2

"Hâ Mîm, Ayn Sin Kaf."

Abdurrezzâk Musannef’te Cafer b. Muhammed'den bildirir: Bir gece Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Meymûne'nin evindeyken Şûrâ Sûresi'ni okumak istedi. "Hâ Mîm, Ayn Sin Kaf" diye başladı ve gerisi aklına gelmeyince bu kısmı tekrar edip durdu. Sonunda: "Ey Meymûne! Şûrâ Sûresi'ni biliyor musun?" diye sordu. Meymûne: "Evet, biliyorum" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman bana okul Zira başı ile sonu arasındaki âyetleri unutmuşum" buyurdu.

Taberânî -sahîh bir isnâdla- Meymûne'den bildirir: Bir defasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hâ Mîm, Ayn Sin Kaf" diye Şûrâ Sûresi'ne başladı. Ancak gerisi aklına gelmeyince: "Ey Meymûne! Şûrâ Sûresi'ni biliyor musun? Zira başı ile sonu arasındaki âyetleri unutmuşum" buyurdu. Ben sûreyi ona okuyup hatırlatınca ardından kendisi okudu.

Abdurrezzâk, İbn Ebî Hâtim, Nuaym b. Hammâd ve Hatîb, Ertaa b. el- Münzir'den bildirir: Adamın biri İbn Abbâs'a geldi. İbn Abbâs'ın da yanında Huzeyfe b. el-Yemân vardı. Adam: "Hâ Mîm, Ayrı Sin Kaf" âyetinin açıklaması nedir, bana söyle" deyince İbn Abbâs adama yüz vermedi. Adam aynı şeyi bir daha sorunca İbn Abbâs yine ilgilenmedi ve bu sorudan memnun kalmadı. Adamın aynı soruyu üçüncü kez sorması üzerine İbn Abbâs yine yüz vermeyince, Huzeyfe adama şöyle dedi: "Ben bunun açıklamasını sana yapayım. İbn Abbâs'ın cevap vermek istemeyişinin de sebebini söyleyeyim Çünkü bu âyet akrabalarından biri olan Abduilah (veya Abdullah) adında bir adam hakkında nazil oldu. Bu adam doğu taraflarında bir nehrin yanında yerleşecek. Nehrin her iki kıyısında iki kasaba inşa edecek ve nehir bu iki kasabanın ortasından akıp onları ortadan tam ikiye ayıracak. Bu iki kasabada da ne kadar inatçı zorba varsa toplanacak. Yüce Allah bunların hâkimiyetinin bitip, hükümranlığının yıkılması ve sonlarının gelmesini takdir ettiği zaman bir gece kasabalardan birine bir ateş gönderecek. Sabah olduğunda sanki hiç kurulmamış gibi yanarak kapkara bir kömür parçasına dönüşecek. Diğer kasaba halkı ise yanıp kül olan kasabanın durumuna ve nasıl bu hale geldiğine şaşıracak. Zira kendi durumları çok iyidir ve bembeyaz bir günü yaşamaktadırlar. Ancak zamanla diğer kasabada da her bir inatçı zorba toplanacak. Sonrasında da Yüce Allah o kasabayı üzerindekilerle birlikte yerin dibine geçirecek. İşte: "Hâ Mîm, Ayn Sin Kaf' âyetinin anlamı budur. Hâ Mîm, yani Allah'ın kararı, takdiri ile fitne olarak ateş gibi (Humma) yanacaklar anlamındadır. Ayn, bunun Allah'ın adaleti dahilince olacağı anlamındadır. Sin, bunun ilerde olacağı (=Seyekûn) anlamındadır. Kaf da bu olayın bu iki kasabada mutlaka gerçekleşeceği (=Vâki') anlamındadır."

Ebû Ya'lâ ve İbn Asâkir -zayıf bir isnâdla- Ebû Muâviye'den bildirir: Ömer b. el-Hattâb minbere çıktı ve: "Ey insanlar! İçinizden Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) "Hâ Mîm, Ayn Sin Kaf" âyetlerini açıkladığını işiten var mı?" diye sordu. İbn Abbâs hemen ayağa kalktı ve: "Ben işittim. Hâ Mîm, Yüce Allah'ın isimlerinden biridir" dedi. Ömer: "Peki ya Ayni" diye sorunca, İbn Abbâs: "Müşrikler Bedir savaşında azabı gördüler (=Âyene), anlamındadır" dedi. Ömer: "Peki ya Sini" diye sorunca, İbn Abbâs: "...Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir (=Seya'lemu)" anlamındadır" dedi. Ömer: "Peki ya Kafi" diye sorunca İbn Abbâs sustu. Bunun üzerine Ebû Zer kalktı ve bu harfi, İbn Abbâs'ın açıkladığı gibi: "Kaf, gökten inip insanları saracak olan bir felakettir (=Kâri'a)" dedi.

2 ﴿