10"Kâfirler, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: «Bu„ yalancı bir sihirbazdır. İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!» İçlerinden ileri gelenler, «Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur'ân) içimizden ona mı indirildi?» diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur'ân'dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar. Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümranlığı onların mıdır? Öyle ise sebeplere yapışarak yükselsinler (bakalım!) Onlar, çeşitli gruplardan oluşmuş ve şuracıkta bozguna uğrayacak derme çatma bir ordudur. Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, sütunlar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı. (O grupların) her bîri peygamberleri yalanladı da onları cezalandırmam hak oldu. Bunlar da (müşrikler de) ancak (vakti gelince) asla geri kalmayacak korkunç bir ses bekliyorlar. Müşrikler (alay ederek) şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!" Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde, "Kâfirler, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: Bu, yalancı bir sihirbazdır. İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!'" âyetlerini açıklarken şöyle dedi: "Kendilerine içlerinden gelen uyarıcı, Hazret-i Muhammed'dir. Müşrikler, sadece Allah'a kulluk etmeye davet edilince şaştılar ve: "Tek bir ilâh, bütün ihtiyaçlarımızı duyar mı!" dediler. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Miclez der ki: Bedir günü bir adam: "Bunlar (Mekke müşrikleri) kadından başka bir şey değildir" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onlar o toplumun ileri gelenleridir" buyurup, "İçlerinden ileri gelenler, "Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir" âyetini okudu. İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre "içlerinden ileri gelenler, "Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir" âyeti, Kureyş eşrafı, Ebû Tâlib'e gidip Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında konuşunca nazil olmuştur." İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre "içlerinden ileri gelenler, "Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. işte bu istenen şeydir" âyetinden kastedilen kişi Ebû Cehil'dir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in Mücâhid'den bildirdiğine göre "İçlerinden ileri gelenler, "Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir" âyetinden kastedilen kişi Ukbe b. Ebî Muayt'tır. "Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır" âyetindeki son dinden kasıt, Hıristiyanlıktır. "Bu ancak bir uydurmadır" sözüyle ise: "Müslümanlar bunu kendi aralarında uydurmuşlardır" demek istemişlerdir. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre "Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır" âyetindeki son dinden kasıt, Hıristiyanlıktır. "Bu ancak bir uydurmadır" sözüyle ise Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) yalancılıkla itham etmişlerdir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Âyetteki son dinden kasıt Hıristiyanlıktır. Müşrikler: "Eğer Kur'ân hak olsaydı Hıristiyanlar bunu bize haber verirlerdi" dediler. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Muhammed b. Ka'b'dan bildirdiğine göre "Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır" âyetindeki milletten kasıt Hazret-i İsa'nın milletidir. Abd b. Humeyd'in Katâde'den bildirdiğine göre "Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır" âyetindeki son dinden kasıt, Hıristiyanlıktır. Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre "Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır" âyetindeki son (dinden) milletten kasıt Kureyşlilerdir. "Bu ancak bir uydurmadır" sözüyle ise Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) yalancılıkla itham etmişlerdir. Abdurrezzâk Musannef’te ve Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd, namaz kılan bir adamın Fatiha Sûresini okuduktan sonra: "Rabbimizin evini hac eder borcumuzu öderiz. O ise bize sık adımlarla hızlıca yönelir" dediğini görünce, "Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır" âyetini okudu. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde, "Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır" âyetini: "Bunu ne dinimizde, ne de zamanımızda duymadık. Bu, ancak onun uydurduğu bir şeydir" şeklinde açıkladı. "Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümranlığı onların mıdır? Öyle ise sebeplere yapışarak yükselsinler (bakalım!)" âyetlerini açıklarken ise şöyle dedi: "Hayır vallahi, Allah'ın rahmet hazinelerinden onların yanında hiçbir şey yoktur. Öyle ise semanın kapılarına yüklensinler bakalım." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre âyette geçen (.....) kelimesinden sema kastedilmiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Rabî b. Enes der ki: "Âyette geçen sebepler, kıldan daha ince, demirden daha sağlamdır ve her yerdedir, ancak görülmezler." Firyâbî, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid, "öyle ise sebeplere yapışarak yükselsinler (bakalım!)" âyetlerini açıklarken ise şöyle dedi: "Sebeplerden kasıt, semanın yolları ve kapılarıdır. "Onlar, çeşitli gruplardan oluşmuş ve şuracıkta bozguna uğrayacak derme çatma bir ordudur" âyetindeki ordu Kureyş, gruplar ise geçmiş nesillerdir."" Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde, "Onlar, çeşitli gruplardan oluşmuş ve şuracıkta bozguna uğrayacak derme çatma bir ordudur" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Allah, Hazret-i Muhammed'e, henüz Mekke'deyken, müşrik ordusunu hezimete uğratacağını vaad etmiştir. Bu âyetin tevili Bedir günü gerçekleşmiştir." "Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar/sütunlar sahibi Firavun" âyetini açıklarken ise: "Firavun'un, (oyun oynamak için) kazıkları, ipleri ve oyun yerleri vardı" demiştir. "(O grupların) her biri peygamberleri yalanladı da onları cezalandırmam hak oldu. Bunlar da (müşrikler de) ancak (vakti gelince) asla geri kalmayacak korkunç bir ses bekliyorlar. Müşrikler (alay ederek) şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!" âyetlerini açıklarken ise şöyle dedi: "Bunları hepsi de peygamberleri yalanlayınca azabı hak ettiler. Muhammed'in ümmeti, vakti gelince asla geri kalmayacak olan kıyamet gününü beklerler ve: "Ey Rabbimiz! Kıyamet gelmeden önce çekmemiz gereken azabı bize gönder(de âhirette bu azaba maruz kalmayalım)" derler. Ebû Cehil de: "Allahım! Muhammed'in söylediği doğruysa bize gökyüzünden taş yağdır veya bize acı verici bir azab gönder" demişti.' Firyâbî, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in Mücâhid'den bildirdiğine göre âyette geçen (.....) âyeti: "Geri dönmeyecek" mânâsındadır. "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!" âyetindeki paydan kasıt ise azabtır. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre âyette geçen (.....) âyeti: "Geri kalmayacak" mânâsındadır. "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!" âyetindeki paydan kasıt ise azabtır. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre âyette geçen (.....) âyeti: "Geri dönmeyecek" mânâsındadır. "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!" âyetiyle ise müşrikler, Allah'tan kendilerine gönderilecek azabı hemen göndermesini istemişlerdir. Tastî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Nâfi b. el-Ezrak ona, (.....) âyetinin mânâsını sorunca, İbn Abbâs: "Kıtt, mükafat mânâsındadır" cevabını verdi. Nâfi: "Peki, Araplar öylesi bir ifadenin ne anlama geldiğini biliyorlar mı ki?" diye sorunca da, İbn Abbâs şöyle demiştir: "Tabi ki! Yoksa A'şâ'nın: Onunla karşılaştığın Hükümdar en-Numan bile Mükafatları verirken kimine daha fazla verir" dediğini bilmez misin?'" Abd b. Humeyd'in Hasan(ı Basrî)'den bildirdiğine göre "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!" âyetindeki paydan kasıt cezadır. Abd b. Humeyd'in Hasan(ı Basrî)'den bildirdiğine göre "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!" âyetindeki paydan kasıt kitaptır. Abd b. Humeyd'in ikrime'den bildirdiğine göre "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!" âyetindeki paydan kasıt nasiptir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Atâ, "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!" âyetini açıklarken şöyle dedi: "Bu sözü söyleyen, Abduddâr oğullarına mensup Nadr b. el-Hâris b. Alkame b. Kelede'dir. Yüce Allah'ın, "Biri çıkıp gelecek azabı sordu" âyetinde bahsettiği kişi de bu adamdır. Bu kişi, kendisine gelecek olan azabı sormuştu. Yine bu kişi, "Allahımız! Eğer bu Kitap, gerçekten Senin katından ise bize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azab ver" demişti. Atâ der ki: "Bu kişi hakkında Allah'ın Kitab'ında on küsur âyet nazil olmuştur." İbn Ebî Hâtim'in Zübeyr b. Adiy vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!" âyetteki paydan kastedilenin, onların, Cennetten paylarının çabuklaştırılmasını istemeleri olduğunu söylenmiştir. |
﴾ 10 ﴿