19"Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır. Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm. (Lokman, öğütlerine devamla şöyle demişti:) Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmed ilmeye değer işlerdir. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir!" Ebû Ya'la, Taberânî İbn Merdûye ve İbn Asâkir'in Ebû Osman en- Nehdî'den bildirdiğine göre Sa'd b. Ebî Vakkâs der ki: "Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin..." âyeti benim hakkımda nâzil olmuştur. Ben anneme karşı iyilik eden bir kişi idim. Ancak müslüman olduğum zaman annem: "Bu yaptığın da nedir? Ya bu dinini bırakırsın ya da ölene kadar ne yiyip, ne de içeceğim. Öldüğüm zaman da: «Ey annesinin katili» denilerek ayıplanırsın" dedi. Ona: "Ey anne! Öyle yapma, ben hiçbir şey için dinimi bırakmam" dedim. O, bir gün ve bir geceyi yemek yemeden geçirerek takattan düşmüş olarak sabahladı. Aynı şekilde bir gündüz ve bir gece daha yemek yemeden geçirdi ve daha da zayıf bir şekilde sabahladı. Durumun öyle olduğunu gördüğümde: "Ey anne! Bilmiş ol ki, eğer yüz canın olsa ve bütün canlarını bu şekilde birer birer versen yine de dinimden dönecek değilim. Dilersen ye, dilersen de yeme" dedim. Bunun üzerine annem yemek yedi ve bu âyet nâzil oldu. İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Sa'd: "Enfâl Sûresi'nde bir âyet, "...Fakat dünyada onlarla iyi geçin..." âyeti, vasiyet ve içki hakkındaki âyetler olmak üzere dört âyet benim hakkımda nâzil olmuştur" dedi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebû Hureyre: "Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim" âyeti, Sa'd b. Ebî Vakkâs hakında inmiştir" dedi. İbn Sa'd'ın bildirdiğine göre Sa'd b. Ebî Vakkâs der ki: Ben ok taliminden geldiğimde insanlar, Müslüman olmuş kardeşim Âmir ve annem Hamne binti Süfyân b. Umeyye b. Abdi Şems'in etrafında toplanmıştı. "İnsanlar ne diye toplanmıştır?" dediğimde: "Annen, kardeşin Âmir'in Müslüman olmasından dolayı, atalarının dinine geri dönene kadar hiçbir gölgede gölgelenmeyeceğine, yemek yemeyeceğine ve bir şey içmeyeceğine dair Allah'a yemin etti" dediler. Ben de anneme dönerek: "Ey anneciğim! Benim için de yemin et" dedim. Annem: "Niye ki?" deyince: "Cehennemde oturacağın yeri görene kadar hiçbir gölgede gölgelenmeyeceğine, yemek yemeyeceğine ve bir şey içmeyeceğine dair yemin et" dedim. Bunun üzerine annem: "Bana iyiliklerde bulunan oğlum için de yemin ediyorum" dedi ve Yüce Allah: "Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim" âyetini indirdi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Annesi, onu her gün biraz daha zayıf düşerek karnında taşımıştır..." âyetini açıklarken: "Meşakkatten sonra zorluk ve bebeğin anne karnındaki dönemleri kastedilmektedir" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ el-Horasânî: "...Annesi, onu her gün biraz daha zayıf düşerek karnında taşımıştır..." âyetini açıklarken: "Burada annenin zayıflık üstüne zayıflık çekmesi kastedilmektedir" dedi. Firyabî, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Annesi, onu her gün biraz daha zayıf düşerek karnında taşımıştır..." âyetini açıklarken: "Burada çocuğun zayıflığından dolayı çekilen meşakkat kastedilmektedir" dedi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini açıklarken: "Burada anne karnındaki çocuğun zayıf düşmesi kastedilmektedir" dedi. (.....) ifadesi hakkında ise: "Burada da annenin zayıf düşmesi kastedilmektedir" dedi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "...Fakat dünyada onlarla iyi geçin..." âyetini açıklarken: "Burada hasta olduklarında onları ziyaret etmek, vefat ettiklerine üzerine düşen görevi yerine getirmek ve Allah'ın sana vermiş olduğu rızıktan onlara vermek kastedilmektedir" dedi. (.....) âyeti hakkında ise: "Bu da: «Bana yönelenlerin yoluna uy» mânâsındadır" dedi. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "...Bana yönelenlerin yoluna uy..." âyetini açıklarken: "Burada Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) kastedilmektedir" dedi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "...Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde... olsa..."âyetini açıklarken: "Hardal tanesi ile hayır veya şer, kaya ifadesi ile de dağ kastedilmektedir" dedi. İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Yeryüzü balığın, balık ta denizin üzerindedir. Deniz de mavi kaya üzerindedir. Suyun maviliği de o kayadandır. Bu sebeple Yüce Allah: "...Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde... olsa..." buyurmaktadır. Kaya dana boynuzu üzerinde, dana da nemli toprağın üzerindedir. Nemli toğrağm altında neler olduğunu Allah'dan başka kimse bilmez. Allah'ın: "Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O'nundur" âyeti de bunu ifade etmektedir. Göklerde, yerlerde ve ikisi arasında olanlar Rahman'ın Hareminde toplanacaktır. Kıyamet gününde toplanmayan hiç kimse kalmayacak ve: "...Bugün hükümranlık kimindir?" buyuracaktır. Bunun üzerine gökyüzünde ve yeryüzündeki her şey sallanacaktır. O zaman Yüce Allah kendi kendine cevaben: "...Gücü herşeye yeten tek Allah'ındır" buyuracaktır. Firyabî ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebû Mâlik: "...Allah onu getirip meydana koyar..." âyetini açıklarken: "Allah onu (yapılan büyük küçük her ameli) bilir, mânâsındadır" dedi. İbn Cerîr b. Ebî İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "...Doğrusu Allah Latiftir, haberdardır" âyetini açıklarken: "Allah amelleri ortaya çıkaran ve her şeyi yerli yerince bilendir" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "...İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Burada iyilik ile tevhid, kötülük ile şirk kastedilmektedir. İyiliği emredip kötülükten nehyederken bir eziyet veya şiddet görürsen sabret. Bu eziyetlere sabretmek Allah'ın emretmiş olduğu şeyler gereğidir." İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "...Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir" âyetini açıklarken: "İyiliği emredip kötülükten nehyederken bir eziyet veya şiddet görürsen sabret. Çünkü bunlar Allah'ın kesin olarak emretmiş olduğu işlerdendir. Yani bu eziyetlere sabretmek, Allah'ın emretmiş olduğu şeyler gereğidir" dedi. İbn Ebî Şeybe, Ahmed Zühd'de, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve Hatîb'in Tâli't-Talhîs'te bildirdiğine göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sohbetlerinde bulunan Ebû Ca'fer el-Hatmî'nin dedesi Umeyr b. Habîb çocuklarına vasiyet ederek şöyle demiştir: "Ey çocuklarım! Sefih kişilerin meclislerinde oturmaktan sakının. Onların meclislerinde oturmak bir hastalıktır. Sefih kişiye karşı sabırlı davranmak onu sevindirir. Onun davetine icabet eden kişi ise pişman olur. Sefihin ufak tefek hatalarını kabul etmeyen kişi, zamanla onun büyük hatalarını kabul eder. Sevmediği bir şeye sabreden kişi bu sabrıyla sevdiği şeylere erişir. Sizden biri insanlara iyiliği emredip kötülükten nehyetmek isterse kendini eziyetlere alıştırsın ve sevabını Allah'dan beklesin. Sevabını Allah'dan bekleyen kişi eziyeti hissetmez." Taberânî, İbn Adiy ve İbn Merdûye'nin Ebû Eyyûb el-Ensâri'den bildirdiğine göre Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kibirlenip de insanlardan yüzünü çevirme..." âyetinin açıklaması sorulunca: "Burada yanağı bükmek kastedilmektedir" buyurmuştur. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Kibirlenip de insanlardan yüzünü çevirme..." âyetini açıklarken: "Büyüklenerek Allah'ın kullarını hakir görme ve seni konuşturdukları zaman onlardan yüz çevirme, mânâsındadır" dedi. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Kibirlenip de insanlardan yüzünü çevirme..." âyetini açıklarken: "Burada, kendisine selam verildiğinde büyüklenerek boynunu büken kastedilmektedir" dedi. Firyabî ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Kibirlenip de insanlardan yüzünü çevirme.." âyetini açıklarken: "Burada bir tarafa dönerek insanlardan yüz çevirmek kastedilmektedir" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "Kibirlenip de insanlardan yüzünü çevirme,.." âyetini açıklarken: "Fakir kişilere karşı büyüklenerek onlardan yüz çevirme, mânâsındadır" dedi. İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Şuabu'l-İmân'da bildirdiğine göre Rabî' b. Enes: "Kibirlenip de insanlardan yüzünü çevirme..."âyetini açıklarken: "Fakir ve zengin kişinin ilim açısından yanında eşit olması kastedilmektedir. Zira Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüzünü asıp çevirdi" diye kınanmıştır" dedi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Yürüyüşünde tabiî ol..." âyetini açıklarken: "Burada tevazu sahibi olmak kastedilmektedir" dedi. Saîd b. Mansûr, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Şuabu'l-İmân'da bildirdiğine göre Yezîd b. Habîb: "Yürüyüşünde tabiî ol..."âyetini açıklarken: "Burada yürüyüşün hızı kastedilmektedir" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Kibirlenerek yürüme ve bir toplumda iken sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini "...Eşeklerin sesidir!" Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Lokmân (aleyhisselam) oğluna kibirlenerek yürümeyi yasaklamış ve sesini alçaltmasını emretmiştir. Çünkü seslerin en çirkini "...Eşeklerin sesidir!" Eşek sesinin ilki zefir (soluğu sonuna kadar içe çekme) ve sonu şehîk (hıçkırık) tır. Saîd b. Mansûr, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!" âyetini açıklarken: "Kulağa en çirkin gelen ses, eşeklerin sesidir" dedi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süfyân es-Sevrî: "Eşeklerin anırması dışındaki bütün hayvanların bağırması tesbihtir" dedi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: "Eğer yüksek ses hayırlı olsaydı, Allah onu eşekte kılmazdı" dedi. |
﴾ 19 ﴿