41

"Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır. Allah her şeye Kadir'dir"

İbn İshâk ve İbn Ebî Hâtim, Abbâd b. Abdillah b. ez-Zübeyr'den bildirir: Sonrasında Yüce Allah, Bedir savaşı ile daha sonraki savaşlarda elde edilecek ganimetlerin nasıl taksim edilmesi gerektiğini:

“Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." buyurarak bildirmiştir.

Abdurrezzâk, Musannef’te, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin ,.." âyetini açıklarken:

“İğne bile bunun içindedir" demiştir.

İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Necîh'ten bildirir: Mal; ganimet, fey' ve zekat olmak üzere üç şekilde elde edilir ki Yüce Allah bunlardan, her bir dirhemin dahi nerede kullanılması gerektiğini bildirmiştir. Ganimet konusunda:

“Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." buyurmuştur. Fey' konusunda:

“Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine verdikleri; Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir; ta ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir" buyurmuştur. Zekat konusunda da:

“Zekatlar; Allah'tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere, onu toplayan memurlara, kalpleri Müslümanlığa ısındırılacaklar verilir; kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğrunda sarfedilir..." buyurmuştur.

Abdurrezzâk, Musannef’te, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve Hâkim, Kays b. Müslim el-Cedelî'den bildirir: İbnu'l- Hanefiyye'nin oğlu Hasan b. Muhammed b. Ali b. Ebî Tâlib'e:

“Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." âyetinin anlamını sorduğumda şu karşılığı verdi: Âyetin girişinde ganimetin beşte birinin Allah'ın sayılması meseleye giriş babındandır; zira dünya da âhiret de Yüce Allah'ındır. Ancak Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından sonra Peygamberin ve yakınlarının payı konusunda ihtilafa düşülmüştür. Bazıları:

“Âyette yakınların olarak zikredilen hisse Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınlarınındır" derken, bazıları da:

“Yakınların hissesi halifenin yakınlarınındır" dedi. Bazıları da:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) payı vefatından sonra artık halifenin payıdır" demiştir. Daha sonra Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı bu iki hissenin Allah yolunda kullanılmak üzere at ve silah hazırlanmasında harcanması konusunda ittifak ettiler. Ebû Bekr ile Ömer'in zamanında da uygulama bu şekilde oldu.

İbn Cerîr, Taberânî, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir birlik gönderip de ganimet elde edildiği zaman onu beşe bölerdi. Bunlardan ayırdığı beşte biri de beşe bölerdi. Yüce Allah bu beşte birin taksim edilmesi konusunda:

“Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." buyurmuştur. Âyetin girişinde ganimetin beşte birinin Allah'ın sayılması meseleye giriş babındandır; zira göklerde ve yerde ne varsa hepsi Yüce Allah'ındır. Yüce Allah kendi payı ile Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) payını bir kılmıştır. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi payı ile yakınlarının payını Allah yolunda at ve silah hazırlamak için harcardı. Yetimlerin, düşkünlerin ve yolcuların payını da kendilerinden başkasına vermezdi. Ganimetten geriye kalan beşte dörtlük payı da süvari olan kişiye atına iki kendisine bir, yaya olana bir hisse verecek şekilde askerler arasında dağıtırdı.

Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Katâde:

“...Bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Elde edilen ganimetin beşte biri Allah'ındır. Bu beşte bir de beşe bölünür. Biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), biri yakınlarına, biri yetimlere, biri düşkünlere, biri de yolda kalmışlara verilir."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildirir:

“Ganimet beş kısma bölünürdü. Dört bölümü savaşan askerler arasında paylaştırılır. Kalan beşte birlik kısım da dört hisseye bölünür. Bir hissesi Allah'a, Resûlüne ve Allah Resûlünün yakınlarına verilir. Zira Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) düşen hisse onun yakınlarınındır. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de beşte birden kendisine bir şey almadı. Bir hisse yetimlere, bir hisse düşkünlere, kalan bir hisse de yolda kalmışlara verilir. Yolda kalmış kişi de Müslümanlara misafir olan fakir kişidir."

İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye:

“Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..."âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Önceleri ganimet getirilip ortaya konulurdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu beş bölüme ayırır, bir bölümünü ayırdıktan sonra kalan dört bölümü savaşa katılan askerler arasında dağıtırdı. Sonra elini bir kenara ayırdığı kısma daldırır, eline geleni Kabe için harcardı. Bu da âyette zikredilen ve Allah'ın payı olarak isimlendirilen bölümdü. Zira Allah için pay ayırılmaz. Dünya ve âhiret Allah'ındır. Sonrasında kalan beşte birden kalan kısmı yine beş hisseye ayırırdı. Bir hisse Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem), bir hisse yakınlarının olur, bir hisse düşkünlere, bir hisse de yolda kalmışlara verilirdi."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile yakınları zekat mafından bir şey almazlardı ve almak da kendilerine helal değildi. Ancak ganimetin beşte birinin beşte biri Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem), beşte biri yakınlarının, beşte biri yetimlerin, beşte biri düşkünlerin, beşte biri de yolda kalmışlarındır."

Abdurrezzâk, Musannef’te, İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir, Şa'bî'den bildirir:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ganimetteki payı "Safiy" olarak isimlendirilirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) safiy hakkı olarak ganimetten dilerse bir köle, dilerse de bir at alırdı. Bunu da ganimetten beşte biri ayırmadan seçip alırdı. Savaşlarda bulunmadığı zaman bu payı kendisi için ayrılırdı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) eşi Safiyye b. Huyey'yi "safiy" olarak almıştı."

İbn Ebî Şeybe, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ bu âyeti açıklarken şöyle demiştir:

“Yüce Allah'ın payı olan beşte birlik hisse ile Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) payı olan beşte birlik hisse birdir. Bu payı Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) alır ve dilediği yerde kullanır."

İbn Ebî Hâtim, Cübeyr b. Mut'im'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yerden bir şey veya bir deve kılı aldı ve:

“Nefisim elinde olana yemin olsun ki beşte bir dışında ganimetten bana şu kadarhk bir şey bile yoktur. Beşte birlik kısım da yine size dönecektir" buyurdu.

İbnu'l-Münzir, Ebû Mâlik vasıyasıtla İbn Abbâs'tan bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) savaş sonunda elde edilen ganimeti beş bölüme ayırırdı. Dört bölümünü savaşa katılanlar arasında paylaştırır, kalan beşte birlik bölümü de altı hisseye ayırırdı. Bir hisse Allah'a, bir hisse Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), bir hisse Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınlarına, bir hisse yetimlere, bir hisse düşkünlere, bir hisse de yolda kalmışlara verilirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Yüce Allah'ın hissesi olarak ayrılan kısmı savaş için silah ve binek tedarikinde, Kabe'nin örtüsü, kokusu ve diğer ihtiyaçları için harcardı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi payına düşen kısmı savaşta silah ve binek tedarikinde ve kendi ailesi için harcardı. Yakınlarına düşen hisseyi yakınlarına verirdi. Beşte birlik kısımdan yakınlarına verilen bu hisseden başka toplam ganimetten de paylarına düşeni verirdi. Humus içinden kalan beşte üçlük bölüm de yetim, düşkün ve yolda kalmışlara verilirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hisseleri de bunlardan dilediği kişilere ve dilediği şekilde verirdi. Abdulmuttalib oğullarına da bu üç hissesen sadece bir hisse vardı. Bunun yanında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hissesinden başka toplam ganimetten de payina düşeni alırdı."

İbn Ebî Hâtim, Hasan el-Muallim'den bildirir: Abdullah b. Büreyde'ye:

“Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." âyetini sorduğumda:

“Yüce Allah'ın payı, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) payıdır. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) payı da eşlerinin payıdır" karşılığını verdi.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Süddî:

“...Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." âyetini açıklarken:

“Yakınlardan kasıt, Abdulmuttalib oğullarıdır" demiştir.

Şâfiî, Abdurrezzâk, Musannef’te, İbn Ebî Şeybe, Müslim, İbn Cerîr, İbnu'l- Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Beyhakî, Sünen'de bildirdiğine göre Necde, İbn Abbâs'a bir mektup yazıp bu âyette zikredilen yakınların kimler olduğunu sorunca, İbn Abbâs cevaben şöyle yazdı:

“Bu yakınların bizler olduğumuzu düşünürdük. Ancak kabilemiz buna karşı çıktı ve Kureyşlilerin tümünün yakınlardan olduğunu söylediler."

İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir'in başka birvecihle bildirdiğine göre Necde al-Harûrî, İbn Abbâs'a haber gönderip bu âyette zikredilen ve yakınların olan payın kime verileceğini sorunca, İbn Abbâs cevaben şöyle dedi:

“Bu pay Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınlarınındır ki hayattayken bu payı kendisi vermiştir. Daha sonraları Ömer bundan başka bizlere bir şeyler vermek istedi ancak biz kabul etmedik." Ömer onlara içlerinden evleneceklere yardım etmeyi, borçlularının borçlarını ödemeyi, fakirlerine yardımda bulunmayı teklif etmiş, ancak onlar ganimetten paylarına düşen miktardan daha fazlasını almayı kabul etmemişlerdi.

İbnu'l-Münzir, Abdurrahman b. Ebî Leylâ'dan bildirir: Hazret-i Ali'ye:

“Ey müminlerin emiri! Ebû Bekr ile Ömer'in ganimetteki humsu sizlere ne şekilde verdiğini bana söyler misin?" dediğimde şu karşılığı verdi:

“Ebû Bekr'in hilafeti döneminde humstan bize pay verilmedi. Ömer ise devamlı olarak elde edilen ganimetin humsundan bize düşeni bana verirdi. Susa ile Cundişapur'dan elde edilen ganimetleri taksim ederken ben de yanındaydım. Humstan bize düşen payı ayırdı ve:

“Humstan siz Ehli beyt'in payı bu" dedi. O zamanlar bazı Müslümanların durumu kötüydü ve muhtaç durumdaydılar. Bunun için humustan bize düşen miktarın bir kısmını onlara aktarmak istedi. Ben:

“Olur" dediğimde Abbâs b. Abdilmuttalib atladı ve:

“Bizim olan bir şeyi almazlık etme!" diye itirazda bunmak istedi. Abbâs'a:

“Müslümanlara şefkatli davranması gerekenler daha çok biz değil miyiz? Müminlerin emiri de onlara aracı oldu" dediğimde Ömer bize vereceği payı kendisinde bıraktı. Vallahi Osmân zamanında ganimetteki bu payımızı hiç alamadık, alma imkanımız da olmadı." Ali şöyle devam etti:

“Yüce Allah sadakayı Resûlüne (sallallahü aleyhi ve sellem) haram kıldı. Ancak haram kıldığını ganimetteki humusla telafi etti. Aynı şekilde ümmeti içinde Ehli beyti'ne has bir şekilde sadakayı haram kıldı. Onlara da haram kıldığını ganimetteki humsla telafi etti."

İbn Ebî Hâtim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ellerinize kirin bulaşmamasını istedim. Zira humsun humsu sizler için yeterlidir ve sizi başkalarına muhtaç bırakmaz" buyurmuştur.

İbn İshâk ve İbn Ebî Hâtim'in Zührî ile Abdullah b. Ebî Bekr'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'den elde edilen ganimetten yakınlarına düşen payı Hâşim oğulları ile Muttalib oğulları arasında paylaştırdı.

İbn Ebî Şeybe, Cübeyr b. Mut'im'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ganimetten yakınlarına düşen payı Hâşim oğulları ile Muttalib oğulları arasında paylaştırdı. Osman b. Affân'la birlikte yanına gittik ve:. " Resûlallah! Hâşim oğulları senin kardeşlerindir. Senin konumun dolayısıyla da Yüce Allah'ın onlara bahşettiği değeri inkar etmiyoruz. Bizi bırakıp Muttalib oğullarından olan kardeşlerimize de humstan pay verdin. Oysa akrabalıkta onlarla aynı konumdayız" dedik. Allah Resûlü:

“Ancak onlar ne Cahiliye döneminde, ne de İslam geldikten sonra bizi hiç bırakmadılar" buyurdu.

İbn Merdûye, Zeyd b. Erkam'dan bildirir:

“Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınları humstan pay alanlardır ki bunlar da Ali, Abbâs, Câfer ve Akîl'in aileleridir."

İbn Ebî Şeybe, Mücâhid'den bildirir:

“Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ailesine sadaka helal değildir. Yüce Allah onlara humsun humsunu vermiştir."

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr:

“Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Ganimetten kasıt, müşriklerden elde edilen ganimetlerdir. Yakınlardan kasıt, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınlandır. Yolcudan kasıt da misafirdir. Müslümanlar Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında ganimet elde ettikleri zaman onun beşte birini (humsunu) ayırırlardı. Sonra bu beşte biri dört hisseye bölerler, bir hissesini de Allah'a, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) ve yakınlarına ayırırlardı. Allah'ın payı olan hisse Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile yakınlarının sayılırdı. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) de yakınlarından bir kişinin payı kadar vardı. İkinci hisse Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem), üçüncü hisse düşkünlere, dördüncü hisse de yolda kalmışlara verilirdi. Ganimetten arta kalanı da savaşa katılanlar aralannda paylaşırlardı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği zaman Ebû Bekr yakınların paylarını kendilerine vermez bunu Allah yolunda kullanırdı. Yetim, düşkün ve yolda kalmışların payı ise aynı şekilde bırakıldı."

İbn Ebî Şeybe, Bağavî, İbn Merdûye ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Belkayn'lı bir adamdan o da amcası oğlundan bildirir: Allah Resûlü'ne(sallallahü aleyhi ve sellem):

Resûlallah! Ganimet malı konusunda ne dersin?" diye sorduğumda:

“Beşte biri Allah'ın, kalan beşte dördü de müslümanlarındır" buyurdu. "Ganimette birinin diğerinden daha fazla hakkı olabilir mi?" diye sorduğumda da:

“Yok! Yan tarafına isabet eden ve çekip çıkardığın okta bile diğer Müslüman kardeşinden daha fazla hakkın yoktur" karşılığını verdi.

İbn Ebî Şeybe, Ebu'ş-Şeyh, İbn Merdûye ve Beyhakî, Şuab'da Amr b. Şuayb'dan o babasından, o da dedesinden naklen bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hums hakkında âyet nazil olmadan önce henüz ganimet taksim edilmeden birilerine hediye olarak bir şeyler verirdi. Ancak:

“Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." âyeti nazil olunca bu uygulamayı bıraktı. Nefl (hediye) olarak vereceğini de beşte birin beşte birinden yani Allah'ın ve Resûlünün hakkı olan hisseden vermeye başladı.

İbn Ebî Şeybe, Mâlik b. Abdillah el-Has'amî'den bildirir: Osmân b. Affân'ın yanında oturuyorken bir ara bize:

“Burada Şam ahalisinden kimse var mı?" diye sordu. Şam ahalisinden biri olarak ben kalktığımda bana:

“Muâviye'ye söyle, bir ganimet elde ettiği zaman bunu beş parçaya ayırsın ve her bir parçasının üzerine:

“Bu Allah'ındır" diye yazsın. Sonra kurayla birini çeksin. Kurada çektiğini kendisine alsın" dedi.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Şa'bî:

“...Ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." âyetini açıklarken:

“Allah'ın hissesi ile Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) hissesi birdir" demiştir.

İbn Ebî Şeybe, Muhammed b. Sîrîn'den bildirir:

“Ganimetin beşte biri Allah'ındır, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) de bir hisse ile safiy (ganimetten istediği şeyi alma) hakkı vardır. Ganimet olarak elde edilen esirler veya başka şeyler içinden en iyisi Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) için kaldırılır sonra ganimetin beşte biri alınırdı. Daha sonra ise Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) savaşta hazır olsun veya olmasın diğer insanlarla birlikte hissedar kılınırdı."

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Atâ b. es-Sâib'e:

“...Ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." ile, "Allah'ın, kentler halkından resulüne zahmetsizce aktardığı mal ve nimetler (fey)..."âyetlerinde geçen fey ile ganimetin ne olduğu sorulduğunda şu karşılığı verdi:

“Şayet Müslümanlar müşriklere galip gelir, güç sarfederek onlara ve arazilerine hakim olurlarsa, bu galibiyetten dolayı onlardan elde ettikleri mallar ganimet, araziler ise fey'dir."

İbn Ebî Şeybe, Süfyân'dan bildirir:

“Ganimet, Müslümanlann güç sarfederek elde ettikleridir. Bunun da beşte biri Yüce Allah'ın bildirdiği yerlerin, kalan dört hissesi de bunu elde edenlerindir."

İbn Ebî Şeybe ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs'a:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) humsu nerede kullanırdı?" diye sorulunca şu karşılığı verdi:

“Humstan birine Yüce Allah yolunda binmek üzere bir binek verirdi. Sonra onu bir başkasına, sonra başka birine verirdi."

İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir:

Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ganimetin içinden hizmetçi veya at gibi kendi şahsı için seçtiği safiy adı altında bir hakkı olurdu. Bunu seçip aldıktan sonra humstan olan payını alırdı."

İbn Merdûye, Ubâde b. es-Sâmit'ten bildirir: Elde ettiğimiz ganimetleri Allah'a ve Resûlüne teslim ederdik. Bedir savaşından elde edilen ganimetlerden beşte birlik pay ayrılmadı. Ancak:

“...Ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır..." âyeti nazil olunca Bedir savaşından sonra elde edilen tüm ganimetlerden beşte birlik kısmı ayırmaya başladı.

İbn Ebî Şeybe ve İbn Merdûye, Hazret-i Ali'den bildirir: Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah'ın humstan bize tahsis ettiği kısmı dağıtma işini bana verir misin?" dediğimde bu görevi bana verdi.

Hâkim, Hazret-i Ali'den bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) humsun humsunu dağıtma işini bana vermişti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr ve Ömer zamanında bu hisseyi gerekli yerlere dağıttım."

Abdurrezzâk, Musannef’te Mekhûl'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Kişide bin tane at olsa dahi düşman topraklarına girip ganimet elde ettiği zaman sadece iki at için hisse alır" buyurdu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem), Bedir savaşında süvariye iki, yaya olana bir hisse olacak şekilde ganimeti dağıttı.

Abdurrezzâk'ın İbn Ömer'den bildirdiğine göre Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ganimetten süvariye iki, yaya olana ise bir hisse verdi.

Abdurrezzâk, Katâde'den bildirir: Hazret-iEbû Bekr:

“Yüce Allah'ın kendine kabul ettiği şeyin verilmesini öğütlüyorum" diyerek ganimetten humsun verilmesini öğütledi ve:

“Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır.." âyetini okudu.

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mukâtil:

“Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Allah'a iman şartından kasıt, verdiği hükmün kabul edilmesidir. Kula indirilenden kasıt, ganimetin paylaşımı konusunda Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) indirilendir. Hakkı batıldan ayıran gün, Bedir savaşıdır. İki topluluktan kasıt da Müslümanların topluluğu ile müşriklerin topluluğudur."

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Hakkı batıldan ayıran o gün..." âyetini açıklarken:

“Bu günden kasıt, Bedir savaşıdır. Bedir de Mekke ile Medine arasında bulunan bir su kaynağıdır" demiştir.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî, Delâil'de bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Hakkı batıldan ayıran o gün..."âyetini açıklarken:

“Bu günden kasıt Bedir savaşıdır. Yüce Allah bu günde hak ile batılı birbirinden ayırdı" demiştir.

İbn Cerîr, Mücâhid'den bu yorumun benzerini zikreder.

Saîd b. Mansûr, Muhammed b. Nasr ve Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd:

“...Hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde.." âyetini açıklarken:

“Bedir savaşı, Ramazan ayının onyedisinde oldu" demiştir.

İbn Merdûye, Ali b. Ebî Tâlib'den bildirir:

“Furkân günü (hakkı batıldan ayıran gün) sabahında iki topluluğun (Bedir'de) karşı karşıya geldiği gündür. O da Ramazan ayının onyedisinde bir Cuma günüydü."

İbn Cerîr, Hasan b. Ali'den bildirir:

“İki topluluğun karşılaştığı Furkân günü (Bedir savaşı) Ramazan ayının onyedisinde oldu."

Abdurrezzâk ve İbn Cerîr, Urve b. ez-Zübeyr'den bildirir:

“Kur'ân'da nazil olan âyetle Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) savaş izni verildikten sonra Allah Resûlünün yaptığı ilk savaş Bedir savaşı oldu. O zamanlar müşrik ordusunun başında Utbe b. 'Rabîa b. Adişems vardı. Ramazan ayının onaltı veya onyedisinde bir Cuma günü iki topluluk karşı karşıya geldi. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı üçyüz on küsur kişiydi. Müşriklerin sayısı ise dokuzyüz ile bin kişi arasındaydı. O günü Yüce Allah'ın hak ile batılı ayırdığı Furkân günüydü. Bu savaşta Müslümanlardan ilk ölenler Ömer'in azatlısı Mihca' ile Ensâr'dan bir adamdı. Yüce Allah o günü müşrikleri hezimete uğrattı. Müşrikler yetmişten fazla ölü verdiler. Onlardan bir o kadar da kişi esir alındı."

İbn Ebî Şeybe, Câfer'den, o da babasından bildirdiğine göre Bedir savaşı Ramazan ayının onyedisinde Cuma günü yapıldı.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebû Bekr b. Abdirrahman b. El-Hâris b. Hişâm'a:

“Bedir savaşı hangi gün oldu?" diye sorulunca:

“Ramazan ayının onüçünde Cuma günü oldu" karşılığını verdi.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Âmir b. Rabîa el-Bedrî:

“Bedir savaşı Ramazan ayının onyedisinde Pazartesi günü oldu" demiştir.

41 ﴿