3"Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gıdiverir. Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takva île imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır." Buhârî, İbnu'l-Münzir ve Taberânî, İbn Ebî Müleyke'den bildirir: İki hayırlı kişi olan Ebû Bekr ile Ömer az daha helak olacaklardı. Çünkü Temîm oğullarından bir heyet Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) geldiği zaman biri el- Akra' b. Hâbis'in başlarına geçmesi için görüş bildirirken, diğeri ise başka bir adam için görüş bildirdi. Ebû Bekr: "Sadece bana muhalefet etmek istiyorsun!" deyince, Ömer: "Ben sana muhalefet etmek istemedim!" karşılığını verdi. Bu şekilde tartışıp Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) önünde sesleri yükselince Yüce Allah: "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir'" âyetini indirdi. Bu âyetin nazil olmasından sonra Ömer, Peygamberimizle (sallallahu aleyhi vesellem) konuşacağı zaman fısıldar gibi konuşurdu. Öyle ki bazen Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ne dediğini anlamak için söylediğini tekrarlamasını isterdi. Tirmizî'nin bildirdiğine göre İbn Ebî Müleyke: "Abdullah b. ez-Zübeyr bana aynısını bildirdi" demiştir. İbn Cerîr ve Taberânî, İbn Ebî Müleyke vasıtasıyla Abdullah b. ez- Zübeyr'den bildirir: Akra' b. Hâbis, Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) yanına geldiğinde Ebû Bekr: "Yâ Resûlallah! Onu kavminin başına geçir" dedi. Ömer ise: "Yâ Resûlallah! Kavminin başına onu geçirme!" dedi. Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) önünde bu konuda tartışıp sesleri de yükseldi. Ebû Bekr, Ömer'e: "Bana muhalefet etmek için böyle yapıyorsun!" deyince, Ömer: "Ben sana muhalefet etmek istemedim!" karşılığını verdi. Bunun üzerine: "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir" âyeti nazil oldu. Bu âyetin nazil olmasından sonra Ömer, Peygamberimizle (sallallahu aleyhi vesellem) konuşacağı zaman fısıldar gibi konuşurdu. Öyle ki bazen Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ne dediğini anlamak için söylediğini tekrarlamasını isterdi. Bezzâr, İbn Adiy, Hâkim ve İbn Merdûye, Ebû Bekr es-Sıddîk'tan bildirir: "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir" âyeti nazil olduğu zaman: "Yâ Resûlallah! Vallahi bundan sonra artık seninle bir sırrı paylaşır gibi fısıldayarak konuşacağım" dedim. Abd b. Humeyd, Hâkim ve Beyhakî Şuabu'l-îman'da Ebû Seleme vasıtasıyla Ebû Hureyre'den bildirir: "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir" âyeti nazil olduğu zaman Ebû Bekr: "Yâ Resûlallah! Sana Kitab'ı indirene yemin olsun ki bundan sonra artık seninle bir sırrı paylaşır gibi fısıldayarak konuşacağım" dedi. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Katâde'den bildirir: Müslümanlar Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ile konuşurken bazen bağırarak ve yüksek sesle konuşurlardı. Bu konuda Yüce Allah: "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir" âyetini indirdi. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin Şuabu'l-îman'da bildirdiğine göre Mücâhid: "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Allah Resûlü'ne, birbirinize yaptığınız gibi bağırarak seslenmeyin. Bunun yerine daha nazik bir ifadeyle «Yâ Resûlallah!» şeklinde seslenin." Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Ebû Ya'lâ, Bağavî Mu'cemu's- Sahâbe'de, İbnu'l-Münzir, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî Delâil'de Enes'ten bildirir: "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir" âyeti nazil olduğu zaman sesi gür çıkanlardan biri olan Sâbit b. Kays b. Şemmâs: "Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) karşı sesini yükselten kişi bendim! Amellerim boşa gidip heba oldu!" dedi ve üzgün bir şekilde evine kapandı. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bîr süre onu göremeyip sorunca Müslümanlardan bazıları yanına gittiler ve: "Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) seni soruyor? Neyin var?" dediler. Sâbit: "Sesini Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) sesinin üstüne yükselten ve onunla bağırarak konuşan bendim. Amellerim boşa gitti! Cehennemliklerden biri oldum" karşılığını verdi. Bu müslümanlar Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) gelip durumu anlattıklarında Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Hayır! O Cennetliklerden biridir" buyurdu. Daha sonraları Sâbit, Yemâme savaşında şehit düştü. İbn Cerîr, Taberânî, Hâkim ve İbn Merdûye, Muhammed b. Sâbit b. Kays b. Şemmâs'tan bildirir: "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir" âyeti nazil olduğu zaman babam Sâbit yolda oturup ağlamaya başladı. Âsim b. Adiy b. Aclân yanından geçip onu böyle görünce: "Ey Sâbit! Neden ağlıyorsun?" diye sordu. Sâbit: "Nazil olan bu âyetten dolayı ağlıyorum. Gür sesli olduğum için benim hakkımda nazil olmuş olmasından korkuyorum" karşılığını verdi. Âsim b. Adiy yoluna devam edip Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanına geldi ve ona Sâbit'in durumunu anlattı. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Git ve onu yanıma çağır" buyurdu. Sâbit gelince Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem) ona: "Ey Sâbit! Neden ağlıyorsun?" diye sordu. Sâbit: "Gür ve yüksek sesli birisiyim. Bu âyetin benim hakkımda nazil olmuş olmasından korkuyorum" dedi. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Övülmüş bir şekilde yaşayıp şehit olarak ölmeye razı olur musun?" diye sorunca, Sâbit: "Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) böylesi bir müjdesine elbette ki razı olurum. Bundan sonra da sesimi Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) sesi üzerine asla yükseltmeyeceğim" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah: "Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır" âyetini indirdi. İbn Hibbân, Taberânî ve Ebû Nuaym el-Ma'rife'de İsmâil b. Muhammed b. Sâbit b. Kays b. Şemmâs el-Ensârî'den bildirir: Sâbit: "Yâ Resûlallah! Helak olmuş olmaktan korkuyorum" dedi. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Neden?" diye sorunca, Sâbit: "Yüce Allah kişinin yapmadığı bir şeyden dolayı övülmesini istemiyor. Oysa ben övülmeyi seven birisiyim. Yüce Allah kişinin kendini beğenmesini yasaklar. Oysa ben süslenmeyi seven birisiyim. Yine Yüce Allah sesimizi senin sesinin üstüne yükseltmemizi yasaklıyor. Oysa ben gür sesli biriyisim" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de ona: "Ey Sâbit! Övülmüş bir şekilde yaşamaya ve şehit olarak ölüp Cennete girmeye razı olmaz mısın?" buyurdu. İbn Hacer el-Etrâf da der ki: "İbn Hibbân haberi bu isnâd ve metinle zikretmiştir. Ancak İsmâil'in bunu Sâbit'ten işittiğine dair herhangi bir işaret bulunmamaktadır. Bundan dolayı munkatı'dır." Mâlik de Muvattâ'da bunu İbn Şihâb vasıtasıyla İsmâil'den o da Sâbit'ten naklen zikretmiştir. Ancak bu rivâyeti Mâlik'in buradaki ravilerinden naklen Saîd b. Ufeyr dışında zikreden olmamıştır. Rivâyetin sonunda Mâlik: "Sâbit b. Kays, Yemâme savaşında öldürüldü" demiştir. İbn Hacer der ki: "Ravi İsmâil, Sâbit'e yetişmiş değildir. Bundan dolayı isnâdı kopuktur." İbn Cerîr, Şimr b. Atiyye'den bildirir: Sâbit b. Kays b. Şemmâs üzgün bir şekilde Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) geldi. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem): "Ey Sâbit! Neden seni böyle üzgün görüyorum?" diye sorunca, Sâbit şöyle dedi: "Dün gece «Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir»âyetini okudum. Ben de sana karşı sesimi yükseltip bağırarak konuşmuş olmamdan ve farkında olmadan amellerimin boşa gitmiş olmasından korkuyorum." Sâbit'in de kulakları ağır işittiği için konuşurken sesini yükseltirdi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem): "İçin rahat bir şekilde dolaşabilirsin, zira sen Cennet ahalisinden birisin" buyurdu. Bağavî ve İbn Kâni' Mücemüs-Sahâbe'de Muhammed b. Sâbit b. Kays b. Şemmâs'tan, o da Sâbit b. Kays b. Şemmâs'tan bildirir: Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir" âyeti nazil olduğu zaman üzüntümden dolayı evime kapandım. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) durumumdan haberdar olunca: "Övülen biri olarak yaşayacak, şehit olarak da öleceksin" buyurdu."Ravi der ki: "Sâbit b. Kays, Yemâme savaşında öldürüldü." Bağavî, İbnu'l-Münzir, Taberânî, Hâkim, İbn Merdûye ve Hatîb el-Muttefik ve'l-Mufterik'de Atâ el-Horasânî'den bildirir: Medine'ye geldiğimde Ensar'dan bir adamla karşılaştım. Ona: "Bana Sâbit b. Kays b. Şemmâs'ın olayını anlat" dediğimde, adam: "Benimle gel" karşılığını verdi. Onunla birlikte gidip bir kadının yanına girdik. Adam: "Bu kadın Sâbit b. Kays b. Şemmâs'ın kızıdır. Ona istediğin şeyi sorabilirsin" dedi. Kadından babasının olayını bana anlatmasını istediğimde kadın şöyle dedi: Babamın bana anlattığına göre Yüce Allah, Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir" âyetini indirdiğinde babam evine girip kapısını kapattı ve ağlamaya başladı. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) onun ortalıkta gözükmediğini görüp: "Sâbit'e ne oldu?" diye sorunca, Müslümanlar: "Yâ Resûlallah! Neyi var bilmiyoruz ama evine kapandı ve ağlayıp duruyor" dediler. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) haber gönderip babamı yanına çağırttı ve: "Neyin var?" diye sordu. Babam: "Yâ Resûlallah! Yüce Allah sana o âyeti indirdi. Ben de yüksek sesle konuşan biriyim. Bundan dolayı amellerimin boşa gitmiş olmasından korkuyorum" deyince, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Sen onlardan biri değilsin. Aksine sen hayır içinde yaşayacak ve hayırlı bir şekilde öleceksin" buyurdu. Daha sonra Yüce Allah, Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) "...Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri sevmez" âyetini indirince babam yine evine kapandı ve ağlamaya koyuldu. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) onun ortalıkta gözükmediğini görüp: "Sâbit'e ne oldu?" diye sorunca, Müslümanlar: "Yâ Resûlallah! Neyi var bilmiyoruz, ama evine kapandı ve ağlayıp duruyor" dediler. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) haber gönderip babamı yanına çağırttı ve: "Neyin var?" diye sordu. Babam: "Yâ Resûlallah! Yüce Allah sana "...Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri sevmez" âyetini indirdi. Ben de güzel görünmeyi ve kavmimin efendilerinden olmayı seven birisiyim" deyince, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Sen onlardan biri değilsin. Aksine övülen biri olarak yaşayacak ve şehit olarak öleceksin. Yüce Allah da seni güven içinde Cennete sokacaktır" buyurdu. Daha sonra babam Müseylemetu'l-Kezzâb'a karşı yapılan Yemâme savaşına Hâlid b. el-Velîd ile birlikte katıldı. Savaş sırasında Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ashâbının geri çekilir gibi olduklarını görünce Ebû Huzeyfe'nin azatlısı olan Sâlim'e: "Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile birlikteyken bu şekilde savaşmazdık!" dedi ve müslümanlardan her biri kendine bir çukur açtı. Düşman kuvvetleri saldırıya geçince de şehit düşene kadar yerlerinden ayrılmayıp savaştılar. O savaşta babamın üzerinde çok güzel bir zırh vardı. Müslümanlardan biri yanından geçince bu zırhı aldı. Müslümanlardan biri uyurken rüyasına babam geldi ve şöyle dedi: "Sana bir vasiyette bulunacağım. Ama sakın bunun bir rüya olduğunu düşünüp yerine getirmemezlik etme. Dün ben öldürüldüğümde yanımdan geçen bir Müslüman üzerimdeki zırhı aldı. Çadırı karargâhın en uç noktasında bulunuyor. Atı da çadırının önünde uzunca bir iple bağlı kendince dolaşıyor. Zırhın üzerini bir çömlekle kapatmış, çömleğin üzerine de eyerini koymuş. Hâlid b. el-Velîd'e git, birini gönderip o zırhı aldırmasını söyle. Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) halifesinin yanma döndüğün zaman da şu şu kadar bocum, şu şu kadar da alacağım olduğunu söyledi. Ayrıca kölelerimden filan ile falanı azat ettiğimi de ilet. Ama sakın bu bir rüyadır diye düşünüp bu dediklerimi yapmamazlık etme!" Bu adam Hâlid b. el-Velîd'in yanına gelip olanları anlattı. Hâlid söz konusu çadıra birilerini gönderdi. Denildiği gibi adamın çadırı askeri karargâhın en uç yerindeydi. Çadırın önünde uzunca bir iple bağlı ve kendince dolaşan bir at vardı. Gönderilen kişiler çadırın içine baktılar, ancak kimseleri göremediler. İçeri girip denilen eyeri kaldırdıklarında altında bir çömlek, çömleğin altında da zırhı gördüler. Zırhı alıp Hâlid b. el-Velîd'e getirdiler. Medine'ye döndüklerinde de adam gördüğü bu rüyayı Ebû Bekr'e anlattı. Ebû Bekr de babamın vasiyetini ölümünden sonra da olsa geçerli saydı. Babam Sâbit b. Kays b. Şemmâs dışında da ölümünden sonra böylesi bir vasiyeti geçerli sayılmış birini bilmiyoruz. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir" âyetini açıklarken: "Sâbit b. Kays b. Şemmâs hakkında nazil oldu" demiştir. Tirmizî, İbn Hibbân ve İbn Merdûye, Safvân b. Assâl'den bildirir: Bedevilerden biri Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanına geldi ve yüsek bir sesle: "Ey Muhammed! Ey Muhammed!" diye seslenmeye başladı. Ashâbdan bazıları adama: "Yazık sana! Sesini az bir alçalt, zira böyle bağırman yasaklandı" deyince, bedevi: "Hayır! Sesimi duyuruncaya kadar öyle çağıracağım!" karşılığını verdi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) çıktı ve bedeviye: "Gel bakalım buraya" buyurdu. Bedevi: "Birilerini seven, ancak onlarla birlikte olmayan kişi hakkında ne dersin?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem): "Kişi sevdiğiyle beraberdir" buyurdu. İbn Merdûye, Ebû Hureyre'den bildirir: "Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir..." âyeti nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Bunlardan biri de Sâbit b. Kays b. Şemmâs'tır" buyurdu. Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve Beyhakî'nin Şuabu'l-îman'da bildirdiğine göre Mücâhid: "Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir..." âyetini: "Takva ile imtihandan kasıt kalplerini ihlaslı kılmasıdır" demiştir. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir..." âyetini: "Takva ile imtihandan kasıt Yüce Allah'ın kalplerini sevdiği şeyler konusunda ihlaslı kılmasıdır" demiştir. Ahmed Zühd'de Mücâhid'den bildirir: Hz.Ömer'e: "Ey müminlerin emiri! Günah olan şeyleri arzulamayan ve yapmayan kişi mi daha üstündür yoksa günah işlemeyi arzulayan, ancak işlemeyen kişi mi?" diye bir mektup yazılınca, Ömer cevaben şöyle yazdı: "Günah olan şeyleri arzulamasına rağmen yapmayan kişiler Yüce Allah'ın: "...Şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır" buyurduğu kimselerdir." Hakîm et-Tirmizî'nin Mekhûl'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Âdem oğlunun yaşlılıktan köprücük kemikleri birleşse dahi nefsi hep genç kalır. Yüce Allah'ın kalplerini takva ile ihlaslı kıldığı kişiler bunun dışındadır ki bunlar da pek azdır." İbnu'l-Mübârek Zühd'de Ebu'd-Derdâ'dan bildirir: "Yaşlılıktan köprücük kemikleriniz birleşse dahi nefsiniz hep bir şeylerin arzusu içinde olur. Yüce Allah'ın kalplerini takva ile ihlaslı kıldığı kişiler bunun dışındadır ki bunlar da pek azdır." |
﴾ 3 ﴿