SÂD SÛRESİ

İbnu'd-Durays, Nehhâs, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Delâil'de İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Sâd Sûresi, Mekke'de nazil olmuştur.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l- Münzir, İbn Ebî Hâtim, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî Delâil'de, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir: Ebû Tâlib hastalanınca, yanına aralarında Ebû Cehil'in de bulunduğu bir grup girip: "Kardeşinin oğlu ilâhlarımıza sövüyor, şöyle şöyle yapıyor, şöyle şöyle diyor. Onu çağırıp böyle yapmamasını söylesen" dediler. Ebû Tâlib, Allah'ın Resûlü'nü (sallallahü aleyhi ve sellem) çağırınca, gelip yanlarına girdi. Ebû Talib'in yanında sadece bir kişinin oturabileceği bir yer kalmıştı. Ebû Cehil, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) o boş yere amcasının yanına oturması halinde, amcasının kendisine karşı kalbinin yumuşayacağından korkup kalktı ve oraya kendisi oturdu. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) amcasına yakın oturacak bir yer bulamayınca kapının yanında oturdu. Ebû Tâlib: "Yeğenim! Neden kavmin seni şikâyet ediyor, onların ilâhlarına sövdüğünü ve ileri geri konuştuğunu iddia ediyorlar" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle karşılık verdi: "Amcacığım, ben, onlardan bir tek kelime istiyorum ki o kelime dolayısıyla bütün Araplar, onlara boyun eğecek, Acemler ise onlara cizye ödeyecek." Onun bu sözüne atladılar ve: "Bir kelime mi! Evet, babanın hakkı için on kelime söyleriz. O kelime nedir?" diye sordular. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Lâ ilahe illallah" deyince giysilerini silkeleyerek korku içinde kalktılar ve: "Bütün ilâhları bir ilâh mı yaptı. Bu şaşılacak bir şeydir" dediler.

Bunlar hakkında: "Sâd. O şanlı, şerefli Kur'ân'a andolsun (ki o, Allah sözüdür). Fakat inkâr edenler bir büyüklenme ve ayrılık içindedirler. Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi. Kâfirler, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: «Bu, yalancı bir sihirbazdır, ilâhları bir tek ilâh mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!» İçlerinden ileri gelenler, «Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur'ân) içimizden ona mı indirildi?» diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur'ân'dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar"' âyetleri nazil oldu.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî der ki: Kureyş'ten, aralarında Ebû Cehil, Âs b. Vâil, Esved b. el-Muttalib ve Esved b. Abdiyağûs'un da bulunduğu bir grup bir araya gelip, birbirlerine şöyle dediler: "Ebû Tâlib'e gidelim ve onunla bu konuda konuşalım. Bize onun hakkında adaletle hüküm versin ve o bizim ilâhlarımıza sövmeyi bıraksın, biz de onu ve tapınmakta olduğu ilâhını bırakalım. Korkarız ki bu ihtiyar ölür, bizden ona (Muhammed'e) bir zarar ulaşır da Araplar: «Amcasının ölmesini beklediler ve amcası ölünce onu yakaladılar» diyerek bizi ayıplar." İçlerinden Muttalib adındaki bir adamı Ebû Tâlib'e gönderdiler ve bu kişi, Ebû Tâlib'in yanına girmeleri için ondan izin isteyerek: "Bunlar kavminin ihtiyarları ve ileri gelenleridir. Senin huzuruna girmek için izin isterler" dedi. Ebû Tâlib: "Onları yanıma getir" dedi. Ebû Tâlib'in yanına girince: "Ey Ebû Tâlib! Sen bizim büyüğümüz ve efendimizsin. Kardeşin oğlu hakkında bize adaletle hükmünü ver. Ona emret de ilâhlarımıza sövmeyi terketsin, biz de onu ve ilâhını bırakalım" dediler. Ebû Tâlib Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) birisini gönderip çağırttı. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Tâlib'in yanına girince Ebû Tâlib: "Ey yeğenim! Bunlar senin kavminin ihtiyarları ve ileri gelenleridir. Senden ilâhlarına sövmeyi bırakmanı istiyorlar. Onlar da seni ve ilâhını bırakacaklar" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey amca, ben onları kendileri için en hayırlı olan bir şeye çağırmıyor muyum?" karşılığını verince, amcası: "Onları neye çağırıyorsun?" diye sordu. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onlara öyle bir kelime söylemelerini teklif ediyorum ki bütün Araplar bu kelime ile onlara boyun eğecek ve onlar bu kelime ile Acem'e sahip olacaklar" buyurdu. Grubun içinden Ebû Cehil: "Baban hakkı için, nedir o kelime? Biz, hem o kelimeyi, hem de on mislini söylemeye hazırız" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Lâ ilâhe illallah, demeniz" buyurdu. Bunun üzerine, Kureyş grubu yüz çevirip: "Bundan başka bir şey iste" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Güneş'i getirip avucuma koysanız bile sizden bu kelimenin dışında başka bir şey istemiyorum" buyurdu. Öfke içinde yanından kalktılar ve: "Allah'a yemin olsun ki hem sana, hem de sana bunu emreden ilâhına küfredeceğiz (söveceğiz)" dediler. "Onlardan elebaşıları: «Yürüyün ve ilâhlarınıza (ibadette) direnin. Şüphesiz ki bu istenilen bir şeydir» diyerek, kalkıp gittiler. Biz bunu öbür dinde işitmedik. Bu, ancak bir uydurmadır'" âyetleri buna işaret etmektedir.

1

Bkz. Ayet:3

1 ﴿