35"O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, «İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi, tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!» denilecek" Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Altın ve gümüşü olup da bunun hakkını (zekatını) ödemeyen kişi için kıyamet gününde bu altın ve gümüş levhalar haline getirilip Cehennem ateşinde kızdırılır. Sizin zamanınızla elli bin yıllık olan bir günde Yüce Allah insanlar hakkındaki hükmünü verene kadar bunlarla yanları, yüzü, sırtı dağlanır. Sonunda ya Cehennem ya da Cennete doğru olan yolu kendisine gösterilir." Ebû Ya'lâ ve İbn Merdûye'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Böylesi bir azapta dinar üstüne dinar, dirhem üstüne dirhem konmaz. Bunun yerine sahibinin derisi genişletilir. Sonra "Onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, «İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi, tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!» denilecek" buyurmuştur. İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Biriktirdiği mallardan dolayı azap görecek olan kişinin üzerinde bir dirhem diğer bir dirheme, bir dinar da diğer bir dinara değmez. Bunun yerine derisi genişletilir ve her bir dirhem ile dinar ayrı ayrı konulur. Bu şekilde ne bir dirhem diğer bir dirheme, ne de bir dinar diğer bir dinara değmiş olur." İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak..." âyetini açıklarken: “Derisi genişletilerek dağlanır" demiştir. Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bir yılan alnına ve yüzüne dolanarak: “Cimri davrandığın o malın işte benim!" der. İbn Ebî Hâtim, Sevbân'dan bildirir: “Kişi ölüp de geriye altın veya gümüş bıraktığı zaman Yüce Allah bunlardan her bir kıratı ateşten bir levha haline getirir ve ayaklarından çenesine kadar bu levhalarla dağlanır. Sonrasında artık ya bağışlanır ya da cezası devam eder." İbn Merdûye aynısını Sevbân'dan merfû olarak zikreder. Abdurrezzâk, Musannef’tet Ebû Zer'den bildirir: “Mal biriktirenlere yüzlerinden, yanlarından ve sırtlarından dağlanacağı müjdesi verilmiştir." İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Buhârî, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye, Zeyd b. Vehb'den bildirir: Rebeze'de bulunan Ebû Zer'in yanına uğradığımda: “Seni bu bölgeye getiren nedir?" diye sordum. Şu karşılığı verdi: “Şam'da iken: “...Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele" âyetini okudum. Muâviye: “Bu âyet bizden bahsetmemektedir. Burada söz konusu olanlar Ehli kitap'tır" dedi. Ben ise: “Hem bizim hakkımızda, hem de onların hakkında nazil oldu" karşılığını verdim. Burada oluşumun nedeni budur." Müslim ve İbn Merdûye, Ahnef b. Kays'dan bildirir: Ebû Zer gelip: “Mal biriktirenleri sırtlarından girip yanlarından çıkacak, yüzlerinden girip arkalarından çıkacak bir dağlama ile müjdele" dedi. Ona: “Ne diyorsun?" diye sorduğumda: “Ben sadece Peygamberinizden (sallallahü aleyhi ve sellem) duyduğum şeyi söyledim" karşılığını verdi. İbn Sa'd ve Ahmed, Ebû Zer'den bildirir: “Dostum Muhamed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) bana tembihlediğine göre bağlanıp saklanan altın ve gümüş bunu Allah yolunda harcamadığı sürece kıyamet gününde sahibine kor ateşi olarak geri dönecektir." Ravi der ki: “Bundan dolayı Ebû Zer yıllık maaşını aldığı zaman hizmetçisini çağırır ve yıllık kendisine ne kadar zahire yeteceğini sorardı. Ondan sonra bu zahire ile eşyaları alır, geri kalanlarla normal para (fils) alırdı. İbn Ebî Şeybe ve İbn Merdûye'nin Ebû Zer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle: buyurmuştur: “Develerin zekatı, sığırların zekatı, koyunların zekatı ve giysilerin (kumaşın) zekatı vardır. Borç aldığı birine vermek veya Allah yolunda harcamak için olmadıkça fazladan bir dinar veya bir dirhem veya altın tozu kaldırıp saklayan kişinin bu sakladığı kenz'dir ve kıyamet gününde bunlarla dağlanacaktır. İbn Merdûye aynısını Ebû Hureyre'den merfû olarak zikreder. İbn Merdûye'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “(Zekatı verilmeyen) dinar kenz'dir, dirhem kenz'dir, kırat da kenz'dir" buyurmuştur. Ahmed, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Hibbân, Hâkim ve İbn Merdûye, Sevbân'dan bildirir: “Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), ganimete ihanet etmeden, kenz yapmadan ve geriye borç bırakmadan ölen kişinin Cennete gireceğini ifade etti." İbn Merdûye, Ebû Mucîb eş-Şâmî'den bildirir: Ebû Hureyre'nin kılıcının kabzası gümüştendi. Bunun üzerine Ebû Zer kendisine şöyle dedi: “Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “(Ölüp de) geriye altın veya gümüş bırakan kişi (kıyamet gününde) bunlarla dağlanır" buyurduğunu işitmedin mi?" Taberânî ve İbn Merdûye, Ebû Umâme'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: «Ölüp de geriye altın veya gümüş bırakan kişi kıyamet gününde bunlarla dağlanır. Sonrasında da artık ya bağışlanır ya da cezası devam eder.» İbn Merdûye'nin Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Biriktirilip de zekatı ödenmeyen her mal (kenz) kıyamet gününde getirilip bunlarla sahibinin alnından ve yüzünden dağlanır ve: «Cimri davranıp biriktirdiğin malın işte budur!» denilir." Taberânî, M.el-Evsat'ta ve Ebû Bekr eş-Şâfiî, el-Ğaylâniyyât'da Hazret-i Ali'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah Müslümanların zenginlerine imkanları dahilinde fakirlere bir şeyler vermeyi farz kıldı. Zengin Müslümanlar mallarını onlardan esirgemedikçe fakir ve aç düşen Müslümanlar sıkıntı çekmeyeceklerdir. Esirgemeleri halinde ise Yüce Allah onları çetin bir şekilde hesaba çekecektir. Sonrasında artık ya onları bağışlayacak ya da elim bir azaba maruz bırakacaktır. " Taberânî, M.es-Sağîr'de Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Zekatını vermeyen kişi kıyamet gününde cehennemde olacaktır" buyurmuştur. İbn Ebî Şey be'n in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “Zekatını vermeyen kişinin namazı da yok gibidir" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “Zekatını vermeyen kişi Müslüman değildir" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Dahhâk: “Namaz, ancak zekatı da vermekle kabul görür" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “Zekatını vermeyen kişi kıyamet gününde Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) diliyle lanetlenmiş biridir" demiştir. Hâkim, Ebû Saîd el-Hudrî vasıtasıyla Bilâl'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ey Bilâl! Yüce Allah'ın huzuruna zengin değil, fakir biri olarak çık" buyurdu. "Bu nasıl olacak?" diye sorduğumda: “Sana rızik verildiği zaman bunu saklayıp biriktirme. Senden bir şey istenildiği zaman da vermemezlik etme" buyurdu. "Bunu nasıl yapabilirim?" diye sorduğumda: “Ya böyle yaparsın ya da cehenneme gidersin" karşılığını verdi. Ahmed, Zühd'de Ebû Bekr b. el-Münkedir'den bildirir: Şam valisi Habîb b. Mesleme, Ebû Zer'e üçyüz dinar gönderdi ve: “İhtiyaçların için kullan" dedi. Ancak Ebû Zer parayı getiren adama: “Bunları ona geri götür! Allah yolundan saptırmak için benden başkasını bulamamış mı? İçinde barınacağımız bir çadırımız, ihtiyaçlarımızı karşılayacak üç tane koyunumuz ve lütfedip hizmetimizi gören bir eşimiz var. Bundan fazlasına sahip olmaktan da korkarım!" karşılığını verdi. Ahmed, Zühd'de bildirdiğine göre Ebû Zer: “İki dirhemi olan kişinin (kıyamet gününde) hesabı bir dirhemi olan kişinin hesabından daha çetin olur" demiştir. Buhârî ve Müslim, Ahnef b. Kays'tan bildirir: Kureyş'in ileri gelenlerinin bulunduğu bir mecliste otururken saçı sakalı karışık, giysileri ve görünüşü dağınık bir adam çıkageldi. Mecliste bulunanlara selam verdikten sonra şöyle dedi: “Müjdeler olsun! Mal biriktiren (kenz yapan) kişiye Cehennem ateşinde kızdırılan taşlar meme ucuna konulacak, yakıp kürek kemiklerinden çıkacak. Kürek kemiğinin üzerine konulunca da yakıp göğüs memesinden çıkacak. Bunları dedikten sonra da gidip bir direğin yanında oturdu. Kim olduğunu bilmiyordum, ama peşinden gidip yanına çöktüm. Ona: “Sanırım o topluluk senin söylediklerinden pek hoşlanmadı" dedim. Adam: “Onlar hiçbir şeyin farkında değiller. Oysa bir defasında dostum..." deyince: “Dostun kim?" diye sordum. "Dostum, Peygamberimizdir (sallallahü aleyhi ve sellem)" dedi ve şöyle devam etti: “Dostum bana: “Uhud dağını görüyor musun?" diye sordu. "Evet, görüyorum" dediğimde, Allah Resûlü: “Bu dağ kadar altınımın olmasını ve üç dinarı dışında hepsini infak etmiş olmayı da istemezdim" buyurdu. Bunlar da hiçbir şeyin farkında değiller. Dünya için ne varsa toplayıp biriktiriyorlar. Vallahi Yüce Allah'ın huzuruna çıkıncaya kadar onlardan ne dünyalık bir şey ister, ne de dini bir konuda fetva sorarım." Ahmed ve Taberânî, Şeddâd b. Evs'ten bildirir: “Ebû Zer, Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) ağır bir hüküm işittiği zaman köyüne gider bu hükme göre davranırdı. Daha sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) aynı konuda ruhsat verip hükmün ağırlığını hafifletirdi. Ebû Zer ruhsatlı ve hafifletilmiş yeni hükmü Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) duyar, ancak bu ruhsata göre değil konunun daha önceki ağır hükmüne göre amel ederdi." |
﴾ 35 ﴿