12"Hani Rabbin meleklere, «Ben sîzinle beraberim. îman edenlere sebat verin. Ben kafirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına» diye vahyediyordu." İbn Ebî Hâtim, Ebû Bedr Abbâd b. Velîd el-Ğuberi'den o da Ebû Saîd'den (Ahmed b. Dâvud el-Haddâd) bildirir: Yüce Allah hiç kimseye "Ben sizinle beraberim" demiş değildir. Sadece Bedir savaşında bunu meleklere söylemiş ve fetih hakkında: “...Ben sizinle beraberim..." buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Mücâhid: “Melekler Müslümanların yanında sadece Bedir savaşında savaşmışlardır" demiştir. Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, Ebû Umâme b. Sehl b. Huneyf'ten bildirir: Babam bana şöyle dedi: “Evladım! Bedir savaşında birimizin müşrik birinin başına işaret ettiğini, ancak kılıç müşriğe henüz ulaşmadan başının bedeninden ayrıldığını görmüşümdür." İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Müşrikler, kervanı Müslümanlardan korumak ve onlarla savaşmak üzere çıkıp Bedir'e gittiklerinde oradaki kuyulara müminlerden önce vardılar. Karargahı da oraya kurdular. Hal böyle olunca Müslümanlar susuz kaldılar, pis ve cünüp bir şekilde namazlarını kıldılar. Şeytan da içlerine üzüntüyü sokarak: “İçinizde bir peygamberin bulunduğunu söyleyip Allah'ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsunuz, ancak pis ve cünüp bir şekilde namazlarınızı kılıyorsunuz" demeye başladı. Durum ashabın içinde büyük bir sıkıntı yarattı. Bunun üzerine Yüce Allah bir yağmur gönderdi. Vadi suyla dolup taştı. Müslümanlar kaplarını su doldurdular, hayvanlarını suladılar, yıkanıp temizlendiler. Bu şekilde Yüce Allah yağmurla hem onları temizledi, hem de yerler ıslanıp sertleştiği için ayaklan yere sağlam basar oldu. Çünkü müşriklerle aralarında kumluk bir arazi vardı. Yüce Allah yağmuru gönderince kumluk ve yumuşak olan yerler sertleşti, yürürken yere daha sağlam basar oldular. Sonrasında Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Müslümanlarla birlikte harekete geçti. O günü ikiyüz yetmişi Ensâr'dan, kalanları Muhacirlerden olmak üzere Müslümanların sayısı üçyüz onüç kişiydi. Müşriklerin başında o zaman yaşından dolayı Ütbe b. Rabîa bulunuyordu, ütbe savaş öncesi şöyle bir konuşma yaptı: “Ey Kureyşliler! Beni dinleyin! Size karşı şefkatimden dolayı nasihatta bulunacağım ki bundan sonra size nasihat etme imkanım olmayacak. Mekke'den çıkış amacınıza ulaştınız ve Ebû Süfyân kervanla birlikte kurtuldu. Sağ salim bir şekilde siz de geri dönün. Şayet Muhammed doğru söylüyorsa Ve gerçekten bir peygamber ise buna en çok sizler sevinmelisiniz. Yok, eğer yalancı biri ise onun kanını dökmemek en çok size yaraşır." Bu sözleri duyan Ebû Cehil asık bir suratla ona doğru döndü, söverek: “İçin korkuyla dolmuş!" dedi. Utbe: “Bu gün kimin ödlek olduğunu, kabilesini dağıtıp bozan kişinin kim olduğunu göreceksin" karşılığını verdi. Bu konuşmalardan sonra Utbe b. Rabîa ve Şeybe b. Rabîa meydana çıktılar. Müslümanların mızrak alanı içine girdiklerinde: “Bize, karşılıklı çarpışacağımız adamlarınızı gönderin!" diye seslendiler. Bu çağrı üzerine Hazrec oğullarından birkaç genç kalktı, ancak Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geri oturmalarını söyledi. Bu gören Utbe: “Ey Hâşim oğulları! Peygamber sizden olduğu halde biz kardeşlerinize Hazrec oğullarından olan gençleri mi gönderiyorsunuz!" dedi. Bunun üzerine Hamza b. Abdilmuttalib, Ali b. Ebî Tâlib ve Ubeyde b. el-Hâris kalktı. Kılıçlarıyla alana indiler. Yaklaştıklarında Utbe: “Konuşun da kim olduğunuzu öğrenelim. Şayet bize denk kişilerseniz rakip olarak kabul edelim" dedi. Hamza: “Ben Allah'ın ve Resûlünün aslanıyım!" deyince, Utbe: “Değerli bir rakipsin" karşılığını verdi. Şeybe, Hamza'nın üzerine atıldı. Karşılıklı bir iki kılıç salladıktan sonra Hamza onu vurup öldürdü. Sonra Ali b. Ebî Tâlib, Velîd b. Utbe'nin karşısına çıktı. Onlar da karşılıklı bir iki kılıç salladıktan sonra Ali onu vurup öldürdü. Sonra Ubeyde kalktı. Utbe de onun karşısına çıktı. Karşılıklı birkaç kılıç salladıktan sonra her ikisi de yaralandı. Hamza, Utbe'nin üzerine atlayıp onu öldürdü. Sonra Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kalktı ve: “Allahım! Rabbim! Sen ki bana kitabı indirdin. Savaşmamı emredip zaferi de vaat ettin. Verdiğin bu sözden dönme!" diye dua etti. Sonrasında Cebrail geldi ve: “...Rabbinizin size, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?" âyetini getirdi. Yüce Allah da meleklere: “...Ben sizinle beraberim. îman edenlere sebat verin. Ben kafirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına" diye vahyetti. Müşriklerden içlerinde Ebû Cehil'in de bulunduğu altmış dokuz kişi öldürüldü. Ukbe b. Ebî Muayt esir alındı. Hapsedildiği yerde ötünce müşriklerden ölenlerin sayısı yetmişi buldu. Yetmiş kişi de esir alındı. İbn Merdûye ve Beyhakî, Delâil'de Sâide oğullarından birinden bildirir: Ebû Esîd Mâlik b. Rabîa'nın kör olduktan sonra şöyle dediğini işittim: Şayet şu an sizinle Bedir'de bulunsaydım ve gözlerim görüyor olsaydı Meleklerin çıktığı yollan tereddüt taşımadan teker teker size gösterirdim. Yüce Allah melekleri indirip onlara: “...Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kafirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına" diye vahyetti. Onlara sebat vermesi de Müslümanlardan birine tanıdığı birinin suretiyle gelmesi ve: “Sevinin! Müşrikler hiçbir şey yapamaz. Allah da sizinle beraberdir. Onlara saldırın!" demesidir. İblis melekleri bu şekilde görünce dönüp kaçmaya başladı ve müşriklere: “Benim sizinle bir ilgim yok!" dedi. İblis de müşriklerle savaşa Surâka adında birinin suretinde katılmıştı. Ebû Cehil de müşrikleri kışkırtarak: “Surâka'nın sizi bu şekilde yüzüstü bırakması sizi zayıf düşürmesin! Zira önceden Muhammed'le anlaşmıştı" demeye başladı. Daha sonra: “Vallahi Muhammed ile ashabını iplerle bağlamadan buradan dönmeyeceğiz! Onun için onları öldürmeyin canlı olarak yakalayın!" dedi. Beyhakî, Delâil'de İkrîme vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirir: Bedir savaşı başlamak üzereyken Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ellerini kaldırıp: “Allahım! Şayet bu bir avuç insan hezimete uğrayacak olursa şirk galip gelecek ve yeryüzünde senin için din diye bir şey olmayacak" şeklinde dua etmeye ve Allah'tan yardım istemeye başladı. Ebû Bekr de: “Vallahi Allah sana yardım edecek ve yüzünü kara çıkarmayacaktır" diyordu. Sonrasında Yüce Allah peş peşe iki bin meleği müşriklerin bulunduğu yere indirdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Müjdeler olsun ey Ebû Bekr! Cebrâil, sarı sarığım sarmış ve atının dizginlerini tutmuş bir şekilde yer gök arasını doldurarak geldi. Yere indikten sonra bir ara gözden kayboldu. Gördüğümde ön dişleri toza bulanmıştı. Bana da: «Sen Yüce Allah'a dua ettin. Allah da sana yardımını gönderdi» dedi.'A İbn Ebî Hâtim, Rabî' b. Enes'ten bildirir: “Bedir savaşı sırasında insanlar kimlerin melekler tarafından öldürüldüğünü biliyorlardı. Zira melekler tarafından öldürülen kişilerin boyun ve parmakları sanki bir ateş al eviyle kesilmiş gibiydi." İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime: “...Vurun boyunlarının üstüne..." âyetini: “Başlarını vurun" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Atiyye: “...Vurun boyunlarının üstüne..." âyetini: “Boyunlarını vurun" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Dahhâk: “...Vurun boyunlarının üstüne..." âyetini: “Boyunlarını vurun" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Vurun, onların bütün parmaklarına" âyetini açıklarken: “Burada parmaklardan kasıt parmak uçlarıdır" demiştir. İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Atiyye: (.....) âyetini: “Parmaklarının her bir mafsalına vurun" şeklinde açıklamıştır. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Evzaî: (.....) âyetini açıklarken: “Yüzlerine gözlerine vurun ve onlara ateşten oklar atın" demiştir. Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) âyeti ne anlama gelmektedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: “Parmak uçları demektir. Huzeyl lehçesinde ise tüm beden anlamında kullanılır" demiştir. Nâfi: “Her iki anlamı konusunda şiirle örnek verebilir misin?" diye sorunca, İbn Abbâs şöyle demiştir: “Evet, verebilirim. Parmak uçları anlamı konusunda Antere el-Abesî: "Parmak uçları mızrakları kavradığı anda Yoktur kabilemden cengaveri savaş meydanında" demiştir. Tüm beden anlamı konusunda ise el-Huzelî: Bir aslan çıkar karşısına bedeni hasta ve şişman Pençeleri körelmiş bir işe yaramayan " demiştir, " Abd b. Humeyd ve İbn Merdûye, Ebû Dâvud el-Mâzinî'den bildirir: “Bedir savaşında müşriklerden birinin peşine düştüm ve ona doğru kılıcımı salladım. Ancak kılıcım henüz ona değmeden adamın başı yere düştü. Bu şekilde onu başkasının öldürdüğünü anladım." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: “... Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına" âyetini açıklarken: “Bedir savaşında vurulanlar ya başından ya yüzünden ya da mafsallarından vurulmuşlardı" demiştir. |
﴾ 12 ﴿