekat olarak kılayım mı?" diye sorduğumda:

“Yolculukta namazları iki rekat kılman, tam olarak kılman demektir. Namazın kısaltılması savaş esnasında olur ve bir rekat olarak kılınır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir savaşta iken namaz için kamet getirildi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz için durdu. Müslümanlardan da bir grup arkasında dururken bir grup da düşmana karşı durdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ardında duranlara iki secdelik bir rekat namaz kıldırdı. Sonra bunlar kalkıp düşmana karşı duranların yerine geçtiler. Onlar da gelip Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ardından namaza durdular. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunlara da iki secdelik bir rekat kıldırdı. Son oturuşta Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunlarla birlikte selam verip namazı bitirdi. İlk önce namaz kılan grup da selam verip namazlarını bitirdiler. Bu şekilde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki rekat, Müslümanlardan her iki grup da birer rekat namaz kılmış oldu" dedi ve:

“Sen içlerinde olup da namazlarını kıldırdığın zaman, bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar..." âyetini okudu.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süleymân el-Yeşkurî, Câbir b. Abdillah'a namazın kısaltılması âyetinin nasıl bir günde nazil olduğunu sorunca, Câbir şu karşılığı verdi: Şam'dan gelen Kureyş kervanını karşılamak üzere çıkmıştık. Hurmalıklardan birinde konaklamışken müşriklerden biri gelip:

“Ey Muhammed!" diye seslendi. Allah Resûlü:

“Evet, söyle" karşılığını verdi. Adam:

“Benden korkuyor musun?" deyince, Allah Resûlü:

“Hayır" karşılığını verdi. Adam:

“Peki, şu an seni benden kim koruyacak?" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) :

“Allah beni senden korur" buyurdu. Bunun üzerine adam kılıcını çekip tehditler savurdu. Sonrasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yola çıkma ve silahları kuşanma emrini verdi. Namaz vakti için ezan okununca Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Müslümanlardan bir gruba namaz kıldırırken diğer grup onları korumak için geride durdu. İlk gruba iki rekatlık namaz kıldırdı. Sonra bunlar geriye, diğerlerinin yerine çekilip koruma konumuna geçtiler. Diğer grup yaklaştı ve Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara da iki rekat namaz kıldırdı. Sonrasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) selam vererek namazı bitirdi. Bu şekilde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) dört, Müslümanlar ise ikişer rekatlık namaz kılmış oldular. İşte bu günde Yüce Allah namazın kısaltılması ve namazda iken silah taşınması hükmünü indirdi.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve İbn Ebî Hâtim, Zührî vasıtasıyla Sâlim'den bildirir: Babam:

“Sen içlerinde olup da namazlarını kıldırdığın zaman..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Korku namazı hakkında bir âyettir. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki gruba ayırdığı Müslümanlardan ilk gruba bir rekat namaz kıldırırken diğer grup düşmana karşı durdu. Daha sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile namaz kılan grup gidip düşmana karşı diğer grubun yerini aldı. Onlar da gelip Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ardında bir rekat namaz kıldılar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) selam verip namazı bitirdikten sonra her bir grup kendi başına birer rekat daha kıldı."

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Sen içlerinde olup da namazlarını kıldırdığın zaman, bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bu namaz korku anında kılınacak olan namazdır. Bu namazda imam önde durur, Müslümanlar da bir grup arkasında saf tutarken diğer grup silahlarını alıp düşman karşında dururlar. İmam arkasındakilerle birlikte bir rekat namaz kıldıktan sonra kalkmadan oturur. Arkasındakiler ise kalkıp ikinci rekatı kendi başlarına kılarlar. Sonra gidip düşmana karşı duran grubun yerini alırlar. O grup da gelip imamla birlikte bir rekat namaz kılar. Bu bir rekatı kıldıktan sonra imam selam verirken arkasındakiler kalkıp kendi başlarına ikinci rekatı kılarlar. Nahle vadisindeki hadise zamanında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı bu şekilde kıldırmıştı."

Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Hâkim, İbn Abbâs'tan bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Zû Kared'de korku namazı kıldırdı. O zaman Müslümanlar iki saf olmuşlardı. Bir saf Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında dururken, diğer saf ise düşmanın önünde durdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasındakilere bir rekat namaz kıldırdıktan sonra kılanlar gidip diğerlerinin yerini aldı. Onlar da gelip Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında bir rekat namaz kıldılar. Sonradan da (kısalttıktan) bu namazı kaza etmediler."

İbn Ebî Şeybe, Zeyd b. Sâbit'ten bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) korku namazı kıldı." Ravi Süfyân derki:

“Sonrasında Zeyd, İbn Abbâs'ın rivâyetinin aynısını zikreder."

İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Cerîr, İbn Hibbân, Hâkim ve Beyhakî, Sa'Iebe b. Zehdem'den bildirir: Taberistan'da Saîd b. el-Âs ile beraberdik. Bize:

“Hanginiz Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile korku namazı kıldı?" diye sorunca, Huzeyfe:

“Ben kıldım" dedi. Sonra nasıl kılındığını göstermek için kalktı. Oradakilerin bir kısmını arkasında saf haline soktu. Kalan kısmını da düşmanın önünde durdurdu. Arkasındakilere bir rekat kıldırdıktan sonra, düşmanın önünde duranlarla yer değiştirdiler. Onlara da bir rekat kıldırdı ve bu namazı da sonradan kaza etmediler.

Ebû Dâvud, İbn Hibbân, Hâkim ve Beyhakî, Hazret-i Âişe'den bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Zâturrikâ'da korku namaz kıldırdı. Kıldırırken insanları iki kısma ayırdı. Bir kısmı arkasında saf tutarken kalan kısmı da düşmana karşı durdu. Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz için tekbir getirince arkasındaki cemaat de tekbir getirdi. Rükû' edince onlar da rükû' etti, secdeye varınca onlar da secdeye gitti. Secdeden kalkınca onlar da kalktı. Ancak Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikinci secdeye gitmedi ve oturup bekledi. Arkasındakiler ise ikinci secdeyi de yaptılar. Sonra kalkıp gerisin geriye düşmanın karşısında duran kısmın arkasına geçtiler. Düşmana karşı duran grup da gelip namaza durdu. Kendi başlarına tekbir aldılar, rükû' ettiler. Sonra secdeye vardılar. Onlar birinci secdeye giderken Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlarla birlikte ikinci secdesini yaptı. Secdeden sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkarken onlar ikinci secdeye kendi başlarına gittiler. Sonrasında her iki kısım da Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında saf tuttu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte rükû' ile secdelerini yaptılar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) secdeden başını kaldırınca onlar da hep birlikte secdeden kalktılar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de tüm bunları biraz hızlıca yapıyordu. Sonrasında selam verince onlar da hep birlikte selam verdiler. En son kalktıklarında namazın tümünü Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte kılmış oldular."

Hâkim, Câbir'den bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) korku namazı kıldırmak üzere kalktı. Müslümanları iki gruba ayırdı. Bir grup arkasında saf tutarken diğer grup da onların arkasında, yüzleri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) dönük bir şekilde oturdular. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tekbir getirince her iki grupta tekbir getirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) rükû' ile secdesini yaptı. Sadece arkasında ilk safta olanlar onunla birlikte rükû' ile secde ettiler. En arkadakiler ise öyle oturup beklediler. İlk rekat bitince hemen arkasında olanlar gerisin geriye gidip oturanların yerine geçip onlar da oturdu. Daha önce oturan grup da Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında rükû' ve secdeleriyle birlikte bir rekat kıldılar. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) selam verip namazını bitirince her iki grup kalkıp kendi başlarına rükû' ve secdeleriyle birer rekat daha kıldılar."

Mâlik, Şâfiî, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Cerîr, Dârakutnîve Beyhakî, Sâlih b. Havvât'tan bildirir:

“Zâturrikâ'da Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile korku namazı kılanlardan birinin bana anlattığına göre iki kısma ayrılan Müslümanlardan bir kısmı Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ardında saf turaken kalan kısmı düşmana karşı durdu. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ardında duranlara bir rekat namaz kıldırdıktan sonra ayakta durdu. Saftakiler kalan bir rekatı kendi başlarına kılıp tamamladılar. Sonra gidip diğerlerinin yerine düşmana karşı saf tuttular. Kalan grup da gelince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara da bir rekat namaz kıldırıp selam vermeden oturdu. Diğerleri kalkıp kendi başlarına bir rekat namaz kıldılar. Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte selam verip namazı bitirdiler."'

Abd b. Humeyd ve Dârakutnî, Ebû Bekre'den bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına korku namazını kıldırırken ilk önce bir kısmına iki rekat kıldırıp selam verdi. Kılanlar geri çekilince kalanlar Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasına geçtiler. Allah Resûlü onlara da iki rekat kıldırıp selam verdi. Bu şekilde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) dört rekat namaz kılarken diğerleri ikişer rekat namaz kılmış oldular."

Dârakutnî ve Hâkim, Ebû Bekre'den bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına korku anında akşam namazını kıldırdı. Ashabının bir kısmına akşam namazını üç rekat olarak kıldırıp selam verdi. Sonra kalan kısmına da üç rekat kıldırıp selam verdi. Bu şekilde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) altı, diğerleri üçer rekat kılmış oldular."

İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Dârakutnî, İbn Mes'ûd'dan bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere korku namazı kıldırdı. Müslümanlar iki gruba ayrıldılar. Bir grup Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında saf tutarken diğer grup düşman karşısında durdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasındaki gruba bir rekat namazı kıldırdıktan sonra arkasında olanlar düşmana karşı duran grupla yer değiştirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara da bir rekat kıldırıp selam verdi. Sonra gruplar bir daha yer değiştirdi ve namaz kılan ilk grup kendi başlarına bir rekat daha kılarak selam verdiler."

Abd b. Humeyd ve Hâkim, Urve'den bildirir: Mervân, Ebû Hureyre'ye:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte korku namazı kıldın mı?" diye sorunca, Ebû Hureyre:

“Evet!" karşılığını verdi. Mervân:

“Ne zaman?" diye sorunca, Ebû Hureyre şöyle dedi:

“Necd gazvesinin yapıldığı yıl böyle bir namaz kıldık. O zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindi namazını kıldırmak için kalktı. Müslümanlardan bir bölümü arkasında saf tutarken kalan bölümü sırtları kıbleye gelecek şekilde düşmana karşı durdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz için tekbir getirince herkes tekbir getirdi. Rükû' edince sadece ardında saf tutanlar rükû' etti. Secdeye gidince de sadece ardında saf tutanlar secdeye gitti, diğerleri öylece düşmana karşı durdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) secdeden kalkınca arkasında saf tutanlar da kalkıp diğerleriyle yer değiştirdiler ve bu kez onlar düşmana karşı durdular. Diğerleri de gelip Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında durdular. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayakta öylece dururken onlar bir rekat kılıp ayakta durdular. İkinci rekata Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte devam ettiler. Secdelerden sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasındakilerle birlikte oturunca düşmana karşı duranlar da gelip bir rekatı rükû' ve secdeleriyle birlikte kendi başlarına kıldılar. Onlar da oturduktan sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) selam verdi. Hep birlikte diğerleri de selam verip namazı bitirdiler. Bu şekilde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) İki rekat kılarken, diğerleri Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) İle birlikte birer rekat kılmış oldular."

Dârakutnî, İbn Abbâs'tan bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) korku namazı kılmamızı istediği zaman kendisi namaz için kalktı. Biz de arkasında iki saf oluşturduk. Tekbir getirince hep birlikte tekbir getirdik. Rükû' edince hep birlikte rükû' ettik. Secdeye gidince ise sadece arkasındaki ilk safta olanlar secdeye gitti. İkinci safta olanlar ise ayakta kalıp secde eden arkadaşlarını korudular. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) secdeden ayağa kalktığı zaman bu kez ikinci safta olanlar kendi başlarına iki secde edip kalktılar. Kalktıktan sonra ön saftakiler arkaya arka saftakiler ise öne geçti. Her iki saf ikinci rekatın rükû'sunu yaptıktan sonra sadece ilk safta olanlar Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte secdeye gittiler. İkinci safta olanlar ayakta bekleyip arkadaşlarını korudular. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) secdeleri bitirip oturduğu zaman bu kez arka saftakiler kendi başlarına iki secde edip oturdular. Sonrasında Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) selam verip namazı bitirdi."

Dârakutnî, Câbir'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Nahl'de Muhârib oğullarını kuşatmışken namaz için:

“Namaz bir araya getiricidir" şeklinde çağrı yapıldı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Müslümanları iki kısma ayırdı. Bir kısmı arkasında namaz için saf tutarken diğerleri düşmana karşı durdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasındakilere iki rekat namaz kıldırıp selam verdi. Sonrasında arkasındakiler ile düşmana karşı duranlar yer değiştirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara da iki rekat kıldırıp selam verdi. Bu şekilde Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dört, diğer Müslümanlar ise ikişer rekat kılmış oldular.

Bezzâr, İbn Cerîr ve Hâkim, ibn Abbâs'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir savaşa çıkınca müşriklerle Usfân'da karşılaştı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını kılarken müşrikler onun ashabıyla birlikte rükû' edip secdeye gittiğini görünce birbirlerine:

“Namaz kılarken üzerlerine saldırsaydınız sizi fark edene kadar onları yok etmiş olurdunuz" demeye başladılar. Ancak içlerinden biri de:

“Ailelerinden ve mallarından daha fazla sevdikleri bir namazları daha olacak. O vakit gelene kadar sabredin de o zaman hep birlikte üzerlerine saldırıya geçeriz" dedi. Bu arada Yüce Allah:

“Sen içlerinde olup da namazlarını kıldırdığın zaman, bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar..." âyetini indirdi ve müşriklerin planlarını ona bildirdi. Müşrikler kıble tarafında bulunuyordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindi namazını kıldırırken Müslümanları iki saf halinde arkasında durdurdu. Tekbir getirince her iki saf tekbir getirdi. Rükû' edince her iki saf da rükû' etti. Secdeye gidince sadece arkasındaki ilk safta olanlar secdeye gitti. Arka saftakiler ise düşmana karşı ayakta kaldılar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) secdesini bitirip kalkınca ikinci safta olanlar kendi başlarına secdeye gittiler. Secdeden kalktıklarında birinci saftakiler geriye çekildi, ikinci saftakiler Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen arkasına geçtiler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikinci rekat için rükû' edince herkes rükû' etti. Rükû'dan kalkınca herkes kalktı. Secdeye gidince sadece arkasındaki ilk safta olanlar secdeye gitti. İkinci saftakiler ise düşmana karşı ayakta kaldılar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) secdesini bitirip arkasındaki ilk safla birlikte oturunca ikinci safta olanlar kendi başlarına secdeye gittiler ve secde sonrası oturdular. Sonra hep birlikte Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile selam verip namazı bitirdiler. Müşrikler Müslümanların namazı kılarken bir kısmının secde edip bir kısmının beklediğini görünce:

“Niyetimiz onlara bildirildi" demeye başladılar.

İbn Ebî Şeybe, Ebu'l-Âliye er-Riyâhî'den bildirir:

“Ebû Mûsa el-Eş'arî, Isbehân'a yakın bir yerdeydi. O vakit düşmandan yana önemli herhangi bir korku yoktu, ancak yanındakilere bu yönde dinlerini ve Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetini öğretmek istedi. Namazda Müslümanları iki safta durdurdu. Bir saf arkasından namaz için dururken onların da arkasındaki saf silahlarını kuşanmış bir şekilde düşmana karşı durdular. Ebû Mûsa ilk saftakilere bir rekat namaz kıldırdı. Namaz kılanlar gerisin geriye arkaya geçtiler. Arka saftakiler ise aralarından Ebû Mûsa'nın arkasına geçip namaz için saf tuttular. Ebû Mûsa onlara da bir rekat kıldırıp selam verdi. Sonra birinci saf ile ikinci saftakiler kendi başlarına birer rekat daha kıldılar ve selam verdiler. Bu şekilde imam cemaatle iki rekat kılarken diğerleri cemaatle birer rekat kılmış oldular."

İbn Ebî Şeybe ile İbn Cerîr, Mücâhid'den bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Usfân'da müşrikler ise Dacnân'da bulunuyordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını kılarken müşrikler onun rükû' edip secdeye gittiğini gördüler. Namaz kılarken de saldırıya geçmek üzere aralarında anlaştılar. İkindi namazı vakti geldiği zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Müslümanları arkasında iki saf halinde durdurdu. Tekbir getirince hepsi birden tekbir getirdi. Rükû' edince hepsi birden rükû' ettiler. Secdeye gidince sadece ilk saftakiler secdeye gitti. Arka saftakiler ise silahlarıyla birlikte düşmana karşı ayakta beklediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) secdeden başını kaldırınca ikinci safta olanlar kendi başlarına secdeye gittiler. Sonra hepsi birden ayağa kalktılar. İkinci rekat için Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) rükû' edince hepsi birden rükû' ettiler. Secdeye gidince sadece ilk saftakiler secdeye gitti. Arka saftakiler ise silahlarıyla birlikte düşmana karşı ayakta beklediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) secdeden başını kaldırınca ikinci safta olanlar da kendi başlarına secdeye gittiler. Bu şekilde hep birlikte tekbir, rükû ve selam vermiş oldular. Sadece secdeleri nöbetleşe oldu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) daha öncesinde korku namazını kılmamıştı, o günden sonra da bir daha kılmadı."

İbn Ebî Şeybe, Hazret-iAli'den bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte korku namazlarını ikişer rekat olarak kıldım. Sadece akşam namazını olduğu gibi üç rekat olarak kıldırdı."

Abdurrezzâk, Mücâhid'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) korku namazı hakkındaki hüküm nazil olmadan önce savaş ortamında ashabıyla öğle namazını kıldı. Müşrikler namazda iken onları gördüklerinde saldırıya geçmediklerine hayıflandılar. İçlerinden biri:

“Güneş batmadan önce kıldıkları bir namaz daha var ki bu namazı canlarından daha fazla severler. O namazı kılarlarsa saldırıya geçeriz. O anı bekleyelim" deyince korku namazı hakkındaki âyet nazil oldu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) o günün ikindi namazını korku namazı şeklinde kıldırdı.

İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr, Ebu'z-Zübeyr vasıtasıyla Câbir'den bildirir:

Hazret-i Peygamber'le (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikteyken Nahl'de müşriklerle karşılaştık. Bizim kıblemizde bulunuyorlardı. Öğle namazı vakti geldiği zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) toplu bir şekilde bize bu namazı kıldırdı. Öğle namazını bitirince müşrikler:

“Keşke hepsi namaza durmuşken üzerlerine saldırsaydık!" dediler. İçlerinden bazıları:

“Onların, çocuklarından daha fazla sevdikleri bir namazı daha var ve onu bekleyecekler. O namaza durdukları zaman da saldırıya geçin" deyince Cebrâil, Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip bunu bildirdi ve namazı nasıl kıldıracağını da öğretti. İkindi namazı vakti gelince Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklere karşı namaza durdu. Biz de arkasında iki saf halinde durduk. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) tekbir getirince hep birlikte tekbir getirdik..." Ravi der ki:

“Sonrasında Câbir olayın benzerini nakleder."

Bezzâr, Hazret-iAli'den bildirir:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) korku namazını kıldıracağı zaman Müslümanların silahlarını yanlarına almalarını söyledi. Müslümanlardan bir bölümü düşmana karşı dururken bir bölümü gelip Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında bir rekat namaz kıldı. Namazı kılan grup kılmayan grubun yerini alıp düşmana karşı durdu. Daha önce düşmana karşı duranlar da gelip Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasına geçtiler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara secdeleriyle birlikte bir rekat kıldırdı ve selam verdi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) selam verince bu kez düşman karşısında bulunan grup kalkıp tekbir getirdiler ve kendi başlarına bîr rekat kıldılar."

Ahmed, Câbir'den bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) korku namazı hakkındaki hüküm nazil olmadan önce altı savaş yaptı. Korku namazının kılınması ise hicretin yedinci yılında oldu."

İbn Cerîr'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Sen içlerinde olup da namazlarını kıldırdığın zaman, bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar; secdeyi yaptıktan sonra onlar arkanıza geçsinler; kılmayan öbür kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Müslümanlardan bir grup silahlarını alıp düşman karşısında dururken diğer grup imamla birlikte bir rekat namaz kılarlar. Bir rekatı kıldıktan sonra silahlarını alıp diğer arkadaşlarının yerinde düşman karşısında dururlar. Bu kez kılmayanlar gelip imamla birlikte bir rekat namaz kılarlar. Bu şekilde imam iki, diğerleri birer rekat kılmış olurlar. İmam dışında kalanlar kalan bir rekatı kaza ederler ki bu şekilde namazları tamamlanmış olur."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Secdeyi yaptıktan sonra onlar arkanıza geçsinler..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Arkanda duran ilk grup seninle birlikte namazı kılıp secdelerini de tamamladıktan sonra kalksınlar, düşmana karşı duran ve seninle birlikte namaza henüz başlamamış olanların yerlerini alsınlar, anlamındadır."

Buhârî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Hâkim ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Yağmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanıza engel yoktur..."' âyetini açıklarken:

“O zamanlar yaralı olan Abdurrahman b. Avf hakkında nazil oldu" demiştir.

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mükâtil b. Hayyân bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Korku namazında özür bulunması halinde silah taşınmamasına ruhsat verilmiş, ancak yine de tedbirli ve dikkatli olunması emredilmiştir. Yüce Allah âyetin sonunda kafirler için büyük ve ağır bir azap hazırladığını da belirtmiştir. "Namazı kıldıktan sonra, Allah'ı ayakta iken, otururken, yan yatarken de anın. Emniyete kavuştuğunuzda, namazı gereğince kılın..." buyruğunda korku namazının kılınmasından sonra dil ile Allah'ın zikredilmesi, güven ve emniyete kavuştuktan sonra da namazların tam kılınması söylenmiştir.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Allah'ı ayakta iken, otururken, yan yatarken de anın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Yüce Allah'ı gece, gündüz, karada denizde, yolculukta ikamet halinde, bollukla ve darlıkta, hastalıkta ve sağlıkta, gizli ve açıktan, herhâlükarda zikredin."

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd, ayakta iken Allah'ı zikreden bir topluluktan haberdar edilince yanlarına gidip :

“Neden öyle yapıyorsunuz?" diye sordu. "Yüce Allah'ın:

“...Allah'ı ayakta iken, otururken, yan yatarken de anın..." buyurduğunu işittik" karşılığını verdiklerinde:

“Kişi ayakta iken namaz kılamıyorsa oturarak kılar. Âyetten kasıt budur" dedi.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Emniyete kavuştuğunuzda, namazı gereğince kılın..." âyetini açıklarken:

“Yolculuğunuzu bitirip mukim olduğunuzda artık namazlarınızı tam olarak kılın, anlamındadır" demiştir.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Emniyete kavuştuğunuzda..." âyetini açıklarken:

“Yurdunuza dönüp güven içinde olduğunuzda namazlarınızı tam kılın, anlamındadır" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Emniyete kavuştuğunuzda, namazı gereğince kılın..." âyetini açıklarken:

“Güven içinde olduğunuzda artık namazlarınızı tam olarak kılın, anlamındadır" demiştir.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc:

“...Emniyete kavuştuğunuzda..." âyetini açıklarken:

“Yurdunuza dönüp mukim olduğunuzda, anlamındadır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye:

“...Emniyete kavuştuğunuzda..." âyetini açıklarken:

“Bir yere yerleştiğinizde, anlamındadır" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'în bildirdiğine göre Süddî:

“...Emniyete kavuştuğunuzda..." âyetini açıklarken:

“Korku durumu geçtiğinde, anlamındadır" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd:

“...Emniyete kavuştuğunuzda, namazı gereğince kılın..." âyetini açıklarken:

“Güvene kavuştuğunuz zaman artık namazı binek üzerinde veya yürürken veya otururken kılmayın" demiştir.

İbrı Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini:

“Namaz inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır" şeklinde açıklamıştır.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesinden kasıt farz olmasıdır" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini:

“Farz kılınmıştır" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini:

“Yerine getirilmesi gereken bir farz" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): (.....) ifadesini:

“Yerine getirilmesi gereken bir farz" şeklinde açıklamıştır.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde:

“Namaz şüphesiz, inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır" âyetini açıklarken:

“İbn Mes'ûd, namazın da hac gibi belli bir vaktinin olduğunu söylerdi" demiştir.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem:

“Namaz şüphesiz, inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır" âyetini açıklarken:

“Namaz belirli vakitlere bölünmüştür. Bir vakit geçtiği zaman diğer bir vakit gelir" demiştir.

Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, ibn Huzeyme ve Hâkim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Cebrail, Kabe'nin yanında bana iki defa imam olup namaz kıldırdı. İlkinde güneş batıya kayıp gölgesi terlik kayışı kadar olduğunda öğle namazını, sonra her şeyin gölgesi kendi boyu kadar olduğu bir vakitte ikindi namazını, sonra oruçlunun orucunu açtığı zaman akşam namazını, sonra şafak kaybolduğu zaman yatsı namazını, oruçluya yeme içmenin haram olduğu vakitte de sabah namazını kıldırdı. İkinci gün, her şeyin gölgesi kendi boyu kadar olduğu bir vakitte öğle namazını, sonra her şeyin gölgesi kendi boyunun iki katı olduğu bir vakitte ikindi namazını, sonra oruçlunun orucunu açtığı zaman akşam namazını, sonra gecenin üçte biri geçtiğinde yatsı namazını, ortalık ağarınca da sabah namazını kıldırdı. Sonrasında bana dönüp: «Ey Muhammed! Bu vakit senden önceki peygamberlerin de namaz vakitleriydi. Sen de namazları kıldırdığım bu iki vakit arasında kıl» dedi.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Tirmizî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Namaz vaktinin bir başı, bir de sonu vardır. Öğle vaktinin başlangıcı güneşin tepe noktasını aşmasıdır. Sonu da ikindi namazı vaktinin girmesidir. İkindi vaktinin başı bu vaktin girişidir. Sonu da güneşin (batmak üzere) sararmasıdır. Akşam vaktinin başı güneşin batması, sonu ise ufuktaki kızıllığın kaybolmasıdır. Yatsı namazının başı ufuktaki kızıllığın kaybolması, sonu ise gece yarısıdır. Sabah namazının başı şafağın ağarması, sonu ise güneşin doğmasıdır. "

103 ﴿