101

"Çevrenizdeki bedevilerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bîr azaba itileceklerdir"

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, M.el-Evsat'ta, Ebu'ş-Şeyh ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Çevrenizdeki bedevilerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir Cuma günü hutbe için kalktı:

“Ey filan! Çık! Sen bir münafıksın! Filan kişi sen de çık! Sen de münafıksın! buyurarak hepsini isimleriyle saydı ve onları ifşa ederek dışarıya çıkarttı. Ömer bir işi olduğu için o Cuma namazına yetişememişti. Ancak onlarla Mescid'den çıkarlarken karşılaştı. Cuma namazına gelemediği için utandığından çıkan cemaatin kendisini görmemesi için saklandı. Zira cemaatin namazı bitirdiklerini zannetmişti. Çıkan münafıklarda Ömer'i görünce saklandılar. Zira onun da bu durumdan haberdar olduğunu düşündüler. Ömer Mescid'e girince cemaatin henüz dağılmadığını gördü. Adamın biri de ona:

“Müjde ey Ömer! Yüce Allah bugün münafıkları rezil etti! Bu gün ilk azap günüydü. İkinci azap ise kabirdeki azap olacaktır" dedi.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime:

“Çevrenizdeki bedevilerden birtakım münafıklar vardır..." âyetini açıklarken:

“Bunlar Cüheyne, Müzeyne, Eşca', Eşlem ve Ğifar kabilerindendir" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Zeyd:

“...Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin..." âyetini açıklarken:

“Bunlar nifakta ısrar etmişler, diğerleri gibi tövbe etmemişlerdir" demiştir.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc:

“...Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin..." âyetini açıklarken:

“Bunlar Münafık olarak ölen Abdullah b. Ubey, Ebû Âmir er-Râhib ve Cedd b. Kays'tır" demiştir.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini:

“Biz onları biliyor ve tanıyoruz" şeklinde açıklamıştır.

Abdurrezzâk, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Katâde:

“...Sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bazı insanlara ne oluyor da işleri olmayan şeylere kalkışıp:

“Filan kişi Cennetlik, filan kişi Cehennemlik" diyebiliyorlar. Oysa bunlardan birine kendisinin ne olacağını sorsan:

“Bilmiyorum" der. Fakat kişi kendisini herkesten fazla tanır ve bilir. Oysa bu şekilde yapmakla peygamberlerin bile yapmadığı Şeye kalkıştın. Zira Hazret-i Nuh:

“Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur" demiştir Hazret-i Şuayb da:

“...Ben sizin başınızda bir bekçi değilim" demiştir. Yüce Allah da Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem):

“...Sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz..." buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Onlara iki defa azap edeceğiz.." âyetini açıklarken:

“Biri açlık biri de öldürülme olmak üzere iki azapla azaplandıracağız" demiştir.

İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Ebû Mâlik:

“...Onlara iki defa azap edeceğiz..." âyetini açıklarken:

“Biri açlık biri de kabir azabıdır" demiştir.

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“...Onlara iki defa azap edeceğiz..." âyetini açıklarken:

“İki defa açlıkla cezalandırıldılar" demiştir.

İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh ve Beyhakî, Azâbu'l-Kabr'de bildirdiğine göre Katâde:

“...Onlara iki defa azap edeceğiz..." âyetini açıklarken:

“Biri kabir azabı diğeri, ise Cehennem ateşindeki azaptır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim ile Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Rabî:

“...Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir" âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Dünyada iken musibetlere, kabirde de azaba maruz kaldıktan sonra asıl büyük azap olan Cehennem ateşini tadacaklardır."

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre İbn Zeyd:

“...Onlara iki defa azap edeceğiz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bu iki azaptan biri dünyada iken çocuklar ve mallardan yana olan azaptır. Yüce Allah:

“Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah bunlarla, ancak dünya hayatında onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor" buyurur. Yüce Allah dünyada iken musibetlere maruz bırakarak azaplandırır. Dünyadaki musibetler ise müminler için sevap kazanmaya vesiledir. Bir diğer azap ise Cehennem ateşiyle olan azaptır ki Yüce Allah bunu:

“...Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir" şeklinde ifade eder.

Ebu'ş-Şeyh, Dahhâk'tan bildirir: Bana ulaşana göre bazıları:

“...Onlara iki defa azap edeceğiz..." âyetini açıklarken ilk azabın dünyada iken öldürülme olduğunu diğer azabın ise berzahta olacağını söylemişlerdir. Berzah da ölümden sonra tekrar dirilinceye kadar kalınan yerdir. Berzah sonrasında da asıl büyük azap olan Cehennem azabına maruz kalacaklardır.

Yüce Allah bunu:

“...Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir" şeklinde ifade etmiştir.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Ebû Mâlik:

“...Onlara iki defa azap edeceğiz..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma günleri hutbede sözleriyle münafıklara azap çektirirdi. Bir diğer azap da kabir azabı olacaktır."

İbn Merdûye, Ebû Mes'ûd el-Ensârî'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere öyle bir hutbe verdi ki daha öncesinde öylesi bir hutbeyi kendisinden duymuş değildim. Bu hutbesinde:

“Ey insanlarl İçinizde münafıklar var! Onun için kimin adını verirsem ayağa kalksın! Ey filan! Kalk!" buyurdu ve bu şekilde otuz altı kişiyi kaldırdı. Sonra:

“İçinizden yine şöyle olanlar vardır! Böyle olanlar vardır! Şöyle olanlar vardır! Onun için Yüce Allah'tan afiyeti dileyin" diye devam etti. Daha sonra Ömer aralarında kardeşlik bulunan bunlardan bir adamla karşılaşınca ona:

“Neyin var?" diye sordu. Adam:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere bir hutbe verdi ve hutbesinde şöyle şöyle dedi" karşılığını verince, Ömer:

“O zaman bu andan itibaren Allah seni benden uzak tutsun" dedi.

101 ﴿