3

"Sad. Öğüt veren Kur'ân'a and olsun ki, inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler. Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi."

Abd b. Humey'in Ebû Sâlih'ten bildirdiğine göre Câbir b. Abdillah ile İbn Abbâs'a, "Sad" âyeti sorulunca: "Bilmiyoruz" cevabını verdiler.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî), 'V âyetini, şeklinde, dâl harfini esreli olarak okumuş ve "Kur'ân'ı oku ve onu okumaya taarruz et (kalkış)" mânâsını vermiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî), (.....) âyetini, "alo" şeklinde, dâl harfini esreli olarak okumuş ve "Kur'ân'ı oku ve onu okumaya taarruz et (kalkış)" mânâsını vermiştir. Abdulvehhâb ise: "Amelini Kur'ân'la karşılaştır ve onun Kur'ân'a ne kadar uyduğuna bak" mânâsını vermiştir.

İbn Merdûye'nin Dahhâk'tan bildirdiğine göre 'V âyeti: "Ben, doğru söyleyen Allah'ım" mânâsındadır.

İbn Cerîr'in Dahhâk'tan bildirdiğine göre (.....) âyeti: "Allah doğru söyledi" mânâsındadır.'

İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre (.....) âyetinden kastedilen Hazret-i Muhammed'dir (sallallahü aleyhi ve sellem).

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Sad. Öğüt veren Kur'ân'a and olsun ki" âyeti (Mekke müşriklerinin) meclisleri hakkında nazil olmuştur, dedi.

İbn Cerîr'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre, (.....) âyeti: "Şerefli Kur'ân'a andolsun ki" mânâsındadır.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in Ebû Hasîn'den bildirdiğine göre Saîd, (.....) âyetini: "Şerefli Kur'ân'a andolsun ki" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Enbârî'nin el-Mesâhifte bildirdiğine göre Katâde, "Sad. öğüt veren Kur'ân'a and olsun ki, inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler" âyetlerini açıklarken: "Yapılan yemin, kafirler hakkındadır. Yemin edilerek, kafirlerin taassub ve ayrılık içinde olduğu bildirilmiştir" dedi.

Firyâbî, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid, "inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler. Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi" âyetlerini: "Kafirler, gurur ve isyan içindedir. Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik.

Onlar da feryat ettiler, ama artık kaçabilecekleri zaman değildir" şeklinde açıkladı.

Tayâlisî, Abdurrezzâk, Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Hâkim'in bildirdiğine göre et-Temîmî der ki: İbn Abbâs'a, "Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi" âyetinin mânâsını sorduğumda: "Koşmak ve kaçıp kurtulmak zamanı değildir" mânâsındadır" cevabını verdi.

Tastî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Nâfi b. el-Ezrak ona, (.....) âyetinin mânâsını sorunca, İbn Abbâs: "Kaçılacak zaman değildir" demektir" cevabını verdi. Nâfi: "Peki, Araplar öylesi bir ifadenin ne anlama geldiğini biliyorlar mı ki?" diye sorunca da, İbn Abbâs şöyle demiştir: "Tabi ki! Yoksa A'şâ'nın:

Leyla 'yi hatırladım, ama artık hatırlama zamanı değildir

Artık ben ondan uzaklara kaçmışken " dediğini bilmez misin?"

İbn Ebî Hâtim'in İkrime vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi" âyetini: "Feryadın kendilerine fayda vermediği zamanda feryad ettiler" şeklinde açıklayıp:

"Leyla'yı hatırladım, ama artık hatırlama zamanı değildir" beytini okudu.

İbn Ebî Hâtim'in Ebû Zabyân vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi" âyetini: "Artık, bu vakit kaçılabilecek vakit değildir" şeklinde açıkladı.

İbnu'l-Münzir'in Atiyye vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre "Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi" âyeti: "Artık, bu vakit katılabilecek vakit değildir" mânâsındadır.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in Ali b. Ebî Talha vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre "Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi"' âyeti: "Artık, bu vakit yardım istenebilecek vakit değildir" mânâsındadır.

Abd b. Humeyd'in Saîd b. Cübeyr'den bildirdiğine göre "Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi" âyeti: "Artık, bu vakit sızlanma vakti değildir" mânâsındadır.

Abd b. Humeyd'in Hasan(ı Basrî)'den bildirdiğine göre "Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi" âyeti: "Artık, bu vakit nida edilecek (çığlık atılacak) vakit değildir" mânâsındadır.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b el-Kurazî, "Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Dünya kendilerine arkasını döndüğü zamanda Allah'ı birleyen çığlıklar attılar ve dünya onlara sırt çevirdiği bir zamanda tövbe etmekte geç kaldılar."

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde, "Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Onlar, feryad edilmeyecek bir zamanda feryad ettiler ve Allah'ın azabıyla karşı karşıya kalınca tövbe etmek istediler, ama bunun onlara bir faydası olmadı ve tövbeleri kabul edilmedi."

Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd'in İkrime'den bildirdiğine göre "Ama artık kurtuluş zamanı değildi" âyeti: "Artık, yaptıklarından (pişman olup) geri dönme vakti değildir" mânâsındadır.-"

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Vehb b. Münebbih, "Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Süryânîler, (.....)  diyeceği zaman (.....) derler."

3 ﴿