15"Yeminlerini bozan, Peygamberi yurdundan çıkarmaya azmeden ve savaşı önce kendileri başlatan bir topluluğa karşı nasıl savaşmazsınız? Yoksa korkuyor musunuz? Eğer inanıyorsanız bilin ki asıl korkmanız gereken Allah'tır. Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları rezil etsin. Sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın. Ve onların kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir." İbnu'l-Münzir ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid: “Yeminlerini bozan, Peygamberi yurdundan çıkarmaya azmeden ve savaşı önce kendileri başlatan bir topluluğa karşı nasıl savaşmazsınız?" âyetini açıklarken şöyle demiştir: Kureyşlilerin Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) müttefikleri ile savaşmaları ve Hazret-i Peygamber'i (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'den çıkarma çabaları dile getirilmektedir. Mekke'den çıkarma çabalarının Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) umreye geldiği Hudeybiye anlaşmasının yedinci yılında olduğu söylenir. Kureyşliler Hudeybiye anlaşmasına sadık kalmamış ve içlerinde Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye girmesi halinde onu buradan çıkaracakları kararını almışlardı. Âyette zikredilen onu yurdundan çıkarma çabaları budur. Ancak Huzâa kabilesi onların bu kararlarını kabul etmediler ve bu konuda onlara destek çıkmadılar. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) haccını ifa edip Mekke'den çıktıktan sonra da Kureyşliler, Huzâalılara: “Onu Mekke'den çıkarmamıza engel oldunuz" dediler ve onlarla savaştılar. Bu savaş sonucu onlardan birçok kişiyi öldürdüler. İbn Ebî Şeybe, İbn Ebî Hâtim, İbnu'l-Münzir ve Ebu'ş-Şeyh, îkrime'den bildirir: “Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları rezil etsin. Sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın" âyeti, Huzâa kabilesi hakkında nazil oldu. Âyette bahsedilen müminler de Huzâa kabilesinden olan müminlerdir. İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Mümin toplumun kalplerini ferahlatsın" âyetini açıklarken: “Bunlardan kasıt, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) müttefiki olan Huzâa kabilesidir" demiştir. İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Süddî: “...Mümin toplumun kalplerini ferahlatsın" âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bunlardan kasıt, Huzâalılardır ve Bekr oğullarından yana kalplerinin ferahlatılması ifade edilmiştir. Bir sonraki âyette: “Ve onların kalplerinden öfkeyi gidersin..." buyrulmuştur ki buradaki öfke, Kureyşlilerin de yardımıyla Bekr oğullarının onları öldürmesinden dolayıdır. Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Katâde: “Ve onların kalplerinden öfkeyi gidersin..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bize bildirilene göre bu âyet, Mekke'de Bekr oğullarını öldürmeye başlayan Huzâa kabilesi hakkında nazil olmuştur." İbn İshâk ve Beyhakî, Delâil'de Mervân b. el-Hakem ile Misver b. Mahreme'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Kureyşlilerle yaptığı Hudeybiye anlaşmasına göre isteyenler Allah Resûlünün, isteyenler de Kureyşlilerin himayesine girebilecekti. Huzâa kabilesi: “Biz Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) himayesine giriyoruz" derken, Bekr oğulları da: “Biz Kureyşlilerin himayesine giriyoruz" dediler. Anlaşmadan sonra onyedi veya onsekiz ay boyunca Müslümanlarla müşrikler arasında herhangi bir çatışma, yaşanmadı. Ancak daha sonra Kureyşlilerin himayesine giren Bekr oğulları, Mekke yakınlarında Vetîr denilen ve kendilerine ait olan bir su kaynağı konusunda Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) himayesine girmiş olan Huzâa kabilesine bir gece vakti saldırdılar. Kureyşliler: “Bu gece vaktinde biz de Bekr oğullarına yardım edersek Muhammed'in haberi olmaz ve bizleri: kimseler görmez" dediler. Bu şekilde de Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) olan nefretlerinden dolayı Bekr oğullarına kemiklerle ve silahlarla yardıma katıldılar. Onlarla birlikte Huzâa kabilesine karşı savaştılar. Vetîr denilen su kaynağında Bekr oğulları ile Huzâalılar arasında böylesi bir çatışmanın; çıkması üzerine Amr b. Sâlim bineğine binip Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gitti ve durumdan haberdâr etmek istedi. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldiğinde de durumu şu beyitlerle anlattı: "Yâ Rab! Babalan ve babalarımızın anlaşmaları adına Muhammed den yardım istiyorum Aramızda doğup çocuklarımızdan oldun Sonra Müslüman olduk ve seni hig bırakmadık Allah seni doğru yola iletsin destek veren bir yardımda bulunsun Allah'ın kullarını da yardıma çağır iğlerinde eşsiz olan Resûlullah da var Yaptığın o sağlam anlaşmayı da bozdular Ve kimseyi yardıma çağıramayacağımı söylediler Onlar ki kem aşağılık hem de sayıca azlar Kedâda da beni gözetleyen birini koydular Vetîr'de bir gece vakti üzerimize saldırdılar Kimimizin ayakta, kimimizin de yerde boyunu vurdular." Bunu duyan Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sana yardım edilecek ey Amr b. Sâlimt" buyurdu. Çak geçmedi ki gökten bir bulut göründü. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “İşte şu bulut, Ka'b oğullarının zaferine şahit olacaktır" buyurdu. Ardından Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Müslümanların hazırlanmasını ve durumu gizli tutmalarını söyledi. Çıkışlarından Kureyşlilerin haberinin olmaması ve kendi yurtlarında onlara baskın yapabilmesi için de Allah'a dualar etti. |
﴾ 15 ﴿