30

"Kafirler seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken, Allah da düzenlerini bozuyordu. Allah düzen yapanların en iyisidir."

Abdurrezzâk, Ahmed, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, Taberânî, Ebu'ş- Şeyh, İbn Merdûye, Ebû Nuaym, Delâil'de ve Hatîb'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Kafirler seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Kureyşliler, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'den Medine'ye hicret edeceği günün gecesinde bir araya gelip ona ne yapacakları konusunda istişare ettiler. Bazıları:

“Sabah olduğunda onu yakalayıp bağlayın" derken, bazıları:

“Bunun yerine onu öldürün" dediler. Bazıları da:

“Onu Mekke'den çıkarın" şeklinde görüş belirttiler. Ancak Yüce Allah onların bu niyetlerini Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yatağında Hazret-i Alî yattl. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de Mekke'den çıkıp mağaraya sığındı. Müşrikler Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zannettikleri Ali'yi gözlemeye koyuldular. Sabah olunca saldırıya geçtiler, ancak yatakta olan kişinin Ali olduğunu gördüler. Bu şekilde Yüce Allah onların bu tuzaklarını boşa çıkardı. Ali'ye:

“Arkadaşın nerede?" diye sorduklarında:

“Bilmiyorum" karşılığını verdi.

Sonrasında Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) izini takip ederek peşine düştüler. Mağaranın bulunduğu dağın eteğine geldiklerinde izler karıştı. Dağa çıkıp mağaraya da uğradılar. Ancak mağaranın kapısında örümcek ağını görünce:

“Şayet buraya girseydi örümcek ağı bu şekilde kapıda olmazdı" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) o mağarada üç gün kaldı.

İbn İshâk, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Ebû Nuaym, Delâil'de ve Beyhakî, Delâil'de İbn Abbâs'tan bildirir: Kureyşli her kabilenin eşrafından bir grup Dâru'n-Nedve'de toplanmak üzere bir araya gelmişlerdi. Girişte İblis asil bir ihtiyar suretinde karşılarına çıktı. Onu gördüklerinde:

“Sen kimsin?" diye sordular. İblis:

“Necd ahalisinden bîriyim. Toplantı yapmak istediğiniz konuyu işittim ve sizinle birlikte bulunmak istedim. Bu konudaki görüş ve nasihatlerimden sizi mahrum bırakmak istemedim" karşılığını verdi. "Olur, gir" dediklerinde de onlarla birlikte içeriye girdi. İçerde onlara:

“Şu adam konusunda bir çare düşünün. Davasının sizin davaya galip gelmesi pek yakındır" dedi. İçlerinden biri:

“Onu bağlayıp bir yerde hapsedelim. Sonra öylesine bırakıp daha önce Züheyr ve Nâbiğa gibi şairlerin helak olması gibi helak olup gitsin. Zira o da bu ikisi gibidir" şeklinde görüş belirtince, Allah düşmanı Necdli ihtiyar (İblis):

“Olmaz! Vallahi bu sizin için uygun bir çözüm değildir. Zira arkadaşları onun hapsedildiğini öğrenecek, size saldırıp onu elinizden kurtarıp koruyacaklardır. Bu durumda sizi yurdunuzdan çıkarmayacaklarından da emin olamam. Onun için başka bir çare düşünün" karşılığını verdi.

Başka biri:

“Onu Mekke'den çıkarıp rahat edin. Mekke'den çıkması halinde artık ne yapsa ve nereye gitse size bir zararı dokunmaz. Eziyetiyle birlikte sizden uzak durduğu zaman siz rahat eder, onunla da artık başkaları uğraşır" dedi. Necdli ihtiyar (İblis):

“Olmaz! Vallahi bu da sizin için uygun bir çare değildir. Ne kadar güzel sözlü, tatlı dilli olduğunu, sözünü dinleyenlerin kalplerine nasıl işlediğini görmüyor musunuz? Vallahi şayet böyle yaparsanız diğer Araplara gidip davasını anlatır. Onlar da size karşı etrafında toplanıp sîzi yurdunuzdan çıkarır, ileri gelenlerinizi de öldürürler" karşılığını verdi. Oradakiler:

“Vallahi adam doğru söylüyor. Başka bir çare düşünelim" dediler.

Ebû Cehil:

“Sîze öyle bir çare söyleyeceğim ki başkasına ihtiyacınız kalmayacak ve daha iyisini de bulamayacaksınız" deyince, oradakiler:

“Nedir?" diye sordular. Ebû Cehil şöyle dedi:

“Her kabileden saygın, güçlü kuvvetli bir genç seçelim ve her birine keskin bir kılıç verelim. Üzerine saldırıp tek bir kişinin vurması gibi vurup öldürsünler. Bu şekilde kanı tüm kabilelere dağılmış olur. Hâşim oğullarının da tüm Kureyşlilere karşı savaş açacaklarını zannetmiyorum. Bunu gördüklerinde de diyete razı olacaklar. Biz de onun eziyetlerinden kurtulup rahatlamış oluruz." Necdli ihtiyar (İblis) bunu duyunca:

“Vallahi uygun olan görüş de budur! Tek çare bu genç adamın dediğidir ve başka da uygun bir yol göremiyorum" dedi;

Bu görüş üzerinde karar kılıp dağıldılar. Ancak Cebrâil, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve müşriklerin kurduğu tuzağı ona bildirdi. O gece her zaman kaldığı yerde yatmamasını söyledi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) o gece her zamanki yerde yatmadı. Yüce Allah da ona Mekke'den çıkma iznini verip hicret etmelerini de emretti.. Daha sonra:

“Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah'ın onlara yardım etmeğe gücü yeter. Onlar haksız yere ve «Rabbimiz Allah'tın) dediler diye yurtlarından çıkarılmışlardır..." âyetlerini de indirerek müşriklerle savaşı farz kıldı. Bu iki âyet savaş hakkında nazil olan ilk âyetlerdir. Yüce Allah, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye gidişinden sonra:

“Kafirler seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken, Allah da düzenlerini bozuyordu. Allah düzen yapanların en iyisidir" âyetini indirerek ona ihsan ettiği nimetini hatırlattı.

Süneyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, Ubeyd b. Umeyr'den bildirir: Müşrikler Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) saldırıp onu öldürme veya Mekke'den çıkarma konusunda görüşüp bu yönde karar aldıklarında amcası Ebû Tâlib:

“Müşriklerin senin hakkında ne planlar yaptıklarını biliyor musun?" diye sordu. Allah Resûlü:

“Beni hapsetmek veya öldürmek veya Mekke'den çıkarmak istiyorlar" karşılığını verdi. Ebû Tâlib:

“Sana bunu kim haber verdi?" diye sorunca, Allah Resûlü:

“Rabbim" karşılığını verdi. Ebû Tâlib:

“Rabbin ne iyi bir Rabdir! Ona iyi davran" deyince de, Allah Resûlü:

“Ben mi ona iyi davranacağım! O bana iyi davranır" karşılığını verdi.

İbn Cerîr, Ubeyd b. Umeyr vasıtasıyla Muttalib b. Ebî Vedâa'dan bildirir: Ebû Tâlib:

“Kavminin senin hakkında ne planlar yaptıklarını biliyor musun?" diye sordu. Allah Resûlü:

“Beni hapsetmek veya öldürmek veya Mekke'den çıkarmak istiyorlar" karşılığını verdi. Ebû Tâlib:

“Sana bunu kim haber verdi?" diye sorunca, Allah Resûlü:

“Rabbim" karşılığını verdi. Ebû Tâlib:

“Rabbin ne iyi bir Rab'dir! Ona iyi davran" deyince de, Allah Resûlü:

“Ben mi ona iyi davranacağım! O bana iyi davranır" karşılığını verdi. Bunun üzerine:

“Kafirler seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken, Allah da düzenlerini bozuyordu. Allah düzen yapanların en iyisidir" âyeti nazil oldu.

İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc:

“Kafirler seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı..." âyetini açıklarken:

“İkrime bu âyetin Mekkî bir âyet olduğunu söyledi" demiştir.

İbn Merdûye, Enes b. Mâlik'ten bildirir: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) günler hakkında sorulurken Cumartesi günü de soruldu. Allah Resûlü:

“Cumartesi günü tuzak kurma ve hile günüdür" buyurdu. Ashab:

Resûlallah! Neden?" diye sorduklarında Allah Resûlü şu karşılığı verdi:

“Çünkü bu günde Kureyşliler Dâru'n-Nedve'de bana bir tuzak kurdular. Ki Yüce Allah bu konuda: «Kafirler seni bağlayıp bir yere kapamak veya Öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken, Allah da düzenlerini bozuyordu. Allah düzen yapanların en iyisidir» buyurmuştur.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Atâ: (.....) ifadesini:

“Seni hapsetmek için" şeklinde açıklamıştır.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini:

“Seni bağlamak için" şeklinde açıklamıştır.

Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd, Katâde'den bildirir: Kureyşfiler Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) bir tuzak kurmak üzere Dâru'n-Nedve'ye girerken:

“Yanınızda sizden olmayan hiç kimse içeriye girmesin" dediler. Ancak Şeytan, Necdli bir ihtiyar suretinde onlarla birlikte içeriye girdi. İçeride konu hakkında istişare ederken içlerinden biri:

“Bana sorarsanız onu bir deveye bindirip Mekke'den çıkarın" deyince, Şeytan:

“Ne kötü bir fikirdir bu! O sizin içinizdeyken aranızı bozdu. Onu Mekke'den çıkarmanız halinde neler yapmaz ki? Tüm insanları bozup sizinle savaşmak üzere üzerinize salar" karşılığını verdi. Oradakiler:

“Bu ihtiyar çok güzel düşündü" dediler. Başka biri:

“Benim görüşüm onu bir odaya kapatın ve kapılarını da sıvayın. Bu şekilde onu orada ölüme bırakın" deyince, Şeytan:

“Ne kötü bir fikirdir bu! Sence arkadaşları onu orada öyle bırakırlar mı ki? Bu yaptığınıza çok kızacaklar ve onu oradan çıkartacaklardır" karşılığını verdi. Ebû Cehil:

“Benim görüşüm, her kabileden bir adam getirelim. Bunlar kılıçlarını alır, onu vurup öldürürler. Bu şekilde kimin öldürdüğü bilinmeyeceği için diyetini verirsiniz" deyince, Şeytan:

“Bu adamın görüşü en iyi görüştür!" karşılığını verdi.

Ancak Yüce Allah bu planı Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verdi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına Ebû Bekr'i de alıp Sevr denilen dağdaki mağaraya sığındılar. Allah Resulünün yatağında da Hazret-i Ali yattı. Müşrikler Allah Resûlü zannetikleri Ali'yi gözlemeye koyuldular. Sabah olunca üzerine saldırdılar. Ancak yatakta olan kişinin Ali olduğunu gördüklerinde:

“Arkadaşın nerede?" diye sordular. Hazret-i Ali:

“Bilmiyorum" karşılığını verdi. Ardından Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) izini sürerek mağaraya kadar geldiler, ancak onu bulamadan geri döndüler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) o mağarada Ebû Bekr ile birlikte üç gün kaldı.

Abd b. Humeyd, Muâviye b. Kurra'dan bildirir: Kureyşliler bir evde toplandı ve:

“Yanınızda sizden olmayan hiç kimse içeriye girmesin" dediler. İblis gelip girmek isteyince:

“Sen kimsin?" diye sordular. İblis:

“Necd ahalisinden bir ihtiyarım. Ben hısımlıktan dolayı sizin kabeledenim" karşılığını verdi. Onlar da:

“Bir topluluğun (kadın tarafından) hısımı da o topluluktan biri sayılır" deyip katılmasını kabul ettiler. İçerde bazıları:

“Onu bağlayalım" deyince, İblis:

“Hâşim oğulları buna razı olup sessiz kalır mı ki?" karşılığını verdi. Bazıları:

“Onu Mekke'den çıkaralım" deyince, İblis:

“Başkaları ona sahip çıkar" karşılığını verdi. Ebû Cehil:

“Her bir aileden bir kişi toplayalım ve hep birlikte onu öldürsünler" deyince, İblis:

“En iyisi bu genç adamın dediğidir" karşılığını verdi. Bunun üzerine Yüce Allah:

“Kafirler seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken, Allah da düzenlerini bozuyordu. Allah düzen yapanların en iyisidir" âyetini indirdi.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“Kafirler seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı..." âyetini açıklarken:

“Bunlar Kureyş kafirleridir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) henüz Mekke'den çıkmadan ona bunu yapmak için tuzak kurmuşlardı" demiştir.

Hâkim, İbn Abbâs'tan bildirir: Hazret-i Ali kendi canını feda edip Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) giysisini giydi ve onun yerinde yattı. Kureyşliler de Hazret-i Peygamber'i (sallallahü aleyhi ve sellem) öldürme kararı almışlardı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sandıkları Ali'yi gözlüyorlardı. Ali yatakta sağa sola dönünce ancak kim olduğunu öğrenebildiler ve:

“Sen rezîl birisin! Yatakta sağa sola dönüyorsun oysa arkadaşın yatarken sağa sola dönmezdi. Bunu yapınca o olmadığını anladık" dediler.

Hâkim, Ali b. Hüseyn'den bildirir: Allah rızası için canını ilk feda eden kişi Ali'dir. Bu konuda da şöyle bir şiir söylemiştir:

"Kendimi kalkan ettim yeryüzüne ayah basanların en iyisine

Kâbe ile Hacer-i Esvedi tavaf edene

Pusuya düşmekten çekinen Allah Resûlüne

Pek güçlü olan Allah yetişti imdadına

Güven içinde geceledi Allah Resûlü mağarada

Allah'ın koruması ve himayesi altında

Onları beklemeye koyuldum ki istedikleri ben değildim

Bu yolda ölümü ve esir düşmeyi göze aldım. "

30 ﴿