TEVBE (BERÂE) SÛRESİ

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Tevbe Sûresi, Mekke'nin fethinden sonra nazil oldu" demiştir.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Tevbe Sûresi, Medine'de nazil oldu" demiştir.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Abdullah b. ez-Zübeyr:

“Tevbe Sûresi, Medine'de nazil oldu" demiştir.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde:

“Medine'de nazil olan sûrelerden biri de Tevbe Sûresi'dir" demiştir.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Ebî Dâvud, Mesâhif de, İbnu'l-Enbârî, Mesâhif de, İbnu'l-Münzir, Nehhâs, Nâsih'de, İbn Hibbân, Ebu'ş-Şeyh, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî, Delâil'de İbn Abbâs'tan bildirir: Osman b. Affân'a:

“Mesânî sûrelerden olan Enfâl Sûresi ile yüz âyetli sûrelerden olan Tevbe Sûresi'ni birleştirmeye, ancak aralarında Besmele'yi yazmamanıza ve ikisini de yedi uzun sûrenin arasına koymanıza sebep nedir? Neden böyle yaptınız?" diye sorduğumda, Osmân şöyle dedi:

Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bazı zamanlarda birçok sûre birden nazil olurdu. Kendisine bir şey nazil olduğu zaman da vahiy katipliğini yapanlardan bazılarını çağırır ve:

“Bu âyetleri, şu şu konudan bahseden sûrenin içine koyun" buyururdu. Kendisine âyet nazil olduğunda da:

“Bu âyeti, şu şu konudan bahseden sûrenin içine koyun" buyururdu. Enfâl Sûresi, Medine'de ilk inen sûrelerdendi. Tevbe Sûresi ise Kur'ân'da son olarak inen sûrelerdendi. Konusu da Enfâl Sûresi'nin konusuna benziyordu. Bunun içindir ki ben Tevbe Sûresi'ni Enfâl Sûresi'nden bir parça olarak düşündüm. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de vefat ettiğinde Tevbe Sûresi'nin Enfâl Sûresi'nden olup olmadığını açıklamamıştı. Bunun için bu iki sûreyi birleştirdim, ancak araya Besmele yazmadım. Sonra onu yedi uzun sûre arasına koydum."

İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Nesâî, İbnu'd-Durays, İbnu'l-Münzir, Nehhâs, Nâsih'de, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, Berâ'dan bildirir: Kur'ân'da son nazil olan âyet:

“Senden fetva isterler. De ki:

“Allah, babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor..." âyetidir. Bütün olarak nazil olan son sûre de Tevbe Sûresi'dir.

Ebu'ş-Şeyh, Ebû Recâ'dan bildirir: Hasan(-ı Basrî)'ye Enfâl ile Tevbe sûrelerinin tek bir sûre mi, yoksa ayrı ayrı sûreler mi öldüğünü sorduğumda:

“Her biri ayrı bir sûredir" dedi.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Ebû Ravk:

“Enfâl Sûresi ile Tevbe Sûresi tek bir sûredir" demiştir.

Nehhâs, Nâsih'de Osmân b. Âffân'dan bildirir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Enfâl Sûresi ile Tevbe Sûresi "Karîneteyn" olarak isimlendirilirlerdi. Bundan dolayı bu iki sûreyi yedi uzun sûrenin arasına koydum."

Dârakutnî, Efrâd'ÖB As'as b. Selâme'den bildirir: Hazret-iOsmân'a:

“Ey müminlerin emiri! Neden Enfâl Sûresi ile Tevbe Sûresi arasında Besmele yok" dediğimde şu karşılığı verdi:

“Bir sûrenin âyetleri nazil olduğu zaman bu âyetler yazılırdı. Besmele nazil olunca da bir diğer sûreye geçilirdi. Fakat Enfâl Sûresi'nin âyetleri nazil olmaya başlayınca Tevbe Sûresi'nin âyetleri bitene kadar Besmele nazil olmadı. Ondandır ikisi arasında Besmele yazılmadı."

Taberânî, el-Evsafta Hazret-i Ali'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Münâfık olan biri; Hûd, Tevbe (Berâe), Yâsîn, Duhân ve Nebe sûrelerine riayet edemez" buyurmuştur.

Ebû Ubeyd, Saîd b. Mansûr, Ebu'ş-Şeyh ve Beyhakî, Şuab'da Ebû Atiyye el- Hemdânî'den bildirir: Ömer b. el-Hattâb:

“Tevbe Sûresi'ni öğrenin ve kadınlarınıza da Nûr Sûresi'ni öğretin" şeklinde bir ferman yazdı.

İbn Ebî Şeybe, Taberânî, M.el-Evsafta, Ebu'ş-Şeyh, Hâkim ve İbn Merdûye, Huzeyfe'den bildirir:

“Tevbe Sûresi diye isimlendirdiğiniz sûre aslında Azâb Sûresi'dir. Vallahi bu sûre dokunmadık tek bir kişi bile bırakmamıştır. Şu anda sizin bu sûreden okuduğunuz âyetler, zamanında bizim bu sûreden okuduklarımızın ancak dörtte biri kadardır."

Ebû Ubeyd, İbnu'l-Münzir, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Huzeyfe:

“Tevbe Sûresi diye isimlendirdiğiniz sûre aslında Azâb Sûresi'dir" demiştir.

Ebû Ubeyd, İbnu'l-Münzir, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: İbn Abbâs'a:

“Tevbe Sûresi" dediğimde şu karşılığı verdi:

“Tevbe mi? Bilakis bu sûre "Fâdiha (ifşa eden)" süresidir. Sûrede o kadar çok "Ve minhum (bazıları da...)" ifadesi kullanılıyordu ki içimizden ismi sûrede geçmeyecek kimsenin kalmayacağını düşünmeye başladık."

Ebû Avâne, İbnu'l-Münzir, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Hazret-iÖmer'e Tevbe Sûresi zikredilince:

“Tevbe mi? Aksine Azâp sûresi demek daha uygundur. Zira insanlardan zikretmediği tek bir sınıf kalmayıncaya kadar inip durdu" dedi.

Ebu'ş-Şeyh'in İkrime'den bildirdiğine göre Hazret-iÖmer şöyle demiştir:

“Tevbe Sûresi'nin inişi o kadar sürdü ki içimizden zikretmedik tek bir kişi dahi bırakmayacak diye düşünmeye başladık. Bu yüzden bu sûreye "Fâdiha (ifşa eden)" sûresi de denilirdi."

Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, Zeyd b. Eslem'den bildirir: Adamın biri Abdullah b. Ömer'e Tevbe Sûresi'ni sorunca, İbn Ömer:

“Tevbe Sûresi de hangisi oluyor?" dedi. Adam:

“Berâe Sûresi" karşılığını verince de İbn Ömer şöyle dedi:

“İnsanlara o kadar şeyi yapan bu sûreden başkası mıdır ki? Bu süreyi kendi aramızda "Mukaşkişe" olarak isimlendirirdik."

Ebu'ş-Şeyh, Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr'den bildirir:

“Berâe Sûresi "el- Munakkira" olarak isimledirilirdi. Zira müşriklerin kalplerinden ne var ne yoksa ortaya çıkarmıştır."

İbnu'd-Durays ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Huzeyfe:

“Sizler şu an asıl Tevbe Sûresi'nin sadece üçte birini okuyorsunuz" demiştir.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Mes'yd:

“Buna Tevbe Sûresi diyorlar, ancak bu sûre Azâp süresidir" demiştir.

İbnu'l-Münzir, Muhammed b. İshâk'tan bildirir:

“İnsanların içindekilerini ortaya çıkarıp ifşa ettiği için Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Tevbe Sûresi "el-Mube'sira" şeklinde isimlendirilirdi."

Saîd b. Mansûr, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de Ebû Zer'den bildirir: Bir Cuma günü Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe verirken Mescid'e girdim ve Ubey b. Ka'b'a yakın bir yere oturdum. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Berâe Sûresi'ni okuyunca Ubey'ye:

“Bu sûre ne zaman nazil oldu?" dedim. Ancak Ubey benimle konuşmadı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı bitirince, Ubey'ye:

“Sana bir soru sordum, ancak sen surat yaptın ve benimle konuşmadın" dedim. Ubey:

“Kıldığın namazdan sana boş konuşmandan başka bir şey kalmadı" karşılığını verdi. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip bu durumu anlattığımda:

“Ubey doğru söylemiş" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, Şa'bî'den bildirir: Ebû Zer ile Zübeyr b. el-Avvâm bir Cuma gününde Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üzerinde bir âyet okuduğunu duydular. Bunun üzerine Zübeyr, Ömer'e:

“Bu âyet ne zaman nazil oldu?" diye sordu. Namazlarını bitirince de Ömer, Zübeyr'e:

“Cuma'dan bir şey elde edemedin" dedi. Zübeyr gidip bunu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) anlatınca:

“Ömer doğru söylemiş" buyurdu.

Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Câbir b. Abdillah'tan bildirir: Tevbe Sûresi nazil olduğunda Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İnsanlarla iyi geçinip onları idare etmek üzere gönderildim" buyurdu.

Ebu'ş-Şeyh, İbn Merdûyeh'ten bildirir: Ali b. Ebî Tâlib'e:

“Tevbe Sûresi'ne neden Besmele yazılmadı?" diye sorduğumda:

“Çünkü Besmele demek güven ve emân demektir. Oysa Tevbe Sûresi kılıçla inen bir sûredir" dedi.

1

Bkz. Ayet:2

1 ﴿