MÜNÂFİKÛN SÛRESİ

İbnu'd-Durays, Nehhâs, İbn Merdûye ve Delâil'de Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Münâfikûn Sûresi, Medine'de inmiştir" dedi.

İbn Merdûye, İbnü'z-Zübeyr'den aynısını bildirir.

Saîd b. Mansûr ve Taberânî'nin M. el-Evsat'ta hasen bir isnâdla bildirdiğine göre Ebû Hureyre der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma namazında Cuma Sûresini okuyup onunla müminleri teşvik eder ve ikinci rekatta Münâfikûn Sûresini okuyup onunla münafıkları korkuturdu.

Bezzâr ve Taberânî'nin Ebû İnebe el-Havlânî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma namazında Cuma Sûresini ve içinde münafıkların zikredildiği sûreyi okurdu.

1

"Münafıklar sana gelince: «Senin şüphesiz Allah'ın Peygamberi olduğuna şehadet ederiz» derler. Allah, senin kendisinin peygamberi olduğunu bilir; bunun yanında Allah, ikiyüzlülerin yalancı olduklarını da bilir."

İbn Sa'd, Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Taberânî ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Zeyd b. Erkam der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bir sefere çıktık ve halk kıtlık içindeydi. Abdullah b. Ubey dostlarına: "Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler. Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır" dedi. Ben, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek bu durumu kendisine haber verdim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdullah b. Ubey'i çağırıp bu durumu sordu. O, öyle demediğine dair şiddetle yemin etti. Halk ta: "Zeyd, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) yalan söyledi" deyince içime büyük bir üzüntü düştü. Bunun üzerine Allah beni tasdik ederek: "Münafıklar sana gelince..." âyetini indirdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara bağış dilemek için yanına çağırmış ve "Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibi..." başlarını çevirmişti. Zira onlar en güzel adamlardı.

İbn Sa'd, Abd b. Humeyd, Tirmizî, İbnu'l-Münzir, Taberânî, Hâkim, İbn Merdûye, Delâil'de Beyhakî ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Zeyd b. Erkam der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte savaşa çıkmıştık ve aramızda bedevilerde bulunmaktaydı. Suya hızla giderdik ve bedeviler suya bizden önce yetişirdi. Bedevîlerden de suya arkadaşlarından önce yetişen kişi havuzu doldurarak etrafını taşlarla çevirip üzerine deriden bir yaygı atar ve arkadaşları gelinceye kadar beklerdi. Ensâr'dan bir kişi bedevinin yanına gelerek su içmesi için devesinin yularını bıraktı. Fakat bedevi onun devesini sulamasına izin vermedi. Bunun üzerine o da taşları kaldırıp suyu akıttı. Bu durum karşısında bedevi bir odunla Ensarî'nin başına vurdu ve onu yaraladı. Ensarî münafıkların başı olan Abdullah b. Ubey'in yanına geldi ve durumu kendisine anlattı. Ensarî de Abdullah b. Ubey'in adamlarındandı. Abdullah b. Ubey kızarak: "Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler" dedi. Abdullah b. Ubey burada Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındakilerle bedevileri kastetmekteydi.

Bedeviler yemek vakti Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gelirlerdi. Abdullah b. Ubey: "Onlar Muhammed'in yanından gidince Muhammed'e yemeği götürün. Kendisi ve yanındakiler yesin" dedi. Sonra da arkadaşlarına: "Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır" dedi. Ben amcamın bineğinin terkisine binmiş idim ve onun dediğini işittim. Biz onun dayılarından idik. Durumu amcama haber verince amcam da bunu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) durumu öğrenmek için Abdullah b. Ubey'e haber gönderdi ve Abdullah b. Ubey şiddetle yemin ederek böyle bir şey demediğini söyledi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona inanmış beni de tekzip etmişti. Amcam geri gelerek: "Niye öyle yaptın ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sana kızdı ve seni yalanladı. Müslümanlar da seni yalanladı" dedi. Üzerime hiç kimsenin üzerine çökmeyen bir sıkıntı çökmüştü.

Ben yolculukta iken sıkıntıdan dolayı başımı sallıyordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma gelip kulağımı ovuşturdu ve yüzüme güldü. Ebedi olarak dünyada kalmak veya dünyanın bana verilmesi beni o kadar sevindirmezdi. Sonra Ebû Bekr yanıma yetişti ve: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sana ne dedi?" diye sordu. Ben: "Hiçbir şey demedi, ancak kulağımı ovuşturup yüzüme güldü" karşılığını verince: "Müjdeler olsun sana" dedi. Sonra Ömer yanıma yetişti. Ona da Ebû Bekr'e demiş olduğumun aynısını söyledim. Sabahladığımız zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Münâfikûn Sûresini: "Münafıklar sana gelince: «Senin şüphesiz Allah'ın Peygamberi olduğuna şehadet ederiz» derler. Allah, senin kendisinin peygamberi olduğunu bilir; bunun yanında Allah, ikiyüzlülerin yalancı olduklarını da bilir...Onlar: Yemin olsun, Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır..." âyetine kadar okudu.

İbnu'l-Münzir, Taberânî ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Zeyd b. Erkam der ki: Abdullah b. Ubey: "Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler" ve: "Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır" deyince onu işitmiştim. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip durumu kendisine bildirdim. Ensâr'dan bazı kişiler beni kınamıştı. Abdullah b. Ubey de gelip öyle bir şey söylemediğine dair yemin etti. Ben de yerime geri dönüp yattım. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma gelerek: "Allah seni tasdik edip mazur gördü" buyurdu ve: "Bunlar: «Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler» diyen kimselerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, ama ikiyüzlüler bu gerçeği anlamazlar. Onlar, «Yemin olsun, Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır» diyorlardı. Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Peygamberinin ve mü'minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler" âyetleri indi.

Taberânî'nin bildirdiğine göre Zeyd b. Erkam der ki: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip durumu haber verdim. Abdullah b. Ubey de gelip öyle bir şey söylemediğine dair yemin etti. Bunun üzerine bazı kişiler: "Ya Resûlallah! O yalan haberle geldi" demeye başladı. Allah: "Bunlar: «Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler» diyen kimselerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, ama ikiyüzlüler bu gerçeği anlamazlar" âyetini indirene kadar, beni görürler de: "Bu yalan söyleyen kişidir" derler korkusuyla evimde oturup kaldım.

Taberânî'nin bildirdiğine göre Zeyd b. Erkam der ki: Abdullah b. Ubey ile birlikte oturmuştum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından birkaç kişiyle oradan geçince Abdullah b. Ubey: "Eğer Medine'ye dönersek, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır" dedi. Bunun üzerine ben de Sa'd b. Ubâde'ye giderek durumu haber verdim. O da Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) giderek durumu kendisine bildirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu öğrenmek için Abdullah b. Ubey'e haber gönderdi ve Abdullah b. Ubey Allah adına yemin ederek böyle bir şey demediğini söyledi. Resûlüllah ta (sallallahü aleyhi ve sellem), Sa'd b. Ubâde'ye bakmaya başlayınca, Sa'd: "Ya Resûlallah! Bunu bana Zeyd b. Erkam haber verdi" dedi. Sa'd gelip beni elimden tutarak Abdullah b. Ubey'e götürdü ve: "Bana bunu anlatan işte budur" dedi. Abdullah b. Ubey de beni azarladı. Bunun üzerine ben Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gittim ve ağlayarak: "Nuru üzerine indirene yemin olsun ki, o öyle bir şey söyledi" dedim. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir tarafa çekildi ve Allah, Münâfikûn Sûresini indirdi.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Allah'ın onları münâfıklar diye adlandırması, içlerindeki şirki gizleyip mümin görünmeye çalışmalarındandır" dedi.

1 ﴿