22"İş bitirilînce şeytan da diyecek kî: Şüphesiz Allah, sîze gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim, ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah'a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır." İbnu'l-Mübârek Zühd'de, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, İbn Merdûye ve İbn Asâkir zayıf isnâdla, Ukbe b. Âmir'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Allah, ilkleri ve sonları toplayıp aralarında hükmedip, hükmetmeyi bitirdiği zaman müminler: «Rabbimiz hakkımızda hükmedip, hükmetmeyi bitirdi. Bizim için kim şefaat edecek?» deyip: «Âdem'e gidelim. Allah onu kendi eliyle yaratmış ve onunla konuşmuştur» derler. Hazret-i Âdem'e gidip: «Rabbimiz hakkımızda hükmedip, hükmetmeyi bitirdi. Kalk ve (bizim için) Rabbimize şefaatçi ol» derler. Hazret-i Âdem: «Nûh'a gidiniz» deyince, Hazret-i Nûh'a giderler ve Nûh, onlara Hazret-i îbrâhim'e gitmelerini söyler. İbrahim'e gittiklerinde, İbrâhim, Hazret-i Musa'ya gitmelerini söyler. Ona gittiklerinde ise Mûsa, Hazret-i İsa'ya gitmelerini söyler. İsa'ya gittiklerinde ise İsa: «Size Arap ve ümmi olana gitmenizi tavsiye ederim» deyince, bana gelirler. Allah, kalkmam için izin verir ve oturduğum yerden öyle güzel bir koku yükselir ki onu hiç kimse koklamamıştır. Nihayet Rabbıma varırım ve beni şefaatçi kılar. Benim için başımın kılından iki ayağımın tırnaklarına kadar bir nur yaratır. Sonra kâfirler: «Müminler; kendilerine şefaat edecek olanı buldular. Bizi saptıran İblis'ten başkası değildir» derler ve İblis'e gidip: «Müminler, kendilerine şefaat edecek olanı buldular, sen de kalk bize şefaat et. Bizi saptırmış olan sendin» derler. İblis kalkar ve oturduğu yerden öyle pis bir koku yükselir ki, onu hiç kimse koklamamıştır. Sonra İblis Cehenneme atılmak için (azabı daha şidetli hissetmesi için) büyütülür ve o zaman: «Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım» der. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b el-Kurazî, "İş bitirilince şeytan da diyecek ki: Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah'a ortak koşmanızı kabul etmemiştim" âyetini açıklarken şöyle dedi: “İblis kalkıp: “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam (Size bir faydam dokunmaz), siz de beni kurtaramazsınız" dedi. İblis'e uyanlar onun bu söylerini duyunca kendi kendilerine kızarlar ve onlara: “Allah'ın gazabı, sizin birbirinize olan öfkenizden daha büyüktür; imana çağrıldığınızda inkar ederdiniz" diye seslenilir. İbn Cerîr, İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) der ki: Kıyamet günü İblis hitab etmek için ateşten bir minberin üzerine çıkar ve: “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam (yardım edemem), siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah'a ortak koşmanızı - yani, Dünyadayken bana itaat etmenizi- kabul etmemiştim" der. İbn Cerîr ve İbnü'l-Münzir'in Şa'bî'den bildirdiğine göre Kıyamet günü iki hatip kalkacaktır. Birisi İblis, diğeri ise İsa b. Meryem'dir. İblis, taraftarlarının huzurunda durup, âyette geçenleri söyleyecek, Hazret-i İsa (aleyhisselam) ise: “Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: «Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin» dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin" diyecektir. İbn Ebî Şeybe ve İbnü'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: “İnsanlardan bazılarını Şeytan, tıpkı sizden birinin devesini çöktürdüğü gibi diz çöktürüp zillete düşürür" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre, "Artık ben sizi kurtaramam (yardım edemem), siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah'a ortak koşmanızı kabul etmemiştim" âyeti: “Ne ben size bir fayda sağlayabilirim, ne de siz bana bir fayda sağlayabilirsiniz" mânâsındadır. Şeytanı Allah'a ortak koşmak ise ona ibadet etmektir. Abdurrezzâk ve İbnü'l-Münzir'in Katâde'den bildirdiğine göre (.....) âyeti: “Ben size yardım edemem" mânâsındadır. İbn Cerîr, İbnü'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Mücâhid'den bildirdiğine göre (.....) âyeti: “Bana yardım edemezsiniz" mânâsındadır. Abd b. Humeyd ve İbnü'l-Münzir'in Katâde'den bildirdiğine göre "Beni Allah'a ortak koşmanızı kabul etmemiştim" âyeti: “Sizin beni ortak koşmanız sebebiyle şüphesiz ben Allah'a isyan etmiş idim" mânâsındadır. |
﴾ 22 ﴿