54"Ey Mü’minler! Peygamberin evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamber'i üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Peygamberini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir. Bir şeyi açıklasanız de gizleseniz de Allah şüphesiz hepsini bilir." Buhârî, İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin Enes'ten bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb: "Ey Allah'ın Resûlü! Yanına iyisi de kötüsü de giriyor. Müminlerin annelerine hicab arkasına (perde arkasına) geçmelerini emretsen" deyince, Allah Hicab âyetini indirdi. Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Sünen'de Beyhaki, değişik yollarla Enes'ten bildirir: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb binti Cahş ile evlenince insanları davet etti. Halk yemek yedikten sonra oturup konuşmaya başladılar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların kalkmalarını istiyor, ama oradakiler kalkıp gitmiyorlardı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onların kalkmadığını görünce kendisi kalktı. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kalktığını görenler kalkıp gittiler ve üç kişi oturmaya devam etti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) eve girdiğinde oların hâla oturduğunu gördü (ve geri döndü). Sonra onlar da kalkınca, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) onların da kalktığını haber vermek İçin gittim. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip eve girince, ben de onunla birlikte girmek istedim. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) benimle kendisi arasına perdeyi çekti ve "Ey Mü’minler! Peygamberin evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağıtın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamberi üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Peygamberini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir" âyeti nazil oldu. Tirmizî, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Enes der ki: Allah'ın Resûlü ile beraberdim, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), gerdeğe girdiği kadının kapısına geldi ve yanında bazı kimselerin olduğunu gördü. Bunun üzerine gidip bir işini gördü ve geri döndüğünde oradakilerin gitmiş olduğunu gördü. İçeri girdikten sonra benimle kendisi arasına bir perde indirdi. Sonra bunu Ebû Talha'ya anlattım, Ebû Talha: "Eğer dediğin gibiyse bu konuda mutlaka bir âyet inecektir" dedi. Sonra Hicab âyeti indi. İbn Sa'd, Abd b. Humeyd, İbn Merdûye ve Beyhakî Şu'abu'l-îman'da, Enes'in şöyle dediğini bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına izinsiz girerdim. Birgün girmek için geldiğimde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yerinde dur ey oğul! Sen gittikten sonra yeni bir şey oldu. Bundan sonra yanımıza izin almadan girme" buyurdu. İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına bir adam girdi ve uzun süre oturdu, Allah'ın Resûlü, adam kendisini takip eder de kalkıp gider düşüncesiyle defalarca kalkmasına ve dışarıya çıkmasına rağmen, adam bir türlü kalkmadı. Hazret-i Ömer girip adamı görünce ve Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) adamdan rahatsız olduğunu yüzünden anlayınca, adama: "Sakın Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) rahatsızlık vermiş olmayasın?" dedi. O zaman adam gitmesi gerektiğini fark edip kalkıp gitti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Peşimden gelsin ve çıksın diye üç kere yerimden kalkıp çıktım, ama çıkıp gitmedi" buyurunca, Hazret-i Ömer: "Bir örtü edinsen. Çünkü senin hanımların diğer kadınlar gibi değiller. Örtü edinmen onların kalbleri için de en temiz olanıdır" dedi. Bunun üzerine, "Ey Mü’minler! Peygamber'in evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamberi üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Peygamberini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir" âyeti nazil oldu ve Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ömer'i çağırarak bunu ona bildirdi. Nesâî, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve İbn Merdûye sahih isnâdla Hazret-i Âişe'nin şöyle dediğini bildirir: "Allah'ın Resûlü ile birlikte yemek yiyordum. Hazret-i Ömer gelince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu yemeğe davet etti. Hazret-i Ömer tabağa elini uzatırken parmağı parmağıma dokundu. Bunun üzerine: "Ah sizin hakkınızda benim sözüm dinlense, siz kadınları hiçbir yabancı göremez" dedi. Bunun üzerine Hicab âyeti nazil oldu." İbn Sa'd'ın bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: "Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) örtü edinmesini emreden âyet, Hazret-i Ömer ile ilgili bir olay sebebiyle inmiştir. Hazret-i Ömer, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yemek yerken, eli Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarından birinin eline değdi. Bunun üzerine Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) (kadınlarla erkekleri birbirinden ayıran) perde edinmesi emredildi." İbn Sa'd, İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Enes der ki: Hicab âyeti konusunda benden daha bilgilisi kalmadı. Ubey b. Ka'b bu âyetin nüzûl sebebini sorduğunda: "Zeyneb binti Cahş hakkında nazil oldu" cevabını verdim. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde, "Ey Mü’minler! Peygamberin evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin..." âyetinin: "Yemek vaktini de beklemeye kalkışmayın" mânâsında olduğunu söyledi, "...fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın..." âyetini açıklarken ise şöyle dedi: "Bu, Ümmü Seleme'nin evinde olmuştu. Sahabe yemek yedikten sonra uzun süre oturup sohbet etmişler, belki giderler diye de Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) dışarıya çıkıp giriyor ama onlara kalkıp gitmelerini söylemeye utanıyordu. Allah ise hakkı söylemekten çekinmez." "Peygamber'in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin...." âyeti hakkında ise: "Bize bildirildiğine göre bu âyet nazil olunca Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarına hicap emredildi. Yine Yüce Allah, "Onların; babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, hizmetçi kadınları ve cariyeleri hakkında bir sorumluluğu yoktur..." buyruğuyla bu âyette sayılanların yanında örtünmek zorunda olmadıklarını bildirdi." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Rabî b. Enes der ki: Gelip Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) evine giriyorlar ve yemek vakti gelinceye kadar oturup konuşuyorlardı. Bunun üzerine, Ey Mü’minler! Peygamber'in evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin (Yemek vaktini de beklemeye kalkışmayın); fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılırı. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamberi üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Peygamber'ini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir" âyeti nazil oldu. Tastî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Nâfi b. el-Ezrak ona: "Bana âyette geçen (.....) ifadesinin mânâsını söyle" deyince, İbn Abbâs: "Pişirilmiş yemek, anlamındadır. Âyet de yemeğin pişmesini beklemekten bahsetmektedir" cevabını verdi. Nâfi: "Peki, Araplar Öylesi bir ifadenin ne anlama geldiğini biliyorlar mı?" diye sorunca da, İbn Abbâs şöyle demiştir: "Tabi ki! Yoksa şairin: "Taze etler pişirilerek yumuşatılır Su kovasının kalınca ipini yumuşatması gibi" dediğini bilmez misin?" İbn Cerîr'in Mücâhid'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sahabeden bazılarıyla yemek yerken, bir kişinin eli Hazret-i Âişe'nin eline değince bu durum Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hoşuna gitmedi. Bunun üzerine hicab âyeti nazil oldu. İbn Cerîr'in Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımları, tuvalet ihtiyacı için (evlerde tuvalet olmadığı için) geceleri yerleşim dışında açık araziye çıkarlardı. Hazret-i Ömer, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hanımlarına örtünmelerini emret" derdi. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) onun bu isteğine aldırış etmezdi. Bir gece yatsı vakti, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarından boyu uzun olan Sevde binti Zem'a tuvalet için çıkınca, Hazret-i Ömer de arkasından, örtünme ile ilgili bir vahiy inmesi hususunda hırsla: "Ey Sevde elbette seni tanıdık" diye bağırdı. Bunun üzerine yüce Allah: "Ey Mü’minler! Peygamber'in evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamberi üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Peygamberini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir" âyetini indirdi. Firyâbî, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Mücâhid'den bildirdiğine göre âyette geçen "vakitli vakitsiz" âyeti, yemek vaktini gözeterek o saatte girmeyin" mânâsındadır. "Sohbet etmek için de girip oturmayın" âyeti ise yemekten sonra sohbete dalıp kalkmamazlık yapmayın mânâsındadır. Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in Dahhâk'tan bildirdiğine göre (.....) kelimesi, yemek mânâsındadır. Abd b. Humeyd'in Süleyman b. Erkam'dan bildirdiğine göre "Sohbet etmek için de girip oturmayın.,." âyeti, (Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sıkıntı veren kişiler hakkında inmiştir. Hatîb'in bildirdiğine göre Enes der ki: İnsanlar, yemek yedikten sonra, belki birşeyler gelir umuduyla Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında oturuyorlardı. Bunun üzerine, "...fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın.." âyeti nazil oldu. Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Mücâhid'den bildirdiğine göre "...bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin..." buyruğunda, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarından, bir şey istendiğinde, perde arkasından istenmesi emredilmiştir. İbn Ebî Hâtim'in Süddî'den bildirdiğine göre âyette geçen (.....) kelimesi ihtiyaç duyulan şey mânâsındadır. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd der ki: Ömer b. el-Hâttâb dört şeyde insanlardan üstündür. Bedir günü esirler hakkındaki, onların öldürülmesi görüşüyle. Yüce Allah bu konuda: "Daha önceden Allah'tan verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldıklarınızdan ötürü size büyük bir azab erişirdi" buyurmuştur. Hicab konusunda. Hazret-i Ömer, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarının hicab kullanmalarını emredince, Zeyneb: "Ey Hattab'ın oğlu, vahiy bizim evlerimizde nazil oluyorken sen bizim İçin kıskançlık mı duyuyorsun?" dedi. Bunun üzerine yüce Allah, "Peygamber'in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin..." âyetini indirdi. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allahım! İslam'ı Ömer'le teyid et" duasıyla ve Hazret-i Ebû Bekr(in halife olması) hakındaki görüşüyle. Hazret-i Ömer, Hazret-i Ebû Bekr'e biat eden İlk kişiydi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd der ki: Hazret-i Ömer, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarına hicabı (perde arkasına geçmelerini) emredince Zeyneb: "Ey Hattab'ın oğlu, vahiy bizim evlerimizde nazil oluyorken sen bizim İçin kıskançlık mı duyuyorsun?" dedi. Bunun üzerine yüce Allah, "Peygamber'in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin..." âyetini indirdi.' Saîd b. Mansûr'un Muhammed b. Ka'b'dan bildirdiğine göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) evine gitmek üzere doğrulduğunda bazıları hemen ondan önce davranıp Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) önünde gider ve hemen ondan önce sofraya otururlardı. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hoşnutsuzluğu yüzünden anlaşılmaz, onlardan olan hayasından dolayı yemeğe elini uzatmazdı. İşte bu davranışlarından dolayı kınanıp azarlandılar ve Yüce Allah, "Ey Mü’minler! Peygamber'in evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin..." âyetini indirdi. İbn Sa'd'ın bildirdiğine göre Enes der ki: "Hicab âyeti, Hicretin beşinci yılında, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb binti Cahş ile evlendiği zaman nazil oldu. Bu âyet nazil olduktan sonra ben onbeş yaşındayken, hanımlarıyla arama perde koydu." İbn Sa'd'ın Sâlîh b. Keysân'dan bildirdiğine göre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarıyla ilgili olan hicab âyeti, Hicretin beşinci yılı, Zilkade ayında nazil oldu. İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre "Bundan sonra ne Allah'ın Peygamberini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir" âyeti, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından sonra onun hanımlarından biriyle evlenmek isteyen bir kişi hakkında inmiştir. Süfyân, kendisiyle evlenilmek istenen kadının Hazret-i Âişe olduğunu söylemiştir. İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre bir adam: "Muhammed vefat edince Âişe ile evleneceğim" deyince, "Bundan sonra ne Allah'ın Peygamberini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir" âyeti nazil oldu. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bîr adamın: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etseydi, ondan sonra falan hanımıyla evlenirdim" dediğini duydu ve bu sözden dolayı üzüldü. Bunun üzerine, "Bundan sonra ne Allah'ın Peygamberini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir" âyeti nazil oldu. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in Katâde'den bildirdiğine göre Talha b. Ubeydillah: "Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ederse, Âişe ile evlenirim" deyince, "Bundan sonra ne Allah'ın Peygamber'ini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir" âyeti nazil oldu. İbn Sa'd'ın Ebû Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm'dan bildirdiğine göre "Bundan sonra ne Allah'ın Peygamberini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir" âyeti "Allah'ın Resûlü vefat edince Âişe ile evleneceğim" diyen Talha b. Ubeydillah hakkında inmiştir. Sünen'de Beyhaki, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir: Sahabeden bir adam: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ederse, Âişe veya Ümmü Seleme ile evlenirim" deyince, "Bundan sonra ne Allah'ın Peygamberini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir" âyeti nazil oldu. Cuveybir'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre bir adam, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarından birinin yanına gidip onunla konuştu. Adam konuştuğu hanımın amcasının oğluydu. Allah'ın Resûlü, adama: "Bundan sonra böyle bir şey yapma" buyurdu. Adam: "Ey Allah'ın Resûlü! Bu, amcamın kızıdır. Vallahi ne ben ona kötü bir şey söyledim, ne de o bana kötü bir şey söyledi" karşılığını verince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Biliyorum. Hiç kimse Allah'tan daha kıskanç değildir ve hiç kimse de benden kıskanç değildir" buyurdu. Adam giderken: "Amcamın kızıyla konuşmama engel oluyor. Vallahi kendisinden sonra onunla evleneceğim" deyince, bu âyet nazil oldu. Bunun üzerine o adam, söylediği sözün tövbesi olarak bir köle azad etti, Allah yolunda kullanılmak üzere on deveyi donattı ve yürüyerek hacca gitti. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Esmâ binti Umeys der ki: Hazret-i Ali'nin bana talib olduğunu duyan Hazret-i Fâtıma Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip: "Esmâ, Ali ile evlenecek" dedi. Bunun üzerine Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Fâtıma'ya: "Onun (Esmâ'nın) Allah'ı ve Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) üzmeye hakkı yoktur" buyurdu. Sünen'de Beyhaki, Huzeyfe'den bildirir: Huzeyfe, hanımına şöyle dedi: "Eğer Cennette benim hanımım olmak istiyorsan benden sonra evlenme. Çünkü kadının Cennetteki kocası, dünyada son evlendiği kişidir. Bu sebeple Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarının, ondan sonra evlenmeleri haram kılınmıştır. Çünkü onlar, Cennette Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarıdır." İbn Sa'd'ın bildirdiğine göre Ebû Umâme b. Sehl b. Huneyf, "Bir şeyi açıklasanız de gizleseniz de Allah şüphesiz hepsini bilir" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Eğer konuşup, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarından biri hakkında: "Falanla evleniriz" derseniz veya bunu konuşmayıp ta içinizden geçirirseniz, yine de Allah bunu bilir." Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve Sünen'de Beyhaki, İbn Şihâb'ın şöyle dediğini bildirir: "Bize ulaştığına göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem), hanımları başkalarına haram olmadan önce Âliye binti Zabyân'ı boşayınca, bu kadın amcasının oğluyla evlendi ve ondan çocukları oldu." İbn Ebî Hâtim'in Mukâtil'den bildirdiğine göre "Bir şeyi açıklasanız de gizleseniz de Allah şüphesiz hepsini bilir" âyeti, "Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hoşlanmadığı bir şeyi açıklasanız veya gizleseniz, Allah bunu bilir" mânâsındadır. |
﴾ 54 ﴿