33"Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size mut'a vereyim ve sizi güzelce bırakayım. Eğer Allah'ı, Resulünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız, bilin kî Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır. Ey Peygamberin hanımları! İçinizden kim apaçık bîr çirkinlik yaparsa, onun cezası iki kat verilir. Bu, Allah'a göre kolaydır. İçinizden kim Allah'a ve Resûlûne itaat eder ve salih bir amel İşlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bîr rızık hazırlamışızdır. Ey Peygamberin hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin. Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah'a ve Resûlûne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." Ahmed, Müslim, Nesâî ve İbn Merdûye'nin, Ebu'z-Zübeyr vasıtasıyla Câbir'den bildirdiğine göre halk Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kapısının önünde otururken ve Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) de (evinde) otururken Hazret-i Ebû Bekr gelip Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girmek için izin istedi, ama girmesi için izin verilmedi. Sonra Hazret-i Ömer gelip İzin istedi, ona da İzin verilmedi. Sonra Hazret-i Ebû Bekr ve Hazret-i Ömer'e izin verilince girdiler. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) suskun bir şekilde oturuyor, zevceleri de etrafındaydı. Hazret-i Ömer: "Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şeyler söyleyeyim, belki güler" deyip: "Ey Allah'ın Resûlü! Zeyd'in kızını bir görsen -kendi hanımını kastediyor- az önce benden nafaka istedi. Ben de kalktım, onun boynunu kırdım" dedi. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) azı dişleri görünecek derecede güldü ve: "Şu etrafimdakiler de benden nafaka istiyorlar" buyurdu. Bunun üzerine Hazret-i Ebû Bekr, Hazret-i Âişe'ye, Hazret-i Ömer'de Hafsa'ya vurmak için kalkıp: "Allah'ın Resûlünden yanında olmayan şeyi mi istiyorsunuz" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Onlara engel oldu. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımları da: "Vallahi, bundan sonra Allah'ın Resûlünden yanında olmayan şeyi istemeyeceğiz" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah onlara muhayyerlikle ilgili âyeti indirince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ilk önce Hazret-i Âişe'den başlayıp: "Sana bir şey söyleyeceğim, ama babana sormadan karar vermekte acele etmemeni istiyorum" buyurdu. Hazret-i Âişe: "O nedir?" diye sorunca, Allah'ın Resûlü, "Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size mut'a vereyim ve sizi güzelce bırakayım'" âyetini okudu. Hazret-i Âişe: "Senin hakkında mı babama danışacağım! Ben Allah'ı ve Resûlünü tercih ediyorum. Senden de hiçbir hanımına neyi tercih ettiğimi söylememeni istiyorum" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah beni ne zora koşmuş, ne de başkasını zora koşan olarak göndermiştir. Beni öğretici ve kolaylaştırıcı olarak göndermiştir. Onlardan herhangi bir kimse bana soracak olursa, mutlaka haber vereceğim" buyurdu. İbn Sa'd'ın bildirdiğine göre Ebû Seleme el-Hadramî der ki: "Ebû Saîd el- Hudrî ve Câbir b. Abdillah konuşurlarken, ben de yanlarına oturdum. Câbir gözlerini kaybetmişti. Bu sırada bir adam gelip selam verdikten sonra oturdu ve: "Ey Ebû Abdillah'in babası! Urve b. ez-Zübeyr, beni, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarından neden ayrıldığını sormam için gönderdi" dedi. Câbir şöyle cevap verdi: Allah'ın Resûlü bir gün bir gece bizi bırakıp namaz için yanımıza çıkmayınca, biz ileri geri düşünmeye başladık ve kapısının önünde toplanıp, sesimizi duyup kapının önünde olduğumuzu anlaması için konuşmaya başladık. Uzun süre kapının önünde durmamıza rağmen ne yanma girmemize izin verdi, ne de yanımıza çıktı. Biz: "Allah'ın Resûlü nerede olduğunuzu anladı. Eğer isteseydi girmeniz için izin verirdi, dağılın ve Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) eziyet etmeyin" dedik. Hazret-i Ömer dışındaki herkes oradan ayrıldı. Sadece Hazret-i Ömer orada kalıp, girmesini izin verilinceye kadar öksürerek ve konuşarak girmek istediğini belli etti. Hazret-i Ömer der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girdiğimde elini yanağına koymuş ve üzgün olduğu yüzünden belli oluyordu. Ben: "Ey Allah'ın peygamberi! Anam babam sana feda olsun, seni üzen şey nedir? İnsanların seni görmekten mahrum olmalarının sebebi nedir?" dedim. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Ömer! Bunlar (hanımlarım) yanımda olmayan şeyi benden istiyorlar. Gördüğün durumun sebebi budur" buyurunca, ben: "Ey Allah'ın Resûlü! Bende olmayan şeyi istemesi sebebiyle Cemîle binti Sâbit'in yüzüne öyle bîr vurdum ki suratını yere yapıştırdım. Ey Allah'ın Resûlü! Sen Rabbinden bir vaad üzeresin ve O her zorluktan sonra kolaylık yapmıştır" dedim. Onunla üzüntüsü biraz hafifleyene kadar konuşmaya devam ettim. Sonra çıkıp Ebû Bekr'i buldum ve olanları anlattım. Hazret-i Ebû Bekr, Hazret-i Âişe'nin yanma girip: "Biliyorsun ki Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) sizden bir şey saklamaz. Kendisinde olmayan bir şeyi ondan isteme. Bir ihtiyacın olduğunda benden iste" dedi. Hazret-i Ömer de gidip Hafsa'ya aynı şeyleri söyledi, sonra müminlerin annelerine gidip aynı şeyler söylediler. Bunun üzerine Yüce Allah, "Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size mut'a vereyim -boşayayım- ve sizi güzelce bırakayım. Eğer Allah'ı, Resulünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır" âyetlerini indirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip Hazret-i Âişe'den başlayarak: "Yüce Allah, sizi, Allah'ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu tercih etmek veya dünya ve süslerini tercih etmek arasında muhayyer bırakmamı emretti Ben seninle başladım ve bu konuda seni muhayyer bırakıyorum" buyurdu. Hazret-i Âişe: "Benden önce hanımlarından herhangi birine söyledin mi?" diye sorunca, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hayır" cevabını verdi. Hazret-i Âişe: "Ben, Allah'ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu tercih ediyorum. Bunu gizli tut ve yaptığım tercihi diğer hanımlarına söyleme" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hayır, onlara söyleyeceğim" karşılığını verdi. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün hanımlarına Hazret-i Âişe'nin tercihini haber verip, onlara da, aynı şeyi söyleyince hepsi de Allah'ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu tercih ettiler. Dünya yad da âhiret arasında tercihte bulunmalarını söylemesi şu şekildeydi. Onlara şöyle buyurdu: "Âhireti mi, yoksa dünyayı mı tercih ediyorsunuz? «Eğer Allah'ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.»" Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımları, vefatından sonra başkasıyla evlenmemeyi tercih ettiler. Sonra: "Ey Peygamber'in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa, onun cezası iki kat verilir. Bu, Allah'a göre kolaydır. İçinizden kim Allah'a ve Resûlûne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlanmışızdır." Yani, içinizden kim zina yaparsa, âhirette onun cezası iki kat verilir. Kim Allah ve Resûlûne itaat ederse, âhirette onun mükafatı iki kat verilir. "Ey Peygamber'in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin. Evlerinizde oturun önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın." Yani evlerinizden çıkmayın ve eski Cahiliyenin yaptıkları gibi başörtülerinizi çıkarmayın." Sonra Câbir, Ebû Saîd'e: "Hadis böyle değil miydi?" diye sorunca, Ebû Saîd: "Evet böyleydi" cevabını verdi. Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Sünen'de Beyhaki, Hazret-i Âişe'den bildirir: Allah'ın Resûlü, Yüce Allah kendisine hanımlarını muhayyer bırakmasını emredince, Hazret-i Âişe'nin yanına geldi. Hazret-i Âişe der ki: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) benden başlayarak: "Sana bir şey söyleyeceğim. Bu karan vermeden önce acele etmeyip anne babana danışabilirsin" buyurdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), anne babamın, bana kendisinden ayrılmamı söylemeyeceğini biliyordu. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah, «Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size mut'a vereyim ve sizi güzelce bırakayım. Eğer Allah'ı, Resülünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır. Ey Peygamber'in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa, onun cezası iki kat verilir. Bu, Allah'a göre kolaydır. İçinizden kim Allah'a ve Resûlûne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır»buyurdu." Ben: "Bunun nesini anne babama danışacağım! Ben, Allah'ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu istiyorum" dedim. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) diğer hanımları da benim yaptığımı yaptılar. İbn Sa'd, Amr b. Şuayb'dan, o babasından, o da dedesinin şöyle dediğini bildirir: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarını muhayyer bıraktığı zaman, Hazret-i Âişe'den başlayarak: "Allah seni muhayyer bıraktı" buyurdu. Hazret-i Âişe: "Ben, Allah'ı ve Resûlünü istiyorum" karşılığını verdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra Hafsa'yı muhayyer bıraktı ve Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün hanımları Allah'ı ve Resûlünü tercih ettiler. Sadece el-Âmiriyye kabilesinden olan kadın kavmini tercih etti. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından sonra: "Ben şaki bir kadınım" derdi. Koyun dışkılarını toplar, satardı. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarının yanına girmek istediği zaman "Ben o şaki kadınım" derdi. İbn Sa'd'ın Ebû Cafer'den bildirdiğine göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımları: "Başka kadınların mehirleri bizim mehirlerimizden fazla olmamalı" deyince, Yüce Allah peygamberine onlardan ayrılmasını emretti. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlanndan yirmi dokuz gün ayrı kaldı, sonra onları muhayyer bırakmasını emretti. İbn Sa'd'ın İbn Mennâh'tan bildirdiğine göre el-Âmiriyye kabilesinden olan kadın dışındaki bütün hanımları Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) tercih ettiler. Bu kadın delirdi ve ölene kadar bu şekilde yaşadı. İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe der ki: Allah'ın Resûlü, hanımlarından bir ay ayrı kalacağına dair yemin etti. Yirmi dokuzuncu günün sabahı ben: "Ey Allah'ın Resûlü! Bizden bir ay boyunca ayrı kalacağına dair yemin etmedin mi?" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bir ay şu kadar, şu kadar ve şu kadardır" deyip elleriyle işaret ederek üçüncüsünde bir parmağını kapattı. Sonra: "Ey Âişe! Sana bir şey söyleyeceğim. Anne babana danışmadan karar vermekte acele etmemende bir sakınca yoktur" buyurdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yaşımın küçük olmasından dolayı yanlış karar vermemden endişe ediyordu. Ben: "Söyleyeceğin şey nedir ey Allah'ın Resûlü!" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizi muhayyer bırakmam emredildi" buyurup, "Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size mut'a vereyim ve sizi güzelce bırakayım. Eğer Allah'ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır. Ey Peygamber'in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa, onun cezası iki kat verilir. Bu, Allah'a göre kolaydır. İçinizden kim Allah'a ve Resulüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır'" âyetlerini okudu. Ben: "Babama neyi danışacağım ey Allah'ın Resûlü! Ben, Allah'ı ve Resûlünü seçiyorum" cevabını verince, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan memnun oldu. Diğer hanımları bunu duyunca peşpeşe Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldiler. İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarını, dünya ve âhiret arasında tercihte bulunmaları için muhayyer bıraktı. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Katâde ve Hasan(ı Basrî)'den bildirdiğine göre Yüce Allah, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarını dünya ile âhiret ve Cennet ile Cehennem arasında tercihte bulunmalarını istemesini emretti. Hasan der ki: "Bu olay, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) zevcelerinin istediği bir dünyalık sebebiyle olmuştur." Katâde İse: "Bu olay, Hazret-i Âişe'nin kıskançlığı sebebiyle olmuştur" dedi. O zaman Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) dokuz hanımı vardı. Bunlardan beş tanesi Kureyş'ten olan, Hazret-i Âişe, Hafsa, Ebû Süfyân'ın kızı Ümmü Habîbe, Sevde binti Zem'a ve Ümmü Seleme binti Ebî Ümeyye'dir. Aynı zamanda, Safiyye bint, Huyeyy el-Hayberiyye, Meymûne binti'l-Hâris el-Hilâliyye, Zeyneb binti Cahş el-Esediyye ve Benî Mustalik kabilesinden Cuveyriyye binti'l-Hâris te Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarıydı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), hanımlarına tercihte bulunmalarını söylemeye Hazret-i Âişe'den başlayıp, Hazret-i Âişe, Allah'ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu tercih ettiğini söyleyince, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) memnuniyeti yüzünden belli oldu. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün hanımları Hazret-i Âişe gibi Allah'ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu tercih edince Yüce Allah onların bu hareketini, "Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir" âyetiyle mükâfatlandırdı. Böylece Allah Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), Allah'ı ve Resulünü tercih eden dokuz hanımıyla yetinmesini emretti. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr, "Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size mut'a vereyim ve sizi güzelce bırakayım" âyetini açıklarken: "Yüce Allah bu âyetle hanımlarına tercihte bulunmalarını söylemesini emretti. Himyeriyye dışında hiç biri kendi nefsini tercih etmedi" dedi. Sünen'de Beyhaki, Mukâtil b. Süleyman'ın, "Ey Peygamber'in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa, onun cezası iki kat verilir. Bu, Allah'a göre kolaydır. İçinizden kim Allah'a ve Resûlûne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlanmışızdır" âyetini şu şekilde açıklamıştır: "Kim Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) isyan ederse âhirette ona iki kat ceza verilir. Ona azab etmek Allah için kolaydır. Kim de Allah'a ve Resûlûne itaat ederse, âhiret için namaz, oruç, sadaka gibi ibadetleri yapıp, diliyle tekbir veya tesbih getirirse, her sevap yerine on kat sevap yazılır ve onun için güzel rızık olan Cenneti hazırlanmışızdır." Abdurrezzâk, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Katâde'nin, "... onun cezası iki kat verilir..." âyetini "Dünya ve âhiret azabı" şeklinde açıkladığını bildirir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr, "...onun cezası İki kat verilir..." âyetini açıklarken şöyle dedi: "Onlara iki kat azap verildiği gibi, onlara iftira atanlara da uygulanacak had cezası iki kat olur." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Rabî b. Enes, "Ey Peygamber'in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa, onun cezası iki kat verilir. Bu, Allah'a göre kolaydır. İçinizden kim Allah'a ve Resûlü ne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlanmışızdır" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Peygamberlerin hataları sebebiyle çekilecekleri hesap, onlara uyanlardan daha ağırdır. Âlimlerin hataları sebebiyle çekilecekleri hesap diğer insanlardan daha ağırdır. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarının hataları sebebiyle çekilecekleri hesap ta, başka kadınların çekileceği hesaptan daha ağırdır. Yüce Allah bu âyetlerde şöyle buyurmuştur: "İçinizden kim isyan ederse, mümine olan diğer kadınların uğrayacağı azabın iki katına maruz kalır. İçinizden kim salih amel işlerse, ona verilecek ecir, diğer mümin kadınlara verilecek olan ecrin iki katı olur." İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre "İçinizden kim Allah'a ve Resûlüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlanmışızdır" âyeti: "İçinizden kim Allah'a itaat eder, Allah için amel yapar ve Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) itaat ederse" mânâsındadır. İbn Sa'd'ın Atâ b. Yesâr'dan bildirdiğine göre "İçinizden kim Allah'a ve Resûlüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlanmışızdır" âyeti, "Kim Allah'a ve Resûlüne itaat edip namaz kılıp oruç tutarsa" mânâsındadır. Taberânî'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şu dört sınıfın ecri size iki defa verilir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımları, Kitab ehlinden Müslüman olanlar, yanında beğendiği bir cariye olup onu azad ederek evlenen kişi ve hem Allah'ın hakkını hem de efendilerinin hakkını ödeyen köle" Abdurrezzâk, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Katâde'den bildirdiğine göre "Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz..." âyeti: "Bu ümmetten herhangi bir kadın gibi değilsiniz" mânâsındadır. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mukâtil, "Ey Peygamberin hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Sizler, Peygamberin hanımlarısınız, onunla berabersiniz, Peygamberi görüyor ve semadan gelen vahye tanık oluyorsunuz. Sizler, diğer kadınlardan daha fazla takva sahibi olmalısınız. Konuşurken çirkin söz söylemeyiniz. Kalpteki hastalıktan kasıt ise zinadır." İbnu'l-Münzir'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre yumuşak sözden kasıt, sözle erkeğe yakın davranıp kalbinde hastalık olanın ümide kapılmasıdır. İbn Ebî Hâtim'in Süddî'den bildirdiğine göre yumuşak sözden kasıt, sesi incelterek konuşmaktır. İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre (.....) âyeti, "Yumuşak söz söylemeyin ve edalı bir şekilde konuşmayın" mânâsındadır. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in İkrime'den bildirdiğine göre " kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın..." buyruğundaki hastalık, kişinin zina arzusudur. Tastî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Nâfi b. el-Ezrak ona, (.....) buyruğundaki hastalığın mânâsını sorunca, İbn Abbâs: "Fücur ve zina, demektir" cevabını verdi. Nâfi: "Peki, Araplar öylesi bir ifadenin ne anlama geldiğini biliyorlar mı ki?" diye sorunca da, İbn Abbâs şöyle demiştir: "Tabi ki! Yoksa Lebîd b. Rabîa'nın: "Namusunu korumuş ve takvaya razı olmuş! O, kalbinde hastalık olan kişilerden değildir" dediğini bilmez misin?" İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Zeyd b. Ali: "Âyetteki hastelık iki türlüdür. Biri zina hastalığı diğeriyse nifak hastalığı" demiştir. İbn Sa'd'ın Atâ b. Yesâr'dan bildirdiğine göre âyette geçen hastalıktan kasıt zina, güzel ve doğru sözden kasıt ise, kimsenin ümide kapılmasına sebebiyet vermeyecek şekilde açık konuşmaktır. İbn Sa'd'ın Muhammed b. Ka'b'dan bildirdiğine göre âyette geçen doğru sözden kasıt, kimsenin ümide kapılmasına sebebiyet vermeyecek şekilde konuşmaktır. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir, Muhammed b. Sîrîn'in şöyle dediğini bildirir: Bana bildirildiğine göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Sevde'ye: "Niye senin diğer kızkardeşlerinin yaptığı gibi haccetmiyor, umreye gitmiyorsun?" denilince, Sevde: "Hac ve umre yaptım. Yüce Allah benim evimde oturmamı emretti. Vallahi ölünceye kadar evimden çıkmam" karşılığını verdi. Vallahi, cenazesi çıkarılana kadar evinin kapısından çıkmadı. İbn Ebî Şeybe, İbn Sa'd, Abdullah b. Ahmed, Zühd'ün zevâidinde ve İbnu'l- Münzir, Mesrük'un şöyle dediğini bildirir: "Hazret-i Âişe, "Evlerinizde oturun..."âyetini okuduğu zaman baş örtüsü ıslanıncaya kadar ağlardı." Ahmed'İn Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Veda haccının yapıldığı yıl Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarına: "Bundan sonra artık hasırlarınızın üzerinde (evlerinizde) oturunuz" buyurdu. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından sonra, Zeyneb binti Cahş ve Sevde binti Zem'a dışındaki bütün hanımları hac yaparlardı. Bu ikisi: "Vallahi, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle buyurduğunu duyduktan sonra hiçbir binek bizi yerimizden ayıramaz" derlerdi. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ümmü Nâile der ki: Ebû Berze gelip çocuğunun anasını evde bulamayınca: "Mescide gitti" dediler. Kadın gelince, Ebû Berze ona bağırıp: "Allah, kadınların dışarıya çıkmasını yasaklamış ve evlerinde oturmalarını, hiçbir cenazeye katılmamalarını, hiçbir mescide gitmemelerini ve hiçbir cumaya katılmamalarını emretmiştir" dedi. Tirmizî ve Bezzâr'ın İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kadın avrettir (yabancılara görünmemesi gerekir). Dışarıya çıktığı zaman şeytan onu karşılar. Kadının Rabbine en yakın olduğu yer evinin iç kısmıdır." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd der ki: "Kadınları evlerde hapsediniz. Çünkü kadınlar avrettir. Kadın evinden çıktığı zaman şeytan onu karşılar ve: «Kimin yanından geçersen bu kişi seni beğenecektir» der." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hazret-i Ömer: "Kadınlara (dışarıya çıkmalanna) karşı çıplaklıkla (onlara fazla giysi almayarak) tedbîr alınız. Eğer kadının elbiseleri çok olur, süs eşyaları güzel olursa evden dışarıya çıkmak hoşuna gider" demiştir. Bezzâr'ın Enes'ten bildirdiğine göre kadınlar Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü! Erkekler, bizden ayrı olarak Allah yolunda cihada gidiyorlar. Bizler hangi amelle Allah yolunda cihad edenlerin amelinin sevabına yetişebiliriz?" dediler. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizden evinde oturan, Allah yolunda cihad edenin amelinin sevabına yetişir" buyurdu. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî Şu'abu'l-îman'da, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir: İlk cahiliye dönemi Hazret-i Nûh (aleyhisselam) ve Hazret-i îdrîs (aleyhisselam) arasında olmuştur ve bin yıl sürmüştür. Hazret-i Âdem'in neslinden iki soydan biri düz ovada, diğeri ise dağda yaşamaktaydı. Dağdakilerin erkekleri sıhhatli, kadınları ise kısa boylu ve çirkindi. Ovadakilerin ise kadınları sıhhatli, erkekleriyse kısa boylu ve çirkindi. İblis, ovadaki erkeklerden birine genç bir oğlan suretinde gelip ücretle ona hizmet etmeye başladı. İblis, çobanların çaldığı kavallar gibi bir kaval alıp, kimsenin duymadığı güzellikte çalmaya başladı. Etrafındakiler, onun güzel kaval çaldığını öğrendiler ve onu dinlemeye gittiler. Böylece yılda bir günü bayram ilan ettiler. Bu günde kadınlar, erkekler için, erkekler de kadınlar için soyundular. Dağda yaşayanlardan bir erkek ovadakilerin bayram kabul ettikleri bir günde onlara yaklaşıp kadınları ve güzelliklerini gördü. Sonra arkadaşlarına dönüp gördüklerini anlattı ve hepsi birden ovadakilerin yanına gidip onlara karıştılar. Böylece kötülük yayılmış oldu. Yüce Allah'ın, "Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın..." âyeti buna işaret etmektedir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hakem, "Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın..." âyetini açıklarken şöyle dedi: "Hazret-i Âdem (aleyhisselam) ve Hazret-i Nûh (aleyhisselam) arasında sekiz yüz yıl vardır. Hazret-i Nûh zamanındaki kadınlar, kadınların en çirkini, erkekleri ise güzeldi. Kadın, erkeğe birlikte olmayı teklif ederdi. Bu sebeple bu âyet nazil olmuştur." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Ömer kendisine: "Yüce Allah'ın, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarına, "Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın..." buyurması hakkında ne dersin? Bir cahiliyeden başkası var mıdır?" diye sorunca, İbn Abbâs: "Duyduğun her ilkin bir başkası vardır" cevabını verdi. Hazret-i Ömer: "Bana, Allah'ın Kitab'ından, söylediğini tasdik eden bir delil getir" deyince ise İbn Abbâs: "Yüce Allah, (.....) buyurmaktadır" karşılığını verdi. Hazret-i Ömer: "Kiminle cihad etmemiz emredildi?" diye sorunca, İbn Abbâs: "Mahzûm ve Abdişems kabilesiyle" cevabını verdi. İbn Ebî Hâtim, Başka bir kanalla, İbn Abbâs'ın, "Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın..." âyetini açıklarken: "(Âyette bahsedilen cahiliyeden) Başka bir cahiliye olacaktır" dediğini bildirir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hazret-i Âişe: "İlk cahiliye Hazret-i İbrâhîm (aleyhisselam) zamanındaydı" demiştir. İbn Sa'd'ın bildirdiğine göre İkrime: "İlk cahiliye, Hazret-i İbrâhîm'in (aleyhisselam) doğduğu dönemdir. Son cahiliye dönemi ise Hazret-i Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) doğduğu dönemdir" dedi. İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre ilk cahiliye dönemi, Hazret-i İsa (aleyhisselam) ve Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) arasında geçen dönemdir. İbn Sa'd'ın Muhammed b. Ka'b'dan bildirdiğine göre ilk cahiliye dönemi, Hazret-i İsa (aleyhisselam) ve Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) arasında geçen dönemdir. İbn Cerîr, Şa'bî'den aynı rivayette bulunmuştur. İbn Sa'd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid der ki: "Kadınlar erkekler arasında yürürdü. İşte önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçılmaları bu idi." Beyhakî'nin Sünen'de, Ebû Uzeyne es-Sadefî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kadınlarınızın en şerlisi, açılıp saçılanlardır. Onlar münafıktırlar. Bu yüzden kadınlardan Cennete girecek olanlar ayağı sekili karga gibi azdır " İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın..." âyetini açıklarken: "Evlerinden çıktıklarında salınarak işveli bir şekilde yürüyorlardı. Allah onların böyle yapmalarını yasakladı" demiştir. İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in İbn Ebî Necîh'ten bildirdiğine göre "Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın..." buyruğunda, edalı bir şekilde yürümek kastedilmiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mukâtil, bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: "Kadın başörtüsünü bağlamaksızın başına atar, böylece gerdanlığı, kulaklarındaki küpeler ve boynu görünür. Bütün bunlar ortaya çıkar. Açılıp saçılmaktan kasıt budur. Sonra bu âyetteki emir bütün müminlerin kadınlarını kapsamıştır." Taberânî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlardan biat alınca: "Önceki cahiliye dönemi kadınları gibi açılıp saçılmayacaksınız" diyerek biat aldı. Bir kadın: "Ey Allah'ın Resûlü! Bize, açılıp saçılmamayı şart koştuğunu görüyorum. Falan kadın, benim cenazemde, benimle ağlamıştı. Şimdi de onun kardeşi öldü" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Git sen de onun cenazesinde ağla, sonra gelip bana biat et" buyurdu. İbn Ebî Hâtim ve İbn Asâkir'in İkrime vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" âyeti, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) zevcelerine has olarak nazil olmuştur. İkrime der ki: "Bu buyruğun, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) zevceleri hakkında nazil olduğuna dair kim isterse onunla lanetleşirim." İbn Merdûye'nin Saîd b. Cübeyr vasıtasıyla İbn Abbâs bildirdiğine göre "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" âyeti Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımları hakkında nazil olmuştur. İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İkrime, "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" âyeti hakkında: "Bu âyet, zannettiğiniz gibi değil, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarını kasdetmektedir" dedi. İbn Sa'd'ın Urve'den bildirdiğine göre "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" âyeti Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımları hakkında, Hazret-i Âişe'nin evinde nazil olmuştur. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve İbn Merdûye'nin Ümmü Seleme'den bildirdiğine göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Ümmü Seleme'nin evindeyken yatağında, üzerinde Hayber işi bir örtüyle oturmuştu. Bu sırada Hazret-i Fâtıma, içinde etli yemek olan bir çanakla gelince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kocan ve oğulların Hasan ve Hüseyin'i çağır" buyurdu. Hazret-i Fâtıma onları çağırdıktan sonra yemek yerlerken, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" âyeti nazil oldu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) örtüsüyle onları da örterek elini örtünün altından çıkarıp semaya açtı ve üç defa: "Allahım! Bunlar Ehl-i Beyt'im ve seçkinleridir (himayem altında!) Onlardan kötülüğü al götür ve onları tertemiz et" diye dua etti. Ümmü Seleme der ki: "Ben de başımı örtünün altına sokup: "Ey Allah'ın Resûlü! Ben de sizinle miyim?" diye sordum. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) iki defa: "Sen hayır üzeresin" buyurdu. Taberânî'nin ümmü Seleme'den bildirdiğine göre Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Fâtıma'ya: "Bana kocanı ve iki oğlunu getir" buyurdu. Hazret-i Fâtıma onları getirince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fedek işi bir örtüyü onların üzerine attı, sonra elini üzerlerine koydu ve: "Allahım! Bunlar Muhammed'in ehlidir. Hazret-i İbrahim'in ehline rahmetini ve bereketini verdiğin gibi, Muhammed'in ehline de rahmetini ve bereketini ver. Şüphesiz ki Sen övgüye ve hamda layıksın, pek de yücesin" dedi. Ümmü Seleme der ki: "Ben de aralarına girmek için örtüyü kaldırınca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu elimden çekti ve: «Sen hayır üzeresin» buyurdu. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ümmü Seleme der ki: "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" âyeti benim evimde nazil oldu ve bu sırada evde yedi kişi vardı: Cibrîl, Mîkâil, Hazret-i Ali, Hazret-i Fâtıma, Hazret-i Hasan, Hazret-i Hüseyin ve ben de kapıdaydım. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü! Ben Ehl-i Beyt'ten değil miyim?" diye sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen hayır üzeresin. Sen Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlanndansın" karşılığını verdi. İbn Merdûye ve Hatîb'İn bildirdiğine göre Ebû Saîd el-Hudrî der ki: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kalacağı evin sırası müminlerin annesi Ümmü Seleme'deyken Cibrîl, "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" âyetini indirdi. Bunun üzerine Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Hasan, Hazret-i Hüseyin, Hazret-i Fâtıma ve Hazret-i Ali'yi çağırıp kucakladı ve üzerlerine bir giysi açtı. Ümmü Seleme bu elbisenin dışında kalmıştı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allahım! Bunlar Ehl-i Beyt'imdir. Allahım! Onları tertemiz et" diye dua edince, Ümmü Seleme: "Peki ben neredeyim?" diye sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen hayır üzeresin" buyurdu. Tirmizî, İbn Cerîr, Taberânî ve İbn Merdûye'nin Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) evlatlığı Ömer b. Ebû Seleme'nin bildirdiğine göre Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" âyeti nazil olunca, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Ümmü Seleme'nin evindeydi. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Fâtıma, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin'i bir örtünün altına aldı, Hazret-i Ali'de arkasında durdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra şöyle dedi: "Allahım! Bunlar Ehl-i Beyt'imdir. Allahım! Onlardan kötülüğü gider ve onları tertemiz et." Ümmü Seleme: "Ben de onlarla beraber miyim, ey Allah'ın Resûlü?" diye sorunca Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen kendi mekânındasın ve sen hayır üzeresin" cevabını verdi. Tirmizî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî değişik yollarla Ümmü Seleme'nin şöyle dediğini bildirir: "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" âyeti, benim evimde nazil oldu. Bu sırada, Hazret-i Fâtıma, Hazret-i Ali, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin de vardı. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) onları bir örtüyle örttü, sonra: "Allahım! Bunlar Ehl-i Beyt'imdir. Onlardan kötülüğü gider ve onları tertemiz et" diye dua etti. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Taberânî'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "«Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor» ayeti beş kişi hakkında nazil olmuştur: Ben, Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin hakkında. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Müslim, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim'in bildirdiğine göre Hazret-i Aişe der ki: Bîr sabah Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerinde siyah kıldan yapılmış bir örtüyle (evden) çıktı. Hasan ve Hüseyin gelince onları da üzerindeki örtünün altına aldı. Hazret-i Fâtıma gelince onu da örtünün altına aldı. Sonra Hazret-i Ali geldi ve onu da diğerlerinin yanına aldıktan sonra: "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" buyurdu. İbn Cerîr, Hâkim ve İbn Merdûye'nin Sa'd'dan bildirdiğine göre Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) vahiy gelince, Hazret-i Ali, Hazret-i Fâtıma ve iki oğlunu elbisesinin altına aldıktan sonra: "Allahım! Bunlar benim ailem ve Ehl-i Beyt'imdir" dedi. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, Hâkim ve Sünen'de Beyhaki, Vâsile b. el-Eska'dan bildirir: Allah'ın Resûlü, yanında Hasan, Hüseyin ve Ali olduğu halde Hazret-i Fâtıma'nın yanına gelip girdi. Hazret-i Ali ve Hazret-i Fâtıma'yı yanına oturttu ve Hasan ile Hüseyin'i de her birini bir dizine oturttu. Sonra onları elbisesiyle sardı. Bu sırada ben arkalarındaydım. Sonra, "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" âyetini okudu ve şöyle dedi: "Allahım! Bunlar Ehl-i Beyt'imdir. Onlardan kötülüğü gider ve onları tertemiz et." Ben: "Ey Allah'ın Resûlü! Ben de senin ehlinden miyim?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sen de benim ehlimdensin" buyurdu. Vâsile der ki: "Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözü benim kuvvetli ümidimdir." İbn Sa'd, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Hasan b. Ali: "Biz Yüce Allah'ın, «Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor» buyurduğu Ehl-i Beyt'iz" dedi. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Tirmizî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Taberânî, Hâkim ve İbn Merdûye'nin Enes'ten bildirdiğine göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazı için çıktığı zaman, Hazret-i Fâtıma'nın kapısının yanından geçerken: "Namaza ey Ehl-i Beyt! «...Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor»" buyururdu. Müslim'in Zeyd b. Erkam'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ehlibeytim hakkında size Allah'ı hatırlatırım" buyurdu. Zeyd'e: "Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Ehlibeyti kimdir? Hanımları Ehl-i Beyt'inden değil mi?" diye sorulunca, Zeyd: "Hanımları da Ehl-i Beytimdendir. Ama (asıl) Ehl-i Beyt'i, kendisinden sonra sadaka almaları haram olan, Hazret-i Ali'nin, Akîl'in, Câfer'in ve Abbâs'ın ailesidir" cevabını verdi. Hakîm et-Tirmizî, Taberânî, İbn Merdûye, Ebû Nuaym Delâil'de ve Beyhakî Delâil'de, İbn Abbâs'tan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Allah yaratılmışları iki kısma ayırdı, beni hayırlı olan kısımda yaptı. Yüce Allah'ın, «Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!» ve «Soldakiler; ne yazık o soldakilere!» âyetleri buna işaret etmektedir. Ben sağdakilerdenim ve sağdakilerin en hayırlısıyım. Sonra bu iki kısmı üçe ayırdı ve beni bunların en hayırlı kısmından yaptı. Yüce Allah'ın, «Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere! Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar! (Hayırda) önde olanlar, (ecirde de) öndedirler» âyeti buna işaret etmektedir. Ben hayırda önde olanlardanım ve ecirde önde olanların en hayırlısıyım. Sunra bu üç kısmî kabilelere ayırdı ve beni en hayırlı kabileden yaptı. Yüce Allah'ın, «Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakmanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır» âyetleri buna işaret etmektedir. Ben Ademoğullarının en takvahsı ve Allah katında en değerlisiyim. Bunu övünmek için söylemiyorum. Sonra kabileleri evlere ayırdı ve beni de en hayırlı evde yaptı. Yüce Allah'ın, «Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor» âyeti buna işaret etmektedir. Ben ve Ehl-i Beyt'im günahlardan temizlenmişiz. " İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Âyette kastedilenler, Yüce Allah'ın kötülükten temizlediği ve rahmetiyle kuşattığı Ehl-i Beyt'tir. Dahhâk b. Muzâhim'in söylediğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle derdi: "Biz Ehl-i Beyt nübüvvet ağacıyız, risalet mevkisiyiz, meleklerin indiği mahalliz, rahmet eviyiz ve ilmin madeniyiz." İbn Merdûye'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Hazret-i Ali ile Hazret-i Fâtıma evlendiği zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kırk gün boyunca Hazret-i Fâtıma'nın kapısına gelip: "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun ey Ehl-i Beyti Allah size merhamet etsin, namaza kalkınız. «Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor» Ben sizin savaştığınıza savaş ilan ederim, barış yaptığınızla da barışırım" derdi. İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ebu'l-Hamrâ der ki: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Medine'de sekiz ay kaldım, bu müdet zarfında sabah namazı için her çıkışında Hazret-i Ali'nin kapısına varır ve ellerini kapının kanatlarına koyup: "Namaza, namaza. «Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor» derdi. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) dokuz ay boyunca her namaz vakti, Hazret-i Ali'nin kapısına gidip: "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun ey Ehl-i Beyt'l «...Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor» " dediğine şahit olduk. Bunu her gün beş defa yapardı. Taberânî'nin bildirdiğine göre Ebu'l-Hamrâ der ki: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) altı ay boyunca, Hazret-i Ali ve Fâtıma'nın kapısına gidip: "Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" dediğini gördüm. |
﴾ 33 ﴿