4

"Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah'ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir"

Abd b. Humeyd, Ebû Ya'lâ, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî Delâil'de bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“Yüce Allah Hazret-i Muhammed'i, sema ehline ve peygamberlere üstün kılmıştır" deyince, kendisine:

“Sema ehline olan üstünlüğü nedir?" diye soruldu. İbn Abbâs:

“Yüce Allah sema ehline:

“Bunlar içinde kim «Ben, Allah'tan başka bir tanrıyım» derse, işte onu cehennemle cezalandırırız. Zulmedenlerin cezasını böyle veririz" buyurmuş, Hazret-i Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) ise, "Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola eriştirir" buyurarak kendisine Cehennemden kurtuluş beratı yazmıştır. "Diğer peygamberlere olan üstünlüğü nedir?" diye sorulunca ise İbn Abbâs şöyle cevap vermiştir: Yüce Allah, "Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik" buyururken, Hazret-i Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez" buyurarak onu insanlara ve cinlere gönderdiğini bildirmiştir.

Ahmed, Ebû Zer'den Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yüce Allah her peygamberi kendi kavminin lisanıyla göndermiştir" buyurduğunu nakleder.

İbn Merdûye, Kelbî vasıtasıyla Ebû Salih'ten, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir:

“Cibril'e Arapça olarak vahyediliyor, o da bu vahyi her peygambere kavminin diliyle indiriyordu."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik" âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Her peygamber kendi kavminin diliyle gönderilmiştir. Eğer kavmi Arapsa, Arap diliyle, Acemse Acem diliyle, Süryâniyse Süryânî diliyle göndermiştir. Bunun sebebi, kendilerine gönderilen şeyi onlara açıklamak ve (vahye uymadıkları takdirde) bu konuda aleyhlerine delil olmasıdır."

Hatîb Tâli't-Talhîs'te, İbn Ömer'in, "Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik" âyetini açıklarken:

“Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) kavminin dili olan Arapça diliyle gönderilmiştir" dediğini bildirir.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Osmân b. Affân:

“Kur'ân, Kureyş diliyle nazil olmuştur" dedi.

İbnü'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid:

“Kur'ân, Kureyş diliyle nazil oldu" demiştir.

İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süfyân es-Sevrî der ki:

“Bütün vahiyler Arapça olarak inmiş, sonra her peygamber onu kendi kavminin diline tercüme etmiştir. Kıyamet günü konuşulacak dil Süryânicedir. Cennete girecek olanlar ise Arapça konuşacaktır."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Ömer der ki:

“Mecûsilerin ve Arap Hıristiyanların kestiklerini yemeyiniz. Siz onların Kitab ehli olduğunu mu söylüyorsunuz! Onlar Kitab ehli değildir. Yüce Allah, "Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah'ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir" buyurmaktadır. Hazret-i İsa (aleyhisselam) kavminin diliyle, Hazret-i Muhammed de (sallallahü aleyhi ve sellem) kavminin dili olan Arapçayla gönderilmiştir. Bunlar, ne Hazret-i İsa'nın dilini aldılar, ne de Hazret-i Muhammed'e indirilene tâbi oldular. Onların kestiklerini yemeyiniz. Çünkü onlar Kitab ehli değildir."

4 ﴿