6

"Nasıl kı, Rabbîn seni hak uğruna evinden çıkarmıştı. Müminlerden bir grup ise bu konuda kesinlikle isteksizlerdi. Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle o konuda tartışıyorlardı."

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî, Delâil'de Ebû Eyyûb el-Ensârî'den bildirir: Medine'deyken Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Süfyân'ın kervanının geldiği haberini alınca bize:

“Bu kervana çıkmaya ne dersiniz? Belki Yüce Allah bu kervanı bize ganimet olarak ihsan eder ve bizi salim bir şekilde geri döndürür" buyurdu. Bu sözü üzerine yola koyulduk. Bir veya iki gün boyunca yol gittikten sonra Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hazırlanmamızı istedi. Hazırlığımızı yaptığımızda üçyüz onüç kişi toplandık. Hazırlandığımızı Allah Resûlü'ne bildirdiğimizde buna çok sevindi. Allah'a hamdetti ve:

“Tâlut'un askerlerinin sayısı da bu kadardı" buyurdu. Sonra:

“Müşrikler sizin kervan için çıktığınız haberini aldı. Onlarla savaşmaya ne dersiniz?" diye sordu. Biz:

Resûlallah! Vallahi onlarla savaşacak güçte değiliz. Biz sadece kervan için çıkmıştık" dedik. Bir daha:

“Müşriklerle savaşmaya ne dersiniz?" diye sorunca, aynı karşılığı verdik. Mikdâd oradakilere:

“İsrail oğullarının Musa'ya: «Sen Rabbinle birlikte gidip savaşın, biz sizleri burada bekleyeceğiz» demeleri gibi demeyin" karşılığını verince:

“Nasıl ki, Rabbin seni hak uğruna evinden çıkarmıştı. Müminlerden bir grup ise bu konuda kesinlikle isteksizlerdi. Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle o konuda tartışıyorlardı. Hani Allah size iki taifeden birini, o sizindir diye vaad ediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu" âyetleri nazil oldu.

Yüce Allah kervan veya müşriklerden birini bize vaad edince rahatladık. Daha sonra müşriklerle karşı karşıya geldik ve saflarımızı aldık. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Allahım! Bana vaat ettiğini senden istiyorum" diye dua etti. Abdullah b. Revâha:

Resûlallah! Sana görüşümü söylemek istiyorum. Allah Resûlü de elbette ki kendisine görüş bildirecek kişiden daha hayırlıdır. Ancak Yüce Allah vaat ettiği şeyi kendisinden istemenden daha yüce ve daha uludur" deyince, Allah Resûlü:

“Ey Revâha'nın oğlu! Yüce Allah'tan vaat ettiğini isteyeceğim, zira Allah vaadinden dönmez" buyurdu. Sonra yerden aldığı bir avuç toprağı müşriklere doğru savurunca müşrikler hezimete uğradı. Yüce Allah da bu konuda:

“...Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı..." âyetini indirdi.

Bu savaşta müşriklerden kimini öldürdük, kimini de esir aldık. Ömer:

Resûlallah! Biz sevgi davetçileriyiz. İnsanları esir almanın sana yaraşmadığını düşünüyorum" deyince, biz Ensân "Ömer bize hasedinden dolayı bunu söylüyor" diye düşündük. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyuduktan sonra kalktı ve:

“Bana Ömer'i çağırın" buyurdu. Ömer gelince de ona:

“Yüce Allah bana: «Yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere sermeden esir almak hiçbir peygambere yaraşmaz. Geçici dünya malını istiyorsunuz, oysa Allah âhireti kazanmanızı ister. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir» âyetini indirdi" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, Musannef’te ve İbn Merdûye, Muhammed b. Amr b. Alkame b. Vakkâs el-Leysî'den, o da babasından, o da dedesinden naklen bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir'e doğru yola çıktı. Ravhâ'ya ulaştığı zaman bir konuşma yapıp, ashabına:

“Bu konudaki görüşünüz nedir?" diye sordu. Ebû Bekr:

Resûlallah! Bize ulaşana göre şu şu yerdeler" dedi. Sonra bir konuşma daha yaptı ve bir daha:

“Bu konudaki görüşünüz nedir?" diye sordu. Ömer kalkıp Ebû Bekr'in dediğinin aynısını söyledi. Sonra bir konuşma daha yaptı ve yine:

“Bu konudaki görüşünüz nedir?" diye sordu. Bu kez Sa'd b. Muâz kalkıp şöyle dedi:

Resûlallah! Özellikle bizim görüşümüzü mü öğrenmek istiyorsun? Sana lütfeden ve kitabı indirene yemin olsun ki daha öncesinde böylesi bir şeyi yapmış değilim ve bu konuda herhangi bir bilgim yok. Ancak Yemen taraflarındaki Berkü'l-Ğimâd'a kadar gitsen biz de seninle birlikte oraya kadar geliriz. Mûsa'ya:

“Sen ve Rabbin gidin savaşın! Biz burada sizleri bekleyeceğiz" diyenler gibi olmayacağız. Aksine biz:

“Sen ve Rabbin gidip savaşın! Biz de sizinle birlikte savaşacağız!" diyoruz. Ancak sen başka bir şey için yola çıkmışken Yüce Allah sonradan sana daha başka bir şeyi emretmiş olabilir. Sana emrettiği yeni şeyi yapmaya bak. Dilediğinle bağ kur, dilediğinle de bağını kes. Dilediğine düşman ol, dilediğinle de barış yap. Mallarımızdan dilediğin kadarını al!"

Sa'd'ın bu sözleri üzerine de:

“Nasıl ki, Rabbin seni hak uğruna evinden çıkarmıştı. Müminlerden bir grup ise bu konuda kesinlikle isteksizlerdi. Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle o konuda tartışıyorlardı. Hani Allah size iki taifeden birini, o sizindir diye vaat ediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu" âyetleri nazil oldu. Zira Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Süfyân'ın kervanı için yola çıkmış ancak yoldayken Yüce Allah ona savaş emrini vermişti.

İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“Nasıl ki, Rabbin seni hak uğruna evinden çıkarmıştı. Müminlerden bir grup ise bu konuda kesinlikle isteksizlerdi. Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle o konuda tartışıyorlardı" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir:

“Yüce Allah nasıl ki hak uğruna seni evinden çıkarmışsa şimdi de hak uğruna savaş için çıkardı, anlamındadır. Tartıştıkları konudan kasıt da savaştır."

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, Süddî'den bildirir:

“Nasıl ki, Rabbin seni hak uğruna evinden çıkarmıştı..." buyruğunda çıkarılma Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) savaş için Bedir'e çıkarılmasıdır. "...Müminlerden bir grup ise bu konuda kesinlikle isteksizlerdi" buyruğunda bazı müminlerin müşriklerin peşine düşmede isteksiz oldukları bildirilmiştir. "Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle o konuda tartışıyorlardı" buyruğunda, sadece Yüce Allah'ın emrettiği şeyi yapmasına rağmen müşrikler geliyor denildiği zaman sanki bile bile ölüme götürülüyorlarmış gibi bazılarının onunla tartıştığı ifade edilmiştir.

İbn Cerîr, İbn Abbâs'tan bildirir: Bedir savaşı öncesinde Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklerle karşılaşma konusunu ashabına danışıp Sa'd b. Ubâde malum şeyleri söyleyince Allah Resûlü Müslümanların savaş için silahlarını hazırlamalarını emretti. Ancak bu emir bazı müminlerin pek hoşuna gitmedi. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Nasıl ki, Rabbin seni hak uğruna evinden çıkarmıştı. Müminlerden bir grup ise bu konuda kesinlikle isteksizlerdi. Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle o konuda tartışıyorlardı" âyetlerini indirdi. Tartışmaları da müşriklerle savaşmayı istememeleri yüzündendi.

Bezzâr, İbnu'l-Münzir, Ebu'ş-Şeyh, İbn Merdûye ve İbn Asâkir, Abdurrahman b. Avf'tan bildirir: Yüce Allah hoşumuza gitmeyen ve bize zor gelen bazı şeyleri emrettiğinde hayrın da daha hayırlısının hoşlanmadığımız şeyde olduğunu da gördük. Peygamberimizle (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikte hoşumuza gitmese de Mekke'den çıkıp Harre önlerindeki Sebehe denilen yere yerleştiğimizde Yüce Allah bu yerde bize güç ve zafer ihsan etti. Aynı şekilde:

“Nasıl ki, Rabbin seni hak uğruna evinden çıkarmıştı. Müminlerden bir grup ise bu konuda kesinlikle isteksizlerdi. Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyoriarmış gibi seninle o konuda tartışıyorlardı" âyetlerinde bahsedildiği gibi Bedir'e çıktığımızda Yüce Allah yine burada bize güç ve zafer ihsan etti. Bu şekilde hayrın da daha hayırlısının başlarda hoşumuza gitmeyen şeyde bulduk.

İbn Cerîr, Zührî'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından biri:

“...Sanki göz göre göre ölüme sürülüyoriarmış gibi seninle o konuda tartışıyorlardı" âyetini açıklarken bu tartışmanın kervan için çıkış konusunda olduğunu söylerdi.

6 ﴿