38

"Ey îman edenler! Sîze ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dönya hayatını âhırete tercih mî ediyorsunuz? Fakat dönya hayatının faydası âhiretin yanında pek azdır"

Süneyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda savaşa çıkın!" denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz?" âyetini açıklarken şöyle demiştir: Mekke'nin fethi ve Huneyn savaşından sonra Müslümanlara Tebûk savaşına çıkmaları emrinin verilmesi hakkında nazil oldu. Yüce Allah onlara bu emri yaz ayında, hurmanın hasat zamanında herkesin gölge peşinde olduğu bir zamanda vermişti. Bu yüzden de savaşa çıkmak onlara ağır geldi. Ancak Yüce Allah bu konuda:

“İsteyen, istemeyen, hepiniz savaşa çıkın. Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihat edin. Bilirseniz bu sizin için hayırlıdır" âyetini indirdi.

Hâkim, el-Müstevrid'den bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındayken ashab dünya ile âhiret konusunda konuşmaya başladılar. Bazıları:

“Dünya bizi âhirete ulaştıracak bir mekandır. Amellerimizi burada yapar, namaz ve zekat gibi ibadetleri burada ifa ederiz" derken, bazıları:

“Ama âhirette Cennet vardır" dediler; Başkaları da başka şeyler dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Âhirete nazaran dünya, birinizin denize batırılan parmağı gibidir. Parmağını çıkarınca denizden parmağında kalan şey işte dünyadır" buyurdu.

Ahmed, Tirmizî ve İbn Mâce, Müstevrid b. Şeddâd'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte çıkan bir kafilenin içindeydim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ölü bir oğlağın yanından geçince:

“Sahipleri bunu atarken ne kadar değersiz görmüşlerdir değil mi?" diye sordu. Oradakiler:

“Değersiz gördükleri içindir ki onu attılar" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah'ın katında dünya, bu oğlağın sahiplerin yanındaki değerinden daha değersizdir" buyurdu.

Hâkim'in İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Yüce Allah dünyaya az bir zaman tahsis etmiştir. Suyu içilip geriye tortusu kalmış kuyu gibi dünyanında çoğu gitmiş azı kalmıştır. "

Hâkim, İbn Abbâs'tan bildirir: Hazret-iÖmer, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girdiğinde yan tarafında çıkmış hasır izlerini gördü. " Resûlallah! Bundan daha yumuşak ve daha güzel bir yaygı edinsen olmaz mı?" diye sorunca, Allah Resûlü şöyle karşılık verdi:

“Benim dünyayla ne işim olabilir? Dünyanın benimle ne işi olabilir? Nefsim elinde olana yemin olsun ki dünya ile aramızdaki bağ, yaz gününde yol alan bir yolcunun kısa bir süre bir ağacın altında dinlenip gölgelendikten sonra bırakıp yoluna devam etmesi gibidir. "

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Tirmizî, İbn Mâce ve Hâkim, İbn Mes'ûd'dan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hasırın üzerinde uyudu. Kalktığında hasırın izlerinin yan taraflarında çıktığını gördük. Ona:

Resûlallah! Sana bundan daha iyisini alsak" dediğimizde:

“Benim dünyayla ne işim olabilir? Ben dünyada, bir ağacın altında dinlenip gölgelendikten sonra bırakıp yoluna devam eden yolcu gibiyim" karşılığını verdi.

Hâkim, Sehl'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zül-Hüleyfe'den geçerken ölüp ayaklarını havaya dikmiş bir koyun gördü. Yanındakilere:

"Sizce de bu koyun sahibinin yanında değersiz değil midir?" diye sorunca, ashab:

“Öyle yâ Resûlallah!" dediler. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Nefsim elinde olana yemin olsun ki dünya, Allah'ın katında bu koyunun sahibinin yanındaki değerinden daha değersizdir. Şayet dünya Allah'ın yanında bir sinek kanadı kadar önem taşısaydı ondan kafire bir yudum su dahi içirmezdi" buyurdu.

Hâkim ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Ebû Mûsa el-Eş'arî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Dünyasını seven kişi âhiretine, âhiretini seven kişi de dünyasına zarar verir. Ancak siz baki olanı (âhireti) fani olana (dünyaya) tercih edin" buyurmuştur.

Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de, İbn Ebi'd-Dünyâ, Kitâbu'l- Menâmât'ta, Hâkim ve Beyhakî, Nu'mân b. Beşîr'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

“Bilin ki dünya zamanından geri kalan, gökte uçan sinek kadardır. Kabirdeki kardeşlerinizden yana size Allah'ı hatırlatırım; zira amelleriniz onlara arzedilir."'

Tirmizî, Hâkim ve Beyhakî'nin Katâde b. en-Nu'mân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah bir kulu sevdiği zaman, birinizin hastasını (yasaklanan) sudan uzak tutması gibi onu dünyadan uzak tutup korur" buyurmuştur.

Hâkim ve Beyhakî, Ebû Cuhayfe'den bildirir: Bir defasında bolca et ile tirit yedim ve gelip Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) karşısında oturdum. Otururken geğirmeye başladığımda Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Geğirmeni (yemeğini) az tut! Zira dünyada en fazla doyanlar, âhirette en fazla aç kalacak olanlardır" buyurdu.

Hâkim ile Beyhakî'nin Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Ey Âişe! Şayet benim peşimden gelmek istersen dünyalık olarak sana bir yolcunun azığı kadarı yetsin. Giysine yama atmadan da onu eskimiş sayıp değiştirme. Zenginlerle oturup kalkmaktan da sakın!"

Hâkim, Sa'd b. Târık'dan o da babasından naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Âhiretine azık hazırlamak ve Rabbinin rızasını kazanmak isteyen biri için dünya ne güzel bir yerdir. Kişiyi âhiretinden uzaklaştıran ve Rabbinin rızasından mahrum eden bir dünya ise ne kötü bir yerdir. Kul: «Allah dünyayı çirkin kılsın!» dediği zaman dünya: «Allah ikimizden Rabbine en fazla asi olanı çirkin kılsın!» karşılığını verir."

İbn Mâce, Hâkim ve Beyhakî, Sehl b. Sa'd'dan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adama nasihatte bulundu ve:

“Dünyaya yüz verme ki Yüce Allah seni sevsin. Başkalarının elinde bulunanda gözün olmasın ki insanlar seni sevsin" buyurdu.

Ahmed ve Hâkim'in Abdullah b. Amr'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Dünya müminin hapishanesi ve kıtlık çektiği bir yerdir. Dünyadan ayrıldığı zaman bu hapishane ile kıtlıktan kurtulmuş olur" buyurmuştur.

Hâkim ve Beyhakî'nin Hüzeyfe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Tek derdi dünya olduğu halde sabahı eden kişinin Allah nazarında hiçbir değeri yoktur. Allah'a karşı takvalı olmayan kişinin Allah nazarında hiçbir değeri yoktur. Müslümanlar için endişe taşımayan kişi de Müslümanlardan değildir. "

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Zühd'de ve Hâkim, A'meş vasıtasıyla Ebû Süfyân'dan, o da hocalarından birinden naklen bildirir: Sa'd b. Ebî Vakkâs, hasta olan Selmân'ı ziyarete gitti. Selmân ağlayınca da Sa'd ona:

“Ey Ebû Abdillah! Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ederken senden razı bir şekilde vefat etmişti. Cennetteki havuzun başında da onunla buluşacaksın. Yine orada arkadaşlarına kavuşacaksın. Hâlâ ne diye ağlıyorsun?" diye sordu. Selmân şöyle dedi:

“Ben ne ölümden korktuğum için, ne de hayatı sevdiğim için ağlıyorum. Ancak Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere:

“Dünyadayken birinizin mal varlığı bir yolcunun azığı kadar olsun!" diye öğütte bulunmuştu. Oysa şu etrafımdaki eşyalara bakî" Sa'd der ki:

“Yanında da bir leğen, bir kâse, bir de mataradan başka da bir şey yoktu.

Hâkim'in Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İnsanlara öyle bir zaman gelir ki mescitlerde halkalar oluştururlar ancak tek dertleri dünya olur. Yüce Allah'ın böylesi kimselere ihtiyacı olmaz. Siz de onlarla oturmayın."

Hâkim'in İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet saati yaklaştı. İnsanların dünya hırsları giderek artmakta, Allah'la olan araları da giderek açılmaktadır. "

İbn Ebî Şeybe ve Ahmed, Zühd'de Süfyân'dan bildirir: Hazret-iÖmer, Ebû Mûsa el-Eş'arî'ye:

“Dünyada zühdden daha iyi bir şeyle âhirete yönelik amellere erişemezsin" şeklinde bir mektup yazdı.

Ahmed, Ebu'd-Derdâ'dan bildirir:

“Şayet dünya, Allah'ın yanında bir sinek kanadı kadar bile bir değer taşısaydı ondan Firavun'a bir yudum su dahi içirmezdi."

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin Müstevrid'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Âhirete nazaran dünya, birinizin denize batırılan parmağı gibidir. Parmağını çıkarınca denize nazaran ne kadar su alabilmiş bir baksın!"

Abdullah b. Ahmed, Zevâidu'z-Zühd'de, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye, Ebû Osmân en-Nehdî'den bildirir: Ebû Hureyre'ye:

“Basra'da kardeşlerimizin dediklerine göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah yapılan bir iyiliğe bir milyon iyilik sevabı yazar" buyurduğunu söylüyormuşsun" dediğimde şu karşılığı verdi:

“Yüce Allah yapılan bir iyiliğe iki milyon iyilik sevabı verir. Yüce Allah:

“...Dünya hayatının faydası âhiretin yanında pek azdır" buyurur. Allah katında dünyadan kalan zaman, geçen zamana nazaran çok azdır. Yüce Allah yine:

“Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah'a güzel bir borç verecek yok mu?" buyurur. Allah katında dünyadan kalan zaman geçen zamana nazaran çok az ise O'nun katında kat kat fazla ne kadar olabilir?"

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre A'meş:

“...Dünya hayatının faydası âhiretin yanında pek azdır" âyetini açıklarken:

“Çobanın azığı kadardır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim, Ebû Hâzım'dan bildirir: Abdulazîz b. Mervân, vefat anı geldiği zaman:

“Bana alınan kefeni getirin de bir bakayım" dedi. Kefeni getirilip önüne konulunca ona baktı. "Ben ne kadar da çok yaşamıştım. Dünyadan elde ettiğim sadece bu mu?" dedi ve sırtını dönüp ağlamaya başladı. Daha sonra şöyle dedi:

“Off! Ne köyü bir dünyasın! Zira çoğun az, azın da pek çokmuş! Biz de dünyadan yana bir aldanmışlık içindeydik."

38 ﴿