2

"Ey İman edenler! Allah'ın nişanelerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kabe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Nehhâs'ın, Nâsih'te bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Allah'ın nişânelerine... sakın saygısızlık etmeyin..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Müşrikler Kâbe'yi ziyaret ederek hac ediyor, hediyeler sunuyor, Allah'ın şiarını yüceltip haclarında kurbanlar kesiyorlardı. Müslümanlar onları bundan men etmek isteyince Yüce Allah:

“...Allah'ın nişânelerine... sakın saygısızlık etmeyin..." âyetini indirdi. "...Haram aya... sakın saygısızlık etmeyin..." âyetini açıklarken de:

“Haram ayda avlanmayı helal kılmayın mânâsındadır" dedi. "...Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin..." âyeti hakkında ise şöyle dedi:

“Eskiden müşrikler ve müminler Kâbe'yi beraber ziyaret ederlerdi. Yüce Allah müminlere, mümin olsun kâfir olsun Kâbe'yi ziyaret etmekten kimseyi men etmemelerini veya onlara zarar vermemelerini emretmişti. Sonra da:

“...Müşrikler mutlaka pis insanlardır, bu yıldan sonra artık onları Mescid-i Harâm'a yaklaştırmayın..." âyetini indirdi. "...Lutuf ve rıza bekleyerek..."âyetini açıklarken:

“Onlar haclarıyla Allah'ın rızasını kazanmak isterler" dedi. "...Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın..." âyeti hakkında ise şöyle demiştir:

“Aranızdaki düşmanlık sizi Allah'ın emirleri dışına sevk etmesin. İyilik ifadesinden kasıt, Allah'ın emretmiş olduğu şeyler, takva ifadesiyle de Allah'ın yasaklamış olduğu şeyler kastedilmektedir."

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Allah'ın nişânelerine... Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin" âyetini açıklarken:

“Allah'ın yasakladığı şeyler, ihramda iken avlanmak, gerdanlıklı, gerdanlıksız kurbanlara ve hac etmek isteyenlere zarar vermektir" dedi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Allah'ın nişânelerine... sakın saygısızlık etmeyin'" âyetini açıklarken:

“Burada hac ibadetleri kastedilmektedir" dedi.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Allah'ın nişânelerine... sakın saygısızlık etmeyin" âyetini açıklarken:

“Burada nişâlerden kasıt, Safâ ile Merve'dir" dedi.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Atâ'ya, Allah'ın nişâneleri sorulunca:

“Allah'a hürmet, Allah'ı öfkelendirecek şeylerden sakınıp tâatine uymaktır. İşte bunlar Allah'ın nişâneleridir" dedi.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Nehhâs'ın, Nâsih'te bildirdiğine göre Katâde:

“Ey iman edenler! Allah'ın nişanelerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Bu, neshedilmiş bir âyettir. Cahiliye zamanında bir kişi hac etmek için evinden çıktığı zaman kamıştan veya kıldan gerdanlıklar takar ve kendisine kimse karışmazdı. O zaman müşriklerin Kâbe'ye girilmesine engel olunmuyordu. Yüce Allah hem haram aylarda, hem de Kâbe'nin yanında müşriklerle savaşmayı yasakladı. Sonra:

“...Müşrikleri nerede bulursanız öldürün..." âyetiyle bunu neshetti.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde der ki: Bu âyetin:

“...Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin..." kısmı, Tevbe Sûresi'ndeki "...Müşrikleri nerede bulursanız öldürün...", "Allah'a ortak koşanların, inkarlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah'ın mescidlerini imar etmeleri düşünülemez..." ile "Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıldan sonra, Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar..." âyetiyle neshedildi. Âyetteki bu yıldan kasıt, Ebû Bekr'in hac emirliği yaptığı yıldır. Bu âyetleri insanlara Hazret-i Ali okumuştu.

İbnu'l-Münzir, Mücâhid'den bildirir:

“Ey iman edenler! Allah'ın nişanelerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir" âyetini:

“...Müşrikleri nerede bulursanız öldürün..." âyeti neshetti.

Abd b. Humeyd, Dahhâk'tan bunun aynısını bildirir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Atâ' der ki:

“Müşrikler Mekke'de ağaçların kabuklarından gerdanlıklar yapıp takarlar ve Mekke'den çıktıklarında kendilerini güvende hissederlerdi. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Allah'ın nişanelerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir" âyetini indirdi.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“Allah'ın nişanelerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin...'" âyetini açıklarken şöyle dedi:

“İnsanların ve hayvanlarının ağaç kabuklarından gerdanlıklar takmaları güvenlikleri içindi. Safâ, Merve ve semiz kurbanlar Allah'ın nişanelerindendir. Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı:

“Bütün bunlar Cahiliye amellerindendir" dediler. Yüce Allah da ağaç kabuklarıyla yapılıp takılan gerdanlıklar dışındaki tüm şeyleri İslam ile yasakladı.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Atâ' bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Bu gerdanlıklar Mekke'de ağaç kabuklarından yapılan gerdanlıklardır. Müşrikler böylesi gerdanlıklar takarak güven içinde olurlardı. Yüce Allah, Harem bölgesinden bulunan ağaçların kabuklarından gerdanlıklar yapmalarını yasakladı."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İkrime:

“...Haram ay..." ifadesini açıklarken:

“Bu ay Zilkade ayıdır" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hudeybiye'de iken müşrikler Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbını Mekke'ye girmekten alıkoymuş ve bu, ashâbın çok ağırına gitmişti. Doğudan gelen bazı müşrikler umre yapmak isteyince, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı:

“Onların bizi bundan men ettiği gibi biz de onları men edeceğiz" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah:

“...Sizi Mescid - i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin..." âyetini indirdi.

İbn Cerîr, Süddî'den bildirir: Hutam b. Hind el-Bekrî, Medine'ye geldi. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına giderek:

“Sen insanları neye davet ediyorsun?" dedi. Resûlullah da (sallallahü aleyhi ve sellem) ona İslam'a davet ettiğini söyledi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de daha önce ashâbına:

“Bugün yanınıza Rabîa'dan şeytan diliyle konuşan biri gelecektir" demişti. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu İslam'a davet edince:

“Benim istişare edeceğim kişiler vardır. Bekle ben de Müslüman olurum" dedi ve Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından çıkıp gitti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

"O kâfir bir yüzle içeri girdi ve hain düşüncelerle çıkıp gitti" buyurdu. Hutam b. Hind el-Bekrî, giderken Medine Müslümanlarına ait bir sürü gördü ve onu da beraber sürüp götürdü. Bir yıl sonra da hac için gerdanlık takarak hediyeleriyle geldi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabını üzerine göndermek isteyince, Yüce Allah:

“...Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin..."âyetini indirdi. Onun arkadaşlarından bazı kişiler:

Resûlallah! Bizi onunla baş başa bırak o bizim arkadaşımızdır (ne olduğunu biliriz)" deyince:

“O gerdanlık takmıştır" buyurdu. Bunun üzerine ashâb:

“Bu Cahiliye zamanında yaptığımız bir şeydi" dedi. Fakat Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu kabul etmedi ve bu âyet indi.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, İkrime'den bildiriyor: Hutam b. Hind el-Bekrî kendisine ait yiyecek taşıyan bir kervanla Medine'ye geldi. Onu sattıktan sonra Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girip ona biat etti ve Müslüman oldu. Arkasını dönüp giderken de Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındakilere:

“O fâcir bir yüzle girdi ve hain olarak geri çıktı" buyurdu. Hutam b. Hind el-Bekrî, Yemâme'nin yanına gidince İslam'dan geri çıktı. Yiyecek taşıyan kervanıyla Zilkâde ayında Mekke'ye gitmek istedi. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı bunu duyunca, Muhacirlerden ve Ensâr'dan bir grup gidip kervanıyla beraber onun yolunu kesmek istediler. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Allah'ın nişanelerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir" âyetini indirdi. Bunun üzerine ona saldırmak isteyen grup bundan vazgeçti.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd:

“...Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Mekke'nin fethedildiğinde müşriklerden bazı kişiler umre yapmak için Kâbe'ye gelmişti. Müslümanlar:

Resûlallah! Bu müşrikler diğer müşrikler gibidir. Onları bırakmayalım ve üstlerine saldıralım" dediler. Bunun üzerine:

“...Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin...'" âyeti nâzil oldu.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid :

“...Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kâbe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin..." âyetini açıklarken:

“Müşrikler Kâbe'ye, Rablerinin rızasını kazanmak ve ticaret etmek için gelirlerdi. Yüce Allah bu yönde onlara korku vermeyi herkese yasakladı" dedi.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek..." âyetini açıklarken:

“Burada dünyalık kazanmak için Rablerinin rızasını gözeten müşrikler kastedilmektedir" dedi.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid der ki: Allah'ın Kitâb'ında beş âyet ruhsattır ve farz değildir. Bunlardan biri:

“...İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz..." âyetidir ki kişi dilerse avlanır, dilerse de avlanmaz. Bir diğeri:

“Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın..."' âyetidir. Bir diğeri:

“...Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin..." âyetidir. Diğeri de:

“...Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin" âyetidir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ' der ki: Allah'ın Kitâb'ında beş âyet ruhsattır ve farz değildir. Bunlardan biri:

“...Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin" âyetidir ki kişi dilerse yer, dilerse yemez. Diğeri:

“...İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz..." âyetidir ki kişi dilerse avlanır, dilerse de avlanmaz. Diğeri:

“...Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin..."âyetidir ki kişi dilerse oruç tutar dilerse tutmaz. Diğeri:

“...Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve câriyelerden) mükâtebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır görüyorsanız, hemen mükâtebe yapın..."âyetidir ki kişi dilerse bu mükatebeyi yapar, dilerse yapmaz. Bir diğeri de:

“Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın..." âyetidir. Buna göre de kişi dilerse öyle yapar dilerse namaz kılıdığı yeri terk etmez.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin..." âyetini açıklarken:

“Bazı gruplara olan kininiz sizi onlara karşı tahrik etmesin mânâsındadır" dedi.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Rabî' b. Enes der ki:

“...Kâbe'ye yönelenler..."  buyruğuyla, hac etmek isteyenler, "...Rablerinden lutuf... bekleyerek..."  buyruğuyla, hacda ticaret etmek isteyenler, "...Rıza..." ifadesiyle de hac etmek isteyenler kastedilmektedir. "...Bir topluma karşı olan kininiz..." âyeti ise:

“Bir topluma olan düşmanlık mânâsındadır. "...İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın..." buyruğunda iyilikten kasıt, sana emredilenler, takvadan kasıt ise yasaklananlardır.

Ahmed, Abd b. Humeyd ve Buhârî'nin, Târih'te bildirdiğine göre Vâbise der ki: Ben iyilik ve kötülük hakkında her şeyi sormak arzusuyla Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gittim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

“Ey Vâbise! Bana neyi sormak için geldiğini söyleyeyim mi?" buyurdu. "Evet, söyle" dediğimde:

“Sen bana iyilik ve kötülük hakkında şeyler sormak için geldin" buyurdu. Sonra üç parmağını birleştirip göğsüme vurarak şöyle devam etti:

“Ey Vabise! Sen kalbine bak. İyilik kalbin ve nefsin kendisinden mutmain olduğu şeydir. Kötülük ise kalbi tırmalayan ve göğsün kendisinde tereddüt ettiği şeydir. İnsanlar sana fetva verse de sen vicdanına bak."

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Edeb'de, Müslim, Tirmizî, Hâkim ve Beyhakî'nin Şuab'da bildirdiğine göre Nevvâs b. Sem'ân der ki: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) iyiliği ve kötülüğü sorduğumda:

“İyilik güzel ahlâk, kötülük ise kalbini rahatsız eden ve insanların görmesini istemediğin şeydir" buyurdu.

Ahmed, Abd b. Humeyd, İbn Hibbân, Taberânî, Hâkim ve Beyhakî'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre bir kişi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) kötülüğü sorunca, ona:

“İçini tırmalayıp rahatsız eden şeyleri terk et" buyurdu. "İmân nedir?" dediğinde ise:

“Kötülüğü, kendisini üzen ve iyiliği kendisini sevindiren kişi mümindir" buyurdu.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Abdullah b. Mes'ûd:

“Kötülük, kalbe rahatsızlık veren şeydir" dedi.

Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd:

“Kötülük, kalbe rahatsızlık veren şeydir. Eğer bir şey birinizin içinde rahatsızlık veriyorsa o şeyi kalbinden atsın" dedi.

Beyhakî'nin, İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kötülük, kalplere rahatsızlık ve acı veren şeydir. Kişinin kötülüğe her bakışında Şeytanın kişiyi günaha düşürme arzusu vardır" buyurmuştur.

Ahmed ve Beyhakî'nin, Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kimin dili hakkı söyler de onunla amel edilirse, kıyamet gününde mutlaka ecrini alır. Sonra Yüce Allah onu kıyamet gününde sevabına kavuşturur" buyurmuştur.

Beyhakî'nin, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Dâvud, Rabbi ile konuşurken: «Ey Rabbiml En fazla sevdiğin kulun kimdir? Ben de onu senin sevginle seveyim» dedi. Yüce Allah: «Ey Dâvud! En fazla sevdiğim kul kalbi, elleri temiz olan ve söz taşımayandır. Dağlar yok olsa da beni seven, beni seveni seven, beni kullarıma sevdiren kişi yok olmaz» buyurdu. Dâvud: «Ey Rabbim! Seni ve seni seveni sevdiğimi biliyorsun. Ancak seni kullarına nasıl sevdireyim?» diye sorunca, Yüce Allah: «Ey Dâvud! Onlara nimetlerimi ve musibetlerimi hatırlat. Mazlum kişiye yardım eden veya ona destek olanın, ayakların kayacağı günde ayaklarını sabit kılarım» buyurdu."

Ahmed'in Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kim kardeşinin ırzını korursa, Yüce Allah kıyamet gününde onun yüzünden ateşi çevirir" buyurmuştur.

İbn Mâce'nin, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yarım kelimeyle olsa bile bir müminin öldürülmesine yardım eden kişi, Allah'ın huzuruna, alnında: «Allah'ın rahmetinden ümitsizdir» yazısıyla çıkar" buyurdu.

Taberânî, M. el-Evsat'ta ve Hâkim'in, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kim batılla hakkı yenmek için bir zalime yardım ederse, bu kimse Allah'ın ve Resülünün zimmetinden uzaktır" buyurmuştur.

Hâkim'in İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Hasımlardan haksız olana yardım eden kişi bu işi bırakana kadar Allah'ın gazabı altında kalır" buyurmuştur.

Buhârî, Târih'te, Taberânî ve Beyhakî'nin, Şuabu'l-îmân'da Evs b. Şurahbîl'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Her kim bir zalime yardım etmek maksismiyle, onun zalim olduğunu bildiği halde onunla birlikte yürürse, İslam'dan çıkmış olur" buyurmuştur.

Beyhakî'nin, Şuabu'l-İmân'da, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah'ın hadleri konusunda birine şefaatçi olan kişi Allah'ın emirlerine muhalafet etmiş olur. Kim borçlu olarak ölürse (kıyamet günü) borcunu dinar ve dirhemle değil iyiliklerinden alacaklıya verilerek ve alacaklının günahları kendisine yüklenerek ödenir. Batıl bir konuda bilerek tartışan bu işi bırakana kadar Allah'ın gazabı altında kalır. Kim mümin kardeşinde olmayan bir şeyi söylerse, söylediğinden geri dönene kadar Allah onu Cehennem ahalisinin irinleri içinde bırakır. "

Beyhakî, Fuseyle'den bildirir: Babam Vasile b. e!-Eskân'ın şöyle dediğini işittim:

Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişinin kavmini sevmesi kavmiyetçilik midir?" diye soruduğumda:

“Hayır değildir, ancak kişinin kavmine zulmünde yardım etmesi kavmiyetçiliktir" buyurdu.

Beyhakî'nin, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kim bir konuda şahit olmadığı halde bir topluluğun yanında şahit diye yer alırsa o kişi yalancı bir şahittir. Kim haklıyı haksızı bilmeden taraflardan birine yardım ederse bu işi bırakana kadar Allah'ın gazabı altında olur. Müslümanla savaşmak küfür, ona sövmek ise faşıklıktır."

Hâkim ve Beyhakî, Abdurrahman b. Abdillah b. Mes'ûd'dan, o da babasından naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bir kavme zulümlerinde yardımcı olan kişi, çukura düşüp kuyruğundan çekilerek çıkarılan deve gibidir" buyurmuştur. Hâkim'in lafzı ise:

“Kavmine haksız yere yardım eden ve zulümlerinde yardımcı olan kişi, çukura düşüp çıkarılması için kuyruğunu uzatan deve gibidir" şeklindedir.

2 ﴿