Buhârî'nin Târih'te bildirdiğine göre Abdullah b. Amr: "Doğan hiç kimse yoktur ki mutlaka başının eklemlerinde Teğâbun Sûresinin baş tarafından beş âyet yazılıdır" dedi. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin Ebû Zer'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Meni rahimde kırk gece kaldıktan sonra ruhların meleği gelip onu Rabbe çıkarır ve: «Ey Rabbim! Erkek mi olacak, dişi mi?» diye sorar. Allah onun hakkında dilediği gibi hüküm kıldıktan sonra ruhların meleği: «Cehennemlik mi , yoksa cennetlik mi?» diye sorar. Bunun üzerine ona göreceği (yaşayacağı) şeyler yazılır." Sonra Ebû Zer, Teğâbun Sûresinin başından: "Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş yalnız onadır" âyetine kadar olan üç âyeti okudu. İbn Merdûye'nin İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kimisi mümin olarak doğar, mümin olarak yaşar ve mümin olarak ölür. Kimisi kâfir bir olarak doğar, kâfir olarak yaşar ve kâfir olarak ölür. Kimisi mümin olarak yaşar ve kaderi ona yetişince kâfir olarak ölür. Kimisi kâfir olarak yaşar ve kaderi ona yetişince mümin olarak ölür." 2Sizi yaratan O’dur; öyle iken içinizden kimi kâfir oluyor, kimi mü'min...Allah bütün yaptıklarınızı görendir. 3Gökleri ve yeri üstün bir hikmetle yarattı. Size şekil verdi de, şekillerinizi güzel yaptı. Nihâyet dönüş de O’nadır. 4Göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Sizin bütün gizlediklerinizi ve aşikâre yaptıklarınızı da bilir. Allah, bütün kalplerde olanı bilendir. 5(Ey Kâfirler)! Bundan önce, kâfir olanların (helâk) haberi gelmedi mi size? Öyle ki, yaptıklarının cezasını (dünyada azap çekmekle) taddılar. Daha da onlara (Âhirette) acıklı bir azap var. 6Çünkü, onlara peygamberleri mûcizelerle geliyordu da onlar: “Bizi bir insan mı yola getirecek? deyib inkâr etmişler ve yüz çevirmişlerdi. Allah da (değil onların îmanına), hiç bir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah hiç bir şeye muhtaç değildir, hamd edilmeğe lâyıktır. 7"İnkâr edenler, tekrar dirilmeyeceklerinî zannediyorlar. «Evet! Rabbime and olsun ki, şüphesiz diriltileceksiniz ve sonra, yaptıklarınız size bildirilecektir. Bu, Allah'a kolaydır» de." İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Beyhakî ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd'a: "Kişinin «Zannediyorum» demesi hakkında Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şey işittin mi?" diye sorulunca, İbn Mes'ûd şu karşılığı verdi: "Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): "(Zannediyorum, demek) kişi için ne kötü bir araçtır" buyurduğunu işittim. İbn Ebî Şeybe ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Abdullah b. Mes'ûd kişinin konuşurken "Zannediyorum ki..." demesini hoş görmezdi. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid, Yüce Allah'ın: "İnkar edenler, tekrar dirilmeyeceklerini zannediyorlar..." buyurdu diye kişinin konuşurken "Zannediyorum ki..." demesini hoş görmezdi. İbn Ebî Şeybe ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hâni b. Urve, oğluna şöyle demiştir: "İki ifadeyi bana hibe ettin say ve konuşurken bunları hiç kullanma! Bunlardan biri «Zannediyorum ki» ifadesi, diğeri de «İlerde yapacağım» ifadesidir." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Ömer: "Zannediyorum ki... ifadesi yalanın künyesidir" demiştir. İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Şurayh: "Zannediyorum ki... ifadesi yalanın künyesidir" demiştir. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre (Kadı) Şurayh: "Zannediyorum ki... ifadesi yalanın bineği, vasıtasıdır. Onun için yalanın vasıtası olma!" demiştir. 8Onun için, siz, Allah’a, Peygamberine ve indirdiğimiz Kur’ân’a îman ediniz. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. 9"Toplanma günü için, sîzi bir araya getirdiği zaman, işte o, kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür; Allah'a kim inanmış ve yararlı iş işlemişse, Allah onun kötülüklerini örter, onu içinde temelli ve sonsuz kalacağı, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar; büyük kurtuluş işte budur." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: "Toplanma günü için, sizi bir araya getirdiği zaman..." kelâmını açıklarken: "Burada kıyamet günü kastedilmektedir" dedi. "...İşte o, kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür..." kelâmı hakkında ise: "Burada da Cennet ve Cehennem ahalisinin ortaya çıkacağı gün kastedilmektedir" dedi. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) kelâmını açıklarken: "Bu, kıyamet gününün isimlerindendir" dedi. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...İşte o, kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür..." kelâmını açıklarken: "Burada Cennet ve Cehennem ahalisinin ortaya çıkacağı gün kastedilmektedir" dedi. Firyabî, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...İşte o, kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür..." kelâmını açıklarken: "Burada Cennet ve Cehennem ahalisinin ortaya çıkacağı gün kastedilmektedir" dedi. "Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir." (Teğâbun s..r. ıı) Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve Şuabu'l-İmân'da Beyhakî'nin bildirdiğine göre Alkame: "Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir..." kelâmını açıklarken: "Burada başına bir musibet geldiğinde onun Allah'tan olduğunu bilen ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek ona razı olan kişi kastedilmektedir" dedi. Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre İbn Mes'ûd bu âyeti açıklarken: "Burada kişinin başına bir musibet geldiğinde bunun Allah'tan olduğunu bilmesi ve boyun eğerek ona razı olması kastedilmektedir" dedi. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir..." kelâmını açıklarken: "Allah, kendisine inananların kalbini doğruya iletir ve bu kişi başına gelecek olan bir şeyin kendisine mutlaka isabet edeceğini, başına gelmeyecek olan bir şeyin de kendisine mutlaka isabet etmeyeceğini bilir" dedi. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "...Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir..." kelâmını açıklarken: "Kendisiyle Allah'ı bilecek kadar imanı elde eden kişi bu imanı kalbin takvasıyla elde eder" dedi. 10(Allah’ın vahdaniyyetini) inkâr edenler, bir de âyetlerimizi (Peygamberi ve Kur’ân’ı) yalanlıyanlar ise, cehennemliktirler; orada devamlı kalacaklardır. O, ne fena varılacak yerdir!... 11Allah’ın izni olmayınca, hiç bir musibet başa gelmez. Kim de Allah’a îman ederse, Allah onun kalbine hidâyet verir. Allah her şeyi (noksansız) bilendir. 12(İmandan sonra) Allah’a itâat edin; Peygambere itâat edin. Eğer (itâat etmekten) yüz çevirirseniz, Peygamberimize düşen sadece açık bir tebliğdir. (Görevi bundan ibarettir, onu da yapmıştır.) 13"Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Mü'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler." İbn Merdûye'nin Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Müminlerin kabirlerinde diriltilecekleri günkü parolaları «Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Mü'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler» ifadesidir" buyurmuştur. 14"Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." Firyabî, Abd b. Humeyd, Tirmizî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, Hâkim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: "Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının..." âyeti, Müslüman olup da Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gitmek isteyen, ancak eşleri ve çocukları buna razı olmayan Mekke ahalisinden bir topluluk hakkında inmiştir. Bu kişiler Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldiklerinde insanların din konusunda bayağı bilgi edindiklerini gördüler ve eşleri ile çocuklarını cezalandırmak istediler. Bunun üzerine Yüce Allah: "Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetini indirdi. Abd b. Humeyd ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti açıklarken şöyle dedi: Kişi hicret etmek istiyor, ama eşi ve çocukları buna engel oluyordu. Onlardan her biri eşlerine ve çocuklarına: "Vallahi, eğer Allah bizi hicret yurdunda bir araya getirecek olursa size şunu şunu yapacağım" dediler. Allah onları hicret yurdunda birleştirince de: "...Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" âyetini indirdi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının..." kelâmını açıklarken: "Onlardan kimileri kişiyi akrabalarını ziyaretten alıkoyar veya Rabbine karşı masiyete götürür. Fakat kişi Allah sevgisini kendisine itaat ederek elde edebilir" dedi. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının..." kelâmını açıklarken: Onlardan kimileri iyiliği emretmez ve masiyetten yasaklamaz. Kişinin dostunun itaati emretmemesi, kötülükten nehyetmemesi cihaddan ve Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına hicretten meşgul etmesi kişiye düşmanlık olarak yeter" dedi. 15"Şüphesiz mallarınız ve çocuklarınız bîr fitnedir. Büyük ecir ise Allah katındadır." Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Şüphesiz mallarınız ve çocuklarınız bir fitnedir. Büyük ecir ise Allah katındadır" âyetini açıklarken: "Âyetteki fitne ifadesi ile imtihan, ecir ifadesi ile Cennet kastedilmektedir" dedi. İbnu'l-Münzir ve Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd der ki: Sizden hiç biriniz: "Allahım! Fitnelerden sana sığınırım" demesin. Çünkü aranızda hiç kimse yoktur ki, mutlaka bir fitneyle sarılmıştır. Zira Allah: "Şüphesiz mallarınız ve çocuklarınız bir fitnedir..." buyurmaktadır. Fakat (Allah'a) sığınacak kişi, fitnelerin saptırıcılarından sığınsın. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebu'd-Duhâ der ki: Bir kişi Hazret-i Ömer'in yanında iken: "Allahım! Fitneden"- veya fitnelerden- "sana sığınırım" dedi. Bunun üzerine Ömer: "Allah'ın sana mal ve çocuk vermemesini ister misin? Sizden biriniz sığınacak olursa fitnelerin saptırıcılarından sığınsın" dedi. Ahmed, Tirmizî, Taberânî, Hâkim ve İbn Merdûye'nin Ka'b b. İyâd'dan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi de maldır" buyurmuştur. İbn Merdûye'nin Ubâde b. es-Sâmit'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi de maldır" buyurmuştur. İbn Merdûye'nin Abdullah b. Ebî Evfa'dan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi de maldır" buyurmuştur. Vekî'nin Ğurar'da Muhammed b. Sîrîn'den bildirdiğine göre İbn Ömer bir kişiye: "Sen fitneyi seversin" dedi. Bu kişi: "Ben mi?" diye sorunca, İbn Ömer: "Evet sen" karşılığını verdi. Ancak İbn Ömer bu sözlerden dolayı adamın sıkıldığını görünce, ona: "Sen (çok olan) mal ve çocukları seversin" dedi. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Hâkim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Bureyde der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe verirken Hasan'la Hüseyin üzerlerinde kırmızı gömlekle geldiler. Onlar düşe kalka yürüyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberden inip onları kucağına aldı ve tekrar minbere çıktı. Sonra: "Allah doğru söylemiştir! "Şüphesiz mallarınız ve çocuklarınız bir fitnedir..." Düşe kalka yürüyen bu iki çocuğa baktım ve sabredemeyip sözümü keserek onların yanına indim" buyurdu. İbn Merdûye'nin Abdullah b. Ömer'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberde hutbe verirken Hüseyn b. Ali geliverdi. O, elbisesine basıp düştü ve ağlamaya başladı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun bu durumunu görünce minberden indi. Ashâb onu elden ele vererek Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) ulaştırdı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah şeytanı kahretsin! Çocuklar fitnedir. Canım elinde olana yemin olsun ki, minberden ne zaman indiğimi hatırlamıyorum" buyurdu. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Yahya bi Ebî Kesîr der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hasan veya Hüseyin'in ağladığını işitince: "Çocuk fitnedir, onun yanına geldiğimin farkında bile değilim" buyurdu. 16"O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr der ki: "Allah'tan, sakınılması gerektiği gibi sakının...'" âyeti indiği zaman bu, müslümanlara çok ağır geldi. Geceleri ayakları şişene kadar ve alınları yaralanana kadar ibadet ettiler. Bunun üzerine Allah, müslümanlara yükünü hafifletmek için: "O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten sakının..." âyetini indirdi ve öbür âyeti neshetti. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Rabî' b. Enes: "O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten sakının..." kelâmını açıklarken: "Gücünüz nispetinde (Allah'a karşı gelmekten sakının)" dedi. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten sakının..." kelâmını açıklarken şöyle dedi: Bu, Allah'ın müslümanlara vermiş olduğu bir ruhsattır. Allah: "Allah'tan, sakınılması gerektiği gibi sakının..." âyetini indirmişti. Sakınılması gerektiği gibi sakınmak hiç asi olmamak demektir. Sonra Allah kullarına yüklerini hafifleterek ve onlara ruhsat olarak: "O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten sakının..." buyurdu. Ey Âdemoğlu! Gücünüzün yettiği kadar dinleyin ve itaat edin. Zira Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı güçlerinin yettiği kadar dinlemek ve itaat etmek üzere kendisine biat ettiler. İbn Sa'd, Ahmed ve Ebû Dâvud'un bildirdiğine göre Hakem b. Hazn el- Kulefî der ki: Bir grup olarak Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip günlerce yanında kaldık ve o günlerde kendisiyle Cuma namazında bulunduk. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yaya yaslanarak kalkıp kısa, güzel ve mübarek kelimelerle Allah'a hamdü sena ettikten sonra: "Ey insanlar! Emredildiğiniz her şeye güç yetiremezsiniz. Ancak doğru olunuz ve müjdeleniniz" buyurdu. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Atâ: "Kim nefsinin cimriliğinden korunursa..." kelâmını açıklarken: "Kim nafaka vermekte cimrilikten korunursa, mânâsındadır" dedi. Abd b. Humeyd'in Habîb b. Şihâb el-Anberî'den bildirdiğine göre kardeşi şöyle demiştir: İbn Ömer ile Arafat'a karşılaştım ve onun muhabbetinde bulunmak ve onu dinlemek istedim. Onun en çok: "Allahım! Cimrilikten ve kötü şeylerden sana sığınırım" dediğini işittim. Sonra bir toplumda geceledi ve yine onun aynı şeyleri dediğini işittim. Ondan ayrılmak istediğim zaman: "Ey Abdullah! Senin muhabbetine katılmak istedim ve en çok cimrilikten ve kötü şeylerden (Yüce Allah'a) sığındığını gördüm" dedi. Bunun üzerine o: "Kurtuluşa erenlerden olmaktan daha üstün bir şey bulamıyorum. Zira Allah: "...Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir" buyurmaktadır" dedi. 17"Eğer Allah'a güzel bîr borç takdiminde bulunursanız, onu Sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar; Allah, şükrün karşılığını verendir; Halim'dir." Hâkim ve İbn Cerîr'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüce Allah: «Kulumdan borç istedim, ama bana borç vermedi. Kulum bilmeyerek: "Ah şu zaman, ah şu zaman" demek suretiyle bana sövdü. Hâlbuki ben Zaman'ım» buyurmuştur" dedi. Sonra Ebû Hureyre: "Eğer Allah'a güzel bir borç takdiminde bulunursanız, onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar..." kelâmını okudu. Abd b. Humeyd'in Ebû Hayyân'dan, o da babasından bildirdiğine göre hocalarından bir kişi, dilencinin: "Kim Allah'a güzel bir borç verir?" dediğini işitirse: "Allah bütün eksikliklerden münezzehtir. Allah'tan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür. İşte bu da en güzel borçtur" derdi. |
﴾ 0 ﴿