MÜLK SÜRESİİbnu'd-Durays, Nehhâs, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Mülk Sûresi, Mekke'de nâzil oldu" demiştir. İbn Merdûye, İbnu'z-Zübeyr'den aynısını bildirir. Cüveybir, Tefsîr'de Dahhâk vasıtasıyla İbn Abbâs'tan bildirir: "Üç âyeti dışında Mülk Sûresi, Mekke halkı hakkında nâzil oldu." Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbnu'd-Durays, Hâkim, İbn Merdûye ve Şuabu'l-îman'da Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kur'ân'da otuz âyettik bir sûre var ki okunduğunda kişiye, bağışlanana kadar şefaatçi olur. O da Mülk Süresidir. " Taberânî M. el-Evsat'ta, İbn Merdûye ve el-Muhtâre'de Diyâ'nın Enes'ten bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kur'ân'da öyle bir sûre var ki kendisini okuyanı Cennete sokmadan bırakmaz. O da Mülk Süresidir. " Tirmizî, Hâkim, Taberânî, İbn Merdûye, İbn Nasr ve Delâil'de Beyhaki, İbn Abbâs'tan bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından biri kabir olduğunu bilmediği bir yere çadır kurdu. Ancak kabrin içinde baştan sona kadar Mülk Sûresini okuyan birinin sesiyle karşılaştı. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip bunu anlattığında, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu sûre, okuyan kişiyi koruyan ve kurtaran bir sûredir. Kişiyi kabir azabından kurtarır" buyurdu. İbn Merdûye'nin İbn Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Mülk Sûresi kişiyi kabir azabından koruyan bir sûredir" buyurmuştur. İbn Merdûye, Râfi' b. Hadîc ile Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittik: "Otuz âyettik olan Mülk Sûresi bir defada bana nâzil oldu. Bu sûre kişiyi kabir azabından korur. îhlâs Sûresini namazda okumak, Kur'ân'ın üçte birini okumaya denktir. Kâfirûn Sûresini namazda okumak; Kur'ân'ın dörtte birini okumaya denktir. Zilzâl Sûresini namazda okumak, Kur'ân'ın yarısını okumaya denktir." Abd b. Humeyd Müsned'de, Taberânî, Hâkim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs, adamın birine: "Seni sevindirecek bir hadis aktarayım mı?" diye sorunca, adam: "Tabi ki söyle" karşılığını verdi. Bunun üzerine İbn Abbâs şöyle dedi: "Mülk Sûresini devamlı olarak oku. Onu yakınlarına, ailene, çocuklarına, yakınlarının çocuklarına ve komşularına da öğret. Zira bu sûre kurtarıcı ve savunucu bir sûredir. Kıyamet gününde Yüce Allah'ın huzurunda kendisini okumuş olanı savunur ve Cehennem azabından kurtulmasını ister. Aynı şekilde onu okuyan kişi kabir azabından da kurtulur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: «Bu sûrenin ümmetimden her bir kişinin kalbinde olmasını isterdim» buyurmuştur." İbn Asâkir -zayıf bir senedle- Zührî'den, o da Enes'ten bildirir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sizden öncekilerden biri öldüğü zaman Allah'ın Kitâb'ından Mülk Sûresi dışında bildiği bir şey yoktu. Ölüp de kabrine konulunca melek yanına geldi. Ancak bu sûre meleğin karşısına dikildi. Melek: «Sen Allah'ın Kitâb'ından bir sûresin ve seni üzmek istemem. Ancak sana veya ona veya kendi kendime bile ne bir yararım, ne de bir zararım dokunabilir. Eğer onu korumak istiyorsan Rabbinin yanına git ve ona şefaat dile» deyince, bu sûre Rabbinin huzuruna çıkar. «Rabbim! Filan kişi kitabın arasından beni seçip öğrendi ve okudu. Şimdi ben onun içindeyken sen onu ateşte yakacak mısın? Şayet bunu ona yapacaksan o zaman beni kitabından sil!» deyince, Yüce Allah: «Buna neden bu kadar kızgınsın?» diye sorar. Sûre: «Kızmak hakkım!» deyince, Yüce Allah: «O zaman git! Adamı sana bağışladım ve ona şefaatini kabul ettim» buyurur. Sonrasında sûre geri dönüp meleği kabirden iterek uzaklaştırır. Melek hiçbir şey elde edememenin üzüntüsü içinde oradan ayrılır. Sûre gelip ağzını kabirde yatanın ağzına dayar ve: «Arasıra beni okuyan bu ağza merhaba! Beni içinde taşıyan bu kalbe merhaba! Beni okuyarak namaza duran bu ayaklara merhaba!» der. Bu şekilde kabirde onun yalnızlık ile korkusunu gidermeye çalışır." Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu anlatınca büyük olsun küçük olsun, hür olsun köle olsun ne kadar kişi varsa bu sûreyi öğrendi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sûreyi de kurtarıcı anlamında "el-Münciye" olarak isimlendirdi. İbn Nasr, İbnu'd-Durays, Taberânî, Hâkim ve Şuabu'l-îman'da Beyhaki, İbn Mes'ûd'dan bildirir: Kişi öldüğü zaman melekler ona ayak tarafından yaklaşmak isterler; ancak ayakları: "Bizim taraftan ona yaklaşamazsınız! Zira Mülk Sûresini okuyarak bizimle namaza dururdu" derler. Ona göğsü tarafından yaklaşmak istediklerinde göğsü: "Benim tarafımdan ona yaklaşamazsınız! Zira Mülk Sûresini benimle ezberleyip muhafaza etmişti" der. Baş tarafından ona yaklaşmak istediklerinde bu kez başı: "Benim tarafımdan ona yaklaşamazsınız! Zira Mülk Sûresini benimle okurdu" der. Bu sûre kişiyi kabir azabından koruyan bir sûredir. Tevrat'ta da Mülk Sûresi olarak geçer. Bir gecede bu sûreyi okuyan kişi yeterince çok Kur'ân okumuş sayılır. Taberânî ve İbn Merdûye -ceyyid bir senedle- İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bu sûreyi "el-Mânia (Engelleyen)" olarak isimlendirirdik. Allah'ın Kitâb'ında Mülk Sûresi olarak zikredilir. Bir gecede bu sûreyi okuyan kişi yeterince çok Kur'ân okumuş sayılır." Ebû Ubeyd ve Beyhakî Delâil'de Murra vasıtasıyla İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Kişi öldüğü zaman kabrinde, dört bir tarafında ateşler yakılır. Eğer kişinin ateşe karşı duracak herhangi bir salih ameli yoksa her bir ateş kişinin ona yakın olan bölümünü yemeye başlar. Kur'ân'dan sadece otuz âyetlik bir sûre dışında bir şey bilmeyen bir adam öldü. Aynı şekilde bu ateş başı tarafından ona yaklaşınca bu sûre: "O başıyla beni okurdu" diyerek yaklaşmasına izin vermedi. Kişinin ayakları tarafından yaklaşınca, bu sûre: "O, gece namazına bu ayaklarla durur ve namazında beni okurdu" diyerek yaklaşmasına izin vermedi. Ateş kişinin göğsü tarafından yaklaşmak istediği zaman: "Bu kalbinde beni taşırdı" dedi ve bu şekilde onu ateşten kurtardı." Murra der ki: "Mesrûk ile birlikte bu sûrenin hangi sûre olduğunu öğrenmek için mushafa baktık. Mülk Sûresi dışında otuz âyetli başka bir sûre göremedik." Dârimî ve İbnu'd-Durays, Murra'dan mürsel olarak aynısını bildirir. Saîd b. Mansûr, Amr b. Murra'dan bildirir: "Kur'ân'da onu okuyan kişiyi kabrinde azaba karşı koruyan otuz âyetli bir sûrenin olduğu söylenirdi. Bu sûrenin hangi sûre olduğuna baktıklarında Mülk Sûresi olduğunu gördüler." Deylemî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde ne kadar günah varsa hepsini işlemiş olan ancak Allah'ı tevhid etmiş ve Kur'ân'dan sadece bir sûreyi okumuş olan bir adam kabrinden çıkarılınca Cehenneme atılması emredilir. Ancak bu adamın içinden ışığa benzeyen bir şey hızla çıkar ve: «Allahım! Peygamberine indirdiklerin içinde ben de vardım ve bu kulun da beni okurdu» der. Bu şekilde adamı Cennete sokuncaya kadar şefaatçilik eder. İşte bu ışık kurtarıcı (el- Münciye) olan Mülk Süresidir." Abdurrezzâk Musannef’te İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma namazında Cuma ile A'lâ sûrelerini okurdu. Cuma günü sabah namazında ise Secde ile Mülk sûrelerini okurdu." Deylemî'nin -oldukça zayıf bir senedle- İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah'ın Kitâb'ında otuz âyetlik bir sûre vardır. Uyuyacağı zaman bu sûreyi okuyan kişiye otuz iyilik sevabı yazılır, otuz tane günahı silinir, derecesi otuz derece yükseltilir. Yüce Allah onu kanatlarının altına alması ve uyanıncaya kadar her türlü kötülükten koruması için bir melek gönderir. Bu sûre onu okuyan için kabirde mücadele verip onu savunan bir sûredir, ki o da Mülk Süresidir. " Deylemî -oldukça zayıf bir senedle- Enes'ten bildirir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İlginç bir şey gördüm. Hayattayken günahları çok olan ve ziyadesiyle haddini aşan bir adamın ölüsünü gördüm. Adamın kabrinde azab ayaklan veya başı tarafından ne zaman yaklaşmak istese içinde kuşların zikredildiği sûre bu azabın karşısına dikiliyor ve: «Bu adam beni devamlı okurdu. Rabbim de bana, beni devamlı okuyan kişiye azap vermeyeceğine dair söz verdi» diyerek adamı savunuyordu. Onun savunmasıyla da bu azap o adamdan uzaklaştı." Bundan dolayıdır ki Muhacir ile Ensar bu sûreyi öğrenmeye çalışır ve: "Bu sûreyi öğrenmeyen kişi kaybetmiştir" derlerdi. Bu sûre, Mülk Süresidir. İbnu'd-Durays, Murra el-Hemdânî'den bildirir: "Adamın birine kabrinde azap için dört bir yanından gelindi. Ancak otuz âyetlik bir sûre, kabir azabından kurtarana kadar onu savunup durdu. Mesrûk ile birlikte bu sûrenin hangi sûre olduğunu öğrenmek için mushafa baktığımızda Mülk Sûresi olduğunu gördük." İbn Merdûye'nin Ebu's-Sabâh vasıtasıyla Abdulazîz'den, o da babasından bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Adamın biri bir sûrenin şefaatiyle Cennete girdi. Bu sûre otuz âyetti olan Mülk Süresidir" buyurmuştur. İbn Merdûye, Hazret-i Âişe'den bildirir: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yolculukta olsun, mukîm iken olsun her gece uyumadan mutlaka önce Secde ile Mülk sûrelerini okurdu." 1Bkz. Ayet:2 2"Hükümranlık elinde olan Allah yücedir ve O herşeye kadirdir. O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır." İbn Asâkir'in Hazret-i Ali'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bazı sözler var ki vefatı anında bunları söyleyen kişi Cennete girer. Bunlar da üç defa: «Halîm ve Kerîm olan Allah'tan başka ilah yoktur» sözü, üç defa: «Alemlerin Rabbine hamdolsun» sözü ve bir defa: «Hükümranlık elinde olan Allah yücedir ve O herşeye kadirdir» sözüdür. " İbn Ebi'd-Dünyâ ve Şuabu'l-îman'da Beyhakî'nin bildirdiğine göre Süddî: "O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır..." kelâmını açıklarken: "Kimin ölümü daha çok hatırlayıp ona en güzel şekilde hazırlanacağını ve ondan daha çok korkup (günahlardan) sakınacağını ortaya çıkarmak için ölüm ile hayatı yaratmıştır" dedi. Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "O ölümü ve hayatı yaratandır..." kelâmını açıklarken şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu yönde şöyle buyururdu: "Yüce Allah insanoğlunu ölüme boyun eğdirmiştir. Dünyayı da ona önce yaşama, sonra da ölme yeri kılmıştır. Âhireti de önce ceza, sonra da beka diyarı kılmıştır. " İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "O ölümü ve hayatı yaratandır..." kelâmını açıklarken: "Buradaki hayat Cebrail'in atıdır. Ölüm ise (kıyamet gününde kesilecek olan) alacalı bir koçtur" demiştir. Ebu'ş-Şeyh Azame'de Vehb b. Münebbih'ten bildirir: "Yüce Allah ölümü alacalı renge bürünen ve dört kanadı olan bir koç şeklinde yaratmıştır. Bu kanatlardan biri Arş'ta, biri yıldızlarda, biri doğuda, biri de batıdadır." 3Bkz. Ayet:4 4"O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak görüyor musun? Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz âciz ve bitkin halde sana dönecektir." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır..." kelâmını açıklarken: "Yedi göğü üst üste yedi kat olarak yaratandır" demiştir. İbnu'l-Münzir, İbn Cüreyc'den aynısını bildirir. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Rahmân'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin..." kelâmını açıklarken şöyle demiştir: "Yüce Allah'ın yarattığı bu yedi sema arasında herhangi bir açıklık göremezsin, anlamındadır. Zira tefâvut ifadesi iki şey arasında olan açıklık, çatlaktır." Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde bu iki âyeti açıklarken şöyle demiştir: "Yüce Allah'ın yarattıklarında bir düzensizlik, bir uyumsuzluk bulamazsın. Dönüp dönüp baksan da gözlerin bu yönde herhangi bir kusur bulamadan yorgun, bitkin ve acz içinde geri sana dönecektir." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd, "...Rahmân'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin..." kelâmını: " lafzıyla okumuştur. Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre Alkame, "...Rahmân'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin..." kelâmını: (.....) lafzıyla okurdu. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Çatlak, yarık" olarak açıklamıştır. (.....) ifadesini de: "Çatlak, yarık" şeklinde açıklamıştır. (.....) kelâmını açıklarken de: "Acz içinde ve bitkin bir şekilde" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Fütûr ifadesi çatlak, yarık anlamındadır" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) ifadesini: "Çatlak, yarık" şeklinde açıklamıştır. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Çatlak, yarık" şeklinde açıklamıştır, (.....) kelâmını açıklarken: "Bakışların acz içinde ve bitkin bir şekilde her hangi bir şey bulmadan sana dönecektir" demiştir. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: kelâmını açıklarken: "Acz içinde ve yorgun bir şekilde" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) kelâmını: "Yorgun bir şekilde" şeklinde açıklamıştır. 5Yemin olsun ki, biz, en yakın semâyı (dünya göğünü) kandillerle (yıldızlarla) donattık. Yıldızları, şeytanlar için taşlamalar (şihâblar [ateş alevi/atış taneleri) yaptık. Şeytanlara alevli ateş azâbını hazırladık. 6Rablerine küfreden (O’nu inkâr eden)ler için de cehennem azâbı vardır. O, ne kötü bir dönüş yeridir! 7Bkz. Ayet:8 8(O cehennem,) nerede ise (kâfirlere) öfkesinden çatlayacak (hâle gelir)! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun (cehennemin) bekçileri onlara: "Size (dünyada iken) bir nezîr (siz kâfirler için âhirette korkunç bir azap olacağını bildiren bir peygamber) gelmedi mi?" diye sorarlar. 9Onlar: "Evet, doğrusu bize bir nezîr (âhiretteki azâbı bildiren bir uyarıcı) geldi, fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey (peygamber veya kitap yahut dîn) indirmemiştir, siz büyük bir şaşkınlık içindesiniz demiştik" derler. 1010. (Kâfirler devam ederek:) "Eğer (gönderilen peygamberi) dinleseydik veya (tebliğ edilen âyetleri) düşünüp anlamaya çalışsaydık, (şimdi) şu çılgın cehenneme girenler arasında bulunmazdık!"derler. 11"Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. Neredeyse öfkesinden parçalanacak! İçine her bir topluluğun atılmasında, bekçileri onlara: «Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?» diye sorarlar... Böylece, günahlarını itiraf ederler. Çılgın alevli cehennemlikler yok olsunlar!" İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: (.....) ifadesini: "Bağrışlarını işitirler" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd, Ebû Yahya'dan bildirir: Kişi Cehennem ateşine doğru sürüklenirken ateş ezilip büzülür. Yüce Allah ona: "Neyin var?" diye sorunca, ateş: "Bu kişi benden sana sığınıyordu" der. Bunun üzerine Yüce Allah: "Kulumu bırakın!" buyurur. Başka biri de yine ateşe atılmak üzere sürüklenince: "Rabbim! Senin hakkında olan zannım bu değildi" der. Yüce Allah: "Bana yönelik zannın neydi?" diye sorunca, ateşe sürüklenen kişi: "Rahmetinin beni de kuşatacağını zannediyordum" der. Bunun üzerine Yüce Allah: "Kulumu bırakın!" buyurur. Başka biri de yine ateşe atılmak üzere sürüklenince katırın arpaya bağırması gibi ateş de bu kişiye doğru bağırır. Sonra bu ateş öyle bir iç çekip inler ki bundan korkuya kapılmayan kimse kalmaz. Hennâd ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler" kelâmını açıklarken: "Cehennem, bol suyun içinde azıcık tahılın kaynaması gibi kaynar" demiştir. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Parçalanıp ayrılacak gibi olur" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Parçalanıp dağılacak gibi olur" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Uzak olsun!" şeklinde açıklamıştır. Tastî'nin Mesâil'de bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) ifadesinin anlamını sorunca, İbn Abbâs: "Uzak olsun, anlamındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. Hassân'ın: "Ubey'ye ulaşanlar ona haber versinler Cehennemin en uzak köşesine atılacağını" dediğini işitmez misin?" İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: " likii kelâmını açıklarken: "Suhk, Cehennemde bir vadidir" demiştir. 12"Görmedikleri hâlde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır." İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Görmedikleri hâlde Rablerinden korkanlar..." kelâmını açıklarken: "Bunlar Ebû Bekr, Ömer, Ali ve Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'tır" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İb Cüreyc: "...Bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır" kelâmını açıklarken: "Bu büyük mükâfat Cennettir" demiştir. 15Bkz. Ayet:23 16Bkz. Ayet:23 17Bkz. Ayet:23 18Bkz. Ayet:23 19Bkz. Ayet:23 20Bkz. Ayet:23 21Bkz. Ayet:23 22Bkz. Ayet:23 23"Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin omuzlarında dolaşın ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O'nadır... De ki: «Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!»" İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Yerin omuzlarında dolaşın..." kelâmını açıklarken: "Yerin omuzlarından kasıt dağlarıdır" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Yerin omuzlarında dolaşın..." kelâmını açıklarken: "Yerin omuzlarından kasıt, yeryüzünün her yanı, dört bir tarafıdır" demiştir. İbnu'l-Münzir, Katâde'den bildirir: Buşeyr b. Ka'b, "Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin omuzlarında dolaşın ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O'nadır" âyetini okudu ve cariyesine: "Yerin omuzlarının ne olduğunu bilirsen Allah için özgürsün" dedi. Cariye: "Yerin omuzlarından kasıt dağlarıdır" karşılığını verdi. Büşeyr bunu Ebu'd-Derdâ'ya sorunca, Ebu'd-Derdâ: "Şüphe ettiğin şeyleri bırak da şüphe duymadığın şeylerin peşinden git" dedi. Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Yerin omuzlarında dolaşın..." kelâmını açıklarken: "Yerin omuzlarından kasıt, vadileri ve yollarıyla birlikte yeryüzünün her bir tarafıdır" demiştir. Târih'te Hatîb ve İbnu'n-Neccâr'ın İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Diş ağrısı çeken kişi elini üzerine koysun ve: «Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!» âyetini okusun. " Dârakutnî 'nin el-Efrâd'da İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Diş ağrısı çeken kişi elini üzerine koysun ve yedişer defa: «O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. Biz anlayan bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıklamışızdır» âyeti ile «Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!» âyetini okusun. Allah'ın izniyle ağrısı gidecektir." Taberânî, İbn Adiy, Şuabu'l-İman'da Beyhakî ve Hakîm et-Tirmizî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüce Allah zanaatkar mümin kulu sever" buyurmuştur. Hakîm et-Tirmizî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüce Allah zanaatkâr kulu sever" buyurmuştur. Hakîm et-Tirmizî, Muâviye b. Kurra'dan bildirir: Ömer b. el-Hattâb karşılaştığı bir gruba: "Siz kimsiniz?" diye sorunca, onlar: "Bizler Allah'a tevekkül edenleriz" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Ömer: "Sizler mi tevekkül edenlersiniz! Asıl tevekkül eden kişi, tohumu toprağa attıktan sonra Rabbine tevekkül eden kişidir" dedi. 24Bkz. Ayet:27 25Bkz. Ayet:27 26Bkz. Ayet:27 27"Gökte olanın sızı yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz? O zaman, yer, sarsıldıkça sarsılır... Üzerlerinde açan ve kapatıveren kuşlara bakmazlar mı? Onları ancak Rahmân tutuyor, şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir. Yahut Rahman olan Allah'ın dışında size yardımda bulunabilecek taraftarlarınız kimdir? İnkarcılar sadece aldanmaktadırlar. Allah size verdiği rızkı kesiverîrse, size rızık verecek başka kim vardır? Hayır; onlar, azgınlık ve nefrette direnmektedirler. Yüzükoyun sürünen mi, yoksa doğru yolda düpedüz yürüyen mi daha doğru yoldadır?..Ama onu yakından gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri kararacak ve kendilerine: «İşte sizin isteyip durduğunuz budur!» denilecektir." Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Gökte olanın sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz? O zaman yeryüzü, sarsıldıkça sarsılır" âyetini açıklarken: "Gökte olandan kasıt, Yüce Allah'tır. Yerin sarsıldıkça sarsılması da birbirine girmesi, ters yüz olmasıdır" demiştir. "Üzerlerinde açan ve kapatıveren kuşlara bakmazlar mı?" âyetini açıklarken de: "Kanatlarını açan ve onları çırparak uçan kuşları görmezler mi?" demiştir. Tastî'nin Mesâil'de bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) ifadesinin anlamını sorunca, İbn Abbâs: "Yanlış, batıl içinde olmak anlamındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi (=ğurûr) bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. Hassân'ın: "Ölüm seni beklemekte uzakta Azabı inkar etmen batıla (şeytana) dayanmakta" dediğini işitmez misin?" İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) kelâmını: "Dalâlet içinde direnip duruyorlar" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Hayır! Onlar, azgınlık ve nefrette direnmektedirler" kelâmını açıklarken: "Küfür de diretip duruyorlar" demiştir. "Yüzükoyun sürünen mi, yoksa doğru yolda düpedüz yürüyen mi daha doğru yoldadır?" âyetini açıklarken de: "Dalâlet içinde olan mı yoksa dosdoğru ve hak yolda giden mi daha doğru yoldadır?" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Yüzükoyun sürünen mi, yoksa doğru yolda düpedüz yürüyen mi daha doğru yoldadır?" âyetini açıklarken: "Dalâlet içinde olan mı, yoksa hidayete ermiş olan mı daha doğru yoldadır?" demiştir. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Yüzükoyun sürünen mi..." kelâmını açıklarken: "Bu kişi kafir kişidir. Amellerini hep Allah'a isyan üzerine yaptığı için kıyamet gününde yüzüstü diriltilir" demiştir. "...Yoksa doğru yolda düpedüz yürüyen mi..." kelâmını açıklarken: "Bu kişi de mümin kişidir. Amellerini Allah'a itaat temelinde yaptığı için kıyamet gününde Yüce Allah onu itaat üzerinde diriltir" demiştir. "Ama onu yakından gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri kararacak..." kelâmını açıklarken de: "Allah'ın azabını gördükleri zaman onun dehşetinden yüzleri kapkara kesilir" demiştir. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) kelâmını: "Onun yaklaştığını gördüklerinde" şeklinde açıklamıştır, Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî), "...işte sizin isteyip durduğunuz budur"' kelâmını: (.....) lafzıyla, (.....) harfini şeddesiz (muhaffef) bir şekilde okumuştur. Abd b. Humeyd'in Ebû Bekr b. Ayyâş vasıtasıyla bildirdiğine göre Âsim, "...İşte sizin isteyip durduğunuz budur" kelâmını: (.....) lafzıyla, (.....) harfini şeddeli (musakkel) bir şekilde okumuştur. Ebû Bekr de bu ifadeyi: "Aceleyle istediğiniz" şeklinde açıklamıştır. 30"De ki; Suyunuz yere batarsa, söyleyin, size kim temiz bir su kaynağı getirebilir?" İbnu'l-Münzir ve Fâkihî, İbnu'l-Kelbî'den bildirir: "De ki: Suyunuz yere batarsa, söyleyin, size kim temiz bir su kaynağı getirebilir?" âyeti Zemzem kuyusu ile Meymûn b. el-Hadramî'nin kuyusu hakkında nâzil oldu ki her ikisi de Cahiliye insanlarının kullandığı kuyulardı." Fâkihî der ki: "Mekke kuyularının suları çok çabuk çekilip kuruyordu." İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) kelâmını: "Suyunuz yerin dibine doğru çekilip giderse" şeklinde açıklamıştır. (.....) ifadesini de: "Akan bir su" şeklinde açıklamıştır. İbnu'l-Münzir'in İbn Cüreyc vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) kelâmını: "Suyunuz yerin dibine doğru çekilip gitse" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) ifadesini: "Çekilip giderse" şeklinde açıklamıştır. (.....) ifadesini de: "Akan bir su" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Herkesçe görülen su" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd, Mücâhid ile İkrime'den aynısını bildirir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Tatlı su" şeklinde açıklamıştır. |
﴾ 0 ﴿