2

"Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca, onları güzelce tutun yahut onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. İşte bununla Allah'a ve âhiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar."

Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Atâ der ki: "Nikahta, boşamak ta, geri döndürmek te şahitlerle olur."

Abdurrezzâk'ın İbn Sîrîn'den bildirdiğine göre bir kişi İmrân b. Husayn'a şahit tutmadan karısını boşayan ve yine şahit tutmadan geri döndüren bir kişinin durumunu sorunca İmrân şöyle dedi: "Ne kadar kötü bir şey yapmış. Bidatla boşamış ve sünnete uygun olmayan bir şekilde geri döndürmüştür. Boşadığına ve geri döndürdüğüne dair şahit tutup Allah'dan bağışlanmayı dilesin" dedi.

Saîd b. Mansûr ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbrâhîm en-Nehaî: "Müslümanın âdil olması, ondan bir töhmet zuhur etmemiş olmasıdır" dedi.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Dahhâk: "Bir şeye şahit tutulduğunuz zaman şahitliği dosdoğru yapın" dedi.

İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre bir kişi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) şahitlik hakkında sorunca: "Ancak güneş gibi açık seçik olan bir şey hakkında şahitlik et, aksi takdirde etme" buyurdu.

İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Senin için güneşin parlaklığından daha açık olmayan bir konu hakkında şahitlik etme" buyurmuştur.

İbn Merdûye'nin Katâde'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizin en hayırlınız yanında kimsenin bilmediği bir şahitlik olup da istenmeden önce acele edip bildiği şeyle şahitlik edendir" buyurmuştur.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: "...Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" kelâmını açıklarken şöyle dedi: "Burada sakınmaktan kasıt, kişinin çıkış yolunun Allah tarafından olduğunu, kendisine verenin, verilmeyi men edenin, belalara maruz bırakanın afiyet verenin ve kötülükleri def edenin Allah olduğunu bilmesidir" dedi. "Onu beklemediği yerden rızıklandırır..." kelâmı hakkında ise: "Onu aklına gelmeyecek yerden rızıklandırır, mânâsındadır" dedi.

Saîd b. Mansûr ve Şuabu'l-İmân'da Beyhaki, Mesrûk'tan aynısını bildirir.

Abd b. Humeyd ve Hilye'de Ebû Nuaym'ın bildirdiğine göre Katâde: "...Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" kelâmını açıklarken şöyle dedi: "Her türlü dünyalık işlerin şüphelerinden, ölüm anında maruz kalınacak sıkıntıdan ve kıyamet günü korkularından çıkış yolu açar. Allah'dan korkun. Zira Allah dünyada rızkı, âhirette ise sevabı bununla verir. Allah: "...Yemin olsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım..." buyurmaktadır. Şükretme karşılığında da: "Onu beklemediği yerden rızıklandırır..." buyurmaktadır. Bu da ümit etmediği ve beklemediği bir yerden rızıklandırır, mânâsındadır."

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" kelâmını açıklarken: "Allah onu dünya ve âhirette bütün sıkıntılardan kurtarır" dedi.

Ebû Ya'la, Ebû Nuaym ve Deylemî'nin Atâ b. Yesâr vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "...Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" kelâmını açıklarken:

"Dünya şüphelerinden, ölümün sıkıntılarından ve kıyamet gününün şiddetlerinden çıkış yolu açar" buyurdu.

İbn Merdûye ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Ubâde b. es-Sâmit der ki: Atalarımdan bir kişi bir defada hanımını bin talakla boşadı. Torunları Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) giderek: "Ya Resûlallah! Atamız annemizi bin talakla boşadı. Bunun bir çıkış yolu var mıdır?" diye sordu. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizin atanız Allah'dan korkmamış ki ona bir çıkış yolu göstersin. Sünnete uymaksızın onunla üç talakla boşanmış oldu. Diğerleri de günah olarak boynundadır" buyurdu.

Hâkim'in Sâlim b. Ebi'l-Cad vasıtasıyla bildirdiğine göre Câbir der ki: "Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır..." âyetleri Eşca'lı fakir bir kişi hakkında inmiştir. Bu kişi eli dar ve çocukları çok bir kişiydi. Bu kişi Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) giderek bir şeyler istedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'dan kork ve sabret" buyurdu. Az bir zaman geçmişti ki esir olarak tutulan oğlu kurtularak bir koyun sürüsü ile geldi. Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip durumu bildirince, ona: "Onu ye!" buyurdu. Bunun üzerine: "...Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" kelâmı indi.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Sâlim b. Ebi'l-Ca'd der ki: "...Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" âyeti, zorluklar ve musibetlere maruz kalmış Eşca'lı bir kişi hakkında inmiştir. Düşman oğlunu esir olarak almıştı. Bu kişi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidince, ona: "Allah'dan kork ve sabret" buyurdu. Allah, esir düşmüş oğlunun esaretini bitirmiş ve bu oğlu geri gelmişti. O beraberinde keçiler getirmişti. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip bu durumunu anlatınca bu âyet indi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onlar senindir" buyurdu.

Hatîb'in Târih'te Cuveybir vasıtasıyla Dahhâk'tan bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: "...Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" âyeti, Avf b. Mâlik el-Eşcaî'nin esir düşmüş oğlu hakkında inmiştir. Müşrikler oğlunu esir olarak almış ve bağlayarak aç bırakmıştı. Bunun üzerine içinde bulunmuş olduğu zorluk ve şiddeti gidip Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirmesi için babasına bir mektup yazdı. Babası durumu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirince: "Ona bir mektup yazarak Allah'dan korkmasını, Allah'a tevekkül etmesini ve sabah akşam: «Ey Mü’minler! And olsun ki, içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, inananlara şefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiştir. Eğer yüz çevirirlerse de ki: «Allah bana yeter; ondan başka tanrı yoktur, yalnız ona güveniyorum; o büyük Arş'ın Rabbidir» demesini söyle" buyurdu. Mektup oğluna ulaştığı zaman onu okudu ve Allah iplerini çözdü. Müşriklerin develerini ve koyunlarını otlattıkları yere gelip onları da önünde sürerek getirdi. Hayvanları Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına getirerek: "Ya Resûlallah! Allah iplerimi çözdükten sonra bunları müşriklerden alıp geldim. Bunlar helal mi, yoksa haram mıdır?" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Biz bunun beşte birini aldıktan sonra helaldir" buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah: "Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, (şiddetten ve rahatlıktan) her şeye bir ölçü (zaman) koymuştur'" âyetlerini indirdi. İbn Abbâs: "Kim bu âyetleri ahmaklığından korkulan bir idarecinin yanında veya boğmasından korkulan sel felaketinde veya yırtıcı bir hayvanla karşılaştığı zaman okursa bunlardan hiçbir şey ona zarar vermez" dedi.

İbn Merdûye'nin Kelbî vasıtasıyla Ebû Sâlih'ten bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Avf b. Mâlik el-Eşcaî Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek: "Ya Resûlallah! Düşmanlar oğlumu esir almış bulunmaktadır. Annesi de çok üzülmektedir. Bana bu konuda ne emredersin?" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ona: «Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh (=Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur)» sözlerini çokça tekrarlamasını söyle" buyurdu. Avf b. Mâlik el-Eşcaî'nin eşi: "Bu ne güzel emirdir" dedi ve bu sözleri çokça tekrar etmeye başladılar. Düşman bir ara oğluna karşı dikkatsiz davranıp ihmal edince oğlu onların koyunlarını da sürerek kaçıp babasına geldi. Bunun üzerine: "...Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" kelâmı indi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Kays b. Mahreme ailesinin azatlısı Muhammed b. İshâk der ki: Mâlik el-Eşcaî Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek: "Avf'ın oğlu esir alındı" dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ona: «Resûlüllah: "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh (=Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur)"» sözlerini çokça tekrarlamanı emrediyor" diye bir mektup yaz" buyurdu. Onu deriden bir iple bağlamışlardı. İp üzerinden çıkınca kaçıp kurtuldu. Ancak onlara ait bir deve gördü ve ona binip yola koyuldu. Yolda kendisini esir almış olanların bir hayvan sürüsüyle karşılaştı. Onlara da seslenince sonuncusu ilk olanı takip ederek arkasından geldiler. Oğulları kapıda seslenince anne ve babası şaşırmıştı. Babası Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip olanları anlattı. Bunun üzerine: "...Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" ayeti indi.

Abd b. Humeyd, Hâkim, İbn Merdûye ve Delâil'de Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd der ki: Bir kişi —ki bu kişinin Avf b. Mâlik olduğunu sanıyorum — Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek: "Ya Resûlallah! Filan oğulları bana saldırıp oğlumu ve devemi aldılar" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'dan dile!" buyurdu. Bu kişi hanımının yanına geri dönünce hanımı: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sana ne dedi?" diye sordu. Adam da ona olanları anlattı. Az bir zaman geçmişti ki, Allah oğlunu ve devesini eskiden olduklarından daha güzel bir şekilde geri döndürdü. Adam Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gidip durumu haber verince, Allah'ın Resulü (sallallahü aleyhi ve sellem) minbere çıkıp Allah'a hamdü sena ettikten sonra Allah'dan dilemeyi ve ona yalvarmayı emredip: "Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır..." âyetlerini okudu.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hazret-i Âişe: "Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" kelâmını açıklarken: "Onun dünyadaki gam ve üzüntüsünü giderir" dedi.

Ahmed, Hâkim İbn Merdûye, el-Ma'rife'de Ebû Nuaym ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebû Zer der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır..." âyetlerini okumaya başladı. Bunları o kadar tekrar etti ki, artık uykum gemişti. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Ebû Zer!

Eğer bütün insanlar bunların gereğini yerine getirecek olsaydı bu onlara yeterdi" buyurdu.

Taberânî, İbn Merdûye ve Hilye'de Ebû Nuaym'ın Muâz b. Cebel'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey insanlar! Allah korkusunu sermaye edinin. Öyle ederseniz sermayeniz olmadan ve ticaret etmeden Allah size rızık verir" buyurdu ve: "Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır..." âyetlerini okudu.

Ahmed, Nesâî ve İbn Mâce'nin Sevbân'dan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Şüphesiz ki kul işlediği günah yüzünden de rızkından mahrum edilir. Kaderi duadan başka bir şey geri döndürmez ve iyilikten başka hiçbir şey ömrü uzatmaz" buyurmuştur.

Ahmed, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Mâce, Hakîm et-Tirmizî, İbn Merdûye, Hâkim ve Şuabu'l-İmân'da Beyhakî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim çokça istiğfar ederse Allah ona her üzüntüden bir kurtuluş, her darlıktan bir çıkış yolu açar ve ona beklemediği yerlerden rızık verir" buyurmuştur.

İbn Ebî Hâtim, Taberânî, Şuabu'l-İmân'da Beyhakî ve Hatîb'in İmrân b. Husayn'dan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim ümidini sadece Allah'a bağlarsa, Allah onun her türlü ihtiyacını karşılar ve ona beklemediği yerlerden rızık verir. Kim de ümidini dünyaya bağlayacak olursa, Allah da onu dünyası ile baş başa bırakır" buyurmuştur.

Buhârî'nin Târih'te İsmail el-Becelî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Size emredildiği zaman yasaklanan şeyleri bırakmış olursanız hiç bir şey ekmeden yerdiniz" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe, Ebû Hureyre ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Rabî' b. Huseym: "Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" kelâmını açıklarken: "İnsanlara sıkıntı veren her şeyden (bir çıkış yolu açar)" dedi.

Abdurrezzâk ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: "...Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar" kelâmını açıklarken: "Kurtuluş yolu açar" dedi.

Ahmed ve Ahâdîsu'l-Muhtâre ala's-Sahîhayn'da Diyâ'nın Ebû Zer'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Açık ve gizli olan her işinde Allah'dan korkmanı tavsiye ederim. Hiç kimseden bir şey isteme. Hiçbir emaneti alma ve iki kişi arasında bile hüküm verme" buyurmuştur.

Ahmed'in Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sana Allah'dan korkmayı tavsiye ederim. Çünkü bu, her şeyin başıdır. Cihada sarıl, çünkü o, Müslümanın ruhbanlığıdır (kendisini bütünüyle ibadete vermesidir). Allah'ı çokça zikret ve Kur'ân'ı çokça oku. Çünkü bu, gökyüzünde rahatlığın ve yeryüzünde ise zikrindir. "

İbn Sa'd ve Ahmed'in bildirdiğine göre Dirğâme b. Uleybe b. Harmele el- Anberîder ki: Babam bana babasından şöyle anlattı: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) giderek: "Ya Resûlallah! Bana vasiyette bulun" dedim. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'dan kork. Bir mecliste bulunup da kalktığın zaman beğeneceğin şeyler dediklerini işitirsen orada bir daha bulun. Eğer hoşuna gitmeyecek şeyler dediklerini işitirsen o meclise katılmayı terk et" buyurdu.

Ahmed'in Zühd'de bildirdiğine göre Vehb b. Münebbih der ki: Allah'ın indirilmiş olan kutsal kitaplarından bir kitapta şöyle buyurduğunu buldum: "Mümin kulum bana itaat ettiği zaman ben onunla beraberim. O istemeden ona verir, dua etmeden duasını kabul ederim. Müminin ölümünde tereddüt ettiğim kadar hiçbir isteğimde tereddüt etmem. Onun ölümü sevmediğini biliyorum. Ben de onun istemediği bir şeyi yapmak istemem. Ancak ondan kurtuluşu yoktur. Benim katımda olanlar onun için daha hayırlıdır. Eğer bana itaat eder ve emirlerime uyarsa —gökyüzü ve içindekiler, yeryüzü ve içindekiler ona tuzak kuracak olsalar bile— ona onların içinden bir çıkış yolu gösteririm. Bana asi olan ve emirlerime uymayan kişiye de gökyüzünden kendisine gelecek hayırları tutarak önünü keserim, ayaklarının altından yeri çeker ve onu kendi arzularıyla baş başa bırakırım. Bu durumdayken hiçbir şey ona yardım edemez. Birinizin kılıcını bir kenara koyması gibi yeryüzünden sorumlu melek de o şekilde yanımda durmaktadır. Nasıl ki kılıç bir el olmazsa kesemez, kamçı bir el olmazsa vuramazsa benim iznim olmadan bu melek de bu kişiye karşı hiçbir harekette bulunamaz."

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) der ki: Ziyâd, Horasan'da olan Hakem b. Amr el-Ğifârî'ye: "Müminlerin emîri sarıların ve beyazların kendisi için ayrılmasını, altın ve gümüşün Müslümanlar arasında taksim edilmemesini ferman buyurmuştur" diye bir mektup yazdı. O da cevaben: "Mektubun bana ulaştı. Ancak ben Allah'ın Kitabı bana müminlerin emîrinin mektubundan daha önce ulaştı. Vallahi, yeryüzü ve gökyüzü kulu için dar gelse ve bu kul Allah'dan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Allah'ın selamı üzerine olsun" diye yazdı. Sonra: "Ey insanlar! Sabah vakti malınızı almaya gelin" dedi. Onlar da sabah vakti gelince malı aralarında taksim etti.

İbn Ebî Şeybe'nin Urve'den bildirdiğine göre Hazret-i Âişe, Muâviye'ye: "Sana Allah'dan korkmanı tavsiye derim. Eğer Allah'dan korkarsan insanlara karşı sana kâfi gelir. Eğer insanlardan korkarsan Allah'a karşı senin için hiçbir şey yapamazlar" diye bir mektup yazdı.

ed-Duafâ'da İbn Hibbân, Şuabu'l-İmân'da Beyhakî ve el-Emsâl'de el- Askerî'nin Hazret-i Ali'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İhsan ve iyilik, din sahibi veya soylu olanlara da yapılır. Zayıfların cihadı haçtır. Kadının cihadı kocasına itaat edip ona karşı esnek davranmaktır. İnsanlara kendini sevdirmek imanın yarısıdır. İktisad eden kişi fakir duruma düşmez. Sadaka vermekle rızkınızı çoğaltın. Allah mümin kullarının rızkını ancak hesap etmedikleri bir yerden verir. "

Kudâî Müsned'de Cafer b. Muhammed vasıtasıyla babasından, o da dedesinden bildirir: Ebû Bekr, Ömer ve Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh bir yerde toplanarak bir konuda tartıştılar. Ali onlara: "Haydi (bunu sormak) için Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gidelim" dedi. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gittiklerinde: "Ya Resûlallah! Sana bir şey sormaya geldik" dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "İsterseniz sorun, isterseniz niçin geldiğinizi ben size söyleyeyim" buyurdu. Sonra: "Bana rızık konusunda, nereden ve nasıl geldiğini sormak için geldiniz. Allah mümin kullarının rızkını ancak hesap etmedikleri bir yerden verir" buyurdu.

2 ﴿