TÂRIK SÛRESİ
İbnu'd-Durays, Nehhâs, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Târik Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir. Ahmed, Buhârî Târih'de, Taberânî ve İbn Merdûye, Hâlid el-Advânî'den bildirir: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yardım istemek üzere bize geldiğinde onu Sakîf çarşısında gördüm. Yayına veya asasına dayanmış bir şekilde Târik Sûresi'ni sonuna kadar okudu. Cahiliye'deyken öğrendiğim bu sûreyi Müslüman olduktan sonra da okudum." Nesâî, Câbir'den bildirir: Muâz akşam namazını kıldırırken Bakara ile Nisâ sûrelerini okuyunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Muâz! (Namazı uzatarak) fitne çıkarmak mı istiyorsun! Târik ile Şems sûrelerini veya benzeri sûreleri okusaydın yetmez miydi?" buyurdu. 1Bkz. Ayet:4 2Bkz. Ayet:4 3Bkz. Ayet:4 4"Göğe ve Tarık'a andolsun. Târık'ın ne olduğunu nereden bileceksin? O, delen yıldızdır. Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur." İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Göğe ve Tarık'a andolsun" âyetini açıklarken: "Rabbin burada Târık'a yemin etmiştir. Târik da gece vakti sana gelen her bir şeydir" demiştir. Abd b. Humeyd, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: İbn Abbâs'a: "Göğe ve Târık'a andolsun" âyetini sorduğumda: 'Târık'ın ne olduğunu nereden bileceksin?" karşılığını verdi. "Andolsun o sinenlere" âyetini sorduğum: "O akıp akıp yuvasına gidenlere" karşılığını verdi. "Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı..." âyetini sorduğumda: "...Maliki bulunduğunuz cariyeler müstesna..." karşılığını verdi. "Sen ne diyorsun?" dediğimde de: "Sorduğun şeyler konusunda duyduğun şeylerden başka bir şey bilmiyorum" karşılığını verdi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Göğe ve Târık'a andolsun" âyetini açıklarken: "Geceye ve gece vakti kişinin başına gelen şeylere yemin edilmiştir" demiştir. "Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur" âyetini açıklarken de: "Her bir kişinin kendisini gözeten melekleri vardır" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in Azame'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini: "Işık saçan yıldız" şeklinde açıklamıştır, (.....) âyetini de: "Herkesin üzerinde bir gözetici vardır" şeklinde açıklamıştır. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "Göğe ve Târık'a andolsun" âyetini açıklarken: "Târik, gündüz gizlenip gece vakti görünen yıldızdır" demiştir. "Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur" âyetini açıklarken de: "Her bir kişinin üzerinde amelini, ecelini ve rızkını tespit edip muhafaza edenler vardır" demiştir. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Göğe ve Târık'a andolsun" âyetini açıklarken: "Târik, gece vakti yıldızların açığa çıkmasıdır" demiştir. "O, delen yıldızdır" âyetini açıklarken: "Işığıyla karanlıkları delip geçen yıldızdır" demiştir. "Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur" âyetini açıklarken de şöyle demiştir: "Her bir insanın üzerinde onu gözeten melekler vardır. Kişinin ameli, rızkı ve ecelini tespit edip bunu muhafaza ederler. Kişi öldüğünde de Rabbinin katına çıkarılır." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini: "Işık saçan yıldız" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: "O, delen yıldızdır" âyetini açıklarken: "Süreyya yıldızıdır" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Husayf: "O, delen yıldızdır" âyetini açıklarken: "Göğün haberlerini dinlemek isteyenleri delip geçendir" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Âsim, "Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur" âyetini: (.....) lafzıyla, (.....) ifadesindeki Lâm harfini şeddeli vefetha ile okumuştur. 5Bkz. Ayet:10 6Bkz. Ayet:10 7Bkz. Ayet:10 8Bkz. Ayet:10 9Bkz. Ayet:10 10"İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. O, sırt ile göğüs kemikleri arasından çıkar. Elbette (Allah'ın) onu döndürmeye gücü yeter. O gün bütün sırlar ortaya dökülür. O gün insanın gücü de, yardımcısı da Olmaz." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime: "İnsan neden yaratıldığına bir baksın!" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Burada kastedilen kişi Ebu'l- Eşüddeyn'dir. Zira bir deri parçasının üzerinde durur ve: "Ey Kureyşliler! Beni bu deri parçasının üzerinden atana şunu şunu vereceğim" derdi. Yine şöyle derdi: "Muhammed, Cehennem bekçilerinin on dokuz tane olduğunu söylüyor. Ben tek başıma onlardan on tanesiyle baş ederim. Siz de kalan dokuzla baş edin." Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "O, sırt ile göğüs kemikleri arasından çıkar" âyetini açıklarken: "Erkeğin sırtı ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkan bir sudur ki bu ikisi olmadan çocuk da olmaz" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Ebzâ: "Sulb erkekte, terâib ise kadında olur" demiştir. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "O, sırt ile göğüs kemikleri arasından çıkar" âyetini açıklarken: "Boyun ile boğaz arasından gelen bir sudan çıkmıştır" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Terâib, köprücük kemiğinden daha aşağıda olan bir yerdir" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini açıklarken: "Bundan kasıt, kadının terâibi'dir ki o da gerdanlığın yeridir" demiştir. Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) ifadesinin anlamı nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: "Terâib, kadının gerdanlık yeri, gerdanıdır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. Şairin: "Gerdanına sürdüğü zafiranla Boynu ile boğazı parıldıyor" dediğini işitmez misin?" Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İkrime'ye: "O, sırt ile göğüs kemikleri arasından çıkar" âyetini sorulunca şöyle dedi: "Erkeğin sırtı ile kadının gerdanı altından çıkan bir sudur, anlamındadır. Şairin: "Gerdanına taktığı inci kolye ile Boynu ile boğazı parıldıyor" dediğini işitmez misin?" İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Terâib, kadının iki göğüs arasındaki yeridir" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "Terâib, göğüstür" demiştir. Abd b. Humeyd, İkrime, Atiyye ve Ebû İyâd'dan aynısını bildirir. Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Terâib, göğsün alt kısmında her iki taraftan dörder kaburga kemiğidir" demiştir. Abdurrezzâk ve İbnu'l-Münzir, A'meş'ten bildirir: "Çocuktaki kemik ile sinirler erkeğin suyundan, et ile kan da kadının suyundan oluşur." Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "O, sırt ile göğüs kemikleri arasından çıkar" âyetini açıklarken: "Erkeğin beli ile boğaz arasındaki bölgeden çıkan bir suyla yaratılır" demiştir. "Elbette onu döndürmeye gücü yeter" âyetini açıklarken: "Yüce Allah öldükten sonra tekrar onu diriltmeye, eski haline getirmeye kadirdir" demiştir. "O gün bütün sırlar ortaya dökülür" âyetini açıklarken: "Gizlediğiniz ne varsa bir gün ortaya dökülecektir. Onun için gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyler hep hayırlı şeyler olsun" demiştir. "O gün insanın gücü de yardımcısı da olmaz" âyetini açıklarken de şöyle demiştir: "O gün kişinin başına gelecekleri engellemeye gücü yetmez. Allah'a karşı da kendisine yardım edecek kimseyi de bulamaz." Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Elbette onu döndürmeye gücü yeter" âyetini açıklarken: "Yüce Allah ihtiyarı genç, genci de ihtiyar gibi yapmaya kadirdir" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Elbette onu döndürmeye gücü yeter" âyetini açıklarken: "Yüce Allah kişiden çıkan nutfeyi çıktığı yere geri döndürmeye kadirdir" demiştir. Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime: "Elbette onu döndürmeye gücü yeter" âyetini açıklarken: "Yüce Allah kişiyi (nutfeyi) çıktığı omurgaya geri döndürmeye kadirdir" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Ebzâ: "Elbette onu döndürmeye gücü yeter" âyetini açıklarken: "Yüce Allah kişiyi nutfe olarak babasının sulbüne geri çevirmeye kadirdir" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Elbette onu döndürmeye gücü yeter" âyetini açıklarken: "Yüce Allah kişiyi öldükten sonra tekrar diriltmeye kadirdir" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Rabî' b. Huseym: "O gün bütün sırlar ortaya dökülür" âyetini açıklarken; "Bu sırlar insanlardan gizlediğiniz şeylerdir. Oysa bunlar Allah için aşikardır. Bu tür şeyleri de kendi ilaçlarıyla tedavi edin" dedi. Kendisine: "Bunların tedavisi nedir?" diye sorulunca: "Tövbe edip aynı şeyi bir daha yapmarnandır" dedi. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Atâ: "O gün bütün sırlar ortaya dökülür" âyetini açıklarken: "Ortaya dökülecek bu sırlardan kasıt namaz, gusül ve cenabetliktir" demiştir. İbnu'l-Münzir, Yahya b. Ebî Kesîr'den aynısını bildirir. Beyhakî'nin Şuabu'l-îman'da Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah namaz, zekat, Ramazan orucu ve gusül olmak üzere dört konuda kullarına güveni esas kılmıştır. «O gün bütün sırlar ortaya dökülür» âyetinde bahsedilen ve ortaya dökülecek olan sırlar da bunlardır." 11Bkz. Ayet:17 12Bkz. Ayet:17 13Bkz. Ayet:17 14Bkz. Ayet:17 15Bkz. Ayet:17 16Bkz. Ayet:17 17"Dönüşlü göğe ve yarılan yeryüzüne and olsun kî o ayıran bîr sözdür. O, boş bir söz değildir. Onlar bîr düzen kuruyorlar, ben de bîr düzen kurmaktayım. Onun İçin kafirlere mühlet ver, onlara biraz zaman tanı!" Abdurrezzâk, Firyâbî, Abd b. Humeyd, Buhârî Târih'de, İbn Cerîr, İbnu'l- Münzir, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh Azame'de, Hâkim ve ibn Merdûye'nin değişik kanallardan bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Dönüşlü göğe ve yarılan yeryüzüne and olsun" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Göğün dönüşlü olması yağmurları arda arda yağdırmasıdır. Yeryüzünün yarılması da toprağı yarıp çıkan bitkilerden dolayıdır." Abd b. Humeyd de Saîd b. Cübeyr, İkrime, Ebû Mâlik, İbn Ebzâ ve Rabî' b. Enes'ten aynısını bildirir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Dönüşlü göğe ve yarılan yeryüzüne and olsun" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Göğün dönüşlü olması yağmurları arda arda yağdırmasıdır. Yeryüzünün yarılması da vadiler, sellerin açtığı yarıklar ve geçitler dolasıyladır." Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Atiyye: "Dönüşlü göğe ve yarılan yeryüzüne and olsun" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Göğün dönüşlü olması yağmurları arda arda yağdırmasıdır. Yeryüzünün yarılması her yıl biten bitkiler dolayısıyla yarılmasıdır." İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Yarılan yeryüzüne and olsun" âyetini açıklarken: "Yeryüzünün yarılması vadiler dolayısıyladır" demiştir. İbn Mende ve Deylemî, Muâz b. Enes'ten bildirir: "Yarılan yeryüzüne and olsun" âyeti konusunda Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'ın izniyle yer yarılır ve içindeki ürün ile bitkileri dışarı verir" buyurmuştur. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: "Dönüşlü göğe ve yarılan yeryüzüne and olsun" âyetini açıklarken: "Gök yağmur sayesinde her yıl insanlara rızıklarını yeni baştan çıkarır. Öyle olmasaydı insanlar da sürüleri de telef olup giderdi. Yer de gördüğünüz gibi toprağı yarılır ve insanlara değişik bitkiler, ürünler verir" demiştir. "O ayıran bir sözdür. O, boş bir söz değildir" âyetini açıklarken: "Kur'ân hak ile batılı birbirinden kesin bir şekilde ayırır ve hüküm olarak sözünü söyler. Boşuna ve oyun diye söylenmiş değildir" demiştir. "Onun için kafirlere mühlet ver, onlara biraz zaman tanı!" âyetini açıklarken de: "İnkar edenlere mühlet ver ve onları az daha kendi hallerine bırak. Âyetteki Rüveyd ifadesi 'Az' anlamındadır" demiştir. Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) âyetinin anlamı nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: "Kur'ân boş ve şakadan söz söylemez" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. Kays b. Rifâ'a'nın: "Bilmiyorum ama sanırım anlayacağım Söylenenler şaka mı yoksa ciddi mi" dediğini işitmez misin?" İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: (.....) âyetini: "Kur'ân oyun ve eğlence için inmiş değildir" şeklinde açıklamıştır. Abd b. Humeyd, Mücâhid'den bu yorumun aynısını bildirir. İbn Merdûye, Hazret-i Ali'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Cebrâil geldi ve: «Ey Muhammed! Ümmetin senden sonra ayrılığa düşecek» dedi. Ona: «Ey Cebrâil! Bu durumdan çıkış yolu nedir?» diye sorduğumda: «Bu durumdan çıkış, ancak Allah'ın Kitab'ıyla olur. Büyüklenenler onunla yere çalınır. Ona tutunan kurtulurken ondan uzaklaşan helak olur. O (hak ile batılı) ayıran bir sözdür. Boş bir söz değildir» karşılığını verdi." İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "O ayıran bir sözdür. O, boş bir söz değildir" âyetini açıklarken: "O Kur'ân hak bir sözdür ve içinde batıl bir şey yoktur" demiştir. "Onun için kafirlere mühlet ver, onlara biraz zaman tanı!" âyetini açıklarken de: "Onlara yakın bir zamana kadar mühlet ver, kendi hallerine bırak" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Süddî: "Onun için kafirlere mühlet ver, onlara biraz zaman tanı!" âyetini açıklarken: "Kendileriyle savaşmanıza izin ve emir verene kadar onları kendi hallerine bırak" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Dârimî, Tirmizî, Muhammed b. Nasr ve İbnu'l-Enbârî Mesâhifde Hâris el-A'var'dan bildirir. Mescide girdiğimde cemaatin kendi aralarında boş şeyler konuştuklarını gördüm. Bunun üzerine Ali'nin yanına geldim ve bu gördüğümü ona anlattım. Ali şöyle dedi: "Gerçekten bunu yapıyorlar mı? Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): "İlerde büyük bir fitne olacak!" buyurduğunu işittim. "Yâ Resûlallah! Ondan nasıl kurtulabiliriz?" diye sorduğumda şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın Kitâb'ında sizden öncekiler ve sonrakiler hakkında bilgi ve haberler, aranızdaki meseleler için de hükümler bulunmaktadır. İçindekiler boş sözlerden uzak, hak sözlerdir. Her kim büyüklenerek onu bırakırsa Yüce Allah onun işini bitirir. Doğru yolu Kur'ân'dan başka bir yerde arayanı Yüce Allah dalâlete düşürür. Kur'ân, Yüce Allah'ın kopmaz ipidir. Hikmetli sözleridir, dosdoğru yoludur. Kur'ân'la arzular bozulmaz, âlimler Kur'ân'dan doymaz. Diller onu okurken dolaşmaz, çok tekrarlansa da bıkkınlık vermez, şaşırtıcı yönleri de tükenmez. Öyle bir kitaptır ki cinler bile onu duyduklarında uzak duramazlar ve: «...Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kur'ân dinledik de ona inandık...» derler. Ona göre konuşan doğru söyler. Onunla hüküm veren âdil davranmış olur. Onunla amel eden mükâfatlandırılır. Ona davet eden dosdoğru yola iletir. " Muhammed b. Nasr ve Taberânî, Muâz b. Cebel'den bildirir: Bir defasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) çıkacak fitnelerden bahsetti ve bunların büyük ve ağır olacağını söyledi. Ali b. Ebî Tâlib: "Yâ Resûlallah! Bu fitnelerden çıkış yolu nedir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bunlardan tek çıkış yolu Allah'ın Kitâb'ındadır. Yüce Allah'ın Kitâb'ında sizden öncekiler ve sonrakiler hakkında bilgi ve haberler, aranızdaki meseleler için de hükümler bulunmaktadır. Her kim büyüklenerek onu bırakırsa Yüce Allah onun işini bitirir. Doğru yolu Kur'ân'dan başka bir yerde arayanı Yüce Allah dalâlete düşürür. Kur'ân, Yüce Allah'ın kopmaz ipidir. Hikmetli sözleridir, dosdoğru yoludur. Öyle bir kitaptır ki cinler bile onu duyduklarında uzak duramazlar ve: «...Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kur'ân dinledik de ona inandık...» derler. Diller onu okurken dolaşmaz, çok tekrarlansa da bıkkınlık vermez. " |
﴾ 0 ﴿