İNFİTÂR SÛRESİ

 

İbnu'd-Durays, Nehhâs, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "İnfitâr Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir.

İbn Merdûye, İbnu'z-Zübeyr'den aynısını bildirir.

Nesâî, Câbir'den bildirir: Mûaz bir cemaate namaz kıldırdı. Ancak namazı uzun tutunca Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Ey Muâz! (Uzatarak) fitne çıkarmak mı istiyorsun? Neden A'lâ veya Duhâ veya İnfitâr sûrelerinden birini okumuyorsun?" buyurdu.

1

Bkz. Ayet:5

2

Bkz. Ayet:5

3

Bkz. Ayet:5

4

Bkz. Ayet:5

5

"Gök yarıldığı zaman, yıldızlar saçıldığı zaman, denizler kaynaştığı zaman, kabirlerin içi dışa çıktığı zaman herkes önden gönderdiklerini ve geride bıraktıklarını öğrenecektir."

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) âyetini: "Gök yarılıp yırtıldığı zaman" şeklinde açıklamıştır.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin el-Ba's'da İkrime vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Denizler kaynaştığı zaman" âyetini açıklarken: "Denizlerin sularının birbirine karışmasıdır" demiştir. "Kabirlerin içi dışa çıktığı zaman" âyetini açıklarken de: "Kabirlerin deşilip içindekilerin dışarıya çıkarılmasıdır" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Rabî' b. Huseym, İnfitâr Sûresi'nin 3. âyetini: (.....) lafzıyla okumuş ve: "Denizler taştığı zaman" şeklinde açıklamıştır.

Abdurrezzâk ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Denizler kaynaştığı zaman" âyetini açıklarken: "Denizler önce birbirine karışır sonra suyu çekilip gider" demiştir.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "Kabirlerin içi dışa çıktığı zaman" âyetini açıklarken: "Kabirlerin deşilip içindeki ölülerin dışarıya çıkarılmasıdır" demiştir.

İbnu'l-Mubârek Zühd'de, Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: "Herkes önden gönderdiklerini ve geride bıraktıklarını öğrenecektir" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Önden gönderdikleri yaptığı iyi işlerdir. Geride bıraktıkları da kendisiyle amel edilen iyi bir sünnettir. Böylesi bir sünnetle amel edenlerin sevabı gibi kendisine de sevap yazılır. Onların sevaplarında da bir eksilme olmaz. Veya kendisiyle amel edilen kötü bir sünnettir. Böylesi bir sünnetle amel edenlerin günahı kadar kendisine de günah yazılır. Onların günahlarında da bir eksilme olmaz."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Herkes önden gönderdiklerini ve geride bıraktıklarını öğrenecektir" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Önden gönderdikleri iyi veya kötü yaptığı amellerdir. Geride bıraktıkları ise kendisiyle amel edilen bir sünnettir."

Hâkim'in Huzeyfe'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kim hayırlı bir sünnet (gelenek) ortaya koyar da başkaları da o sünnete uyarsa hem kendi sevabı, hem de o sünnete uyanların sevabı kadarı kendisine yazılır. Onların sevaplarında da herhangi bir eksilme olmaz. Kim de kötü bir sünnet ortaya koyar da başkaları da o sünnete uyarsa hem kendi günahı hem de o sünnete uyanların günahı kadarı kendisine yazılır. Onların günahlarında da herhangi bir eksilme olmaz." Ravi der ki: Ardından Huzeyfç: "Herkes önden gönderdiklerini ve geride bıraktıklarını öğrenecektir" âyetini okudu.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime: "Herkes önden gönderdiklerini ve geride bıraktıklarını öğrenecektir" âyetini açıklarken: "Yüce Allah'ın kendisine emrettiği şeylerden yaptığı ile heba ettiklerini öğrenir" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde bu âyeti açıklarken: "Herkes yaptığı hayırlı şeyleri ve Yüce Allah'ın üzerinde olan haklarından yerine getirmediklerini öğrenir" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "Herkes önden gönderdiklerini ve geride bıraktıklarını öğrenecektir" âyetini açıklarken: "Kişi yaptığı iyi şeyler ile düşündüğü ancak yapmadığı şeyleri öğrenir" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Herkes önden gönderdiklerini ve geride bıraktıklarını öğrenecektir" âyetini açıklarken: "Yaptığı hayırlı şeyler ile kendisine emredildiği halde yapmadığı şeyleri öğrenir" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Atâ: "Herkes önden gönderdiklerini ve geride bıraktıklarını öğrenecektir" âyetini açıklarken: "Hayatta iken yaptığı şeyler ile öldükten sonra geride bıraktığı, başkaları tarafından yapılan sünnetlerdir (âdetlerdir)" demiştir.

6

Bkz. Ayet:8

7

Bkz. Ayet:8

8

"Ey insan! Kerîm olan Rabbıne karşı seni aldatan nedir? O ki seni yarattı, seni düzgün ve dengeli kılıp, ölçülü bir biçim verdi. Seni dilediği sûrette oluşturdu."

Saîd b. Mansûr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb: "Ey insan! Kerîm olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?" âyetini okudu ve: "Vallahi onu aldatan cahilliğidir" dedi.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime: "Ey insan! Kerîm olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?" âyetini açıklarken: "Burada söz konusu olan kişi Ubey b. Haleftir" demiştir.

Abd b. Humeyd, Sâlih b. Mismâr'dan bildirir: Bana ulaşana göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), "Ey insan! Kerîm olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?" âyetini okumuş ve: "Onu aldatan cahilliğidir" buyurmuştur.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Rabî' b. Huseym: "Ey insan! Kerîm olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?" âyetini açıklarken: "Onu aldatan cahilliğidir" demiştir.

İbnu'l-Münzir ve Hâkim, Saîd b. el-Müseyyeb vasıtasıyla Ebû Hureyre'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), İnfitâr Sûresi'nin 7. âyetini: (.....) lafzıyla, şeddeli bir şekilde okurdu.

Buhârî Târih'de, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Şâhin, İbn Kâni', Taberânî, Bâverdî ve İbn Merdûye, Mûsa b. Ali'den, o babasından, o da dedesinden bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Çocuk olarak neyin oldu?" diye sorunca, ben: " Resûlallah! Neyim olabilir ki? Ya erkektir ya da kızdır" dedim. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Peki, kime benziyor?" diye sorunca, ben: " Resûlallah! Kime benzeyebilir ki? Ya babasına ya da annesine benzeyecek" dedim. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yavaş ol! Böyle deme! Zira nutfe rahimde yerleştiği zaman suretini vermek üzere Yüce Allah kendisi ile Âdem arasındaki bütün nesilleri toplar. Yüce Allah'ın Kitâb'ındaki «Seni dilediği surette oluşturdu» âyetini okumaz mısın? Âdem ile aranda olan nesilden de dilediği birinin suretinde onu yaratır."

Hakîm et-Tirmizî, Taberânî üç Mücem'inde, İbn Merdûye ve Beyhakî el- Esmâ' ve's-Sifât'ta -ceyyid bir senedle- Mâlik b. el-Huveyris'ten bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüce Allah bir canı yaratmak istediği zaman erkek ile kadının ilişkiye girmelerini sağlar. Bu ilişkide erkeğin suyu kadının tüm damar ile sinirlerinde dolaşır. Yedinci gün olduğu zaman da Yüce Allah (o cana suret vermek için) kişinin Âdem'e kadar olan soyunun tümünü bir araya getirir" buyurdu ve: "Seni dilediği sûrette oluşturdu" âyetini okudu.

Hakîm et-Tirmizî, Abdullah b. Büreyde'den bildirir: Ensar'dan bir adamın karısı siyah bir çocuk doğurdu. Bunu gören adam karısının elinden tutup Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldi. Kadın: "Seni hakla gönderene yemin olsun ki ben bununla evlendiğim zaman bakireydim. Evlendikten sonra da ondan başka kimseyle birlikte olmuş değilim" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Doğru söylüyorsun. Senin, soyuna çeken doksan dokuz damarın vardır. Kocanın da o kadar vardır. Çocuğa suret verileceği zaman bu damarların tümü de harekete geçer ve her biri de Yüce Allah'tan bu çocuğu kendisine benzetmesini ister" buyurdu.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Seni dilediği sûrette oluşturdu" âyetini açıklarken: "Dilerse çirkin, dilerse güzel kılar. Dilerse anneye, dilerse babaya, dilerse dayıya, dilerse de amcaya benzetir" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve Râmehurmuzî'nin el-Emsâl'de bildirdiğine göre Ebû Salih: "Seni dilediği sûrette oluşturdu" âyetini açıklarken: "Dilerse seni eşek suretinde, dilerse domuz suretinde, dilerse at suretinde, dilerse de insan suretinde yaratır" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İkrime: "Seni dilediği sûrette oluşturdu" âyetini açıklarken: "Dilerse seni maymun suretinde, dilerse de domuz suretinde yaratır" demiştir.

9

"Hayır! Sîz yine de dini yalanlıyorsunuz."

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Hayır! Siz yine de dini yalanlıyorsunuz" âyetini açıklarken: "Dinden kasıt, hesap günüdür" demiştir.

10

Bkz. Ayet:11

11

"Hâlbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır."

İbn Cerîr, İbn Abbâs'tan bildirir: "Yüce Allah insan için (meleklerden) gece iki, gündüz de iki bekçi görevlendirmiştir. Bu bekçiler de onun amellerini kayda geçer, yaptıklarını yazarlar."

Bezzâr'ın İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah tamamen çıplak kalmanızı istemez. Bunun için Yüce Allah'ın meleklerinden utanın ve tamamen çıplak kalmayın. Bu değerli yazıcı melekler de taharet yaparken, cenabetken ve yıkanırken olmak üzere üç durum dışında sizden asla ayırtmazlar."

İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Bir öğle vakti Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) dışarı çıktığında bir adamın boş ve tenha bir yerde, açıkta yıkandığını gördü. Allah'a hamdu senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu: "Allah'tan korkun ve değerli yazıcılar olan meleklere gereken saygıyı gösterin. Bu yazıcı melekler iki durum dışında da sizden asla ayrılmazlar. Biri kişinin helâda olduğu zamandır. Diğeri de kişinin eşiyle birlikte olacağı zamandır. Zira bunlar, Yüce Allah'ın onları isimlendirdiği gibi pek saygın meleklerdir. Kişi böylesi durumlarda ya bir duvarın ya da devesinin arkasında kendini gizlesin. Bunu yaptığı zaman bu melekler ona bakmazlar."

Bezzâr'ın Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her gün hafaza melekleri kişinin o gün yaptıkları amelleri huzura çıkardıklarında Yüce Allah sahifenin başı ile sonunda kişinin istiğfar ettiğini (bağışlanma dilediğini) gördüğü zaman: «Kulumun, sahifenin başı ile sonu arasında yaptığı tüm günahları bağışladım» buyurur. "

12

(İyilik ve kötülük olarak) ne yaparsanız bilirler.

13

Hiç şüphe yok ki, iyiler (Mü'minler/îmanlarında sâdık ve samimi olanlar), na’îm (cennetin) de,

14

Fâcirler (kâfirler) ise, cahîmde (cehennemde)dirler.

15

Dîn (ceza) günü oraya (cehenneme) gireceklerdir.

16

Oradan asla çıkarılacak değildirler. (Kabirlerinde de o ateşin sıkıntısından kurtulamayacaklardır.)

17

Bkz. Ayet:19

18

Bkz. Ayet:19

19

"Dîn gününün ne olduğunu bilir misin? Evet, din gününün ne olduğunu nereden bileceksin? O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah'a kalmıştır."

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Din gününün ne olduğunu bilir misin?" âyetini açıklarken: "Kıyamet gününe değer ve büyüklüğünden dolayı din günü denilmiştir. Bu günde insanlar amellerine göre hesaba çekilir, herkes eksiksiz bir şekilde hakettiğini elde eder" demiştir. "...O gün iş Allah'a kalmıştır" âyetini açıklarken de: "O günde Âlemlerin Rabbi olan Allah'tan başka hiç kimse hiçbir konuda ne bir hüküm verebilir, ne de elinden bir şey gelebilir" demiştir.

0 ﴿