93

"Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz? Öyleyse Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir. İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever."

Ahmed'in bildirdiğine göre Ebû Hureyre der ki: İçki üç defa haram kılındı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Medine'ye) geldiği zaman ashâb içki içiyor ve kumar parası yiyordu. Bu konuları Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sorduklarında Yüce Allah:

“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.» Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: «İhtiyaçtan arta kalanı.» Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz" âyetini indirdi. Ashâb:

“Bunlar bize haram kılınmadı sadece:

“...Büyük günah..." olduğu söylendi" dediler. Böylece içki içmeye devam ettiler. Hatta günün birinde Muhacirlerden bir kişi arkadaşlarına imam olarak akşam namazını kılıyordu. Kıraatında âyetleri karıştırınca, Yüce Allah daha ağır bir hüküm indirerek:

“Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." buyurdu. Yine içmeye devam ediyor ve namaz kılacakları zaman aklıselim bir şekilde gelip namazlarını kılıyorlardı. Sonra Yüce Allah daha da ağır bir hüküm indirerek:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz" buyurdu. Ashâb:

“Artık biz bundan vazgeçtik" dediler. Yine ashâbdan bir grup:

Resûlallah! Bazı kişiler Allah yolunda savaştıktan sonra yataklarında öldüler. Bunlar içki içip kumar parası yerlerdi. Yüce Allah bunların şeytan işi pislikler olduğunu beyan etti" diyerek arkadaşlarının durumlarını sordular. Bunun üzerine Allah:

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever" âyetini indirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Eğer onlara da haram kılınsaydı sizin bıraktığınız gibi onlar da bırakırdı" buyurdu.

Tayâlisî, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin, Şuabu'l- îmân'da bildirdiğine göre İbn Ömer der ki: İçki hakkında üç âyet inmiştir. İlk inen âyet:

“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.» Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: «İhtiyaçtan arta kalanı.» Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz" âyetidir. Ashâb:

“İçki yasak kılındı" diyerek:

Resûlallah! Bırak da Allah'ın buyurduğu gibi ondan faydalanmaya devam edelim" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu konuda onlara bir cevap vermedi. Sonra:

“...Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." âyeti nâzil oldu. Yine ashâb:

“İçki yasak kılındı" diyerek:

Resûlallah! Namaz vakti yaklaştığı zaman içmeyiz" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine sessiz kalıp bir cevap vermemişti. Sonra da:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz" âyeti nâzil olunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İçki (tamamen) haram kılındı" buyurdu.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Nâsih'te Nehhâs, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Sa'd b. Ebî Vakkâs der ki:

“İçkiyi haram kılan âyet benim hakkında nâzil oldu. Ensâr'dan bir kişi yemek yaparak bizleri davet etti. Bu kişinin yanına başkalarıda gelip yediler ve sarhoş olana kadar içtiler. Bu mesele tahrim âyeti inmeden önceydi. Ensâr övünerek:

“Ensâr sizden daha hayırlı kişilerdir" dediler. Kureyşliler de:

“Kureyş ahalisi sizden daha hayırlı kişilerdir" dediler. Bunun üzerine bir kişi bir deve çenesi kemiği ile saldırıp burnuma vurdu ve burnumu kırdı." —Sa'd burnu kırılmış biriydi— Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip bu durumu anlattığımda:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz âyeti nâzil oldu.

İbn Cerîr, İbn Şihâb vasıtasıyla bildiriyor: Salim b. Abdillah kendisine içki âyetinin ilk haram kılınmasını anlatmıştı. Sa'd b. Ebî Vakkâs ve arkadaşları içki içip sarhoş olunca dövüşmüşler ve biri Sa'd'ın burnunu kırmıştı. Bunun üzerine de Yüce Allah:

“...İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz" âyetini indirmiştir.

Taberânî'nin bildirdiğine göre Sa'd b. Ebî Vakkâs der ki:

“Allah'ın Kitâb'ında benim hakkımda üç âyet inmiştir. Ben bir kişiyi çağırdım ve onunla münakaşa etmeye başladım. Kavga edip onu yaraladığım zaman:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz" âyetleri nâzil oldu. Yine:

“Biz insana, anne ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir; zira annesi, onu, karnında, zorluğa uğrayarak taşımış; onu güçlükle doğurmuştur. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Sonunda erginlik çağına erince ve kırk yaşına varınca: «Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimete şükretmemi ve benim hoşnut olacağın yararlı bir işi yapmamı sağla; bana verdiğin gibi soyuma da salah ver; doğrusu Sana yöneldim, ben, kendini Sana verenlerdenim» demesi gerekir" âyeti ile:

“Ey Mü’minler! Peygamberle hususi olarak konuşacağınızda, bu konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz..." âyeti benim hakkımda nâzil olmuştur. Sadaka olarak bir arpa ağırlığında altın verdiğimde, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sen zühd sahibi birisin" buyurdu. Sonra da:

“Hususi konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü ki bunu yerine getirmediniz? Ama Allah, tövbenizi kabul etmiştir. Öyleyse namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Allah, işlediklerinizden haberdardır" âyeti nâzil oldu.

Abd b. Humeyd, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Ebu'ş-Şeyh, Taberânî, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki:

“İçkiyi haram kılma âyeti, şarhoş olana kadar içip te birbirleriyle eğlenen Ensâr'dan iki kabile hakkında nâzil olmuştur. Bunlar kendilerine gelip birbirlerinin yüzlerindeki ve başlarındaki yaraları görünce:

“Kardeşim beni bu hale getirdi." —Çünkü hepsi Müslüman kardeşti ve aralarında birbirlerine karşı kin besleme yoktu— Vallahi! Eğer bana karşı şefkatli ve merhametli olsaydı böyle yapmazdı" demeye başladılar. Sonra kalplerine kin ve düşmanlık düştü. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz" âyetlerini indirdi. İçlerinden boşboğazlardan bazı kişiler:

“İçki, Bedir'de ölen filan kişinin ve Uhud'da ölen filan kişinin karnındaki pislik midir?" deyince, Yüce Allah:

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever" âyetini indirdi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Bureyde der ki: Biz açıkça şarap içtiğimiz bir zamanda şarabımızın yanında oturmuştuk. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gidip kendisine selam vermek istedim. Bu sırada içkiyi haram kılan:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz" bu iki âyet nâzil oldu. Tekrar arkadaşlarımın yanına gelerek onlara bu âyetleri okudum. Bu sırada bazılarının içki kabı elindeydi. Şarabın bir kısmını içmişler, bir kısmı da kapta kalmıştı. İçki kabı haccam gibi üst dudaklarının altında kaldı. Sonra kaplarındaki içkileri dökerek:

“Ey Rabbimiz! Artık sakındık" dediler.

Beyhakî'nin, Şuabu'l-İmân'da bildirdiğine göre Ebû Hureyre der ki:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp:

“Ey Medine ahalisi! Yüce Allah içkiyi güzel bir şekilde açıklamıştır. Bilmiyorum ama onun hakkında bir emir ineceğini zannediyorum" buyurdu. Sonra:

“Ey Medine ahalisi! Yüce Allah bana, içkiyi haram kılan âyeti indirdi. Sizden bu âyeti yazan ve yanında içki cinsinden bir şey bulunan kişi artık içmesin" buyurdu.

İbn Sa'd'ın bildirdiğine göre Abdurrahman b. Sâbit der ki: İddia ettiklerine göre Osmân b. Maz'ûn Cahiliye zamanında içkiyi haram kılarak:

“Aklımı giderecek, benden daha aşağı olan kişileri bana güldürecek ve kızımı istemediğim kişilerle nikahlamaya sebep olacak hiçbir şeyi içmeyeceğim" demişti. Mâide süresindeki bu âyet nâzil olunca bir kişi ona gelip:

“İçki haram kılındı" dedi ve âyeti okudu. Bunun üzerine o:

“Allah onu yok etsin, demek ki onun hakkındaki görüşüm doğruymuş" dedi.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr der ki:

“Bakara sûresinde:

“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki:

“Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür..." âyeti nâzil olduğu zaman kimisi:

“...İnsanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır..." buyruğuna dayanarak içmeye devam etti. Kimisi de:

“...Onlarda büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır..." buyruğuna dayanarak onu terketti. Terkedenlerden biri de Osmân b. Maz'ûn'du. Nisâ sûresinin:

“...Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." âyeti nâzil olunca da bazıları terk ederken bazıları da içmeye devam etti. İçenler onu gündüz namaz vakti terk edip gece vakti içiyordu. Bu durum ta ki Mâide süresindeki:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz âyeti nâzil olana kadar devam etti. Hazret-i Ömer:

“Allah seni (içkiyi) kumarla, putlarla ve fal oklarıyla beraber birleştirdi. Allah seni kahredip uzaklaştırsın" deyince insanlar içkiyi terk etti. Ancak yine de içki bazı kişilerin içine düşmüştü. Bazı kişiler içki tulumlarını delerek dökmeye başladı. Önceleri onu içenler:

“Biz sana değer verirdik ve seni böylesine telef etmezdik" diyerek:

“Şimdiye kadar haram kılınan hiçbir şey bize içkinin haram kılınması gibi ağır gelmemişti" diyordu. Hatta biri bir arkadaşıyla karşılaşınca:

“İçimde bir şey var" diyordu. Arkadaşı:

“Yoksa içkiyi mi hatırlıyorsun?" deyince:

“Evet" diyordu. Arkadaşı:

“Ben de aynı şeyleri hissediyorum" diyordu. Herkes aynı şeyi hissediyordu. Bunun üzerine toplandılar ve:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda iken bu konuyu nasıl konuşacağız?" dediler. Bu konuda haklarında bir âyet inmesinden korkuyorlardı. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip bir bahane bularak:

“Hamza b. Abdilmuttalib'i, Mus'ab b. Umeyr'i ve Abdullah b. Cahş'ı Cennette görmedin mi?" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Evet gördüm" buyurunca:

“Onlar içki içiyorken ölüp gitmediler mi? Bize haram kılınan şeyi içtikleri halde Cennete mi girdiler?" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah sizi işitmektedir. Dilerse size bir cevap verir" buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz" âyetini indirdi. Onlar da:

“İçmekten vazgeçiyoruz" dediler. Yine zikretmiş oldukları Hamza ve arkadaşları hakkında:

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever"' âyeti nâzil oldu.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde:

“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki:

“Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır..," âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Meysir" ifadesiyle bütün kumar çeşitleri kastedilmektedir. Allah onları zemmetmiş ve daha haram kılmamıştı. Yani bu şeyler daha kendilerine helaldi. Sonra içki hakkında daha ağır olan bir âyeti indirerek:

“Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." buyurdu. İçkiden sadece sarhoş olmak haramdı. Sonra Mâide sûresinin:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz" bu iki âyetler nâzil oldu. Bu âyetlerle içkinin azı da, çoğu da, sarhoş edeni de etmeyeni de haram kılındı.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Atâ (b. Ebî Rebâh) der ki: İçkiyi haram kılan ilk âyet:

“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.» Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: «ihtiyaçtan arta kalanı.» Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz" âyetidir. Bazı kişiler:

“Biz içkiyi yararları için içmekteyiz" dedi. Bazıları da:

“Günah olan bir şeyde hayır yoktur" dediler. Sonra:

“Ey Mü’minler! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar, cünübken, yolcu olan müstesna gusledene kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz yahut biriniz ayakyolundan gelmişseniz veya kadınlara yaklaşmışsanız ve bu durumlarda su bulamamışsanız tertemiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah affeder ve bağışlar" âyeti nâzil oldu. Yine bazı kişiler:

“Biz içkiyi içer ve evimizde otururuz" dediler. Bazıları da:

“Bizi müslümanlarla beraber namaz kılmaktan alıkoyacak bir şeyde hayır yoktur" dediler. Sonra:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz" âyetleri inerek onlara içkiyi yasaklayınca, onlar da içkiyi bütünüyle terk ettiler.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“İnsanlar içkiyi içer ve namaz vakti geldiği zaman bırakır içmezdi. Bize nakledildiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyet nâzil olduğu zaman:

“Allah'ın içkiyi haram kılması yakındır" buyurdu. Sonra Mâide sûresinde, Ahzab gazvesinden sonra onu haram kılarak aklı ve malı yok ettiğini, Allah'ın zikrinden ve namazdan alıkoyduğunu bildirdi."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Artık vazgeçiyor musunuz" âyetini açıklarken şöyle dedi:

“İnsanlar içkiyi terk ederek onu içmez oldular. Bize söylendiğine göre bu âyet nâzil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ey insanlar! Allah içkiyi haram kılmıştır. Kimin yanında içki varsa onu içmesin ve satmasın" buyurdu. Uzun bir süre geçmesine rağmen Müslümanlar hâlâ Medine yollarında döktükleri içkinin kokusunu hissederdi.

Ebu'ş-Şeyh, İbn Merdûye ve Hâkim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında içki içenler elle, ayakabıyla ve sopayla dövülürdü. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edinceye kadar bu şekilde devam etti. Ebû Bekr:

“Bunlara bir had (şeri ceza) uygulasak" dedi ve vefat edene kadar Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında olduğu gibi ceza uyguladı. Ebû Bekr içki içenlere kırkar sopa vururdu. Ebû Bekr'den sonra Ömer de içki içenlere kırkar sopa vurdu. Bir gün ilk Muhacirlerden içki içen biri kendisine getirilince yine sopa vurulmasını emretti. Muhacir:

“Bana niye sopa vuracaksınız ki? Aramızda (hakem olarak) Allah'ın Kitabı vardır" dedi. Ömer:

“Allah'ın hangi kitabında sana vuramayacağımı buluyorsun?" deyince, Muhacir:

“Allah Kitab'ında:

“İman edip salih ameller işleyenlere... daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur..."' buyurmaktadır. Ben de iman edip salih ameller işleyenlerden, sonra Allah'a karşı gelmekten sakınanlardan, Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te ve başka gazvelerde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber savaşanlardanım" dedi. Hazret-i Ömer:

“Buna bir cevap vermeyecek misiniz?" deyince, İbn Abbâs:

“O âyetler geçmiş kişiler için bir mazeret, kalanlar için de bir delildir. Geçmiş kişiler için bir mazeret olması onların içki haram kılınmadan önce vefat etmiş olmalarıdır. Kalanlar için bir delil olması ise, Allah'ın:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz" buyruğudur. Eğer bu kişi iman edip salih amel işleyenlerden, sonra iman edip Allah'a karşı gelmekten sakınanlardan ve iyilik edenlerden ise Allah ona içki içmeyi yasaklamıştır" dedi. Bunun üzerine Ömer:

“Görüşünüz nedir?" diye sorunca, Ali b. Ebî Tâlib:

“Görüşümüz eğer içerse sarhoş olur, sarhoş olursa saçmalamaya başlar. Saçmalarsa iftiralarda bulunur. İftira edenin cezası da seksen sopadır" dedi. Ömer'in emri üzerine de bu kişiye seksen sopa vuruldu.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Enes, Ümmü Enes'in eşi Ebû Talha'dan bildirir: İçkiyi haram kılan âyet nâzil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir münadi gönderdi ve bu münadi yüksek sesle:

“Şüphesiz ki, içki haram kılınmıştır. Onu artık satmayın ve satın almayın. Yanında içki bulunan kişi de onu döksün" diye bağırdı. Ebû Talha:

“Ey çocuk! Bu tulumlardaki içkileri dök" dedi; o da tulumları açıp döktü. O zamanlar içkimiz hurma koruğu ve kuru hurmadan yapılmaktaydı. İnsanlar içkilerini dökünce Medine sokaklarında içki akmaya başladı.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Enes derki: Önceleri yemek yer ve bu şaraplardan içerdik. Filan kişi Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından gelip:

“İçki hakkında âyet nâzil olmuş iken siz daha onu içmekte misiniz?" dedi. Biz:

“Ne diyorsun?" deyince:

“Evet, bu saatte bunu Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) işittim ve yanınıza geldim" dedi. Bunun üzerine biz de kalkıp kaplarımızda bulunan bütün içkileri döktük.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Enes der ki: Ebû Talha'nın yanında yetim malı vardı ve bu malla içki satın almıştı. İçki haram kılındığı zaman Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip:

“Bu içkileri sirke yapayım mı?" deyince:

"Hayır onları dök" buyurdu.

İbn Merdûye'nin, Enes'ten bildirdiğine göre içkiyi haram kılan âyet nâzil olduğu zaman, Medine'de içilen bütün içkiler kuru hurmadan yapılmaktaydı.

Ebû Ya'la'nın bildirdiğine göre Enes der ki: İçkiyi haram kılan âyet nâzil olduğu zaman arkadaşlarımdan bazılarının yanına girdim ve içkinin önlerinde olduğunu gördüm. İçkilere ayağımla vurup:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gidin, içkiyi haram kılan âyet nâzil olmuştur" dedim. O zaman şarapları koruk hurmadan ve kuru hurmadan idi.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd der ki:

“İçki ile ilgili Bakara ve Nisâ süresindeki âyetler nâzil olduğu zaman ashâb hâlâ içki içmekteydi. Ancak bu konuda Mâide süresindeki âyet nâzil olunca içkiyi terk ettiler.

Müslim, Ebû Ya'la ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ebû Sâid el-Hudrî der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize hutbe verdi ve:

“Ey insanlar! Yüce Allah içki hakkında bilgiler vermektedir. Yanında içki bulunan kişi onu satmasın ve hiçbir şekilde ondan faydalanmasın" buyurdu. Kısa bir zaman geçtikten sonra da:

“Yüce Allah içkiyi haram kılmıştır. Bu haberi alan kişi artık yanında bulunan içkiyi satmasın ve içmesin" buyurdu. Yanında içki bulunan kişiler içkilerini Medine yollarına döktüler.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“İçkinin azı da, çoğu da haram kılındığı gibi şarhoşluk veren her içecek te haram kılınmıştır" dedi.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Vehb b. Keysân der ki: Câbir b. Abdillah'a:

“İçki ne zaman haram kılındı?" dediğimde:

“Uhud savaşından sonra haram kılındı. Uhud günü savaşa gideceğimiz zaman daha içmekteydik" karşılığını verdi.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Cabir b. Abdillah:

“İçki haram kılındığı zaman insanlar şarabını kuru hurma ve kuru üzümden yapmaktaydı" dedi.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Câbir der ki: Bir kişinin yanında yetimlerin malı bulunmaktaydı. Bu malla yetimler adına alışveriş yapardı. Bu kişi de bu malla içki satın almış ve küplere doldurmuştu. Yüce Allah içkiyi haram kılan âyeti indirdiği zaman, bu kişi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip:

Resûlallah! Onların bundan başka bir malı yoktur" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Onları dök!" buyurunca adam da içki küplerini döktü.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Ömer:

“İçki haram kılındığı zaman Medine'de koruk hurmadan başka yapılmış bir içkileri yoktu" dedi.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Enes:

“İçki haram kılındığı gün Medine'deki bütün içklerimiz koruk hurmadan yapılmaktaydı" dedi.

İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve Beyhakî'nin, Sünen'de bildirdiğine göre Abdullah b. Amr der ki:

“Kur'ân'daki:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz" âyeti, Tevrat'ta şöyle geçmektedir: Yüce Allah, batılı, oyunları, raksetmeyi, zurnaları, gitarları, defleri, tanburları, şiir okumayı ve içkiyi bir defa bile tatmayı yasak etmek için hakkı indirdi. Yüce Rabbim izzeti ve gücüne yemin ederek:

“Onu haram kıldıktan sonra içen her kişiyi kıyamet gününde mutlaka susuz bırakacağım. Onu haram kıldıktan sonra terk eden kişiye de (kıyamet gününde) mutlaka Kudüs harmanlan hurmalarından yapılmış şaraptan içireceğim" buyurdu.

İbn Merdûye'nin, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah içkiyi haram kıldı ve her şarhoşluk veren şey haramdır" buyurdu.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Ömer:

“Yüce Allah içkiyi haram kıldığı zaman Medine'de bir kuru üzüm tanesi bile yoktu" dedi.

Ahmed, Ebû Ya'la, İbnu'l-Cârûd ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ebû Saîd der ki. Yanımızda yetimlere ait içkiler vardı. Mâide sûresinde bu âyet nâzil olunca durumu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sorup:

“Bunlar yetimlerindir" dedik. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Onları dökün" buyurdu.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Enes:

“İçki haram kılındığı zaman içkiler küplerde mayalanmaktaydı" dedi.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Berâ b. Âzib:

“İçki haram kılındığı zaman su kaplarımızda kuru üzüm ve kuru hurmadan başka bir şey yoktu. Onları da döktük" dedi.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Ömer der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kuru hurmadan içki yapılır. Baldan içki yapılır. Kuru üzümden içki yapılır. Yaş üzümden içki yapılır. Buğdaydan içki yapılır. Size sarhoşluk verici her şeyi de yasaklıyorum" buyurmuştur.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr der ki:

“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.» Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: «İhtiyaçtan arta kalanı.» Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz" âyeti nâzil olduğu zaman bazı kişiler "...Onlarda büyük günah... vardır...'" diye içkiyi terk etmiştir. Bazıları da:

“...İnsanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır..." diye içmeye devam etmiştir. "Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." âyeti nâzil olduğu zaman, namaz vakti içmeyi bırakırlar ve namaz dışında tekrar içerlerdi. Sonra:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz" âyeti nâzil olunca, Hazret-i Ömer:

“Kaybolasın! Bugün kumarla beraber zikredildin" dedi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Şa'bî der ki: İçki hakkında dört âyet nâzil olmuştur. "Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.» Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: «İhtiyaçtan arta kalanı.» Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz" âyeti nâzil olduğu zaman ashâb içki içmeyi bıraktı. "...Hem içki, hem de güzel bir yiyecek çıkarırsınız..." âyeti nâzil olunca da tekrar içmeye başladılar. Sonra:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz" âyetleri nâzil oldu.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî der ki:

“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.» Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: «İhtiyaçtan arta kalanı.» Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz" âyeti nâzil olduğu zaman ashâb içki içmeye devam etmişti. Abdurrahman b. Avf yemek yapıp bazı kişileri davet etti. Davet edilenlerin arasında Ali b. Ebî Tâlib de bulunmaktaydı. Ali b. Ebî Tâlib "Kâfirun" sûresini okudu ve (sarhoşluğundan dolayı) bir şey anlamadı. Bunun üzerine Yüce Allah içki hakkında daha ağır olan:

“Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." âyetini indirdi. İçki henüz helaldi ve sabah namazından sonra gün (güneş) yükselinceye kadar içerlerdi. Öğle vakti aklıselim bir şekilde namaza kalkarlardı. Sonra yatsı namazını kılana kadar bir daha içmezlerdi. Yine sabah namazına aklıselim bir şekilde kalkarlardı. Bu şekilde sürekli içerlerdi. Sa'd b. Ebî Vakkas yemek yapıp bazı kişileri davet etti. Bu davette Ensâr'dan da bir kişi vardı. Onlara bir deve kafası kızarttı ve davet etti. Yemek yiyip içki içerek şarhoş olduklarında sohbet etmeye başladılar. Sa'd bir şey söyleyince Ensârlı hiddetlenip deve çenesinin kemiği ile vurarak Sa'd'ın burnunu kırdı. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Ey Mü’minler! içki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz'" âyetlerini indirerek önceki âyetleri neshedip içkiyi tamamen haram kıldı.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde:

“Mâide süresindeki içkiyi haram kılan âyet, Ahzab gazvesinden sonra inmişti. O zaman bedevilerin yanında içkiden daha güzel bir şey yoktu" dedi.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Rabî': Bakara sûresinde içki hakkında bu âyet nâzil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Şüphesiz Rabbiniz içkinin haram kılınması konusunda ilerleyecektir" buyurdu. Sonra Nisâ süresindeki âyet nâzil olunca yine:

“Şüphesiz Rabbiniz içkinin haram kılınması konusunda daha ileri gidecektir" buyurdu. Sonra da Mâide süresindeki âyet nâzil oldu ve içki haram kılındı.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b el-Kurazî der ki: İçkiyi haram kılma hakkında dört âyet inmiştir. Birincisi Bakara sûresindedir. İkincisi ise:

“Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden şerbet, şıra (içecek) ve güzel rızık elde edersiniz" âyetidir. Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir vakit namaz kılarken arkasında cemaatten şarhoş birinin şarkı söylemesi üzerine Yüce Allah, Nisâ sûresinde:

“Ey Mü’minler! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar, cünübken, yolcu olan müstesna gusledene kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz yahut biriniz ayakyolundan gelmişseniz veya kadınlara yaklaşmışsanız ve bu durumlarda su bulamamışsanız tertemiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah affeder ve bağışlar" âyetini indirdi. Bu âyetten sonra bir kısım insanlar içmeye devam etti, bir kısmı da terk etti.

Sonra Mâide sûresinde bu konuda dördüncü âyet nâzil olunca, Ömer:

“Ey Rabbim! Biz de ondan vazgeçtik" dedi.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Muhammed b. Kays der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Medine'ye geldiği zaman içki içen ve kumar parası yiyen bazı kişiler yanına gelip bu konuyu sordular. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki:

“Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür...'" âyetini indirdi. Bu kişiler:

“Bunlar, hakkında ruhsat gelmiş şeylerdir. Biz kumar parası yiyip içki içeceğiz. Sonra istiğfar ederiz" dediler. Sonra bir kişi gelip akşam namazında:

“De ki:

“Ey inkarcılar! Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim taptığıma da sizler tapmazsınız" diye okumaya ve karıştırmaya başladı. Ne okuduğunu bimiyordu. Sonra Yüce Allah:

“Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar... namaza yaklaşmayın..." âyetini indirdi. Bundan sonra insanlar namaz vakti gelene kadar içiyordu. Namaz vakti gelince de içmeyi bırakarak aklıselim bir şekilde namaza kalkıyor ve ne okuduklarını biliyorlardı. Sürekli bu şekilde içki içiyorlardı. Allah:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz'" âyetlerini indirince:

“Ey Rabbim! Ondan vazgeçtik" dediler.

Ebu'ş-Şeyh, Hâkim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki:

“İçkiyi haram kılan âyet nâzil olduğu zaman sahabilerden bazıları bazılarının yanına gidip:

“İçki haram kılındı ve şirkle eşit sayıldı" demeye başladılar.

Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ayyaş (sürekli içki içen) kişi Allah'ın huzuruna putperest gibi çıkar" buyurdu ve:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz" âyetini okudu.

Ahmed ve İbn Merdûye'nin, Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah, içkiyi, kumarı ve tavlayı haram kıldığı gibi darıdan yapılan içkiyide haram kılmıştır. Her şarhoşluk veren şey de haramdır" buyurdu.

İbn Merdûye'nin, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah, içkiyi, kumarı ve tavlayı haram kılmıştır. Her şarhoşluk veren şey de haramdır" buyurdu.

Buhârî ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Ömer:

“İçkiyi haram kılan âyet nâzil olduğu zaman Medine'de beş türlü içki vardı. Bunların arasında üzüm içkisi de bulunmamaktaydı" dedi.

Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve İbn Merdûye'nin, Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) fetih yılında:

"Yüce Allah, içki, put, ölmüş hayvan ve domuz satışını haram kılmıştır" buyurdu. Bazı kişiler:

“Ölü hayvanların yağı için ne dersin? Zira onunla gemiler ve deriler yağlanıyor, insanlar onu aydınlatmada da kullanıyorlar" deyince:

“O da haramdır" karşılığını verdi. Sonra da:

“Allah Yahudileri kahretsin. Allah iç yağının satışını kendilerine haram etmiş, ancak onlar bu yağları eritip satmışlar ve parasını öyle yemişlerdi" buyurdu.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Devs'ten bir kişi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelmiş ve hediye olarak bir tulum dolusu içki getirmişti. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sen burada yokken Allah'ın bunu haram kıldığını bilmiyor musun?" deyince, Devsli beraberinde olan kişiye o içkiyi satmasını söyledi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Onu içmeyi haram kılanın, satılmasını ve parasının yemesini de haram kıldığını bilmiyor musun?" buyurdu. Devsli, adamına tulumu dökmesini emretti ve tulumda bir damla içki kalmayıncaya kadar döküldü.

İbn Merdûye, Temîm ed-Dâri'den bildiriyor: O her yıl Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bir tulum dolusu içki hediye ederdi. İçkinin haram kılındığı yıl yine Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bir tulum İçki getirmişti. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu gördüğünde gülerek:

“Bunun haram kılındığını bilmiyor musun?" buyurdu. O " Resûlallah! Onu satıp parasından faydalanabilir miyiz?" deyince:

“Allah Yahudilere lanet etsin. Allah, sığır ve koyunun iç yağının satışını kendilerine haram etmiş, ancak onlar bu yağları eritip satmışlar ve parasını öyle yemişlerdir. İçkinin parası da, satışı da haramdır" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, Ebû Avâne, Tahâvî, İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân, Dârakutnî, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin, Şuab'da bildirdiğine göre Amr minbere çıkıp:

“Derim ki, içkiyi haram kılan âyet nâzil olmuştur. Bu âyet nâzil olduğu zaman içki üzümden, kuru hurmadan, buğdaydan, arpadan ve baldan olmak üzere beş şeyden yapılmaktaydı. Aklı örten her şey içkidendir" dedi.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Amr:

“Bu şıralar, beş şeyden yapılmaktadır. Bunlar, kuru hurma, kuru üzüm, bal, buğday ve arpadır. Bunlardan mayalayıp beklettiğin her şey içki olur" demiştir.

Şâfiî, İbn Ebî Şeybe, Müslim ve Beyhakî'nin, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Her sarhoşluk verici şey içkidir, her içki de haramdır" buyurmuştur.

Hâkim'in, Câbir'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kuru üzüm ve kuru hurma (dan yapılan şıra) içkidir" buyurmuştur. Yani ikisi bir arada şıra yapıldığı zaman içkidir.

İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Nâsih'te Nehhâs, Hâkim ve Zehebî'nin, Nu'mân b. Beşîr'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

“Buğdaydan içki yapılır. Arpadan içki yapılır. Kuru üzümden içki yapılır. Kuru hurmadan içki yapılır. Baldan içki yapılır. Ben de, size şarhoşluk verici her şeyi de yasaklıyorum" buyurmuştur.

Hâkim'in bildirdiğine göre Meryem binti Târik der ki: Hacca giden muhacir kadınlarla beraber idim. Hazret-i Âişe'nin yanına girdik ve bu kadınlar Hazret-i Âişe'ye şıra yapılan kapları sordular. Bunun üzerine o:

“Sorduğunuz kapların çoğu Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bulunmamaktaydı. Siz Alah'tan korkun ve sarhoşluk verici şeylerden uzak durun. Zira Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sarhoşluk verici her şey haramdır" buyurmuştur. Eğer küp şırası da sarhoşluk veriyorsa ondan da sakının" dedi.

İbn Ebî Şeybe, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbnu'l-Münzir ve Nehhâs'ın, Nâsih'te, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“içki şu iki ağaçtan yapılmaktadır. Bunlar hurma ağacı ve asmadır" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ, Zemmü'l-Melâhi'de, bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“Meysir" ifadesi kumar anlamındadır" dedi.

Beyhakî'nin, Sünen'de bildirdiğine göre İbn Ebî Ömer:

“Meysir" ifadesi kumar anlamındadır" derdi.

Abd b. Humeyd ve Beyhakî'nin, Sünen'de bildirdiğine göre Mücâhid:

“Kumar Perslerin zarları, Arapların da oklarıdır. Bunların hepsi de kumardır" dedi.'

Beyhakî'nin bildirdiğine göre Mücâhid:

“Meysir" ifadesiyle bütün kumar çeşitleri kastedilmektedir. Hata çocukların oynadığı ceviz oyunu bile bir tür kumardır" dedi.

İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin, Ebû Mûsa el-Eş'arî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bu işaretli olan ve sürekli azarlanan (azarlanarak atılan) zarlardan sakının. Çünkü onlar kumardandır" buyurdu.

İbn Merdûye ve Beyhakî'nin, Şuab'da, Semure b. Cundub'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bu işaretli olan ve sürekli azarlanan (azarlanarak atılan) zarlardan sakının. Çünkü onlar kumardandır" buyurdu.

Ahmed, İbn Ebi'd-Dünyâ, Zemmü'l-Melâhi'de, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin, Şuab'da, İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bu işaretli olan ve sürekli azarlanan (azarlanarak atılan) zarlardan sakının. Çünkü o, Acemlerin kumarıdır" buyurdu.

Vekî', Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Ebi'd-Dünyâ İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd:

“Bu işaretli olan ve sürekli azarlanan (iddia ile atılan) zarlardan sakının. Çünkü o, Acemlerin (Arap olmayanların) kumarıdır" dedi.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“İçinde bir şey kazanıp veya kaybetme olan bütün oyunlar kumardır. Hata çocukların ceviz ve zarlarla oynadıkları oyunlar bile kumardır" dedi.

İbn Ebî Şeybe, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib:

“Tavla oyunu ve satranç kumardandır" dedi.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hazret-i Ali:

“Satranç oyunu, Acemlerin kumarıdır" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Kâsım b. Muhammed'e tavla oyununun kumardan olup olmadığı sorulunca:

“Allah'ın zikrinden ve namazdan alıkoyan her şey kumardandır" karşılığını verdi.

Abd b. Humeyd, İbn Ebi'd-Dünyâ, Zemmü'l-Melâhi'de ve Beyhakî'nin, Şuab'da bildirdiğine göre Kâsım'a:

“Siz tavla oyununu sevmezsiniz. Satranç hakkında ne dersiniz?" denilince:

“Allah'ın zikrinden ve namazdan alıkoyan her şey kumardandır" cavabını verdi.

Abd b. Humeyd, İbn Ebi'd-Dünyâ, Zemmü'l-Melâhi'de, Ebu'ş-Şeyh ve Beyhakî'nin, Şuab'da, Rabî' b. Kulsûm vasıtasıyla bildirdiğine göre babası şöyle dedi: İbnü'z-Zübeyr bize hutbesinde dedi ki:

“Ey Mekke ahalisi! Bana bazı kişilerin "Tavla" oyunu denilen bir oyunla oynadığı söylendi. Oysa Yüce Allah Kitab'ında:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz" buyurmaktadır. Allah'a yemin olsun ki, onu oynayan biri bana getirilirse onun saçlarını kesip kırbaçlarım ve kumar parasını da onu getiren kişiye veririm" dedi.

İbn Ebî Şeybe ve İbn Ebi'd-Dünyâ'nın Ebû Mûsa el-Eş'arî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Tavla oynayan kişi, Allah ve Resûlüne asi olmuş olur" buyurdu.

Ahmed'in, Ebû Abdirrahman el-Hutamî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Tavla oynayıp ta sonra kalkıp namaz kılan kişi, irin ve domuz kanıyla abdest alıp namaz kılmış gibidir" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe ve İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre Abdullah b. Amr:

“Tavla oynamak kumardır ve tavla oynayan kişi domuz eti yemiş gibidir. Tavlayı parasız yani bir şeyi kazanma veya kaybetme şartı olmadan oynayan kişi de domuz yağı sürünmüş gibidir" dedi.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre Mücâhid der ki: Tavla oyunu meysir denilen kumardan sayılır. Onunla parasız oynayan kişi ellerini domuz kanı ile boyamış gibidir. Oynayanların yanında oturan da domuzun derisini yüzenlerin yanında oturanlar gibidir. Yanlarında oturan kişiye (abdsetli ise namaza kalkacağı zaman yeniden) abdest alması emrolunur. (Hüküm olarak) zar ve satranç oyunu da aynıdır.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre Yahya b. Ebî Kesîr der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) tavla oynayan kişilerin yanından geçerken:

“Allah'ın zikrinden alıkonmuş kalpler, uğraşan eller ve boş konuşan diller" buyurmuştur.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“Tavla oyunu Acamlerin kumarıdır" dedi.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre Mâlik b. Enes:

“Satranç ta tavla gibidir. Bize söylendiğine göre İbn Abbâs tavlası olan bir yetimin velisi olmuştu ve o tavlayı yakmıştı" dedi.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre Abdullah b. Amr der ki: İbn Abbâs'a satranç oyunu sorulunca:

“O tavladan daha kötüdür" dedi.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre Ebû Câfer'e satranç oyunu sorulunca:

“O Mecûsiliktir, onunla oynamayın" cevabını verdi.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre Abdulmelik b. Umeyr:

“Şam'dan bir kişinin görüşüne göre her mümin günde on iki defa bağışlanır. Ancak şah oyunu yani satranç oynayanlar bunların dışındadır" dedi.

Abd b. Humeyd, İbn Ebi'd-Dünyâ ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Katâde der ki:

“Meysir demek kumar demektir. Cahiliye döneminde kişi malı ve ailesi üzerine kumar oynardı. Sonra da üzüntülü bir şekilde başkasının elinde olan malına bakardı. Bu şekilde kumar, birbirlerinin arasına kin ve düşmanlık bırakırdı. Yüce Allah bunu yasaklayarak ve haram kılınması konusunda ileri giderek:

“...Şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz..." diye haber verdi.

İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Ebi'd-Dünyâ, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in, Leys vasıtasıyla bildirdiğine göre Atâ, Tâvus ve Mücâhid:

“İçinde bir şey kazanıp veya kaybetme (ihtimali) olan bütün oyunlar kumardır. Hatta çocukların aşık ve cevizlerle oynaması bile kumardır" dediler.

İbn Ebî Şeybe, İbn Ebi'd-Dünyâ ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Muhammed b. Şîrîn bayram gününde çocukların içinde bir şeyler kazanıp veya kaybetme olan oyunlar oynadıklarını görünce:

“Böyle oyunlar oynamayın, çünkü bunlar kumardandır" dedi.

İbn Ebi'd-Dünyâ ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Şîrîn:

“İçinde bir şey kazanıp veya kaybetme olan oyunlar, ayağa kalkma (içinde birbirlerine saldırma olan oyunlar), bağırmak (içinde birbirlerine bağırma olan oyunlar) ve kötülük (içinde birbirlerini mağdur etme olan oyunlar) kumardandır" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in, Yezîd b. Şureyh'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Üç şey kumardandır. Bunlar: «Güvercinlere ıslık çalmak, içinde bir şeyler kazanıp veya kaybetme olan oyunlar oynamak ve zar atmaktır»" buyurdu.

Ahmed, Ebû Dâvud, İbn Mâce ve İbn Ebi'd-Dünyâ'nın, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir güvercinin peşisıra giden birini gördü ve:

“Bir şeytan diğer bir şeytanın peşinden gitmektedir" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî):

“Hazret-i Osmân'ın bir hutbesinde bulunmuştum. O güvercinleri kesip köpekleri öldürmeyi emretti" dedi.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre Hâlid el-Hazzâ, Eyyûb isimli bir kişinin:

“Firavun oğullarının oyuncağı güvercinlerdir" dediğini nakletti.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre İbrâhîm(-i Nehaî):

“Uçan güvercinlerle oynayan kişi, fakirliğin acısını tatmadan önce ölmez" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb:

“Bir veya iki koyun karşılığında et satmak Cahiliye ehlinin kumarlarından idi" dedi.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b el-Kurazî kumar hakkında şöyle dedi:

“Önceleri (birkaç kişi) kesimlik bir hayvan satın alarak onu (satın alanların sayısından daha az) hisselere ayırırlardı. Sonra şans oklarını (bir torbaya) atarak (okları çekmekle görevli kişi):

“Ey okları çeken kişi, ey okları çeken kişi!" diye bağırırdı (torbada bulunan oklardan birer birer hisse sayısınca ok çekerdi). İsmi çıkan kişi bir şey ödemeden bir hisse alırdı. Oku çekilmeyen kişiler ise hiçbir şey alamaz ve kurbanlığın parasını öderdi.

Buhârî'nin el-Edebü'l-Müfred'de bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Okları çeken kişi nerede?" denilirdi. Sütten kesilecekleri zaman vermek üzere on yavru karşılığında bir kesimlik hayvan alırlardı. Sonra on okun içinden bir ok çekerler ve dokuz ok kalırdı. Bir ok kalıncaya kadar, birer birer okları çekerler ve sona kalan ok sahibi kesimlik hayvanı alırdı. Diğer dokuz kişi ileride sütten kesilecek on yavruyu verirdi. Bu da kumardandır."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Ensâb, müşriklerin kendileri için kurbanlar kestikleri taştan putlardır. Ezlâm ise kısmet aramada kullandıkları fal oklarıdır" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“Müşriklerin çakıl taşları vardı. Bir kişi bir gazveye çıkacağı zaman veya çıkmayacağı zaman o çakıl taşlarıyla fal bakar ve ona göre hareket ederdi" dedi.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini açıklarken:

“Burada İranlıların kumar oynadıkları zarlar ve bedevilerin okları kastedilmektedir" dedi.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Seleme b. Vehrem der ki: Tâvus'a (.....) ifadesinin açıklamasını sorduğumda:

“Cahiliye zamanında onların fal baktıkları okları vardı. Bu okların içinde de işaretli bir ok vardı. Kişi bir yere gideceği zaman o oklardan bir tanesini çekerdi. Eğer işaretli ok çıkarsa işinden vazgeçer ve yola çıkmazdı. Eğer işaretsiz ok çıkarsa gideceği yere giderdi. Kadın bir yere gideceği zaman fal oklarına bakmazdı. Şair bu konuda:

"Kadın bir şey yaptığında başörtüsü takardı,

Fal oklarına bakmadan yapacağını yapardı" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in, Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini açıklarken:

“Burada Allah'ın öfkesi kastedilmektedir" dedi.

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“...Şeytan işi pisliklerdir..." âyetini açıklarken:

“Burada şeytanın süslemiş olduğu pislikler kastedilmektedir" dedi. "Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?" âyeti hakkında ise:

“Burada Sa'd b. Ebî Vakkâs'ın kafasının yarıldığı an ve haram kılınacağının tehdidi kastedilmektedir" dedi. "Öyleyse Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin... Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir" âyetini açıklarken:

“İçkinin, kumarın, putların ve fal oklarıyla bakmanın haramlığında Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Eğer itaat etmekten yüz çevirirseniz, Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) sadece tebliğ etmek düşer" dedi.

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Taberânî, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin, Şuabu'l-İmân'da bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: İçkiyi haram kılan âyet nâzil olduğu zaman, ashâb:

Resûlallah! İçki içip te ölen arakadaşlarımızın durumu ne olacak?" deyince:

“iman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever" âyeti nâzil oldu.

Tayâlisî, Abd b. Humeyd, Tirmizî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Berâ b. Âzib der ki:

Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından içki içip te ölenler vardı. İçkiyi haram kılan âyet nâzil olduğu zaman Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından bazı kişiler:

“İçki içip te ölen arkadaşlarımızın durumu ne olacak?" diye sordular. Bunun üzerine:

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever" âyeti nâzil oldu.

İbn Cerîr, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Enes der ki: Ben, Ebû Talha, Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh, Muâz b. Cebel, Süheyl b. Beydâ ve Ebû Ducâne'ye bardaklarla kuru hurma ve koruk hurmalardan yapılan içkiden sunuyordum. Kafaları da artık demlenmişti. Bu sırada bir münadinin:

“Bilin ki, artık içki haram kılınmıştır" diye seslendiğini işittik. Biz bunu duyduktan sonra yanımızdaki bütün içkileri döktük. Küpleri kırmadan önce kimse yanımıza girmedi ve bizden de kimse dışarı çıkmadı. Bazılarımız abdest alıp bazılarımız da guslederek Ümmü Suleym'in güzel kokularından süründük. Sonra da Mescid'e gittik. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?" âyetlerini okuyordu. Bir kişi:

Resûlallah! Aramızda daha önce içki içip te ölenlerin durumu ne olacaktır?" deyince, Yüce Allah:

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever" âyetini indirdi.

Abd b. Humeyd, Ebû Ya'la, İbnu'l-Münzir, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Enes der ki: Ben, Ebû Talha'nın evinde konukların sâkisiydim. İçkiyi haram kılan âyet nâzil olunca bir münadi bunu duyurmaya başladı. Ebû Talha, bana:

“Çık ta bu sesin ne olduğuna bak!" dedi. Çıkıp baktıktan sonra:

“Bu münadidir, şimdi içkinin haram kılındığını bildirmektedir" dedim. Bunun üzerine Ebû Talha:

“Git içkileri dök!" dedi. (Herkes içkisini dökünce) Medine sokaklarında içki akmıştı. O zaman içkileri üzüm şırası kuru hurma ve koruk hurmadandı. Ashâbdan bazıları:

“Bazı kişiler karnında içki varken öldüler" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah:

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever'" âyetini indirdi.

Saîd b. Mansûr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Câbir b. Abdillah:

“Bazı kişiler Uhud günü sabah vakti içki içmişler ve Uhud savaşında şehit olmuşlardı" dedi.

Taberânî, Hâkim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd der ki: İçkiyi haram kılan âyet nâzil olduğu zaman Yahudiler:

“Sizin ölen kardeşleriniz içki içmiyor muydu?" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah:

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever" âyetini indirdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bana:

“Bana, senin de onlardan olduğun söylendi" buyurdu.

Dârakutnî, el-Efrâd'da ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd der ki:

“İçkiyi haram kılan âyet nâzil olduğu zaman müslümanlar:

Resûlallah! Daha önce içip te daha içki karınlarındayken ölen kardeşlerimizin durumu ne olacak?" deyince: Yüce Allah:

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever'" âyetini indirdi.

İbn Merdûye'nin, Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever" âyetini açıklarken şöyle dedi. Burada içki haram kılınmadan önce içki içip te ölen Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı kastedilmektedir. İçki haram kılınmadan önce içtikleri içkiden dolayı bir günahları yoktur. İçki haram kılındığı zamanda ashâb:

“Kardeşlerimiz bunu içerek ölürken nasıl oluyor da bize haram kılınıyor?" deyince, Yüce Allah:

“İman edip salih ameller işleyenlere... tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur..." âyetini indirdi. Burada Yüce Allah:

“Ben içkiyi haram kılmadan önce içenler için bir günah yoktur. Tabi ki, eğer iyilikler eden ve Allah'tan korkan kişilerden iseler böyledir. Çünkü:

“...Allah, iyilik edenleri sever" buyurmaktadır.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“İman edip salih ameller işleyenlere... tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur..." âyeti, Bedir'de ve Uhud'da Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber savaşıp ta şehid olanlar hakkında inmiştir" dedi.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde der ki: Yüce Allah, Ahzâb sûresinden sonra Mâide sûresinde içkiyi haram kılan âyeti indirdikten sonra bu konuda Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbmdan bazı kişiler:

“Filan kişi Bedir savaşında, filan kişi de Uhud savaşında ölmüştür. Onlar içki içmekteydi. Biz de onların Cennetlik olduklarına şahidiz" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah:

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever"' âyetini indirdi. Burada Yüce Allah:

“Onlar Allah'tan korkar ve iyilikler ederlerdi. Onlar içkiyi kendilerine helal iken içtiler ve içki onlar öldükten sonra haram kılındı. İçtiklerinden dolayı onlara bir günah yoktur" buyurmaktadır.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin, Ali vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“İman edip salih ameller işleyenlere... tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur..." âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Ashabdan bazı kişiler:

Resûlallah! İçki içerek ve kumar parası yiyerek ölen kardeşlerimizin durumu nedir?" deyince Yüce Allah:

“İman edip salih ameller işleyenlere... tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur..."âyetini indirdi. Burada içkiyi haram kılınmadan önce tatmış olanlar kastedilmektedir. İçkiyi haram kılan âyet nâzil olduktan sonra Allah'tan korkup iyilikler edenler hakkında, Yüce Allah:

“Kime Rabb'inden bir öğüt gelir de yaptığından geri durursa, geçmişi kendisinedir..."buyurmaktadır.

Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Mes'ûd der ki:

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever" âyeti nâzil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), bana:

“Bana, senin de onlardan olduğun söylendi" buyurdu.

Dîneverî, Mucâlese'de, İbn Merdûye ve Ebû Nuaym'ın, Hilye'de bildirdiğine göre Sâbit b. Ubeyd der ki: Hâtib oğullarından bir kişi Hazret-i Ali'ye gelip:

“Ey müminlerin emiri! Ben Medine'ye geri dönmekteyim. Medine'liler Osman'ı sormaktalar, onlara ne diyeyim?" dedi. Ali:

“Onlara, Osman'ın iman edip salih ameller işleyenlerden, sonra Allah'tan korkup iman edenlerden ve Yine Allah'tan korkup iyilik edenlerden olduğunu haber ver. Allah iyilik edenleri sever" dedi.

İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir'in, Atâ' b. es-Sâib vasıtasıyla Muhârib b. Dissâr'dan bildiriyor: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından bazı kişiler Şam'da içki içmişti. Yezid b. Ebî Süfyân onlara:

“Siz içki mi içtiniz?" deyince:

“Evet içtik, Yüce Allah:

“İman edip salih ameller işleyenlere... tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur..." buyurmaktadır" dediler ve âyeti sonuna kadar okudular. Yezid b. Ebî Süfyân bu kişiler hakkında Ömer'e bir mektup yazdı. Hazret-i Ömer de cevaben:

“Eğer bu mektubum sana gündüz vakti yetişirse geceyi bekleme, gece yetişirse gündüzü bekleme ve onları bana gönder. Allah'ın kulları arasında fitne çıkarmasınlar" diye bir mektup yazdı. Bunun üzerine Yezid b. Ebî Süfyân bu kişileri Ömer'e gönderdi. Bunlar Hazret-i Ömer'in yanına ulaştıklarında:

“Siz içki içtiniz mi?" diye sordu. Onlar:

“Evet içtik" dediler. Ömer:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz" âyetini okuyunca, onlar:

“Sonrasındaki:

“İman edip salih ameller işleyenlere... tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur..." âyetini oku" dediler. Ömer bu konuda oradakilerin görüşünü alarak Hazret-i Ali'ye:

“Senin görüşün nedir?" deyince Ali şöyle dedi:

“Gördüğüm kadarıyla Allah'ın dininde Allah'ın razı olmayacağı bir şekilde hüküm kıldılar. Eğer helal olduğunu iddia ediyorlarsa onları öldür. Çünkü Allah'ın haram kıldığını helal kılmaktalar. Eğer haram olduğunu iddia ederlerse her birine seksen sopa at. Çünkü Allah'ın adına yalan söylemişlerdir. Allah bize, birbirlerine iftira edenler hakkında uygulanacak cezayı haber verdi" dedi. Bunun üzerine Ömer her birine seksen sopa vurdurdu.

İbn Merdûye ve Beyhakî'nin, Şuabu'l-îmân'da, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah, içkiyi, (içki elde etmek amacıyla) ağacını dikeni, içeni, (içki için gereken şeyi) sıkanı, yanında bulunduranı, içki dağıtanı, içireni, taşıyanı, parasını yiyeni ve satanı lanetlemiştir" buyurdu.

Veki', Buhârî ve Müslim'in, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

“Dünyada şarabı içen kişi, tövbe etmedikçe âhirette onu içmeyecektir" buyurdu.

Beyhakî'nin, Şuab'da, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Dünyada şarabı içen kişi, tövbe etmedikçe Cennete girse bile âhirette onu içemeyecektir" buyurdu.

Müslim ve Beyhakî, Câbir b. Abdillah'tan bildiriyor: Bir kişi Yemen'den gelip Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) memleketlerinde darıdan imal ettikleri ve kendisine Mizr dedikleri içkinin hükmünü sordu. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“O şarhoşluk verir mi?" diye sorunca:

“Evet şarhoşluk verir" dedi.

Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Her sarhoşluk veren şey haramdır. Allah'ın içki içenlere (kıyamet gününde) Tînetu'l-Habâl içireceğine dair ahdi vardır" buyurdu. Oradakiler:

Resûlallah! Tînetu'l-Habâl nedir?" dediklerinde:

“Cehennem ahalisinin teridir" veya:

“Cehennem ahalisinin irinleridir" buyurdu.

Abdurrezzâk, Hâkim ve Beyhakî'nin, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Bir defa içki içen kişinin kırk gece namazı kabul olunmaz. Eğer tövbe ederse Allah tövbesini kabul buyurur. İkinci defa içtiği zaman bir kırk gece daha namazı kabul olunmaz. Yine tövbe ederse Allah tövbesini kabul buyurur. Üçüncü defa içtiği zaman bir kırk gece daha namazı kabul olunmaz. Eğer bir daha tövbe ederse Allah yine tövbesini kabul buyurur. Dördüncü kez içerse yine kırk gece daha namazı kabul olunmaz. Eğer tövbe ederse tövbesi de kabul edilmez ve Allah'ın ona (kıyamet gününde) Tînetu'l-Habâl içirmesi hak olur." "Tînetu'l-Habâl nedir?" denilince:

“Cehennem ahalisinin irinleridir" buyurdu.

Beyhakî'nin, Abdullah b. Amr b. el-Âs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bir defa içki içen kişinin kırk sabah namazı kabul olunmaz. Eğer tövbe ederse Allah tövbesini kabul buyurur. İkinci defa içtiği zaman Allah bu kişinin kırk sabah tövbesini kabul etmez" buyurdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) üçüncü defada mı, dördüncü defada mı hatırlamıyorum:

“Bir daha içtiği zaman Allah'ın ona kıyamet gününde Cehennem ahalisinin irinlerini içirmesi hak olur" buyurdu.

Hâkim ve Beyhakî'nin, Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bir namaz vaktini şarhoşluktan dolayı terk eden kişi, sanki dünya ve içindekilere sahip olduktan sonra kendisinden geri alınmış gibidir. Kim de namazı dört defa şarhoşluktan dolayı terkederse Allah'ın ona (kıyamet gününde) Tînetu'l-Habâl içirmesi hak olur." Ashâb:

“Tînetu'l-Habâl nedir?" dediklerinde:

“Cehennem ahalisinin irinleridir" buyurdu.

Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin, Abdullah b. Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), içkiyi, (içki için gereken şeyi) sıkanı, sıktıranı, satanı, satın alanı, taşıyanı, kendisi için taşınanı, içireni, içeni ve parasını yiyeni lanetlemiştir.

Hâkim ve Beyhakî'nin, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Cibrîl bana gelip: «Ey Muhammed! Allah, içkiyi, (içki için gereken şeyi) sıkanı, sıktıranı, içeni, taşıyanı, kendisi için taşınanı, satanı, içireni ve içittireni lanetlemiştir» dedi."

İbn Ebi'd-Dünyâ ve Beyhakî'nin, Hazret-i Osmân'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Pisliklerin anası olan içkiden uzak durunuz. Sizden önceki kavimlerden bir kişi ibadet eder ve kadınlara yaklaşmazdı. Bu kişiye sapık bir kadın aşık olup gönlünü kaptırdı. Hizmetçisini ona gönderdi ve: «Seni bir şahitlik için davet ediyoruz» dedi. Adam bu hizmetçi ile beraber kadının evine geldi. Her kapıdan girmelerinde hizmetçi girdikleri kapıyı kapatıyordu. Ta ki, oturmuş parlayan bir kadının yanına geldiler. Bu kadının yanında bir çocuk ve içki dolu camdan büyük bir kap vardı. Kadın: «Ben seni şahitlik için çağırmadım. Ben seni ya bu çocuğu öldürmen, ya benimle beraber olman veya şu içkiden bir bardak içmen için çağırdım. Eğer kabul etmeyecek olursan bağırır ve senin rezil ederim» dedi. Adam bir kurtuluş olmadığını görünce: «Bana bu içkiden bir bardak ver» dedi. Bunun üzerine kadın ona bir bardak içki içirdi. Adam bir bardak içince: «Bana bir bardak daha ver» dedi. Adam kadınla beraber olana kadar içki içti ve çocuğu öldürdü. İçkiden uzak durunuz. Muhakkak ki, Allah, iman ile içkiyi ona müptela olmuş bir kişinin göğsünde bir araya getirmez. Bir araya geldiklerinde de mutlaka biri diğerini kovar. "

Abdurrezzâk, Musannef’te mevkuf olarak Osmân'dan (onun sözü olarak) bunun aynısını bildirir.

Hâkim ve Beyhakî'nin, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İçkiden uzak durunuz. Çünkü o, bütün kötülüklerin anahtarıdır" buyurdu.

İbn Mâce, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebu'd-Derdâ der ki: Dostum Ebu'l-Kâsım bana:

“Kesilsen de, yakılsan da Allah'a hiçbir şeyi ortak koşma. Bilerek farz namazı terk etme. Bilerek farz namazı terk eden kişi zimmetten beri olur. İçki de içme, çünkü o bütün kötülüklerin anahtarıdır" diye vasiyet etti.

Beyhakî'nin, Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah, Firdevs'i eliyle inşa edip oraya müşriklerin ve sürekli içki içen sarhoşların girmesini yasakladı" buyurdu.

Beyhakî'nin, Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Üç kişinin namazı kabul edilmez ve hiçbir ameli semaya yükseltilmez. Bunlar, geri dönüp teslim oluncaya kadar efendisinden kaçan köle, razı edene kadar kocasını darıltan kadın ve ayılıncaya kadar şarhoştur" buyurmuştur.

Beyhakî'nin, Hazret-i Ali'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ana babasına asi olan evlat ve ayyaş kişi Cennete girmeyecektir" buyurmuştur.

Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Ömer:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) içki içilen bir sofrada oturmayı yasaklamıştır" dedi.

Beyhakî'nin, Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah'a ve âhiret gününe iman eden kişi, eşini hamamlara göndermesin. Allah'a ve âhiret gününe iman eden kişi hamama peştamalsız girmesin. Allah'a ve âhiret gününe iman eden kişi içki bulunan bir sofraya oturmasın" buyurmuştur.

Buhârî, Târih'te ve Beyhakî'nin, Süheyl b. Ebî Sâlih vasıtasıyla Muhammed b. Abdillah'tan, onun da babasından bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ayyaş öldüğü zaman Allah'ın huzuruna putperest gibi çıkar" buyurdu.

Buhârî, Târih'te ve Beyhakî, Süheyl vasıtasıyla babasından, o da Ebû Hureyre'den merfû olarak bunun aynısını bildirir. Buhârî:

“Ebû Hureyre'nin bu hadisi sahîh değildir" demiştir.

Abdurrezzâk'ın, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kim ayyaş olarak ölürse Allah'ın huzuruna putperest gibi çıkar" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ ve Beyhakî'nin, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kim aklı örten bir şarabı içerse büyük günahlar kapısından bir kapıya gelmiş olur" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Amr der ki:

“Zina etmem benim için içki içmemden daha iyidir. Hırsızlık etmem de yine sarhoş olmamdan daha iyidir. Çünkü sarhoş kişi öyle bir ana gelir ki o saatte Rabbini bile tanımaz" dedi.

Hâkim'in, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Dünya da ipek giyen kişi, âhirette ipeği giymeyecektir. İçki içenler, âhirette lezzetli şarapları içemeyecektir. Dünyada altın ve gümüş kaplarla içecek içenler de âhirette onlarla içmeyecektir" buyurdu. Sonra da:

“Bunlar Cennet ehlinin, giyeceği, içeceği ve kaplarıdır" dedi.

Hâkim'in, Ebû Mûsa'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Üç sınıf insan vardır ki, bunlar Cennete girmeyecektir. Bunlar ayyaş olan, akrabayla alakayı kesen ve sihre inanan kişilerdir. Kim de ayyaş olarak ölürse, Allah ona Ğûta nehrinden içirecektir" buyurdu. Ashâb:

“Ğûta nehri nedir?" diye sorunca:

“Bu fahişelerin cinsel organından çıkan bir nehirdir. Cehennem ahalisine onların cinsel organı kokusuyla azab edilir" buyurdu.

Hâkim, İbn Ömer'den bildiriyor: Ebû Bekr, Ömer ve bazı kişiler Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından sonra oturup büyük günahlardan bahsettiler. Ancak bu konuda bir bilgileri yoktu. Bunun üzerine beni bu konuyu sormam için Abdullah b. Amr'a gönderdiler. Abdullah b. Amr bana büyük günahların en ağırının içki içmek olduğunu söyledi. Yanlarına geri dönüp bunu kendilerine söylediğimde bunu inkar ettiler ve kalkıp süratle hep birlikte yanına gittiler. Evinin avlusuna yetiştiklerinde Abdullah b. Amr, onlara Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle anlattığını haber verdi:

“İsrâil oğullarından bir kral vardı. Bu kral bir adamı tutarak onu, içki içme veya birini öldürme veya zina etme veya domuz eti yeme hususunda muhayyer bıraktı. Adam içki içmeyi tercih etti. İçtiği zaman da kralın saymış olduğu şeylerin hiç birinden geri kalmadı." Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle devam etti:

“İçki içen kişinin kırk gece namazı kabul olunmaz. Kim ölür de mesânesinde içkiden bir şey bulunursa Allah, ona Cenneti haram kılar. İçki içtikten sonra kırk günün içinde ölen kişi de cahiliye ölümü gibi ölmüş olur. "

Hâkim, Ebû Müslim el-Havlânî'den bildiriyor: O hac ederken Hazret-i Âişe'nin yanına girdi. Hazret-i Âişe, ona Şam'ın durumunu ve soğuklarını sormaya başladı. Oda Şam haberlerini kendisine anlattı. Hazret-i Âişe:

“Oranın soğuğuna nasıl dayanıyorlar?" deyince:

“Ey müminlerin annesi! Onlar kendisine tilâ' (üzüm şarabı) dedikleri şaraptan içmektedirler" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Âişe:

“Allah doğru söyledi ve bunu sevdiğime haber verdi. Ben Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ümmetimden bazı kişiler içki içecek ve ona başka isim vereceklerdir» buyurduğunu işittim" dedi.

Beyhakî'nin, Şuab'da, Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah, beni âlemlere rahmet ve hidayet için gönderdi. Yine beni ud, keman gibi çalgı âletlerini ve Cahiliye ahalisinin âdetlerini yok etmek için gönderdi" buyurdu. Sonra şöyle devam etti:

“Kim dünyada içki içerse, (ahiret gününde) Allah kendisine Cehennemin ateşinden içirir. Ondan sonra da ya azap eder ya da bağışlanır. "

Ahmed, İbn Ebi'd-Dünyâ, Zemmü'l-Melâhi'de ve Taberânî'nin, Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah, beni âlemlere rahmet ve hidayet için gönderdi. Yine beni ud, keman gibi çalgı aletlerini, Cahiliye ahalisinin âdetlerini ve putları yok etmek için gönderdi. Sonra Rabbim, kim dünyada içki içerse, kıyamet gününde kendisine mutlaka Cehennemim ateşinden içireceğini, sonra da ya azap verip ya da bağışlayacağını, kim de (onu haram kıldıktan sonra) terk ederse mutlaka (kıyamet gününde) Kudüs harmanları hurmalarından yapılmış şaraptan kanana kadar içireceğine dair izzetine ve Celâline yemin etti" buyurdu.

Hâkim'in, Sevbân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bir ma'siy et üzere yemin edersen onu terk et. Cahiliye adetlerini de ayağının altına at. İçki içmekten de sakın. Zira Yüce Allah onu içeni mübarek kılmaz" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın, Zemmü'l-Melâhi'de, Sehl b. Sa'd es-Sâidî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ümmetimde yere batma, gökten belalara maruz kalma ve başka yaratıklara dönüştürülme olacaktır" buyurdu. " Resûlallah! Bu ne zaman olacaktır?" denildiğinde:

“Bunlar, çalgı aletlerinin, kadın şarkıcıların çoğaldığı ve içkinin helal kılındığı bir zamanda olacaktır" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın, İmrân b. Husayn'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ümmetimde yere batma, gökten belalara maruz kalma ve başka yaratıklara dönüştürülme olacaktır" buyurdu. " Resûlallah! Bu ne zaman olacaktır?" denildiğinde:

“Bunlar, çalgı aletlerinin, kadın şarkıcıların çoğaldığı ve içkilerin (açıkça) içildiği zamanda olacaktır" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın bildirdiğine göre Hazret-i Âişe der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ümmetimde yere batma, gökten belalara maruz kalma ve başka yaratıklara dönüştürülme olacaktır" buyurunca:

Resûlallah! Bu kişiler: «Lâ ilâhe illallah» dedikleri halde mi böyle olacaktır?" dediğimde:

“Evet, bunlar, kadın şarkıcıların, zinanın, içkinin (açıkça) içildiği ve ipeğin giyildiği zaman olacaktır" buyurdu.

Tirmizî ve İbn Ebi'd-Dünyâ'nın, Ali b. Ebî Tâlib'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ümmetimin onbeş şeyi yaptığı zaman bela başlarından eksik olmaz" buyurdu. " Resûlallah! Bunlar nedir?" denilince,

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Ganimetlerin belli kişiler arasında pay edilmesi, emanetin ganimet sayılması, zekatın zorla alınması, kişinin hanımına itaat etmesi ve annesine karşı asi olması, kişinin arkadaşına iyilik edip babasına karşı katı olması, mescidlerde seslerin yükselmesi, aşağılık kişilerin toplum idarecisi olması, kişiye şerrinden korkulduğu için kendisine ikramda bulunulması, içkinin içilmesi, ipeğin giyilmesi, kadın şarkıcıların ve çalgı aletlerinin ardından gidilmesi, bu ümmetin de sonda gelen neslinin önceki nesilleri lanetlemesidir. İşte o zaman bu ümmet şu üç şeyi beklesin. Kızıl bir rüzgarı, yere batmayı ve başka yaratıklara dönüştürülmeyi."

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın, Ali b. Ebî Tâlib'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ümmetimden bir fırka maymunlara, bir fırka domuzlara dönüştürülüp, bir fırka da yere batırılacaktır. Bir fırka da içki içtiklerinden, ipek elbiseler giydiklerinden, kadın şarkıcıların arkalarında gittiklerinden ve def çaldıklarından dolayı şiddetli bir rüzgara maruz kalacaklardır" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın, Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bu ümmette yere batma, gökten belalara maruz kalma ve başka yaratıklara dönüştürülme olacaktır. Bu da içki içtikleri, kadın şarkıcıların arkalarından gittikleri ve çalgı çaldıkları zaman olacaktır" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Âhir zamanda bu ümmetten bir fırka maymunlara ve domuzlara dönüştürülecektir" buyurdu. Ashâb:

Resûlallah! Bunlar, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Resûlü olduğuna şahitlik ettikleri halde mi böyle olacak?" diye sorunca:

“Evet (şahitlik) edecekler, namaz kılacak, oruç tutacak ve hac edeceklerdir" buyurdu. Ashâb:

“O zaman niye öyle olacaklar?" dediklerinde:

“Çünkü onlar, çalgı aletlerinin, deflerin ve kadın şarkıcıların arkalarından gidecektir. Onlar içki içerek ve oyalanarak akşamlayacak, maymun ve domuz olarak sabahlayacaklardır" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe ve İbn Ebi'd-Dünyâ'nın, Abdurrahman b. Sâbıt'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ümmetimde yere batma, gökten belalara maruz kalma ve başka yaratıklara dönüştürülme olacaktır" buyurdu. Müslümanlar:

Resûlallah! Bunlar ne zaman olacaktır?" deyince:

“Çalgı âletleri çoğaldığı, içki içmenin ve ipek elbisler giymenin helal kılındığı zaman olacaktır" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ, Ğâzi b. Rabîa'den nakille Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu bildirir:

“Bazı kavimler içki içmelerinden, ud çalmalarından ve kadın şarkıcıların ardından gitmelerinden dolayı koltuklarına oturmuşken maymunlara ve domuzlara dönüştürüleceklerdir" buyurdu.

İbn Ebi'd-Dünyâ, Sâlih b. Hâlid'den, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu bildiriyor:

“Ümmetimden bir grup ipek elbiseler giymeyi, içki içmeyi ve çalgılar çalmayı helal kılmalarından dolayı Yüce Allah üzerlerine büyük bir dağla gelecek ve bu dağı üzerlerine bırakacaktır. Geriye kalanlar da maymun ve domuzlara dönüştürülecektir. "

İbn Ebi'd-Dünyâ'nın, Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bazı kişiler yeme, içme, çalgılar çalmaya devam edip koltuklarına oturmuşken akşamlayacaklar, maymunlara ve domuzlara dönüştürülmüş bir şekilde sabahlayacaklardır" buyurdu.

İbn Adiy, Hâkim ve Beyhakî'nin, Şuab'da, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Beni hak olarak gönderene yemin olsun ki, insanlarda yere batma, başka yaratıklara dönüştürülme ve gökten bazı belalara maruz kalma olmadıkça dünya yok olmayacaktır" buyurdu. Oradakiler:

Resûlallah! Bu ne zaman olacaktır?" diye sorunca:

“Kadınların eyerlere bindiğini gördüğünüz zaman ve çokça çalgı aletleri çalındığı, yalancı şahitliğin yaygın olduğu, açıkça gizlemeden içkinin içildiği, namaz kılanların içme kabı olarak müşrikler gibi altın ve gümüş kaplar kullandıkları, kadının kadınla, erkeğin erkekle ilişkiye girdikleri zamandadır. Bunları gördüğünüzde sakının, hazır olun ve gökyüzünden gelecek belalardan korkun" buyurdu.

Beyhakî'nin, Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ümmetim şu beş şeyi yaparsa helak onların üzerine gelir. Aralarında lanetleşme ortaya çıkarsa, ipek elbiseler giyerlerse, kadın şarkıcıların peşine takılırlarsa, içki içerlerse ve erkek erkekle, kadın kadınla ilişkiye girerse. "

Ahmed, İbn Ebi'd-Dünyâ, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin, Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bu ümmetten bir kavim yiyip içerek, boşa vakit geçirerek ve oyunlar oynayarak akşamlayacak, maymunlara ve domuzlara dönüştürülmüş olarak sabahlayacaktır. Onlar yere batma ve gökten gelecek belalara maruz kalacaklar ve insanlar sabahladığı zaman: «Allah bu gece filan oğullarını ve filan kişinin evini yere batırdı» diyecektir. Lût kavmine gönderdiği gibi onlardan bazı kavimlere ve bazı evlere gökyüzünden taş yağdıracaktır. Yine onlardan bazı kavimlere ve bazı evlere içki içmelerinden, ipek elbiseler giymelerinden, kadın şarkıcıların ardından gitmelerinden ve akrabayla alakayı kesmelerinden dolayı Âd kavmini helak eden rüzgar gibi kuvvetli bir rüzgar gönderecektir."

İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud, İbn Mâce ve Beyhakî'nin, Ebû Mâlik el- Eş'arî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ümmetimden bazı kavimler içki içecek ve adını başka şeyler koyacaktır. Yanlarında çalgılar çalınacak ve kadınlar şarkı söyleyecektir. Allah onları yere batıracak ve bazılarını da maymunla domuza çevirecektir" buyurdu.

Beyhakî'nin, Muâz ve Ebû Ubeyde'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İdarecilik, rahmet ve peygamberlik olarak başladı. Rahmet ve halifelikle devam edecektir. Sonra zorla kurulan krallık olacaktır. Sonra da haddini aşan zorbalar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar olacak, ipek elbiseler giymeyi, içki içmeyi, cinsel organı (zinayı) helal kılacaktır. Ölene kadar da onlara rızık verilecek ve yardım edilecektir.

Beyhakî'nin, Ebû Mûsa'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kim bir Yahudiye veya bir Hıristiyana veya onu içki yapacağını bildiği birine satmak için, üzümü toplama zamanı toplamaz da bekletirse bilerek cehenneme yaklaşmış olur" buyurdu.

Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Ömer hayvanlara içki içirilmesini sevmezdi.

Beyhakî'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe kadınların içkiyle taranmalarını yasaklardı.

Abdurrezzâk, Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin, Muâviye b. Ebî Süfyan'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İçki içeni kırbaçlayın" buyurdu. Bunu üç defa söyledikten sonra:

“Dördüncü defa içerse öldürün" dedi.

Abdurrezzâk, Ebû Mûsa el-Eş'arî'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu Yemen'e gönderdiği zaman:

“Kavmim darıdan Mizr denilen bir şarap imal etmektedir" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :

“Şarhoşluk veriyor mu?" diye sorunca:

“Evet veriyor" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Onlara bunu yasakla" buyurdu. Ebû Mûsa el-Eş'arî:

“Onlara yasakladım, ancak bırakmıyorlar" dediğinde:

“Üçüncü defada bırakmayan kişiyi öldürün" buyurdu.

Abdurrezzâk'ın, Mekhûl'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

"İçki içeni kırbaçlayın" buyurdu. Sonra dördüncü defada:

“İçki içen kişiyi öldürün" buyurdu.

Abdurrezzâk'ın, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“içki içenleri kırbaçlayın" buyurdu. Bunu üç defa söyledikten sonra:

“Dördüncü defa içerlerse onları öldürün" buyurdu. Ma'mer der ki:

“Bunu İbnü'l-Münkedir'e anlattığım zaman:

“Öldürmek terk edildi. Çünkü İbn Nuaymân, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) getirildi ve Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu kırbaçlattı. İkinci, üçüncü, dördüncü ve daha sonrasında getirildiğinde yine onu kırbaçlattı" dedi.

Abdurrezzâk'ın, Zührî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Eğer içki içerlerse onları kırbaçlayın. Bir daha içerlerse bir daha kırbaçlayın. Yine içerlerse yine kırbaçlayın. Bir daha içtiklerinde onları öldürün" buyurdu. Sonra da:

“Şüphesiz ki, Allah içmekten dolayı öldürmeyi kaldırdı. Eğer içerlerse onları kırbaçlayın. Sonra bir daha içerlerse yine kırbaçlayın" buyurdu. Bunu dört defa söyledi.

Abdurrezzâk'ın, Amr b. Dinar'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kim içki içerse ona haddi uygulayın. Bir daha içerse yine haddi uygulayın. Üçüncü defa içerse yine ona haddi uygulayın. Dördüncü defada içerse onu öldürün" buyurdu. İbn Nuaymân içki içmiş diye Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) getirildiğinde ayakkabılarla ve ellerle vurularak dövüldü. İkinci defa getirildiğinde aynı şey uygulandı. Dördüncü defa getirildiğinde yine ona had (şeri ceza) uygulandı ve öldürme hükmü kaldırıldı.

Abdurrezzâk, Kabîsa b. Zueyb'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) içki içmekten dolayı bir kişiyi dört defa kırbaçladı. Sonra Ömer b. el- Hattâb, Ebû Mihcan es-Sekafî'yi içkiden dolayı sekiz defa kırbaçlattı.

Taberânî, Ebu'r-Remdâ el-Belevî'den bildiriyor: Kendilerinden bir kişi içki içmişti. Bu kişiyi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) getirdiklerinde onu kırbaçlattı. İkinci defa içip getirildiğinde onu bir daha kırbaçlattı. Üçüncüde mi dördüncüde mi hatırlamıyorum Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) emri üzerine onu bir deri üzerine koydular ve boynu vuruldu.

Taberânî ve İbn Merdûye'nin, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Anne babaya karşı asi olan, verdiğiyle başa kalkan ve ayyaş oları kişi asla Cennete girmeyecektir" buyurdu. İbn Abbâs der ki:

“Biz de Allah'ın Kitâb'ında bu var mıdır diye bakmaya gittiğimizde, anne babaya asi olan hakkında:

“Geri dönerseniz yeryüzünde bozgunculuk yapmanız ve akrabalık bağlarını kesmeniz beklenmez mi sizden?'" âyetini bulduk. Verdiğiyle başa kakan hakkında:

“Ey Mü’minler! Allah'a ve âhiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarfeden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın..." âyetini, içki hakkında ise:

“Ey Mü’minler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir..." âyetini bulduk.

İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Deylemî der ki: Elçi olarak Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gittim ve:

Resûlallah! Biz yemekler ve içecekler yaparak amca çocuklarımıza yediriyoruz" dedim. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bu (yaptıklarınız) şarhoşluk veriyor mu?" diye sorunca:

“Evet veriyor" dedim. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“O zaman bu haramdır" buyurdu. Ondan ayrılacağım zaman:

Resûlallah! Onlar bunu içmeden duramıyorlar" dediğimde:

“Dayanamayanın boynunu vurun" karşılığını verdi.

İbn Sa'd ve Ahmed'in Şurahbîl b. Evs'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“içki içen kişiyi kırbaçlayın. Bir daha içeni bir daha kırbaçlayın. Bir daha içeni bir daha kırbaçlayın. Bir daha içeni de öldürün" buyurdu.

Ahmed ve Taberânî, Ümmü Habîbe binti Ebî Süfyân'dan bildiriyor: Yemen'den bazı kişiler Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara namazı, sünnetleri ve farzları öğretti. Sonra bu kişiler:

Resûlallah! Biz kuru hurmadan ve arpadan şarap yapmaktayız" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ğubeyrâ mil" diye sorunca:

“Evet" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Onu içmeyin" buyurdu. Bu kişiler:

“Onlar bunu terketmiyor" deyince:

“Onu terk etmeyenin boynunu vurun" buyurdu.

İbn Merdûye'nin, Amr b. Şuayb vasıtasıyla babasından, onun da dedesinden bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allah içkiyi haram kıldıktan sonra içki içenlere (kıyamet gününde) Kudüs harmanları hurmalarından olan şarabı içirmeyecektir" buyurdu.

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre İbn Ömer:

“Allah içki içen kişinin namazını kırk sabah kabul buyurmaz. Eğer bu kırk günün içinde iken ölürse Cehenneme girer ve Allah kendisine (rahmet bakışıyla) bakmaz" dedi.

Abdurrezzâk'ın, Hasan(-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İçki içen kişi Allah'ın huzuruna şarhoş olarak çıkar. Yüce Allah ona: «Yazık haline! Sen ne içtin?» der. O: «îçki içtim» deyince: «Ben içkiyi sana haram kılmadım mı?» buyurur. O: «Evet, haram kıldın» cevabını verince, cehenneme atılması emredilir."

Abdullah b. Ahmed'in, Müsned'de, Ubâde b. es-Sâmit'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Canım elinde olana yemin olsun ki, ümmetimden bir grup şımarıklık, böbürlenme, oyun ve zamanı boş geçirmekle akşamlayacaklar. Haram şeyleri helal kılmalarından, kadın şarkıcıların ardından gitmelerinden, içki içmelerinden, faiz yemelerinden, ipek elbiseler giymelerinden dolayı maymunlara ve domuzlara dönüştürülmüş olarak sabahlayacaklar" buyurdu.

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Abdullah b. Amr der ki: (Kutsal) kitapta şöyle yazılıdır:

“İçki ağacının bütün ağaçlardan daha yüksek olduğu gibi içkinin günahı da bütün günahlardan daha büyüktür" dedi.

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Mesrûk b. el-Ecda':

“İçki içen puta tapan gibidir. Yine içki içen de Lât'a ve Uzza'ya tapan gibidir" dedi.

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre İbn Cübeyr:

“İçki içen kişinin mesanesinde bir damla içki bulunduğu müddetçe, Allah onun hiçbir amelini kabul buyurmaz. İçkiden ölen kişiye Allah'ın, Tînetu'l-Habâl'dan içirmesi hak olur. O da Cehennem ahalisinin irinidir" dedi.

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Ebû Zer der ki:

“Şarhoşluk veren bir şeyi içen kişi pisliktir. Bu kişinin namazı da kırk gece pislik olur. Eğer tövbe ederse Allah tövbesini kabul eder. Bir daha içerse yine pisliktir, namazı da kırk gece pislik olur. Eğer bir daha tövbe ederse Allah tövbesini kabul eder. Bir daha içerse yine pisliktir, namazı da kırk gece pislik olur. Eğer bir daha tövbe ederse Allah tövbesini kabul eder. Eğer bir daha içerse" -bunu üçüncü veya dördüncü defada söyledi- "Ona, Allah'ın Tînetu'l-Habâl'dan içirmesi hak olur."

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Ebân, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bütün pislikler bir eve konuldu ve bu evin kapısı kilitlendi. Bu evin anahtarı da içki kılındı. Kim içkiyi içerse o pisliğin içine düşer" buyurduğunu bildirdi.

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Ubeyd b. Umeyr:

“İçki bütün kötülüklerin anahtarıdır" dedi.

Abdurrezzâk'ın, Muhammed b. el-Münkedir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

“Sabah vakti içki içen kişi akşamlayıncaya kadar Allah'a şirk koşmuş gibidir. Akşam vakti içki içen kişi de sabahlayıncaya kadar Allah'a şirk koşmuş gibidir. Sarhoş oluncaya kadar içen kişinin namazını Allah kırk sabah kabul etmez. Damarlarında içkiden bir şey bulunup ta ölen kişi Cahiliye zamanında ölenler gibidir" buyurdu.

Abdurrezzâk'ın, İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:

“Yüce Allah izzeti ve gücüne yemin ederek: «İçkiyi (haram kıldıktan sonra) içen her müslümanı (kıyamet gününde) mutlaka güçsüz bırakana kadar ona ateşten içireceğim. Sonra azap edilir veya bağışlanır. Gücü yettiği halde rızam için onu terk eden kişiye de Kudüs harmanları hurmalarından yapılmış şaraptan kanıncaya kadar içireceğim» buyurdu."

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Abdullah b. Amr el-Âs der ki: İçki içen kişi kıyamet gününde yüzü kara, gözleri morarmış ve bedeni" -veya:

“Ağzı" dedi- "bir tarafa eğilmiş bir şekilde gelecektir. Dili sarkmış, salyası göğsüne akacaktır ve kendisini gören herkes ondan tiksinecektir.

Ahmed'in, Kays b. Sa'd b. Ubâde'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kim içki içerse o kıyamet gününde susuz olarak haşrolunur. Bilinki sarhoşluk veren her şey haramdır. Ğubeyrâdan sakının" buyurdu.

Ahmed'in, Ebû Zer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kim içki içerse Yüce Allah onun namazını kırk gece kabul etmez. Eğer tövbe ederse Allah tövbesini kabul eder. Bir daha içerse yine önceki gibi olur" buyurdu. Üçüncü defada mı dördüncü defada mı hatırlamıyorum:

“Eğer bir daha içerse Allah, ona Tînetu'l-Habâl'dan içirmeyi gerekli kılar" buyurdu. Ashâb:

Resûlallah! Tînetu'l-Habâl ne demektir?" deyince:

“Cehennem ahalisinin irinleridir" cevabını verdi.

İbn Sa'd ve İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Halde binti Talk der ki: Babam bize şöyle anlattı: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber oturduk. Bu sırada Suhâr gelip:

“Meyvelerimizden yaptığımız şarap hakkında ne dersin" diye sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Sen bana sarhoş edici bir şeyi sormaktasın. Onu içme ve Müslüman kardeşine de içirme. Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki, sarhoşluğun tadını almak için içki içen kişiye Allah onu kıyamet gününde kesinlikle içirmeyecektir" buyurdu.

Ahmed'in, Esmâ binti Yezîd'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah içki içen kişiden kırk gece razı olmaz. Eğer bu kırk günün içinde ölürse kâfir olarak ölür. Eğer tövbe ederse Allah tövbesini kabul eder. Eğer bir daha içerse Allah'ın, ona Tînetu'l-Habâl'dan içirmesi hak olur" buyurdu. Ben:

Resûlallah! Tînetu'l-Habâl ne demektir?" deyince:

“Cehennem ahalisinin irinleridir" cevabını verdi.

Ahmed'in, Zühd'de bildirdiğine göre Ebu'd-Derdâ der ki:

“Şüphe, küfürden, ağıt yakmak ise Cahiliye amellerindendir. Şiir şeytanın işinden, hainlik ise cehennem korlarındandır. İçki bütün kötülükleri bünyesinde toplayan, gençlik ise deliliktir. Kadınlar şeytanların ipleri, kibir ise kötülüklerden bir kötülüktür. En kötü yemek yetim malı yemek, en kötü kazanç ise faizdir. Said olan kişi başkasının durumundan ibret alan, şaki olan ise daha annesi karnında iken şaki olandır.

Beyhakî'nin, Şuab'da, Hazret-i Ali'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Cibrîî sürekli beni putlara tapmaktan, içki içmekten ve insanlarla münakaşa etmekten nehyetmektedir" buyurdu.

Beyhakî'nin, Ummü Seleme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Rabbim beni ilk olarak putlara tapmaktan ve içki içmekten nehyettikten sonra bana insanlarla münakaşa etmeyi yasakladı ve bu konuda benden ahit aldı" buyurdu.

93 ﴿