41"Ne oluyor size? Neden birbirinize yardım etmiyorsunuz. Bilakis onlar bugün teslim olmuşlardır. Onlardan bîr kısmı diğer bir kısmına yönelip biri diğerine soru sorarlar. Derler ki: «Gerçekten siz bize sağdan gelirdiniz.» Onlar da derler kî: «Hayır, siz iman üzere değil idiniz. Bizim sizin üzerinizde bir hakimiyetimiz de yoktu. Bilakis siz azgın bir topluluktunuz. Rabbimizin şözü üzerimize hak oldu. Muhakkak biz tadıcılarız. çünkü biz sîzi azdırdık. Zaten biz de azgınlardan idik.» Muhakkak onlar o gün azapta ortaktırlar. İşte Biz, günahkârlara muhakkak böyle yaparız. Çünkü onlara: «Allah'tan başka ilâh yoktur» denildiğinde, büyüklük taslarlardı. Ve derlerdi ki: «Biz ilâhlarımızı deli bir şair dolayısı ile mi terkedeceğiz?» Hayır, o hak ile gelmiş ve peygamberleri de tasdik etmiştir. Muhakkak siz elbette acıklı azabı tadıcılarsınız. Size işlemiş olduğunuzdan başka şeyin cezası verilmeyecektir. Ancak Allah'ın ihlasa erdirilmiş kulları müstesna. İşte onlar için bilinen bir rızık vardır." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs "Ne oluyor size? Neden birbirinize yardım etmiyorsunuz. Bilakis onlar bugün teslim olmuşlardır. Onlardan bir kısmı diğer bir kısmına yönelip biri diğerine soru sorarlar. Derler ki: «Gerçekten siz bize sağdan gelirdiniz.» Onlar da derler ki: «Hayır siz iman üzere değil idiniz; Bizim sizin üzerinizde bir hakimiyetimiz de yoktu. Bilakis siz azgın bir topluluktunuz. Rabbimizin sözü üzerimize hak oldu. Muhakkak biz tadıcılarız. Çünkü biz sizi azdırdık. Zaten biz de azgınlardan idik.» Muhakkak onlar o gün azapta ortaktırlar. İşte Biz, günahkârlara muhakkak böyle yaparız" âyetlerini şu şekilde açıkladı: Onlara: "Neden birbirinizi azaptan kurtar mıyorsunuz?" denilir. Bilakis onlar bugün yardım istemektedirler. Birbirlerini kınayarak, zayıf olanlar güçlü olanlara: "Siz bize gücünüzle üstün geliyordunuz" derler. Güçlü olanlar da: "Allah'ın takdirinde siz iman etmemiştiniz. Bizim de sizin üzerinizde bir hâkimiyetimiz yoktu. Siz Allah'ın ilminde müşriktiniz. Zayıflar: "Rabbimizin azabı bize gerekli oldu. Çünkü biz zelil, siz ise kuvvetliydiniz" derler. O gün hepsi de azapta ortaktırlar. Biz müşriklere böyle yaparız." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Ne oluyor size? Neden birbirinize yardım etmiyorsunuz. Bilakis onlar bugün teslim olmuşlardır. Onlardan bir kısmı diğer bir kısmına yönelip biri diğerine soru sorarlar. Derler ki: «Gerçekten siz bize sağdan gelirdiniz.» Onlar da derler ki: «Hayır, siz iman üzere değil idiniz; Bizim sizin üzerinizde bir hakimiyetimiz de yoktu. Bilakis siz azgın bir topluluktunuz. Rabbimizin sözü üzerimize hak oldu. Muhakkak biz tadıcılarız. Çünkü biz sizi azdırdık. Zaten biz de azgınlardan idik.» Muhakkak onlar o gün azapta ortaktırlar. İşte Biz, günahkârlara muhakkak böyle yaparız. Çünkü onlara: «Allah'tan başka ilâh yoktur» denildiğinde, büyüklük taslarlardı. Ve derlerdi ki: «Biz ilâhlarımızı deli bir şair dolayısı ile mi terkedeceğiz?» Hayır, o hak ile gelmiş ve peygamberleri de tasdik etmiştir. Muhakkak siz elbette acıklı azabı tadıcılarsınız. Size işlemiş olduğunuzdan başka şeyin cezası verilmeyecektir" âyetlerini şu şekilde açıkladı: Onlara: "Neden birbirinizden azabı uzaklaştır mıyorsunuz?" derler. Hâlbuki onlar Allah'ın azabına teslim olmuşlardır. İnsanlar cinlere dönüp: "Hayır, yaptığımız zaman gelip bizi nehyederdiniz ve ağır davranmamızı sağlardınız" derler. Cinler de: "Hayır, siz iman üzere değil idiniz. Rabbimizin sözü üzerimize hak oldu" derler. Şeytan, insanların dalalete düşmüşlerine: "Muhakkak biz azabı tatlıcılarız. Çünkü biz sizi azdırdık. Zaten biz de azgınlardan idik" derler. "Ve derlerdi ki: "Biz ilâhlarımızı deli bir şair dolayısı ile mi terkedeceğiz?'" sözüyle Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) kasdetmektedirler. Ama o, kendisinden önce gelen peygamberleri doğrulamıştır. Allah onların azapta ortak olduklarını bildirmiş, ancak ihlas sahibi olanların azaba maruz kalmayacağını, onlar için bilinen rızık olan Cennetin verileceğini bildirmiştir. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre »Onlardan bir kısmı diğer bir kısmına yönelip biri diğerine soru sorarlar" âyetinde bahsedilen birbirlerine yönelip soru sormaları, Sûr'a ikinci üflenişte diriltilecekleri zaman olacaktır. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî), "Derler ki: Gerçekten siz bize sağdan gelirdiniz" âyetini açıklarken: "Her hayır yapmak istediklerinde, kendilerini bu hayırdan alıkoymak için gelirlerdi" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Mücâhid'den bildirdiğine göre, "Derler ki: Gerçekten siz bize sağdan gelirdiniz" âyetindeki sağdan kasıt haktır. Bu sözü kafirler şeytanlara söylerler. İbn Ebî Şeybe, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî), "Onlar da derler ki: Hayır, siz iman üzere değil idiniz" âyetini: "Eğer mümin olsaydınız, bize karşı korunurdunuz" şeklinde açıklamıştır. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî der ki: "Şeytanlar: «Biz sizi dünyadayken azdırdık. Zaten biz de azgınlardandık» derler. O gün, şeytanlar ve azdırılanlar azapta ortaktırlar." İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Çünkü onlara: «Allah'tan başka ilâh yoktur» denildiğinde, büyüklük taslarlardı. Ve derlerdi ki: "Biz ilâhlarımızı deli bir şair dolayısı ile mi terkedeceğiz?'" âyetlerini "Allah'a ortak koşmadığı zaman büyüklük taslayıp iman etmekten çekinirlerdi ve: "Biz ilâhlarımızı aklı olmayan bir şair dolayısı ile mi terk edeceğiz?" derlerdi. Allah, Hazret-i Muhammed'in doğru söylediğini bildirip: "Hayır, o hak ile gelmiş ve peygamberleri de tasdik etmiştir" buyurmuştur. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Beyhakî el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Ebû Hureyre'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Ben insanlarla, onlar «Lâ ilâhe illallah» diyene kadar savaşmakla emrolundum. İnsanlar bunu (Kelime-i tevhîd'i) söyleyince, benden kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Ancak İslâmiyet'ten doğan haklar bundan müstesnâdır. Onların hesapları ise Allah'a aittir." Yüce Allah, Kitabında büyüklük taslayan bir kavimden bahsetmiş ve: "Çünkü onlara: «Allah'tan başka ilâh yoktur» denildiğinde, büyüklük taslarlardı" buyurmuştur. Yine başka bir âyette: "inkar edenler, gönüllerindeki cahiliyye çağının asabiyet ateşini ateşlendirdiklerinde, Allah, Peygamberine ve inananlara huzur indirdi; onların takva sözünü tutmalarını sağladı. Onlar, bu söze layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilmektedir" buyurmuştur. Âyette geçen takva kelimesi: "Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah" sözüdür. Hudeybiye günü, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklerle anlaşma yaptığı zaman büyüklük taslayıp bu kelimenin anlaşmaya yazılmasından çekinmişlerdi. Buhârî Tarih'te ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Vehb b. Münebbih'e: "Lâ ilâhe illallah sözü Cennetin anahtarı değil mi?" diye sorulunca: "Evet, ama dişleri olmayan anahtar yoktur. Anahtarı dişlerini de beraberinden getirene Cennetin kapısı açılır, anahtarın dişlerini getirmeyene ise açılmaz" karşılığını verdi. Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre Miicâhid, bu âyeti, (.....) şeklinde okurdu. İbn Cerîr'in Süddî'den bildirdiğine göre "...bilinen bir rızık vardır"' buyruğundaki rızık Cennettedir. |
﴾ 41 ﴿