5"Andolsun, Mûsâ'yı da, «Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın (geçmiş milletleri cezalandırdığı) günlerini hatırlat» diye âyetlerimizle gönderdik. Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır." İbn Cerîr, İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in, Mücâhid, Atâ ve Ubeyd b. Umeyr'den bildirdiğine göre "Andolsun Mûsâ'yı da, «Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın (geçmiş milletleri cezalandırdığı) günlerini hatırlat» diye âyetlerimizle gönderdik" buyruğundaki âyetlerden kasıt dokuz mucize: Tufan, çekirge, bit, kurbağa, kan, asâ, Hazret-i Mûsa'nın (nur saçan) eli, kıtlık yılları ve mallardan eksiltme." İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre "Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın (geçmiş milletleri cezalandırdığı) günlerini hatırlat" diye âyetlerimizle gönderdik" buyruğundaki, karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktan kastedilen, dalaletten hidayete çıkarmaktır. Nesâî, Abdullah b. Ahmed Müsned'in zevâidinde, İbn Cerîr, İbnü'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Beyhakî Şu'abu'l-îman'da, Ubey b. Ka'b'dan bildirdiğine göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem), (.....) âyetini: “Onlara Allah'ın nimetlerini ve lütfunu hatırlat" şeklinde açıklamıştır. Abdurrezzâk ve İbnü'l-Münzir'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre (.....) âyetinden kastedilen, Allah'ın nimetleridir. İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid der ki: “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın (geçmiş milletleri cezalandırdığı) günlerini hatırlat" diye âyetlerimizle gönderdik" buyruğundaki hatırlatmadan kasıt, nasihat etmektir. İbn Merdûye'nin Abdullah b. Seleme vasıtasıyla bildirdiğine göre Hazret-i Ali veya Zübeyr şöyle der: “Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) bize hutbe verir ve Allah'ın günlerini hatırlatırdı. Bize anlatırken yüzünün rengi o kadar değişirdi ki, sanki sabah veya akşam ölecek olan bir topluluğa hitab ediyor gibi olurdu. Cibrîl Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) inince, Cibrîl oradan ayrılmadan tebessüm dahi etmezdi." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid, (.....) âyetini şöyle açıklamıştır: “Onlara Allah'ın verdiği nimetleri hatırlat. Kendilerini Firavun'un askerlerinden kurtardı, kendilerine denizi yardı, bulutla gölgelendirdi ve kudret helvasıyla bıldırcın etini indirdi." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Rabî, (.....) âyetini, "Yüce Allah'ın ilk nesillere gönderdiği musibetleri hatırlat" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, (.....) âyetini açıklarken: “Belaya maruz kalıp sabreden, kendisine verilene de şükreden kul ne güzel kuldur" demiştir. İbnü'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc, "Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır" âyetini: “En çok sabredenleri, en fazla şükredenler, en çok şükredenlerin de en fazla sabredenler olduğunu gördük" şeklinde açıklamıştır. İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî Şu'abu'l-îman'da, Ebû Zabyân vasıtasıyla, Alkame'den, İbn Mes'ûd'un şöyle dediğini bildirir: “Sabır imanın yarısı, yakîn ise imanın tamamıdır." Alkame der ki: “Bu hadisi Alâ b. Bedr'e söylediğmde: “Bu, Kur'ân'da geçmemekte midir!" deyip "Bunlarda, pek sabırlı ve çok şükreden kimselerin hepsine dersler vardır" ve "Kesin olarak inananlar için yeryüzünde âyetler vardır" âyetlerini okudu. |
﴾ 5 ﴿