24

"Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. Bunun böyle olması Allah'ın, doğruları, doğruluktan sebebiyle mükâfatlandırması, dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"

Abdurrezzâk, Ahmed, Buhârî, Tirmizî, Nesâî, el-Mesâhifte İbn Ebî Dâvud, Beğavî, İbn Merdûye ve Sünen'de Beyhaki, Zeyd b. Sâbit'İn şöyle dediğini bildirir: Kur'ân'ı bir kitapta topladığımız zaman, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) okuduğunu duyduğum bir âyeti bulamadım. Sonra bu âyetin sadece, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), şahitliğini iki şahit yerine saydığı Huzeyme b. Sâbit'İn yanında olduğunu gördüm: "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" ve sûrenin gerekli yerine koydum.

Buhârî, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Ebû Nuaym el-Ma'rife'de, Enes'in: "Biz, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetinin Enes b. en-Nadr hakkında nazil olduğu görüşündeyiz" dediğini bildirir.

İbn Sa'd, Ahmed, Müslim, Tirmizî, Nesâî, Beğavî Mu'cem'de, İbn Cerîr, İbn Ebî Hatim, İbn Merdûye, Ebû Nuaym el-Hilye'de ve Beyhakî Delâil'de, Enes'in şöyle dediğini bildirir: Amcam Enes b. en-Nadr, Bedir savaşına katılamayınca bu durum çok ağırına gitti ve: "Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ilk hazır bulunduğu gazada ben (nasıl oldu da) bulunamadım. Allah'a yemin ederim, eğer bundan sonra Allah, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir savaşta benim de hazır bulunmamı takdir ederse, şüphesiz Allah neler yapacağımı görecektir" dedi. Enes b. en-Nadr Uhud savaşında bulundu ve Sa'd b. Muâz kendisine: "Ey Ebû Amr'ın babası! Nereye?" diye sorunca, Enes: "Cennet kokusu ne hoş! Ben bunu Uhud taraflarından alıyorum" dedi ve öldürülünceye kadar çarpıştı. Vücudunda kılıç darbesi, mızrak yarası ve ok yarası olmak üzere seksen küsur yara tesbit edildi. "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" bu sırada nazil oldu. Sahabe, bu âyetin Enes b. en-Nadr ve arkadaşları hakkında nazil olduğu görüşündeydi.

Tayâlisî, İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Munzir, İbn Ebî Hatim, İbn Merdûye ve Ebû Nuaym'ın el-Ma'rife'de Enes'ten bildirdiğine göre amcası Bedir savaşına katılamayınca: "Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklerle yaptığı ilk savaşa katılamadım. Eğer bundan sonra Allah, müşriklerle yapılan bir savaşta benim de hazır bulunmamı takdir ederse, şüphesiz Allah neler yapacağımı görecektir" dedi. Uhud günü müslümanlar kısa bir süre bozguna uğrayınca: "Müşriklerin meydana getirdikleri bu bozgun durumundan dolayı senden özür dilerim" deyip ilerledi. Sa'd b. Muâz onun şehid edilmiş bedenini görünce: "Ey kardeşim! Ne yaptıysan, ben de seninle aynısını yaptım. Ama ben senin bu yaptığını yapamadım (şehid olamadım)" dedi. Enes b. en-Nadr'ın vücudunda kılıç darbesi, mızrak yarası ve ok yarası olmak üzere seksen küsur yara tesbit edildi. (Enes der ki) "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetinin, Enes b. en-Nadr ve arkadaşları hakkında nazil olduğunu söylerdik.

Hâkim ve Beyhakî Delâil'de, Ebû Hureyre'den bildirir: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud'dan ayrılırken şehid edilmiş olan Mus'ab b. Umeyr'in yanına uğradı ve başucunda durup ona dua ettikten sonra, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetini okudu. Sonra: "Kıyamet günü bunların Allah katında şehit olduğuna şahitlik ederim. Onlara gidip ziyaret ediniz. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, kıyamet gününe kadar bunlara selam veren herkesin selamına cevap verilir" buyurdu.

Hâkim ve Beyhakî Delâil'de, Ebû Zer'in şöyle dediğini bildirir: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Uhud günü savaştan sonra yolunun üzerinde öldürülmüş olan Mus'ab b. Umeyr'in yanından geçerken, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetini okudu."

İbn Merdûye, aynı hadisi Habbâb'ın rivayeti olarak nakletti.

İbn Ebî Âsim, Tirmizî, Ebû Ya'lâ, İbn Cerîr, Taberânî ve İbn Merdûye'nin Talha'dan bildirdiğine göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı, cahil bir bedeviye: "Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), âyetteki sözlerine sadık kalanların kimler olduğunu sor" dediler. Sahabe, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) soru sormaya cesaret edemiyor, ona saygı gösteriyor, ondan çekiniyor!ardı. Bedevi Allah'ın Resûlüne soruyu sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden yüz çevirdi. Yine aynı soruyu sorunca Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine ondan yüz çevirdi. Sonra ben Mescid'in kapısından bakınca, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sözlerine sadık kalanların kim olduğunu soran kimdi?" diye sordu. Bedevi: "Bendim" karşılığını verince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) (beni işaret ederek): "İşte bu, verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren kimselerdendir" buyurdu.

İbn Cerîr, İbn Ebî Hatim, Taberânî ve İbn Merdûye'nîn bildirdiğine göre Talha der ki: Allah'ın Resûlü Uhud'dan dönünce minbere çıkıp Allah'a hamd ve senâ ettikten sonra, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir.

Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetini okudu. Bir adam kalkıp: "Ey Allah'ın Resûlü! Bunlar kimlerdir?" diye sordu. Ben (Mescid'e) gelince Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey soruyu soran! İşte bu, onlardandır" buyurdu.

Tirmizî, İbn Cerîr, îbn Ebî Hâtirn ve İbn Merdûye'nin Muâviye'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Talha, verdikleri sözü yerine getiren kişilerdendir" buyurdu?

Hâkim'in Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Talha Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Talha! Sen, verdikleri sözü yerine getiren kişilerdensin ' buyurdu."

Saîd b. Mansûr, Ebû Ya'lâ, İbnu'l-Münzir, Ebû Nuaym ve İbn Merdûye'nin Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim yeryüzünde yürüyen, verdiği sözü yerine getiren (şehid olan) birine bakmak isterse Talha'ya baksın" buyurdu.

İbn Merdûye, aynı hadisi Câbir b. Abdillah'ın rivâyeti olarak nakletti.

İbn Mende ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Esma binti Ebî Bekr der ki: Talha b. Ubeydillah Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Talha! Sen, verdikleri sözü yerine getiren kişilerdensin" buyurdu.

Ebu'ş-Şeyh ve İbn Asâkir'in Ali b. Ebî Tâlib'den bildirdiğine göre kendisine: "Bize Talha'dan bahset" denilince, Hazret-i Ali şöyle karşılfk verdi: Bu kişi, hakkında, "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetinin nazil olduğu kişidir. Talha, verdiği sözü yerine getirenlerdendir ve gelecekte (kıyamet günü) hesaba çekilmeyecektir."

Saîd b. Mansûr ve İbnu'l-Enbârî'nîn el-Mesâhifte bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti, (.....) şeklinde okurdu.

İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre âyette geçen, "İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir..." âyetinden, Allah'a verdiği söz üzere ölenler, "Bir kısmı da beklemektedir..." âyetinden ise, verdiği söz üzere ölmeyi bekleyenler kastedilmiştir.

Tastî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Nâfi b. el-Ezrak ona, (.....) âyetinin mânâsını sorunca, İbn Abbâs: "Kendisine takdir edilen ecel" demektir" cevabını verdi. Nâfi: "Peki, Araplar öylesi bir ifadenin ne anlama geldiğini biliyorlar mı ki?" diye sorunca da, İbn Abbâs şöyle demiştir: "Tabi kil Yoksa Lebîd b. Rabîa'nın:

"İnsana ne için çabaladığını sormayacak mısınız!

Kendisi için takdir edilen ecel için mi, yoksa sapıklık ve batıl için mi!' dediğini bilmez misin?"

Firyâbî, Saîd b. Mansûr, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Mücâhid'den bildirdiğine göre âyetin mânâsı: "Kimi verdiği ahdi yerine getirir, kimi de bir cihad günü, Allah'a kavuşacağına sıdk ile inanarak verdiği ahdi yerine getirmek için beklemektedir" şeklindedir.

Ahmed, Buhârî ve İbn Merdûye'nin Süleyman b. Sard'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ahzâb günü: "Artık bundan böyle, biz onların üzerine gideceğiz, onlar gelemeyecekler" buyurdu.

İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Merdûye ve Beyhakî Delâil'de, Ebû Saîd el-Hudrî'nin şöyle dediğini bildirir: Ahzâb günü, (Müşriklerden dolayı) öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılmaya fırsat bulamadık. Yatsıdan çok sonra bu namazları kılabilecek duruma geldik. Yüce Allah, "Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir" âyetini indirince Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Bilâl'e ezan okumasını emretti, sonra daha önce kıldığı gibi öğle namazını, sonra İkindi namazını kıldı. Sonra kamet getirip daha önce kıldığı gibi akşam namazını, sonra da yatsı namazını kıldı. Bu, korku anında nasıl namaz kılınacağını bildiren, "Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah'ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın)" âyeti nazil olmadan önce olmuştu."

Hâkım'in bildirdiğine göre îsa b. Talha der ki: Müminlerin annesi (Hazret-i Âişe) ve Âişe binti Talha'nın yanına girdiğimde, Âişe binti Talha'nın, annesi Esmâ'ya: "Ben senden daha hayırlıyım. Babam da babandan daha hayırlıdır" diyordu. Bunun üzerine Esmâ onu ayıplayıp: "Sen benden daha mı hayırlısın!" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Âişe: "Ben aranızda hüküm vereyim mi?" deyince, Esmâ: "Olur" karşılığını verdi. Hazret-i Âişe: "Ebû Bekr, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen, Allah'ın kendisini Cehennemden azad ettiği kişisin" buyurdu. O günden sonra da Ebû Bekr'e atîk (azad edilmiş) denmeye başlandı. Sonra Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına Talha girince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Talha! Seri, verdikleri sözü yerine getiren kişilerdensin" buyurdu.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in İbn Zeyd'den bildirdiğine göre âyette geçen, "İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir..." âyetinden, üzerinde bulunduğu tasdik ve iman üzere ölenler, "Bir kısmı da beklemektedir.." âyetinden ise, bulundukları tasdik ve iman üzere ölmeyi bekleyenler kastedilmiştir. "Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyeti ise "Münafıkların yaptıkları gibi verdiği sözü değiştirmemişlerdir" mânâsındadır.

İbnu'l-Münzir'in Nadr'dan bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti minberde  (.....) şeklinde okumuştur.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde, "Mü'minlerden Öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Onlar, verdikleri sözü doğruluk ve vefayla yerine getirdiler. Bazısı da, kendinden bu söze doğruluk ve vefayla bağlı kalmayı beklemektedir. Onlar, dinlerinde şüphe ve tereddüde düşmediler ve dinlerini başka şeye değiştirmediler. "Dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyeti ise: "Allah dilerse münafıkları nifaktan çıkarıp imana sokar" mânâsındadır.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî, "Dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Allah dilerse münafıkları bulundukları nifak üzere öldürüp, azabı kendilerine vacip kılar, dilerse nifaktan çıkarıp tövbe etmelerini nasib eder ve nifaktan tövbe etmiş olarak ölmelerini nasib edip kendilerini bağışlar."

24 ﴿