17"Yine: 'Doğrusu aramızda iyiler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır. Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık. Şüphesiz anladık ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah'ı aciz bırakamayacağız, başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız. Doğrusu biz hidayet rehberini işitince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar. Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var' dediler. Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır. Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır. Şayet doğru yolda gitselerdi, onlara bol su verirdik. Bu nimetimiz onları imtihan etmek içindir. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır." İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Doğrusu aramızda iyiler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır. Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık" âyetini açıklarken: "İçimizde Müslüman olan da müşrik olan da vardı. İçimizden her bir topluluk kendi arzusuna göre bir yol tutturmuştu" demiştir. Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) âyetinin anlamı nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: "Dağılmış, dört bir yöne saçılmış anlamındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. Şairin: "Ben demiştim... Zeyd'in miğfersiz kaldığı Ve süvarilerinin dağılıp dört bir tarafa kaçıştığı bir günde... " dediğini işitmez misin?" Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) âyetini: "Ayrı ayrı yollar tutmak" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık" âyetini açıklarken: "İçimizde Müslüman olanlar da kafir olanlar da vardı, anlamındadır" demiştir. Ebu'ş-Şeyh'in Azame'de bildirdiğine göre Süddî: "...Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Cinler de sizin gibidir. Onların da kimi Kaderiyye mezhebinden, kimi Murcie'den, kimi Rafizilerden kimi de Şii'lerdendir." İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "Şüphesiz anladık ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah'ı aciz bırakamayacağız, başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız" âyetini açıklarken: "Yeryüzünde Allah'ın iradesine karşı koyamayacağımız gibi kaçmakla da onun elinden kurtulamayacağız, anlamındadır" demiştir. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar" âyetini açıklarken: "Ne iyiliklerinin eksiltilmesinden ne de kötülüklerinin arttırılmasından korkar" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: "...Ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar" âyetini açıklarken: "İyilikleri eksiltilip haksızlığa uğrama veya başkalarının günahını yüklenme gibi bir korku taşımaz" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "...Ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar" âyetini açıklarken: "Amellerinden hiçbir şey eksiltilmez ve başkasının günahı kendisine yüklenmez" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini: "İçimizde haktan sapanlar da vardır" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini: "İçimizde zalim olanlar da vardır" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: "...Hak yoldan sapanlar da var" âyetini açıklarken: "Bunlar zalim ve zorbalardır" demiştir. "Şayet doğru yolda gitselerdi, onlara bol su verirdik" âyetini açıklarken de: "Şayet hepsi de bize iman etmiş olsalardı dünyada onlara bol nimet ve refah verirdik" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Şayet doğru yolda gitselerdi, onlara bol su verirdik" âyetini açıklarken: "Şayet kendilerine emrettiğimiz şeyleri yerine getirselerdi onlara akarsular verirdik" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Şayet doğru yolda gitselerdi, onlara bol su verirdik" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Şayet Allah'a gereği gibi itaat edip emirlerini yerine getirselerdi sonunda fitneye düşecek kadar bolca mal verirdik. Allah'a yemin olsun ki Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı da aynı duruma düşmüştü. Onlar da Allah'ın emirlerini dinleyip gereği gibi O'na itaat ettiler. Bunun karşılığında kendilerine Kisra ile Kayser'in hazineleri verildi. Ancak bu bolluk onları fitneye düşürüp halifelerini öldürmeye kadar götürdü." Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Şayet doğru yolda gitselerdi, onlara bol su verirdik" âyetini açıklarken: "Şayet İslam yoluna girselerdi onlara bolca mal verirdik" demiştir. Tastî'nin Mesâil'de bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) âyetinin anlamını sorunca, İbn Abbâs: "Bolca akan su, anlamındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. Şairin: "Öyle kalabalık bir ordu yaklaşıyor ki Akarsularla yetişmiş bir ekini andırıyor" dediğini işitmez misin?" Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Süddî'den bildirir: Hazret-iÖmer: "Şayet doğru yolda gitselerdi, onlara bol su verirdik. Bu nimetimiz onları imtihan etmek içindir..." âyetini okudu ve: "Su nerede ise mal da oradadır. Mal da nerede olursa fitne ile imtihan da oradadır" dedi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İkrime: "...Onlara bol su verirdik" âyetini açıklarken: "Onlara bolca mal verirdik, anlamındadır" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ebû Mâlik: "...Onlara bol su verirdik" âyetini açıklarken: "Sudan kasıt, maldır ve onlara bolca mal verirdik, anlamındadır" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Rabî' b. Enes: "...Onlara bol su verirdik" âyetini açıklarken: "Onlara refah içinde bir hayat ihsan ederdik" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Bu nimetimiz onları imtihan etmek içindir. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Böylesi bol nimetleri de onları denemek için verirdik. Ancak buna rağmen Rabbinin zikrinden yüz çevirecek kişi, şiddeti gittikçe artan bir azaba maruz kalır." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: Bu nimetimiz onları imtihan etmek içindir. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Kendileri için takdir edilene gelmeleri için onları bu nimetlerle imtihan ederdik. Rabbinin zikrinden yüz çevirecek olanı da çetin bir azaba maruz bırakırız." Hennâd, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır" âyetini açıklarken: "Bu, Cehennemde ateşten bir dağdır" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır" âyetini açıklarken: "Rahat yüzü görmeyecektir, anlamındadır" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "...Onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır" âyetini açıklarken: "Rahat yüzü göstermeyecek bir azaptır" demiştir. Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: "...Onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır" âyetini açıklarken: "Yüce Allah'tan, rahat yüzü göstermeyecek bir azaptır" demiştir. Hennâd'ın bildirdiğine göre Mücâhid ve Ikrime: (.....) âyetini: "Çetin bir azap" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Âsim, "...Onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır" âyetini (.....) lafzıyla, (.....) harfiyle okumuştur. |
﴾ 17 ﴿